[Evren görevi] Kızıl deniz
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
[Evren görevi] Kızıl deniz
Merhabalar dostlarım, beni görmek sizi pek tabi şaşırtmıştır ancak bu sefer denizci Zac'ın hikayesini anlatacak kişi benim. Hiç şüpheniz olmasın ki sizi her anlamda doyuracak bir hikaye sunacağız sizlere. İzninizle lafı fazla uzatmadan kahramanımıza ve çevresine göz atalım.
Zac'ın Grand Line'a girişi biraz diğer denizcilere nazaran farklı gerçekleşmişti belki hatırlarsınız, ah hemen kısa bir özet geçeyim. Farklı bir mürettebata atanmak normal bir şey ancak Zac'in atandığı mürettebat daha çok yeni bir albay olan Harrison Jones'un yanına çıkmıştı. Son teknoloji ve gözleri dolduran bir gemi ile yola çıkmıştı mürettebat. Emirlerinin altında yaklaşık olarak elli kişi bulunmaktaydı. Bu elli kişi er ve erbaş seviyesindeki denizciler pek tabi. Bunun dışında demirbaş sayılabilecek rotacı, doktor ve marangozları da bulunmaktaydı.
Pek tabi toplardan sorumlu olan güverte subayları da komuta kademesindeki ikinci kişi olan Zac'e bağlıydı. Bu şekilde görününce göze her şey güzel gelse de zengin bir ailenin çocuğu olan Albay Harrison'un maalesef ki gemi idaresinden pek anladığı söylenemez. Henüz donanmaya girmiş olmasının üçüncü ayında bu kadar yüksek bir mevkiye gelmiş olması da ailesinin forsunu ortaya koyuyordu. Pek tabi bu nedenle kaptan olarak görünen kişi Albay Jones değil kahramanımız Zac'in ta kendisiydi.
Denizde küçük koruma görevleri yapmaları ile birlikte tüm mürettebat birbirini tanır hale gelmişti ve resmi olmasa da kaptan olarak Harrison bile Zac'i kumandaya layık gördüğünü belirtmişti bu nedenle göstermelik kumandan yerine emirleri bizzat kendisi vermekle yükümlü kalmıştı. Ona gelen ilk görevse çok gizli yazan ve pek çok mühürle kapatılmış bir zarf içerisinde gelmişti.
Geminin rotası içerisindeki bilgilerle birlikte Grand Line girişine çevrilmişti ancak belgeyi gösterdikleri noktada onları başka ıssız bir adaya yönlendirmişti ilgili karakol. Sonunda bir sabah vaktinde şafağın sökmesi ile güverteden gelen sesler "Teğmen Zac! Efendim görmeniz lazım!" şeklinde yükselmişti gözcü kulesindeki erden. Zac'in uyanıp güverteye çıkmasıyla birlikte yaklaşık elli gemiden oluşan bir filo görmesi bir olmuştu. Her tarafta dalgalanan beyaz yelkenler ve onların eşliğindeki bayraklar denizcilerin toplanma alanına vardıklarını söylüyordu. Bu görüntüyü anlatmak için kelimelerim belki yetersiz olacaktır ancak yapay limana yaklaştıkça adeta bulutların iç içe girmesi gibi gölgeler başlıyordu. Bu gölgelerin sebebi pek tabi gemilerin ana yelken direkleriydi. Doğuya dönük burunları nedeniyle gölgeler batıdan gelen mürettebatın üstüne üstüne geliyordu.
Sonunda yapay limanda bir yer aldıktan sonra Albay Jones mürettebatı toplayıp "Teğmen Zac'le ana gemiye gitmemiz gerekli buraları... Buraları... Şey yapın..." derken tüm mürettebat çoktan gözünü asıl kaptanlarına çevirmişti ve emirleri beklemeye başlamışlardı.
Ana gemiden gelen emir ve mühürlü zarfın tam içeriği bir çeşit savaş söylentisine dayanıyordu. Denizci karakollarındaki amirler de bu adaya yöneltirken gerekli erzak ve mühimatın tedarik edilebileceği küçük bir kale yapıldığı bilgisini de eklemişlerdi. Taruzun başında direk olarak Kor Amiral Pir bulunmaktaydı. Bilinen üzerine oldukça sert ve güçlü birisiydi bu kişi. Lakabı Kara bulut olan bu Kor Amiral'in aynı zamanda pek çok toplu savaşı da yönettiği bilinmekteydi. Bu yüzden dakiklik ve açık sözlü olmak en iyisi.
Zac'ın Grand Line'a girişi biraz diğer denizcilere nazaran farklı gerçekleşmişti belki hatırlarsınız, ah hemen kısa bir özet geçeyim. Farklı bir mürettebata atanmak normal bir şey ancak Zac'in atandığı mürettebat daha çok yeni bir albay olan Harrison Jones'un yanına çıkmıştı. Son teknoloji ve gözleri dolduran bir gemi ile yola çıkmıştı mürettebat. Emirlerinin altında yaklaşık olarak elli kişi bulunmaktaydı. Bu elli kişi er ve erbaş seviyesindeki denizciler pek tabi. Bunun dışında demirbaş sayılabilecek rotacı, doktor ve marangozları da bulunmaktaydı.
Pek tabi toplardan sorumlu olan güverte subayları da komuta kademesindeki ikinci kişi olan Zac'e bağlıydı. Bu şekilde görününce göze her şey güzel gelse de zengin bir ailenin çocuğu olan Albay Harrison'un maalesef ki gemi idaresinden pek anladığı söylenemez. Henüz donanmaya girmiş olmasının üçüncü ayında bu kadar yüksek bir mevkiye gelmiş olması da ailesinin forsunu ortaya koyuyordu. Pek tabi bu nedenle kaptan olarak görünen kişi Albay Jones değil kahramanımız Zac'in ta kendisiydi.
Denizde küçük koruma görevleri yapmaları ile birlikte tüm mürettebat birbirini tanır hale gelmişti ve resmi olmasa da kaptan olarak Harrison bile Zac'i kumandaya layık gördüğünü belirtmişti bu nedenle göstermelik kumandan yerine emirleri bizzat kendisi vermekle yükümlü kalmıştı. Ona gelen ilk görevse çok gizli yazan ve pek çok mühürle kapatılmış bir zarf içerisinde gelmişti.
Geminin rotası içerisindeki bilgilerle birlikte Grand Line girişine çevrilmişti ancak belgeyi gösterdikleri noktada onları başka ıssız bir adaya yönlendirmişti ilgili karakol. Sonunda bir sabah vaktinde şafağın sökmesi ile güverteden gelen sesler "Teğmen Zac! Efendim görmeniz lazım!" şeklinde yükselmişti gözcü kulesindeki erden. Zac'in uyanıp güverteye çıkmasıyla birlikte yaklaşık elli gemiden oluşan bir filo görmesi bir olmuştu. Her tarafta dalgalanan beyaz yelkenler ve onların eşliğindeki bayraklar denizcilerin toplanma alanına vardıklarını söylüyordu. Bu görüntüyü anlatmak için kelimelerim belki yetersiz olacaktır ancak yapay limana yaklaştıkça adeta bulutların iç içe girmesi gibi gölgeler başlıyordu. Bu gölgelerin sebebi pek tabi gemilerin ana yelken direkleriydi. Doğuya dönük burunları nedeniyle gölgeler batıdan gelen mürettebatın üstüne üstüne geliyordu.
Sonunda yapay limanda bir yer aldıktan sonra Albay Jones mürettebatı toplayıp "Teğmen Zac'le ana gemiye gitmemiz gerekli buraları... Buraları... Şey yapın..." derken tüm mürettebat çoktan gözünü asıl kaptanlarına çevirmişti ve emirleri beklemeye başlamışlardı.
Ana gemiden gelen emir ve mühürlü zarfın tam içeriği bir çeşit savaş söylentisine dayanıyordu. Denizci karakollarındaki amirler de bu adaya yöneltirken gerekli erzak ve mühimatın tedarik edilebileceği küçük bir kale yapıldığı bilgisini de eklemişlerdi. Taruzun başında direk olarak Kor Amiral Pir bulunmaktaydı. Bilinen üzerine oldukça sert ve güçlü birisiydi bu kişi. Lakabı Kara bulut olan bu Kor Amiral'in aynı zamanda pek çok toplu savaşı da yönettiği bilinmekteydi. Bu yüzden dakiklik ve açık sözlü olmak en iyisi.
Kawaii-sama- Admin
- Mesaj Sayısı : 82
Kayıt tarihi : 12/02/16
Geri: [Evren görevi] Kızıl deniz
Uzun bir aradan sonra kendisini görevinin başında, denizlere açılırken görmek gerçekten Zac'ı mutlu etmişti. Yüzüne vuran meltem, geminin güvertesinde oradan oraya koşuşturan erler gerçekten bu hissi bayağı özlediği su götürmez bir gerçekti. Son yılları karargahta geçmiş gibi bir şeydi, şimdi ise özgür bir kuş gibi hissediyordu kendini. Haftalardır denizlerde olması, ona bayağı iyi gelmişti. Son görevinin üzerinden bayağı geçmişti. Açıkçası şöyle bir kafasını zorladığında bile detayları tam olarak anımsayamıyordu. Yine de pek umursadığı söylenemezdi, tamamıyla şu an ki görevine odaklanmıştı zira.
Elli kişilik bir mürettabatın en saygı duyduğu denizci konumunda olan Zac, deneyimsiz bir kaptanın yardımcılığını yapıyordu. Aslında başlangıçta bu böyleydi ama mürettabat birlike haftalar geçirince, deneyimsiz Albay Harrison Jones'u değil, Zac'ı kaptan olarak görmeye başlamıştı. Zira gemideki herkes farkındaydı ki bu adam ailesi sayesinde bugün burada bu gemide bir albaydı Ama Zac öyle değildi. İki kez sıfırdan başlamış ve şimdi buralara kadar yükselmiş, bilgili genç bir denizci adayıydı. Bu yaşında böyle bir saygıyı açıkçası beklemiyordu ama hoşuna gitmişti. Ona bir şekilde bazı şeyleri doğru yaptığının bir kanıt olarak geliyordu tüm bunlar.
Öte yandan sadece mürettabatın kendisi değil, Kaptan Harrison Jones'un bile Zac'ı kapatan olarak görmesi, gerçekten Zac'ın bu görevi üstlenmesini sağlayan en büyük faktör olmuştu. Zira öte yandan eğer Kaptan Harrison Jones bunu kabul etmeyip, kendini kaptan illan etseydi mürettabatın bu tavrına kızar ve geminin teğmeni olarak görevine devam ederdi. Açıkçası sözde kaptanlık ona pek ilgi çekici gelmiyordu. Zaten böyle devam ederse bir gün hak ettiği o rütbeye ulaşacağı da aşikardı. Bir gün kesinlikle hayalleri için tek tek tüm rütbeleri aşıp, en üst mertebeye ulaşacaktı Zac.
Zac, şafak vaktinde kendisini uyandıran askerin direktifi ile gözetleme kulesine çıkıp, o şaşırtıcı görüntüyü gördüğünde büyük bir savaşın kendilerini beklediğini anlamıştı. Bu kadar denizcinin bir arada toplanmasının başka bir açıklaması olamazdı zira. Çıktığı gibi indiği gözetleme kulesinden etrafını süzerken, güvertede bir kaç tur volta attı.
Gerçekten büyük şeyler olacak gibiydi.
Mektupta yazanları yüzlerce kez okusada şu an nasıl bir durumun içerisinde olduklarını kestiremiyordu açıkçası. Kaptan Harrison Jonnes tüm müretabattı güvertede topladığında, Zac halen bunları düşünüyordu.
Kaptan Harrison Jonnes'in çaresiz kaldığını ve çoktan lafları yutmaya başladığını fark ettiğinde düşünmeyi bıraktı ve araya girip Kaptan Harrison'dan konuşmak için izin aldı. Sözde kaptan kendisi olsa bile, Zac için rütbe rütbeydi.
"Gemiyi yapay limana demirleyip, savaş hazırlıklarına başlayın. Topları yağlayın, her şeyin çalışır olduğundan emin olun. Rotacı, aşçı ve mesleki olarak bu gemide görevi olan herkes bir liste oluşturup eksikleri tamamlamak için adaya insin ve mektupta bahsi geçen kaleden bu eksikleri tamamlasın. Kimsenin aylaklık yaptığını görmek istemiyorum. Büyük bir savaş bizi bekliyor beyler, hazırlıklı olmalıyız."
Sözlerni tamamladığında herkesin anladığından emin olmak için göz ucuyla mürettabatı süzerken, Kaptan Harrison Jonnes'a bir bakış attı ve:
"Efendim Kor Amiral Pir'i bekletmek istemeyiz, isterseniz harekete geçelim." dedi. Bu adamı Zac bile duymuştu, güne kötü başlamak istemiyordu.
Elli kişilik bir mürettabatın en saygı duyduğu denizci konumunda olan Zac, deneyimsiz bir kaptanın yardımcılığını yapıyordu. Aslında başlangıçta bu böyleydi ama mürettabat birlike haftalar geçirince, deneyimsiz Albay Harrison Jones'u değil, Zac'ı kaptan olarak görmeye başlamıştı. Zira gemideki herkes farkındaydı ki bu adam ailesi sayesinde bugün burada bu gemide bir albaydı Ama Zac öyle değildi. İki kez sıfırdan başlamış ve şimdi buralara kadar yükselmiş, bilgili genç bir denizci adayıydı. Bu yaşında böyle bir saygıyı açıkçası beklemiyordu ama hoşuna gitmişti. Ona bir şekilde bazı şeyleri doğru yaptığının bir kanıt olarak geliyordu tüm bunlar.
Öte yandan sadece mürettabatın kendisi değil, Kaptan Harrison Jones'un bile Zac'ı kapatan olarak görmesi, gerçekten Zac'ın bu görevi üstlenmesini sağlayan en büyük faktör olmuştu. Zira öte yandan eğer Kaptan Harrison Jones bunu kabul etmeyip, kendini kaptan illan etseydi mürettabatın bu tavrına kızar ve geminin teğmeni olarak görevine devam ederdi. Açıkçası sözde kaptanlık ona pek ilgi çekici gelmiyordu. Zaten böyle devam ederse bir gün hak ettiği o rütbeye ulaşacağı da aşikardı. Bir gün kesinlikle hayalleri için tek tek tüm rütbeleri aşıp, en üst mertebeye ulaşacaktı Zac.
Zac, şafak vaktinde kendisini uyandıran askerin direktifi ile gözetleme kulesine çıkıp, o şaşırtıcı görüntüyü gördüğünde büyük bir savaşın kendilerini beklediğini anlamıştı. Bu kadar denizcinin bir arada toplanmasının başka bir açıklaması olamazdı zira. Çıktığı gibi indiği gözetleme kulesinden etrafını süzerken, güvertede bir kaç tur volta attı.
Gerçekten büyük şeyler olacak gibiydi.
Mektupta yazanları yüzlerce kez okusada şu an nasıl bir durumun içerisinde olduklarını kestiremiyordu açıkçası. Kaptan Harrison Jonnes tüm müretabattı güvertede topladığında, Zac halen bunları düşünüyordu.
Kaptan Harrison Jonnes'in çaresiz kaldığını ve çoktan lafları yutmaya başladığını fark ettiğinde düşünmeyi bıraktı ve araya girip Kaptan Harrison'dan konuşmak için izin aldı. Sözde kaptan kendisi olsa bile, Zac için rütbe rütbeydi.
"Gemiyi yapay limana demirleyip, savaş hazırlıklarına başlayın. Topları yağlayın, her şeyin çalışır olduğundan emin olun. Rotacı, aşçı ve mesleki olarak bu gemide görevi olan herkes bir liste oluşturup eksikleri tamamlamak için adaya insin ve mektupta bahsi geçen kaleden bu eksikleri tamamlasın. Kimsenin aylaklık yaptığını görmek istemiyorum. Büyük bir savaş bizi bekliyor beyler, hazırlıklı olmalıyız."
Sözlerni tamamladığında herkesin anladığından emin olmak için göz ucuyla mürettabatı süzerken, Kaptan Harrison Jonnes'a bir bakış attı ve:
"Efendim Kor Amiral Pir'i bekletmek istemeyiz, isterseniz harekete geçelim." dedi. Bu adamı Zac bile duymuştu, güne kötü başlamak istemiyordu.
Zachariah- Mesaj Sayısı : 111
Kayıt tarihi : 22/01/16
Nerden : Logetown
Geri: [Evren görevi] Kızıl deniz
Zac'in emirlerinin ardından ablak gülüşü ile kafasını kaşıyarak onaylamış ve mürettebat işlerinin başına koyulmuştu. Hemen ardından gelen söz ile de irkilmiş ellerini cebine atıp "Evet erken gitmekte fayda var." demişti ve yürümeye koyulmuşlardı. Etrafta epeyce bir koşuşturma göze çarpıyordu. Her gemi eksiklerini toparlamaya başlamıştı sandıklarca gülle silah ve buna benzer onlarca şey bu sırada Zac'in gözüne albayın belindeki kırbaç çarpmıştı. Pek denizcilerde görmeye alışkın olunan bir alet değildi, bu nedenle ilgi çekiciydi bir yandan da.
Yürüyüşleri sırasında yaklaşık olarak on taaruz gemisinin yanından geçmişti ikili ve nihayetinde kor amiralin gemisi olduğu her halinden belli olan devasa bir armadanın karşısına gelmişlerdi. Başını kaşımıştı bu sırada kumandan "Pek politikadan anlamam ama bakalım." demişti gülümseyerek. Aslında bakıldığında oldukça iyi yürekli birisiydi ancak yükselmek için neden böyle bir yola başvurduğunu düşünmemek elde değildi.
Geminin içi adeta bir saray gibiydi ancak altın yerine demirler kullanılmıştı kalasları desteklemek için. İnsana bir yandan sanki hala yapın aşamasındaki bir apartman gibi hissettiriyordu. Sonunda kaptan kamarasına geldiklerinde aynı Zac gibi bir subay elinde bir tomar kağıtla isimlerini sorduğunda Zac'i dışarı çıkartmak istese de albay duruma "Benim emir subayım yanımda olmazsa gemiye tak başıma söz geçiremem." demiş ve kısaca kestirip atmıştı konuyu. Sonunda birlikte içeri girdiklerinde kor amiral koltuğunda oturan esmer adamı görmüştü ilk olarak Zac. Göze çarpmayacak bir simaya sahip değildi. Daha otuzlarında gibi görünüyordu ancak onların girmesi ile kolduğunda doğrulup geniş masasına dirseklerini yaslamıştı sonrasında dern bir nefes çekip sarı sırmalı ceketinden bir paket sigara çıkarıp içinden bir tane alıp içemeye başlamıştı. Ortamda gereksiz bir gerginlik söz konusuydu, bunun sebebini Zac her ne kadar anlamamış olsa da kor amiral kalın ses tonuyla "O belindeki şeyi umarım baban İndiano Jones ya da deden Ford Jones gibi kullanabiliyorsundur." demişti yüzündeki yarayı sıvazlayarak. Hemen ardından bir nefes daha çekip adeta tonlarca dumanı odanın içine üflemişti.
Bakışları Zac'e dönmüş ve tekrar söze girerek "Parlak denizcileri böyle yerlere atadıklarını görünce insanın içi sızlıyor." demişti. Oldukça sivri dilli olduğu kesindi ancak neden özellikle bu kadar sivri dilli olduğunu düşünmekte gerekliydi.Kor amiral nefesini temizleyip "İşe geri dönmek lazım. Yeni bir gemiye sahipsiniz. Küçük ve hızlı. Bu nedenle sizin işiniz bilgi toplamak olacak. Yaklaşık altı saatlik yol olan Cleef adasına gidip tam konumlarını belirleyeceksiniz. Başarabilirseniz canlı dönün gerçi böyle bir kaptanla ne olacaksa. Başaramazsanız geminize yolladığım kızıl dumanları onay için yeşiliyse yanlış olduğunu kullanmak için ateşleyin. Umalım da teğmen mucizeler çıkarsın sağ dönün geri Albay(!) Jones." demişti bu sırada Jones ellerini yumruk yapmış ve iyice sıkarak hiç bir şey söylemeden "Emredersiniz.." demekle yetinmişti. Kor amiral'e gelince "Sorunuz yoksa meşgul etmeyin ciddi kaptanlarla uğraşmam gerek." demiş ve beklemeye koyulmuştu son olarak.
Yürüyüşleri sırasında yaklaşık olarak on taaruz gemisinin yanından geçmişti ikili ve nihayetinde kor amiralin gemisi olduğu her halinden belli olan devasa bir armadanın karşısına gelmişlerdi. Başını kaşımıştı bu sırada kumandan "Pek politikadan anlamam ama bakalım." demişti gülümseyerek. Aslında bakıldığında oldukça iyi yürekli birisiydi ancak yükselmek için neden böyle bir yola başvurduğunu düşünmemek elde değildi.
Geminin içi adeta bir saray gibiydi ancak altın yerine demirler kullanılmıştı kalasları desteklemek için. İnsana bir yandan sanki hala yapın aşamasındaki bir apartman gibi hissettiriyordu. Sonunda kaptan kamarasına geldiklerinde aynı Zac gibi bir subay elinde bir tomar kağıtla isimlerini sorduğunda Zac'i dışarı çıkartmak istese de albay duruma "Benim emir subayım yanımda olmazsa gemiye tak başıma söz geçiremem." demiş ve kısaca kestirip atmıştı konuyu. Sonunda birlikte içeri girdiklerinde kor amiral koltuğunda oturan esmer adamı görmüştü ilk olarak Zac. Göze çarpmayacak bir simaya sahip değildi. Daha otuzlarında gibi görünüyordu ancak onların girmesi ile kolduğunda doğrulup geniş masasına dirseklerini yaslamıştı sonrasında dern bir nefes çekip sarı sırmalı ceketinden bir paket sigara çıkarıp içinden bir tane alıp içemeye başlamıştı. Ortamda gereksiz bir gerginlik söz konusuydu, bunun sebebini Zac her ne kadar anlamamış olsa da kor amiral kalın ses tonuyla "O belindeki şeyi umarım baban İndiano Jones ya da deden Ford Jones gibi kullanabiliyorsundur." demişti yüzündeki yarayı sıvazlayarak. Hemen ardından bir nefes daha çekip adeta tonlarca dumanı odanın içine üflemişti.
Bakışları Zac'e dönmüş ve tekrar söze girerek "Parlak denizcileri böyle yerlere atadıklarını görünce insanın içi sızlıyor." demişti. Oldukça sivri dilli olduğu kesindi ancak neden özellikle bu kadar sivri dilli olduğunu düşünmekte gerekliydi.Kor amiral nefesini temizleyip "İşe geri dönmek lazım. Yeni bir gemiye sahipsiniz. Küçük ve hızlı. Bu nedenle sizin işiniz bilgi toplamak olacak. Yaklaşık altı saatlik yol olan Cleef adasına gidip tam konumlarını belirleyeceksiniz. Başarabilirseniz canlı dönün gerçi böyle bir kaptanla ne olacaksa. Başaramazsanız geminize yolladığım kızıl dumanları onay için yeşiliyse yanlış olduğunu kullanmak için ateşleyin. Umalım da teğmen mucizeler çıkarsın sağ dönün geri Albay(!) Jones." demişti bu sırada Jones ellerini yumruk yapmış ve iyice sıkarak hiç bir şey söylemeden "Emredersiniz.." demekle yetinmişti. Kor amiral'e gelince "Sorunuz yoksa meşgul etmeyin ciddi kaptanlarla uğraşmam gerek." demiş ve beklemeye koyulmuştu son olarak.
- Kor amiral:
Kawaii-sama- Admin
- Mesaj Sayısı : 82
Kayıt tarihi : 12/02/16
Similar topics
» [Evren görevi] Kızıl deniz
» [Evren görevi] Yabancı
» [Evren görevi] Yabancı/Denizci
» [Evren görevi] Yabancı/Korsan
» 4 Deniz Arena
» [Evren görevi] Yabancı
» [Evren görevi] Yabancı/Denizci
» [Evren görevi] Yabancı/Korsan
» 4 Deniz Arena
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz