[Lowe Gun Korsanları] Şafak Vakti
2 posters
2 sayfadaki 2 sayfası
2 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
Geri: [Lowe Gun Korsanları] Şafak Vakti
Kaptanın odasına rom, cannoli ve ekmeği bırakmıştı Ferrero biraz önce. Odanın boş olduğunu görünce kaptanın gelince yemeğini alacağını düşünerek odadan çıkmıştı ve tayfaya mutfağa gidip yemeklerini alabileceklerini söylemişti. O günlük de kahvaltı aradan çıkmıştı böylece. Artık Ferrero odasına gidip yarım kalmış uykusuna devam edebilecekti. Bunu kaptanın odasından çıkarken düşünüyordu. Tam anlamıyla seslenerek kapıdan dışarı adımını atarken aklından geçen şeydi bu. Uykusuna devam edecekti. Ardından karaya çıktıklarında uyandırılacaktı ve böylece günlük uyku süresini tamamlayacaktı Ferrero. Gerçi günlük uyku süresi pek yoktu bu kızın. Ne kadar uyursa o kadar iyiydi. Yine de 8 saati geçebilmek için özen gösterirdi genelde. Ancak bu sefer öyle olmayacak gibiydi odadan adım attığı gibi karşısında beliren kokuşmuş garip şey yüzünden.
Bir anda neredeyse burunları temas edecek bir şekilde önünde belirmişti bay Burger. Ceset kokusu Ferrero'nun burnunu katledip, ona son nefesini verdirirken görüntüsü daha da itici geliyordu genç kıza. İticiden ziyade ürkütücü, korkutucu. Tayfada en az tanıdığı adam buydu herhalde. Herkesle iyiden ufaktan bir samimiyeti vardı artık ama bu adamla olduğu söylenemezdi pek. Aç olduğunu söylüyordu bay Burger. Daha şimdi demişti acıkan yemeğini alabilir diye Ferrero ama dinleyen kim tabi. ''Eeeek !'' böyle bir ürkme efektiyle havaya sıçramıştı bay Burger önünde belirince Ferrero. ''Neden ? Neden bu adam ? Blonde kardeşlerden biri olsaydı çok şirin bir an olabilirdi bu neden bu adam ?!'' diye isyan ediyordu içinden Ferrero. Yutkundu ve bay Burger'a baktı. ''Şey...eeh...aslında kahvaltının mutfakta olduğunu söylemiştim bay Burger. Gelirseniz bir tabak veririm size de.'' ardından arkasına bakmadan hızlı adımlarla mutfağa yürüyecekti.
Bir anda neredeyse burunları temas edecek bir şekilde önünde belirmişti bay Burger. Ceset kokusu Ferrero'nun burnunu katledip, ona son nefesini verdirirken görüntüsü daha da itici geliyordu genç kıza. İticiden ziyade ürkütücü, korkutucu. Tayfada en az tanıdığı adam buydu herhalde. Herkesle iyiden ufaktan bir samimiyeti vardı artık ama bu adamla olduğu söylenemezdi pek. Aç olduğunu söylüyordu bay Burger. Daha şimdi demişti acıkan yemeğini alabilir diye Ferrero ama dinleyen kim tabi. ''Eeeek !'' böyle bir ürkme efektiyle havaya sıçramıştı bay Burger önünde belirince Ferrero. ''Neden ? Neden bu adam ? Blonde kardeşlerden biri olsaydı çok şirin bir an olabilirdi bu neden bu adam ?!'' diye isyan ediyordu içinden Ferrero. Yutkundu ve bay Burger'a baktı. ''Şey...eeh...aslında kahvaltının mutfakta olduğunu söylemiştim bay Burger. Gelirseniz bir tabak veririm size de.'' ardından arkasına bakmadan hızlı adımlarla mutfağa yürüyecekti.
Misafir- Misafir
Geri: [Lowe Gun Korsanları] Şafak Vakti
Yardımcı kaptanım olarak gösterdiğim çocuk kendinden bekleneni yapmış ve görünmeyeni benim için aydınlatmıştı. Rotacımıza gelen bilgilerin sonunda dünyadaki sözde birliğe bağlı olmamaları iyi yanıydı bizim için, ancak bu iyi sayılır mı bilinmez. Bir ada bağımsız şekilde kendini koruyabiliyorsa deniz gücü yüksek olmasa bile kara savunmalarının ve silah güçlerinin yerinde olduğu aynı zamanda da dirliğin sağlandığı anlamına gelmektedir. Rotacımız da düşüncelerimi sözleriyle onaylamıştı sözlerinin sonunda.
Sis dağılmaya başlarkense benim için güzel bir haber gelmişti, adanın altın madenlerinin kapatıldığını söylemişti Hobbs. Bu güzel bir haberdi ve adanın zengin olduğu gerçeği de vardı bunun yanında. Bu sırada demir kokusu burnuma tecavüz etmeye başlamıştı dönüp baktığımda beklediğim gibi kan görmüştüm. Pek tabi bu doktorumuzun yanına giden kardeşlerin üstüne bulanmış olan muhtemel cesetlerden alınmış kandı. Bana aynı şekilde koyu kırmızı renkte bir kağıt getirdikten sonra bay Burger'in isteklerinin listesi olduğunu söylemişti. Güzel, ancak kudurmuş bir yaratığı tutmak zor bir şeydir.
Nefesimi temizledikten sonra Blonde kardeşlere dönüp "Sinirlenmeyin çocuklar, o sadece kana aşık. Size hediye verdiğini düşünüyor muhtemelen, ama istediğinizi yeyip için güzelce temizlenin. Sonra yardımcı kaptanınızla birlikte adayı gezebilirsiniz." diyecktim. Hemen ardından Hobbs'a dönüp "Bay Hobbs adanın detaylı haritasını çıkartmanızı ve ya satın almanızı istiyorum. Fazla vaktimiz yok, değerli şeylere birden fazla insan göz diker. Bunu lehimize çevirelim." dedikten sonra Dante'ye dönüp "Evlat, bir adayı yok etmenin birden fazla yolu vardır. Kötü bakışlı insanları takip edip adanın madenlerinin kapanmasından şikayetçi olanları bulman gerekli. Güce karşı duran birileri her zaman olacaktır, onların nerede olduğunu bul ancak fazlasını yapmak için beklemen gerekli." dedikten sonra Hobbs'a dönüp "Paranın alabileceği en güzel kadınları bulmamız lazım yaşlı dostum. Yaşlı kuşların da bazen şakıması gereklidir hahahaa!" deyip sonunda Rom'umu içebilecektim.
Sis dağılmaya başlarkense benim için güzel bir haber gelmişti, adanın altın madenlerinin kapatıldığını söylemişti Hobbs. Bu güzel bir haberdi ve adanın zengin olduğu gerçeği de vardı bunun yanında. Bu sırada demir kokusu burnuma tecavüz etmeye başlamıştı dönüp baktığımda beklediğim gibi kan görmüştüm. Pek tabi bu doktorumuzun yanına giden kardeşlerin üstüne bulanmış olan muhtemel cesetlerden alınmış kandı. Bana aynı şekilde koyu kırmızı renkte bir kağıt getirdikten sonra bay Burger'in isteklerinin listesi olduğunu söylemişti. Güzel, ancak kudurmuş bir yaratığı tutmak zor bir şeydir.
Nefesimi temizledikten sonra Blonde kardeşlere dönüp "Sinirlenmeyin çocuklar, o sadece kana aşık. Size hediye verdiğini düşünüyor muhtemelen, ama istediğinizi yeyip için güzelce temizlenin. Sonra yardımcı kaptanınızla birlikte adayı gezebilirsiniz." diyecktim. Hemen ardından Hobbs'a dönüp "Bay Hobbs adanın detaylı haritasını çıkartmanızı ve ya satın almanızı istiyorum. Fazla vaktimiz yok, değerli şeylere birden fazla insan göz diker. Bunu lehimize çevirelim." dedikten sonra Dante'ye dönüp "Evlat, bir adayı yok etmenin birden fazla yolu vardır. Kötü bakışlı insanları takip edip adanın madenlerinin kapanmasından şikayetçi olanları bulman gerekli. Güce karşı duran birileri her zaman olacaktır, onların nerede olduğunu bul ancak fazlasını yapmak için beklemen gerekli." dedikten sonra Hobbs'a dönüp "Paranın alabileceği en güzel kadınları bulmamız lazım yaşlı dostum. Yaşlı kuşların da bazen şakıması gereklidir hahahaa!" deyip sonunda Rom'umu içebilecektim.
Misafir- Misafir
Geri: [Lowe Gun Korsanları] Şafak Vakti
Ferro: Bay Burger söylediklerinden sonra bir süre sessizliğini koruyor ve bir heykel edasıyla gözlerinin içine bakıp, sadece seni izliyor. Arada sırada çıkardığı tuhaf sesler dışında pek bir numarası yok gibi, sen mutfağa doğru arkana bakmadan hızlı hızlı yürümeye başladığında oda senin peşinden mutfağa doğru yürümeye başlıyor. Arkana bakmasanda, kan kokusundan ve arkandan gelen adımlama seslerinden seni takip ettiğini anlamakta pekte zorlanmıyorsun; ama kötü bir niyeti yok gibi de, sadece açıkmış. Mutfağa vardığında ise Alba kardeşlerin orada olduğunu görüyorsun. Bir kaç dakika sonra ise Hoobs geliyor. Mutfakta an itibari ile Burger, Hobbs ve Alba kardeşler var. Burger'ın ara sıra sana dik dik baktığını görüyorsun, bunun dışında kayda değer bir şey yok.
Diabolo: Yanına bir miktar yiyecekle birlikte Blonde kardeşleri alıyor ve kaptanın son sözlerinin ardından adaya keşif için gemiyi terk ediyorsunuz. Üç kişi bir kayığa binmiş durumdasınız ve hafif seyrek bir dalganın eşliğinde, pekte zorlanmadan şelaleye doğru yaklaşıyorsunuz. Hoş, şelaleye yaklaştıkça kayık biraz daha sallanıyor ve kayık salladıkça sizde biraz daha tereddüte düşüyorsunuz; ama sakin olun, bir şey olmuyor. Yer yer düşecek gibi olsanızda, şelalenin altından bir anda hızlıca geçiyor ve bir akıntının eşliğinde hızlıca genişçe bir mağarada ilerliyorsunuz. Etrafınızdaki duvarlar ışıklandırılmış, belli desenler ile süslenmiş. Bir süre sonra karşıya baktığınızda bir ışık görüyorsunuz ve çok geçmeden yuvarlak, genişçe bir alandan küçük kayığınız uçuyor. Evet, gökyüzüne uçuyorsunuz. Ama korkmayın aşağısı genişçe bir göl ve sizde o göle düşüyorsunuz. Etrafınıza baktığınızda uçtuğunuz yerden aşağıya doğru akan küçük bir şelale görüyorsunuz, başka bir şelale daha. Karşınıza baktığınızda ise sağı ve solu ormanlarla kaplı, yukarıya doğru patika şeklinde ilerleyen bir yerleşim alanı karşılıyor sizi. Bu patikaya evler, dükkanlar yapılmış. Patikanın sonlarında ise kaleler dikkatinizi çekiyor. Karşınızda ise onlarca gemiye ev sahipliği yapan tahtadan bir liman var. Limana doğru yüzmek zorundasınız, üzgünüm. Çevredeki insanlar size her gün olan bir olaymış gibi kahkaha atarak yaklaşıyor. Limana çıkarsanız, oldukça fazla sebze-meyve tezgahlarının olduğunu, birazda araya serpiştirilmiş balıkçı tezgahlarını göreceksiniz.
Edward: Hobbs söylediklerini onaylıyor ve: "Öyleyse çabucak şu adanın etrafında bir tur atalım ve Diabolo ile Blonde kardeşlerden gelecek bilgiyi bekleyelim." diyor mutlu ve hâlâ onu ilk defa geneleve götürdüğünde taşıdığı heyecan kıpırtısı ile. Daha sonra odana yöneliyor ve aşçı Ferro tarafından sana bırakılan tabağı ve rom'u görüyorsun. Ve içiyorsun. Şimdilik, kayda değer başka bir şey yok.
Diabolo: Yanına bir miktar yiyecekle birlikte Blonde kardeşleri alıyor ve kaptanın son sözlerinin ardından adaya keşif için gemiyi terk ediyorsunuz. Üç kişi bir kayığa binmiş durumdasınız ve hafif seyrek bir dalganın eşliğinde, pekte zorlanmadan şelaleye doğru yaklaşıyorsunuz. Hoş, şelaleye yaklaştıkça kayık biraz daha sallanıyor ve kayık salladıkça sizde biraz daha tereddüte düşüyorsunuz; ama sakin olun, bir şey olmuyor. Yer yer düşecek gibi olsanızda, şelalenin altından bir anda hızlıca geçiyor ve bir akıntının eşliğinde hızlıca genişçe bir mağarada ilerliyorsunuz. Etrafınızdaki duvarlar ışıklandırılmış, belli desenler ile süslenmiş. Bir süre sonra karşıya baktığınızda bir ışık görüyorsunuz ve çok geçmeden yuvarlak, genişçe bir alandan küçük kayığınız uçuyor. Evet, gökyüzüne uçuyorsunuz. Ama korkmayın aşağısı genişçe bir göl ve sizde o göle düşüyorsunuz. Etrafınıza baktığınızda uçtuğunuz yerden aşağıya doğru akan küçük bir şelale görüyorsunuz, başka bir şelale daha. Karşınıza baktığınızda ise sağı ve solu ormanlarla kaplı, yukarıya doğru patika şeklinde ilerleyen bir yerleşim alanı karşılıyor sizi. Bu patikaya evler, dükkanlar yapılmış. Patikanın sonlarında ise kaleler dikkatinizi çekiyor. Karşınızda ise onlarca gemiye ev sahipliği yapan tahtadan bir liman var. Limana doğru yüzmek zorundasınız, üzgünüm. Çevredeki insanlar size her gün olan bir olaymış gibi kahkaha atarak yaklaşıyor. Limana çıkarsanız, oldukça fazla sebze-meyve tezgahlarının olduğunu, birazda araya serpiştirilmiş balıkçı tezgahlarını göreceksiniz.
Edward: Hobbs söylediklerini onaylıyor ve: "Öyleyse çabucak şu adanın etrafında bir tur atalım ve Diabolo ile Blonde kardeşlerden gelecek bilgiyi bekleyelim." diyor mutlu ve hâlâ onu ilk defa geneleve götürdüğünde taşıdığı heyecan kıpırtısı ile. Daha sonra odana yöneliyor ve aşçı Ferro tarafından sana bırakılan tabağı ve rom'u görüyorsun. Ve içiyorsun. Şimdilik, kayda değer başka bir şey yok.
- Spoiler:
Out: İlk olarak gecikme için özür dilerim. Bazı ailevi ve özel sebeplerden ötürü, kafam çok yoğundu. Aslında biraz daha erken gelecekti turunuz ama ülkedeki patlak veren olaylardan bugüne kısmet oldu anca
Out 2: İkinci olarak bir pasiflik süresi belirlemenizi ve bana bildirmenizi istiyorum. Bu pasiflik süresini bana bildirmeden her aştığınızda pasiflik yiyeceksiniz; bir süre sonra rp-in, yetmezse genel olarak karakterinizi büyük çapta etkileyecek cezalar alacaksınız.
Out 3: Hamlelerinizi çok geniş çaplı yapmayın lütfen, aceleci davranmanın bir yararı olmaz sizlere, sadece zararı olur. O tur içerisinde hamlelerinizi yazmanız kafi, ötesi inanın aşırı kötü oluyor. Birde birbirinizle iletişim halinde rp yazarsanız sevinirim, kopukluklar vardı mesela bu tur. Kendimce biraz toparladım, olduğu kadar artık.
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
Geri: [Lowe Gun Korsanları] Şafak Vakti
Tüm olaylar çözüldüğü için artık yapacak bir şey yoktu, zamana bağlıydı ilerleyişimiz. Bilinmez bir adaya demir atmak gibi bir isteğim yok. Bir şeyi istiyorsan öncelikle dört maddeyi elinde tutmak lazım. Bunlardan birisi ne istediğini bilmek pek tabi, benim gibi yaşlı adamlar pek çok hata ile buraya gelmiştir. Bu hatalar genelde ne istediğini bilememekle olur, mesela bir kadının bacaklarının arasına girmek. Bunu istediğini sanabilirsin ama aslında kulağına eğilip onu istediğini söylediğin zaman damarlarında akan kanın sıcaklığının artığını hissetmek istiyorsundur bir noktada. Bu yüzden yanlış adımlar atmak çok normal. Adayı mı istiyorum yoksa altın madenlerini mi, düşünmek lazım.
İkinci olarak gereklilik gelir. Güzel bir dil, para ve sana eşlik edenler yoksa barda oturmuş içkisini içen kırmızı siyah fırfırlı etekleri olan hanım asla seni yatağına almaz. Etrafında yeterince güç varsa insanların dikkatini çekebilirsin ve inandırabilirsen onu becerirsin. Pek tabi ısmarlayacağın içki için de para lazım, kuru boğaz ile ne hırsızlık ne de katliam olur. Sevişme ise, eh işte ama pek eğlenceli olmaz.
Üçüncü madde zamanı belirlemektir. Kadına kafası normalken yaklaşmak mantıklı değildir, nikahıma almak istemiyorum neticede. Güzel ya da kötü nasıl olursa olsun bir çeşit hata olarak aklında yer edinsem yeter. Belki başıma kafa ödülü koyup onu kirlettiğim için peşimden bile koşar. Bu yüzden ne sarhoşken ne de ayıkken, tan ağarırken ve toprak sulanmaya ihtiyaç duyduğunda kızılcıkları göstermek lazım onlara.
Son olarakta birliktir, kadının etrafını düzgün boşaltacak insanlar lazım etrafında. Amacın için ilerlerken etraftan karışan istemezsin bu nedenle iyice etrafa bakarsın. Sen gelmeden önce yanında oturan var mıydı, başka bir kadın ve ya adam. Sonrasında yanındakileri öyle bir yollarsın ki tecavüz etsen bile ruhları duymaz. İletişimi keser etrafın gözlerinden sakınırsın. Yalnızken kadınlar daha savunmasızdır, bazen de hırçın.
Kamaramda yemek yemeyi pek sevmediğim için tabağımı alıp mutfağa gidecek ve içkimi içerken herkesin görebileceği bir yer çıkıp nefesimi temizledikten sonra "Sevgili tayfam. Biz burada bir ailenin adımlarını atıyoruz, bilmenizi isterim ki ben dindar bir insanım. Her zaman kutsal kitabımı okur, kutsal suyumu içerim." deyip romumu gösterek kafama dikecektim bir miktar. Ardından da "Kadınlara saygı göstermesini de bilirim." deyip kalçamı ileri geri oynattıktan sonra sert bir ses tonu ile "Rotacımızın da bildiği gibi pazar günleri bizim için önemlidir. Yetimler ancak pazar günleri güzel yemek yiyebilir kilisede. Bu yüzden pazar akşamı kafanız yerinde olmasa bile bedenleriniz burada olacak. Onun dışında adada hiç kimse taşkınlık çıkarmayacak bak Burger. İstediğiniz her türlü malzemenin listesini almış bulunuyorum. Bunun için en azından beş gün sabretmenizi ve tekrar bir isteğiniz olursa direk bana gelmenizi istiyorum. Bunun dışında bayan Ferrero, pazar günü için ziyafet sofrası hazırlamanızı istiyorum, pazartesi şafağı önemli bir gün olacak gibi görünüyor. Tayfanın kalanı da adadaki keşfimizden sonra benim eşliğimde kadınlara saygısını sunmaya gelebilirler pek tabi." diyecektim ve sonrasında içkimi kaldırıp "Kan ve özgürlüğe!" diye bağırıp yemeğimin son lokmalarının ardından kamarama çekilecektim.
İkinci olarak gereklilik gelir. Güzel bir dil, para ve sana eşlik edenler yoksa barda oturmuş içkisini içen kırmızı siyah fırfırlı etekleri olan hanım asla seni yatağına almaz. Etrafında yeterince güç varsa insanların dikkatini çekebilirsin ve inandırabilirsen onu becerirsin. Pek tabi ısmarlayacağın içki için de para lazım, kuru boğaz ile ne hırsızlık ne de katliam olur. Sevişme ise, eh işte ama pek eğlenceli olmaz.
Üçüncü madde zamanı belirlemektir. Kadına kafası normalken yaklaşmak mantıklı değildir, nikahıma almak istemiyorum neticede. Güzel ya da kötü nasıl olursa olsun bir çeşit hata olarak aklında yer edinsem yeter. Belki başıma kafa ödülü koyup onu kirlettiğim için peşimden bile koşar. Bu yüzden ne sarhoşken ne de ayıkken, tan ağarırken ve toprak sulanmaya ihtiyaç duyduğunda kızılcıkları göstermek lazım onlara.
Son olarakta birliktir, kadının etrafını düzgün boşaltacak insanlar lazım etrafında. Amacın için ilerlerken etraftan karışan istemezsin bu nedenle iyice etrafa bakarsın. Sen gelmeden önce yanında oturan var mıydı, başka bir kadın ve ya adam. Sonrasında yanındakileri öyle bir yollarsın ki tecavüz etsen bile ruhları duymaz. İletişimi keser etrafın gözlerinden sakınırsın. Yalnızken kadınlar daha savunmasızdır, bazen de hırçın.
Kamaramda yemek yemeyi pek sevmediğim için tabağımı alıp mutfağa gidecek ve içkimi içerken herkesin görebileceği bir yer çıkıp nefesimi temizledikten sonra "Sevgili tayfam. Biz burada bir ailenin adımlarını atıyoruz, bilmenizi isterim ki ben dindar bir insanım. Her zaman kutsal kitabımı okur, kutsal suyumu içerim." deyip romumu gösterek kafama dikecektim bir miktar. Ardından da "Kadınlara saygı göstermesini de bilirim." deyip kalçamı ileri geri oynattıktan sonra sert bir ses tonu ile "Rotacımızın da bildiği gibi pazar günleri bizim için önemlidir. Yetimler ancak pazar günleri güzel yemek yiyebilir kilisede. Bu yüzden pazar akşamı kafanız yerinde olmasa bile bedenleriniz burada olacak. Onun dışında adada hiç kimse taşkınlık çıkarmayacak bak Burger. İstediğiniz her türlü malzemenin listesini almış bulunuyorum. Bunun için en azından beş gün sabretmenizi ve tekrar bir isteğiniz olursa direk bana gelmenizi istiyorum. Bunun dışında bayan Ferrero, pazar günü için ziyafet sofrası hazırlamanızı istiyorum, pazartesi şafağı önemli bir gün olacak gibi görünüyor. Tayfanın kalanı da adadaki keşfimizden sonra benim eşliğimde kadınlara saygısını sunmaya gelebilirler pek tabi." diyecektim ve sonrasında içkimi kaldırıp "Kan ve özgürlüğe!" diye bağırıp yemeğimin son lokmalarının ardından kamarama çekilecektim.
Misafir- Misafir
Geri: [Lowe Gun Korsanları] Şafak Vakti
İnsanlar yaptıklarını yapmak istedikleri için mi yaparlar? Yoksa yapacakları için mi yapmakisterler? Kader nasıl işler? Tanrı beynimize sinyaller mi yollar? Yoksa daha doğmadan önce programlanmış sistemler miyiz? Bu Dünya'yı dev bir sanal ortam yapmaz mıydı? Tüm sistemlerin birleşimiyle oluşmuş, sanal yüzler ve yanılsamalar. İnanışlar ve bağlanışlar. Aşklar, sevgiler, savaşlar. Ölmeler ve öldürmeler. Uğruna sürünmeler. Açlıktan ağlamalar. Bunlar hepsi bu sistemi kuran kişinin, kendi kendini eğlendirmesi için olmaz mıydı o zaman? Tanrı kendini tatmin ederken yiten umutların hesabını kim soracak? Ben buna mı programlandım, bunu mu seçiyorum? Bilmiyorum. Tanrı'yı yenemeyeceğimi biliyorum. O zaman bu Dünya'da ki sistemleri bozacağım ve Tanrı'nın keyfini kaçıracağım. En azından bu kadarını yapabilirim.
Devasa akıntıya doğru ilerlerken gökyüzüne baktım. Heykelleri daha yakından incelemek istiyordum ama şu an kaptanıma faydalı olmak için adayı incelemem lazım. O yüzden akıntıya takılmış kayıkta, güneş ışınlarının karanlığı görmeyi imkansız kıldığı yarıktan içeri doğru baktım. Nasıl olsa birazdan orada olacaktım ama bir şeyleri fark etmeyi seviyordum. Kayık sallanışını arttırırken, kayıkta nefesler tutulmuştu, ama sorunsuz bir şekilde, kaygan bir vajinayı andıran dev yarıktan geçip, etrafıma bakındım. Patikayı, yapıları, ormanı ve kaleleri inceledim. Motiflere dikkatlice baktım. Her yere bakmak için tüm odağımı gözlerime verdim. Hiç bir şey kaçırmamalıydım. Biraz ilerledikten sonra havada süzülmeye başladığımızı düşündüğüm bir kaç saliseden sonra göle düşmüş etrafımızdakileri eğlendirmiştik, görüldüğü üzere. Tahta limana doğru yüzmemiz gerektiğine karar kılıp suya atladım. Tahta limana varınca maskemi indirip en büyük gülümsememi takınarak "Oldukça eğlenceli bir hoşgeldin şakası hazırlamışsınız. Orada bir an öleceğimi sandım." diyecektim tüm inandırıcılığımla. Sonrasında beni dinleyen halka eğilerek selam verecek ve "Selamlar. Ben Dante. Adanıza bilerek gelmedim. Grand Line'ın çılgın rotası beni getirdi. Ben ve iki kardeşim bir süre adanızda kalmaktan onur duyarız. Sizin için sakıncası varsa hemen döneriz, ama en azından erzak almamız için markete gitmemize izin verin lütfen." diyecektim. Eğer gelen tepkiler olumlu ise "Ahh, insanlarla muhabbet etmeyeli ne kadar zaman oldu. Vahşi denizde kimsemiz yoktu. Buralarda konuşmayı ve dinlemeyi seven insanları nerede bulabilirim." diyecektim. Direk bar demek istemiyordum. Bazı adalar bu gibi terimlere düşmancıl yaklaşıyordu. Eğer böyle bir yere gidebilirsem İki kardeşi adayı dolaşmaları için gönderecek, bu mekana gidip insanlarla konuşacaktım...
Devasa akıntıya doğru ilerlerken gökyüzüne baktım. Heykelleri daha yakından incelemek istiyordum ama şu an kaptanıma faydalı olmak için adayı incelemem lazım. O yüzden akıntıya takılmış kayıkta, güneş ışınlarının karanlığı görmeyi imkansız kıldığı yarıktan içeri doğru baktım. Nasıl olsa birazdan orada olacaktım ama bir şeyleri fark etmeyi seviyordum. Kayık sallanışını arttırırken, kayıkta nefesler tutulmuştu, ama sorunsuz bir şekilde, kaygan bir vajinayı andıran dev yarıktan geçip, etrafıma bakındım. Patikayı, yapıları, ormanı ve kaleleri inceledim. Motiflere dikkatlice baktım. Her yere bakmak için tüm odağımı gözlerime verdim. Hiç bir şey kaçırmamalıydım. Biraz ilerledikten sonra havada süzülmeye başladığımızı düşündüğüm bir kaç saliseden sonra göle düşmüş etrafımızdakileri eğlendirmiştik, görüldüğü üzere. Tahta limana doğru yüzmemiz gerektiğine karar kılıp suya atladım. Tahta limana varınca maskemi indirip en büyük gülümsememi takınarak "Oldukça eğlenceli bir hoşgeldin şakası hazırlamışsınız. Orada bir an öleceğimi sandım." diyecektim tüm inandırıcılığımla. Sonrasında beni dinleyen halka eğilerek selam verecek ve "Selamlar. Ben Dante. Adanıza bilerek gelmedim. Grand Line'ın çılgın rotası beni getirdi. Ben ve iki kardeşim bir süre adanızda kalmaktan onur duyarız. Sizin için sakıncası varsa hemen döneriz, ama en azından erzak almamız için markete gitmemize izin verin lütfen." diyecektim. Eğer gelen tepkiler olumlu ise "Ahh, insanlarla muhabbet etmeyeli ne kadar zaman oldu. Vahşi denizde kimsemiz yoktu. Buralarda konuşmayı ve dinlemeyi seven insanları nerede bulabilirim." diyecektim. Direk bar demek istemiyordum. Bazı adalar bu gibi terimlere düşmancıl yaklaşıyordu. Eğer böyle bir yere gidebilirsem İki kardeşi adayı dolaşmaları için gönderecek, bu mekana gidip insanlarla konuşacaktım...
Oculus Autem Diabolo- Mesaj Sayısı : 8
Kayıt tarihi : 19/06/16
2 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
Similar topics
» Edward Lowe
» Geride Bırakma Vakti[Mitsuki]
» Hep Yek korsanları
» Kan Korsanları[Grand Line]
» Cingöz Korsanları [North Blue]
» Geride Bırakma Vakti[Mitsuki]
» Hep Yek korsanları
» Kan Korsanları[Grand Line]
» Cingöz Korsanları [North Blue]
2 sayfadaki 2 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz