Gizemli Ay Işığı[Cygr]
2 posters
1 sayfadaki 4 sayfası
1 sayfadaki 4 sayfası • 1, 2, 3, 4
Gizemli Ay Işığı[Cygr]
Gecenin bir vakti apar topar çıkarılıyorsun yataktan. Ellerinden ve ayaklarından tutan 4 kişi var. Ağzın sıkıcı kapatılmış. Ne hareket edebiliyorsun ne de konuşabiliyorsun. Senin tutan adamlara bakıyorsun ve bir ipucu bulmaya çalışıyorsun. Neden biri seni kaçırmak istesindi ki? Merdivenlerden inerken birden duruyorlar. Pencerenin önündesiniz, dışarıdan kırmızı ışık geliyor. Neye ait olduğunu bilmiyorsun. Kafan diğer tarafa bakıyor, çevirsende önünde adam var. Biri konuşuyor.
"Çoktan başladı."
"Hemen kurbanı, sunağa götürmeliyiz."
"Zamanında yetişemeyeceğiz, hepimizin sonu geldi."
"Lanet olsun, lanet olsun ölmek istemiyorum."
diyen sonuncusu bacaklarından birini bırakıyor ve kaçıyor. Şimdi 3 kişi seni daha hızlı taşıyorlar. Neredeyse koşuyorlar. Evden çıktığında kırmızı ışığı farkediyorsun yine, bu sefer döndüğünde Ayın yerinde kırmızı bir yuvarlağın olduğunu görüyorsun. Sanki Ay'ı kan bürümüş. Halk toplandığı yerde, ellerindeki meşaleyi yere vururken, çıkan efsanevi ses canavara kadar ulaşıyor sanki. Birazdan kurban edileceksin, bunu artık net olarak görebiliyorsun. Peki neden bu kadar sakinsin?
Sunağa kadar taşıyorlar seni, sunaktan aşağı baktığında bir ateş denizi görüyorsun. Seni ateş denizine atmayı planlıyor olmalılar. Ellerinde ki uzun meşaleleri yere vurma sıklıkları artarken bir dua okumaya başlıyorlar. Bu dili bilmiyorsun, ama senin için okunuyor gibi. Bir kadın sunağa geliyor. Üstü çıplak, altında ince bir tül var. Ellerin ve ayakların tutulmuşken, göğsünü ve dudaklarını öpüyor. Kendi dudağını ısırıp kanatıyor ve göğsüne damlattığı kanla garip bir sembol çiziyor. Ellerinden ve ayaklarından tutan 3 kişi seni sallıyor, sallıyor ve aşağı atıyor.
"Sarsılarak" uyanıyorsun birden. Yatakta olduğunu farkediyorsun. Önünde az bir şey ıslaklık var. Odada ki camdan dışarı bakarsan kırmızı ayı göreceksin. Rüyanda ki kadar kırmızı olmasa da bu seni biraz endişelendirebilir. Ama tamamen astronomik normal bir olay. Neden gemide olduğunu hatırlıyorsun. Uzman Başçavuş olduğunda, yeni görevin için başka adaya atanıyorsun. Ayın konumundan güneşin doğmasına 2 saat kadar kaldığını tahmin ediyorsun. Dilersen yatmaya devam edebilirsin, ya da gidip sıcak bir duş alabilirsin. Güne şanssızlıkla başlamak hoş olmaz. Adaya vardığında küçük bir ada olduğunu farkedeceksin. Tek bir şehirden oluşuyor ve sarı, mor temalı bu adada bulunan denizci karargahı genelde Tapınakçılar ile savaşıyor. Sen korsan avlamak istiyorsun belki ama senin gibi kurnaz bir adama, gölgelerin içinde saklanan tapınakçıları yakalamak için ihtiyaçları var...
"Çoktan başladı."
"Hemen kurbanı, sunağa götürmeliyiz."
"Zamanında yetişemeyeceğiz, hepimizin sonu geldi."
"Lanet olsun, lanet olsun ölmek istemiyorum."
diyen sonuncusu bacaklarından birini bırakıyor ve kaçıyor. Şimdi 3 kişi seni daha hızlı taşıyorlar. Neredeyse koşuyorlar. Evden çıktığında kırmızı ışığı farkediyorsun yine, bu sefer döndüğünde Ayın yerinde kırmızı bir yuvarlağın olduğunu görüyorsun. Sanki Ay'ı kan bürümüş. Halk toplandığı yerde, ellerindeki meşaleyi yere vururken, çıkan efsanevi ses canavara kadar ulaşıyor sanki. Birazdan kurban edileceksin, bunu artık net olarak görebiliyorsun. Peki neden bu kadar sakinsin?
Sunağa kadar taşıyorlar seni, sunaktan aşağı baktığında bir ateş denizi görüyorsun. Seni ateş denizine atmayı planlıyor olmalılar. Ellerinde ki uzun meşaleleri yere vurma sıklıkları artarken bir dua okumaya başlıyorlar. Bu dili bilmiyorsun, ama senin için okunuyor gibi. Bir kadın sunağa geliyor. Üstü çıplak, altında ince bir tül var. Ellerin ve ayakların tutulmuşken, göğsünü ve dudaklarını öpüyor. Kendi dudağını ısırıp kanatıyor ve göğsüne damlattığı kanla garip bir sembol çiziyor. Ellerinden ve ayaklarından tutan 3 kişi seni sallıyor, sallıyor ve aşağı atıyor.
"Sarsılarak" uyanıyorsun birden. Yatakta olduğunu farkediyorsun. Önünde az bir şey ıslaklık var. Odada ki camdan dışarı bakarsan kırmızı ayı göreceksin. Rüyanda ki kadar kırmızı olmasa da bu seni biraz endişelendirebilir. Ama tamamen astronomik normal bir olay. Neden gemide olduğunu hatırlıyorsun. Uzman Başçavuş olduğunda, yeni görevin için başka adaya atanıyorsun. Ayın konumundan güneşin doğmasına 2 saat kadar kaldığını tahmin ediyorsun. Dilersen yatmaya devam edebilirsin, ya da gidip sıcak bir duş alabilirsin. Güne şanssızlıkla başlamak hoş olmaz. Adaya vardığında küçük bir ada olduğunu farkedeceksin. Tek bir şehirden oluşuyor ve sarı, mor temalı bu adada bulunan denizci karargahı genelde Tapınakçılar ile savaşıyor. Sen korsan avlamak istiyorsun belki ama senin gibi kurnaz bir adama, gölgelerin içinde saklanan tapınakçıları yakalamak için ihtiyaçları var...
- Göğsüne çizilen sembol:
South Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 42
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Gizemli Ay Işığı[Cygr]
Gecenin en karanlık vaktiydi. Birden dört adam ellerimi ve ayaklarımı tutup, beni yataktan çıkararak uykumun en güzel yerinin içine ettiler. Ağzımı da sıkıca kapattı şerefsizler, hareket etmeye çalıştım ama nafile. Bir ipucu bulmak umuduyla etrafı dikkatlice incelemeye başladım. Merdivenleri inerken birden durdular. Pencereden bir tür kırmızı ışık geliyordu. Neye ait olduğunu seçemedim çünkü kafam diğer tarafa bakıyordu. Çevirdiğimde ise önümü adamlardan birisi kapatmıştı. Bu kötü bir eşek şakası olmalıydı. Bunu yapan ibneleri bir yakalarsam diye düşünürken adamlar konuşmaya başladı;
"Çoktan başladı."
"Hemen kurbanı, sunağa götürmeliyiz."
"Zamanında yetişemeyeceğiz, hepimizin sonu geldi."
"Lanet olsun, lanet olsun ölmek istemiyorum."
diyen birisi bacaklarımdan birini bırakıp kaçtı. İşte şimdi tırsmaya başlamıştım. Beni taşıyan üç adamda birden öyle bir hızlandı ki sanırsın sırtlarında tanrının kırbacı var. Evden çıktığımda gökyüzündeki kırmızı ışığı fark ettim. Bu dahada tırsmama sebep oldu. Dikkatlice bakınca Ay'ın yerinde kırmızı bir yuvarlağın olduğunu fark ettim. Ay'ı kan bürümüş gibiydi.
Beni kutsal bir mekana getirmiş olmalıydılar çünkü ortada bir sunak vardı. Etrafındaki halkın ellerindeki meşaleleri yere vurarak çıkarttığı ses, sağır edici bir gümbürtüydü.
Birazdan kurban edilecektim... Bu artık aşikardı. Ancak çok sakindim, içimi öyle bir huzur kaplamıştı ki, tanrı için kurban edilmek benim kutsal vazifem diye düşünüyordum. Bunu ancak bu şekilde açıklayabildim kendime. Sunağa kadar taşıdılar beni, sunaktan aşağı baktığımda cehennemi gördüm, sanki bir ateş deniziydi. Beni bu ateşe atmayı planlıyor olmalıydılar. Ne de olsa ateş ruhu saflaştırırdı. Bende tanrıya kurban edileceğime göre ruhum saf olmalıydı.
Kalabalığın ellerindeki meşaleleri yere vurma sıklığı git gide artarken, bir de dua okumaya başladılar. Dillerini anlamıyordum ancak benim için okudukları kanaatine vardım. O da ne, bir kadın sunağa geliyor.Yok, hayır, bu bir kadın olamaz, bir tanrıça olmalı; altın sarısı saçları dalgalı olarak omuzlarına dökülüyor, masmavi gözleri safir gibi parlıyordu dolgun kirpiklerinin arasından. Üstü çıplaktı kadının, bembeyaz gerdanın altında, portakal büyüklüğünde dimdik karşıyı gösteren göğüsleri vardı. Altında da ince bir tül, benim bu görüntü karşısında hayal gücüme baş vurmama gerek kalmayacak kadar gösteriyordu ardını. Ellerim ve ayaklarım tutulmuşken, tanrıça bana yaklaştı. Her adımda kalbim daha kuvvetli çarpıyordu. Gelip göğsümü öptüğünde heyecanım tavan yapmıştı. Ardından yavaş yavaş yukarı çıkıp, dudaklarıma yapıştı. Ölüm buysa, kucaklamaya hazırım diye düşündüm o an. Ardından tanrıça kendi dudağını ısırıp kanattı, yazık oldu o güzelim dudaklara. İsteseydi damarlarımdaki bütün kanı verirdim onun için. Ardından göğsüme bir sembol çizdi. Üç tane iç içe geçmiş üçgen vardı sembolde. Sonrasında ellerimi ve ayaklarımı tutan adamlar beni sallayıp sallayıp ateşin içine doğru fırlattı.
Sonra bir uyandım donda bir ıslaklık... Etrafa bir bakıyorum ki hala odadayım. Zaten böyle bir hatunda, olsa olsa rüyada olur, diye mırıldanıyorum kendi kendime. Saat kaç acaba dışarı bir bakayım diyerek, cama doğru bir gidiyorumki ödüm bokuma karışıyor. Ay kıpkırmızı. Ulan bu bir işaret mi acaba diye düşünmeden edemiyorum. Kendimi bir işaret olmadığını, doğal bir şey olduğuna ikna edip, mantıklı olarak düşünmeye başlıyorum. Uzman başçavuş olduğum için göreve başladığım adada ilk günüm olacak yarın diye düşünürken, ayın konumundan güneşin doğmasına iki saat kadar olduğunu çıkarıyorum. Ne yapsam acaba yatmaya devam mı etsem, yok ama gusülsüz dolaşılmaz. En iyisi gidip sıcak bir duş almak. Güne şanssızlıkla başlamak hoş olmaz ne de olsa.
Adaya vardığımda karşımda sarı ve mor ağırlıklı bir yer buluyorum. Ufak bir ada. Buradaki karargahın tapınakçılarla savaş halinde olduğunu duymuştum. Tapınakçıların taşaklı adamlar olduğunu daha önceden biliyordum. Ben adi korsanlarla uğraşmak isterken hükumet beni tapınakçılarla savaşa göndermişti.Oysa benim korsanlara kinim var. Anneme tecavüz edip, kasabamı yerle yeksan ettiler.
Bir de daha yeni kredi çektim, borcu da duruyor olduğu gibi. Ama belli mi olur belki de kısmetim buradadır. Belkide tapınakçılarla savaşta başarılı olur, hızlıca terfi alırım. Ama belkide bu Allah'ın unuttuğu yerde, bir boka yaramadan yıllarca çürürüm. Hayır, hayır olumlu düşünmekte fayda var.
İlk izlenim çok önemli. Bu yüzden tıraş olup, kıyafetlerime dikkat edeceğim. Komutanla karşılaştığımda çakı gibi asker selamı verip, önümü ilikleyip karşısında ellerim önde kavuşturulmuş şekilde el pençe divan durup ona çok fazla saygı gösterdiğimi belli edeceğim. Ayrıca komutandan ada hakkında genel malumat, adadaki tehlikeli suçluların dövüş stilleri ve elimizde ne kadar bilgi varsa öğrenmeye çalışacağım. Daha ilk görevim ve hiçbir şeye hazırlıksız yakalanmak istemiyorum. Gemiden indiğim andan itibaren çok dikkatli bir biçimde ilerleyecek ve herkesin gözüne girmeye çalışacağım. Bir an önce buradan kurtulmam için bu şart ne de olsa.
"Çoktan başladı."
"Hemen kurbanı, sunağa götürmeliyiz."
"Zamanında yetişemeyeceğiz, hepimizin sonu geldi."
"Lanet olsun, lanet olsun ölmek istemiyorum."
diyen birisi bacaklarımdan birini bırakıp kaçtı. İşte şimdi tırsmaya başlamıştım. Beni taşıyan üç adamda birden öyle bir hızlandı ki sanırsın sırtlarında tanrının kırbacı var. Evden çıktığımda gökyüzündeki kırmızı ışığı fark ettim. Bu dahada tırsmama sebep oldu. Dikkatlice bakınca Ay'ın yerinde kırmızı bir yuvarlağın olduğunu fark ettim. Ay'ı kan bürümüş gibiydi.
Beni kutsal bir mekana getirmiş olmalıydılar çünkü ortada bir sunak vardı. Etrafındaki halkın ellerindeki meşaleleri yere vurarak çıkarttığı ses, sağır edici bir gümbürtüydü.
Birazdan kurban edilecektim... Bu artık aşikardı. Ancak çok sakindim, içimi öyle bir huzur kaplamıştı ki, tanrı için kurban edilmek benim kutsal vazifem diye düşünüyordum. Bunu ancak bu şekilde açıklayabildim kendime. Sunağa kadar taşıdılar beni, sunaktan aşağı baktığımda cehennemi gördüm, sanki bir ateş deniziydi. Beni bu ateşe atmayı planlıyor olmalıydılar. Ne de olsa ateş ruhu saflaştırırdı. Bende tanrıya kurban edileceğime göre ruhum saf olmalıydı.
Kalabalığın ellerindeki meşaleleri yere vurma sıklığı git gide artarken, bir de dua okumaya başladılar. Dillerini anlamıyordum ancak benim için okudukları kanaatine vardım. O da ne, bir kadın sunağa geliyor.Yok, hayır, bu bir kadın olamaz, bir tanrıça olmalı; altın sarısı saçları dalgalı olarak omuzlarına dökülüyor, masmavi gözleri safir gibi parlıyordu dolgun kirpiklerinin arasından. Üstü çıplaktı kadının, bembeyaz gerdanın altında, portakal büyüklüğünde dimdik karşıyı gösteren göğüsleri vardı. Altında da ince bir tül, benim bu görüntü karşısında hayal gücüme baş vurmama gerek kalmayacak kadar gösteriyordu ardını. Ellerim ve ayaklarım tutulmuşken, tanrıça bana yaklaştı. Her adımda kalbim daha kuvvetli çarpıyordu. Gelip göğsümü öptüğünde heyecanım tavan yapmıştı. Ardından yavaş yavaş yukarı çıkıp, dudaklarıma yapıştı. Ölüm buysa, kucaklamaya hazırım diye düşündüm o an. Ardından tanrıça kendi dudağını ısırıp kanattı, yazık oldu o güzelim dudaklara. İsteseydi damarlarımdaki bütün kanı verirdim onun için. Ardından göğsüme bir sembol çizdi. Üç tane iç içe geçmiş üçgen vardı sembolde. Sonrasında ellerimi ve ayaklarımı tutan adamlar beni sallayıp sallayıp ateşin içine doğru fırlattı.
Sonra bir uyandım donda bir ıslaklık... Etrafa bir bakıyorum ki hala odadayım. Zaten böyle bir hatunda, olsa olsa rüyada olur, diye mırıldanıyorum kendi kendime. Saat kaç acaba dışarı bir bakayım diyerek, cama doğru bir gidiyorumki ödüm bokuma karışıyor. Ay kıpkırmızı. Ulan bu bir işaret mi acaba diye düşünmeden edemiyorum. Kendimi bir işaret olmadığını, doğal bir şey olduğuna ikna edip, mantıklı olarak düşünmeye başlıyorum. Uzman başçavuş olduğum için göreve başladığım adada ilk günüm olacak yarın diye düşünürken, ayın konumundan güneşin doğmasına iki saat kadar olduğunu çıkarıyorum. Ne yapsam acaba yatmaya devam mı etsem, yok ama gusülsüz dolaşılmaz. En iyisi gidip sıcak bir duş almak. Güne şanssızlıkla başlamak hoş olmaz ne de olsa.
Adaya vardığımda karşımda sarı ve mor ağırlıklı bir yer buluyorum. Ufak bir ada. Buradaki karargahın tapınakçılarla savaş halinde olduğunu duymuştum. Tapınakçıların taşaklı adamlar olduğunu daha önceden biliyordum. Ben adi korsanlarla uğraşmak isterken hükumet beni tapınakçılarla savaşa göndermişti.Oysa benim korsanlara kinim var. Anneme tecavüz edip, kasabamı yerle yeksan ettiler.
Bir de daha yeni kredi çektim, borcu da duruyor olduğu gibi. Ama belli mi olur belki de kısmetim buradadır. Belkide tapınakçılarla savaşta başarılı olur, hızlıca terfi alırım. Ama belkide bu Allah'ın unuttuğu yerde, bir boka yaramadan yıllarca çürürüm. Hayır, hayır olumlu düşünmekte fayda var.
İlk izlenim çok önemli. Bu yüzden tıraş olup, kıyafetlerime dikkat edeceğim. Komutanla karşılaştığımda çakı gibi asker selamı verip, önümü ilikleyip karşısında ellerim önde kavuşturulmuş şekilde el pençe divan durup ona çok fazla saygı gösterdiğimi belli edeceğim. Ayrıca komutandan ada hakkında genel malumat, adadaki tehlikeli suçluların dövüş stilleri ve elimizde ne kadar bilgi varsa öğrenmeye çalışacağım. Daha ilk görevim ve hiçbir şeye hazırlıksız yakalanmak istemiyorum. Gemiden indiğim andan itibaren çok dikkatli bir biçimde ilerleyecek ve herkesin gözüne girmeye çalışacağım. Bir an önce buradan kurtulmam için bu şart ne de olsa.
En son Cygr Mosvorsuld tarafından Paz 07 Şub. 2016, 18:12 tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi
Misafir- Misafir
Geri: Gizemli Ay Işığı[Cygr]
Frigidus adasına doğal bir limana demirleyerek ayak basıyorsun. Adada ki tek taş yapı bu doğal liman gibi görünüyor. Yerler kum ve adada ki tüm yapılarda kerpiç ve kum ile yapılmış gibi. Arada mor süslemeler var. Adanın bu sarı mor teması hoş bir görüntü çiziyor. Küçük bir ada olmasına rağmen limanın hemen ilerisinde ki çarşı ziyadesiyle kalabalık görünüyor. Çarşı dükkanlar ve önlerinde ki tezgahlarla, sahipleri ve müşterileriyle normal bir adadan farksız değil, ama adaya gelince farkettiğin şey bu adanın South Blue'ya göre soğuk olduğu. Ilıman bir iklime sahip gibi görünen adada, sıklıkla olmasa da yeterince uzun ağaç var. Tepelerinde lezzetli görünen meyveler var.
Çarşıyı geçip, adada ki en geniş yapıya vardığında, görevin başlayacak ama adada küçük bir tur atmak için zamanın olabilir. Karargaha vardığında Kaptan Rubrum ile tanışmak için odasına gideceksin. Denizci karargahı tek katılı ama çok geniş bir yapı. Kapıdan içeri girdiğinde arka bahçedeki çalışma alanına çıkan bir kapı var. Sağa sola dizilen düzinelerce kapı ve geniş bir holü var. Sol köşede Kaptan'ın ismini görüyorsun. İçeri girdiğinde Kaptan Rubrum seni bekliyor olacak.
Kırmızı saçları, mavi yeşil gözleri var. Boyu 1.70 civarında. Bir denizci olmasına rağmen güzel giyimine her zaman dikkat eder. Denzci pelerinini bağlayan rozetin üzerinde bir kurt var. Tatlı bir yüzü olmasına rağmen Kaptan Rubrum çok sert ve bir o kadar sakar. Sakarlığı ile dalga geçenlere cezalar verse de, herkes tarafından sevilir. Çünkü iş zora geldiğinde son derece güvenilirdir.
Çarşıyı geçip, adada ki en geniş yapıya vardığında, görevin başlayacak ama adada küçük bir tur atmak için zamanın olabilir. Karargaha vardığında Kaptan Rubrum ile tanışmak için odasına gideceksin. Denizci karargahı tek katılı ama çok geniş bir yapı. Kapıdan içeri girdiğinde arka bahçedeki çalışma alanına çıkan bir kapı var. Sağa sola dizilen düzinelerce kapı ve geniş bir holü var. Sol köşede Kaptan'ın ismini görüyorsun. İçeri girdiğinde Kaptan Rubrum seni bekliyor olacak.
Kırmızı saçları, mavi yeşil gözleri var. Boyu 1.70 civarında. Bir denizci olmasına rağmen güzel giyimine her zaman dikkat eder. Denzci pelerinini bağlayan rozetin üzerinde bir kurt var. Tatlı bir yüzü olmasına rağmen Kaptan Rubrum çok sert ve bir o kadar sakar. Sakarlığı ile dalga geçenlere cezalar verse de, herkes tarafından sevilir. Çünkü iş zora geldiğinde son derece güvenilirdir.
- Kaptan:
South Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 42
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Gizemli Ay Işığı[Cygr]
Şafak sökerken sonunda adaya vardım. Doğal bir limana yanaştı gemim. Adadaki tek taş yapı bu doğal liman olmalı. Yerler kum, tüm binalarda kerpiç ve kumdan yapılmış gibi. Sanki kuvvetli bir yağmur yağsa, tüm binalar yerle bir olacak gibi geldi bana. Ben Greenwich kasabasında büyüdüm ne de olsa. Oradaki tüm binalar, sağlam taş yapılardan oluşurdu. Bu tespitimi doğrularcasına adadaki karargah bile tek katlı bir binadan oluşuyor. Aradaki mor süslemelerde olmasa sapsarı olacaktı kasaba.
Bu ada Greenwich gibi South Blue koşullarına göre soğuk bir adaya benziyor. Ilıman bir iklim olmalı burada. Etrafta ara ara uzun ağaçlar var. Tepelerinde ise bilmediğim bir çeşit, lezzetli görünen ancak zehirli olduğuna şüphelendiğim meyveler var. Zehirli meyveler hep böyle güzel ve çekici görünür zaten.
Ada küçük bir yere benziyor. Girip tanınmadan şöyle bir çevrede dolaşıp, insanlarla konuşup sıkıntıları ve adanın gelenekleri hakkında bilgi almak yararlı olabilir. Direk karargaha gidersem beni hemen bir göreve verebilirler. O zaman etrafta dolanma şansım olmadan direk bir göreve çıkmak zorunda kalabilirim.
İlk bakışta normal bir adaya benziyor. Çarşı ve dükkanlar önündeki tezgahlarıyla, sahipleri ve müşterileri ile doğal göründü gözüme. En iyisi önce adada küçük bir tur atıp, ardından karargaha gitmek. Çarşıda çok kalabalık göründü gözüme iğne atsan yere düşmez. Böyle küçük bir adadan bunu beklemezdim oysaki. En iyisi gidip birkaç kişiyle sohbet etmek. Yaşlı, yalnız ve ilgiye aç birini bulursam işim epey kolaylaşır. Çünkü onlar zaten konuşacak yer arar ve tüm dedikoduları, bilinmesi gerekenleri bilirler. Kimseyi bulamazsam meyhaneye gider orada gözümü kestirdiğim birisine ucuz içki ısmarlarım. Bunun karşılığında dilinin bağı çözülür onunda.
Karargaha gidince direk olarak bölge sorumlusu olduğunu duyduğum Kaptan Rubrum'un odasına gidip kendimi tanıtacağım. Kendisi duyduğuma göre kızıl saçlı ve mavi gözlü hoşuma gidebilecek tarzda bir hatuna benziyor. Bakalım övdükleri kadar var mıymış? Karşısına çıktığımda ona saygıda kusur etmeyeceğim. Hafiften iltifat ederek, yavşayacağım ufaktan bakalım tepkisi nasıl olacak. Planım şu onu görünce afallamış rolü yapıp ardından hemen özür dileyip karşımda bu kadar güzel bir bayanı komutan olarak görmeyi beklemediğimi söyleyeceğim. Hemen ardından komutan olamayacak kadar genç gösterdiğini söyleyeceğim ve affedin efendim diyeceğim. Ayrıca ona sormam gereken soruları sorup, cevap almayı umacağım. Sormayı planladığım soruları bir daha kafamdan geçirip iyice ezberlemeliyim ki karşısına çıkınca unutmayayım. Toplamda 5 soru sormayı planlıyorum;
1- Adadaki tehlikeli suçlular kimlerdir, dövüş stilleri biliniyor mu, haklarında başka bilgi var mı?
2-Ada hakkında bilmem gereken bir şey var mı?
3-Karargah ve astlar hakkında bilmem gereken bir şey var mı?
4-Eğer bana görev verirse görev hakkında başka bilmem gereken bir şey var mı?
5- Başka bir isteğiniz, bir emriniz var mı ?
Eğer yavşadığımda kızarsa bu soruların sonuna efendim ekleyeceğim, kızmaz aksine hoşuna giderse efendim demeyeceğim hatta sondaki soruyu sormayacak, diğer soruları sorarken ve sohbet esnasında araya küçük iltifatlar sıkıştıracağım.
Bu ada Greenwich gibi South Blue koşullarına göre soğuk bir adaya benziyor. Ilıman bir iklim olmalı burada. Etrafta ara ara uzun ağaçlar var. Tepelerinde ise bilmediğim bir çeşit, lezzetli görünen ancak zehirli olduğuna şüphelendiğim meyveler var. Zehirli meyveler hep böyle güzel ve çekici görünür zaten.
Ada küçük bir yere benziyor. Girip tanınmadan şöyle bir çevrede dolaşıp, insanlarla konuşup sıkıntıları ve adanın gelenekleri hakkında bilgi almak yararlı olabilir. Direk karargaha gidersem beni hemen bir göreve verebilirler. O zaman etrafta dolanma şansım olmadan direk bir göreve çıkmak zorunda kalabilirim.
İlk bakışta normal bir adaya benziyor. Çarşı ve dükkanlar önündeki tezgahlarıyla, sahipleri ve müşterileri ile doğal göründü gözüme. En iyisi önce adada küçük bir tur atıp, ardından karargaha gitmek. Çarşıda çok kalabalık göründü gözüme iğne atsan yere düşmez. Böyle küçük bir adadan bunu beklemezdim oysaki. En iyisi gidip birkaç kişiyle sohbet etmek. Yaşlı, yalnız ve ilgiye aç birini bulursam işim epey kolaylaşır. Çünkü onlar zaten konuşacak yer arar ve tüm dedikoduları, bilinmesi gerekenleri bilirler. Kimseyi bulamazsam meyhaneye gider orada gözümü kestirdiğim birisine ucuz içki ısmarlarım. Bunun karşılığında dilinin bağı çözülür onunda.
Karargaha gidince direk olarak bölge sorumlusu olduğunu duyduğum Kaptan Rubrum'un odasına gidip kendimi tanıtacağım. Kendisi duyduğuma göre kızıl saçlı ve mavi gözlü hoşuma gidebilecek tarzda bir hatuna benziyor. Bakalım övdükleri kadar var mıymış? Karşısına çıktığımda ona saygıda kusur etmeyeceğim. Hafiften iltifat ederek, yavşayacağım ufaktan bakalım tepkisi nasıl olacak. Planım şu onu görünce afallamış rolü yapıp ardından hemen özür dileyip karşımda bu kadar güzel bir bayanı komutan olarak görmeyi beklemediğimi söyleyeceğim. Hemen ardından komutan olamayacak kadar genç gösterdiğini söyleyeceğim ve affedin efendim diyeceğim. Ayrıca ona sormam gereken soruları sorup, cevap almayı umacağım. Sormayı planladığım soruları bir daha kafamdan geçirip iyice ezberlemeliyim ki karşısına çıkınca unutmayayım. Toplamda 5 soru sormayı planlıyorum;
1- Adadaki tehlikeli suçlular kimlerdir, dövüş stilleri biliniyor mu, haklarında başka bilgi var mı?
2-Ada hakkında bilmem gereken bir şey var mı?
3-Karargah ve astlar hakkında bilmem gereken bir şey var mı?
4-Eğer bana görev verirse görev hakkında başka bilmem gereken bir şey var mı?
5- Başka bir isteğiniz, bir emriniz var mı ?
Eğer yavşadığımda kızarsa bu soruların sonuna efendim ekleyeceğim, kızmaz aksine hoşuna giderse efendim demeyeceğim hatta sondaki soruyu sormayacak, diğer soruları sorarken ve sohbet esnasında araya küçük iltifatlar sıkıştıracağım.
En son Cygr Mosvorsuld tarafından Ptsi 01 Şub. 2016, 23:36 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Misafir- Misafir
Geri: Gizemli Ay Işığı[Cygr]
Adada dolaşırken aradığın kritere uygun birini bulamadığın için meyhaneye gitmek istiyorsun ama birine sorduğunda sana bu adanın dindar bir ada olduğunu ve içkinin kesinlikle tüketilmediğini söyleyip kötü kötü bakıyorlar. Bunu bilmemek senin için çok kötü oldu, adada artık sana güvenilmesi çok zor olacak.
Mecburen karargahın yolunu tutuyorsun. İltifatından sonra gözlerini çatan komutan "Görev sırasında ve ya değil, susuluğu hiç kaldıramam. Ciddi bir görevimiz var, seni bana yollamalarının sebebi, gölgelerle savaşacak olmamız, senin bu konuda iyi olduğunu söylediler. Tekrar olmasın."
Sorularına ise aynı ciddiyetle cevap veriyor.
"Adada suçlu yok. Bu ada bizzat benim tarafımdan kötülüklerden temizlendi. Ada halkının her birini tanırım, dışardan gelen her bir kişiyi izleriz, seni de izliyorduk. Bu adada alkollü her hangi bir şey kullanımı yasaktır, aklında bulunsun.
Astları zamanla tanırsın, direk benden ve Üsteğem Azul'dan alacaksın. Şimdilik dinlen, istersen de kilisede ki akşam ayinine katıl bizimle birlikte. Yarın görevin detaylarını anlatırım.
"
Çekilebilirsin diyor ve önündeki kağıtları okumaya devam ediyor. Güneş batmak üzere, sana tahsis edilen odaya gidip yerleşip adayı keşfe çıkabilir, dinlenebilir, ya da akşam ayinine katılabilirsin.
Mecburen karargahın yolunu tutuyorsun. İltifatından sonra gözlerini çatan komutan "Görev sırasında ve ya değil, susuluğu hiç kaldıramam. Ciddi bir görevimiz var, seni bana yollamalarının sebebi, gölgelerle savaşacak olmamız, senin bu konuda iyi olduğunu söylediler. Tekrar olmasın."
Sorularına ise aynı ciddiyetle cevap veriyor.
"Adada suçlu yok. Bu ada bizzat benim tarafımdan kötülüklerden temizlendi. Ada halkının her birini tanırım, dışardan gelen her bir kişiyi izleriz, seni de izliyorduk. Bu adada alkollü her hangi bir şey kullanımı yasaktır, aklında bulunsun.
Astları zamanla tanırsın, direk benden ve Üsteğem Azul'dan alacaksın. Şimdilik dinlen, istersen de kilisede ki akşam ayinine katıl bizimle birlikte. Yarın görevin detaylarını anlatırım.
"
Çekilebilirsin diyor ve önündeki kağıtları okumaya devam ediyor. Güneş batmak üzere, sana tahsis edilen odaya gidip yerleşip adayı keşfe çıkabilir, dinlenebilir, ya da akşam ayinine katılabilirsin.
South Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 42
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Gizemli Ay Işığı[Cygr]
Çarşıda bir süre dolaştım ancak aradığım kriterleri karşılayan kimseyi bulamadım. Bunun üzerine ikinci planımı uygulamaya koydum. Ancak yoldan geçen birisine meyhanenin yerini sorduğumda dakika 1 gol 1 oldu resmen. Bu adada meyhane yokmuş. Adada içki kesinlikle tüketilmezmiş bir de burası çok dindar bir yermiş. İlk icraatımdan işler ters gitmeye başladı. Ben nasıl bu dikkatsizliği yaptım hala aklım almıyor.
Neyse bari karargaha gideyim, çarşıda çok dikkat çektim. Hiç olmazsa göz önünden kaybolayım. Karargaha girdiğimde aşırı geniş alana yayılmış tek katlı bir binayla karşılaştım. İçimden o anda şu düşünce geçiyordu "Hemen kaptan Rubrum'u görmeye gitmeliyim." Sağa sola dizilmiş onlarca kapı vardı. Kaptan Rubrum önemli birisi olduğuna göre mutlaka kapısında bir isim yazıyordur diye düşündüm. ve tabiki bingo! Sol köşede yazıyordu adı. Hızlı ve kararlı adımlarla odaya yaklaştım. Kapının önünde üstüme başıma son bir kez çeki düzen verip kapıyı çaldım. İçeriden gelen kuvvetli “ Girin” sesi ile kapıyı açtım...
İçeri girince planım gereği değil, gerçekten afalladım. Kaptan Rubrum beklediğimden daha güzel çıktı. Kızıl saçları, tepede zarifçe toplanmış; yandan iki tutam omuzlarına dökülüyor, safir mavisi gözleri adeta buz gibi bakıyordu. Denizci pelerini, boynuna üzerinde kurt resmi olan bir madalyonla tutturulmuştu. Beyaz dantelli elbisesi ve küpeleri ile çok şık duruyordu.
Benim önceden planlanmış iltifatlarım karşısında kaşlarını çatıp beni azarladı. Bir de bir daha tekrarlamam için oldukça sert bir tonda beni uyardı, 2-0 oldu daha ilk günden. Ardından ciddi bir görevimiz olduğunu ve benim gölgelerle savaşmak için özel olarak getirtildiğimi söyledi. Ardından sorduğum sorulara aynı ciddiyet ve terslikle cevap verdi. Adada suçlu yokmuş, hadi canım sende... O zaman beni ne bok yemeye gönderdiler buraya. Kendisini övüyor bir de utanmadan, adayı temizlemişmiş...
Kevaşe bir de beni izletmiş, işler ilk günden, bundan kötü olamaz herhalde derken, bir de meyhanenin yerini sorduğum için fırçaladı. 3-0 oldu. Görevimi de yarın verecekmiş bakalım. Sonunda işe yarar bir bilgi verdi. Emirleri direk ondan ve üsteğmen Azul denilen şahıstan alacakmışım. Akşama kilisede ayin olacakmış.
Beni kovar gibi odadan çıkardı, odadayken kafam durdu resmen hiçbir karşılık veremedim. Zaten üstüm konumunda olduğu için veremezdim de. En iyisi akşam kiliseye gitmek. Buranın dindar bir yer olduğu aşikar. Kilisede bir fırsatını yakalarsam Kaptan Rubrum'a meyhaneye zıkkımlanmaya gitmediğimi, kadınlar nasıl çay evinde toplanıp dedikodu yaparak bilgi alışverişi yapıyorsa, erkeklerinde içince çenesinin düştüğünden bahsedip, çay evinde bir saat geçirsen bile meyhanedeki on dakikada edineceğin bilgiye ulaşamayacağını anlatıp aslında çok dindar biri olduğumdan bahsedeceğim.
Daha ilk günden kötü anlar geçirdim... Sahte bir dindarlık gösterisi sunacağım. Burada sevilmek için bu şart. Ancak o kaptan olacak Rubrum mutlaka bir gün benim insafıma kalacak, işte o zaman görecek gününü. Güvenini kazanana kadar herhangi bir yamuk yapmadan var gücümle onu memnun etmek için çalışacağım. Ama gün gelip bana güvendiği zaman, elbette bir gün akşam birlikte bir şeyler içeriz o zaman çaktırmadan iki iyi kalite extasy hapımı ezerek içeceğine karıştıracağım. Beni aşağılamanın bedelini ödeyecek. Ertesi gün, adada kimsenin yüzüne bakacak yüzü olmayacak. Bunu düşünmek bile içimin yağlarını eritip, mutlu olmama yetti. Neyse, bu belkide çok uzak, hiç gerçekleşmeyecek bir gelecek.
Bu düşüncelerle bana tahsis edilen odaya geldim. Yerleşip kilisedeki ayin başlayana kadar biraz dinleneceğim. Yok hayır, zaten ilk günden kötü bir izlenim bıraktım. Yerleşir yerleşmez özenle giyinip kiliseye gideceğim. Ayin başlayana kadar cemaatle tanışıp oradakilere dindarlık gösterisi sunacağım hatta mümkün olursa ayine en ön sıradan katılacağım. Evet, en doğrusu bu...
Neyse bari karargaha gideyim, çarşıda çok dikkat çektim. Hiç olmazsa göz önünden kaybolayım. Karargaha girdiğimde aşırı geniş alana yayılmış tek katlı bir binayla karşılaştım. İçimden o anda şu düşünce geçiyordu "Hemen kaptan Rubrum'u görmeye gitmeliyim." Sağa sola dizilmiş onlarca kapı vardı. Kaptan Rubrum önemli birisi olduğuna göre mutlaka kapısında bir isim yazıyordur diye düşündüm. ve tabiki bingo! Sol köşede yazıyordu adı. Hızlı ve kararlı adımlarla odaya yaklaştım. Kapının önünde üstüme başıma son bir kez çeki düzen verip kapıyı çaldım. İçeriden gelen kuvvetli “ Girin” sesi ile kapıyı açtım...
İçeri girince planım gereği değil, gerçekten afalladım. Kaptan Rubrum beklediğimden daha güzel çıktı. Kızıl saçları, tepede zarifçe toplanmış; yandan iki tutam omuzlarına dökülüyor, safir mavisi gözleri adeta buz gibi bakıyordu. Denizci pelerini, boynuna üzerinde kurt resmi olan bir madalyonla tutturulmuştu. Beyaz dantelli elbisesi ve küpeleri ile çok şık duruyordu.
Benim önceden planlanmış iltifatlarım karşısında kaşlarını çatıp beni azarladı. Bir de bir daha tekrarlamam için oldukça sert bir tonda beni uyardı, 2-0 oldu daha ilk günden. Ardından ciddi bir görevimiz olduğunu ve benim gölgelerle savaşmak için özel olarak getirtildiğimi söyledi. Ardından sorduğum sorulara aynı ciddiyet ve terslikle cevap verdi. Adada suçlu yokmuş, hadi canım sende... O zaman beni ne bok yemeye gönderdiler buraya. Kendisini övüyor bir de utanmadan, adayı temizlemişmiş...
Kevaşe bir de beni izletmiş, işler ilk günden, bundan kötü olamaz herhalde derken, bir de meyhanenin yerini sorduğum için fırçaladı. 3-0 oldu. Görevimi de yarın verecekmiş bakalım. Sonunda işe yarar bir bilgi verdi. Emirleri direk ondan ve üsteğmen Azul denilen şahıstan alacakmışım. Akşama kilisede ayin olacakmış.
Beni kovar gibi odadan çıkardı, odadayken kafam durdu resmen hiçbir karşılık veremedim. Zaten üstüm konumunda olduğu için veremezdim de. En iyisi akşam kiliseye gitmek. Buranın dindar bir yer olduğu aşikar. Kilisede bir fırsatını yakalarsam Kaptan Rubrum'a meyhaneye zıkkımlanmaya gitmediğimi, kadınlar nasıl çay evinde toplanıp dedikodu yaparak bilgi alışverişi yapıyorsa, erkeklerinde içince çenesinin düştüğünden bahsedip, çay evinde bir saat geçirsen bile meyhanedeki on dakikada edineceğin bilgiye ulaşamayacağını anlatıp aslında çok dindar biri olduğumdan bahsedeceğim.
Daha ilk günden kötü anlar geçirdim... Sahte bir dindarlık gösterisi sunacağım. Burada sevilmek için bu şart. Ancak o kaptan olacak Rubrum mutlaka bir gün benim insafıma kalacak, işte o zaman görecek gününü. Güvenini kazanana kadar herhangi bir yamuk yapmadan var gücümle onu memnun etmek için çalışacağım. Ama gün gelip bana güvendiği zaman, elbette bir gün akşam birlikte bir şeyler içeriz o zaman çaktırmadan iki iyi kalite extasy hapımı ezerek içeceğine karıştıracağım. Beni aşağılamanın bedelini ödeyecek. Ertesi gün, adada kimsenin yüzüne bakacak yüzü olmayacak. Bunu düşünmek bile içimin yağlarını eritip, mutlu olmama yetti. Neyse, bu belkide çok uzak, hiç gerçekleşmeyecek bir gelecek.
Bu düşüncelerle bana tahsis edilen odaya geldim. Yerleşip kilisedeki ayin başlayana kadar biraz dinleneceğim. Yok hayır, zaten ilk günden kötü bir izlenim bıraktım. Yerleşir yerleşmez özenle giyinip kiliseye gideceğim. Ayin başlayana kadar cemaatle tanışıp oradakilere dindarlık gösterisi sunacağım hatta mümkün olursa ayine en ön sıradan katılacağım. Evet, en doğrusu bu...
- Spoiler:
- Rp Out: "Astları zamanla tanırsın,direk benden ve Üsteğem Azul'dan alacaksın." Bu cümleyi şu şekilde kabul ettim-->" Astları zamanla tanırsın, Emirleri direk benden ve Üsteğmen Azul'dan alacaksın." Yanlış anladıysam editlerim sonra.
En son Cygr Mosvorsuld tarafından Ptsi 01 Şub. 2016, 23:37 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Misafir- Misafir
Geri: Gizemli Ay Işığı[Cygr]
Süslenip kiliseye gittiğinde, çoktan bir sürü insanın orada toplandığını görebiliyorsun. İnsanlar açık mavi, turkuaz kıyafetler tercih etmiş. Kiliseye girdiğinde ön sıralarda Kaptan Rubrum'u fark ediyorsun, kırmızı saçları, turkuaz kıyafet ve pelerini ile adeta ışıldıyor. Geniş kilisenin oturma düzeni kapıdan girince önünde uzanan sıralar, sağda ve solda sahneye çapraz bakan oturaklar ve üst katta balkon şeklinde. Sol tarafta en önde oturan Kaptan ve yanında aynı güzellikte başka bir kadın var.
Sarı uzun saçları omuzuna dökülen, arkadan küçük bir demet haç bir tokayla bağlanmış, açık mavi kıyafetinin bacak yırtmacı oldukça cesur ve hoş, yaklaşırsan denizci pelerinini ise garip bir kuru kafa düğmesiyle iliklediğini göreceksin.
Orta ve sağ kısımda ki tüm oturaklar dolmuş bile. Sol tarafta kaptanın arkasında ki sırada bir koltuk hariç, hepsi dolu, en arka 2 sırası boş. Balkonda boş sayılır. Salon yaklaşık 20 dakika sonra dolunca Rahip sahneye çıkıp, konuşmasını yapıyor.
"Tanrı.
Bizi, hepimizi bir amaç uğruna yarattı. Hepimizin bir rolü var. Belki bir kadın doğurduğu çocuk, belki bir erkeğin tarladan topladığı meyve. Küçük ve ya büyük, hepimiz kaderin düzenlediği bu sahnede, küçücükte olsa bir etkiye sahibiz. Ben küçük bir etkiye sahibim, Tanrı'm beni size yol göstereyim diye görevlendirdi. Sizler de bir görev için seçildiğinizi bilin. Görev sırasında içki içilir mi?"
Hep bir ağızdan çoşkulu topluluk.
"Hayır!"
Rahip devam eder;
"Aynen öyle, Tanrı'nın bize seçtiği bu yolda, görevimizi gerçekleştirirken içki içmeyiz ve tüm benliğimizi bu işe veririz. Çünkü biz Tanrı'nın cennetinde yer alacağız!"
Hep bir ağızdan;
"Evet!"
"Şimdi sırayla dua etmek için sahneye gelebilirsiniz."
Soldan başlamak üzere insanlar tek tek sahneye çıkıyor. Sahnede kafalarını tavana dikip ellerini birleştirip dua ediyorlar ve sağ taraftan inip kiliseyi terkediyorlar..
Sarı uzun saçları omuzuna dökülen, arkadan küçük bir demet haç bir tokayla bağlanmış, açık mavi kıyafetinin bacak yırtmacı oldukça cesur ve hoş, yaklaşırsan denizci pelerinini ise garip bir kuru kafa düğmesiyle iliklediğini göreceksin.
Orta ve sağ kısımda ki tüm oturaklar dolmuş bile. Sol tarafta kaptanın arkasında ki sırada bir koltuk hariç, hepsi dolu, en arka 2 sırası boş. Balkonda boş sayılır. Salon yaklaşık 20 dakika sonra dolunca Rahip sahneye çıkıp, konuşmasını yapıyor.
"Tanrı.
Bizi, hepimizi bir amaç uğruna yarattı. Hepimizin bir rolü var. Belki bir kadın doğurduğu çocuk, belki bir erkeğin tarladan topladığı meyve. Küçük ve ya büyük, hepimiz kaderin düzenlediği bu sahnede, küçücükte olsa bir etkiye sahibiz. Ben küçük bir etkiye sahibim, Tanrı'm beni size yol göstereyim diye görevlendirdi. Sizler de bir görev için seçildiğinizi bilin. Görev sırasında içki içilir mi?"
Hep bir ağızdan çoşkulu topluluk.
"Hayır!"
Rahip devam eder;
"Aynen öyle, Tanrı'nın bize seçtiği bu yolda, görevimizi gerçekleştirirken içki içmeyiz ve tüm benliğimizi bu işe veririz. Çünkü biz Tanrı'nın cennetinde yer alacağız!"
Hep bir ağızdan;
"Evet!"
"Şimdi sırayla dua etmek için sahneye gelebilirsiniz."
Soldan başlamak üzere insanlar tek tek sahneye çıkıyor. Sahnede kafalarını tavana dikip ellerini birleştirip dua ediyorlar ve sağ taraftan inip kiliseyi terkediyorlar..
- Toka:
- Pelerini bağlayan düğme:
- Sarışın fıstık.:
South Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 42
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Gizemli Ay Işığı[Cygr]
Kiliseye vardığımda, çoktan bir sürü insan orada toplanmıştı. İçimden “ Geç kaldım, lanet olsun!” diyerek, dikkatlice kilisede göz gezdirmeye başladım. İçeride açık mavi bir ton hakimdi. İnsanlar niyeyse, genellikle turkuaz rengi tercih etmişlerdi. Bu beni oldukça şüphelendirdi. Burada bir şeyler dönüyor, işler çok ters gidiyor olabilir. İçeride göz gezdirirken Kaptan Rubrum'un ön sırada oturduğunu fark ettim. Lanet olsun! İki yanı da dolu... Yanında oturup biraz konuşabilmeyi planlamıştım oysaki. Gusülde almıştım ama işlerim hala ters gidiyor, lanet olsun. Bir yandan içimden lanet okurken; daha dikkatli baktığımda Rubrum'un yanındaki sarışın hatun dikkatimi çekti. Adaya gelirken, rüyamda gördüğüm tanrıçaya benziyordu. Bu ikisinin arkasındaki sırada boş bir yer görünce, oraya oturmaya karar verdim. Yaklaşırken Rubrum ve yanındaki hatunu kesmeye devam ettim. Rubrum'un kızıl saçları, turkuaz kıyafetinin üzerinde hoş bir desen oluşturuyor, turkuaz kıyafeti ve peleriniyle Kaptan, adeta nadide bir mücevher gibi parıldıyordu. Yanındaki hatunun ise saçlarının çoğu omuzlarına dökülüyor, arkadan küçük bir tutam ise oldukça parıltılı, değişik şekilli olsa da şekli bir haçı andıran toka ile bağlanmıştı.
Bu kadın, bir denizci olmalıydı, denizci pelerini kuru kafa şeklinde bir broş ile boynuna tutturulmuştu. Kaptan Rubrum'la oturmasına bakılırsa, bu kadın acaba Üsteğmen Azul olabilir miydi? Yaklaşınca turkuaz kıyafetinin derin bir bacak yırtmacı olduğunu fark edip, heyecanlandım. “Sahnedeki papaz efendiye göz ziyafeti sunacak anlaşılan.” diye geçirdim içimden. Geçip yerime otururken, son iki sıra ve balkon hariç içerinin tamamen dolu olduğunu fark ettim.
Kilise yavaş yavaş dolarken, ellerimi kavuşturup düşünmeye başladım. Bu kilisenin bir şekilde tapınakçılarla bağlantılı olduğundan şüphelendim. Kaptan Rubrum adada suçlu bırakmadığını, kendini överek anlatmıştı. Oysaki bu adadaki tapınakçılara karşı yapılan, kayda değer bir eylem yoktu. Zihnim yıldırım hızıyla çalışmaya başladı “Bu işin içinde bir iş var...” diye düşündüm. Vardığım sonuç “Ya Kaptan Rubrum'un kendisi, ya da üst rütbelilerden birisi, ve ya hepsi birden tapınakçılara çalışıyor.” Bu durumda bu adada bana rahat yok, artık adada dikkatle dolaşacağım, hatta karargahta bile rahat olamayacağım. Adayı hepsinden temizlemeliyim. Bunun için dinin gücünü arkama almam lazım. İnsanların desteğini alabilirsem yaptıklarımda desteklenecektir. Aksi takdirde buradaki yobazlarla çatışma çıkar, kan gövdeyi götürür; beni kafir diye linç eder bu halk. Ancak bu da bir zaman meselesi. Şimdilik kimsenin gözüne batmamalı rolüme uygun davranmalıyım.
Ben bunları düşünürken, boş yerlerin tamamı dolmuş, rahip efendi de konuşmasına başlamıştı. vaazını verirken ilgiyle dinliyormuş gibi yaptım. Ardından lafı içkiye getirdi. “ Görev sırasında içki içilir mi?” diye haykırdı. Bir yandan içimden “Piç, Piiç, Piç, Lanet olsun sana” diye sayıp söverken, orada bulunan halk ile birlikte, en başta ben olmak üzere “ Hayıır” diye bağırdık coşkuyla.
Ardından bizim cennete gideceğimizi söyledi ve herkesi sırayla sahneye dua etmeye çağırdı. Sıra sol taraftan başladı, insanlar tek tek sahneye çıkıp, kafalarını tavana dikip, ellerini birleştirerek dua ediyor, ardından sağ taraftan sahneyi terk ediyordu.
Hemen planımı yapmam lazım, sıra bana geliyor. Sahneye çıkınca, kendimden geçerek, hatta ihtilaçlar geçirerek dua edeceğim. Ne kadar ikna edici olursam o kadar iyi. Bu dua sırasında kalabalığı bir de sahneden inceleme fırsatım olacak. Bunu yaparken sarışın fıstığa özel bir zaman ayıracağım. Gözüme şüpheli görünüyor zira. Ardından sahneden inip, herkesin duasını bitirmesini bekleyeceğim. Ayin bitince Kaptan Rubrum'la içki hakkındaki önceden planladığım konuşmayı yapmayı planlıyorum. Hatta abartıp aslında oraya gidiş amacımın olası bir suçtaki şüphelileri belirlemek adına olduğunu söyleyeceğim. "İçki bütün kötülüklerin anasıdır. İçki suça iter..." Diyerek tamamlayacağım konuşmamı. Çıkışta, kiliseye 25.000 Beli bağışlayıp rahip efendi ve halkın gözüne girmeye çalışacağım. Şu sarışın fıstıkla tanışmayı umut ediyorum. Çünkü onu çıkışta hissettirmeden takip edeceğim. Niyeyse bende şüphe uyandırdı. Kilise çıkışı, gölgelerin içinden takip edeceğim. Gece uyumayıp, çaktırmadan kapısını gözetleyeceğim. Ya dışarıya camdan çıkarsa, yo hayır, birisi tarafından görüldüğü takdirde oldukça şüphe uyandıracağı için çıkmayacaktır. Gece 4'e kadar odasından çıkmazsa gidip 2-3 saat uyurum. 2-3 saatlik uyku bana oldukça yeterli gelecektir. 2 hafta kadar görevimden artan zamanlarda onu takip etmeye karar verdim. Rutinini öğrenip, varsa olmaması gereken bağlantılarını ortaya çıkarmaya çalışacağım. Zaten normalde de 4 saat uyuyorum. 2-3 saat uyku beni yormayacaktır. Ancak fazla uzun sürerse zamanla yorulabilirim, bu yüzden ilk geceden sonra şüpheli bir şey çıkmazsa 4 saat uyuyacağım, ama saatleri değiştirerek; iki saat erken uyuyup, iki saat de erken kalkacağım. Çünkü günün farklı zamanlarında ne yaptığını bilmem gerekiyor. Takip sırasında birkaç saç teli ve değersiz özel eşyasını ele geçirebilirsem ne ala. Ayrıca bir yandan adadaki en sevilen insanı tespit etmeye çalışacağım. Zira adadaki en sevilen insan tapınakçıların suikastine kurban giderse eminim ki halk onlardan desteğini çeker. Ama belkide buna gerek kalmaz, gerçi şu an için hepsi iç içe görünen bir muamma.
Eğer kilise bu işin içindeyse işim çok daha zor. Kafamda çeşitli planlar oluşmaya başladı bile. Rahip efendiye ayin öncesi extasy hapımı çaktırmadan içirip, sarhoş olduğunu iddia edersem, halkın kiliseye duyduğu güven azalır. Halkın en sevdiği kişiyi öldürüp, suçu tapınakçı olduğundan şüphelendiğim sarışın fıstığa atıp; tapınakçı olduğunu ortaya çıkarırsam, hem tapınakçılara karşı nefret oluşur, hemde bir tapınakçıdan dövüşmeden kurtulurum. Hemde Kaptan Rubrum'un gözünde itibarlı bir yere gelirim. Bir taşla kuş katliamı! Kim bilir, belki bir terfi bile alırım. Hatta olur da ordu müfettiş gönderirse, müfettişe Kaptan Rubrum'un ihmalkar tavrının bu olaylara sebebiyet verdiğini, kendisinin gözünün önündeki tapınakçıları bile tanıyamadığını, bu düzeyiyle nasıl böyle bir mevkiye geldiğine hayret ettiğimi anlatırım. Belli mi olur belki beni Rubrum'un mevkisine atarlar, Rubrum'a da tenzil-i rütbe gelir! Bir yandan plan kurarken bir yandan kurduğum planların sonucunda ortaya çıkabilecek durumları hayal ederek, zevkleniyordum ki sıranın bana yaklaştığını fark ettim. Sıra bana gelince yerimden kalkıp kendimden emin, yavaş adımlarla sahneye yürüyerek, planımı uygulamaya koydum.
Bu kadın, bir denizci olmalıydı, denizci pelerini kuru kafa şeklinde bir broş ile boynuna tutturulmuştu. Kaptan Rubrum'la oturmasına bakılırsa, bu kadın acaba Üsteğmen Azul olabilir miydi? Yaklaşınca turkuaz kıyafetinin derin bir bacak yırtmacı olduğunu fark edip, heyecanlandım. “Sahnedeki papaz efendiye göz ziyafeti sunacak anlaşılan.” diye geçirdim içimden. Geçip yerime otururken, son iki sıra ve balkon hariç içerinin tamamen dolu olduğunu fark ettim.
Kilise yavaş yavaş dolarken, ellerimi kavuşturup düşünmeye başladım. Bu kilisenin bir şekilde tapınakçılarla bağlantılı olduğundan şüphelendim. Kaptan Rubrum adada suçlu bırakmadığını, kendini överek anlatmıştı. Oysaki bu adadaki tapınakçılara karşı yapılan, kayda değer bir eylem yoktu. Zihnim yıldırım hızıyla çalışmaya başladı “Bu işin içinde bir iş var...” diye düşündüm. Vardığım sonuç “Ya Kaptan Rubrum'un kendisi, ya da üst rütbelilerden birisi, ve ya hepsi birden tapınakçılara çalışıyor.” Bu durumda bu adada bana rahat yok, artık adada dikkatle dolaşacağım, hatta karargahta bile rahat olamayacağım. Adayı hepsinden temizlemeliyim. Bunun için dinin gücünü arkama almam lazım. İnsanların desteğini alabilirsem yaptıklarımda desteklenecektir. Aksi takdirde buradaki yobazlarla çatışma çıkar, kan gövdeyi götürür; beni kafir diye linç eder bu halk. Ancak bu da bir zaman meselesi. Şimdilik kimsenin gözüne batmamalı rolüme uygun davranmalıyım.
Ben bunları düşünürken, boş yerlerin tamamı dolmuş, rahip efendi de konuşmasına başlamıştı. vaazını verirken ilgiyle dinliyormuş gibi yaptım. Ardından lafı içkiye getirdi. “ Görev sırasında içki içilir mi?” diye haykırdı. Bir yandan içimden “Piç, Piiç, Piç, Lanet olsun sana” diye sayıp söverken, orada bulunan halk ile birlikte, en başta ben olmak üzere “ Hayıır” diye bağırdık coşkuyla.
Ardından bizim cennete gideceğimizi söyledi ve herkesi sırayla sahneye dua etmeye çağırdı. Sıra sol taraftan başladı, insanlar tek tek sahneye çıkıp, kafalarını tavana dikip, ellerini birleştirerek dua ediyor, ardından sağ taraftan sahneyi terk ediyordu.
Hemen planımı yapmam lazım, sıra bana geliyor. Sahneye çıkınca, kendimden geçerek, hatta ihtilaçlar geçirerek dua edeceğim. Ne kadar ikna edici olursam o kadar iyi. Bu dua sırasında kalabalığı bir de sahneden inceleme fırsatım olacak. Bunu yaparken sarışın fıstığa özel bir zaman ayıracağım. Gözüme şüpheli görünüyor zira. Ardından sahneden inip, herkesin duasını bitirmesini bekleyeceğim. Ayin bitince Kaptan Rubrum'la içki hakkındaki önceden planladığım konuşmayı yapmayı planlıyorum. Hatta abartıp aslında oraya gidiş amacımın olası bir suçtaki şüphelileri belirlemek adına olduğunu söyleyeceğim. "İçki bütün kötülüklerin anasıdır. İçki suça iter..." Diyerek tamamlayacağım konuşmamı. Çıkışta, kiliseye 25.000 Beli bağışlayıp rahip efendi ve halkın gözüne girmeye çalışacağım. Şu sarışın fıstıkla tanışmayı umut ediyorum. Çünkü onu çıkışta hissettirmeden takip edeceğim. Niyeyse bende şüphe uyandırdı. Kilise çıkışı, gölgelerin içinden takip edeceğim. Gece uyumayıp, çaktırmadan kapısını gözetleyeceğim. Ya dışarıya camdan çıkarsa, yo hayır, birisi tarafından görüldüğü takdirde oldukça şüphe uyandıracağı için çıkmayacaktır. Gece 4'e kadar odasından çıkmazsa gidip 2-3 saat uyurum. 2-3 saatlik uyku bana oldukça yeterli gelecektir. 2 hafta kadar görevimden artan zamanlarda onu takip etmeye karar verdim. Rutinini öğrenip, varsa olmaması gereken bağlantılarını ortaya çıkarmaya çalışacağım. Zaten normalde de 4 saat uyuyorum. 2-3 saat uyku beni yormayacaktır. Ancak fazla uzun sürerse zamanla yorulabilirim, bu yüzden ilk geceden sonra şüpheli bir şey çıkmazsa 4 saat uyuyacağım, ama saatleri değiştirerek; iki saat erken uyuyup, iki saat de erken kalkacağım. Çünkü günün farklı zamanlarında ne yaptığını bilmem gerekiyor. Takip sırasında birkaç saç teli ve değersiz özel eşyasını ele geçirebilirsem ne ala. Ayrıca bir yandan adadaki en sevilen insanı tespit etmeye çalışacağım. Zira adadaki en sevilen insan tapınakçıların suikastine kurban giderse eminim ki halk onlardan desteğini çeker. Ama belkide buna gerek kalmaz, gerçi şu an için hepsi iç içe görünen bir muamma.
Eğer kilise bu işin içindeyse işim çok daha zor. Kafamda çeşitli planlar oluşmaya başladı bile. Rahip efendiye ayin öncesi extasy hapımı çaktırmadan içirip, sarhoş olduğunu iddia edersem, halkın kiliseye duyduğu güven azalır. Halkın en sevdiği kişiyi öldürüp, suçu tapınakçı olduğundan şüphelendiğim sarışın fıstığa atıp; tapınakçı olduğunu ortaya çıkarırsam, hem tapınakçılara karşı nefret oluşur, hemde bir tapınakçıdan dövüşmeden kurtulurum. Hemde Kaptan Rubrum'un gözünde itibarlı bir yere gelirim. Bir taşla kuş katliamı! Kim bilir, belki bir terfi bile alırım. Hatta olur da ordu müfettiş gönderirse, müfettişe Kaptan Rubrum'un ihmalkar tavrının bu olaylara sebebiyet verdiğini, kendisinin gözünün önündeki tapınakçıları bile tanıyamadığını, bu düzeyiyle nasıl böyle bir mevkiye geldiğine hayret ettiğimi anlatırım. Belli mi olur belki beni Rubrum'un mevkisine atarlar, Rubrum'a da tenzil-i rütbe gelir! Bir yandan plan kurarken bir yandan kurduğum planların sonucunda ortaya çıkabilecek durumları hayal ederek, zevkleniyordum ki sıranın bana yaklaştığını fark ettim. Sıra bana gelince yerimden kalkıp kendimden emin, yavaş adımlarla sahneye yürüyerek, planımı uygulamaya koydum.
Misafir- Misafir
Geri: Gizemli Ay Işığı[Cygr]
Sahnede kendinen geçerken etrafına baktığın için net olarak görüyorsun ki herkes sana tiksintiyle bakıyor. Bu abartı hareketlerin hiç hoş karşılanmıyor, ama yeni olduğunun bilincinde olan herkes sana bir şey demek yerine ıslah olman için dua ediyor. Sahneden inip Kaptan Rubrum ile konuşmaya gidiyorsun ve planladığın konuşmayı yapıyorsun. Merkezdekinin aksine sıcak kanlı görünüyor olsa da yüzünde ciddi bir tavır var, "Önemli değil. Önceki günahların ne olursa olsun arınacaksın ve Tanrı'nın sana biçtiği rolü en uygun şekilde oynayacaksın. Sana güvenim tam." diyor sonra yanında ki sarışın fıstığı göstererek, "Bu Üsteğmen Azul. Üsteki direk emir alacağın ikinci kişi ve benim eşim." diyor, eş olarak ne kastettiğini tam olarak anlamasanda, birlikte eve gittiklerini gördüğünde net olarak anlıyorsun. Kiliseye 25.000 ß bağışlamak istediğinde Rahip gerek olmadığını söylesede, ısrarlarına dayanamayıp çerez parası olarak cebe atıyor. Abartarak "Böyle bir miktarı kabul edemem, lütfen." diyor resmen dalga geçerek, sonrasında takibe başlıyorsun iki hatunu ve eve gelene kadar havadan sudan ve ayinden konuşuyorlar. Sonra birlikte eve giriyorlar, ışığı açık olan pencerede gördüğün kadarıyla iki figür yakın munasebet içinde, sonrasında ışık kapanıyor ve pusuya yatıyorsun.
1 hafta boyunca hiç bir gariplik farketmiyorsun, işten çıkıp eve geliyorlar, sonrasında sabah işe geliyorlar. Çarşamba akşamları dışarıda yemek yiyiyorlar. Çarşamba ve Pazar geceleri yakın munasebete giriyorlar. Başkada bir düzenleri yok. Tekrar pazar günü, akşam olmak üzere. Tekrar ayin olacak, planladığın gibi Rahibin içeceğine ilaç katabilirsin. İşten çıktığında Kiliseye kadar 15 dakika yürümen gerekiyor. Eve gidip hazırlanıp kiliseye gidersen 1 saatini alacak ve geçen seferki gibi geç kalabilirsin...
En sevilen kişinin Kaptan Rubrum ve Üsteğmen Azul olduğunu öğreniyorsun, çünkü bu adayı temizleyenler ikisi.
1 haftadır bir şey yemediğin için zayıfladığını hissediyorsun.
1 hafta boyunca hiç bir gariplik farketmiyorsun, işten çıkıp eve geliyorlar, sonrasında sabah işe geliyorlar. Çarşamba akşamları dışarıda yemek yiyiyorlar. Çarşamba ve Pazar geceleri yakın munasebete giriyorlar. Başkada bir düzenleri yok. Tekrar pazar günü, akşam olmak üzere. Tekrar ayin olacak, planladığın gibi Rahibin içeceğine ilaç katabilirsin. İşten çıktığında Kiliseye kadar 15 dakika yürümen gerekiyor. Eve gidip hazırlanıp kiliseye gidersen 1 saatini alacak ve geçen seferki gibi geç kalabilirsin...
En sevilen kişinin Kaptan Rubrum ve Üsteğmen Azul olduğunu öğreniyorsun, çünkü bu adayı temizleyenler ikisi.
1 haftadır bir şey yemediğin için zayıfladığını hissediyorsun.
South Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 42
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Gizemli Ay Işığı[Cygr]
Sahnedeyken yaptığım rolü inandırıcı bulmamış olan halk, bana onaylamayan gözlerle bakmaya başladı. Ancak rolüme, kesin bir kararlılıkla devam edeceğim. Eninde sonunda içimden öyle geldiğine inanacaklar. Doğamın öyle olduğuna inanacaklar. Papaz efendi ise yaptığım bağışın gereksiz olduğuna dem vursa da istemem yan cebime koy hesabı aldı paraları. Sanıyorum bundan sonra beni daha çok sevecektir.
Nihayet kaptan Rubrum'la planladığım konuşmayı yapabildim. Bu sefer beni daha sıcak karşıladı. Ayine katılmam onu yumuşattı sanırım. Ancak ciddiyetini koruyordu. Yanındaki kişi tahmin ettiğim gibi Üsteğmen Azul'muş. Ancak tuhaf olan şey, Rubrum onu eşi olarak tanıştırdı benimle. Sonrasında planım gereği bu sarışın fıstığı takibe koyuldum. Kaptan Rubrum'la aynı eve girdiler. Bir de ayin sonrası al takke ver külah! Bunlar benimle taşak geçiyor olmalı. Rubrum kevaşesi, önce beni burası dini geleneklere uyan bir yerdir diye fırçalıyor, sonra kiliseye çağırıyor daha sonrada dinen yasaklanmış eşcinsel ilişkiye giriyor. Işık kapanıp pusuya yattığımda bir gariplik fark etmedim. Halkın eşcinsel ilişkiye olan tepkisini öğrenmeye çalışacağım. Üstü kapalı sorular soracağım niyetimi çok belli etmeden.
Günler bu şekilde geçip giderken, ilginç bir şekilde hiç bir gariplik yok. 1 haftalık takibimin sonucunda elimde koca bir hiç var, lanet olsun! İşten çıkıp eve geliyorlar, sonrasında sabah tekrar işe geliyorlar. Çarşamba akşamları dışarıda yemek yiyorlar. Çarşamba ve Pazar geceleri ise eşcinsel ilişkiye giriyorlar. Başka da bir düzenleri yok. Yine pazar günü oldu ve ellerim boş kaldı. Tekrar ayin başlamak üzere, direk olarak kiliseye gideceğim. Bu sefer, gidip en önden yer tutacağım ve ön sıradakilerle konuşma fırsatı yaratıp şüpheli bir şeyler araştıracağım. Rahip efendiyle mutlaka ayin öncesi konuşmam gerek. Ona özel olarak konuşmam gerektiğini söyleyeceğim. “İbnelikten ve ibnelerden hiç hoşlanmam. Geçen bir ibne bana musallat oldu...” diye lafa girip eşcinsel ilişkinin dinimizce nasıl görüldüğünü soracağım. Ardından rahip eğer eşcinseller hakkında olumsuz konuşursa, 25.000 Beli verip bugünkü vereceği vaazde eşcinselliğe değinmesini rica edeceğim. Olumlu konuşursa, evet onlar da insan hoş görmek gerekir diyerek uzaklaşacağım. Rahibin içeceğine extasy atmama gerek yok. Daha çok erken... Bunun yerine eğer Azul ve Rubrum'da bir yamuk varsa, rahibi öldürüp onların üstüne atacağım. Bu yüzden rahibin şimdilik saygınlığını koruması gerekiyor. Yine geçen haftaki gibi ihtilaçlar geçirerek dua edeceğim. Çünkü benim doğam böyle. Halk bunun bir rol değil, gerçek olduğuna inanmalı.
Önümüzdeki hafta için planım şu şekilde; eski plana sadık kalacağım. Ancak çarşamba günü Rubrum ve Azul yemekteyken, gizlice evlerine gireceğim. Evi dağıtmadan şüpheli bir şeyler arayacağım. İz bırakmamak için dikkat edeceğim, eldiven giyip yüzümü de gizleyeceğim her ihtimale karşı. Tabii kıyafetimde sivil olacak. Şüpheli bir şeyler bulamazsam bile, onlara ait olduğu bilinen ancak değerli olmayan eşyaları çalacağım. Böylece fark etseler dahi hırsız girdiğini düşünmezler, kayıp ettiklerini düşünürler. Eğer rahibi öldürme planını devreye sokarsam bunları suç mahalline yerleştirip suçu onların üzerine atacağım. Ya da sadece birisinin, kim bilir ama ikisine ait kişisel eşya ve saç teli çalacağım.
Eğer ikinci hafta boyunca yeni kanıt elde edemezsem, onları takip etmekten vazgeçip rahibi takip edeceğim. Onun rutinini de öğrenene kadar 2 hafta takip ederim. Tabii kilisede şüpheli bir şeylere rastlarsam planlarım değişebilir. Bu arada yemek yemediğim için kilo vermişim. Aşçıdan gece için ekmek arası bir şeyler hazırlamasını isteyeceğim bundan sonra. Üst rütbelilerden olduğum için, bir şeyler ayarlar itiraz etmeden. Olur da bir açıklarını yakalarsam, halkın eşcinsel ilişkiye olan tepkisine göre Rubrum ve Azul hakkında yeni bir plan kurabilirim. Hatta çok güzel bir plan aklıma peydahlandı bile, önce rahibe eşcinsel ilişki sırasında bunları bastırırım (tabii ki ihbarı yüz yüze yapmayacağım. El yazımı değiştirerek, mübarek pazar günü ayin çıkışı yaptıkları ahlaksızları yazıp yeteri kadar kopyalayarak koyu dinci olanların görebileceği çaktırmadan bırakırım). Daha sonra rahibi öldürüp bunların üstüne atarım böylece inandırıcılığı çok daha fazla olur. Ama ilk iş şu tapınakçı ibneleri bulmam gerekiyor...
Rp Out: Kaptan Rubrum ertesi gün(geçen hafta pazartesi) bana görev verecekti. Ben kendi kafama göre plan yapınca görev pas geçilmiş. Ancak ben planımda görevden artakalan zamanda diye belirttim. Bir de yemek yediğimi söylemem gerekeceğini düşünmemiştim. Sonuçta gündüz görev yapıyoruz 3 öğün yemek yiyorumdur askeriye'de diye düşünmüştüm. 3 öğün yememe rağmen kilo verdiysem bundan sonra aşçıya gece yemeği hazırlatıyorum.
Edit: Hristiyanlık yokmuş, incil yerine dinimizde olarak değiştirildi rp.
Nihayet kaptan Rubrum'la planladığım konuşmayı yapabildim. Bu sefer beni daha sıcak karşıladı. Ayine katılmam onu yumuşattı sanırım. Ancak ciddiyetini koruyordu. Yanındaki kişi tahmin ettiğim gibi Üsteğmen Azul'muş. Ancak tuhaf olan şey, Rubrum onu eşi olarak tanıştırdı benimle. Sonrasında planım gereği bu sarışın fıstığı takibe koyuldum. Kaptan Rubrum'la aynı eve girdiler. Bir de ayin sonrası al takke ver külah! Bunlar benimle taşak geçiyor olmalı. Rubrum kevaşesi, önce beni burası dini geleneklere uyan bir yerdir diye fırçalıyor, sonra kiliseye çağırıyor daha sonrada dinen yasaklanmış eşcinsel ilişkiye giriyor. Işık kapanıp pusuya yattığımda bir gariplik fark etmedim. Halkın eşcinsel ilişkiye olan tepkisini öğrenmeye çalışacağım. Üstü kapalı sorular soracağım niyetimi çok belli etmeden.
Günler bu şekilde geçip giderken, ilginç bir şekilde hiç bir gariplik yok. 1 haftalık takibimin sonucunda elimde koca bir hiç var, lanet olsun! İşten çıkıp eve geliyorlar, sonrasında sabah tekrar işe geliyorlar. Çarşamba akşamları dışarıda yemek yiyorlar. Çarşamba ve Pazar geceleri ise eşcinsel ilişkiye giriyorlar. Başka da bir düzenleri yok. Yine pazar günü oldu ve ellerim boş kaldı. Tekrar ayin başlamak üzere, direk olarak kiliseye gideceğim. Bu sefer, gidip en önden yer tutacağım ve ön sıradakilerle konuşma fırsatı yaratıp şüpheli bir şeyler araştıracağım. Rahip efendiyle mutlaka ayin öncesi konuşmam gerek. Ona özel olarak konuşmam gerektiğini söyleyeceğim. “İbnelikten ve ibnelerden hiç hoşlanmam. Geçen bir ibne bana musallat oldu...” diye lafa girip eşcinsel ilişkinin dinimizce nasıl görüldüğünü soracağım. Ardından rahip eğer eşcinseller hakkında olumsuz konuşursa, 25.000 Beli verip bugünkü vereceği vaazde eşcinselliğe değinmesini rica edeceğim. Olumlu konuşursa, evet onlar da insan hoş görmek gerekir diyerek uzaklaşacağım. Rahibin içeceğine extasy atmama gerek yok. Daha çok erken... Bunun yerine eğer Azul ve Rubrum'da bir yamuk varsa, rahibi öldürüp onların üstüne atacağım. Bu yüzden rahibin şimdilik saygınlığını koruması gerekiyor. Yine geçen haftaki gibi ihtilaçlar geçirerek dua edeceğim. Çünkü benim doğam böyle. Halk bunun bir rol değil, gerçek olduğuna inanmalı.
Önümüzdeki hafta için planım şu şekilde; eski plana sadık kalacağım. Ancak çarşamba günü Rubrum ve Azul yemekteyken, gizlice evlerine gireceğim. Evi dağıtmadan şüpheli bir şeyler arayacağım. İz bırakmamak için dikkat edeceğim, eldiven giyip yüzümü de gizleyeceğim her ihtimale karşı. Tabii kıyafetimde sivil olacak. Şüpheli bir şeyler bulamazsam bile, onlara ait olduğu bilinen ancak değerli olmayan eşyaları çalacağım. Böylece fark etseler dahi hırsız girdiğini düşünmezler, kayıp ettiklerini düşünürler. Eğer rahibi öldürme planını devreye sokarsam bunları suç mahalline yerleştirip suçu onların üzerine atacağım. Ya da sadece birisinin, kim bilir ama ikisine ait kişisel eşya ve saç teli çalacağım.
Eğer ikinci hafta boyunca yeni kanıt elde edemezsem, onları takip etmekten vazgeçip rahibi takip edeceğim. Onun rutinini de öğrenene kadar 2 hafta takip ederim. Tabii kilisede şüpheli bir şeylere rastlarsam planlarım değişebilir. Bu arada yemek yemediğim için kilo vermişim. Aşçıdan gece için ekmek arası bir şeyler hazırlamasını isteyeceğim bundan sonra. Üst rütbelilerden olduğum için, bir şeyler ayarlar itiraz etmeden. Olur da bir açıklarını yakalarsam, halkın eşcinsel ilişkiye olan tepkisine göre Rubrum ve Azul hakkında yeni bir plan kurabilirim. Hatta çok güzel bir plan aklıma peydahlandı bile, önce rahibe eşcinsel ilişki sırasında bunları bastırırım (tabii ki ihbarı yüz yüze yapmayacağım. El yazımı değiştirerek, mübarek pazar günü ayin çıkışı yaptıkları ahlaksızları yazıp yeteri kadar kopyalayarak koyu dinci olanların görebileceği çaktırmadan bırakırım). Daha sonra rahibi öldürüp bunların üstüne atarım böylece inandırıcılığı çok daha fazla olur. Ama ilk iş şu tapınakçı ibneleri bulmam gerekiyor...
Rp Out: Kaptan Rubrum ertesi gün(geçen hafta pazartesi) bana görev verecekti. Ben kendi kafama göre plan yapınca görev pas geçilmiş. Ancak ben planımda görevden artakalan zamanda diye belirttim. Bir de yemek yediğimi söylemem gerekeceğini düşünmemiştim. Sonuçta gündüz görev yapıyoruz 3 öğün yemek yiyorumdur askeriye'de diye düşünmüştüm. 3 öğün yememe rağmen kilo verdiysem bundan sonra aşçıya gece yemeği hazırlatıyorum.
Edit: Hristiyanlık yokmuş, incil yerine dinimizde olarak değiştirildi rp.
Misafir- Misafir
1 sayfadaki 4 sayfası • 1, 2, 3, 4
1 sayfadaki 4 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz