Khatwat Fenice
One Piece Rpg :: 4 Deniz Rp :: West Blue
2 sayfadaki 3 sayfası
2 sayfadaki 3 sayfası • 1, 2, 3
Geri: Khatwat Fenice
"Eabd, benim adım Eabd." diyor sen soruyu sorduktan bir kaç dakika sonra. Oturduğun yerden alçıya düşen teri görebiliyorsun, ama sanki alçıya hayat veren asıl madde buymuş gibi, daha bir canlı yapıyor işini Eabd.
"Daha önce bir kaç deniz kızıyla tanışmıştım. Ah ne kadar güzeller. Karım duymasın, ama bu dünyada onlar kadar güzel canlı yok. Çokta sıcak kanlılar. İçlerinde hiç bir kötülük yok." diyor gülerek, sonra elindeki çekici sıkıyor biraz, "Ama o balık bozmaları, o lanet ırk.. Onlar kötü, saf kötülük besliyorlar içlerinde, insanların tepkileri buna sebep oldu deniliyor, ama ben inanmıyorum. Onlar insanlara düşman olmak için bahane arıyorlar. Sürekli bir kıskançlık besliyorlar. Ah ah, eski gücüm olacaktı, o zaman neler yapardım onlara." diyor hüzünlü hüzünlü.
Yerinden kalkıp sol yakın köşede duran ocağı yakıyor ve tencerede bir şeyler eritiyor. Sonra yerine oturup devam ediyor. "Çocuğum 5 yaşındaydı, o lanet balığa artık para ödeyemeyeceğimi söylemiştim. Bir gece eve zorla girip çocuğumu kaçırmışlar, ben burada oyuncak yapıyordum. Karımı yaralamışlar. O günden beri karım felç. Annesi bakıyor ben de para kazanıp, kazandığım parayı onlara veriyorum. Adalet mi lan bu? Kaç kere Kral Eli'yle görüşmek istedim, ilk seferde o lanet balığın adını verdiğimden beri benimle görüşmüyorlar." diye devam ediyor konuşmasına.
"Ay başı 3 kişi gelirler parayı almaya, veremezsem biraz tartaklar 3 gün içinde geleceklerini söylerler. Sonra ki sefer 5 kişi gelirler. Ödemezsem ne olur bilimiyorum, korkumdan ödedim hep. Ay ortası ise 2 kere gelirler. Günler değişir ama 2 kişi gelirler hep. Bayadır gelmediler, yakında gelirler muhtemelen." diyor. Ayın ortası olduğu için mantıklı...
"Daha önce bir kaç deniz kızıyla tanışmıştım. Ah ne kadar güzeller. Karım duymasın, ama bu dünyada onlar kadar güzel canlı yok. Çokta sıcak kanlılar. İçlerinde hiç bir kötülük yok." diyor gülerek, sonra elindeki çekici sıkıyor biraz, "Ama o balık bozmaları, o lanet ırk.. Onlar kötü, saf kötülük besliyorlar içlerinde, insanların tepkileri buna sebep oldu deniliyor, ama ben inanmıyorum. Onlar insanlara düşman olmak için bahane arıyorlar. Sürekli bir kıskançlık besliyorlar. Ah ah, eski gücüm olacaktı, o zaman neler yapardım onlara." diyor hüzünlü hüzünlü.
Yerinden kalkıp sol yakın köşede duran ocağı yakıyor ve tencerede bir şeyler eritiyor. Sonra yerine oturup devam ediyor. "Çocuğum 5 yaşındaydı, o lanet balığa artık para ödeyemeyeceğimi söylemiştim. Bir gece eve zorla girip çocuğumu kaçırmışlar, ben burada oyuncak yapıyordum. Karımı yaralamışlar. O günden beri karım felç. Annesi bakıyor ben de para kazanıp, kazandığım parayı onlara veriyorum. Adalet mi lan bu? Kaç kere Kral Eli'yle görüşmek istedim, ilk seferde o lanet balığın adını verdiğimden beri benimle görüşmüyorlar." diye devam ediyor konuşmasına.
"Ay başı 3 kişi gelirler parayı almaya, veremezsem biraz tartaklar 3 gün içinde geleceklerini söylerler. Sonra ki sefer 5 kişi gelirler. Ödemezsem ne olur bilimiyorum, korkumdan ödedim hep. Ay ortası ise 2 kere gelirler. Günler değişir ama 2 kişi gelirler hep. Bayadır gelmediler, yakında gelirler muhtemelen." diyor. Ayın ortası olduğu için mantıklı...
West Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 65
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Khatwat Fenice
Yanına oturmuştum ve istediğim gibi konuşmasını sağlamıştım.
"Eabd, benim adım Eabd." dedi. Sanırım bir kaç defa tekrarladı ki bir daha sormayayım. Oturduğum yerden onu dikkatlice seyrediyordum. Saç diplerinden akan ter aşağı indikçe diğer birikintileride topluyor ve Eabd'ın alnında ki engebeli yoldan aşağı doğru ilerliyordu. Tâ ki düşmesine olanak sağlayacak ağırlığa erişene dek. Alçıya öyle bir düşüyordu ki sanki ağır çekimde görebiliyordum ya da kendimi o ana aşırı odaklamıştım. Gerçekten de işine büyük emek veriyor. Onu izlerken dalmış bunları düşünürken lafa girdi.
"Daha önce bir kaç deniz kızıyla tanışmıştım. Ah ne kadar güzeller. Karım duymasın, ama bu dünyada onlar kadar güzel canlı yok. Çokta sıcak kanlılar. İçlerinde hiç bir kötülük yok."
Dedi ve yüzünde bir gülümseme belirdi. Çok sürmeden yüzü nötr bir ifade takındı. Elinde titreyen çekici farkettim, sanki sıkıyordu çekici. Sonra;
"Ama o balık bozmaları, o lanet ırk.. Onlar kötü, saf kötülük besliyorlar içlerinde, insanların tepkileri buna sebep oldu deniliyor, ama ben inanmıyorum. Onlar insanlara düşman olmak için bahane arıyorlar. Sürekli bir kıskançlık besliyorlar. Ah ah, eski gücüm olacaktı, o zaman neler yapardım onlara."
Dedi. Demek ki karşılaştığı tüm balık adamlar ona kötü davranmıştı. Bu aslında böyle değil. Evrenin hiç bir yerinde de böyle olmamalı. Hiç bir varlık doğacağı yeri seçemediği gibi eğer biri iyiyse ve aynı kültürde, cinste, dinde, ırkta veya her neyse, orayı doğmadan önce seçemiyordu. Bu gibi bir sınıfa ait birinin suç işlemesi herkese yüklenemezdi. Yani eğer bir balık adam olarak doğmuş ve iyi biriyse türünün diğer üyeleri bir suç işledi diye böyle davranmak hoş bir şey değil. Bilemiyorum belki de bu yaşlı adam sadece ona zarar verenleri kastetti ve ben anlamadım ya da o kadar öfkeli ki kelimelerini seçecek seviyeyi çoktan geride bırakmış. Diye düşünürken yine mırıldandı bir kaç cümle;
"Çocuğum 5 yaşındaydı, o lanet balığa artık para ödeyemeyeceğimi söylemiştim. Bir gece eve zorla girip çocuğumu kaçırmışlar, ben burada oyuncak yapıyordum. Karımı yaralamışlar. O günden beri karım felç. Annesi bakıyor ben de para kazanıp, kazandığım parayı onlara veriyorum. Adalet mi lan bu? Kaç kere Kral Eli'yle görüşmek istedim, ilk seferde o lanet balığın adını verdiğimden beri benimle görüşmüyorlar."
Dedi ve devam etti konuşmasına;
"Ay başı 3 kişi gelirler parayı almaya, veremezsem biraz tartaklar 3 gün içinde geleceklerini söylerler. Sonra ki sefer 5 kişi gelirler. Ödemezsem ne olur bilimiyorum, korkumdan ödedim hep. Ay ortası ise 2 kere gelirler. Günler değişir ama 2 kişi gelirler hep. Bayadır gelmediler, yakında gelirler muhtemelen."
Sanırım demek istediği şey, 5 yaşındayken çocuğunun kaçırıldığı. Yani öncesinde de haraç veriyordu bir nedenden ötürü veya ben yanlış bir çıkarım yaptım. Kral Eli mi? Hımm. Bunlar önemli bilgiler işte. Önce lanet ettiği o balığın ismini öğrenmeye çalışacağım. Daha sonra plan yapmalıyım.
"Ne kadar para ödüyorsun? Silah vb bir alet gözüne çarptı mı? Sopa olur, ateşlemeli olur. Herhangi bir şey. Eğer mümkünse parayı almaya gelenleri detaylı bir şekilde tasvir etmeni isteyeceğim. Eğer her şey yolunda giderse bir şeyler yapabilirim."
Diyeceğim ve Wesley'in dönüp dönmediğini düşüneceğim. Belki tek başıma halletmeye çalışabilirim ama eşeğini sağlam kazığa bağla demişler. Olmadı elimde ki para ile bir şeyler yapmaya çalışırım ama öncesinde ihtiyarın diyeceklerini duymalıyım. Eğer anlatmaya devam ederse mektubu soracağım. Artık anlatmaya çekineceği bir durum yok diye düşünüyorum. Sonuçta yardıma ihtiyacı var. Mektup konusuna da aydınlık getirirse, şifreleme sisteminin anahtarını öğrenmeye çalışacağım, sanki hiç karşılaşmamış gibi.
"Burada bir şeyler yazmışsın ama aranızda olan gizli bir şifreleme sistemi mi? Eğer senin için çok önemliyse kalabilir." diyeceğim ki, altında bir neden aramasın.
"Eabd, benim adım Eabd." dedi. Sanırım bir kaç defa tekrarladı ki bir daha sormayayım. Oturduğum yerden onu dikkatlice seyrediyordum. Saç diplerinden akan ter aşağı indikçe diğer birikintileride topluyor ve Eabd'ın alnında ki engebeli yoldan aşağı doğru ilerliyordu. Tâ ki düşmesine olanak sağlayacak ağırlığa erişene dek. Alçıya öyle bir düşüyordu ki sanki ağır çekimde görebiliyordum ya da kendimi o ana aşırı odaklamıştım. Gerçekten de işine büyük emek veriyor. Onu izlerken dalmış bunları düşünürken lafa girdi.
"Daha önce bir kaç deniz kızıyla tanışmıştım. Ah ne kadar güzeller. Karım duymasın, ama bu dünyada onlar kadar güzel canlı yok. Çokta sıcak kanlılar. İçlerinde hiç bir kötülük yok."
Dedi ve yüzünde bir gülümseme belirdi. Çok sürmeden yüzü nötr bir ifade takındı. Elinde titreyen çekici farkettim, sanki sıkıyordu çekici. Sonra;
"Ama o balık bozmaları, o lanet ırk.. Onlar kötü, saf kötülük besliyorlar içlerinde, insanların tepkileri buna sebep oldu deniliyor, ama ben inanmıyorum. Onlar insanlara düşman olmak için bahane arıyorlar. Sürekli bir kıskançlık besliyorlar. Ah ah, eski gücüm olacaktı, o zaman neler yapardım onlara."
Dedi. Demek ki karşılaştığı tüm balık adamlar ona kötü davranmıştı. Bu aslında böyle değil. Evrenin hiç bir yerinde de böyle olmamalı. Hiç bir varlık doğacağı yeri seçemediği gibi eğer biri iyiyse ve aynı kültürde, cinste, dinde, ırkta veya her neyse, orayı doğmadan önce seçemiyordu. Bu gibi bir sınıfa ait birinin suç işlemesi herkese yüklenemezdi. Yani eğer bir balık adam olarak doğmuş ve iyi biriyse türünün diğer üyeleri bir suç işledi diye böyle davranmak hoş bir şey değil. Bilemiyorum belki de bu yaşlı adam sadece ona zarar verenleri kastetti ve ben anlamadım ya da o kadar öfkeli ki kelimelerini seçecek seviyeyi çoktan geride bırakmış. Diye düşünürken yine mırıldandı bir kaç cümle;
"Çocuğum 5 yaşındaydı, o lanet balığa artık para ödeyemeyeceğimi söylemiştim. Bir gece eve zorla girip çocuğumu kaçırmışlar, ben burada oyuncak yapıyordum. Karımı yaralamışlar. O günden beri karım felç. Annesi bakıyor ben de para kazanıp, kazandığım parayı onlara veriyorum. Adalet mi lan bu? Kaç kere Kral Eli'yle görüşmek istedim, ilk seferde o lanet balığın adını verdiğimden beri benimle görüşmüyorlar."
Dedi ve devam etti konuşmasına;
"Ay başı 3 kişi gelirler parayı almaya, veremezsem biraz tartaklar 3 gün içinde geleceklerini söylerler. Sonra ki sefer 5 kişi gelirler. Ödemezsem ne olur bilimiyorum, korkumdan ödedim hep. Ay ortası ise 2 kere gelirler. Günler değişir ama 2 kişi gelirler hep. Bayadır gelmediler, yakında gelirler muhtemelen."
Sanırım demek istediği şey, 5 yaşındayken çocuğunun kaçırıldığı. Yani öncesinde de haraç veriyordu bir nedenden ötürü veya ben yanlış bir çıkarım yaptım. Kral Eli mi? Hımm. Bunlar önemli bilgiler işte. Önce lanet ettiği o balığın ismini öğrenmeye çalışacağım. Daha sonra plan yapmalıyım.
"Ne kadar para ödüyorsun? Silah vb bir alet gözüne çarptı mı? Sopa olur, ateşlemeli olur. Herhangi bir şey. Eğer mümkünse parayı almaya gelenleri detaylı bir şekilde tasvir etmeni isteyeceğim. Eğer her şey yolunda giderse bir şeyler yapabilirim."
Diyeceğim ve Wesley'in dönüp dönmediğini düşüneceğim. Belki tek başıma halletmeye çalışabilirim ama eşeğini sağlam kazığa bağla demişler. Olmadı elimde ki para ile bir şeyler yapmaya çalışırım ama öncesinde ihtiyarın diyeceklerini duymalıyım. Eğer anlatmaya devam ederse mektubu soracağım. Artık anlatmaya çekineceği bir durum yok diye düşünüyorum. Sonuçta yardıma ihtiyacı var. Mektup konusuna da aydınlık getirirse, şifreleme sisteminin anahtarını öğrenmeye çalışacağım, sanki hiç karşılaşmamış gibi.
"Burada bir şeyler yazmışsın ama aranızda olan gizli bir şifreleme sistemi mi? Eğer senin için çok önemliyse kalabilir." diyeceğim ki, altında bir neden aramasın.
En son Wade L. Norwood tarafından Ptsi 22 Şub. 2016, 13:39 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Misafir- Misafir
Geri: Khatwat Fenice
İlk soruna, "Aylık 750.000 ß veriyorum. Silah olarak birinde beyzbol sopası gördüm, diğerleri çıplak elle dövüşüyor. 3 kuzen bunlar. Hemen hemen aynı boydalar. 1.80 falan, Birinin sarı saçları mavi gözleri var, nispeten yakışıklı, konuşmayı genelde o yapar. Beyzbol sopası ondadır. Diğer ikisinin siyah saçları ve siyah gözleri var. Siyah deri eldiven takarlar, bir tanesi duvarı yumrukladığında, duvar ufaktan çatlamıştı. Eldivenin içinde bir şeyler olabilir. Yüzleri çok benzer. Kocaman burunları ve kalın dudakları vardır. Diğer ikisi 2 metrelil hayvanlar. Birbirlerine benzer yanları, boyları neredeyse eşit, ikisinin de kafası kel. 150 kilodan fazladır ikiside. Yavaş yavaş yürürler ama güçlüler. Yürürken yer titriyor sanarısın." diyor. İşine devam ediyor sonra. Gözleri sulanıyor bir ara.
"Karımı ve çocuğumu kurtaramadım. Allah bilir ne yaptılar ona. Nasıl zavallı biriyim ben?" diyor sonra siliyor gözlerini ve işine devam ediyor.
Sen mektuptan bahsedince elinde ki çekici sıkarak sana dönüyor. Sonra gevşetiyor elini ve işine devam ediyor "Ne olacaksa olsun. Lanet balığa mesaj yolladım. Onunla aramızda ki bir şifreleme. Beni korumak için aldığı o kadar paraya rağmen şu çektiklerime bak." diye devam ediyor.
Bir süre susuyor sonra, sonra gözleri parlıyor. "Eğer beni o adamlardan kurtarırsan sana şifrelemenin ne olduğunu söylerim, istediğin her şeyi cevaplarım ve bu maske sana hediyem olur. Belli ki bir şeyler istiyorsun benden. Güçlü birine de benziyorsun. Ne dersin?" diyor heyecanla.
"Karımı ve çocuğumu kurtaramadım. Allah bilir ne yaptılar ona. Nasıl zavallı biriyim ben?" diyor sonra siliyor gözlerini ve işine devam ediyor.
Sen mektuptan bahsedince elinde ki çekici sıkarak sana dönüyor. Sonra gevşetiyor elini ve işine devam ediyor "Ne olacaksa olsun. Lanet balığa mesaj yolladım. Onunla aramızda ki bir şifreleme. Beni korumak için aldığı o kadar paraya rağmen şu çektiklerime bak." diye devam ediyor.
Bir süre susuyor sonra, sonra gözleri parlıyor. "Eğer beni o adamlardan kurtarırsan sana şifrelemenin ne olduğunu söylerim, istediğin her şeyi cevaplarım ve bu maske sana hediyem olur. Belli ki bir şeyler istiyorsun benden. Güçlü birine de benziyorsun. Ne dersin?" diyor heyecanla.
West Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 65
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Khatwat Fenice
Yaşlı adamın benden istediği şey akıntıya karşı yüzmekti. Koca bir akıntı. Gerçi beni sürgün ettiklerinden bu yana düşündüğüm tek şey o şerefsizler. Onları yavaş yavaş bitirecektim lakin şu an ki durum biraz farklı seyrediyor. İyi bir plan yapmalıydım ve kendimce mantıklı bulduğum fikri öne attım, ortamın kontrolünü ele alarak. Çünkü bana muhtaçtı artık. İtaat etmeli lakin ben rica ederek isteyeceğim.
"Demek öyle Bay Eabd. Eğer bu işi benim yollarımla halledeceksek, benim söyleyeceklerime uyman gerekecek ve tabî bana tüm kalbinle inanmalısın."
Diyeceğim çok kararlı ve güçlü bir ses tonuyla.
Eğer bu dediklerimi onaylarsa, şöyle devam edeceğim;
"O elinde ki işi acilen bırak. Kaybedeceğimiz bir dakika bile yok. Bir maske şu an için oldukça değersiz. Eğer başarırsak o zaman maske ile ilgilenirsin."
Diyeceğim ve planımı açıklayacağım.
"Öncelikle bahsettiğin şu 3 balık adam bizim ilk sorunumuz. Onları halletmeliyiz lakin aynı zamanda da hedeflerini saptırmalıyız. Bundan sonra anlatacaklarımı pür dikkat dinlemelisin ve gerekirse fedakarlık yapmalısın."
Diyecektim, eğer o da onaylarsa devam edecektim.
"Öncelikle tezgâhın karşısında ki duvarı kullanmalıyız. O yüzden o duvarın arkasında ki yer hakkında bana bilgi vermelisin. Sonra orayı kullanmamızda sakınca yoksa, sen tezgâhın tam arkasındayken müşterinin olduğu yerin tam arkasına, iki omzumdan 20 cm daha geniş ve boyumdan 30 cm daha yüksek olacak şekilde kıracağız.
Anlattığın kadarıyla bu dükkanı ellerinle inşa etmiştin. Yani bu tür işlerden iyi anlıyorsun ve bu bizi inanılmaz hızlandıracak. Senden istediğim kırdığımız yere ve arkasına birer alçıpan yerleştirip boyaman. Bu işlemi gerçekleştirdikten sonra oraya denk gelen raf var ise, o kısmı diğer kısımdan testere ile ayıracağız. Ayırdıktan sonra sanki birleşikmiş gibi duvara monte edeceğiz. Yani bu balık adamlar geldiğinde oranın kesik olduğunu veya bir değişiklik olduğunu sezemeyecek."
Laflarımı bitirdikten sonra iş yaptığı masanın önünde volta atmaya başlayacak ve bir elim cebimde, bir elimlede çenemi sıvazlayacağım. Aynı zamanda da planımı anlatmaya devam edeceğim.
"Bundan sonra yapmamız gereken o 3'lüyü birbirinden ayırmak. Bu işlemi iki adımda gerçekleştirmeyi düşünüyorum. Eğer etrafında bildiğin, hızlı koşabilen birisi varsa işimize yarayabilir. Eğer yok ise bana bu civarda bu işi yapabilecek vasıfsız tiplerin nerede olduğunu söylersen, oraya gidip para karşılığı yapmalarını söyleyebilirim. 3-4 kişi işimizi görecektir ve bunları iki gruba böleceğiz."
Bir aşağı bir yukarı yürürken devam ettim.
"Eğer bu adımı da tamamlarsak bir koli yumurtaya, bir gazeteye, makasa, bir adet havluya ve yapıştırıcıya ihtiyacımız var. Hatta en az iki adet maskeye ihtiyacımız var. O maskeleride tuttuğumuz adamlara taktıracağız. Ha bir de iki adet bıçağa ihtiyacımız var. Biri uzun ve tırtıklı olmalı diğeri ise keskin ve kısa. Fileto tarzı olabilir. Biri sende ve uzanabileceğin bir yerde olacak diğeri ise kırmadığım rafların arasında."
Dedim ve bir aşağı yürümeye geçtim.
"Son olarak, sağ veya sol ayağına, aynı şekilde sol veya sağ koluna alçı yapacağız ve bir engelli değneği bulacağız. O 3'lü seni bu şekilde görmeli."
"Buradan sonra plan şu şekilde işleyecek;
Gazeteden kestiğin harfler ile onları kışkırtacak şeyler yazacağız. El yazısı kullanmıyoruz çünkü bu onlar için bir delile dönüşebilir. Bu yüzden yazdığımız şeyleri gazete veya dergilerden keseceğiz. İçeriğine onlara hakaret eden şeyler yaz. Balık gövdesi çizip, kafasını kopmuş ve yere düşmüş olarak tasvir et. Üzerine bir çarpı çek. Tamamen onları kışkırtmalı. Bu kağıdı ve yumurtaları tuttuğumuz adamlara vereceğiz. Onlara, tam dükkâna girdiklerinde fırlatın talimatı vereceğim."
Diğer yöne dönüp tekrar devam ettim.
"Eğer dediğin gibiyse yakışıklı olan tip tahsilat için ayrılmayacak ve yanında ki iki kuzenini üstlerine salacak. Yani kafamda öyle canlandı. İşleri ve konuşmaları onun yaptığını söylediğine göre. Yine de her ihtimale karşın eğer o harekete geçerse hemen para mevzusuna gir ve onu burada tut."
Sonra durup şöyle devam ettim.
"Eğer yanında ki iki adamı gönderirse belli bir mesafeden sonra ikiye böldüğümüz grubun 2. kısmı gelip tekrar taş ve yumurtalarla saldıracaklar. Bu noktadan sonra ikiye ayrılmalarını sağlayacağız. Anlattığın kadarıyla yavaş tipler olduğundan tuttuğumuz adamları yakalamarı oldukça güç. Onlara gözden kaybolmadan, kaçmalarını söyleyeceğim."
Volta atmaya geri dönüp.
"Bu sırada tek başına kalan yakışıklı kardeşe alçıpan yaptığımız yerden 10 metre gerilerek koşacağım ve zıplayarak çift tekme atacağım. Alçıpan herhangi bir şekilde yavaşlatmayacağı için darbeyi tamamen alacak. Eğer darbeyi istediğim gibi vurursam yüz üstü önünde ki cam tezgâha çarpacak. Tam o sırada sen alçı olmayan elinle bıçağa uzanıp boynuna saplayacaksın ve bıçağı var gücünle çevireceksin. Tek elinle 50 kg çuvalı kaldırabiliyorsan tek elinle o bıçağı döndürmede zorlanmamalısın. Her ihtimale karşılık ben de rafların arasından hızlıca bıçağı kavrayıp aşil tendonlarını keseceğim ki yerden kalkamasın. Eğer o darbe ile hâlâ hayatta kalabiliyorsa, ayağa kalkamayacağı için tekrar tekrar darbeler indirebilirsin."
Diyeceğim ve yaşlı adamın tepkisini ölçtükten sonra anlatmaya devam edeceğim.
"Öldüğünden emin olduktan sonra sopa olmayan eline 750.000 ß sıkıştıracağız ve sen diğer kardeşlerin gelmesini bekleyeceksin. O sırada üstün batarsa sanki öldürdüğümüz balık adama yardım etmeye çalışırken kirlenmiş süsü vereceksin. Burada inandırıcılığımızı kanıtlıyoruz lakin yine de rol yapmalısın. Onları uzaktan görürsen kanlı ellerini onlara göstererek yardım edin, acele edin veya buraya gelin gibi laflar edip telaşlandır. Sonra onların görebileceği şekilde yerde ki kardeşlerinin kan akan yerlerine havlu ile bastır. Kim yaptı etti derlerken biraz hırpalayabilirler. Onlara gittiğim yönü tarif etmeyi unutmamalısın."
Diyeceğim ve planın hedef yanıltma kısmına geleceğim.
"Buradan sonra onları birbirlerine düşürmeliyiz Bay Eabd. Bildiğin yüksek rütbeli birini taklit etmeliyim. Yani, mesaj attığın kişi olabilir, onun sağ kolu olabilir. Bilinen biri olması gerekiyor. Öyle olursa anlattığın şekilde kendime kıyafetler alacağım. Sadece beni dışarıda gören insanlar, bu ikizlerin sorularına veya olay ile ilgili tanıklara sorduklarında o adamı tasvir etmiş olsun. He, anladığın üzere biz bu balığı öldürdükten sonra ben o kanlı kıyafetlerle bir kaç sivile gözükeceğim ve arka sokaklara kaçacağım. İki'li yavaş olduğu için bana yetişemez ama görebilecekleri şekilde koşacağım. Fırsatını bulduğumda üzerimde ceket, palto gibi bir şey varsa, o adamın sembolünü çizeceksin ve ben o kıyafeti fırlatıp kaçacağım ve izimi kaybettireceğim. Geri kalan kıyafetleri ise bir yerlerde yakarım."
Diyeceğim ve bir an duraksayıp;
"Ha, bu arada 2 adet maskeyide sembolleri varsa çiz yoksa önde ki balık adam maskelerinden dört adet indir ve üzerlerine kırmızı çizgi at. Sembolleri var ise bile tek kalıp üzerinden çalışacağın için hızlıca bitirebiliriz. Gerekirse yardım ederim. Çok kaliteli olmasına gerek yok. Tuttuğumuz adamlar takıp atacaklar o yüzden önemli bir ayrıntı değil. Ayrıca ben de o maskelerden takacağım. "
Ve son olarak;
"Eğer o tip biri yoksa limanda karşılaştığım sarı saçlı tipi tasvir edebilirim. Burada yetkili biri gibi duruyordu."
Diyeceğim ama bu bir yalan. Çünkü anı defterinde geçen sarı saçlı, denizci kıyafetli adamı hiç görmedim. Bir taşla iki kuş vuracağım sanırım. Hem onun hakkında bilgi sahibi ise buradan sonra o bir kaç ekleme bile yapabilir.
Ve devam edeceğim onun söyleyecekleri varsa, dinledikten sonra.
"Bu olaydan sonra birbirleri arasında bir çatışma çıkabilir ve 750.000 ß haraç onlar için bir hiç haline gelebilir. Eh, bir de paradan söz açılmışken ben de tamı tamına 763.000 ß var. Ayrıca eğer bize lazım olan eşyaları bulabileceğimiz ve hatrının geçeceği yerler var ise onları kullanmak en akıllı seçenek olur. Hem indirim yaparlar, hem de daha hızlı elimize geçer.
Bu plan için bazı fedakârlıklar yapmalısın demiştim. Ben herşeyimi ortaya koyuyorum peki ya sen?"
Diyip tüm paramı masaya koydum ve her şeye paramız yeterse hiç vakit kaybetmeden planı uygulamaya geçmeyi umdum. Gerekli alışverişleri yapmak için ise hiç vakit kaybetmeyeceğim.
Eğer bir aksilik çıkarsa yaşlı adama 250.000 ß ödeyip üç gün sonra gelmelerini sağlatacağım. Eğer öyle olursa üç gün içinde bu planı yapmak daha kolay olabilir hatta, Wesley bile planıma dahil olabilir. Tabî gerekli gördüğüm bir yerde...
"Demek öyle Bay Eabd. Eğer bu işi benim yollarımla halledeceksek, benim söyleyeceklerime uyman gerekecek ve tabî bana tüm kalbinle inanmalısın."
Diyeceğim çok kararlı ve güçlü bir ses tonuyla.
Eğer bu dediklerimi onaylarsa, şöyle devam edeceğim;
"O elinde ki işi acilen bırak. Kaybedeceğimiz bir dakika bile yok. Bir maske şu an için oldukça değersiz. Eğer başarırsak o zaman maske ile ilgilenirsin."
Diyeceğim ve planımı açıklayacağım.
"Öncelikle bahsettiğin şu 3 balık adam bizim ilk sorunumuz. Onları halletmeliyiz lakin aynı zamanda da hedeflerini saptırmalıyız. Bundan sonra anlatacaklarımı pür dikkat dinlemelisin ve gerekirse fedakarlık yapmalısın."
Diyecektim, eğer o da onaylarsa devam edecektim.
"Öncelikle tezgâhın karşısında ki duvarı kullanmalıyız. O yüzden o duvarın arkasında ki yer hakkında bana bilgi vermelisin. Sonra orayı kullanmamızda sakınca yoksa, sen tezgâhın tam arkasındayken müşterinin olduğu yerin tam arkasına, iki omzumdan 20 cm daha geniş ve boyumdan 30 cm daha yüksek olacak şekilde kıracağız.
Anlattığın kadarıyla bu dükkanı ellerinle inşa etmiştin. Yani bu tür işlerden iyi anlıyorsun ve bu bizi inanılmaz hızlandıracak. Senden istediğim kırdığımız yere ve arkasına birer alçıpan yerleştirip boyaman. Bu işlemi gerçekleştirdikten sonra oraya denk gelen raf var ise, o kısmı diğer kısımdan testere ile ayıracağız. Ayırdıktan sonra sanki birleşikmiş gibi duvara monte edeceğiz. Yani bu balık adamlar geldiğinde oranın kesik olduğunu veya bir değişiklik olduğunu sezemeyecek."
Laflarımı bitirdikten sonra iş yaptığı masanın önünde volta atmaya başlayacak ve bir elim cebimde, bir elimlede çenemi sıvazlayacağım. Aynı zamanda da planımı anlatmaya devam edeceğim.
"Bundan sonra yapmamız gereken o 3'lüyü birbirinden ayırmak. Bu işlemi iki adımda gerçekleştirmeyi düşünüyorum. Eğer etrafında bildiğin, hızlı koşabilen birisi varsa işimize yarayabilir. Eğer yok ise bana bu civarda bu işi yapabilecek vasıfsız tiplerin nerede olduğunu söylersen, oraya gidip para karşılığı yapmalarını söyleyebilirim. 3-4 kişi işimizi görecektir ve bunları iki gruba böleceğiz."
Bir aşağı bir yukarı yürürken devam ettim.
"Eğer bu adımı da tamamlarsak bir koli yumurtaya, bir gazeteye, makasa, bir adet havluya ve yapıştırıcıya ihtiyacımız var. Hatta en az iki adet maskeye ihtiyacımız var. O maskeleride tuttuğumuz adamlara taktıracağız. Ha bir de iki adet bıçağa ihtiyacımız var. Biri uzun ve tırtıklı olmalı diğeri ise keskin ve kısa. Fileto tarzı olabilir. Biri sende ve uzanabileceğin bir yerde olacak diğeri ise kırmadığım rafların arasında."
Dedim ve bir aşağı yürümeye geçtim.
"Son olarak, sağ veya sol ayağına, aynı şekilde sol veya sağ koluna alçı yapacağız ve bir engelli değneği bulacağız. O 3'lü seni bu şekilde görmeli."
"Buradan sonra plan şu şekilde işleyecek;
Gazeteden kestiğin harfler ile onları kışkırtacak şeyler yazacağız. El yazısı kullanmıyoruz çünkü bu onlar için bir delile dönüşebilir. Bu yüzden yazdığımız şeyleri gazete veya dergilerden keseceğiz. İçeriğine onlara hakaret eden şeyler yaz. Balık gövdesi çizip, kafasını kopmuş ve yere düşmüş olarak tasvir et. Üzerine bir çarpı çek. Tamamen onları kışkırtmalı. Bu kağıdı ve yumurtaları tuttuğumuz adamlara vereceğiz. Onlara, tam dükkâna girdiklerinde fırlatın talimatı vereceğim."
Diğer yöne dönüp tekrar devam ettim.
"Eğer dediğin gibiyse yakışıklı olan tip tahsilat için ayrılmayacak ve yanında ki iki kuzenini üstlerine salacak. Yani kafamda öyle canlandı. İşleri ve konuşmaları onun yaptığını söylediğine göre. Yine de her ihtimale karşın eğer o harekete geçerse hemen para mevzusuna gir ve onu burada tut."
Sonra durup şöyle devam ettim.
"Eğer yanında ki iki adamı gönderirse belli bir mesafeden sonra ikiye böldüğümüz grubun 2. kısmı gelip tekrar taş ve yumurtalarla saldıracaklar. Bu noktadan sonra ikiye ayrılmalarını sağlayacağız. Anlattığın kadarıyla yavaş tipler olduğundan tuttuğumuz adamları yakalamarı oldukça güç. Onlara gözden kaybolmadan, kaçmalarını söyleyeceğim."
Volta atmaya geri dönüp.
"Bu sırada tek başına kalan yakışıklı kardeşe alçıpan yaptığımız yerden 10 metre gerilerek koşacağım ve zıplayarak çift tekme atacağım. Alçıpan herhangi bir şekilde yavaşlatmayacağı için darbeyi tamamen alacak. Eğer darbeyi istediğim gibi vurursam yüz üstü önünde ki cam tezgâha çarpacak. Tam o sırada sen alçı olmayan elinle bıçağa uzanıp boynuna saplayacaksın ve bıçağı var gücünle çevireceksin. Tek elinle 50 kg çuvalı kaldırabiliyorsan tek elinle o bıçağı döndürmede zorlanmamalısın. Her ihtimale karşılık ben de rafların arasından hızlıca bıçağı kavrayıp aşil tendonlarını keseceğim ki yerden kalkamasın. Eğer o darbe ile hâlâ hayatta kalabiliyorsa, ayağa kalkamayacağı için tekrar tekrar darbeler indirebilirsin."
- Double Flying Kick:
- Sokak stili:
Diyeceğim ve yaşlı adamın tepkisini ölçtükten sonra anlatmaya devam edeceğim.
"Öldüğünden emin olduktan sonra sopa olmayan eline 750.000 ß sıkıştıracağız ve sen diğer kardeşlerin gelmesini bekleyeceksin. O sırada üstün batarsa sanki öldürdüğümüz balık adama yardım etmeye çalışırken kirlenmiş süsü vereceksin. Burada inandırıcılığımızı kanıtlıyoruz lakin yine de rol yapmalısın. Onları uzaktan görürsen kanlı ellerini onlara göstererek yardım edin, acele edin veya buraya gelin gibi laflar edip telaşlandır. Sonra onların görebileceği şekilde yerde ki kardeşlerinin kan akan yerlerine havlu ile bastır. Kim yaptı etti derlerken biraz hırpalayabilirler. Onlara gittiğim yönü tarif etmeyi unutmamalısın."
Diyeceğim ve planın hedef yanıltma kısmına geleceğim.
"Buradan sonra onları birbirlerine düşürmeliyiz Bay Eabd. Bildiğin yüksek rütbeli birini taklit etmeliyim. Yani, mesaj attığın kişi olabilir, onun sağ kolu olabilir. Bilinen biri olması gerekiyor. Öyle olursa anlattığın şekilde kendime kıyafetler alacağım. Sadece beni dışarıda gören insanlar, bu ikizlerin sorularına veya olay ile ilgili tanıklara sorduklarında o adamı tasvir etmiş olsun. He, anladığın üzere biz bu balığı öldürdükten sonra ben o kanlı kıyafetlerle bir kaç sivile gözükeceğim ve arka sokaklara kaçacağım. İki'li yavaş olduğu için bana yetişemez ama görebilecekleri şekilde koşacağım. Fırsatını bulduğumda üzerimde ceket, palto gibi bir şey varsa, o adamın sembolünü çizeceksin ve ben o kıyafeti fırlatıp kaçacağım ve izimi kaybettireceğim. Geri kalan kıyafetleri ise bir yerlerde yakarım."
Diyeceğim ve bir an duraksayıp;
"Ha, bu arada 2 adet maskeyide sembolleri varsa çiz yoksa önde ki balık adam maskelerinden dört adet indir ve üzerlerine kırmızı çizgi at. Sembolleri var ise bile tek kalıp üzerinden çalışacağın için hızlıca bitirebiliriz. Gerekirse yardım ederim. Çok kaliteli olmasına gerek yok. Tuttuğumuz adamlar takıp atacaklar o yüzden önemli bir ayrıntı değil. Ayrıca ben de o maskelerden takacağım. "
Ve son olarak;
"Eğer o tip biri yoksa limanda karşılaştığım sarı saçlı tipi tasvir edebilirim. Burada yetkili biri gibi duruyordu."
Diyeceğim ama bu bir yalan. Çünkü anı defterinde geçen sarı saçlı, denizci kıyafetli adamı hiç görmedim. Bir taşla iki kuş vuracağım sanırım. Hem onun hakkında bilgi sahibi ise buradan sonra o bir kaç ekleme bile yapabilir.
Ve devam edeceğim onun söyleyecekleri varsa, dinledikten sonra.
"Bu olaydan sonra birbirleri arasında bir çatışma çıkabilir ve 750.000 ß haraç onlar için bir hiç haline gelebilir. Eh, bir de paradan söz açılmışken ben de tamı tamına 763.000 ß var. Ayrıca eğer bize lazım olan eşyaları bulabileceğimiz ve hatrının geçeceği yerler var ise onları kullanmak en akıllı seçenek olur. Hem indirim yaparlar, hem de daha hızlı elimize geçer.
Bu plan için bazı fedakârlıklar yapmalısın demiştim. Ben herşeyimi ortaya koyuyorum peki ya sen?"
Diyip tüm paramı masaya koydum ve her şeye paramız yeterse hiç vakit kaybetmeden planı uygulamaya geçmeyi umdum. Gerekli alışverişleri yapmak için ise hiç vakit kaybetmeyeceğim.
Eğer bir aksilik çıkarsa yaşlı adama 250.000 ß ödeyip üç gün sonra gelmelerini sağlatacağım. Eğer öyle olursa üç gün içinde bu planı yapmak daha kolay olabilir hatta, Wesley bile planıma dahil olabilir. Tabî gerekli gördüğüm bir yerde...
En son Wade L. Norwood tarafından Ptsi 22 Şub. 2016, 13:39 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Misafir- Misafir
Geri: Khatwat Fenice
Demek öyle Bay Eabd. Eğer bu işi benim yollarımla halledeceksek, benim söyleyeceklerime uyman gerekecek ve tabî bana tüm kalbinle inanmalısın. diyorsun. Eabd, elinde ki çekici bırakıyor ve sana dönüyor. Tüm dikkati ile seni dinlemeye koyulduğunu gözlerinden anlayabiliyorsun.
O elinde ki işi acilen bırak. Kaybedeceğimiz bir dakika bile yok. Bir maske şu an için oldukça değersiz. Eğer başarırsak o zaman maske ile ilgilenirsin." dediğinde elinde ki alçı kalıbını da bırakıp, sandalyesinde sana dönüyor. Gözlerinde bir ışık var, umut mu? Belki de.
Öncelikle bahsettiğin şu 3 balık adam bizim ilk sorunumuz. Onları halletmeliyiz lakin aynı zamanda da hedeflerini saptırmalıyız. Bundan sonra anlatacaklarımı pür dikkat dinlemelisin ve gerekirse fedakarlık yapmalısın. dediğinde kafasını sallıyor onaylar şekilde.
Öncelikle tezgâhın karşısında ki duvarı kullanmalıyız. O yüzden o duvarın arkasında ki yer hakkında bana bilgi vermelisin. Sonra orayı kullanmamızda sakınca yoksa, sen tezgâhın tam arkasındayken müşterinin olduğu yerin tam arkasına, iki omzumdan 20 cm daha geniş ve boyumdan 30 cm daha yüksek olacak şekilde kıracağız.
Anlattığın kadarıyla bu dükkanı ellerinle inşa etmiştin. Yani bu tür işlerden iyi anlıyorsun ve bu bizi inanılmaz hızlandıracak. Senden istediğim kırdığımız yere ve arkasına birer alçıpan yerleştirip boyaman. Bu işlemi gerçekleştirdikten sonra oraya denk gelen raf var ise, o kısmı diğer kısımdan testere ile ayıracağız. Ayırdıktan sonra sanki birleşikmiş gibi duvara monte edeceğiz. Yani bu balık adamlar geldiğinde oranın kesik olduğunu veya bir değişiklik olduğunu sezemeyecek. dediğinde bir süre düşünüyor, eli çenesine gidiyor, sonra kafasını kaşıyor. Gözleri sağ üste bakıyor. Belli ki bir şeyler planlıyor.
"Olabilir, yarım günde hallederim onu." diyor bir süre sonra.
Bundan sonra yapmamız gereken o 3'lüyü birbirinden ayırmak. Bu işlemi iki adımda gerçekleştirmeyi düşünüyorum. Eğer etrafında bildiğin, hızlı koşabilen birisi varsa işimize yarayabilir. Eğer yok ise bana bu civarda bu işi yapabilecek vasıfsız tiplerin nerede olduğunu söylersen, oraya gidip para karşılığı yapmalarını söyleyebilirim. 3-4 kişi işimizi görecektir ve bunları iki gruba böleceğiz. dediğinde heyecanla ayağa kalkıyor.
"Mükemmel, bu plan tutar!" diye bağırıyor.
"Bir kaç serseri var bu mahallede. Arada hırsızlık yaparlar, daha hiç yakalanmadılar, az biraz para verirsek işimize yararlar. Ben onları ayarlarım." diye devam ediyor, sonra bir elini cebine koyup diğeri ile devam et anlamında işaret yapıyor. Eğer bu adımı da tamamlarsak bir koli yumurtaya, bir gazeteye, makasa, bir adet havluya ve yapıştırıcıya ihtiyacımız var. Hatta en az iki adet maskeye ihtiyacımız var. O maskeleride tuttuğumuz adamlara taktıracağız. Ha bir de iki adet bıçağa ihtiyacımız var. Biri uzun ve tırtıklı olmalı diğeri ise keskin ve kısa. Fileto tarzı olabilir. Biri sende ve uzanabileceğin bir yerde olacak diğeri ise kırmadığım rafların arasında.
"Onları hepsini ben hallederim, sabah ilk iş hepsini alabilirim. Ama.." diyor ve boştaki eli ile çenesini sıvazlıyor yine. "Maske. Onu başka bir dükkandan alsak mı? Benim maskeleri tanırlar. Şehrin öte ucunda bir maskeci daha var, Qunae, rakibimdir. Bu şehirde herkes yaptığı maskeleri tanır. Hepsinde imza gibi bir şey vardır. Pislik, güzel bir değil maskeleri." diyor. Derken dudak büküyor ve sol tarafa deviyor gözlerini uzağa bakıyor.
"Son olarak, sağ veya sol ayağına, aynı şekilde sol veya sağ koluna alçı yapacağız ve bir engelli değneği bulacağız. O 3'lü seni bu şekilde görmeli." dediğinde düşünceli "Hallederiz, kolay iş o." diyor.
"Buradan sonra plan şu şekilde işleyecek;
Gazeteden kestiğin harfler ile onları kışkırtacak şeyler yazacağız. El yazısı kullanmıyoruz çünkü bu onlar için bir delile dönüşebilir. Bu yüzden yazdığımız şeyleri gazete veya dergilerden keseceğiz. İçeriğine onlara hakaret eden şeyler yaz. Balık gövdesi çizip, kafasını kopmuş ve yere düşmüş olarak tasvir et. Üzerine bir çarpı çek. Tamamen onları kışkırtmalı. Bu kağıdı ve yumurtaları tuttuğumuz adamlara vereceğiz. Onlara, tam dükkâna girdiklerinde fırlatın talimatı vereceğim." dediğinde "Hmm" diye mırıldanıyor, eliyle devam et diye işaret yapıyor.
Eğer dediğin gibiyse yakışıklı olan tip tahsilat için ayrılmayacak ve yanında ki iki kuzenini üstlerine salacak. Yani kafamda öyle canlandı. İşleri ve konuşmaları onun yaptığını söylediğine göre. Yine de her ihtimale karşın eğer o harekete geçerse hemen para mevzusuna gir ve onu burada tut."
"Hı Hı,Hı Hı olabilir" diyor ve elini seri şekilde devam et şeklinde sallıyor.
Eğer yanında ki iki adamı gönderirse belli bir mesafeden sonra ikiye böldüğümüz grubun 2. kısmı gelip tekrar taş ve yumurtalarla saldıracaklar. Bu noktadan sonra ikiye ayrılmalarını sağlayacağız. Anlattığın kadarıyla yavaş tipler olduğundan tuttuğumuz adamları yakalamarı oldukça güç. Onlara gözden kaybolmadan, kaçmalarını söyleyeceğim.
"Tamam." diyor çenesindeki elini cebine koyup.
"Bu sırada tek başına kalan yakışıklı kardeşe alçıpan yaptığımız yerden 10 metre gerilerek koşacağım ve zıplayarak çift tekme atacağım. Alçıpan herhangi bir şekilde yavaşlatmayacağı için darbeyi tamamen alacak. Eğer darbeyi istediğim gibi vurursam yüz üstü önünde ki cam tezgâha çarpacak. Tam o sırada sen alçı olmayan elinle bıçağa uzanıp boynuna saplayacaksın ve bıçağı var gücünle çevireceksin. Tek elinle 50 kg çuvalı kaldırabiliyorsan tek elinle o bıçağı döndürmede zorlanmamalısın. Her ihtimale karşılık ben de rafların arasından hızlıca bıçağı kavrayıp aşil tendonlarını keseceğim ki yerden kalkamasın. Eğer o darbe ile hâlâ hayatta kalabiliyorsa, ayağa kalkamayacağı için tekrar tekrar darbeler indirebilirsin." dediğinde elini cebinden çıkarıp önünde birleştiriyor. Sandalyesine oturup yere bakıyor bir süre. Anlından terler akıyor.
"Be-Ben yapamam. Ben birini öldüremem. Üzgünüm, benden her şeyi iste ama birini öldüremem. Bunu yapamam." diyor. Kafasını iki yana sallıyor.
"Ama.." diyor düşünme moduna girerek tekrardan.
"Ama şöyle yaparız, ben bıçak yerine ağır bir şey alırım. İki elimde 400 kilo kadar taşıyabiliyorum. Zorlarsam 200-300 kiloyu kafa üstü kaldırabilirim. Onun sertçe adamın kafasına vururum, bayıltırım. Öldürme işini sen yaparsın."
Sonra seni dinlemeye devam ediyor.
"Öldüğünden emin olduktan sonra sopa olmayan eline 750.000 ß sıkıştıracağız ve sen diğer kardeşlerin gelmesini bekleyeceksin. O sırada üstün batarsa sanki öldürdüğümüz balık adama yardım etmeye çalışırken kirlenmiş süsü vereceksin. Burada inandırıcılığımızı kanıtlıyoruz lakin yine de rol yapmalısın. Onları uzaktan görürsen kanlı ellerini onlara göstererek yardım edin, acele edin veya buraya gelin gibi laflar edip telaşlandır. Sonra onların görebileceği şekilde yerde ki kardeşlerinin kan akan yerlerine havlu ile bastır. Kim yaptı etti derlerken biraz hırpalayabilirler. Onlara gittiğim yönü tarif etmeyi unutmamalısın."
"Tamam, biraz acı çekmekle öldüremezler beni. Merak etme." diyor tekrar kazandığı kararlılıkla.
"Buradan sonra onları birbirlerine düşürmeliyiz Bay Eabd. Bildiğin yüksek rütbeli birini taklit etmeliyim. Yani, mesaj attığın kişi olabilir, onun sağ kolu olabilir. Bilinen biri olması gerekiyor. Öyle olursa anlattığın şekilde kendime kıyafetler alacağım. Sadece beni dışarıda gören insanlar, bu ikizlerin sorularına veya olay ile ilgili tanıklara sorduklarında o adamı tasvir etmiş olsun. He, anladığın üzere biz bu balığı öldürdükten sonra ben o kanlı kıyafetlerle bir kaç sivile gözükeceğim ve arka sokaklara kaçacağım. İki'li yavaş olduğu için bana yetişemez ama görebilecekleri şekilde koşacağım. Fırsatını bulduğumda üzerimde ceket, palto gibi bir şey varsa, o adamın sembolünü çizeceksin ve ben o kıyafeti fırlatıp kaçacağım ve izimi kaybettireceğim. Geri kalan kıyafetleri ise bir yerlerde yakarım."
Diyeceğim ve bir an duraksayıp;
Ve son olarak;
"Eğer o tip biri yoksa limanda karşılaştığım sarı saçlı tipi tasvir edebilirim. Burada yetkili biri gibi duruyordu." diyorsun. Tekrar titreme geliyor sanki. "Onlar olmaz, olmaz, bunlar hep bağlantılı adamlar. Olmaz, limandaki adam bu adamlardan para yiyiyor, mektubu yazdığım adam ise bunlardan biri. Bu şekilde kandıramazsın onları." diyor aynı ürkeklik ile.
"Bu şehirde herkes bağlantılı, Kral'ın eline kadar herkes, birbiriyle iş yapar, zavallı kralın hiç bir şeyden haberi yoktur. Bu boktan şehirde dönen kötülükleri bilmiyorsun. Bu olmaz, başka bir şey denemelisin." diyor yine tüm cesaretini kaybetmiş şekilde.
"Bu olaydan sonra birbirleri arasında bir çatışma çıkabilir ve 750.000 ß haraç onlar için bir hiç haline gelebilir. Eh, bir de paradan söz açılmışken ben de tamı tamına 763.000 ß var. Ayrıca eğer bize lazım olan eşyaları bulabileceğimiz ve hatrının geçeceği yerler var ise onları kullanmak en akıllı seçenek olur. Hem indirim yaparlar, hem de daha hızlı elimize geçer.
Bu plan için bazı fedakârlıklar yapmalısın demiştim. Ben herşeyimi ortaya koyuyorum peki ya sen?"
"Her şeyimi ortaya koyabilirim ama planı tekrar gözden geçirmemiz lazım. Ben öncelikle şu duvarı halledeyim. Sabah ilk iş sen maskeyi almaya git bende serserilerle konuşayım ve lazım olan diğer şeyleri alayım. Sonra planı tekrar gözden geçirelim. Biraz daha vaktimiz olmasını umalım." diyor.
Qunae'nin dükkanı, şehrin öbür tarafında. Merkeze ve saraya yakın. Çarşıda görünen güzel bir köşede. Cam vitrinde bir sürü maske olduğunu görebiliyorsun. Eabd'ın ki gibi basit de değiller. Detaylı ve güzel maskeler, insan yüzleri, balıkadamlar, canavalar ve çeşit çeşit bir sürü maske var. Hepsinin ortak noktası ise sağ gözün üzerinde bulunan iç içe geçmiş 3 üçgen bulunması. Dükkana girdiğinde rafların maske ile dolu olduğunu göreceksin. Bir kadın bir yaşlı adam tezgahın arkasında duruyor. Adam gözlüklerinin arkasından baktığı deftere bir şeyler karalıyor, Kadın ise senin görür görmez gülümseyip "Hoş geldiniz." diyip sıcak bir gülümseme bahşediyor. Sarı saçları ve bal renge gözleri, kırmızı dudakları ve beyaz teni ile güzel görünüyor. Yaşlı adam beyazlamış saçları ve bal rengi gözlere sahip...
O elinde ki işi acilen bırak. Kaybedeceğimiz bir dakika bile yok. Bir maske şu an için oldukça değersiz. Eğer başarırsak o zaman maske ile ilgilenirsin." dediğinde elinde ki alçı kalıbını da bırakıp, sandalyesinde sana dönüyor. Gözlerinde bir ışık var, umut mu? Belki de.
Öncelikle bahsettiğin şu 3 balık adam bizim ilk sorunumuz. Onları halletmeliyiz lakin aynı zamanda da hedeflerini saptırmalıyız. Bundan sonra anlatacaklarımı pür dikkat dinlemelisin ve gerekirse fedakarlık yapmalısın. dediğinde kafasını sallıyor onaylar şekilde.
Öncelikle tezgâhın karşısında ki duvarı kullanmalıyız. O yüzden o duvarın arkasında ki yer hakkında bana bilgi vermelisin. Sonra orayı kullanmamızda sakınca yoksa, sen tezgâhın tam arkasındayken müşterinin olduğu yerin tam arkasına, iki omzumdan 20 cm daha geniş ve boyumdan 30 cm daha yüksek olacak şekilde kıracağız.
Anlattığın kadarıyla bu dükkanı ellerinle inşa etmiştin. Yani bu tür işlerden iyi anlıyorsun ve bu bizi inanılmaz hızlandıracak. Senden istediğim kırdığımız yere ve arkasına birer alçıpan yerleştirip boyaman. Bu işlemi gerçekleştirdikten sonra oraya denk gelen raf var ise, o kısmı diğer kısımdan testere ile ayıracağız. Ayırdıktan sonra sanki birleşikmiş gibi duvara monte edeceğiz. Yani bu balık adamlar geldiğinde oranın kesik olduğunu veya bir değişiklik olduğunu sezemeyecek. dediğinde bir süre düşünüyor, eli çenesine gidiyor, sonra kafasını kaşıyor. Gözleri sağ üste bakıyor. Belli ki bir şeyler planlıyor.
"Olabilir, yarım günde hallederim onu." diyor bir süre sonra.
Bundan sonra yapmamız gereken o 3'lüyü birbirinden ayırmak. Bu işlemi iki adımda gerçekleştirmeyi düşünüyorum. Eğer etrafında bildiğin, hızlı koşabilen birisi varsa işimize yarayabilir. Eğer yok ise bana bu civarda bu işi yapabilecek vasıfsız tiplerin nerede olduğunu söylersen, oraya gidip para karşılığı yapmalarını söyleyebilirim. 3-4 kişi işimizi görecektir ve bunları iki gruba böleceğiz. dediğinde heyecanla ayağa kalkıyor.
"Mükemmel, bu plan tutar!" diye bağırıyor.
"Bir kaç serseri var bu mahallede. Arada hırsızlık yaparlar, daha hiç yakalanmadılar, az biraz para verirsek işimize yararlar. Ben onları ayarlarım." diye devam ediyor, sonra bir elini cebine koyup diğeri ile devam et anlamında işaret yapıyor. Eğer bu adımı da tamamlarsak bir koli yumurtaya, bir gazeteye, makasa, bir adet havluya ve yapıştırıcıya ihtiyacımız var. Hatta en az iki adet maskeye ihtiyacımız var. O maskeleride tuttuğumuz adamlara taktıracağız. Ha bir de iki adet bıçağa ihtiyacımız var. Biri uzun ve tırtıklı olmalı diğeri ise keskin ve kısa. Fileto tarzı olabilir. Biri sende ve uzanabileceğin bir yerde olacak diğeri ise kırmadığım rafların arasında.
"Onları hepsini ben hallederim, sabah ilk iş hepsini alabilirim. Ama.." diyor ve boştaki eli ile çenesini sıvazlıyor yine. "Maske. Onu başka bir dükkandan alsak mı? Benim maskeleri tanırlar. Şehrin öte ucunda bir maskeci daha var, Qunae, rakibimdir. Bu şehirde herkes yaptığı maskeleri tanır. Hepsinde imza gibi bir şey vardır. Pislik, güzel bir değil maskeleri." diyor. Derken dudak büküyor ve sol tarafa deviyor gözlerini uzağa bakıyor.
"Son olarak, sağ veya sol ayağına, aynı şekilde sol veya sağ koluna alçı yapacağız ve bir engelli değneği bulacağız. O 3'lü seni bu şekilde görmeli." dediğinde düşünceli "Hallederiz, kolay iş o." diyor.
"Buradan sonra plan şu şekilde işleyecek;
Gazeteden kestiğin harfler ile onları kışkırtacak şeyler yazacağız. El yazısı kullanmıyoruz çünkü bu onlar için bir delile dönüşebilir. Bu yüzden yazdığımız şeyleri gazete veya dergilerden keseceğiz. İçeriğine onlara hakaret eden şeyler yaz. Balık gövdesi çizip, kafasını kopmuş ve yere düşmüş olarak tasvir et. Üzerine bir çarpı çek. Tamamen onları kışkırtmalı. Bu kağıdı ve yumurtaları tuttuğumuz adamlara vereceğiz. Onlara, tam dükkâna girdiklerinde fırlatın talimatı vereceğim." dediğinde "Hmm" diye mırıldanıyor, eliyle devam et diye işaret yapıyor.
Eğer dediğin gibiyse yakışıklı olan tip tahsilat için ayrılmayacak ve yanında ki iki kuzenini üstlerine salacak. Yani kafamda öyle canlandı. İşleri ve konuşmaları onun yaptığını söylediğine göre. Yine de her ihtimale karşın eğer o harekete geçerse hemen para mevzusuna gir ve onu burada tut."
"Hı Hı,Hı Hı olabilir" diyor ve elini seri şekilde devam et şeklinde sallıyor.
Eğer yanında ki iki adamı gönderirse belli bir mesafeden sonra ikiye böldüğümüz grubun 2. kısmı gelip tekrar taş ve yumurtalarla saldıracaklar. Bu noktadan sonra ikiye ayrılmalarını sağlayacağız. Anlattığın kadarıyla yavaş tipler olduğundan tuttuğumuz adamları yakalamarı oldukça güç. Onlara gözden kaybolmadan, kaçmalarını söyleyeceğim.
"Tamam." diyor çenesindeki elini cebine koyup.
"Bu sırada tek başına kalan yakışıklı kardeşe alçıpan yaptığımız yerden 10 metre gerilerek koşacağım ve zıplayarak çift tekme atacağım. Alçıpan herhangi bir şekilde yavaşlatmayacağı için darbeyi tamamen alacak. Eğer darbeyi istediğim gibi vurursam yüz üstü önünde ki cam tezgâha çarpacak. Tam o sırada sen alçı olmayan elinle bıçağa uzanıp boynuna saplayacaksın ve bıçağı var gücünle çevireceksin. Tek elinle 50 kg çuvalı kaldırabiliyorsan tek elinle o bıçağı döndürmede zorlanmamalısın. Her ihtimale karşılık ben de rafların arasından hızlıca bıçağı kavrayıp aşil tendonlarını keseceğim ki yerden kalkamasın. Eğer o darbe ile hâlâ hayatta kalabiliyorsa, ayağa kalkamayacağı için tekrar tekrar darbeler indirebilirsin." dediğinde elini cebinden çıkarıp önünde birleştiriyor. Sandalyesine oturup yere bakıyor bir süre. Anlından terler akıyor.
"Be-Ben yapamam. Ben birini öldüremem. Üzgünüm, benden her şeyi iste ama birini öldüremem. Bunu yapamam." diyor. Kafasını iki yana sallıyor.
"Ama.." diyor düşünme moduna girerek tekrardan.
"Ama şöyle yaparız, ben bıçak yerine ağır bir şey alırım. İki elimde 400 kilo kadar taşıyabiliyorum. Zorlarsam 200-300 kiloyu kafa üstü kaldırabilirim. Onun sertçe adamın kafasına vururum, bayıltırım. Öldürme işini sen yaparsın."
Sonra seni dinlemeye devam ediyor.
"Öldüğünden emin olduktan sonra sopa olmayan eline 750.000 ß sıkıştıracağız ve sen diğer kardeşlerin gelmesini bekleyeceksin. O sırada üstün batarsa sanki öldürdüğümüz balık adama yardım etmeye çalışırken kirlenmiş süsü vereceksin. Burada inandırıcılığımızı kanıtlıyoruz lakin yine de rol yapmalısın. Onları uzaktan görürsen kanlı ellerini onlara göstererek yardım edin, acele edin veya buraya gelin gibi laflar edip telaşlandır. Sonra onların görebileceği şekilde yerde ki kardeşlerinin kan akan yerlerine havlu ile bastır. Kim yaptı etti derlerken biraz hırpalayabilirler. Onlara gittiğim yönü tarif etmeyi unutmamalısın."
"Tamam, biraz acı çekmekle öldüremezler beni. Merak etme." diyor tekrar kazandığı kararlılıkla.
"Buradan sonra onları birbirlerine düşürmeliyiz Bay Eabd. Bildiğin yüksek rütbeli birini taklit etmeliyim. Yani, mesaj attığın kişi olabilir, onun sağ kolu olabilir. Bilinen biri olması gerekiyor. Öyle olursa anlattığın şekilde kendime kıyafetler alacağım. Sadece beni dışarıda gören insanlar, bu ikizlerin sorularına veya olay ile ilgili tanıklara sorduklarında o adamı tasvir etmiş olsun. He, anladığın üzere biz bu balığı öldürdükten sonra ben o kanlı kıyafetlerle bir kaç sivile gözükeceğim ve arka sokaklara kaçacağım. İki'li yavaş olduğu için bana yetişemez ama görebilecekleri şekilde koşacağım. Fırsatını bulduğumda üzerimde ceket, palto gibi bir şey varsa, o adamın sembolünü çizeceksin ve ben o kıyafeti fırlatıp kaçacağım ve izimi kaybettireceğim. Geri kalan kıyafetleri ise bir yerlerde yakarım."
Diyeceğim ve bir an duraksayıp;
Ve son olarak;
"Eğer o tip biri yoksa limanda karşılaştığım sarı saçlı tipi tasvir edebilirim. Burada yetkili biri gibi duruyordu." diyorsun. Tekrar titreme geliyor sanki. "Onlar olmaz, olmaz, bunlar hep bağlantılı adamlar. Olmaz, limandaki adam bu adamlardan para yiyiyor, mektubu yazdığım adam ise bunlardan biri. Bu şekilde kandıramazsın onları." diyor aynı ürkeklik ile.
"Bu şehirde herkes bağlantılı, Kral'ın eline kadar herkes, birbiriyle iş yapar, zavallı kralın hiç bir şeyden haberi yoktur. Bu boktan şehirde dönen kötülükleri bilmiyorsun. Bu olmaz, başka bir şey denemelisin." diyor yine tüm cesaretini kaybetmiş şekilde.
"Bu olaydan sonra birbirleri arasında bir çatışma çıkabilir ve 750.000 ß haraç onlar için bir hiç haline gelebilir. Eh, bir de paradan söz açılmışken ben de tamı tamına 763.000 ß var. Ayrıca eğer bize lazım olan eşyaları bulabileceğimiz ve hatrının geçeceği yerler var ise onları kullanmak en akıllı seçenek olur. Hem indirim yaparlar, hem de daha hızlı elimize geçer.
Bu plan için bazı fedakârlıklar yapmalısın demiştim. Ben herşeyimi ortaya koyuyorum peki ya sen?"
"Her şeyimi ortaya koyabilirim ama planı tekrar gözden geçirmemiz lazım. Ben öncelikle şu duvarı halledeyim. Sabah ilk iş sen maskeyi almaya git bende serserilerle konuşayım ve lazım olan diğer şeyleri alayım. Sonra planı tekrar gözden geçirelim. Biraz daha vaktimiz olmasını umalım." diyor.
Qunae'nin dükkanı, şehrin öbür tarafında. Merkeze ve saraya yakın. Çarşıda görünen güzel bir köşede. Cam vitrinde bir sürü maske olduğunu görebiliyorsun. Eabd'ın ki gibi basit de değiller. Detaylı ve güzel maskeler, insan yüzleri, balıkadamlar, canavalar ve çeşit çeşit bir sürü maske var. Hepsinin ortak noktası ise sağ gözün üzerinde bulunan iç içe geçmiş 3 üçgen bulunması. Dükkana girdiğinde rafların maske ile dolu olduğunu göreceksin. Bir kadın bir yaşlı adam tezgahın arkasında duruyor. Adam gözlüklerinin arkasından baktığı deftere bir şeyler karalıyor, Kadın ise senin görür görmez gülümseyip "Hoş geldiniz." diyip sıcak bir gülümseme bahşediyor. Sarı saçları ve bal renge gözleri, kırmızı dudakları ve beyaz teni ile güzel görünüyor. Yaşlı adam beyazlamış saçları ve bal rengi gözlere sahip...
West Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 65
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Khatwat Fenice
Planım tutacağına inandı ve heyecanla sesi biraz yükseldi ihtiyarın. Maskemin altından gülümsüyordum. Sonra bu civarda bir kaç serseri olduğunu ve onlara biraz para verirsek bu işi halledebileceğimizi söyledi. Bununla uğraşmaktanda kurtulduğum için sevindim. Ayrıca duvarı yarım gün içinde halledebileceğini söyledi. Yani duvarın arkasından saldıracakken bana herhangi bi şey engel olmayacaktı. Eğer olacak olsa sanırım söylerdi. Maskeler için ise başka bir dükkanı kullanmamız gerektiğini söyledi. Elden bir şey gelmez bunun içinde bir plan yapmalıyım. Sonra balık adamı öldüreceği kısmı anlatırken korku bürüdü ihtiyarı. Yapamayacağını söyledi. Kendisini ölmeden mezara sokanları dahî öldüremiyordu. Ancak ağır bir cisimle vurabileceğini söyledi. 300 kg’lık bir cisimle vurduğun adam omlete dönebilir. Gerçi ölmezse sorun değil. Buna o zaman karar vereceğim. Havlu vb ufak gereçleri zaten temin edebileceğini söyledi. Son kısma geldiğimde ise;
"Onlar olmaz, olmaz, bunlar hep bağlantılı adamlar. Olmaz, limandaki adam bu adamlardan para yiyiyor, mektubu yazdığım adam ise bunlardan biri. Bu şekilde kandıramazsın onları."
Diyor ama şunu iyi bilmeli;
“Bu bir psikolojik savaş ihtiyar. Düşmanlarının arasına nifak tohumları ekmelisin. Başlarda kanmayacaklardır belki ama yalanını büyük tutacaksın. Yalan söyle, mutlaka inanan biri çıkacak! Yeterince sık söylenen bir yalan, sonunda gerçek hale gelir.”
Dedim ve;
"Bu şehirde herkes bağlantılı, Kral'ın eline kadar herkes, birbiriyle iş yapar, zavallı kralın hiç bir şeyden haberi yoktur. Bu boktan şehirde dönen kötülükleri bilmiyorsun. Bu olmaz, başka bir şey denemelisin." dedi.
Ben ise iki elimi iki kenara açtım. Parmaklarım yukarı gelecek şekilde avuçlarımı göğe çevirdim.
“Süprizlerle, terörle, sabojatla ve suikastlerle düşmanın moralini boz. Ortaya attığın yalan bir gün onlar içinde soru işareti oluşturacaktır. Onlara sadece “acaba” dedirtebilirsek bu savaşta bir şansımız olabilir! Bu işi kötülerin yoluyla halletmenin yanlış bir yanı yok! Onlara, onların silahlarıyla saldıracağız. Eğer bu işten paçanı sıyırabilirsen zaten suçlu olmayacaksın gözlerinde. O yüzden korkma!”
Ve devam ettim coşkulu şekilde;
“BU GELECEĞİN SAVAŞIDIR! YALANINI BÜYÜK TUT, ONU BASİT HALE GETİR, SÜREKLİ SÖYLE, BUNA SONUNDA İNANACAKLARDIR! AHAHAHA”
Antropoloji derslerimin faydalarını çok iyi gördüğümü düşünüyordum. Ve devam ettim, ihtiyara;
“Eğer o serserilerden genç bir tanesini hemen bana yollayabilirsen oldukça hoş olur. O yüzden gider gitmez hemen bir tanesini buraya yolla. Ayrıca gittiğin zaman bu serserilerin kaç kişi olduğunu öğren. Sonra işime yarayabilirler.”
Bundan sonra maskelere yetecek parayı aramızda denkleştirdikten sonra serserinin gelmesini bekleyecektim. O gelene kadar dükkanın karşı tarafında bekleyecektim. Paranın kokusunu alır muhtemelen. Çocuk geldikten sonra Qunae’nin dükkanına doğru yol alacağım. Şehrin öbür tarafındaymış ve merkezde ki saraya yakın düşüyormuş. Bakalım görelim neymiş bu dükkan. Bir müddet sonra dükkana vardığımda, maskeler olan vitrini farkedeceğim. Oldukça kaliteli duruyorlar. balık adam maskeleri, insan yüzleri, canavarlar ve çeşit çeşit bir sürü maske. Hepsinde ise sağ gözün üzerinde duran iç içe geçmiş üçgen bulunması. Hımm dediği imza bu olmalı Bay Eabd’ın. Yanımda ki küçük çocuğa siparişi anlatacağım, alması gerekenleri ve fiyatını sorduracağım. Eğer bu denli bir isteği olan çocuğa neden böyle bir maske istediğini sorarlarsa;
“Arkadaşlarımızla maskeli balo yapacağız. Küçük çaplı bir balo. Ben ve 4-5 arkadaşım balık adam çetesi olacağız. Bu yüzden böyle kirli elbiseler ile geldim bayım/hanımefendi.” Diyecek. Üzerine çarpı veya sembol çizeceksek bunu bay Eabd yapabilir. Sonuçta sadece maskeyi başkasından almamızı istedi. Eğer bir sembol veya başka bir şüphe uyandırıcı harekette bulunursak, ileride zan altında kalabiliriz. Ha bu arada çocuğa etraflıca izlemesini tembihleyeceğim. Çünkü kayda değer bir şey bulabiliriz diye ummanın bir zararı olmamalı.
Eğer buraya kadar her şey iyi giderse lafa girecek genç serseri,
“Tegâhın arkasında bir kadın ve bir yaşlı adam vardı. Adam girdiğimde gözlüklerinin arkasından deftere bir şeyler karalıyordu...” diye bana detayları verecekti. Bakalım neler oldu. Bir sıkıntı çıktı mı veya herhangi olumsuz bir durum yaşandı mı bilmeliyim.
O sırada tabî bende yürüdüğüm yolları ve geldiğim yeri detaylıca inceleyeceğim. Sarayada bir göz atmanın sakıncası yok. Uzaktan da olsa...
"Onlar olmaz, olmaz, bunlar hep bağlantılı adamlar. Olmaz, limandaki adam bu adamlardan para yiyiyor, mektubu yazdığım adam ise bunlardan biri. Bu şekilde kandıramazsın onları."
Diyor ama şunu iyi bilmeli;
“Bu bir psikolojik savaş ihtiyar. Düşmanlarının arasına nifak tohumları ekmelisin. Başlarda kanmayacaklardır belki ama yalanını büyük tutacaksın. Yalan söyle, mutlaka inanan biri çıkacak! Yeterince sık söylenen bir yalan, sonunda gerçek hale gelir.”
Dedim ve;
"Bu şehirde herkes bağlantılı, Kral'ın eline kadar herkes, birbiriyle iş yapar, zavallı kralın hiç bir şeyden haberi yoktur. Bu boktan şehirde dönen kötülükleri bilmiyorsun. Bu olmaz, başka bir şey denemelisin." dedi.
Ben ise iki elimi iki kenara açtım. Parmaklarım yukarı gelecek şekilde avuçlarımı göğe çevirdim.
“Süprizlerle, terörle, sabojatla ve suikastlerle düşmanın moralini boz. Ortaya attığın yalan bir gün onlar içinde soru işareti oluşturacaktır. Onlara sadece “acaba” dedirtebilirsek bu savaşta bir şansımız olabilir! Bu işi kötülerin yoluyla halletmenin yanlış bir yanı yok! Onlara, onların silahlarıyla saldıracağız. Eğer bu işten paçanı sıyırabilirsen zaten suçlu olmayacaksın gözlerinde. O yüzden korkma!”
Ve devam ettim coşkulu şekilde;
“BU GELECEĞİN SAVAŞIDIR! YALANINI BÜYÜK TUT, ONU BASİT HALE GETİR, SÜREKLİ SÖYLE, BUNA SONUNDA İNANACAKLARDIR! AHAHAHA”
Antropoloji derslerimin faydalarını çok iyi gördüğümü düşünüyordum. Ve devam ettim, ihtiyara;
“Eğer o serserilerden genç bir tanesini hemen bana yollayabilirsen oldukça hoş olur. O yüzden gider gitmez hemen bir tanesini buraya yolla. Ayrıca gittiğin zaman bu serserilerin kaç kişi olduğunu öğren. Sonra işime yarayabilirler.”
Bundan sonra maskelere yetecek parayı aramızda denkleştirdikten sonra serserinin gelmesini bekleyecektim. O gelene kadar dükkanın karşı tarafında bekleyecektim. Paranın kokusunu alır muhtemelen. Çocuk geldikten sonra Qunae’nin dükkanına doğru yol alacağım. Şehrin öbür tarafındaymış ve merkezde ki saraya yakın düşüyormuş. Bakalım görelim neymiş bu dükkan. Bir müddet sonra dükkana vardığımda, maskeler olan vitrini farkedeceğim. Oldukça kaliteli duruyorlar. balık adam maskeleri, insan yüzleri, canavarlar ve çeşit çeşit bir sürü maske. Hepsinde ise sağ gözün üzerinde duran iç içe geçmiş üçgen bulunması. Hımm dediği imza bu olmalı Bay Eabd’ın. Yanımda ki küçük çocuğa siparişi anlatacağım, alması gerekenleri ve fiyatını sorduracağım. Eğer bu denli bir isteği olan çocuğa neden böyle bir maske istediğini sorarlarsa;
“Arkadaşlarımızla maskeli balo yapacağız. Küçük çaplı bir balo. Ben ve 4-5 arkadaşım balık adam çetesi olacağız. Bu yüzden böyle kirli elbiseler ile geldim bayım/hanımefendi.” Diyecek. Üzerine çarpı veya sembol çizeceksek bunu bay Eabd yapabilir. Sonuçta sadece maskeyi başkasından almamızı istedi. Eğer bir sembol veya başka bir şüphe uyandırıcı harekette bulunursak, ileride zan altında kalabiliriz. Ha bu arada çocuğa etraflıca izlemesini tembihleyeceğim. Çünkü kayda değer bir şey bulabiliriz diye ummanın bir zararı olmamalı.
Eğer buraya kadar her şey iyi giderse lafa girecek genç serseri,
“Tegâhın arkasında bir kadın ve bir yaşlı adam vardı. Adam girdiğimde gözlüklerinin arkasından deftere bir şeyler karalıyordu...” diye bana detayları verecekti. Bakalım neler oldu. Bir sıkıntı çıktı mı veya herhangi olumsuz bir durum yaşandı mı bilmeliyim.
O sırada tabî bende yürüdüğüm yolları ve geldiğim yeri detaylıca inceleyeceğim. Sarayada bir göz atmanın sakıncası yok. Uzaktan da olsa...
Misafir- Misafir
Geri: Khatwat Fenice
Karanlık oda daha da kararmıştı sanki. Umutsuzluk muydu? Karanlık anılar mı? Eabd senin önerdiğin adamlar gözünün önünden geçerken, kamburlaşmış sola eğdiği kafasıyla yere bakıyordu şimdi. Umudunu kaybetmişti sanki. Gözlerinin altında odadakine benzer bir karanlık vardı. Ama asıl karanlık aklındaydı. Yaşadığı onca şey, o kadar şeye rağmen nasıl onlara kafa tutabilirdi ki? Aklı bunun gibi düşüncelerle doluydu. Ya oğlum hala hayattaysa diye düşünüyordu belki. Bunu yaparsam ona zarar verirler mi? Felçli karımı öldürürler mi? Beni öldürürler mi? Beni öldürseler iyi, ama karım yatarken ben ölürsem, ona ne olur? Kim bakar ona? Aklı bunun gibi binlerce düşünceyle doluyken duydu deli adamın sesini.
“Bu bir psikolojik savaş ihtiyar. Düşmanlarının arasına nifak tohumları ekmelisin. Başlarda kanmayacaklardır belki ama yalanını büyük tutacaksın. Yalan söyle, mutlaka inanan biri çıkacak! Yeterince sık söylenen bir yalan, sonunda gerçek hale gelir.”
dediğinde şüpheli gözleri sana bakıyor. Kambur duruşunu bozmamış, gözlerinin altında ki torbaları görebiliyorsun. Zamanın bir adama neler yapabileceğini görebiliyorsun o anda açıkça.
"Bu şehirde herkes bağlantılı, Kral'ın eline kadar herkes, birbiriyle iş yapar, zavallı kralın hiç bir şeyden haberi yoktur. Bu boktan şehirde dönen kötülükleri bilmiyorsun. Bu olmaz, başka bir şey denemelisin."
diyor aynı şüpheyle. Ama gözleri senin üzerinde. Korkuyla, şüpheyle bakıyor karşısında ki deli adama. Deli adam ellerini avuçları yukarı bakacak şekilde kaldırıp devam ediyor.
“Süprizlerle, terörle, sabojatla ve suikastlerle düşmanın moralini boz. Ortaya attığın yalan bir gün onlar içinde soru işareti oluşturacaktır. Onlara sadece “acaba” dedirtebilirsek bu savaşta bir şansımız olabilir! Bu işi kötülerin yoluyla halletmenin yanlış bir yanı yok! Onlara, onların silahlarıyla saldıracağız. Eğer bu işten paçanı sıyırabilirsen zaten suçlu olmayacaksın gözlerinde. O yüzden korkma!” dediğinde gözlerinde bir ışık yanıyor. Ama bunu fark edemeyeceğin kadar hızlı fırlıyor oturduğu yerden. Dikleşmiş vücüdu ve sıktığı yumruklarıyla heyecanı her halinden belli sana bakıyor.
“BU GELECEĞİN SAVAŞIDIR! YALANINI BÜYÜK TUT, ONU BASİT HALE GETİR, SÜREKLİ SÖYLE, BUNA SONUNDA İNANACAKLARDIR! AHAHAHA”
"Analarını sikelim onların!" diye sessiz bir çığlık atıyor. "Bana yaptıkları onca şeyi burunlarından getirmek için geç bile kaldım." diyor yumruklarını sıktığı halde ve az önce oturduğu sandalyeyi yumrukluyor. Sandalye kırılıp yere düşerken bir kahkaha koyuveriyor. "GiGiGiGiGi, GiGiGiGi." dakikalarca devam ediyor belki sonra seni dinlemeye devam ediyor.
“Eğer o serserilerden genç bir tanesini hemen bana yollayabilirsen oldukça hoş olur. O yüzden gider gitmez hemen bir tanesini buraya yolla. Ayrıca gittiğin zaman bu serserilerin kaç kişi olduğunu öğren. Sonra işime yarayabilirler.” diyorsun sakince.
İhtiyar adlığı gazla onaylıyor, "O serserilerin de amına koyacağım. Ama şimdi lazımlar, tamam yollarım."
Sonrasında maskelerin parası için aranızda anlaşmaya çalışıyorsunuz. İhtiyar maskelerin tanesinin 60.000 ß olduğunu söylüyor, tuttuğunuz serserilere de adam başı 25.000 vermeniz gerekiyor. "Benden 100.000ß çıkar." diyor. Daha fazla parası olsa şu an verirdi, şu an tüm umutları sana bağlı. "Daha fazlasını şu an bulamam." diye devam ediyor. Kaç adam tutup, kaç maske alacağınız size kalmış.
Sonrasında serseriyi bekliyorsun ve birlikte "Quane"in dükkanına doğru gidiyorsunuz. İlerlediğin ara sokaktaki çoğu market kapanmış. Bir kaç tanesinin kapısında "battık" yazdığını görebiliyorsun.
Maske Dükkanına vardığınızda çocuk içeri giriyor ve alışverişini yapıyor, bir aksilik çıkmıyor, çünkü bu dükkandan çıkan maskeler cinayet işlesede, hırsızlık olsa da dükkan sahibini ilgilendirmiyor.
Dikkat et dediğin için çocuk bir sembol gördüğünü söylüyor tezgahın arkasında, aşağı yukarı tarif ediyor sana. Gri renkte bir el sembolü olduğundan bahsediyor, cam çerçevenin içinde duvara asılmış.
Geldiğin yolları geri teperken kraliyet sarayına göz gezdiriyorsun. Altın, altın rengi ve mor tercih edilmiş sarayın devasa bahçesinin iki yanına dizilmiş çam ağaçları dikkatini çekiyor önce. Düzenli bir şekilde duvar boyunca belli aralıkla ilerleyen çamların bulunduğu bahçede devasa bir de havuz var. Kapısında 12 kadar saydığın koruma, bahçede bir birini görecek şekilde düzinelerce koruma var. Ellerinde mızrak bulunan korumalar kırmızı ve beyaz dikine çizgili şalvarlar, üzerlerinde turuncu gömlekler ve yeşil ceketler var, kafalarında ise uçlarında mavi püskül bulunan garip kırmızı şapkalar var. Garip ve az korkutucu görünüyorlar bu şekilde.
Dükkana gittiğinde Eabd'ın çoktan duvarı yıktığını ve yeniden yapmaya başladığını görüyorsun. İstediğin malzemeleri almış, ek olarakta ağır bir demir çubuk bulmuş kendine.
"Borç harçla aldım, şimdilik dert etmemize gerek yok." diyor. Sen de hazırlıklarına başlayabilirsin. Yaklaşık olarak 1 gününüz kaldı.
“Bu bir psikolojik savaş ihtiyar. Düşmanlarının arasına nifak tohumları ekmelisin. Başlarda kanmayacaklardır belki ama yalanını büyük tutacaksın. Yalan söyle, mutlaka inanan biri çıkacak! Yeterince sık söylenen bir yalan, sonunda gerçek hale gelir.”
dediğinde şüpheli gözleri sana bakıyor. Kambur duruşunu bozmamış, gözlerinin altında ki torbaları görebiliyorsun. Zamanın bir adama neler yapabileceğini görebiliyorsun o anda açıkça.
"Bu şehirde herkes bağlantılı, Kral'ın eline kadar herkes, birbiriyle iş yapar, zavallı kralın hiç bir şeyden haberi yoktur. Bu boktan şehirde dönen kötülükleri bilmiyorsun. Bu olmaz, başka bir şey denemelisin."
diyor aynı şüpheyle. Ama gözleri senin üzerinde. Korkuyla, şüpheyle bakıyor karşısında ki deli adama. Deli adam ellerini avuçları yukarı bakacak şekilde kaldırıp devam ediyor.
“Süprizlerle, terörle, sabojatla ve suikastlerle düşmanın moralini boz. Ortaya attığın yalan bir gün onlar içinde soru işareti oluşturacaktır. Onlara sadece “acaba” dedirtebilirsek bu savaşta bir şansımız olabilir! Bu işi kötülerin yoluyla halletmenin yanlış bir yanı yok! Onlara, onların silahlarıyla saldıracağız. Eğer bu işten paçanı sıyırabilirsen zaten suçlu olmayacaksın gözlerinde. O yüzden korkma!” dediğinde gözlerinde bir ışık yanıyor. Ama bunu fark edemeyeceğin kadar hızlı fırlıyor oturduğu yerden. Dikleşmiş vücüdu ve sıktığı yumruklarıyla heyecanı her halinden belli sana bakıyor.
“BU GELECEĞİN SAVAŞIDIR! YALANINI BÜYÜK TUT, ONU BASİT HALE GETİR, SÜREKLİ SÖYLE, BUNA SONUNDA İNANACAKLARDIR! AHAHAHA”
"Analarını sikelim onların!" diye sessiz bir çığlık atıyor. "Bana yaptıkları onca şeyi burunlarından getirmek için geç bile kaldım." diyor yumruklarını sıktığı halde ve az önce oturduğu sandalyeyi yumrukluyor. Sandalye kırılıp yere düşerken bir kahkaha koyuveriyor. "GiGiGiGiGi, GiGiGiGi." dakikalarca devam ediyor belki sonra seni dinlemeye devam ediyor.
“Eğer o serserilerden genç bir tanesini hemen bana yollayabilirsen oldukça hoş olur. O yüzden gider gitmez hemen bir tanesini buraya yolla. Ayrıca gittiğin zaman bu serserilerin kaç kişi olduğunu öğren. Sonra işime yarayabilirler.” diyorsun sakince.
İhtiyar adlığı gazla onaylıyor, "O serserilerin de amına koyacağım. Ama şimdi lazımlar, tamam yollarım."
Sonrasında maskelerin parası için aranızda anlaşmaya çalışıyorsunuz. İhtiyar maskelerin tanesinin 60.000 ß olduğunu söylüyor, tuttuğunuz serserilere de adam başı 25.000 vermeniz gerekiyor. "Benden 100.000ß çıkar." diyor. Daha fazla parası olsa şu an verirdi, şu an tüm umutları sana bağlı. "Daha fazlasını şu an bulamam." diye devam ediyor. Kaç adam tutup, kaç maske alacağınız size kalmış.
Sonrasında serseriyi bekliyorsun ve birlikte "Quane"in dükkanına doğru gidiyorsunuz. İlerlediğin ara sokaktaki çoğu market kapanmış. Bir kaç tanesinin kapısında "battık" yazdığını görebiliyorsun.
Maske Dükkanına vardığınızda çocuk içeri giriyor ve alışverişini yapıyor, bir aksilik çıkmıyor, çünkü bu dükkandan çıkan maskeler cinayet işlesede, hırsızlık olsa da dükkan sahibini ilgilendirmiyor.
Dikkat et dediğin için çocuk bir sembol gördüğünü söylüyor tezgahın arkasında, aşağı yukarı tarif ediyor sana. Gri renkte bir el sembolü olduğundan bahsediyor, cam çerçevenin içinde duvara asılmış.
Geldiğin yolları geri teperken kraliyet sarayına göz gezdiriyorsun. Altın, altın rengi ve mor tercih edilmiş sarayın devasa bahçesinin iki yanına dizilmiş çam ağaçları dikkatini çekiyor önce. Düzenli bir şekilde duvar boyunca belli aralıkla ilerleyen çamların bulunduğu bahçede devasa bir de havuz var. Kapısında 12 kadar saydığın koruma, bahçede bir birini görecek şekilde düzinelerce koruma var. Ellerinde mızrak bulunan korumalar kırmızı ve beyaz dikine çizgili şalvarlar, üzerlerinde turuncu gömlekler ve yeşil ceketler var, kafalarında ise uçlarında mavi püskül bulunan garip kırmızı şapkalar var. Garip ve az korkutucu görünüyorlar bu şekilde.
Dükkana gittiğinde Eabd'ın çoktan duvarı yıktığını ve yeniden yapmaya başladığını görüyorsun. İstediğin malzemeleri almış, ek olarakta ağır bir demir çubuk bulmuş kendine.
"Borç harçla aldım, şimdilik dert etmemize gerek yok." diyor. Sen de hazırlıklarına başlayabilirsin. Yaklaşık olarak 1 gününüz kaldı.
- Dükkandaki Sembol:
West Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 65
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Khatwat Fenice
“Yaşlı ihtiyar 100.000 ß verdi bana. Lanet olası. O vitrinde duran milyonluk eşyalarda neydi o zaman? Dolandırıcı herif, ahaha!”
Diye içimden geçirirken gönderdiğim serseri yanıma geldi. Bir aksilik çıkmadığını ve rahatça alışverini yaptığını söyledi. Dikkatini çeken bir şey olup olmadığını sorduğumda bana şöyle dedi;
“Tezgâhın arkasında, gri renkte bir el sembolü vardı. Cam çerçeve ile duvara asılmış.”
Hımm. Önemli birinin ise bilmeliyim ama sadece bir el simgesi hiç bir şey çağrıştırmıyor şu an. Ancak bu kadar rahat alışveriş yapmasında bu sembolün bir işi olabilir. Kim olabilir bu. Eğer çocuğun kafasında net bir şekilde duruyorsa çizmesini isteyeceğim. Çizebilirse tanıyabilirim.
O sırada dönüş yolunda sarayı incelemeye koyuldum. Altın ve mor rengi tercih edilmiş. Zevkli biri olmalı.
Devasa bir bahçesi var gibi görünüyor. Bahçe duvarlarını aşan çam ağaçları iki tarafa dizilmiş gibi. Ortada ise sanki bir havuz var. Oldukça büyük gibi görünüyor. Bahçe kapısında ise 1, 2, 3...10, 11, 12 kadar adam var. Koruma olmalılar. Bahçede ise birbirini görecek şekilde bir sürü koruma var. Bunları saymak imkansız. İyi savunulduğu aşikâr. Bazılarında mızraklar var ve onlar, kırmızı ve beyaz dikine çizgili şalvarlar, üzerlerinde turuncu gölekler ve yeşilceketler var, kafalarında ise uçlarında mavi püskül bulunan garip kırmızı şapkalar var. Garip ve ürpertici bir hâldeler. İçimden;
“Ahaha, zevkli biriymiş. Çok ilginç, bir gün göz atmalıyım. O günün yakınlarda olduğunu seziyorum. Ahaha!”
Dönüş yolunda dükkanları incelerken onların kapalı olduğunu farketmiştim. Bir çoğu battık yazısı asmıştı kapılarına. Bay Eabd yarım günde tamamlayacağını söylemişti duvarı. Yani elimde olan vakitle biraz göz atmayı istemiştim lakin vaktim tükeniyordu. Boş bir zamanımda gelip detaylıca her dükkanı incelemeyi umuyorum.
Ana caddede bulunan dükkanlar ise epey hareketliydi. Demek ki ücra köşedeki dükkanlar alınan haraçlara dayanamadı ve bayrağı çekti.
“Kaç insanın daha hayatıyla oynayacaksınız merak ediyorum!”
Dedim içimden. Humanistliğim tuttuğundan değil elbette. Sadece empati kurmuştum ve bu sözleri söylemiştim. Yoksa onlar için elimi kıpırtadacak biri değilim. Kahraman olmaya çalışmanın bir yararı yok. Ancak burayı kullanabilirim. Kendi amaçlarım için burayı kullanabilirim. İşim bittiğinde kesinlikle buraya gelmeliyim ve burası hakkında bilgi toplamalıyım. Burasıda mı aynı adamlar tarafından bu hale düşürülmüştü bilmeliyim. Bilgi güçtür. Güç ise her şey. Burayı ise gücüm haline getirebilirim. Bilgiyi ise bazen para ile almak gerekebilir. Para ise burada yatıyor. Diye düşünürken yolun sonuna gelmiştik. Bay Eabd çoktan yıktığı duvarı yapıyordu. Gerçekten hızlıydı bu ihtiyar. İçeride istediğim malzemeler vardı ve ağır demir bir çubuk tedarik etmiş. Elimle kontrol ettiğimde ağırlığını anlamıştım ve;
“Bununla adama vurursan kafası geometrik bir şekil alır bre.” Dedim içimden ve gülümsedim. Bana;
“Borç harçla aldım, şimdilik dert etmemize gerek yok." diyor. Ben ise hazırlıklara başlıyorum.
Serserileri toplayıp planımı anlatıyorum fazla detay vermeden. Saldıracakları adamları tarif ediyorum. Maskeleri dağıtıyorum ve iki gruba ayırıyorum. Bundan sonra kırdığımız duvarın arkasını gözlemliyorum ve saldırımı bir kaç kez atölyede deniyorum. Tam istediğim gibi 30 cm yüksek, 20 cm genişliğinde ayarlamış. Herhangi bir sorun görünmüyor. O sırada eğer duvarı yapmayı bitirmezse, gazetelerden harfleri kesip yazıyı oluşturacağım. Maskeleri zaten dağıtmadan önce ayarlayacaktım. Fileto olan bıçağı ve diğer tırtıklı bıçağı rafların arkasına görünmeyecek şekilde koyacağım. O sırada eğer Bay Eabd işini bitirirse bana tasvir edeceği adam gibi giyinecektim. Yani alışverişe gittiğinde o tür kıyafetlerde almış olmalıydı. Gösterdiği şekilde giyindikten sonra bir kaç kez planın üstünden geçeceğiz. O sırada;
“Limanda ki şu adam kim?” diye soracağım. En azından onun hakkında bir bilgi verse pekte kötü olmazdı. Herşey hazır olduktan sonra adamları beklemeye koyulacağız. Çünkü 1 gün bize hayli hayli yeter diye umuyorum. Son olarak Wesley ile buluşmaya 5 gün kaldı. Acaba gelmiş midir diye içimden geçireceğim.
Diye içimden geçirirken gönderdiğim serseri yanıma geldi. Bir aksilik çıkmadığını ve rahatça alışverini yaptığını söyledi. Dikkatini çeken bir şey olup olmadığını sorduğumda bana şöyle dedi;
“Tezgâhın arkasında, gri renkte bir el sembolü vardı. Cam çerçeve ile duvara asılmış.”
Hımm. Önemli birinin ise bilmeliyim ama sadece bir el simgesi hiç bir şey çağrıştırmıyor şu an. Ancak bu kadar rahat alışveriş yapmasında bu sembolün bir işi olabilir. Kim olabilir bu. Eğer çocuğun kafasında net bir şekilde duruyorsa çizmesini isteyeceğim. Çizebilirse tanıyabilirim.
O sırada dönüş yolunda sarayı incelemeye koyuldum. Altın ve mor rengi tercih edilmiş. Zevkli biri olmalı.
Devasa bir bahçesi var gibi görünüyor. Bahçe duvarlarını aşan çam ağaçları iki tarafa dizilmiş gibi. Ortada ise sanki bir havuz var. Oldukça büyük gibi görünüyor. Bahçe kapısında ise 1, 2, 3...10, 11, 12 kadar adam var. Koruma olmalılar. Bahçede ise birbirini görecek şekilde bir sürü koruma var. Bunları saymak imkansız. İyi savunulduğu aşikâr. Bazılarında mızraklar var ve onlar, kırmızı ve beyaz dikine çizgili şalvarlar, üzerlerinde turuncu gölekler ve yeşilceketler var, kafalarında ise uçlarında mavi püskül bulunan garip kırmızı şapkalar var. Garip ve ürpertici bir hâldeler. İçimden;
“Ahaha, zevkli biriymiş. Çok ilginç, bir gün göz atmalıyım. O günün yakınlarda olduğunu seziyorum. Ahaha!”
Dönüş yolunda dükkanları incelerken onların kapalı olduğunu farketmiştim. Bir çoğu battık yazısı asmıştı kapılarına. Bay Eabd yarım günde tamamlayacağını söylemişti duvarı. Yani elimde olan vakitle biraz göz atmayı istemiştim lakin vaktim tükeniyordu. Boş bir zamanımda gelip detaylıca her dükkanı incelemeyi umuyorum.
Ana caddede bulunan dükkanlar ise epey hareketliydi. Demek ki ücra köşedeki dükkanlar alınan haraçlara dayanamadı ve bayrağı çekti.
“Kaç insanın daha hayatıyla oynayacaksınız merak ediyorum!”
Dedim içimden. Humanistliğim tuttuğundan değil elbette. Sadece empati kurmuştum ve bu sözleri söylemiştim. Yoksa onlar için elimi kıpırtadacak biri değilim. Kahraman olmaya çalışmanın bir yararı yok. Ancak burayı kullanabilirim. Kendi amaçlarım için burayı kullanabilirim. İşim bittiğinde kesinlikle buraya gelmeliyim ve burası hakkında bilgi toplamalıyım. Burasıda mı aynı adamlar tarafından bu hale düşürülmüştü bilmeliyim. Bilgi güçtür. Güç ise her şey. Burayı ise gücüm haline getirebilirim. Bilgiyi ise bazen para ile almak gerekebilir. Para ise burada yatıyor. Diye düşünürken yolun sonuna gelmiştik. Bay Eabd çoktan yıktığı duvarı yapıyordu. Gerçekten hızlıydı bu ihtiyar. İçeride istediğim malzemeler vardı ve ağır demir bir çubuk tedarik etmiş. Elimle kontrol ettiğimde ağırlığını anlamıştım ve;
“Bununla adama vurursan kafası geometrik bir şekil alır bre.” Dedim içimden ve gülümsedim. Bana;
“Borç harçla aldım, şimdilik dert etmemize gerek yok." diyor. Ben ise hazırlıklara başlıyorum.
Serserileri toplayıp planımı anlatıyorum fazla detay vermeden. Saldıracakları adamları tarif ediyorum. Maskeleri dağıtıyorum ve iki gruba ayırıyorum. Bundan sonra kırdığımız duvarın arkasını gözlemliyorum ve saldırımı bir kaç kez atölyede deniyorum. Tam istediğim gibi 30 cm yüksek, 20 cm genişliğinde ayarlamış. Herhangi bir sorun görünmüyor. O sırada eğer duvarı yapmayı bitirmezse, gazetelerden harfleri kesip yazıyı oluşturacağım. Maskeleri zaten dağıtmadan önce ayarlayacaktım. Fileto olan bıçağı ve diğer tırtıklı bıçağı rafların arkasına görünmeyecek şekilde koyacağım. O sırada eğer Bay Eabd işini bitirirse bana tasvir edeceği adam gibi giyinecektim. Yani alışverişe gittiğinde o tür kıyafetlerde almış olmalıydı. Gösterdiği şekilde giyindikten sonra bir kaç kez planın üstünden geçeceğiz. O sırada;
“Limanda ki şu adam kim?” diye soracağım. En azından onun hakkında bir bilgi verse pekte kötü olmazdı. Herşey hazır olduktan sonra adamları beklemeye koyulacağız. Çünkü 1 gün bize hayli hayli yeter diye umuyorum. Son olarak Wesley ile buluşmaya 5 gün kaldı. Acaba gelmiş midir diye içimden geçireceğim.
Misafir- Misafir
Geri: Khatwat Fenice
Duvarla uğraşırken giydiği bahçıvan pantolonuna koyduğu mendili çıkarıp anlını siliyor Eabd. Sonrasında Wade'e dönüyor işine ara verip, "Liman şefi Morrison. Zamanında Marine karargahında çalıştığını duydum. Korkutucu bir adamdır. Ayrıca çok zekidir. Gizliden gizliye korsanları öldürüp, daha önce anlaştığı ödül avcılarına teslim ediyormuş. Ödül avcısı da parayı alınca %15'ini adama, kalanını da kendisine alıyormuş. Öğrenilince kovuldu zaten. Burada kralın eli sayesinde bu mevkilere geldi. Şimdi gelen her gemiden zorla bir şeyler alır, para, haraç." dedi. Sonra işine döndü tekrar. "Onun kılığına giremezsin. Buralardaki herkes tanır onu, neredeyse herkeste korkar ondan. Kralın Eli'nin bir adamı gibi davranacaksın. Kendi aralarında tanınmak için yolları var, sana aldığım takım elbiseye işaretledim. Adamlar bunu görünce seni tanımasa bile şüpheye girer. Terzi yakın bir dostumdur ama korkutulursa ötebilir, o yüzden çok büyük bir risk aldım. Umarım buna değer maskeli dostum." diye devam ediyor işine devam ederken. "İnanmalarını sağlamak istiyorsan, bu dünyada istediğin her şeyi yapabilirmişsin gibi davran." diye bitiriyor.
Arka tarafa gidip takım elbiseye bakarsan, sol üstte mendil cebinin üzerinde iç içe geçmiş 3 üçgen göreceksin. Takım elbise tam vücuduna oturuyor. Sonrasında duvarı bitirip gazeteleri hazırlıyorsunuz. Serserilere neler yapmaları gerektiğini hallediyorsunuz. 4 tane serseriye 10.000'er ß veriyor Eabd senden aldığı parayla, 15.000'leri iş bittikten sonra vereceğini söylüyor. Son hazırlıklar tamamlanıyor. Geriye sadece beklemek kalıyor. Gece olunca uyuyorsunuz ve sabahtan itibaren nöbet başlıyor.
Sabah olunca serserilerle birlike başlıyorsunuz beklemeye. Eabd kendini alçılamayı bitirmiş, koltuk değnekleri ile dışarıda bir yerde oturuyor. Gelen giden görünmüyor. Derken sol tarafta 300 metre ileride sokağın köşesinden 3 gölge yükseliyor dükkana doğru. Yaklaştıklarında ilk başta Beyzbol soplalı olan, sonrasında diğerleri fark ediyor Eabd'ın durumunu. Eabd doğaçlama yapıyor, "Böylemi koruyorsunuz beni? O kadar koruma parası alıyorsunuz." diyor. Arkadaki 2 tanesi gülüyor, diğeri ise süzüyor Eabd'ı. Konuşuyor önde ki tok sesi ile, "Wahid, Athnan susun. Eabd bunu sana kim yapmış olabilir? Sen güçsüz bir adam değilsin." derken gözlemliyor adamı. Bir bit yeniği arıyor bu işte. Sonrasında serserile kağıtları fırlatmaya başlıyor. Athnan alıyor yerdeki kağıdı ve bakınca buruşturuyor avucunda Wahid ile fırlıyorlar. Beyzbol sopalı olan durduruyor. "Wahid sen git, Athnan sen burada kal." diyor. Sonrasında yanaşıyorlar Eabd'a. Planın yarı yarıya başarısız olsa da arkadan uçan tekme atıyorsun beyzbol sopalı olana, alçıpandan içeri girip yere yığılıyor, o sırada ağır demir çubuğu adamın suratına vuruyor Eabd, ama sen daha kalkıp tendonlarını kesemeden Athnan sala saldırmak için hamle yapıyor. Yerdesin...
Arka tarafa gidip takım elbiseye bakarsan, sol üstte mendil cebinin üzerinde iç içe geçmiş 3 üçgen göreceksin. Takım elbise tam vücuduna oturuyor. Sonrasında duvarı bitirip gazeteleri hazırlıyorsunuz. Serserilere neler yapmaları gerektiğini hallediyorsunuz. 4 tane serseriye 10.000'er ß veriyor Eabd senden aldığı parayla, 15.000'leri iş bittikten sonra vereceğini söylüyor. Son hazırlıklar tamamlanıyor. Geriye sadece beklemek kalıyor. Gece olunca uyuyorsunuz ve sabahtan itibaren nöbet başlıyor.
Sabah olunca serserilerle birlike başlıyorsunuz beklemeye. Eabd kendini alçılamayı bitirmiş, koltuk değnekleri ile dışarıda bir yerde oturuyor. Gelen giden görünmüyor. Derken sol tarafta 300 metre ileride sokağın köşesinden 3 gölge yükseliyor dükkana doğru. Yaklaştıklarında ilk başta Beyzbol soplalı olan, sonrasında diğerleri fark ediyor Eabd'ın durumunu. Eabd doğaçlama yapıyor, "Böylemi koruyorsunuz beni? O kadar koruma parası alıyorsunuz." diyor. Arkadaki 2 tanesi gülüyor, diğeri ise süzüyor Eabd'ı. Konuşuyor önde ki tok sesi ile, "Wahid, Athnan susun. Eabd bunu sana kim yapmış olabilir? Sen güçsüz bir adam değilsin." derken gözlemliyor adamı. Bir bit yeniği arıyor bu işte. Sonrasında serserile kağıtları fırlatmaya başlıyor. Athnan alıyor yerdeki kağıdı ve bakınca buruşturuyor avucunda Wahid ile fırlıyorlar. Beyzbol sopalı olan durduruyor. "Wahid sen git, Athnan sen burada kal." diyor. Sonrasında yanaşıyorlar Eabd'a. Planın yarı yarıya başarısız olsa da arkadan uçan tekme atıyorsun beyzbol sopalı olana, alçıpandan içeri girip yere yığılıyor, o sırada ağır demir çubuğu adamın suratına vuruyor Eabd, ama sen daha kalkıp tendonlarını kesemeden Athnan sala saldırmak için hamle yapıyor. Yerdesin...
West Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 65
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Khatwat Fenice
Bay Eabd duvar ile uğraşırken mendilini çıkarıp terini sildi ve bir şeyler mırıldandı.
"Liman şefi Morrison. Zamanında Marine karargahında çalıştığını duydum. Korkutucu bir adamdır. Ayrıca çok zekidir. Gizliden gizliye korsanları öldürüp, daha önce anlaştığı ödül avcılarına teslim ediyormuş. Ödül avcısı da parayı alınca %15'ini adama, kalanını da kendisine alıyormuş. Öğrenilince kovuldu zaten. Burada kralın eli sayesinde bu mevkilere geldi. Şimdi gelen her gemiden zorla bir şeyler alır, para, haraç." Sonra yerine koydu mendilini ve işine devam etti, sözlerini kesmeden.
"Onun kılığına giremezsin. Buralardaki herkes tanır onu, neredeyse herkeste korkar ondan. Kralın Eli'nin bir adamı gibi davranacaksın. Kendi aralarında tanınmak için yolları var, sana aldığım takım elbiseye işaretledim. Adamlar bunu görünce seni tanımasa bile şüpheye girer. Terzi yakın bir dostumdur ama korkutulursa ötebilir, o yüzden çok büyük bir risk aldım. Umarım buna değer maskeli dostum."
Dedi, belki de ölümü göze alarak.
"İnanmalarını sağlamak istiyorsan, bu dünyada istediğin her şeyi yapabilirmişsin gibi davran."
Dedi ama her şeyi yapabilirmişim gibi davranmaktan neyi kastetti? O an içimden gelen bir şeyi yapmak mıydı bu yoksa her şeyi yapabileceğimi düşünecek bir durumdayken, kalıbımdan çıkıp benliğime aykırı ve abartı hareketlerde mi bulunacaktım.
Arka tarafa doğru gidip takıma bakacaktım. Mendil cebinin üzerinde iç içe geçmiş 3 üçgen vardı. Bu sembol maske dükkanında olan sembolün aynısıydı.Bu sembolüde bir yerden hatırlıyordu ama çıkaramıyordu. En iyisi Eabd’a sormaktı. Takım elbiseyi üzerimde denedikten sonra cuk diye oturduğunu farkediyorum. Sürekli giydiğim için bunu anlamak benim için çocuk oyuncağı. Bir aynaya bile ihtiyacım yok. Üzerimden çıkarıp diğer işleri hazırlamak için ayrıldım. Her şeyin tamam olduğunu düşündükten sonra beklemeye koyulduk. Bay Eabd, dışarıda meczup halde bekliyordu ki 250-300 metre ileride 3 silüet belirdi. Ortada diğerlerine göre daha zayıf biri ve iki iri yarı adam buraya doğru ilerliyordu. Bay Eabd’ın tanımına uyan adam ortada ki olmalı. Derken;
"Böylemi koruyorsunuz beni? O kadar koruma parası alıyorsunuz." Dedi. İkizler kahkaha attı ufaktan ama diğeri sakin ve zeki biri gibi duruyor. Şöyle araya giriyor;
"Wahid, Athnan susun. Eabd bunu sana kim yapmış olabilir? Sen güçsüz bir adam değilsin."
Tek gözünü kısarmışcasına bir bit yeniği arıyor Eabd’ın durumunda.Tam o sırada serseriler tam da istediğim gibi saldırıyor. İri kıyımlardan biri yerden kağıda sarılı taşı alıyor ve açıyor. Hiddetlenmiş olmalı ki fırlıyor hemen diğeride onunla birlikte tam planım iyi işliyor derken sopalı olan birini durduruyor.
"Wahid sen git, Athnan sen burada kal." Diyor. Anlaşılan yanında kalan iri herifin adı Athnan.Eabd’a yanaştılar lakin planımız biraz sekteye uğradı. Bu kadar gelmişken duramazdık ve ben sopalı olana sıçrayıp çift tekmeyi vuruyordum. Darbenin etkisiyle yere yığılan balık adama Eabd demir sopayı indiriyor. Ancak adamda ne kanama var ne de ağır bir iz. O sırada bunları düşünürken Athnan bana doğru hamle yapmaya hazırlanıyordu.
Ben ise yerden dönerek kalkmaya çalışacaktım. Dönerkende bacaklarımı 180 derece açıp hızlıca savurduğum için ilk dönüşte yumruğuna ikinci dönüşte ise dengesini bozmak için bel ile kafa arasında bir yere tutturmayı umacağım. Başarılı olursam yerden kalkmış olduğum için sağıma doğru 360 derece dönüp, ayağımın tabanıyla şiddetli bir şekilde şakağnı hedef alacağım. Ustam Mandorin’den öğrendiğim kadarıyla 4 numaralı bölge, yani şakağa vurmak bayıltmaya ve kısmi felce neden oluyormuş. Dönerek oldukça fazla ivme kazanacağım için rakibim darbeyi alırsa avantajlı duruma düşeceğimi umuyorum. İki hamlemde başarılı olursa yere sermek için havada çift dönüp ayak içiyle şakağı hedef alacağım. Özellikle dengesini bozmak istediğim için o bölgeye çalışacağım. Eğer başarısız olursam hamlelerimde, sağıma doğru bir kez yuvarlanıp doğrulmaya çalışacağım. Doğrulduktan sonra bıçakların olmadığı raflardan bir kaç şey fırlatıp reflekslerini yoklayacak ve üzerine zıplayıp çift diz ile “Glabella” bölgesine art arda darbeler indireceğim. Eğer zedelemeyi başarırsam ilk hamlede bile ölebilir. İlk ardışık hamlelerim işe yarar ve bilincini zayıflatırsam tırtıklı bıçak ile boyun arterini hedef alacağım ve bıçağı asılarak çevirmeyi deneyeceğim. Eğer bunda da başarısız olursam, almış olduğum darbelerde varsa yeni çıkarımlar yapacağım. Bu sırada Eabd’ı unutmuş değilim...
"Liman şefi Morrison. Zamanında Marine karargahında çalıştığını duydum. Korkutucu bir adamdır. Ayrıca çok zekidir. Gizliden gizliye korsanları öldürüp, daha önce anlaştığı ödül avcılarına teslim ediyormuş. Ödül avcısı da parayı alınca %15'ini adama, kalanını da kendisine alıyormuş. Öğrenilince kovuldu zaten. Burada kralın eli sayesinde bu mevkilere geldi. Şimdi gelen her gemiden zorla bir şeyler alır, para, haraç." Sonra yerine koydu mendilini ve işine devam etti, sözlerini kesmeden.
"Onun kılığına giremezsin. Buralardaki herkes tanır onu, neredeyse herkeste korkar ondan. Kralın Eli'nin bir adamı gibi davranacaksın. Kendi aralarında tanınmak için yolları var, sana aldığım takım elbiseye işaretledim. Adamlar bunu görünce seni tanımasa bile şüpheye girer. Terzi yakın bir dostumdur ama korkutulursa ötebilir, o yüzden çok büyük bir risk aldım. Umarım buna değer maskeli dostum."
Dedi, belki de ölümü göze alarak.
"İnanmalarını sağlamak istiyorsan, bu dünyada istediğin her şeyi yapabilirmişsin gibi davran."
Dedi ama her şeyi yapabilirmişim gibi davranmaktan neyi kastetti? O an içimden gelen bir şeyi yapmak mıydı bu yoksa her şeyi yapabileceğimi düşünecek bir durumdayken, kalıbımdan çıkıp benliğime aykırı ve abartı hareketlerde mi bulunacaktım.
Arka tarafa doğru gidip takıma bakacaktım. Mendil cebinin üzerinde iç içe geçmiş 3 üçgen vardı. Bu sembol maske dükkanında olan sembolün aynısıydı.Bu sembolüde bir yerden hatırlıyordu ama çıkaramıyordu. En iyisi Eabd’a sormaktı. Takım elbiseyi üzerimde denedikten sonra cuk diye oturduğunu farkediyorum. Sürekli giydiğim için bunu anlamak benim için çocuk oyuncağı. Bir aynaya bile ihtiyacım yok. Üzerimden çıkarıp diğer işleri hazırlamak için ayrıldım. Her şeyin tamam olduğunu düşündükten sonra beklemeye koyulduk. Bay Eabd, dışarıda meczup halde bekliyordu ki 250-300 metre ileride 3 silüet belirdi. Ortada diğerlerine göre daha zayıf biri ve iki iri yarı adam buraya doğru ilerliyordu. Bay Eabd’ın tanımına uyan adam ortada ki olmalı. Derken;
"Böylemi koruyorsunuz beni? O kadar koruma parası alıyorsunuz." Dedi. İkizler kahkaha attı ufaktan ama diğeri sakin ve zeki biri gibi duruyor. Şöyle araya giriyor;
"Wahid, Athnan susun. Eabd bunu sana kim yapmış olabilir? Sen güçsüz bir adam değilsin."
Tek gözünü kısarmışcasına bir bit yeniği arıyor Eabd’ın durumunda.Tam o sırada serseriler tam da istediğim gibi saldırıyor. İri kıyımlardan biri yerden kağıda sarılı taşı alıyor ve açıyor. Hiddetlenmiş olmalı ki fırlıyor hemen diğeride onunla birlikte tam planım iyi işliyor derken sopalı olan birini durduruyor.
"Wahid sen git, Athnan sen burada kal." Diyor. Anlaşılan yanında kalan iri herifin adı Athnan.Eabd’a yanaştılar lakin planımız biraz sekteye uğradı. Bu kadar gelmişken duramazdık ve ben sopalı olana sıçrayıp çift tekmeyi vuruyordum. Darbenin etkisiyle yere yığılan balık adama Eabd demir sopayı indiriyor. Ancak adamda ne kanama var ne de ağır bir iz. O sırada bunları düşünürken Athnan bana doğru hamle yapmaya hazırlanıyordu.
Ben ise yerden dönerek kalkmaya çalışacaktım. Dönerkende bacaklarımı 180 derece açıp hızlıca savurduğum için ilk dönüşte yumruğuna ikinci dönüşte ise dengesini bozmak için bel ile kafa arasında bir yere tutturmayı umacağım. Başarılı olursam yerden kalkmış olduğum için sağıma doğru 360 derece dönüp, ayağımın tabanıyla şiddetli bir şekilde şakağnı hedef alacağım. Ustam Mandorin’den öğrendiğim kadarıyla 4 numaralı bölge, yani şakağa vurmak bayıltmaya ve kısmi felce neden oluyormuş. Dönerek oldukça fazla ivme kazanacağım için rakibim darbeyi alırsa avantajlı duruma düşeceğimi umuyorum. İki hamlemde başarılı olursa yere sermek için havada çift dönüp ayak içiyle şakağı hedef alacağım. Özellikle dengesini bozmak istediğim için o bölgeye çalışacağım. Eğer başarısız olursam hamlelerimde, sağıma doğru bir kez yuvarlanıp doğrulmaya çalışacağım. Doğrulduktan sonra bıçakların olmadığı raflardan bir kaç şey fırlatıp reflekslerini yoklayacak ve üzerine zıplayıp çift diz ile “Glabella” bölgesine art arda darbeler indireceğim. Eğer zedelemeyi başarırsam ilk hamlede bile ölebilir. İlk ardışık hamlelerim işe yarar ve bilincini zayıflatırsam tırtıklı bıçak ile boyun arterini hedef alacağım ve bıçağı asılarak çevirmeyi deneyeceğim. Eğer bunda da başarısız olursam, almış olduğum darbelerde varsa yeni çıkarımlar yapacağım. Bu sırada Eabd’ı unutmuş değilim...
- Rp out:
- Glabella; iki kaşın arasında ki bölge. Biraz üstü, alnın biraz altı.
- İlk hamle:
- İkinci Hamle:
- Üçüncü Hamle:
- Çift Diz:
Misafir- Misafir
2 sayfadaki 3 sayfası • 1, 2, 3
One Piece Rpg :: 4 Deniz Rp :: West Blue
2 sayfadaki 3 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz