[Karne] Ian Fallen
One Piece Rpg :: Başlangıç :: Karakter Oluşturma :: Karne
1 sayfadaki 1 sayfası
[Karne] Ian Fallen
Ad Soyad: Ian Fallen Irk: Insan Yaş: 24 Boy: 1.74 Kilo: 70 Cinsiyet: Hermafrodit Meyve: - | Taraf:Korsan Bulunduğu Deniz: North Blue Grup: Zebani Korsanları |
- Kişilik + Geçmiş:
Kişilik:Bunu kibire vurup belli etmese de çoğu insanı kendisinden aşağı görür. Özellikle insanların güzellik takıntısından nefret eder ve bunu onlara karşı kullanır. Çünkü çoğu erkeğin güzel bir kadın için yapmayacağı şey yoktur ve güzel bir erkeğin de gönülleri fethetmesi aşırı kolay. Ian'da bunu insanların bir zayıflığı, gereksiz iştahları ve gerizekalılıkları olarak görüp bunu onlara karşı kullanmakta bir sakınca görmez. Kadın sesi ile erkek sesi arasında kalan sesini kalınlaştırıp-incelterek bu amaca uygun kullanır. Gece insanıdır, yıldızlar ve ay en büyük aşkı denebilir. Yüzmeyi sever, suya girdiğinde kendisini suyla bütünleşmiş hisseder. 4 saatten fazla uyumanın keyif dışında gereksiz ve saçma olduğunu düşünür. Yalnız büyüdüğü için yalnızlığa alışkın olsa da insanlar arasında olmak daha çok hoşuna gider. En büyük zevki imkanını bulduğunda müzik dinlemektir, müzik yapan insanlara karşı büyük bir saygısı ve hayranlığı vardır. Geçmiş:
Yalnızlık, sanırım Ian'ın hayatının büyük bir kısmının özeti bu desem yanlış olmaz.
Kamille adında bir okama adasında prenses olmak için doğdu. Kraliçe Abella otuzlu yaşlarının ortalarına gelince yerini alacak birinin arayışı başladı. Şimdiye kadar hep halk tarafından en sevilen kişi kraliçe olarak benimsenmişti ama Abella'nın yerini doldurabilecek birisi yoktu ortada. Halk ve saray henüz gerçekleşmemiş bir felaketin boşluğundaydı. Ta ki Abella'nın güvenilir yardımcısı ve aşkı Raimond bir çözüm bulana kadar. Bir taşıyıcı anne bulunacaktı ve Abella onunla birlikte olup bir çocuk yapacaktı. Ne büyük bir şanssızlıktı ki doğan çocuk Ian'dı.
Doğduğunda hastaydı, güçten düşmüş bir halde yatakta ölmeyi bekliyordu.Neyse ki büyük bir şansla ya da kutsal bir gücün dualara cevabı olarak doğan bebek hayata ucundan da olsa tutunmayı başardı.
Fakat bunun karşılığında büyürken takviyeler alması ve diğer insanlardan ayrı büyümesi gerekti. 6-7 yaşına kadar diğer çocuklarla beraber koşmak, oynamak nedir bilmek bir yana başka bir çocuğun yüzünü bile görmeden büyüdü.
Hastalıkları yüzünden herkes ona karşı hassas davranırken öte yandan saray halkı onun prenses olmak için seçilmiş olarak doğduğuna inandığı için büyük bir saygı da duyuyorlardı. Bu inançlarının sebebi iki üreme organına da sahip olarak doğmasıydı. Bu onlar için o kadar kutsal bir şeydi ki adada bulunan doktorlar büyürken ona verdikleri takviyelerin içine her iki hormonu da dengede tutacak şeyler ekliyorlardı. Böylece gerçek anlamda çift cinsiyetli olarak büyüyebilecek ve adayı temsil edecekti.
Öyle de olurdu fakat bu yalnızlık Ian'a bir şey katmıştı; İsyankarlık. İstemiyordu prenses olmak, adayı yönetmek. Defalarca söylediği gibi; "Bu benim tercihim değil, hiç bir zaman olmadı, olmayacakta." Adadaki insanlara bir düşmanlığı olmasa da ada kendine ait bölge dışında zerre umurunda değildi. 8 yaşına geldiğinde artık okul çağı gelmişti. Artık insanların arasına karışmasına engel olacakta bir şey kalmamıştı zaten. Okula gittiğinde okuldaki çocuklar zaten birbirini tanıdığı için dışlanmış hissediyordu ve prenses olduğu için diğer çocuklarda ona mesafeyle yaklaşıyordu.
Yaz tatillerinde adanın en uzak ve yalnız köşesine kaçıyordu. Burada onun için yapılmış bir kulübe vardı. Özel veya lüks bir kulübe değildi. Hatta tam tersine dikkat çekmemesi için gösterişten uzak bir şekilde yapıldı. Zaten ada halkının arasında o bölge prensesin özel bölgesi olarak düşünüldüğü için pek giden de yoktu. Yegane ziyaretçisi öğretmeni, koruması, tek arkadaşı Fae'ydi. Fae Kraliçe Abella'nın küçük kız kardeşiydi ve bir Okama değildi.
Beline kadar uzanan düz altın sarısı saçları, Ian'ın gözleri gibi delici mavi gözleri ve beyaz teni ve bütün bu güzelliğin ortasında suratına bir gölge gibi vurmuş hafif göz altı torbaları vardı. 15 yaşında denize açılıp bir dönem korsanlık yaptıktan sonra tayfasının dağılmasıyla ticaret gemilerine eskortluk yapmaya başlamıştı. Ta ki adaya dönüp Ian'ı görene kadar; Hikayeleri Ian 10 Fae 25 yaşındayken başladı. Fae çocuğa bildiği her şeyi öğretip onu hayata hazırlamayı kendisine görev bilmişti. Çocuk için yer yer çocukluk aşkı, yer yer bir anne figürünü oynamıştı. Onu yalnızlıktan çekip çıkarmak için insanlara nasıl yaklaşacağını, kendisini savunması için Nr̥tya Shverdn'i ve şarkı söylemeyi öğretmişti. Okulun olmadığı hemen hemen her gece kulübenin önünde bulmak mümkündü onları. Serin kumlara uzanıp deniz sesini dinler, yıldızları izlerlerdi. Fae bazen anılarını bazen hikayeler anlatırdı Ian'a. Kimi zaman ateşin etrafında antreman yaparlardı, kimi zaman Fae şarkı söyler Ian hayal kurardı.
Ian artık 21 yaşına geldiğinde artık dinlediği hikayeler ona yetmemeye başlamıştı. Gidip onları kendi yaşamak istiyordu ama bunu Fae'ye söyleyemiyordu. Tek arkadaşını geride bırakamazdı ya sonuçta. Bir gün denizi izlerken Fae yanına gelip yanına oturdu. İkisi de aralarında sessiz bir anlaşma yapmışçasına sadece susup denizi izliyordu. Bir kaç saat geçti, gecenin en karanlık vakti gelmişti. Yakında güneş doğacaktı ki Fae elini Ian'ın kafasına koyup saçlarıyla oynadı ve sessizliği bozarak konuşmaya başladı "Sana anlattığım hikayelerden birinde Ōkami Ōkami no Mi yiyerek kurta dönüşmüş bir adamı anlatmıştım, hatırlıyor musun?" diye sordu. Bu Ian'ın en sevdiği hikayeydi;
Adam bir şeytan meyvesi yemişti ve Kurt'a dönüşmüştü ama geri dönüşmeyi becerememişti. Daha sonra avcılar tarafından yakalanıp evcilleştirilmişti. Aylarca aslında insan olduğunu anlatmaya çalışsa da bunu başaramamıştı. Adam bir kraldı, evini özlüyordu, arkadaşlarını, ülkesini. Her gece sahilde oturup ülkesinin bayrağını taşıyan bir geminin denizden geçmesini umarak denizi izlerdi. Fakat hiç bir zaman bu olmadı. Bir gün denizi izlerken içine dolan özgürlük tutkusuyla iyice yanıp tutuşmuştu ve özgürlüğüne kavuşmak için tasmasını koparıp kaçmaya çalışmıştı. Koparmayı başarsa da kaçarken yakalanıp geri bağlandıktan sonra bunu tekrar tekrar denemiş her seferinde aynı sonucu almıştı. Avcılar artık kaçma içinden bıkıp onu ayağından bağlamıştı. Artık adamın canına tak etmişti, ya özgür kalacaktı ya da özgür kalacaktı. Başka yolu yoktu. Her şeyi göze alarak ayağını kopartıp yine kaçmaya çalışmıştı. Bir kaç adım gittikten sonra yıllardır beklediği şey sonunda olmuştu, bir insana dönmüştü. Fakat artık sol ayağı olmayan bir insandı ve kanaması çok fazlaydı. Kurtarılamayacak kadar fazla. Sadece kendisini yakalayan avcılara hikayesini kısaca anlatacak kadar vakit bulabilmişti. Avcılar adamın gömdükten sonra öldüğünü söylemek için adaya gittiklerinde herkesin hala krallarını beklediklerini görmüştü. Önce öldürülmekten çekindikleri için söyleyemeseler de başlarında bulunan adam en sonunda saray halkına gerçeği anlatmıştı. Ama bekledikleri cezayı almak yerine gitmelerine izin verilmişti.
"Evet, hatırlıyorum." dedi Ian ama bunun konuyla ne alakası vardı anlamamıştı. Fae arkasını dönüp yavaşça üstündeki kıyafeti sıyırdı. Vücudunda sayısız yara vardı. Türlü yaralardı bunlar; Yanıklar, kılıç yarası, saplanmış bıçak izi, ısırıklar, sürtünme izleri vs. Ian bunların hepsini daha önce görmüştü ve çoğunun hikayesini biliyordu. Birkaç saniye sonra Fae "Sol tarafa bak, omzuma doğru. Bir sıra kesik göreceksin." dedi. Ian elini yaranın üstünde gezdirerek kafasını salladı. Fae kafasını çevirerek Ian'ın suratına bakıp sırıtarak "Bir kurt pençesi yarası böyle oluyor işte." dedi ve kıyafetini geri indirdi.
Konuşmaya Ian'ın gözlerinin içine bakarak devam ediyordu. "Hikaye avcıların ada insanlarıyla iyice kaynaşıp onlara bir korsan saldırısına karşı yardım etmesiyle devam edip avcılarının başının, yani annenin kraliçe olmasıyla bitiyor.". Derin bir nefesin ardından gülümsemesinin yerini keder aldı. Kafasını denize çevirip Ian'ın elinden tuttu "Gözlerinde o kurdun bakışları var çocuk. Gitmek istediğin her halinden belli." dedi. Ian ne diyeceğini bilemiyordu. Fae elini Ian'ın omzuna atıp gülümseyerek "Sorun değil, gel buraya. Sadece geri döndüğünde bana bütün hikayeyi anlatacağına söz ver." dedi. Ian gülümsemesine karşılık vererek "Merak etme, sen ölene kadar anlatmaya yetecek kadar hikayeyle döneceğim yanına." diye cevap verdi.
Aradan günler geçmişti, Ian'ın kaçışı için her şey hazırdı. Aslında buna kaçmak demek pek uygun kaçmaz, zira kraliçe dahil bütün önemli kişiler artık Ian'ı bu adada tutamayacaklarını fark edince gitmesine göz yummuştu. Tabi ki Fae'nin de ikna yeteneklerinin de yardımı olmadı denemez. Küçük, tek kişinin kullanabileceği bir tekneyle en yakın adaya kadar gidip oradan bir gemiye yolcu olarak atlayıp yola düştü. Aradan geçen Ian 3 yılını gemilerde kimi zaman yolcu olarak kimi zaman eskort olarak geçirdi. Ait olduğunu hissedeceği bir yer arıyordu ama hala aradığını bulabilmiş değildi. Bir sürü hikayesi birikmişti ama en büyüğü olmadan dönmek istemiyordu. Bu arayış onu North Blue'nın kıyılarına kadar sürükledi. Acaba burada aradığı şeyi bulabilecek mi? Hikayesi nasıl olacak?
Kim bilir...
Ne demişler, en güzel hikaye henüz yazılmamış olandır.
Statlar Güç: 1,1 Dayanıklılık: 1,3 Hız: 1,5 Farkındalık:1,3 | Meslek Statları [Meslek 1]: Psikolog [Meslek 2]: - Yan Meslek: Müzisyen | Meyve Statları Meyve İsmi: - Türü: - Saf Meyve Gücü: - Kullanım Süresi: - Ek Güçler: - Mod/ Ek Dönüşüm: - Kontrol: - |
Dövüş Tekniği: Tekniğin Adı: -Nr̥tya Shverdn Tekniğin Stili:- Kesici-Ezici Teknikte Kullanılan Ekipman yada Ekipmanlar:-Çift Kılıç Tekniğin Açıklaması:
| Tekniğin Altdalları: Teknik: -3 Yetenek: -3 Yan Stil: - Mod: - Özel Stil: - | Değerler-Eşyalar Eşyalar:- 2 orta kılıç Kafa Ödülü:- Para: - 300kß Dağıtılmamış Stat: - |
Misafir- Misafir
One Piece Rpg :: Başlangıç :: Karakter Oluşturma :: Karne
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz