Ayberk-Airoe[Tsuiseki]
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Ayberk-Airoe[Tsuiseki]
Ayberk Calm Belt'teki zorlu yolculuğundan sonra bir adaya atanmış ama daha adaya adımını atamadan başka bir görev için Grand Line'ın ortalarında ki bir ada olan Furutsu adasına gönderilmişti. Dev bir ananası andıran denici karargahını adaya yaklaşırken görebiliyordu. Gemide başka bir denizci olan Airoe ile tanışmıştı. Öğrendikleri kadarıyla görevleri Tora Kin'in satmaya çalıştığı meyveye üşüşen sinekleri avlamaktı. Satış yakınlarda ki Gorudu adasında olacağı için korsanlar Furutsu adasında ikamet ediyorlardı.
Rp Out: Aranızda tanışma rp'si dönün, sonrasında mudahil olurum ben.
Rp Out: Aranızda tanışma rp'si dönün, sonrasında mudahil olurum ben.
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
Geri: Ayberk-Airoe[Tsuiseki]
Özel bir görev için eğiyim gördüğüm adadan ayrılıp Doğu Mavi denen bir bölgeden gelmiş bir gemiye binmiştim. Bu Doğu Mavi denen yerde hiç bulunmamıştım ama Denizci üssündekiler oradakilerin çok zayıf olduğundan bahsediyordu. Bu yüzden içimde gemideki personele karşı önü alınamaz bir merak olmuştu. Buradaki insanlar ne kadar zayıftı ki tüm Denizcilerin diline düşmüşlerdi.
Gemi adaya yanaştığında bende eşlarımı hazırlayıp görev için ona binmiştim. Gemi gerekli ikmal ve diğer ıvır zıvır işleri yaptığı gibi kalmıştı. Gemiye bindiğimde hayal kırıklığına uğramıştım. Gemi içindeki herkes tamamen normal gözüküyordu. Kimse zayıf falan değildi. Çoğu erkeğe göre ben daha kaslıydım ama bunun dışında gerek kiloları açısından gerekse boyları açısından bir gariplik yoktu. Peki o zaman insanlar neden Doğu Maviden gelenleri zayıf diye çağırıyordu. Belkide bu gemidekiler yerel insanlar değildi yada özel bir görev için seçilmiş o bölge standartlarına göre iri insanlardı.
Gemiye binince görevimiz hakkında bir kaç detay öğrenmiştim. Şeytan meyvesi adı verilen özel bir meyvenin peşine düşenleri avlayacaktık. Şeytan meyvesi denen şeyi merak etmiştim. Şeytan kelimesi sadece bir metaformuydu yoksa gerçekten şeytanlarla bir bağlantısı varmıydı? Ayrıca bu meyve nasıl bir değere sahipti ki koca bir Denizci gemisini bu meyvenin peşine düşen insanların peşine düşmesi için gönderilmişti? Belkide meyve denmeside sadece isimsel bir şeydi. Gerçekte meyveye benzeyen bir silah olabilirdi. Mesela şu barut adını verdikleri patlayıcı gibi ama onun çok daha güçlüsü bir patlayıcı olabilirdi.
Gemi de dolaşırken Ayberk Çırak adında biri ile tanışmıştım. Garip bir tipi vardı. Öncelikle ruhu yoktu. Sonra üstü başı altındı. Hatta silahı bile altındı. Garip bir tipti anlayacağınız ama rütbe açısından benden yukarıdaydı. Eğer benden rütbeli ise güçlü biri olmalıydı, her ne kadar öyle gözükmesede. Amazon Lilly'de ne kadar güçlüysen o kadar üstte olurdun. Elbette bazı eşşiz yeteneklere sahip olan insanlar güç olarak diğerlerinden aşağıda olsada rütbe olarak yukarıda olabilirdi. Tabi bu tamamen ayrı bir konuydu. Belki Ayberkte bu tarz özel insanlardandı.
Kızıl saçlının yanına gidip her zamanki soğuk ve duygusuz ruh halimle '' Senin üstünde başında niye bu kadar altın var? Bu şeytan meyvesi denen şeyde ne oluyor? Sora Kim kim? Birde sen niye benden daha yüksek bir rütbeye sahipsin? '' diyecek ve bir yandanda yılanımı sevecektim.
Gemi adaya yanaştığında bende eşlarımı hazırlayıp görev için ona binmiştim. Gemi gerekli ikmal ve diğer ıvır zıvır işleri yaptığı gibi kalmıştı. Gemiye bindiğimde hayal kırıklığına uğramıştım. Gemi içindeki herkes tamamen normal gözüküyordu. Kimse zayıf falan değildi. Çoğu erkeğe göre ben daha kaslıydım ama bunun dışında gerek kiloları açısından gerekse boyları açısından bir gariplik yoktu. Peki o zaman insanlar neden Doğu Maviden gelenleri zayıf diye çağırıyordu. Belkide bu gemidekiler yerel insanlar değildi yada özel bir görev için seçilmiş o bölge standartlarına göre iri insanlardı.
Gemiye binince görevimiz hakkında bir kaç detay öğrenmiştim. Şeytan meyvesi adı verilen özel bir meyvenin peşine düşenleri avlayacaktık. Şeytan meyvesi denen şeyi merak etmiştim. Şeytan kelimesi sadece bir metaformuydu yoksa gerçekten şeytanlarla bir bağlantısı varmıydı? Ayrıca bu meyve nasıl bir değere sahipti ki koca bir Denizci gemisini bu meyvenin peşine düşen insanların peşine düşmesi için gönderilmişti? Belkide meyve denmeside sadece isimsel bir şeydi. Gerçekte meyveye benzeyen bir silah olabilirdi. Mesela şu barut adını verdikleri patlayıcı gibi ama onun çok daha güçlüsü bir patlayıcı olabilirdi.
Gemi de dolaşırken Ayberk Çırak adında biri ile tanışmıştım. Garip bir tipi vardı. Öncelikle ruhu yoktu. Sonra üstü başı altındı. Hatta silahı bile altındı. Garip bir tipti anlayacağınız ama rütbe açısından benden yukarıdaydı. Eğer benden rütbeli ise güçlü biri olmalıydı, her ne kadar öyle gözükmesede. Amazon Lilly'de ne kadar güçlüysen o kadar üstte olurdun. Elbette bazı eşşiz yeteneklere sahip olan insanlar güç olarak diğerlerinden aşağıda olsada rütbe olarak yukarıda olabilirdi. Tabi bu tamamen ayrı bir konuydu. Belki Ayberkte bu tarz özel insanlardandı.
Kızıl saçlının yanına gidip her zamanki soğuk ve duygusuz ruh halimle '' Senin üstünde başında niye bu kadar altın var? Bu şeytan meyvesi denen şeyde ne oluyor? Sora Kim kim? Birde sen niye benden daha yüksek bir rütbeye sahipsin? '' diyecek ve bir yandanda yılanımı sevecektim.
Airoe Quabriel- Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 04/07/16
Geri: Ayberk-Airoe[Tsuiseki]
Calm Belt'te yaşadığım ezici mağlubiyetin ardından birkaç gün geçmişti. Tamamiyle iyileştikten sonra şerefsizler hemen beni bir gemiye bindirip gönderdiler. Nereye gidiyoruz, ne için gidiyoruz hiçbir fikrim yoktu ama umrumda da değildi. Ağabeylerime yetişmek için daha da güçlenmem gerekiyor, bunu yapmak için de tehlikeli görevlere katılıp dövüşmeliyim. Artık antrenman yaparak güçlenecek seviyeyi geçtim. Güçlenmek için tek yapmam gereken daha fazla dövüşmek. Tabii ki bu antrenmanlarımı aksattığım anlamına gelmiyor, onları her zamanki gibi zamanında yapıyorum. Ağabeylerim gerçekten inanılmaz insanlar. Sadece iki yıl içerisinde Grand Line'da korkulan birer korsan haline gelmişler. Grand Line'a geçtikten sonra onlar hakkında biraz araştırma yaptım. En büyük ağabeyim Mehmet'in tamı tamına iki yüz milyon beli ödülü varmış. Diğer kardeşlerimin ise ellişer milyon beli. Ne kadar güçlü oldukları sadece rakamlara bakılarak bile tahmin edilebilir...
Gemimiz mavi denizce usulca ilerlerken görev hakkındaki her şeyi öğrendim. Aşırı şanslıyım, Tora-Kin'in satışa çıkardığı ve benim Grand Line'a geçiş amacım olan meyveyi çalmak için giden korsanları yakalayacağız. Eğer yeteri kadar şanslıysam meyveyi yiyebilirim. Çok heyecanlıyım, bu görev tam olarak istediğim şeydi...
Heyecanlı bir şekilde denizi izlerken bir anda yanımda bir kız beliriverdi. Adının Airoe olduğunu söyledi, buna karşılık olarak bende kendi adımı söyledi. Klasik tanışma faslı anlayacağınız. Turuncu saçları ve yeşil kıyafetiyle oldukça güzel gözüküyordu. Yorokobi-san kadar olmasa da memeleri büyüktü. Tam kıza yavşamaya başlayacakken omzunda bir yılan olduğunu fark ettim. Bir anda kıza olan bütün ilgim yok oldu. Hangi manyak omzuna yılan taşır lan?
Tanışmamızın hemen ardından sanki başka bir gezegenden geliyormuş gibi bana sorular sormaya başladı. Sorduğu soruların hepsi saçmaydı. Bu dünyada yaşayıp ta şeytan meyvesinin ne olduğunu bilmeyen bir insan var mı? Normalde benimle dalga geçtiğini düşünürdüm ama omzunda yılan taşıyan bir kız için gayet normal sorular sanırım bunlar...
"Hepsinin cevabı basit değil mi? Rütbem senden yüksek, çünkü senden daha akıllı ve güçlüyüm. Saçma sorularını yanıtlayacak başka birisini bul... Neden hep böyle manyaklar beni buluyor?"
Gemimiz mavi denizce usulca ilerlerken görev hakkındaki her şeyi öğrendim. Aşırı şanslıyım, Tora-Kin'in satışa çıkardığı ve benim Grand Line'a geçiş amacım olan meyveyi çalmak için giden korsanları yakalayacağız. Eğer yeteri kadar şanslıysam meyveyi yiyebilirim. Çok heyecanlıyım, bu görev tam olarak istediğim şeydi...
Heyecanlı bir şekilde denizi izlerken bir anda yanımda bir kız beliriverdi. Adının Airoe olduğunu söyledi, buna karşılık olarak bende kendi adımı söyledi. Klasik tanışma faslı anlayacağınız. Turuncu saçları ve yeşil kıyafetiyle oldukça güzel gözüküyordu. Yorokobi-san kadar olmasa da memeleri büyüktü. Tam kıza yavşamaya başlayacakken omzunda bir yılan olduğunu fark ettim. Bir anda kıza olan bütün ilgim yok oldu. Hangi manyak omzuna yılan taşır lan?
Tanışmamızın hemen ardından sanki başka bir gezegenden geliyormuş gibi bana sorular sormaya başladı. Sorduğu soruların hepsi saçmaydı. Bu dünyada yaşayıp ta şeytan meyvesinin ne olduğunu bilmeyen bir insan var mı? Normalde benimle dalga geçtiğini düşünürdüm ama omzunda yılan taşıyan bir kız için gayet normal sorular sanırım bunlar...
"Hepsinin cevabı basit değil mi? Rütbem senden yüksek, çünkü senden daha akıllı ve güçlüyüm. Saçma sorularını yanıtlayacak başka birisini bul... Neden hep böyle manyaklar beni buluyor?"
Misafir- Misafir
Geri: Ayberk-Airoe[Tsuiseki]
Kızıl saçlı çocukla konuşmak için yanına gitmiştim. Sorularımı ona sorduktan sonra hiç beklemediğim bir tavırla karşılaşmıştım. Beni terslediği gibi salak yerinede koymuştu. Neymiş benden daha zekiymişte, daha güçlüymüşte. Bunun gibi bir herifi 100 metre öteden delik deşik ederdim.
Adama ters ters baktıktn sonra '' Akıllı ve güçlü mü? Bence sen kendine fazla güvenen ama gerçek bir kavgada hiç bir halta yaramayan işe yaramaz ukala mızmız çocuğun birisin. '' dedikten sonra sadağımdan bir tane ok alacak ve yayımı gerebildiğim kadar gerecektim. Yayımı gerebildiğim son noktaya kadar gerdikten sonra gizli güçlerimi kullanıp gerilmiş yayı ve okuda o güçlerimle gerecektim. Daha sonra iyice gerilmiş yay ve oku hem fiziksel olarak hemde özel güçlerimle salıp denizde uzağa doğru bir atış yapacaktım. Atışımı tamamladıktan sonra Ayberk'e dönüp '' Dikkat ette oklarımdan biri sana girmesin.'' dedikten sonra yılanımla beraber adamın yanından ayrılacaktım.
Ayberk'in yanından ayrıldıktan sonra gözlem kulelerinden birine bulabilirsem dürbünle, bulamazsam çıblak gözlerimle denizi gözetleyecektim.
Adama ters ters baktıktn sonra '' Akıllı ve güçlü mü? Bence sen kendine fazla güvenen ama gerçek bir kavgada hiç bir halta yaramayan işe yaramaz ukala mızmız çocuğun birisin. '' dedikten sonra sadağımdan bir tane ok alacak ve yayımı gerebildiğim kadar gerecektim. Yayımı gerebildiğim son noktaya kadar gerdikten sonra gizli güçlerimi kullanıp gerilmiş yayı ve okuda o güçlerimle gerecektim. Daha sonra iyice gerilmiş yay ve oku hem fiziksel olarak hemde özel güçlerimle salıp denizde uzağa doğru bir atış yapacaktım. Atışımı tamamladıktan sonra Ayberk'e dönüp '' Dikkat ette oklarımdan biri sana girmesin.'' dedikten sonra yılanımla beraber adamın yanından ayrılacaktım.
Ayberk'in yanından ayrıldıktan sonra gözlem kulelerinden birine bulabilirsem dürbünle, bulamazsam çıblak gözlerimle denizi gözetleyecektim.
Airoe Quabriel- Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 04/07/16
Geri: Ayberk-Airoe[Tsuiseki]
Neden kızı tersledim lan ben? Gerizekalı mıyım amına koyim? Salak olabilir ama çok güzel lan kız. Anladığım kadarıyla Dünyadan izole edilmiş bir adadan geliyor, bunu avantajıma kullanmalıyım. Eğer bu kıza her şeyi öğretir, onu desteklersem kısa bir sürede yatağa atabilirim. Ayrıca öyle güçsüz birisine de benzemiyor, aramızı iyi tutarsam dövüşürken beni arkadan destekleyebilir. Yani kısacası bir taşla iki kuş vurmuş olurum. Kararımı verdim, kızdan özür dilemeliyim.
Bu kızın güçsüz olmadığını biliyordum, gözlerimin önünde okunu birkaç yüz metre öteye kadar rahatlıkla fırlattı. Benim kadar olmasa da güçlü bir kız. Neyse, önemli olan bu değil kız gitmeye hazırlanıyor bir şeyler yapmalıyım.
Kız arkasını döndüğü anda kolundan tutup kendime döndürdüm. Suratımda büyük bir gülümsemeyle "Bekle... Öncesi için özür dilerim, benimle dalga geçtiğini sandım. Anladığım kadarıyla dünyadan bihabersin. Sorularını cevaplayacağım." dedim. Derin bir nefes aldıktan sonra sorularına tek tek cevap vermeye başladım. "Üzerimde bu kadar altın olmasının öyle çok büyük bir sebebi yok. Sadece altını seviyorum... Şeytan meyveleri sana özel güçler kazandıran garip görünümlü, kötü tadı olan meyvelerdir... Tora-Kin bizim,denizciler, için çalışan bir korsan. Onun gibilere Schibukai deniyor... Senden daha yüksek rütbeye sahip olmamın nedeni sanırım senden daha uzun süredir denizcilik yaptığım içindir... Bütün sorularına cevap verebilmişimdir umarım. Merak ettiğin bir şey olursa sorabilirsin. Ama ondan önce benim soruma cevap vermen gerekiyor. Hangi adadan geldin?"
Ufak konuşmamın ardından güler bir yüzle kızın cevabını beklemeye başladım. Böyle davranarak umarım kızı kendime yakınlaştırabilirim. Uzun zamandır kimseyle sevişmiyorum, sevişmem gerekiyor...
Bu kızın güçsüz olmadığını biliyordum, gözlerimin önünde okunu birkaç yüz metre öteye kadar rahatlıkla fırlattı. Benim kadar olmasa da güçlü bir kız. Neyse, önemli olan bu değil kız gitmeye hazırlanıyor bir şeyler yapmalıyım.
Kız arkasını döndüğü anda kolundan tutup kendime döndürdüm. Suratımda büyük bir gülümsemeyle "Bekle... Öncesi için özür dilerim, benimle dalga geçtiğini sandım. Anladığım kadarıyla dünyadan bihabersin. Sorularını cevaplayacağım." dedim. Derin bir nefes aldıktan sonra sorularına tek tek cevap vermeye başladım. "Üzerimde bu kadar altın olmasının öyle çok büyük bir sebebi yok. Sadece altını seviyorum... Şeytan meyveleri sana özel güçler kazandıran garip görünümlü, kötü tadı olan meyvelerdir... Tora-Kin bizim,denizciler, için çalışan bir korsan. Onun gibilere Schibukai deniyor... Senden daha yüksek rütbeye sahip olmamın nedeni sanırım senden daha uzun süredir denizcilik yaptığım içindir... Bütün sorularına cevap verebilmişimdir umarım. Merak ettiğin bir şey olursa sorabilirsin. Ama ondan önce benim soruma cevap vermen gerekiyor. Hangi adadan geldin?"
Ufak konuşmamın ardından güler bir yüzle kızın cevabını beklemeye başladım. Böyle davranarak umarım kızı kendime yakınlaştırabilirim. Uzun zamandır kimseyle sevişmiyorum, sevişmem gerekiyor...
Misafir- Misafir
Geri: Ayberk-Airoe[Tsuiseki]
Okumu bir kaç yüz metre ileriye attıktan sonra Ayberk'in yanından sinirle ayrılmıştım. Tam bir kaç adıma atmıştım ki bir şey kolumu tutmuştu. Dikkatli bir şekilde kolumu tutan şeye döndüğümde Ayberk'i görmüştüm. Kolumu tutan kişi Ayberkti. Her zamanki soğuk ve duygusuz bakışlarımla ona dönüp '' Ne var? '' diyecektim.
Ben konuşmaya başlamadan Ayberk başlamış ve özür dilemişti. Affedilecek bir şey olduğunu düşünmüyordum. O sadece kendi seviyesini bilmeyen ukala kılsız bir maymundu. Bir yılan sizin elinizi ısırdığında suç yılanın değil onun yetiştirenindir. Bu yüzden yaşadığımız bu olayı fazla üstelemeyecektim.
Ayberk özür diledikten sonra konuşmaya devam etmişti. Altın taşımasının sebebi onları sevmesiymiş. Gayet mantıklıydı. Bende yılanımı seviyor ve hemen hemen her zaman onu taşıyordum.
Altınla ilgili sorumu cevapladıktan sonra görevimizin içeriğini ve Şeytan Meyvesi denen şeyin ne olduğunu açıklamıştı. Kafam iyice karışmıştı. Bir korsan niye Denizcilerle çalışırdı ki? Yani Denizcilerin amacı Korsanlarıa avlamak değilmiydi? Arada kaçırdığım bir şey mi vardı? Ayrıca sıradan bir meyve bir insana nasıl özel güçler verebilirdi ki? '' Denizciler korsanları avlamıyor mu? Neden bir korsan onu avlayan birinin yardımına koşar? Sizin orada avlar avcılarına yardım mı ediyor?'' ediyor dedikten sonra sadağımdan bir ok daha çıkartıp boştaki elimle Ayberk'in önünde özel gücümü kullanarak gerecek ve ona gösterip '' Özel güç dediğin şey böyle bir şey mi?'' diyecektim. Hepsinin cevabını aldıktan sonra bana sorduğu soruyu cevaplayıp '' Sizin Calm Belt adını verdiğiniz bir denizdeki bir adadan geldim. Biz adamıza Amazon Lilly diyoruz. '' diyecektim.
Ben konuşmaya başlamadan Ayberk başlamış ve özür dilemişti. Affedilecek bir şey olduğunu düşünmüyordum. O sadece kendi seviyesini bilmeyen ukala kılsız bir maymundu. Bir yılan sizin elinizi ısırdığında suç yılanın değil onun yetiştirenindir. Bu yüzden yaşadığımız bu olayı fazla üstelemeyecektim.
Ayberk özür diledikten sonra konuşmaya devam etmişti. Altın taşımasının sebebi onları sevmesiymiş. Gayet mantıklıydı. Bende yılanımı seviyor ve hemen hemen her zaman onu taşıyordum.
Altınla ilgili sorumu cevapladıktan sonra görevimizin içeriğini ve Şeytan Meyvesi denen şeyin ne olduğunu açıklamıştı. Kafam iyice karışmıştı. Bir korsan niye Denizcilerle çalışırdı ki? Yani Denizcilerin amacı Korsanlarıa avlamak değilmiydi? Arada kaçırdığım bir şey mi vardı? Ayrıca sıradan bir meyve bir insana nasıl özel güçler verebilirdi ki? '' Denizciler korsanları avlamıyor mu? Neden bir korsan onu avlayan birinin yardımına koşar? Sizin orada avlar avcılarına yardım mı ediyor?'' ediyor dedikten sonra sadağımdan bir ok daha çıkartıp boştaki elimle Ayberk'in önünde özel gücümü kullanarak gerecek ve ona gösterip '' Özel güç dediğin şey böyle bir şey mi?'' diyecektim. Hepsinin cevabını aldıktan sonra bana sorduğu soruyu cevaplayıp '' Sizin Calm Belt adını verdiğiniz bir denizdeki bir adadan geldim. Biz adamıza Amazon Lilly diyoruz. '' diyecektim.
Airoe Quabriel- Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 04/07/16
Similar topics
» Airoe Quabriel
» [Saldırılar] Airoe Quabriel
» [Envanter] Airoe Quabriel
» [Karne] Airoe Quabriel
» Zac vs Ayberk
» [Saldırılar] Airoe Quabriel
» [Envanter] Airoe Quabriel
» [Karne] Airoe Quabriel
» Zac vs Ayberk
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz