A Grubu : Shingen- Wİksax-Bacon

Rayl ağaca tırmandıktan sonra kalın bir dalın üstünde ayakta durmuş elini ağacın gövdesine yaslamış bekliyordu. Bir taraftanda şaşkın ve meraklı şekilde etrafına bakınıyordu. Etraf sarsılmaya da başlamıştı. Rayl ''Bu da nedir siktiğim ormanında dinozor da mı var yoksa mamut falan mı?'' diye tahmin yürütürken gözlerine inanamadı. 10 metre boylarında don giymiş bir ayı kendisine doğru geliyordu. Bununla da sınırlı kalmamış bu ayı konuşuyordu ve sapıkça şeyler söylüyordu. Rayl ''Bu ne amına koyayım ucubeler sirkine döndü orman, ne saçma sapan bir yere düştüm böyle!'' diye mırıldandı. Fakat bu saçma 10 metrelik ayıya harcayacak ne enerjisi vardı ne de vakti. Ağaçlar arasında sıçrayarak ondan uzaklaşmayı deneyecek ve fırsat bulduğu bir zaman yüksek bir ağaçtan rakiplerini görmeye çalışacaktı. Ayıdan kurtulursa rahattı, kurtulmasa dahi bu ayı da peşine takıp rakiplerinin yanına çekecek ve onların şaşkınlığını ve oluşacak kargaşayı kullanarak bir madalyon kapmayı hedefleyecekti.

Zack atlamamış kaymış. Bunla ilgili edit yapılmıştır. Hata için özür dileriz.

Zac umduğundan hızlı toparlanmış ve o da üzerine gelmeye başlamıştı. Aralarındaki mesafe saniyelir içinde kısaldığında içlerinden birisinin öleceğini anlamıştı Bacon. Bunun kendi olmaması için dikkat kesilmişti hamlesini yapmadan önce. Rakibi yine beklenmedik hareketlerinden birini yaparak kaymaya başlamıştı yerde. Böyle sürprizlere hazırlıklıydı artık, şaşırmamıştı. Var gücüyle elindeki gürzü savurdu, tüm öfkesini yüklemişti bu darbeye. Gürz Zac'ın suratında buluştuğunda onun ezilen suratını hissetti iliklerinde, yüzünü bir gülümseme aldı. İşini bitirmişti onun kesinlikle, bu darbeden sonra toparlayamazdı. Adadaki leşçiler iyi bir ziyafet çekecekti bugün sayesinde.

Tepeden bakıyordu ayaklarının dibinde yatan hareketsiz bedene. Üzerindeki kiyafetler rüzgarla salınıyordu Zac'in.  Bacon ise o sırada bir kıpırdama, hayat belirtisi gördüğüne yemin edebilirdi. Ölümle burun buruna gelmesi paranoyaklaştırmıştı onu. Katanayı bir hançer gibi tuturak kaldırdı ve eğilerek cesedin alnından sapladı. Bunu yaptıktan sonra sakinleştirecekti kendini ve biraz geri gidip yerde bağdaş kuracaktı.

Elindeki katananın alevi sönmüş olmalıydı, sönmemiş olsa bile nefesiyle söndürecekti. Katana yanalı uzun bir süre olmadığından, sıcaklığını hala koruyan metalle yarasının dış kısmını dağlamayı planlıyordu. Kanamayı durdurmazsa sıkıntı çıkaracak gibiydi. Üzerindeki üniformanın gövde kısmından yaranın olduğu bölüme doğru yırtacaktı, ardından dağlama işlemine başlayacaktı. Bunu yaparken hissettiği acı bağırmasına neden olursa kendini tutmayı düşünmüyordu.

İşini bitirdikten sonra doğrulabilirse Zac'in cesedine doğru ilerleyecekti. Hem madalyonu arayacak, hem de onda dikkatini çeken şeyi inceleyecekti. Onu ağzından alev çıkarırken görmüştü, bu numarayı nasıl yaptığını merak ediyordu. Kendi gibi şeytan meyvesi yemiş olabilirdi. Duyduğu hikayelere göre kendi içlerinde bir şeytan taşıyorlardı. Bu zırvalar onun aklında kalmıştı, böyle şeylerden etkilenirdi her zaman. İki eliyle Zac'in ağzını açacak ve incelemeye başlayacaktı. Tatmin olamazsa katanayı alarak karnını yarmayı planlıyordu. Kendinden başka şeytan meyvesi yiyen birini tanımadığı için, aradığı şeyi nerede bulabileceğini bilmiyordu. Şeytanın neye benzediğini merak ediyordu. Çocuksu bir telaşa düşmüştü, elinde katana adamın karnını yararken. Kesme işlemi bittiğinde katanayı kenara bırakacaktı. İki elini yardığı kısımdan daldıracak ve iç organları sağa-sola iterken inceleyecekti ateşin kaynağını. Ne bulmayı umduğunuk kendi de bilmiyordu. "Yüzünü göster bana şeytan." diye sayıklayıp duruyordu.

Berbat bir kokunun içine düşmüştüm. Normalde bu kokudan uzaklaşır ve keyfime bakardım ama artık sıkılmıştım bir şeyler yapmalıydım. Geri çekilip sağlam bir nefes aldıktan sonra kokunun kaynağına doğru ilerlemiştim. İlerledikçe daha da yoğunlaşan bir kokuydu bu. Anlaşılan kokunun merkezine oldukça yaklaşmıştım.

İlerledikçe garip şeyler de olmaya başlamıştı. Bir an ağaçların konuştuğunu ve arkamdan işler çevirdiğini düşündüm. Acaba gerçek miydi yoksa kokunun bir yan etkisi miydi? Gerçek mi halüsinasyon mu? Lanet olası adada neler dönüyordu anlamıyordum ama bu kokunun kaynağını bulup aklımdaki sorulara cevap bulmalıydım.

Rayl üzerine gelen ayıdan kaçmak için daldan dala atlarken bir anda boşluğa basmış gibi hissetmiş ve şaşkınlık içinde düşmeye başladı. Dallara çarpa çarpa aşağıya iniyordu. Suratına çarpan yapraklar hoşuna gider gibi olmuştu. Bir anda kendini yerde buldu ve sol ayağında bir acı hissetti. Daha acının şokunu atlatamamışken yere kapaklanmasına sebep olan darbeye maruz kaldı. Daha deminki ayı üstüne basıp geçmişti ama hiçbir şey olmamış gibiydi. Etrafına ''Ne oluyor gene lan?'' diye bakarken burnuna kötü bir koku gelmeye başladı. Bu hiç yoktan bir işaretti. Kokuyu takip etmeye başlayacaktı. İlk baştaki planı hala uygulama niyetindeydi eğer görülmedi ise bir insan gördüğü gibi kaplan moduna girerek süpriz avantajından yararlanmak istiyordu.

Bacon:
Yerdeki cesedin tam anlına kılıcı sokup çıkartıyorsun. Çıkartırken kılıç kafatasına denk geliyor. Sen ne kadar zorlasanda bir türlü çıkmıyor. En sonunda o kadar zorluyorsun ki kılıç çıkıyor ama beraberinde kafada kopuyor. Kılıcı çıkarttığında ateşin hala yandığını görüyorsun. Ateşi söndürüp metali yarana değdiyorsun. Muazzam bir acı hissediyorsun. Buharlaşan kanın kokusu mideni bulandırsada kızaran derin bir hoş kokuyor, canın bir parça almak istiyor.

Yaranla ilgilendikten sonra Zack'in üstünü başını arıyorsun. Ne meyvesi ile ilgili bir şey nede özel bir eşya buluyorsun. Daha sonra ise iç organlarını karıştırmaya başlıyorsun. Sırasıyla: Kalp, Akciğer, Karaciğer, Börekler ve Mideyi çıkartıyorsun. En son bağırsakları eline aldığından bir düdüklü tencerinin çıkardığı bir sese benzer ses, geliyor bağırsaklardan. Sen ne olduğunu anlamaya çalışırken Zack'in bağırsaklarından gelen yanıcı gaz hala sıcak olan yerdeki kılıca çarpıyor ve bir anda alev alıyor. Elbetteki bu alevler senide etkiliyor.

Durum: Üstün başın alev almış durumda.

---

Shingen Cracher
Kokuya ve ağaçlara aldırış etmeden bir süre daha ilerliyorsun. En son ufak bir tepeyi çıkınca 4-5m uzağında ayı boyutlarında bir kokarca görüyorsun. Kokunun kaynağı o gibi gözüküyor.

---

Wiksax Rayl
Kokuyu takip edip seke seke gidiyorsun. Sen ilerledikçe kokunun yoğunluğuda artıyor. Biraz ilerledikten sonra bir anda önünde az önce gördüğün ayı beliriyor. Kafasını sana doğru eğip '' Meme? '' diyor.

Rayl topallayarak bir süre kokuya doğru ilerledikten sonra gene aynı ayı ile karşılaşmıştı. Kafasındaki soru işaretleri iyice artmıştı. ''Sanırım kokudan yada başka bir şeyden dolayı halüsinasyon veya benzeri bir durumla karşı karşıyayım.'' şeklinde düşündü, az önce üzerine basıp geçmesine rağmen hiçbir baskı hissetmemesi bu fikri destekliyordu. Temkinli şekilde ayıya yaklaşmaya karar verdi. Bu bir ipucu olabilirdi.

Kokunun kaynağını merak edip pisliğin içine dalmıştım. Koku giderek dayanılmaz hal alıyordu ama geri dönersem bir daha bu kadar yolu gidemeyebilirdim o yüzden kararlılıkla ilerlemiş ve kokunun kaynağına ulaşabilmiştim. Koku bir kokarcadan geliyordu.

Normalde bir kokarcanın kokması garip olmazdı ama bu kokarca ayı gibiyse bu işte bir terslik olduğunu herkes anlayabilirdi. Mecaz yapmıyorum hakikaten ayı gibi bir kokarca önümde duruyordu. Acaba bana bir şey mi içirmişlerdi yoksa giderek delileşiyor muydum? Bunun cevabını öğrenecektim.

Kokarcaya bulaşmadan ilerlemeye devam etmeye karar vermiştim. Şu an kokarcayla uğraşmak için bir sebebim yoktu. Ayrıca boyu ve kokusu da ondan uzak durmam için yeterli sebepti. Etrafıma iyice göz gezdirecektim. Kokarcanın da bütün hareketlerini izleyecektim. Aniden bana saldırma ihtimaline karşı tedbirli olmalıydım. Etrafta işe yarar bir şeyler olup olmadığına bakmalıydım.

Zac'in içini tamamen boşalttığı halde aradığı şeyi bulamamıştı. Madalyonu da bulamadığı için hareketleri iyice agresifleşiyordu. Bunların yanında cesetten gelen pis koku da dayanılmayacak cinstendi. Sinirden delirecek olduğu sırada, bağırsağı tutup çektiğin de gelen sesle değişmişti ruh hali. Heyecana kapılmış ve bağırsağı halat gibi hızlıca çekmeye başlamıştı. Tüm bu çektiği eziyetin mükafatını alacaktı sonunda.

Bağırsağı olta gibi çekerken ucunda büyüğünden bir balık bekliyordu ama kendini ateşler içinde buldu bir anda. Yerdeki kılıç alev almış ve ateşi sıçramıştı üzerine. "Aaarg! Lanet ucube!" diye bağırarak kendini dövüyordu avuç içleriyle. Ama bunun bir faydası yoktu ona. Sanki ölü rakibi ona lanet okumuş, musallat olmuştu. Ateşi söndürmek için nefesini kullanacaktı. Tüm vücuduna yayılan ateşi nefesiyle söndüremeyeceği bildiği için yerde de yuvarlanmaya başlayacaktı. Fayda etmezse ve ateş büyürse üniformasını çıkaracaktı aceleyle, ölmektense donla kalmaya razıydı.

Tüm bu olanlardan sonra suçlayacağı tek kişi Zac'ti. Ateşi söndürebilirse, onun gövdesinden ayrılmış kellesini öfkeyle tekmeleyecekti. Madalyonu bulamadığı için girdiği bu dövüş tamamen zaman kaybı olmuştu. Tek yabaliceği Zac'in bedenini, yani ondan geriye ne kaldıysa, omzuna alıp merkeze gitmekti. Görevlileri ikna etmek için bir kanıt olacaktı bu. Madalyon olmasa bile düşmanını öldürmüştü. Onu omzuna aldıktan sonra kalkanını ve gürzünü yerden alıp merkeze doğru koşmaya başlayacaktı.