Küçük Ölümlerin Meleği [Leon - Kenchiro]
3 posters
1 sayfadaki 2 sayfası
1 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
Küçük Ölümlerin Meleği [Leon - Kenchiro]
Devrim ordusu dünya üzerindeki adaletsizlikleri değiştirmek için çabalayan bir avuç insandan ortaya çıkmıştı, her ne kadar ordu olarak anılsalarda uzun süre basit bir korsan tayfası görünümündeydiler ancak zaman geçtikçe çok daha organize bir yapı olarak doğmuşlardı.
Kahramanlarımız Leon ve Kenchiro onlara verilen talimatlar doğrultusunda bir yolcu gemisine binmişler ve küçük bir ada olan Mavi Zümrüt adasına yol alıyorlardı. Değerli mavi taşlara benzeyen sahili ile gözleri dolduran bu güzel adayı bir aile yönetiyordu. Krallık usulü işleyen bu ada hakkında pek bilgi yoktu ancak talimatlara göre oraya gidince ne yapmaları gerektiğini anlayacaktı ikili. Daha doğrusu üç kişilerdi, bir de onlara kıyasla çok daha tecrübeli bir devrim ordusu albayı bulunmaktaydı. Albay demek yanlış olmaz sanıyorum değil mi?
Bu albay, oldukça sert görünümlü birisi olmasının yanında bir o kadar da güçlü olduğu dedikoduları kahramanlarımızın kulağına çalınmıştı.
Şu anda size tahsis edilmiş olan kamarada bulunuyorsunuz. Bir adet ranzada istediğiniz şekilde altlı üstlü yerleşmiş durumdasınız. Oda pek geniş sayılmasa da ucuz bir yolculuğa göre gayet konforlu ve ferah bir oda. Geminin sağında bulunan odanızın bir de küçük penceresi bulunmakta. Henüz adını duymadığınız albay'ınsa geminin öteki tarafında kaldığını biliyorsunuz. Yolculuğunuz süresince sizi hiç rahatsız etmemişti. Gemi mürettebatı da aynı şekilde sizi görmezden gelmiş ve odanızın boş olduğunu varsaymışlardı.
Karaya yaklaşmanıza henüz bir süre var gibi görünüyor yani bir süre etrafta istediğiniz gibi gezebilirsiniz ve ya albay ile tanışmakta sizin için gayet iyi olacak gibi görünüyor.
Out:
Konunuz üzerinde biraz daha çalışmak istiyordum ancak direk olarak içine atamayacağım gibi göründüğü için size de alıştırma olsun diye basit bir giriş kısmı yazmak durumunda kaldım, gönül istedi ki daha iyileri yazılsaydı ancak ileride daha detaylı turlar yazacağım.
Kahramanlarımız Leon ve Kenchiro onlara verilen talimatlar doğrultusunda bir yolcu gemisine binmişler ve küçük bir ada olan Mavi Zümrüt adasına yol alıyorlardı. Değerli mavi taşlara benzeyen sahili ile gözleri dolduran bu güzel adayı bir aile yönetiyordu. Krallık usulü işleyen bu ada hakkında pek bilgi yoktu ancak talimatlara göre oraya gidince ne yapmaları gerektiğini anlayacaktı ikili. Daha doğrusu üç kişilerdi, bir de onlara kıyasla çok daha tecrübeli bir devrim ordusu albayı bulunmaktaydı. Albay demek yanlış olmaz sanıyorum değil mi?
Bu albay, oldukça sert görünümlü birisi olmasının yanında bir o kadar da güçlü olduğu dedikoduları kahramanlarımızın kulağına çalınmıştı.
Şu anda size tahsis edilmiş olan kamarada bulunuyorsunuz. Bir adet ranzada istediğiniz şekilde altlı üstlü yerleşmiş durumdasınız. Oda pek geniş sayılmasa da ucuz bir yolculuğa göre gayet konforlu ve ferah bir oda. Geminin sağında bulunan odanızın bir de küçük penceresi bulunmakta. Henüz adını duymadığınız albay'ınsa geminin öteki tarafında kaldığını biliyorsunuz. Yolculuğunuz süresince sizi hiç rahatsız etmemişti. Gemi mürettebatı da aynı şekilde sizi görmezden gelmiş ve odanızın boş olduğunu varsaymışlardı.
Karaya yaklaşmanıza henüz bir süre var gibi görünüyor yani bir süre etrafta istediğiniz gibi gezebilirsiniz ve ya albay ile tanışmakta sizin için gayet iyi olacak gibi görünüyor.
Out:
Konunuz üzerinde biraz daha çalışmak istiyordum ancak direk olarak içine atamayacağım gibi göründüğü için size de alıştırma olsun diye basit bir giriş kısmı yazmak durumunda kaldım, gönül istedi ki daha iyileri yazılsaydı ancak ileride daha detaylı turlar yazacağım.
En son North Blue Anlatıcı tarafından C.tesi 02 Nis. 2016, 19:52 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Küçük Ölümlerin Meleği [Leon - Kenchiro]
"DEVRİM! DEVRİM! DEVRİM!" İnsanlar delirmişçesine bağırıyordu. Hepsinin gözlerini kin ve nefret bürümüştü. Adım başı ölmüş insanlar ve yaralı insanlar vardı. Bazısının kolu kopmuştu bazısının kafası bazısınında bacağı... Etrafta hiç kimse arkadaşı için durup yardım etmiyordu. Yürüyemeyenler bırakılıyordu ve sağlam olanlar ilerlemeye devam ediyordu. Bazen arkadaşının yanında durmaya kalkanlar görülüyordu ama o da arkadaşının acısını dindirmek içindi. Hiç düşünmeden kafasını kesiyordu veya kılıcı boğazına saplıyordu. Ne olursa olsun bu savaş kazanılmalıydı. Çünkü savaşın ödülü ÖZGÜRLÜKTÜ.
"BURAYA ÖLMEK İÇİN GELDİK. HALA NE BEKLİYORSUNUZ KOŞUN KOŞUNNNNNNNNNN!" diye bağırıyordu Kenchiro ceset yığınlarının üzerinden. "zsıppppp" diye bir ses ve gögsünde bir acı. Tekrar "zsıppppp" ve 1 saniye bile geçmeden tekrar "zsıppppp". Gögsüne baktı ve üç ok saplanmıştı. Kafasını kaldırdığı anda bir ok gözlerinin önünde belirdi ve "Ahhhhh." diye fırlamıştı yataktan. Nefes nefese kalmıştı, vücudu sırılsıklam olmuştu. Az önce yaşadıklarının etkisi yüzünden kalbi çok hızlı atıyordu. Derin bir nefes aldı ve "Oh iyiki bir rüyaymış. Zaferi görmeden ölmek istemezdim."
Etrafına baktı ve nerede olduğunu hatırlamaya çalıştı. 1-2 saniyeliğine beyni gerçekliğe dönmeye zorlandı ama şimdi hatırlamıştı. Mavi Zümrüt adasına doğru gidiyorlardı kadim dostu Leon ile. Kafasını sağına çevirdi ve küçük camdan içeriye giren güneşin dansını seyretti. Bugün hava güzele benziyor ama bunu dışarı çıkıp görmek lazım diye düşünerekten yataktan çıkıp ayakta geriye doğru sırtını esnetti ve ardından sağa sola dönerek belini kütletti. "Uh epey iyi uyumuşum." dedi ve kapıya doğru yöneldi. Bugün aklında Albay ile tanışmak vardı. Söylenildiği kadar güçlü birimiymiş kendi gözleriyle görmek istiyordu. Belki o tanışmak için gelir diye bekliyordu ama geleceğe benzemiyordu. Madem öyle kaçan kovalanır misali kendisi gidecekti tanışmak için. Kapının yanındaki askıdan ceketini alıp kapıyı araladı. "Gırrrrrccc" diye kapı gıcırdadı ve "Hadi uyan uykucu daha ne kadar uyuyacaksın?" diye seslendi Leon'a ve odadan ayrıldı.
"BURAYA ÖLMEK İÇİN GELDİK. HALA NE BEKLİYORSUNUZ KOŞUN KOŞUNNNNNNNNNN!" diye bağırıyordu Kenchiro ceset yığınlarının üzerinden. "zsıppppp" diye bir ses ve gögsünde bir acı. Tekrar "zsıppppp" ve 1 saniye bile geçmeden tekrar "zsıppppp". Gögsüne baktı ve üç ok saplanmıştı. Kafasını kaldırdığı anda bir ok gözlerinin önünde belirdi ve "Ahhhhh." diye fırlamıştı yataktan. Nefes nefese kalmıştı, vücudu sırılsıklam olmuştu. Az önce yaşadıklarının etkisi yüzünden kalbi çok hızlı atıyordu. Derin bir nefes aldı ve "Oh iyiki bir rüyaymış. Zaferi görmeden ölmek istemezdim."
Etrafına baktı ve nerede olduğunu hatırlamaya çalıştı. 1-2 saniyeliğine beyni gerçekliğe dönmeye zorlandı ama şimdi hatırlamıştı. Mavi Zümrüt adasına doğru gidiyorlardı kadim dostu Leon ile. Kafasını sağına çevirdi ve küçük camdan içeriye giren güneşin dansını seyretti. Bugün hava güzele benziyor ama bunu dışarı çıkıp görmek lazım diye düşünerekten yataktan çıkıp ayakta geriye doğru sırtını esnetti ve ardından sağa sola dönerek belini kütletti. "Uh epey iyi uyumuşum." dedi ve kapıya doğru yöneldi. Bugün aklında Albay ile tanışmak vardı. Söylenildiği kadar güçlü birimiymiş kendi gözleriyle görmek istiyordu. Belki o tanışmak için gelir diye bekliyordu ama geleceğe benzemiyordu. Madem öyle kaçan kovalanır misali kendisi gidecekti tanışmak için. Kapının yanındaki askıdan ceketini alıp kapıyı araladı. "Gırrrrrccc" diye kapı gıcırdadı ve "Hadi uyan uykucu daha ne kadar uyuyacaksın?" diye seslendi Leon'a ve odadan ayrıldı.
Misafir- Misafir
Geri: Küçük Ölümlerin Meleği [Leon - Kenchiro]
Gözlerim yavaş açılıyordu, başlarda bulanık olan zamanla berraklaşırken Kenchiro’nun sesini işitmiştim. Güneş’in ışığı direk gözüme vuruyordu, elimi gözüme siper ettirdikten sonra biraz beklemiştim. Bir sebebi veya anlamı yoktu sadece kendime gelmek için harcanmış birkaç saniyeden ibaretti. Yukarıda yatmıştım bir sebebi yoktu, yukarı da veya altta yatmak bir anlam ifade etmiyordu benim adıma. Kenchiro altta yatmak istediğinden dolayı bende yukarıda yatmıştım.
Şuan bize gelen talimatlar üzerine Mavi Zümrüt adasına doğrusuna gidiyorduk. Bir yolcu gemisindeydik görev daha tam netleşmemişti. Adaya gittiğimizde daha detaylı bilgilendirilecektik. Yanımızda bizden daha üst rütbeli biri vardı. Albayın sert görünümlü biri olduğunu söylenmişti bizlere. Bunun yanı sıra rütbesinden de anlaşılacağı üzere fazlasıyla güçlü olduğunu tahmin ediyordum, kulağıma gelen sözlerde bunu destekler nitelikteydi.
Kaldığımız oda fazlasıyla konforluydu en azından verdiğimiz paraya göre. Işığın içeriye girmesi için sağına bir pencere yerleştirilmişti. Benle Kenchiro aynı odada kalıyorduk albay ise geminin öteki tarafında bir odada kalıyordu.
Ranzadan yavaşça inmiştim, toparlanmıştım karaya ulaşmak için biraz daha beklememiz gerekecek gibiydi. Hazırlanmaya başladım, kıyafetlerimi giydim. Baltalarımı her zamanki yerine yerleştirdikten sonra blowpipe’ımı ve dartlarımı yanıma aldım. Bıçaklarımı kemerime yerleştirdim. Son olarak kapüşonumu takarak yüzümü gene gölgelere sakladım ve kapıya doğru yöneldim.
Kapıyı açtığımda karşımda güzel bir manzara vardı. Denizin maviliği kusursuzdu, rahatlatıcı bir etkiye sahipti. Bu sırada Acosador’un sesini duymuştum. Verdiğim komutla birlikte omzuma konmuştu. Pençelerinden zarar görmemek için ince bir koruyucu vardı, omzumda ve kolumda birer tane vardı. Sadece pençelerinin bana zarar vermemesi için yapılan ince bir metalden ibaretti. Bana başka bir faydası yoktu.
Bu sırada bende Kenchiro’ya katılmaya karar vermiştim, bu yüzden albayın odasına doğru ilerlemeye başladım
Şuan bize gelen talimatlar üzerine Mavi Zümrüt adasına doğrusuna gidiyorduk. Bir yolcu gemisindeydik görev daha tam netleşmemişti. Adaya gittiğimizde daha detaylı bilgilendirilecektik. Yanımızda bizden daha üst rütbeli biri vardı. Albayın sert görünümlü biri olduğunu söylenmişti bizlere. Bunun yanı sıra rütbesinden de anlaşılacağı üzere fazlasıyla güçlü olduğunu tahmin ediyordum, kulağıma gelen sözlerde bunu destekler nitelikteydi.
Kaldığımız oda fazlasıyla konforluydu en azından verdiğimiz paraya göre. Işığın içeriye girmesi için sağına bir pencere yerleştirilmişti. Benle Kenchiro aynı odada kalıyorduk albay ise geminin öteki tarafında bir odada kalıyordu.
Ranzadan yavaşça inmiştim, toparlanmıştım karaya ulaşmak için biraz daha beklememiz gerekecek gibiydi. Hazırlanmaya başladım, kıyafetlerimi giydim. Baltalarımı her zamanki yerine yerleştirdikten sonra blowpipe’ımı ve dartlarımı yanıma aldım. Bıçaklarımı kemerime yerleştirdim. Son olarak kapüşonumu takarak yüzümü gene gölgelere sakladım ve kapıya doğru yöneldim.
Kapıyı açtığımda karşımda güzel bir manzara vardı. Denizin maviliği kusursuzdu, rahatlatıcı bir etkiye sahipti. Bu sırada Acosador’un sesini duymuştum. Verdiğim komutla birlikte omzuma konmuştu. Pençelerinden zarar görmemek için ince bir koruyucu vardı, omzumda ve kolumda birer tane vardı. Sadece pençelerinin bana zarar vermemesi için yapılan ince bir metalden ibaretti. Bana başka bir faydası yoktu.
Bu sırada bende Kenchiro’ya katılmaya karar vermiştim, bu yüzden albayın odasına doğru ilerlemeye başladım
Misafir- Misafir
Geri: Küçük Ölümlerin Meleği [Leon - Kenchiro]
Kenchiro önden ilerlerken hemen peşi sıra onu takip eden Leon kısa yürüyüşleri sırasında geminin yan taraflarındaki oval pencelerden dışarıyı izleme fırsatı da elde etmişlerdi. Adayı henüz göremiyorlardı ancak denizin rengi iyiden iyiye maviye dönmeye başlamıştı bu da yaklaştığınızın sinyallerini veriyordu.
Sonunda kapının önüne gelmişti Kenchiro hemen ardından gelen Leon ile birlikte kapıyı tıklatıp açtıklarında arkası dönük takım elbise giyen birisi ile karşılaşmışlardı. Onların tersine epey bir süredir uyanık gibi görünüyordu. Odası da onlarınkine nazaran daha geniş ve lükstü. Kendisine ait bir yatak ve masası bulunuyordu. Masanın üstünde iki adet tabanca ve üst üste yığılmış kitaplar da göze çarpan diğer bir unsurdu.
İkilimiz içeriye girdiklerinde eliyle oturmalarını işaret etmişti adam hiç durumunu bozmadan. Dirseklerine kadar sıvanmış kollarında bulunan dövmeler direk olarak gözünüzü almış olmalıydı ki almayacak gibi değildi. Bileklerine kadar gelen deri eldivenler ve dövmeleriyle tezat oluştursa da epey iyi görünüşlü birisiydi. Saçının sağ tarafıysa kazınmış bir şekilde duruyordu. Sonunda size döndüğündeyse gördüğünüz yüz sizi şaşırtmış olmalıydı. Bir gözü ötekinden farklı ve kireç beyazı bir ten rengine sahip bu adamın görünüşü çoğu insan için itici gelecektir.
Albay'ın görünüşü.
Size döndükten sonra bir kaç saniye kadar ikinizi inceliyor ve hemen ardından Kenchiro'ya "Arkadaşının giyimi iyi ancak seninki oyun bahçesinden fırlamışa benziyor, kendine çeki düzen ver." diye hemen lafı oturtuyor. Masasına kalçasıyla dayanıp hemen ardından da söze "Ben Albay Crowley. Görünüşe ve disipline önem veririm, soracağınız bir soru var mı?" diye görev hakkında sorularınızı beklediğini açık bir şekilde dile getiriyor. Bu sırada yine ikinize oturmanız için yatağını işaret ediyor.
Sonunda kapının önüne gelmişti Kenchiro hemen ardından gelen Leon ile birlikte kapıyı tıklatıp açtıklarında arkası dönük takım elbise giyen birisi ile karşılaşmışlardı. Onların tersine epey bir süredir uyanık gibi görünüyordu. Odası da onlarınkine nazaran daha geniş ve lükstü. Kendisine ait bir yatak ve masası bulunuyordu. Masanın üstünde iki adet tabanca ve üst üste yığılmış kitaplar da göze çarpan diğer bir unsurdu.
İkilimiz içeriye girdiklerinde eliyle oturmalarını işaret etmişti adam hiç durumunu bozmadan. Dirseklerine kadar sıvanmış kollarında bulunan dövmeler direk olarak gözünüzü almış olmalıydı ki almayacak gibi değildi. Bileklerine kadar gelen deri eldivenler ve dövmeleriyle tezat oluştursa da epey iyi görünüşlü birisiydi. Saçının sağ tarafıysa kazınmış bir şekilde duruyordu. Sonunda size döndüğündeyse gördüğünüz yüz sizi şaşırtmış olmalıydı. Bir gözü ötekinden farklı ve kireç beyazı bir ten rengine sahip bu adamın görünüşü çoğu insan için itici gelecektir.
Albay'ın görünüşü.
Size döndükten sonra bir kaç saniye kadar ikinizi inceliyor ve hemen ardından Kenchiro'ya "Arkadaşının giyimi iyi ancak seninki oyun bahçesinden fırlamışa benziyor, kendine çeki düzen ver." diye hemen lafı oturtuyor. Masasına kalçasıyla dayanıp hemen ardından da söze "Ben Albay Crowley. Görünüşe ve disipline önem veririm, soracağınız bir soru var mı?" diye görev hakkında sorularınızı beklediğini açık bir şekilde dile getiriyor. Bu sırada yine ikinize oturmanız için yatağını işaret ediyor.
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Küçük Ölümlerin Meleği [Leon - Kenchiro]
Adaya gittikçe yaklaşıyorduk bunu denizin renginden anlamak mümkündü. Kenchiro’nun arkasından ilerliyordum, kapıya ulaştığında onu yakalamayı başarmıştım. Kapıyı tıklatıp içeri girmiştik. Arkası dönüktü bu yüzden yüzünü görmek mümkün değildi. Odası fazlasıyla geniş ve refahtı, masanın üzerinde iki tane tabanca ve üst üste yığılmış birçok kitap vardı. Çok meraklı bir olmasam da kitapları merak etmiştim.
Takım elbiseli bu adamın değişik bir tarzı vardı. Dirseklerine kadar sıvanmış kıyafeti dövmelerini görmeyi mümkün hale getiriyordu. Deri eldiven giyiyordu ve saçının sağ tarafı kazınmıştı. Ve son olarak da yüzünü görebilmiştik. İnanılmaz itici bir görünüşü vardı, kireç beyazı yüzü ve iki farklı göz rengi. Beklediğim gibi olmadığını rahatlıkla söyleyebilirdim. Sert bir görünüşten ziyade garip veya korkutucu bir görünüşü olduğunu söylemek daha doğru olurdu bence.
Kişiliğini bilmem elbette mümkün değil ancak sadece dış görünüş olarak değerlendirdiğimde pek sert biri gibi gelmemişti. Bizi birkaç saniye incelemesinin ardından Kenchiro’ya sert olabilecek sözler söylemişti. Bana söylense çok umursamazdım ancak Kenchiro’nun bu duruma vereceği tepki değişkenlik gösterebilirdi.
Birkaç saniye önce adının Crowley olduğunu öğrendiğim adama “Mavi Zümrüt adasında ki görevimiz hakkında detaylı bilgiyi ne zaman alacağız?”, diyecektim.
Takım elbiseli bu adamın değişik bir tarzı vardı. Dirseklerine kadar sıvanmış kıyafeti dövmelerini görmeyi mümkün hale getiriyordu. Deri eldiven giyiyordu ve saçının sağ tarafı kazınmıştı. Ve son olarak da yüzünü görebilmiştik. İnanılmaz itici bir görünüşü vardı, kireç beyazı yüzü ve iki farklı göz rengi. Beklediğim gibi olmadığını rahatlıkla söyleyebilirdim. Sert bir görünüşten ziyade garip veya korkutucu bir görünüşü olduğunu söylemek daha doğru olurdu bence.
Kişiliğini bilmem elbette mümkün değil ancak sadece dış görünüş olarak değerlendirdiğimde pek sert biri gibi gelmemişti. Bizi birkaç saniye incelemesinin ardından Kenchiro’ya sert olabilecek sözler söylemişti. Bana söylense çok umursamazdım ancak Kenchiro’nun bu duruma vereceği tepki değişkenlik gösterebilirdi.
Birkaç saniye önce adının Crowley olduğunu öğrendiğim adama “Mavi Zümrüt adasında ki görevimiz hakkında detaylı bilgiyi ne zaman alacağız?”, diyecektim.
Misafir- Misafir
Geri: Küçük Ölümlerin Meleği [Leon - Kenchiro]
Kenchiro, yavaş ve kararlı adımlarla ilerlemeye başlamıştı Albayın odasına. Artık neredeyse karaya varacaklardı ama Albay ile hala tek bir kelime etmemişlerdi. Artık tanışması gerektiğini hissediyordu. Çok geçmeden arkasından Leon'un geldiğini farketti. Ona yetişmek için hızlı adımlar atıyordu. Kenchiro da yavaşlamadan kendi hızında ilerledi.
Albayın odasına geldiğinde Leon ona yetişmişti. "Tık tık tık." kapıyı 3 kez çaldılar ve ses gelmeyince içeri girdiler. Odaya girdiklerinde takım elbiseli arkası dönük biri vardı. Oturmaları için olsa gerek sağ eli ile yatağı işaret etmişti. O sırada kollarındaki dövmeler ve giydiği eldiven dikkatini çekmişti Kenchiro'nun. Yatağa doğru ilerlediler ama oturmadılar, yanında dikilmeyi tercih ettiler. Albay yüzünü döndüğünde ise Kenchiro hayal kırıklığına uğraşmıştı. Hiç beklemediği birşeydi bu. Yaşlı ve kaslı birini beklerken makyaj yapmış bir Albay vardı karşısında. Yoksa bir çeşit hastalıkmıydı bu. Çünkü gözleride farklı renge sahipti. Şimdiye kadar hiç farklı renklere sahip göz görmemişti.
Dönmesinin ardından fazla geçmeden "Arkadaşının giyimi iyi ancak seninki oyun bahçesinden fırlamışa benziyor, kendine çeki düzen ver." demişti Albay. Bu sözü böyle giyinen birisinden duymak onu kızdırmamıştı. Normalde olsa çok kızardı ve haddini gösterirdi ama giyinmeyi bilmeyen birine birşey anlatmaya çalışmak onun tarzı değildi. İşi gereği cahil insanlarla çok karşılaşmıştı ve bu da onlardan birine benziyordu. Neden bu kıyafeti giydiğini anlatmak yerine deveye hendek atlatmayı tercih ederdi. Kenchiro bu söze karşı sessiz kalıp omuz silkti. Albay yanındaki masaya yaslanıp "Ben Albay Crowley. Görünüşe ve disipline önem veririm, soracağınız bir soru var mı?" diye söylerken oturmalarını rica etmişti. Kenchiro sessizce hafif sırıtarak arkasındaki yatağa oturuyor ve ayağını diğer ayağının üzerine atıp geriye yaslanıyor. "Crowley. Pardon Crowley diyebilirim değil mi?" diyip cevap beklermişçesine elini yana açıp "Şunu açıklığa kavuşturalım. Eğer sen bize karışmazsan bizde sana karışmayız. Sende Devrim Ordusu'nda olduğuna göre bunu bilmen gerekir. Pekala şimdi şu Zümrüt Adası'na neden gidiyoruz? Orada bizi neler bekliyor, ona göre hazırlıklı olmak isterim?" diyip ayağını diğer ayağının üzerine geçiriyor ve gözlerini Albayın arkasındaki cama çeviriyor.
Albayın odasına geldiğinde Leon ona yetişmişti. "Tık tık tık." kapıyı 3 kez çaldılar ve ses gelmeyince içeri girdiler. Odaya girdiklerinde takım elbiseli arkası dönük biri vardı. Oturmaları için olsa gerek sağ eli ile yatağı işaret etmişti. O sırada kollarındaki dövmeler ve giydiği eldiven dikkatini çekmişti Kenchiro'nun. Yatağa doğru ilerlediler ama oturmadılar, yanında dikilmeyi tercih ettiler. Albay yüzünü döndüğünde ise Kenchiro hayal kırıklığına uğraşmıştı. Hiç beklemediği birşeydi bu. Yaşlı ve kaslı birini beklerken makyaj yapmış bir Albay vardı karşısında. Yoksa bir çeşit hastalıkmıydı bu. Çünkü gözleride farklı renge sahipti. Şimdiye kadar hiç farklı renklere sahip göz görmemişti.
Dönmesinin ardından fazla geçmeden "Arkadaşının giyimi iyi ancak seninki oyun bahçesinden fırlamışa benziyor, kendine çeki düzen ver." demişti Albay. Bu sözü böyle giyinen birisinden duymak onu kızdırmamıştı. Normalde olsa çok kızardı ve haddini gösterirdi ama giyinmeyi bilmeyen birine birşey anlatmaya çalışmak onun tarzı değildi. İşi gereği cahil insanlarla çok karşılaşmıştı ve bu da onlardan birine benziyordu. Neden bu kıyafeti giydiğini anlatmak yerine deveye hendek atlatmayı tercih ederdi. Kenchiro bu söze karşı sessiz kalıp omuz silkti. Albay yanındaki masaya yaslanıp "Ben Albay Crowley. Görünüşe ve disipline önem veririm, soracağınız bir soru var mı?" diye söylerken oturmalarını rica etmişti. Kenchiro sessizce hafif sırıtarak arkasındaki yatağa oturuyor ve ayağını diğer ayağının üzerine atıp geriye yaslanıyor. "Crowley. Pardon Crowley diyebilirim değil mi?" diyip cevap beklermişçesine elini yana açıp "Şunu açıklığa kavuşturalım. Eğer sen bize karışmazsan bizde sana karışmayız. Sende Devrim Ordusu'nda olduğuna göre bunu bilmen gerekir. Pekala şimdi şu Zümrüt Adası'na neden gidiyoruz? Orada bizi neler bekliyor, ona göre hazırlıklı olmak isterim?" diyip ayağını diğer ayağının üzerine geçiriyor ve gözlerini Albayın arkasındaki cama çeviriyor.
Misafir- Misafir
Geri: Küçük Ölümlerin Meleği [Leon - Kenchiro]
Crowley ikinizi de dinledikten sonra Leon'a dönüp Kenchiro'yu yok saymış ve "Ada halkı uzun süre önce ilkel sayılabilecek bir kabile gibiydi ancak yirmi yıl içerisinde etraftan zümrüt camı dedikleri bir şeyler çıkarmaya başladıklarından beri yerel yönetim, yönetim olmaktan çıkmış durumda. Beklentilerin çok üzerinde gelişme kaydediyorlar, bu iyi bir şey ancak bu kadar basit bir materyalle bu denli büyümek garip." demiş ve masasından iki tane kitap almıştı rastgele.
Birisinin içini açıp Kenchiro'ya itafen kitaba göz gezdirirken "Devrim ne biliyor musun?" demiş ve eldivenlerinden birini çıkarmış, parmaklarından birinin ucunu hafiften yalayıp sayfayı çevirmişti. Bir kaç saniye sesiz kaldıktan sonra "Devrim eskiyi yıkmak değil, onu tamir edip daha iyi halini ortaya koymaktır. Peki ordu nedir? Neden devrim ordusu? Korsanlar bile kendi içerisinde hiyerarşiye sahip olduğu için değil mi? Siz ikiniz de benim gözetimimdesiniz." demiş ve Kenchiro'nun önüne gidip kitabı oldukça hızlı bir şekilde üst üste attığı ayaklarına atmıştı. O kadar baskı yapan bir vuruştu ki bu Kenchiro kendisini bir kaç tane atın altında ezilmiş gibi hissedip istemsizce ayaklarını indirmişti.
Eğilip kitabı geri eline almış ve açtığı bir sayfayı Kenchiro'nun burnun ucuna sokmuştu. "Oku" demişti ancak Kenchiro kendi hayal dünyasına bir dalış gerçekleştirmiş ve kabuslarını tekrar yaşamaya başlamıştı. Bir kaç saniye süren bir rüya gibi. Dört saniye sonra kendisine geldiğinde Crowley kitabı çekip arkasını dönmüş ve yine masaya ellerini koymuştu.
Bu sırada Leon adamın vücudundaki dövmelerin hareket ettiğini görmüştü ancak kısacık bir bakış bile midesini bulandırıp gözlerini kaçırmasına neden olmuştu. Crowley, Kenchiro'ya ne yaptığı bilinmez ancak adam kendinden emin bir şekilde "Bana Crowley diyemeyeceğin konusunda anlaştık değil mi bücür." demişti. Belki de otuzlarda gösterse de olduğundan çok daha yaşlıydı bu adam?
Out:
Kenchiro geçmişinle bağlantılı bir kabus yazmanı istemekteyim, ne olacağını sana bırakıyorum. Karakterine uygun bir şekilde onun dilini tuttursan yeter, karışmak istemedim bu konuda sana.
Birisinin içini açıp Kenchiro'ya itafen kitaba göz gezdirirken "Devrim ne biliyor musun?" demiş ve eldivenlerinden birini çıkarmış, parmaklarından birinin ucunu hafiften yalayıp sayfayı çevirmişti. Bir kaç saniye sesiz kaldıktan sonra "Devrim eskiyi yıkmak değil, onu tamir edip daha iyi halini ortaya koymaktır. Peki ordu nedir? Neden devrim ordusu? Korsanlar bile kendi içerisinde hiyerarşiye sahip olduğu için değil mi? Siz ikiniz de benim gözetimimdesiniz." demiş ve Kenchiro'nun önüne gidip kitabı oldukça hızlı bir şekilde üst üste attığı ayaklarına atmıştı. O kadar baskı yapan bir vuruştu ki bu Kenchiro kendisini bir kaç tane atın altında ezilmiş gibi hissedip istemsizce ayaklarını indirmişti.
Eğilip kitabı geri eline almış ve açtığı bir sayfayı Kenchiro'nun burnun ucuna sokmuştu. "Oku" demişti ancak Kenchiro kendi hayal dünyasına bir dalış gerçekleştirmiş ve kabuslarını tekrar yaşamaya başlamıştı. Bir kaç saniye süren bir rüya gibi. Dört saniye sonra kendisine geldiğinde Crowley kitabı çekip arkasını dönmüş ve yine masaya ellerini koymuştu.
Bu sırada Leon adamın vücudundaki dövmelerin hareket ettiğini görmüştü ancak kısacık bir bakış bile midesini bulandırıp gözlerini kaçırmasına neden olmuştu. Crowley, Kenchiro'ya ne yaptığı bilinmez ancak adam kendinden emin bir şekilde "Bana Crowley diyemeyeceğin konusunda anlaştık değil mi bücür." demişti. Belki de otuzlarda gösterse de olduğundan çok daha yaşlıydı bu adam?
Out:
Kenchiro geçmişinle bağlantılı bir kabus yazmanı istemekteyim, ne olacağını sana bırakıyorum. Karakterine uygun bir şekilde onun dilini tuttursan yeter, karışmak istemedim bu konuda sana.
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Küçük Ölümlerin Meleği [Leon - Kenchiro]
Kenchiro, Albayın arkasındaki camdan dışarıyı izlerken Albay konuşmaya başlamıştı. Neden Zümrüt Adası'na gittikleri hakkında birşeyler anlatıyordu ama gözlerini denizdeki ışıkların dansını seyretmekten alamıyordu. Güneş ile denizde birleşince çıkan o parlaklık sanki gözlerinin önünde dans ediyordu. Albay o sıralarda Devrim ile ilgili birşeyler söylemeye başlamıştı. Beyninde bi kıvılcım çaktı ve eskiden çok sevdiği minik aklına geldi. Ona hep "Minik" olarak hitap ettiği için zihninde öyle bir yer edinmişti. Suyun üzerinde sanki miniği ile dansını seyrediyordu. 2 elide belinde ve miniğin elleride omuzlarındaydı. Göz gözeydiler ve sevgi dolu bakıyorlardı. Minik omzuna yaslandı ve bir süre öyle dans etmeye devam ettiler.
Kenchiro gözlerinin önündeki serabı izlerken o sırada Albay elinde tuttuğu kitapları Kenchiro'nun ayaklarına atmıştı. Bu olay ise Kenchiro'nun tamamen dalmasına neden olmuştu. Sebebi bilinmez ama onun beynini tetiklemişti.
Kenchiro miniği ile dans ederken miniğinin kulağına yaklaşıp "Ben ölüyorum." dediğini hatırladı. Gördüğü rüya bir anda kabusa dönmüştü. Hastanede geçirdikleri zamanları, onu yatakta ağlarken gördüğü günleri ve acı çektiği günleri hatırladı. Sevdiğini yavaş yavaş kaybetmek ve onu kurtarmak için hiç birşey yapamamak... Miniğinin son sözleri hala aklındaydı. "Artık ağlamanı istemiyorum." Kenchiro bu sözü hatırladığında gerçeğe geri dönmüştü ve az önce dans ettiklerini gördüğü yerde miniğinin ona el salladığını gördü ve bir süre sonra kayboldu.
Kenchiro'nun biraz gözleri yaşarır gibi oldu ve kendisini toparlamak için gözlerini camdan alıp Albaya bakmayı tercih etti. Albay o sırada arkasını dönükken "Bana Crowley diyemeyeceğin konusunda anlaştık değil mi bücür." demişti. Şuan birşey diyecek halde değildi ve cevap vermemeyi tercih etti. Kafasını önüne eğdi ve miniğinin yanlışlıkla elinde açtığı yaraya baktı. Diğer elini götürüp yarasını okşadı ve bir iç çekti. İçinden "Özledim seni." diye seslendi miniğine. 4-5 saniye geçtikten sonra Kenchiro elini diğer elinden çekti ve ayağa kalktı. "Karaya varmamıza ne kadar kaldı, daha fazla bekleyemeyeceğim?" dedi ve Albayın dönmesini bekledi.
Out
Sevdiği kız olan Minik, Devrim Ordusu'na katıldıktan sonra tanıştığı biri. Yani babasını kaybettikten sonra gerçekleşen bir olay. Hastalık nedeniyle sevdiği kızı kaybetti ve ara ara onu görmeye devam ediyor, aklına geliyor.
Kenchiro gözlerinin önündeki serabı izlerken o sırada Albay elinde tuttuğu kitapları Kenchiro'nun ayaklarına atmıştı. Bu olay ise Kenchiro'nun tamamen dalmasına neden olmuştu. Sebebi bilinmez ama onun beynini tetiklemişti.
Kenchiro miniği ile dans ederken miniğinin kulağına yaklaşıp "Ben ölüyorum." dediğini hatırladı. Gördüğü rüya bir anda kabusa dönmüştü. Hastanede geçirdikleri zamanları, onu yatakta ağlarken gördüğü günleri ve acı çektiği günleri hatırladı. Sevdiğini yavaş yavaş kaybetmek ve onu kurtarmak için hiç birşey yapamamak... Miniğinin son sözleri hala aklındaydı. "Artık ağlamanı istemiyorum." Kenchiro bu sözü hatırladığında gerçeğe geri dönmüştü ve az önce dans ettiklerini gördüğü yerde miniğinin ona el salladığını gördü ve bir süre sonra kayboldu.
Kenchiro'nun biraz gözleri yaşarır gibi oldu ve kendisini toparlamak için gözlerini camdan alıp Albaya bakmayı tercih etti. Albay o sırada arkasını dönükken "Bana Crowley diyemeyeceğin konusunda anlaştık değil mi bücür." demişti. Şuan birşey diyecek halde değildi ve cevap vermemeyi tercih etti. Kafasını önüne eğdi ve miniğinin yanlışlıkla elinde açtığı yaraya baktı. Diğer elini götürüp yarasını okşadı ve bir iç çekti. İçinden "Özledim seni." diye seslendi miniğine. 4-5 saniye geçtikten sonra Kenchiro elini diğer elinden çekti ve ayağa kalktı. "Karaya varmamıza ne kadar kaldı, daha fazla bekleyemeyeceğim?" dedi ve Albayın dönmesini bekledi.
Out
Sevdiği kız olan Minik, Devrim Ordusu'na katıldıktan sonra tanıştığı biri. Yani babasını kaybettikten sonra gerçekleşen bir olay. Hastalık nedeniyle sevdiği kızı kaybetti ve ara ara onu görmeye devam ediyor, aklına geliyor.
Misafir- Misafir
Geri: Küçük Ölümlerin Meleği [Leon - Kenchiro]
Arkadaşımın tepkisini bekliyordum önce yatağa oturmuş ve bacak bacak üstüne atmıştı. Bu yaptıklarını pek hoş gördüğümü söyleyemeyecektim. Elbette daima partnerimin arkasında duracaktım ancak bu her yaptığı davranışı onaylamam gerektiği anlamına gelmiyordu. Sonrasında söylediği sözler ise düşüncelerimi biraz daha desteklemişti öncelikle Crowley diye seslenmesi baştan hataydı. Ona saygı duymak zorunda değildi ancak yine de hitap ederken Albay Crowley veya sadece Albay diyerek seslenebilirdi. Böylesi daha doğru gibi geliyordu…
Albay Kenchiro’nun konuşmalarını şimdilik yok sayarak soruma cevap vermişti. Spesifik bir hedef veya amaç yoktu görevde. Daha çok orada ulaşacağımız bilgilere göre şekillenecekti görev. Zümrüt camı değerli bir şey olabilirdi ancak sadece bir materyalle büyümeleri garipti ayrıca ilkellikten yani eksilerden başlamış olmaları da beni fazlasıyla kuşkulandırıyordu.
Bu sırada masadan aldığı rastgele iki kitap almış ve Kenchiro’ya doğru konuşmaya başlamıştı. Partnerimin yaptığı bir hataydı ve Albay Crowley’in disipline önem verdiğini açık bir şekilde dile getirmesinden sonra bu davranışları yapması onun için kötü sonuçlanabilirdi.
Kenchiro’nun ayaklarını attığı kitap, Kenchiro’nun ayaklarını indirmesine sebep olmuştu. Ve ardından kitabı fazlasıyla yakınlaştırarak okumasını söylemişti. Ancak Kenchiro pek okuyor gibi durmuyordu. Kısa bir süre sonra Crowley’in dövmelerinin hareket ettiğini görmüştüm. Şeytan meyvesi olma olasılığı yüksekti.
Ardından Kenchiro sorusunu sormuştu. Merak etmiyordum cehennemde geçirdiğim 3 aydan sonra yeterince sabırlı olduğumu düşünüyordum. Yine de saygısızlık yapmak istemediğimden ötürü cevabı vermesini bekleyecektim. Herhangi bir şey eklemezse odadan çıkacaktım. Ve denizi seyretmeye başlayacaktım.
Albay Kenchiro’nun konuşmalarını şimdilik yok sayarak soruma cevap vermişti. Spesifik bir hedef veya amaç yoktu görevde. Daha çok orada ulaşacağımız bilgilere göre şekillenecekti görev. Zümrüt camı değerli bir şey olabilirdi ancak sadece bir materyalle büyümeleri garipti ayrıca ilkellikten yani eksilerden başlamış olmaları da beni fazlasıyla kuşkulandırıyordu.
Bu sırada masadan aldığı rastgele iki kitap almış ve Kenchiro’ya doğru konuşmaya başlamıştı. Partnerimin yaptığı bir hataydı ve Albay Crowley’in disipline önem verdiğini açık bir şekilde dile getirmesinden sonra bu davranışları yapması onun için kötü sonuçlanabilirdi.
Kenchiro’nun ayaklarını attığı kitap, Kenchiro’nun ayaklarını indirmesine sebep olmuştu. Ve ardından kitabı fazlasıyla yakınlaştırarak okumasını söylemişti. Ancak Kenchiro pek okuyor gibi durmuyordu. Kısa bir süre sonra Crowley’in dövmelerinin hareket ettiğini görmüştüm. Şeytan meyvesi olma olasılığı yüksekti.
Ardından Kenchiro sorusunu sormuştu. Merak etmiyordum cehennemde geçirdiğim 3 aydan sonra yeterince sabırlı olduğumu düşünüyordum. Yine de saygısızlık yapmak istemediğimden ötürü cevabı vermesini bekleyecektim. Herhangi bir şey eklemezse odadan çıkacaktım. Ve denizi seyretmeye başlayacaktım.
Misafir- Misafir
Geri: Küçük Ölümlerin Meleği [Leon - Kenchiro]
Kenchiro'nun sorusuna karşılık olarak Crowley elindeki kitaba bir süre daha baktıktan sonar "Batojutsu nedir bilir misin?" demiş ve kitabı kapatıp "Son ana kadar bekleyip, o an gelince tüm duygularınla kılıcını çekip rakibini ortadan ikiye kesmeye çalışmaktır. Sabırla bekle, çok uzak değiliz." demişti ve konuşamnızın sonlandığını hadi gidin diye ellerini sallayışından anlamıştınız. Biraz kaba olsa da yaptığı hareketin başka bir tarifi yoktu.
İkiniz peş peşe odadan çıktıktan sonra güverteye doğru yol alıyorsunuz. Bir kat yukarıdaki güvertede sizin dışınızdaki yolcularda bulunmakta. Bazılarının güvertede gecelediğini görebiliyorsunuz, muhtemelen yeni iş fırsatları için başka adadan gelen mültecilerdir.
İkiniz peş peşe odadan çıktıktan sonra güverteye doğru yol alıyorsunuz. Bir kat yukarıdaki güvertede sizin dışınızdaki yolcularda bulunmakta. Bazılarının güvertede gecelediğini görebiliyorsunuz, muhtemelen yeni iş fırsatları için başka adadan gelen mültecilerdir.
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
1 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
1 sayfadaki 2 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz