Donsuz Zebaniler (Bacon - Akubaru - Groli - Belle)
2 posters
5 sayfadaki 6 sayfası
5 sayfadaki 6 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6
Geri: Donsuz Zebaniler (Bacon - Akubaru - Groli - Belle)
Bacon rıhtımda ateş başında içip şarkı söyleyen denizci ve liman görevlilerini, ne de tayfasını hiç umursamadan geminin güvertesine tırmanmıştı doğrudan. Etrafa biraz göz gezdirdikten sonra güverteden rıhtıma bakıp, “Mamod, Honk ve kızıl kafa. Yelkenleri indirin de yola koyulalım” dedi aceleyle. Güvertede sallanarak rom içen ve hareketli şarkısını söyleyen adama dikkat bile etmemişti Bacon, sarsak ışıkta güç bela seçilen mavi ceketine ve kısa sakalına bakmamıştı bile. Bacon güverteye çıkar çıkmaz adam hareketli şarkısını yavaşlatmış ve üstünkörü bir bakınıp kaşlarını bükmüştü merakla. Birkaç gün önce gemisine çarpan kızıl üniformalı iri herifti bu ve onu tanımamıştı bile.
Yıllar önce ıskartaya çıkarılan eski gemisine sık sık uğrayıp güvertesinde içerdi kaptan Ohab. Eski dostuyla güzel zamanlar geçirirdi böylece, hasret giderir ve eski günleri yad ederdi. Bu çektiriyle avladığı onlarca balinayı anar ve geminin hızından kaçamayan yunuslarla eğlendiği günleri hatırlardı. Yine böyle bir akşamda herifin teki gemiye çıkıp ona aldırmadan etrafa göz atmış ve rıhtımdaki diğer adamlara gemiyi sefere hazırlamalarını söylemişti. Ohab için oldukça alışılmadık bir geceydi bu. “Bu acelen nedir evlat, ada balinalarından haber mi aldın ha. Hahahahehahık-“ devirdiği üç şişeden sonra biraz uyuşmuş hissediyordu.
O sırada kızıl kafalı adam söylenerek gemiye göz gezdiriyordu, “Kaptan, madem bir gemi çalacağız, neden bu siktiriboktan gemiyi çalıyoruz? Üzerinde donanım olan bir gemi çalsaydık bari.” Dedi Bacon’a. Ohab şimdi anlamıştı Vehbi’nin kerrakesini. Bu çocuklar macera peşindeydi ve çok yanlış yerde macera arıyorlardı. “Böeeğğğhehehe! Numien’den gemi çalmak ha böehehehe-böööeeğhh” az önce bitirdiği tüm şişeyi aniden kusuvermişti Ohab, güverteye yığılmış kürekler arasından ahşap zemine sızıyordu midesinden çıkan tüm sıvı.
Derhal kendini toplayıp doğruldu ve bu kez daha düzgün konuşmaya başlayacaktı ki rıhtımdan bir gürültü koptu. Ensesine çelimsiz birinin oturduğu devasa herif, beyaz gömlekli adama gürz indirmiş, ancak adam hızla yana kayarak koca gürzün yere çarpıp şiddetli bir gürültü koparmasına neden olmuştu. O an etraftaki tüm gözler oraya dönmüştü. Beyaz gömlekli herif çok hızlı davranıp iri adamın yere çarpan gürzünü tekmeyle elinden düşürmüş ve tek dirseğiyle kalkana şiddetle vurup bir gürültü daha koparmış ve koca adamı sırtüstü yere yığmıştı. Sonra hiç duraksamadan, ona göre çok yavaş kalan devin kalkanla korunan göğsüne çıkıp kılıcını zırh boşluğundan boğazına dayamıştı. Hareket etmemesini tembihlemişti gülerek. Adamın boynuna oturmuş çelimsiz kız ise darbelerin etkisiyle geri savrulmuş ve yerde birkaç metre yuvarlanmıştı. Ohab bir kahkaha patlattı yine, “Joan! Seni hınzır kertenkele demek sen de buradaydın ha! Bu partiyi kaçırmanı istemezdim doğrusu. Ahahahaha!” Devin göğsüne dizini bastırmış ve kılıcını boğazına dayamış hale duran Denve gülmüştü, “Afiyet olsun kaptan, yine çekmişsin kafayı." Ona doğru hamle yapmaya yeltenen Honk’u Tarko durdurmuştu koluyla. Mokoko bir sağına bir soluna çeviriyordu koca maskeli kafasını, neler olduğunu anlamaya çalışıyormuş gibiydi. Mamod ise biraz öfke biraz şaşkınlık içindeydi, yerde yuvarlanan Belle’ye bakıyordu. Bir yandan da koca devi zorlanmadan yere seren ufak herife şaşırmıştı. Tek başında içen denizci erleri ile liman görevlisi aniden ayaklanıp silahlarına sarılmıştı. Çevredeki yakın gemilerden de birkaç kişi gözlerini buraya dikmişti, ancak bu tür olayların sıkça yaşandığı bir limanda çok da dikkat çekmezdi böyle ufak şeyler. Ohab ise keyifle sırıtıyordu güverteden olanları izlerken, onunla aynı güvertede duran Bacon’dan da gözünü ayırmıyordu. Tarko öne atıldı başındaki kukuletayı çıkararak, “Bay Denve, lütfen adamı bırakın ve sakince yolumuza bakalım” Ardından güvertedeki Ohab’a döndü, “Kaptan Ohab! Tayfadan ayrıldığımı sana daha önce söylemeliydim sanırım, yeniden denize açılıyorum. Buna engel olmayacağını sanıyorum ha?” Ohab’tan önce Denve konuştu, “Seni kara porsuk, gönlünün hala vahşiliğe attığını hep biliyordum. Gözüme görünmediğin sürece istediğin yere gidebilirsin, ama parasını vermeden ne bir gemiyle gidebilirsin ne de o iri domuzla. O kalıyor, kellesini Loyald’a postalayacağım” Tarko’dan yüzünü çevirip Ohab’a baktı, “Evet kaptan, tesadüfen gemimize binen yanındaki o iri herif Bacon Grim, Rappu’da isyan başlatanlardan biri. Başında bize güzel bir gün yaşatacak kadar da ödül var!” Ohab Bacon’a dönüp suratına daha da dikkatle baktı ve gülmeye başladı, “Bak sen şu işe ahahaha!” Gözünü geminin dibindeki kızıl kafalı ucubeden ayırmadan ve rıhtıma daima kulak kabartarak Bacon’a biraz daha yanaştı, “Demek gemimi çalmak istiyordun ha Grim. Pekala, sana bir fırsat. 14 milyon, hemen şimdi. Bu parayı ver ve tayfandan kimse zarar görmeden gemiyi de alıp git. Numien’de bundan iyi teklif duyamazsın”
Denve bunu duymamıştı mesafeden dolayı, ancak ne konuştuklarını da merak ediyordu.
Joan Denve Orade
Güç: 2.5
Hız: 2.5
Dayanıklılık: 2.4
Farkındalık: 2.1
Ohab Giorgi
Güç: 2.4
Hız: 2.3
Dayanıklılık: 2.5
Farkındalık: 2.2
Denizci erleri ve liman görevlisi
Güç: 1.3
Hız: 1.3
Dayanıklılık: 1.2
Farkındalık: 1.2
RP Out
Yıllar önce ıskartaya çıkarılan eski gemisine sık sık uğrayıp güvertesinde içerdi kaptan Ohab. Eski dostuyla güzel zamanlar geçirirdi böylece, hasret giderir ve eski günleri yad ederdi. Bu çektiriyle avladığı onlarca balinayı anar ve geminin hızından kaçamayan yunuslarla eğlendiği günleri hatırlardı. Yine böyle bir akşamda herifin teki gemiye çıkıp ona aldırmadan etrafa göz atmış ve rıhtımdaki diğer adamlara gemiyi sefere hazırlamalarını söylemişti. Ohab için oldukça alışılmadık bir geceydi bu. “Bu acelen nedir evlat, ada balinalarından haber mi aldın ha. Hahahahehahık-“ devirdiği üç şişeden sonra biraz uyuşmuş hissediyordu.
O sırada kızıl kafalı adam söylenerek gemiye göz gezdiriyordu, “Kaptan, madem bir gemi çalacağız, neden bu siktiriboktan gemiyi çalıyoruz? Üzerinde donanım olan bir gemi çalsaydık bari.” Dedi Bacon’a. Ohab şimdi anlamıştı Vehbi’nin kerrakesini. Bu çocuklar macera peşindeydi ve çok yanlış yerde macera arıyorlardı. “Böeeğğğhehehe! Numien’den gemi çalmak ha böehehehe-böööeeğhh” az önce bitirdiği tüm şişeyi aniden kusuvermişti Ohab, güverteye yığılmış kürekler arasından ahşap zemine sızıyordu midesinden çıkan tüm sıvı.
Derhal kendini toplayıp doğruldu ve bu kez daha düzgün konuşmaya başlayacaktı ki rıhtımdan bir gürültü koptu. Ensesine çelimsiz birinin oturduğu devasa herif, beyaz gömlekli adama gürz indirmiş, ancak adam hızla yana kayarak koca gürzün yere çarpıp şiddetli bir gürültü koparmasına neden olmuştu. O an etraftaki tüm gözler oraya dönmüştü. Beyaz gömlekli herif çok hızlı davranıp iri adamın yere çarpan gürzünü tekmeyle elinden düşürmüş ve tek dirseğiyle kalkana şiddetle vurup bir gürültü daha koparmış ve koca adamı sırtüstü yere yığmıştı. Sonra hiç duraksamadan, ona göre çok yavaş kalan devin kalkanla korunan göğsüne çıkıp kılıcını zırh boşluğundan boğazına dayamıştı. Hareket etmemesini tembihlemişti gülerek. Adamın boynuna oturmuş çelimsiz kız ise darbelerin etkisiyle geri savrulmuş ve yerde birkaç metre yuvarlanmıştı. Ohab bir kahkaha patlattı yine, “Joan! Seni hınzır kertenkele demek sen de buradaydın ha! Bu partiyi kaçırmanı istemezdim doğrusu. Ahahahaha!” Devin göğsüne dizini bastırmış ve kılıcını boğazına dayamış hale duran Denve gülmüştü, “Afiyet olsun kaptan, yine çekmişsin kafayı." Ona doğru hamle yapmaya yeltenen Honk’u Tarko durdurmuştu koluyla. Mokoko bir sağına bir soluna çeviriyordu koca maskeli kafasını, neler olduğunu anlamaya çalışıyormuş gibiydi. Mamod ise biraz öfke biraz şaşkınlık içindeydi, yerde yuvarlanan Belle’ye bakıyordu. Bir yandan da koca devi zorlanmadan yere seren ufak herife şaşırmıştı. Tek başında içen denizci erleri ile liman görevlisi aniden ayaklanıp silahlarına sarılmıştı. Çevredeki yakın gemilerden de birkaç kişi gözlerini buraya dikmişti, ancak bu tür olayların sıkça yaşandığı bir limanda çok da dikkat çekmezdi böyle ufak şeyler. Ohab ise keyifle sırıtıyordu güverteden olanları izlerken, onunla aynı güvertede duran Bacon’dan da gözünü ayırmıyordu. Tarko öne atıldı başındaki kukuletayı çıkararak, “Bay Denve, lütfen adamı bırakın ve sakince yolumuza bakalım” Ardından güvertedeki Ohab’a döndü, “Kaptan Ohab! Tayfadan ayrıldığımı sana daha önce söylemeliydim sanırım, yeniden denize açılıyorum. Buna engel olmayacağını sanıyorum ha?” Ohab’tan önce Denve konuştu, “Seni kara porsuk, gönlünün hala vahşiliğe attığını hep biliyordum. Gözüme görünmediğin sürece istediğin yere gidebilirsin, ama parasını vermeden ne bir gemiyle gidebilirsin ne de o iri domuzla. O kalıyor, kellesini Loyald’a postalayacağım” Tarko’dan yüzünü çevirip Ohab’a baktı, “Evet kaptan, tesadüfen gemimize binen yanındaki o iri herif Bacon Grim, Rappu’da isyan başlatanlardan biri. Başında bize güzel bir gün yaşatacak kadar da ödül var!” Ohab Bacon’a dönüp suratına daha da dikkatle baktı ve gülmeye başladı, “Bak sen şu işe ahahaha!” Gözünü geminin dibindeki kızıl kafalı ucubeden ayırmadan ve rıhtıma daima kulak kabartarak Bacon’a biraz daha yanaştı, “Demek gemimi çalmak istiyordun ha Grim. Pekala, sana bir fırsat. 14 milyon, hemen şimdi. Bu parayı ver ve tayfandan kimse zarar görmeden gemiyi de alıp git. Numien’de bundan iyi teklif duyamazsın”
Denve bunu duymamıştı mesafeden dolayı, ancak ne konuştuklarını da merak ediyordu.
Joan Denve Orade
Güç: 2.5
Hız: 2.5
Dayanıklılık: 2.4
Farkındalık: 2.1
Ohab Giorgi
Güç: 2.4
Hız: 2.3
Dayanıklılık: 2.5
Farkındalık: 2.2
Denizci erleri ve liman görevlisi
Güç: 1.3
Hız: 1.3
Dayanıklılık: 1.2
Farkındalık: 1.2
RP Out
- Spoiler:
Gemiye yavaş denmiş. Aksine, çektiri ve ince olduğu için epey hızlıdır.
normal fiyatı 10 milyon ama siz yabancı değilsiniz diye 14'e çıktım.
Akubaru, umarım itiraz etmezsin dövüşüne. Gördüğün gibi adam senden kat be kat daha güçlü ve hızlı. Normalde ölmüş olmalıydın.
Ohab'ın teklifini kabul ederseniz hiçbir sıkıntı yaşamadan limandan ayrılabilirsiniz.
Ian gruptan ayrıldığı için ona yazılanlara devam edilmeyecektir ama onun turlarında betimlenen yer ve kişiler hala geçerlidir.
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Donsuz Zebaniler (Bacon - Akubaru - Groli - Belle)
Az önce şarkı çığıran adandam yükselen sese doğru kafasını çevirmişti Bacon. Rüzgarla kıvranan ateşin ışığının da yardımıyla, herifi süzmeye başlamıştı. Yanından geçerken adama hiç dikkat etmemişti. Dikkatli bakacak fırsatı bulduğundaysa üzerindeki kiyafetlerin gözüne bir yerden tanıdık geldidiğine emindi.
Bacon adamın kim olduğunu anlamaya çalışırken, tayfasındaki boşboğazın patavatsızlığıyla irkildi durduğu yerde. Ne salaklıktı bu ama? Kolay bulunur cinsten bir salaklık değildi. Uzun zamandır böyle bir salağa rastlamamıştı Bacon. Bilimden, tennolojiden bahsedilirken "mayış ne kadar?" diye kafasını uzatan sikik akrabaları gelmişti gözünün önüne. Hepsinin suratı kesik kesik canlanıyordu zihninde. Onlar da en az bu kutsal penis kadar morondu. Yolculuğuna çıktığında onlardan kurtulmanın rahatlığı da vardı kalbinin bi köşesinde ama zihniyetleri yakasını bırakmayacaktı anlaşılan.
Kutsal penisin kırtığı pot sonucu gemiyi çalma girişimlerini öğrenen herif, olduğu gibi kusmuştu midesinde ne varsa. Bu boşboğazlık sadece Bacon'a saçma gelmemişti anlaşılan. Herif kahkahalarla gülüyordu. Baya komik bulmuştu bu gemi çalma girişimini. Bacon'sa o an ters ters kızıl kafaya bakıyordu. Tabii ki yanında aklı başında adamlar beklemiyordu, korsandı onlar, ama gerektiğinde çenelerini kapatacak sezgiye sahip olmalıydılar hiç yoktan.
Bacon adamı öldürmeye hazırdı artık. Yaşlı moruk komiğine giden bu olayı başkalarıyla paylaşmak için sabırsız olabilirdi çünkü. Tüm limanın koro halinde kahkahalarına maruz kalmak istemiyordu Bacon. Bu çok küçük düşürücü olurdu.
Rıhtımda kopan gürültü Bacon'un tasmasından çekmiş, saldırmak için hazır olan bedenini gevşetmişti. Neler olduğunu görmek için baktığında, Akubaru ve yanlarına yeni katılan bir üyenin kavgaya tutuştuğunu gördü. Bu salaklar ciddi olamamalıydı, kavga edecek zaman mıydı şimdi? Tayfasının zamanlamasının çok kötü olduğu gerçeği yüzüne çarpıyordu ard arda. Nefes alıp kendini sakinleştirecek raddeyi çoktan geçmişti Bacon ve sinirden köpürecekti az kalsın.
İkisini izlerken yanlış bir şeyler olduğunun farkına varması uzun sürmemişti. Akubaru kolayça saf dışı bırakılmıştı. Onun yarısı etmeyecek adam bunu çocuk oyuncağıymış gibi yapmıştı. Ağzı aralık şekilde kala kalmıştı Bacon. Akubaru denen dev bu kadar güçsüy müydü cidden? Onun bu devasalığı göz boyamamıydı sadece? Akla ilk bunlar gelse de olasılığı düşüktü, ne kadar salak olursan ol bu bedene sahip biri bu kadar kolay yenilemezdi. Akubaru'yu yere çalan adamda bir şeyler olduğu kesindi.
Herkes dumur olmuş şekilde olayları anlamaya çalışırken, durumları Bacon kadar vahim olamazdı. Konuşmaları dinlerken alnından süzülen terlerin sayısı saniyelerle yarışıyordu. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu ama kafası allak bullak olmuştu. Adamların konuşmalarıyla birlikte kafasındaki kayıp parçalar yerine diken gibi, ızdıraplı şekilde oturuyordu. Kaptan Ohab olduğunu anlamıştı karşısındaki adamın. Yüzünü fazla görmediği için onu ilk başta tanıyamamış olması mazeret olabilirdi belki, ama Bacon'da kendini en az tayfasındakiler kadar salak hissediyordu. Nasıl gözden kaçırmıştı bu herifi? Dalgınlığı için sövüyordu kendisine. Ve Akubaru'yu indiren adam... Yardımcı kaptanı diplerine kadar getirmişlerdi, Bacon'un kadim dostları. Bu herif başına koyulan ödülü de öğrenmişti anlaşılan. Gazeteyi okumuş olmalıydı, işte akıllı adamın hali başka oluyordu. Dünyada olup bitenden haberi oluyordu bir kere, bi de Bacon ve arkadaşları... daha on santim çevrelerinde ne olup bittiğinden haberleri yoktu.
Bu adamları yenemezdi, Akubaru'nun durumu ortadayken bunu düşünmek bile saçma olurdu. Çıkar yol arıyordu ve bunu bulmak oldukça zordu. Her şey onların aleyhineydi. Kaptan Ohab yanına doğru gelirken dalgın bakışları ona doğru çevrilmişti. Kulağına doğru eğildiğinde ruhu çekiliyor gibi hissediyordu kendisini. Kulağına o sihirli kelimeler fısıldandığındaysa kısa süreliğine gözlerin içi tekrar hayat dolmuştu. Parayı öderlerse öylece gitmelerine izin verecek miydi sahiden? Bunun gerçekliğini sorgulayacak durumda değildi Bacon. Hem o kadar paraları olup olmadığından da emin değildi. Kafa yormaya başladığında sorunlar tekrar suyun üstüne çıkıyordu ve yine vahamete kapılıyordu.
Artık bir şeyler söylemesinin zamanı gelmişti. Daha fazla suskun kalması onların hayrına olmayacaktı. Gözlerini rıhtıma, tayfasına doğru devirip onları memnuniyetsiz bir ifadeyle süzdükten sonra Ohab'a döndü tekrar. Arkadaşlarının ne düşündüğünü umursamadan girdi söze. "Kaptan Ohab, benim hayatımı kurtardığınız için tekrardan minnettarım..." Böyle durumlarda göt yalamanın zararı olmazdı, mesela yarını tekrar görebilmek gibi, bunu istiyorsa suyuna gitmeliydi bu adamın. Gururuna ne kadar yediremese de yapmalıydı bunu.
"Loyald dedikleri adam, kan emici piçin tekidir. Kendinden başka kimseye yararı olmayan biri. Yani böyle bir adamın birinin başına ödül koyması onu kötü değil, aksine iyi yapar. Arkadaşınız kellemi alırken vicdanını kötü olduğum yönünde avutacaksa buna heves etmesin." Ağzından çıkanlara kendisi de inanmıyordu ama ölüm korkusunun neler söyleteceğini kim bilebilirdi ki. Tek istediği Ohab'ı avcuna almaktı ve amaçta söylediklerine kendisini bile inanabilirdi. Onun gözünde iyi bir izlenim çizmeye çalışıyordu. Söylediklerinde haklılık payı da yok değildi. Loyald gerçekten namussuz herifin tekiydi ama Bacon? Bacon, ondan daha namussuz bir piçti. Kendine yeni bir kimlik çizdikten sonra, öksürdü ve boğazını temizleyip devam etti sözlerine. "Yani bize düşman olmanıza bir sebep yok. Para mevzusundaysa o kadar servetim yok, Kaptan Ohab. Zaten param olsa bu gemiyle neden yola çıkmak isteyeyim? Bu geminin sahipsiz olduğunu düşündüğüm için buradayız. Yoksa hırsız falan değiliz, kimseyi zarara uğratacak bir şey yapmayız. çenesinin ilk defa bu kadar düştüğünü düşünüyordu Bacon. Ama bu gevezeliği hayatlarını kurtaracaksa başka çaresi yoktu. Ohab, yardımcısına göre aklı başında birine benziyordu ve konuşarak anlaşabileceğine inanıyordu.
Şimdiye kadar öldürülmezse sözlerine şöyle devam edecekti;
"Şimdi paramız yok ama isterseniz bu parayı size daha sonra öderiz. Bir ganimetin peşindeyiz... Bundan size bahsetmekte sakınca görmüyorum. Bu ganimeti ele geçirdiğimizde paranızı misliyle öderiz. Terma'ya gidiyoruz. Bu iş için normalde ortak bulmaya hevesli değilim ama siz hayatımı kurtardınız. İsterseniz bu ganimetin peşine birlikte düşebiliriz Kaptan Ohab. Hem sizin gibi bi denizci için iyi bir serüven olurdu. Hem beraber hareket edersek ganimeti almak da kolay olurdu."
Bacon adamın kim olduğunu anlamaya çalışırken, tayfasındaki boşboğazın patavatsızlığıyla irkildi durduğu yerde. Ne salaklıktı bu ama? Kolay bulunur cinsten bir salaklık değildi. Uzun zamandır böyle bir salağa rastlamamıştı Bacon. Bilimden, tennolojiden bahsedilirken "mayış ne kadar?" diye kafasını uzatan sikik akrabaları gelmişti gözünün önüne. Hepsinin suratı kesik kesik canlanıyordu zihninde. Onlar da en az bu kutsal penis kadar morondu. Yolculuğuna çıktığında onlardan kurtulmanın rahatlığı da vardı kalbinin bi köşesinde ama zihniyetleri yakasını bırakmayacaktı anlaşılan.
Kutsal penisin kırtığı pot sonucu gemiyi çalma girişimlerini öğrenen herif, olduğu gibi kusmuştu midesinde ne varsa. Bu boşboğazlık sadece Bacon'a saçma gelmemişti anlaşılan. Herif kahkahalarla gülüyordu. Baya komik bulmuştu bu gemi çalma girişimini. Bacon'sa o an ters ters kızıl kafaya bakıyordu. Tabii ki yanında aklı başında adamlar beklemiyordu, korsandı onlar, ama gerektiğinde çenelerini kapatacak sezgiye sahip olmalıydılar hiç yoktan.
Bacon adamı öldürmeye hazırdı artık. Yaşlı moruk komiğine giden bu olayı başkalarıyla paylaşmak için sabırsız olabilirdi çünkü. Tüm limanın koro halinde kahkahalarına maruz kalmak istemiyordu Bacon. Bu çok küçük düşürücü olurdu.
Rıhtımda kopan gürültü Bacon'un tasmasından çekmiş, saldırmak için hazır olan bedenini gevşetmişti. Neler olduğunu görmek için baktığında, Akubaru ve yanlarına yeni katılan bir üyenin kavgaya tutuştuğunu gördü. Bu salaklar ciddi olamamalıydı, kavga edecek zaman mıydı şimdi? Tayfasının zamanlamasının çok kötü olduğu gerçeği yüzüne çarpıyordu ard arda. Nefes alıp kendini sakinleştirecek raddeyi çoktan geçmişti Bacon ve sinirden köpürecekti az kalsın.
İkisini izlerken yanlış bir şeyler olduğunun farkına varması uzun sürmemişti. Akubaru kolayça saf dışı bırakılmıştı. Onun yarısı etmeyecek adam bunu çocuk oyuncağıymış gibi yapmıştı. Ağzı aralık şekilde kala kalmıştı Bacon. Akubaru denen dev bu kadar güçsüy müydü cidden? Onun bu devasalığı göz boyamamıydı sadece? Akla ilk bunlar gelse de olasılığı düşüktü, ne kadar salak olursan ol bu bedene sahip biri bu kadar kolay yenilemezdi. Akubaru'yu yere çalan adamda bir şeyler olduğu kesindi.
Herkes dumur olmuş şekilde olayları anlamaya çalışırken, durumları Bacon kadar vahim olamazdı. Konuşmaları dinlerken alnından süzülen terlerin sayısı saniyelerle yarışıyordu. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu ama kafası allak bullak olmuştu. Adamların konuşmalarıyla birlikte kafasındaki kayıp parçalar yerine diken gibi, ızdıraplı şekilde oturuyordu. Kaptan Ohab olduğunu anlamıştı karşısındaki adamın. Yüzünü fazla görmediği için onu ilk başta tanıyamamış olması mazeret olabilirdi belki, ama Bacon'da kendini en az tayfasındakiler kadar salak hissediyordu. Nasıl gözden kaçırmıştı bu herifi? Dalgınlığı için sövüyordu kendisine. Ve Akubaru'yu indiren adam... Yardımcı kaptanı diplerine kadar getirmişlerdi, Bacon'un kadim dostları. Bu herif başına koyulan ödülü de öğrenmişti anlaşılan. Gazeteyi okumuş olmalıydı, işte akıllı adamın hali başka oluyordu. Dünyada olup bitenden haberi oluyordu bir kere, bi de Bacon ve arkadaşları... daha on santim çevrelerinde ne olup bittiğinden haberleri yoktu.
Bu adamları yenemezdi, Akubaru'nun durumu ortadayken bunu düşünmek bile saçma olurdu. Çıkar yol arıyordu ve bunu bulmak oldukça zordu. Her şey onların aleyhineydi. Kaptan Ohab yanına doğru gelirken dalgın bakışları ona doğru çevrilmişti. Kulağına doğru eğildiğinde ruhu çekiliyor gibi hissediyordu kendisini. Kulağına o sihirli kelimeler fısıldandığındaysa kısa süreliğine gözlerin içi tekrar hayat dolmuştu. Parayı öderlerse öylece gitmelerine izin verecek miydi sahiden? Bunun gerçekliğini sorgulayacak durumda değildi Bacon. Hem o kadar paraları olup olmadığından da emin değildi. Kafa yormaya başladığında sorunlar tekrar suyun üstüne çıkıyordu ve yine vahamete kapılıyordu.
Artık bir şeyler söylemesinin zamanı gelmişti. Daha fazla suskun kalması onların hayrına olmayacaktı. Gözlerini rıhtıma, tayfasına doğru devirip onları memnuniyetsiz bir ifadeyle süzdükten sonra Ohab'a döndü tekrar. Arkadaşlarının ne düşündüğünü umursamadan girdi söze. "Kaptan Ohab, benim hayatımı kurtardığınız için tekrardan minnettarım..." Böyle durumlarda göt yalamanın zararı olmazdı, mesela yarını tekrar görebilmek gibi, bunu istiyorsa suyuna gitmeliydi bu adamın. Gururuna ne kadar yediremese de yapmalıydı bunu.
"Loyald dedikleri adam, kan emici piçin tekidir. Kendinden başka kimseye yararı olmayan biri. Yani böyle bir adamın birinin başına ödül koyması onu kötü değil, aksine iyi yapar. Arkadaşınız kellemi alırken vicdanını kötü olduğum yönünde avutacaksa buna heves etmesin." Ağzından çıkanlara kendisi de inanmıyordu ama ölüm korkusunun neler söyleteceğini kim bilebilirdi ki. Tek istediği Ohab'ı avcuna almaktı ve amaçta söylediklerine kendisini bile inanabilirdi. Onun gözünde iyi bir izlenim çizmeye çalışıyordu. Söylediklerinde haklılık payı da yok değildi. Loyald gerçekten namussuz herifin tekiydi ama Bacon? Bacon, ondan daha namussuz bir piçti. Kendine yeni bir kimlik çizdikten sonra, öksürdü ve boğazını temizleyip devam etti sözlerine. "Yani bize düşman olmanıza bir sebep yok. Para mevzusundaysa o kadar servetim yok, Kaptan Ohab. Zaten param olsa bu gemiyle neden yola çıkmak isteyeyim? Bu geminin sahipsiz olduğunu düşündüğüm için buradayız. Yoksa hırsız falan değiliz, kimseyi zarara uğratacak bir şey yapmayız. çenesinin ilk defa bu kadar düştüğünü düşünüyordu Bacon. Ama bu gevezeliği hayatlarını kurtaracaksa başka çaresi yoktu. Ohab, yardımcısına göre aklı başında birine benziyordu ve konuşarak anlaşabileceğine inanıyordu.
Şimdiye kadar öldürülmezse sözlerine şöyle devam edecekti;
"Şimdi paramız yok ama isterseniz bu parayı size daha sonra öderiz. Bir ganimetin peşindeyiz... Bundan size bahsetmekte sakınca görmüyorum. Bu ganimeti ele geçirdiğimizde paranızı misliyle öderiz. Terma'ya gidiyoruz. Bu iş için normalde ortak bulmaya hevesli değilim ama siz hayatımı kurtardınız. İsterseniz bu ganimetin peşine birlikte düşebiliriz Kaptan Ohab. Hem sizin gibi bi denizci için iyi bir serüven olurdu. Hem beraber hareket edersek ganimeti almak da kolay olurdu."
Misafir- Misafir
Geri: Donsuz Zebaniler (Bacon - Akubaru - Groli - Belle)
Gecenin karanlığında, güvertede şarkı söyleyen daha doğrusu uyumsuz notalarla bağırıp çağıran ayyaş, Agachak'ın gemi hakkındaki itirazını duyduğu gibi taşak geçmiş, sonrada içtiğini olduğu gibi kusmuştu. Agachak bu duruma oldukça sinirlendi, öfkeden tırpanını tuttuğu eli sıkmaktan bembeyaz oldu. Bu yavşağa saldırmak üzereydi, niyeti onu acı çektirerek cehenneme göndermekti. Tam o anda bir patırtı koptu. Olan olay ise inanılır gibi değildi. Dev herif, Pollard denen ibneye arkadan kahpece saldırmıştı. Ancak Pollard arkada gözü varmışçasına yapılan bu kahpece saldırıdan kurtulmuş bununla da kalmayıp sanki içi boş bir kuklaymışçasına dev herifi kolaylıkla yıkmıştı. Demek ki bu dev göründüğü kadar güçlü değildi. Zira hiç bir karşılık verememişti. Agachak güçsüz adamlara saygı duymazdı. Dev herif bu güçsüzlükle hak ettiği yerde yani yerdeydi. Kesinlikle kalıbından utanması gerekiyordu.
Daha sonra ise ayyaş, Pollard'ı tanıyarak doğrudan onunla konuşmaya başladı. Agachak'ı, Kaptan'ı ve diğer tayfa üyelerini siklemiyorlardı. Bu kadar adamın arasında korkusuzca dalaşıp hakaretamiz davranışlarda rahatça bulunabiliyorlardı. Diğer tayfa üyeleri saldırmak üzereydi ancak zenci herif onları durdurarak ortaya atılıp bir konuşma yaptı. Kısaca merhamet dilendi. Ters giden bir şeyler vardı, ya bu adamlar çok güçlüydü ya da bu tayfadakiler fos elemanlardı. Ardından Agachak, Pollard denilen adamın ödül avcısı olduğunu öğrendi. O barda bir ödül avcısının peşlerine takılabileceğinden şüphelenmişti. Dev herif bir morondu açıkça, zaten boyu uzun olanın aklı kısa olurmuş. Bu da malumun ilanı oldu. Daha korsanlığa başlayalı bir gün bile olmadan peşine ödül avcısı takmayı başarmak her yiğide kısmet olmazdı.
Ayyaş herif, zalim görünüşlü kaptana yaklaştı. Agachak, kaptanın bu ayyaşı öldüreceğinden oldukça emindi. Zira kendisi zalim görünüşlü, kimseyi siklemeyen birisine benziyordu. Zaten kafasında ödül de vardı. Ödül avcısı Pollard'ın hedefi o ödülü almaktı. Ancak ayyaş kaptanın kulağına bir şeyler fısıldadığında kaptanın yüzü kireç gibi bembeyaz oldu. Ardından kaptan, ayyaş herife yaltaklanmaya başladı. Zalim görünüşlü herif, biraz önce bir kaplan edasıyla ortada gezerken şimdi süt dökmüş kediye dönmüştü. Bu açıkçası Agachak'ın midesini bulandırdı. Kaptan utanmasa herife “ Elini ayağını öpeyim abi! Nolur yapma abi, bokunu yiyim ne olur!!!” diyecekti. Agachak hala bu herifleri öldürmek istiyordu, ancak zenci ve kaptanın verdiği tepki, devin kolaylıkla yıkılışı da gözünün önüne gelince bunun o kadar kolay olmadığını anlayarak kendini sakinleştirdi. Mantıklı düşününce, bekle gör politikası uygulamaya karar verdi. Gidip Belle'ye yerden kalkması için yardım edecek, ardından da bir köşeye çekilip sessizce bekleyecekti. Yeni tanıştığı bu adamlar için hayatını riske atmaya gerek yoktu. Eğer olur da kaptanın yalvarmaları boşa çıkar onun kellesini alırsalar, Agachak'ın işlediği bir suç yoktu. O yüzden şimdilik sakin kalmakta fayda vardı.
Daha sonra ise ayyaş, Pollard'ı tanıyarak doğrudan onunla konuşmaya başladı. Agachak'ı, Kaptan'ı ve diğer tayfa üyelerini siklemiyorlardı. Bu kadar adamın arasında korkusuzca dalaşıp hakaretamiz davranışlarda rahatça bulunabiliyorlardı. Diğer tayfa üyeleri saldırmak üzereydi ancak zenci herif onları durdurarak ortaya atılıp bir konuşma yaptı. Kısaca merhamet dilendi. Ters giden bir şeyler vardı, ya bu adamlar çok güçlüydü ya da bu tayfadakiler fos elemanlardı. Ardından Agachak, Pollard denilen adamın ödül avcısı olduğunu öğrendi. O barda bir ödül avcısının peşlerine takılabileceğinden şüphelenmişti. Dev herif bir morondu açıkça, zaten boyu uzun olanın aklı kısa olurmuş. Bu da malumun ilanı oldu. Daha korsanlığa başlayalı bir gün bile olmadan peşine ödül avcısı takmayı başarmak her yiğide kısmet olmazdı.
Ayyaş herif, zalim görünüşlü kaptana yaklaştı. Agachak, kaptanın bu ayyaşı öldüreceğinden oldukça emindi. Zira kendisi zalim görünüşlü, kimseyi siklemeyen birisine benziyordu. Zaten kafasında ödül de vardı. Ödül avcısı Pollard'ın hedefi o ödülü almaktı. Ancak ayyaş kaptanın kulağına bir şeyler fısıldadığında kaptanın yüzü kireç gibi bembeyaz oldu. Ardından kaptan, ayyaş herife yaltaklanmaya başladı. Zalim görünüşlü herif, biraz önce bir kaplan edasıyla ortada gezerken şimdi süt dökmüş kediye dönmüştü. Bu açıkçası Agachak'ın midesini bulandırdı. Kaptan utanmasa herife “ Elini ayağını öpeyim abi! Nolur yapma abi, bokunu yiyim ne olur!!!” diyecekti. Agachak hala bu herifleri öldürmek istiyordu, ancak zenci ve kaptanın verdiği tepki, devin kolaylıkla yıkılışı da gözünün önüne gelince bunun o kadar kolay olmadığını anlayarak kendini sakinleştirdi. Mantıklı düşününce, bekle gör politikası uygulamaya karar verdi. Gidip Belle'ye yerden kalkması için yardım edecek, ardından da bir köşeye çekilip sessizce bekleyecekti. Yeni tanıştığı bu adamlar için hayatını riske atmaya gerek yoktu. Eğer olur da kaptanın yalvarmaları boşa çıkar onun kellesini alırsalar, Agachak'ın işlediği bir suç yoktu. O yüzden şimdilik sakin kalmakta fayda vardı.
Misafir- Misafir
Geri: Donsuz Zebaniler (Bacon - Akubaru - Groli - Belle)
Ne olmuştu lan öyle ?! Bir anda yeri boylamıştım altımda duran koca dev ile beraber. Metrelerce büyüklükte dev gibi bir adam Pollard denen hıyarın tek hamlesiyle yere düşmüştü. Cidden mi ? Bu adamın mı omzundaydım ben ? Bu kadar puf desen uçacak bir adam olduğunu anlayabilmem imkansızdı tabi. Çünkü adam bir bina gibiydi. Kim tahmin edebilirdi ki bu kadar işe yaramaz olduğunu ? Kalıbının adamı değildi demek. En azından Belle böyle düşünüyordu. Ayrıca diğerlerinin de böyle düşündüğünü sezmek zor değildi. Ancak bunu düşünmeye pek vakit yok gibiydi. Bu aptal dev yüzünden bok yoluna gidecek gibiydi Belle'nin hayatı. İçinden deve söverken bir yandan yerde şaşkın bir şekilde olup biteni izliyordu. Dev kadar kızıl kafa da salaktı anlaşılan. Ulan koca tayfada bir bu muydu akıllı olan ? Az önceki karizmatik kaptan şimdi karşısında duran adamın fahişesi olacak duruma gelmişti. Peki kimdi bu adamlar ? Anlaşılan kaptanla bir mazileri vardı. Belle gözlerini Pollard'a dikti ve sertçe bakmaya başladı.
Kısa bir süre kesti Pollard'ı. ''Ulan bide sikerim falan dedik bu adama...'' diye geçirdi içinden. Bir an tedirgin oldu acaba kendisi için gelecek mi diye. Hazır olmalıydı bu duruma. ''Devi tek vuruşta indirdiyse bu adam beni...'' Ne yapacağını düşünüyordu. Önce yerden kaldırmalıydı kıçını tabi. O anda bir el uzandı ona. Bu kızıl kafalı rahipti. Omuz silkti Belle ve onun elini hafifçe kenara itip ayağa kalktı. Kızıl kafa ile bir kenara çekildiler. İzlemeye koyuldular. Dev umrunda değildi. Kaptanın bir an önce şu işi çözmesini diliyordu sadece. ''Sen ve dev...boyunuzla zekanız ters orantılı olsa gerek.'' kızıl kafaya söylemişti bunu. Ancak onun yüzüne bakmıyordu. Eğlenmişçesine gülümsedi.
Misafir- Misafir
Geri: Donsuz Zebaniler (Bacon - Akubaru - Groli - Belle)
Bacon ile Ohab konuşurken Denve pür dikkat onlara bakıyor ve neler konuştuklarını işitmeye çalışıyordu. Altında yatan dev sakinleşmiş ve hiçbir hamle yapmamıştı, öylece kaderini kabullenmiş gibiydi. Bacon’un diğer adamları da durumun ciddiyetini anlamışlar ve kenarda durup beklemeye başlamışlardı. Groli, Belle, Tarko, Honk, Mamod ve Mokoko, iskele girişinde öylece duruyor ve bir kaptan bir Denve tarafına bakıyorlardı. Denizci erleri ve liman görevlisi ise olayları tam kavrayamamış halde, o sarhoş kafayla sadece silah doğrultmuşlardı tayfaya.
Bacon Ohab ile konuşmaya başladığında kaptan yılgınca dinlemeye başladı. Bu herifin akıllı biri olduğunu biliyordu, bukalemun gibi kılıktan kılığa gireceğini, fırsatını bulduğu an onu acımadan öldüreceğini ve ne kadar vahşi biri olduğunu. “Tamam evlat, amma konuştun. Bana Loyald denen şerefsizi anlatma, onun nasıl bir piç kurusu olduğunu iyi bilirim. Ama Kızıl Diş denen vahşi sürüsünü de tanırım. Bana anlattırma şimdi. Öldürdüğün ve ölümüne sebep oldukların pek umurumda değil, denize açılmanıza da engel olacak değilim. Yeterince taşaklıysanız bir şekilde açılırsınız zaten. Ancak güzelim gemimi parasını ödemeden hiçbir sikik alıp gidemez buradan. Hele gafil avlanmış başı ödüllü donsuz bir yeni yetme korsan ise…” Kaşlarını çatıp devam etti, “Terma’da peşine düşeceğiniz defineyi tüm kuzey denizi biliyor. Geçen günlerde koca Cingöz bile telef oluyordu o definenin peşinde. Sen kalkmış bu kıçı kırık adamlarla o defineyi alacağını ve bana borcunu ödeyeceğini mi söylüyorsun? O mesafeden sikilebilecek enayiye mi benziyorum sence ha? Joan! Şunlara ciddiyetimizi göster bakalım.” Denve sonunda bir şeyler duymuş ve gülmüştü. Başından beri gözüne kestirdiği Mamod’a baktı, sıra sıra dizilmiş grubunun en sağında duruyordu. Akubaru’nun hemen dibinde. Koca devin boğazına dayadığı kılıcı yıldırım hızıyla çekip aniden sıçarayarak boş boş bakınan Mamod’un bacağına savurdu ve dizin hemen altından kesip aldı bacağını. Mamod ani bir çığlıkla yere savrulurken de boşta kalan sol bileğinden ufak bir zıpkın fırlayıp sol omuz boşluğuna saplanmıştı. Mamod yerlerde acıyla kıvranırken Denve ayakta dikiliyor ve iki kılıcını da çekmiş halde birini tayfaya, diğerini hala yerde yatan Akubaru’ya doğrulmuştu. Honk öfkeden çılgına dönecek gibiydi, Mokoko heyecanla sıçramış ve yardım etmek için Mamod’a koşmuştu. Denve buna izin verdi ve bir adım daha uzaklaştı Mamod’dan. Kopmuş bacağını tekmeyle ona doğru attı.
Tarko durumun ciddiyetini iyice anladı ve Honk’u daha da sıkı kavradı, “Ölmek istemiyorsan sakin kal Honk, kendine hakim ol bu herifle başa çıkamazsın.” Honk gözlerinden dehşet saçarak onlara gülen Denve’ye bakıyordu hiddetle, "Sikerler lan! Bana gelsene orospu çocuğu seni!” Denve onlara doğrultulmuş kılıcını gel manasında iki kez yukarı kaldırıp indirdi küçük açılarla. Honk Tarko’nun elinden bir anlığına kurtulup atıldı, ancak Tarko çok hızlı davranıp ense köküne olanca kuvvetiyle vurup bayılttı koca adamı. Şimdi Honk da yerde iki seksen uzanıyordu. “Yeni tayfanın canına değer veriyorsun demek kara porsuk” Denve şimdi daha da keyifle gülüyordu Tarko ona hiddetle bakarken. Denve ise bakışlarını kaptana yöneltti.
O sırada gruba silah doğrultan denizciler ve liman güvenliği hala şaşkınlık içinde bir şeyler kavramaya çalışıyordu, hepsinin gözlerine korku serilmiş gibiydi. Yanlardaki gemilerden sesleri duyanlar bir kez daha bakmıştı o tarafa, ancak akşam karanlığında yine pek dikkat etmemişlerdi…
Ohab Bacon’a baktı kararlı bir ifadeyle, “14 milyon, hemen şimdi. Veya gemisiz ve eksik adamla yola çıkacak tayfan. Eğer zarar etmekten endişeleniyorsan pek üzülmene gerek yok, peşine düştüğün definenin on milyonlarca beli ettiği söyleniyor ha ahahahaha!”
Denve şimdi konuşulanları duymuş ve memnun kalmıştı. Kenara attıkları eski gemilerinin parası ve tayfayı bağışlamak için 4 milyon. Karlı bir işti. Ancak Bu teklif tekrar reddedilir ve lakayt bir şey daha yapılırsa bu kez bacak koparmakla yetinmeyecek, birkaç kişinin kafasını koparacaktı direkt.
Bacon Ohab ile konuşmaya başladığında kaptan yılgınca dinlemeye başladı. Bu herifin akıllı biri olduğunu biliyordu, bukalemun gibi kılıktan kılığa gireceğini, fırsatını bulduğu an onu acımadan öldüreceğini ve ne kadar vahşi biri olduğunu. “Tamam evlat, amma konuştun. Bana Loyald denen şerefsizi anlatma, onun nasıl bir piç kurusu olduğunu iyi bilirim. Ama Kızıl Diş denen vahşi sürüsünü de tanırım. Bana anlattırma şimdi. Öldürdüğün ve ölümüne sebep oldukların pek umurumda değil, denize açılmanıza da engel olacak değilim. Yeterince taşaklıysanız bir şekilde açılırsınız zaten. Ancak güzelim gemimi parasını ödemeden hiçbir sikik alıp gidemez buradan. Hele gafil avlanmış başı ödüllü donsuz bir yeni yetme korsan ise…” Kaşlarını çatıp devam etti, “Terma’da peşine düşeceğiniz defineyi tüm kuzey denizi biliyor. Geçen günlerde koca Cingöz bile telef oluyordu o definenin peşinde. Sen kalkmış bu kıçı kırık adamlarla o defineyi alacağını ve bana borcunu ödeyeceğini mi söylüyorsun? O mesafeden sikilebilecek enayiye mi benziyorum sence ha? Joan! Şunlara ciddiyetimizi göster bakalım.” Denve sonunda bir şeyler duymuş ve gülmüştü. Başından beri gözüne kestirdiği Mamod’a baktı, sıra sıra dizilmiş grubunun en sağında duruyordu. Akubaru’nun hemen dibinde. Koca devin boğazına dayadığı kılıcı yıldırım hızıyla çekip aniden sıçarayarak boş boş bakınan Mamod’un bacağına savurdu ve dizin hemen altından kesip aldı bacağını. Mamod ani bir çığlıkla yere savrulurken de boşta kalan sol bileğinden ufak bir zıpkın fırlayıp sol omuz boşluğuna saplanmıştı. Mamod yerlerde acıyla kıvranırken Denve ayakta dikiliyor ve iki kılıcını da çekmiş halde birini tayfaya, diğerini hala yerde yatan Akubaru’ya doğrulmuştu. Honk öfkeden çılgına dönecek gibiydi, Mokoko heyecanla sıçramış ve yardım etmek için Mamod’a koşmuştu. Denve buna izin verdi ve bir adım daha uzaklaştı Mamod’dan. Kopmuş bacağını tekmeyle ona doğru attı.
Tarko durumun ciddiyetini iyice anladı ve Honk’u daha da sıkı kavradı, “Ölmek istemiyorsan sakin kal Honk, kendine hakim ol bu herifle başa çıkamazsın.” Honk gözlerinden dehşet saçarak onlara gülen Denve’ye bakıyordu hiddetle, "Sikerler lan! Bana gelsene orospu çocuğu seni!” Denve onlara doğrultulmuş kılıcını gel manasında iki kez yukarı kaldırıp indirdi küçük açılarla. Honk Tarko’nun elinden bir anlığına kurtulup atıldı, ancak Tarko çok hızlı davranıp ense köküne olanca kuvvetiyle vurup bayılttı koca adamı. Şimdi Honk da yerde iki seksen uzanıyordu. “Yeni tayfanın canına değer veriyorsun demek kara porsuk” Denve şimdi daha da keyifle gülüyordu Tarko ona hiddetle bakarken. Denve ise bakışlarını kaptana yöneltti.
O sırada gruba silah doğrultan denizciler ve liman güvenliği hala şaşkınlık içinde bir şeyler kavramaya çalışıyordu, hepsinin gözlerine korku serilmiş gibiydi. Yanlardaki gemilerden sesleri duyanlar bir kez daha bakmıştı o tarafa, ancak akşam karanlığında yine pek dikkat etmemişlerdi…
Ohab Bacon’a baktı kararlı bir ifadeyle, “14 milyon, hemen şimdi. Veya gemisiz ve eksik adamla yola çıkacak tayfan. Eğer zarar etmekten endişeleniyorsan pek üzülmene gerek yok, peşine düştüğün definenin on milyonlarca beli ettiği söyleniyor ha ahahahaha!”
Denve şimdi konuşulanları duymuş ve memnun kalmıştı. Kenara attıkları eski gemilerinin parası ve tayfayı bağışlamak için 4 milyon. Karlı bir işti. Ancak Bu teklif tekrar reddedilir ve lakayt bir şey daha yapılırsa bu kez bacak koparmakla yetinmeyecek, birkaç kişinin kafasını koparacaktı direkt.
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Donsuz Zebaniler (Bacon - Akubaru - Groli - Belle)
Agachak'ın Belle'ye uzattığı eli, yardım teklifi ,kabaca red edildi. Ardından da Belle Agachak'a gene hakaret etti. Agachak fazla oluyor artık bu aşifte karı diye düşündü. Agachak alttan aldıkça, ses çıkarmadıkça iyice kendini bir bok sanmaya başladı bu kancık. Agachak ona haddini bildirmeye oldukça heves etti. Ama ona son bir şans verecekti, bu seferlik öldürmeyecek, sadece uyarı yapacaktı. Belle'nin kulağına eğilerek “Eğer bir daha bana hakaret edersen, çarpılarak ölürsün” diyecekti buz gibi bir sesle. Ardından da ciddi olduğunu göstermek ve kadını sindirmek için eliyle yüzüne dokunarak dokunduğu bölgeyi çarpacaktı. Ardından da geriye çekilerek yüzünün kireç gibi olmasını, bacaklarının korkudan titremesini izleyerek zevklenecekti. Çünkü bilinmeyen güçler insanları korkutur. Belle başına ne geldiğini anlamayarak korkacaktı.
Bu olaylar olurken kaptanla ayyaşın konuşması da sürüyordu. O konuşmanın sonunda ayyaş herif Pollard'a Joan diye seslenerek şunlara ciddi olduğumuzu göster demişti. Bunun üzerine Joan denilen herif büyük bir hazla kötü kokan herife saldırmış kolaylıkla bir bacağını koparıp, omzundan da yere mıhlamıştı herifi. Bu olaya kimse müdahil olamamış, ortalık iyice karışmıştı. Anlaşılan bu herifler çok güçlüydü. Agachak bir anda can güvenliğinin olmadığının farkına vardı. Can havliyle bu durumdan kurtulmak için kafasını çalıştırmaya başladı. Ardından ayyaş herif kaptana ya para ya da burada kıyım olur anlamında bir şeyler söyledi.
Durduk yere suçsuz birinin bacağını kesmişti bu herif, bu adada adalet namına bir şey yok muydu? Limanın güvenliği ne halt ediyordu? Öylece izliyorlardı olayı. Agachak buradan tüymek için bir plan yaptı. Öne atıldı, ellerini önde kavuşturdu ve sesini yükselterek “Soylu beyim, yanımızda o kadar paramız yok maalesef. Ama kaptanımız hemen bankadan çekip getirebilir. Bende bu sırada sizi rahat ettirmek için gidip içki alıp geleyim.” deyip bu sırada da Belle'nin bir elini yakalayıp onu çekiştirerek öne çıkardı. “ Biz gidip gelene kadar, bu hanımefendi de sizin hoş vakit geçirmenizi sağlayacak.” diyerek fahişeyi onlara yem edecek ve onun işini iyi yapmasını umacaktı. Ardından da gemiden ayrılmasına müsaade edildiği anda kirişi kırmayı planlıyordu. Bu herifler için ölmeye gerek yoktu...
Bu olaylar olurken kaptanla ayyaşın konuşması da sürüyordu. O konuşmanın sonunda ayyaş herif Pollard'a Joan diye seslenerek şunlara ciddi olduğumuzu göster demişti. Bunun üzerine Joan denilen herif büyük bir hazla kötü kokan herife saldırmış kolaylıkla bir bacağını koparıp, omzundan da yere mıhlamıştı herifi. Bu olaya kimse müdahil olamamış, ortalık iyice karışmıştı. Anlaşılan bu herifler çok güçlüydü. Agachak bir anda can güvenliğinin olmadığının farkına vardı. Can havliyle bu durumdan kurtulmak için kafasını çalıştırmaya başladı. Ardından ayyaş herif kaptana ya para ya da burada kıyım olur anlamında bir şeyler söyledi.
Durduk yere suçsuz birinin bacağını kesmişti bu herif, bu adada adalet namına bir şey yok muydu? Limanın güvenliği ne halt ediyordu? Öylece izliyorlardı olayı. Agachak buradan tüymek için bir plan yaptı. Öne atıldı, ellerini önde kavuşturdu ve sesini yükselterek “Soylu beyim, yanımızda o kadar paramız yok maalesef. Ama kaptanımız hemen bankadan çekip getirebilir. Bende bu sırada sizi rahat ettirmek için gidip içki alıp geleyim.” deyip bu sırada da Belle'nin bir elini yakalayıp onu çekiştirerek öne çıkardı. “ Biz gidip gelene kadar, bu hanımefendi de sizin hoş vakit geçirmenizi sağlayacak.” diyerek fahişeyi onlara yem edecek ve onun işini iyi yapmasını umacaktı. Ardından da gemiden ayrılmasına müsaade edildiği anda kirişi kırmayı planlıyordu. Bu herifler için ölmeye gerek yoktu...
Misafir- Misafir
Geri: Donsuz Zebaniler (Bacon - Akubaru - Groli - Belle)
Ohab denilen adamın Bacon'a hiç yardımcı olmaya niyeti yoktu. Ne kadar sinir bozucu bir durum olsa da, Bacon'un yapabileceği bir şey de yoktu. Bu adamlara saldırıp onları yenseler bile adamlarının yarısından fazlası ölürdü. Mamod'un bacağının kesilmesini çaresizce izlerken bu gerçekle yüzleşmişti. Sinirli bir ruh haline bürünüyordu ama bu durumda sinirlenmek sadece kendini yıpratacaktı. Derin bir nefes aldı kendini sakinleştirmek için.
Mamod'la ilgilen Mokoko. ağzından çaresiz bir melodiyle dökülen sözcüklerden sonra tekrar Ohab'a baktı. Tayfasındakilerin duyması için yüksek sesle "Herkes cebindeki parayı buraya getirsin. Bu gemi için para lazım ve bu tüm tayfanın sorumluluğu. Defineye ulaştığımızda herkes parasının mislini alacak." dedi. Onlardan bunu istemek ne kadar mantıklı bunu bilmiyordu ama onlara güvenmektan başka çaresi yoktu. Bu serüvene çıkmak istiyorlarsa herkesin fedakarlık yapması gerekiyordu. Onları cesaretlendireceğini düşünerek cebindeki tüm para destesini çıkardı ve Ohab'a doğru uzattı. "Burada dört milyondan fazla para var. Diğerleri de kattığında istediğin rakama yakın bir şeyler çıkar."
Ohab denilen dingil yoktan anlamıyordu ama üç kuruşun da hesabını yapmaz diye umut ediyordu Bacon. Ohab gözüne makul bir adam gibi gözükmüştü ilk başta. Bunun aksine ağır orospu çocuğu çıkmıştı ve hala onun sözünde durup gemiyi vereceğinden emin olamıyordu.
Mamod'la ilgilen Mokoko. ağzından çaresiz bir melodiyle dökülen sözcüklerden sonra tekrar Ohab'a baktı. Tayfasındakilerin duyması için yüksek sesle "Herkes cebindeki parayı buraya getirsin. Bu gemi için para lazım ve bu tüm tayfanın sorumluluğu. Defineye ulaştığımızda herkes parasının mislini alacak." dedi. Onlardan bunu istemek ne kadar mantıklı bunu bilmiyordu ama onlara güvenmektan başka çaresi yoktu. Bu serüvene çıkmak istiyorlarsa herkesin fedakarlık yapması gerekiyordu. Onları cesaretlendireceğini düşünerek cebindeki tüm para destesini çıkardı ve Ohab'a doğru uzattı. "Burada dört milyondan fazla para var. Diğerleri de kattığında istediğin rakama yakın bir şeyler çıkar."
Ohab denilen dingil yoktan anlamıyordu ama üç kuruşun da hesabını yapmaz diye umut ediyordu Bacon. Ohab gözüne makul bir adam gibi gözükmüştü ilk başta. Bunun aksine ağır orospu çocuğu çıkmıştı ve hala onun sözünde durup gemiyi vereceğinden emin olamıyordu.
Misafir- Misafir
Geri: Donsuz Zebaniler (Bacon - Akubaru - Groli - Belle)
Bacon sonunda yola gelip tüm parasını dökmüştü Ohab’ın önüne, adamlarına da işaret verip aynısını yapmalarını istedi. Mamod ile ilgilenen Mokoko, onun cebinden de parasını alıp kendisininkiyle birleştirip ilaç çuvallarının birinin içinde Denve’ye doğru uzattı. Tarko yerden yatan Honk’un cebinden aldığı ve kendi parasını çuvala doldurdu, kaptanlarına doğrudan destek çıkmışlardı. Biraz önce Belle’yi ileri sürüp bir şeyler geveledikten sonra iskeleye doğru yürümeye çalışırken Denve tarafından kılıç tehdidiyle engellenen kızıl kafalı ile Belle ve yerde yatan Akubaru’nun ne yapacağını bilmiyordu Denve ve kaptanı. Tetikte beklerken Ohab Bacon’a döndü, “En akıllıca tercihi yaptın evlat, sen uzun yaşarsın. Birbirimizi anladığımıza göre sana bir ağabey tavsiyesi, o defineyi ararken Terma donanmasından uzak dur. Denizcilerden daha tehlikelidirler.” Bunu ciddiyetle söylemiş ve gülmemişti. İşine karışmadıkları sürece korsanları ve yaptıklarını pek umursamazdı, ama Loyald denen o aç gözlü yaratığa büyük zarar verdiği için biraz sempati duymuştu bu adama, o meşhur defineyi bulup büyük sükse yapmasını bekliyordu.
Denve çuvaladaki paralara göz ucuyla baktı kılıçlarının gardını bir an bile indirmeden. Sonra hala elleri tetikte bekleyen sarhoş denizci ve liman güvenliklerine döndü, “Endişe etmenize gerek yok baylar, aleminize devam edebilirsiniz burayı biz hallederiz. Sıradaki içkileriniz benden. Ve sen denizci, derhal gidip kaptanına limanda korsanlar gördüğüne dair rapor ver.” Denizci eri bedava içkiyi duyunca sevinmiş, raporu duyunca yine suratı asılmıştı. Ancak Denve’yi tanıyordu ve ona karşı gelmek istemiyordu. Silahını indirip yalpalayarak koşturmaya çalışırken liman görevlilerine seslendi, “Bana da ayırın içkiden!” Hızla devam etti yoluna, limanda yüzünü gördüğü ve adını duyduğu herkesi aklında tutmaya çalışıyordu, kaptanına detaylı bir rapor verip övgü almayı bekliyordu bu sarhoş haliyle. Denizci binasına girmeden kafasını bir yalağa daldırması gerekecekti ayılması için…
Rp out:
Denve çuvaladaki paralara göz ucuyla baktı kılıçlarının gardını bir an bile indirmeden. Sonra hala elleri tetikte bekleyen sarhoş denizci ve liman güvenliklerine döndü, “Endişe etmenize gerek yok baylar, aleminize devam edebilirsiniz burayı biz hallederiz. Sıradaki içkileriniz benden. Ve sen denizci, derhal gidip kaptanına limanda korsanlar gördüğüne dair rapor ver.” Denizci eri bedava içkiyi duyunca sevinmiş, raporu duyunca yine suratı asılmıştı. Ancak Denve’yi tanıyordu ve ona karşı gelmek istemiyordu. Silahını indirip yalpalayarak koşturmaya çalışırken liman görevlilerine seslendi, “Bana da ayırın içkiden!” Hızla devam etti yoluna, limanda yüzünü gördüğü ve adını duyduğu herkesi aklında tutmaya çalışıyordu, kaptanına detaylı bir rapor verip övgü almayı bekliyordu bu sarhoş haliyle. Denizci binasına girmeden kafasını bir yalağa daldırması gerekecekti ayılması için…
Rp out:
- Spoiler:
- Gecikme için üzgünüm.
Belle ve Akubaru bu turu es geçmiştir, diğer turdan devam edebilirler. Diğer oyuncular da paralarını bıraktıktan sonra gemiye atlayıp gidebilirsiniz. Ne kadar para bıraktığınızı sonraki turda yazar ve kendi paranızdan düşersiniz. Npc’lerden gelen paraları da kaptan belirleyebilir, hangisinde ne kadar para varsa artık. Tarko’nun bir miktar parası vardı zaten. Ben de her npc’ye ekstra 200k ekliyorum, ona göre hesaplarsınız.
Şimdilik çulsuz kalmış olabilirsiniz ama endişelenmeyin, ileride çok daha büyük paralarla karşılaşacaksınız. :/
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Donsuz Zebaniler (Bacon - Akubaru - Groli - Belle)
Giden adamların ardından bakıyordu ifadesiz bir suratla. Çabucak pes edip etmediğini düşünüyordu. Ama köşeye sıkışmıştı, yapacak başka bir şeyleri yoktu. Kan akıtmadan, dövüşmeden bir yenilgi almıştı ve bu en çok ruhunu yaralamıştı.
Artık bu defteri kapatmanın vaktiydi. Hadi atlayın gemiye gidelim! diye bağırdı tayfasına doğru. Ceplerindeki paraları almıştı onlardan ve ne düşündüklerini bilmek bile istemiyordu. Gemide yatarken bıçaklanmasına kimse şaşırmazdı Bacon'un. Çabucak ganimet peşine düşüp bu dağılan morallerini toparlamak derdindeydi.
Güvertede dikilirken, bakışlarını gökyüzüne doğru çevirdi buruk bir şekilde. İlk defa bir ruhu var gibi hissediyordu. Ve ruhu öfkeyle yanıyordu. İyilikten çok intikam şarkısı mırıldanıyordu kulağına. Bu adayı yerle bir edeceğine yemin ediyordu içinden.
Herkes gemiyi doldurduğunda gitmeleri için Honk ve Tarko'ya demir alıp yenlkenleri açmalarını söyleyecekti. Daha sonra kaptan kamarasına doğru yönelip içeri girecek, kendiyle baş başa kalacaktı.
Artık bu defteri kapatmanın vaktiydi. Hadi atlayın gemiye gidelim! diye bağırdı tayfasına doğru. Ceplerindeki paraları almıştı onlardan ve ne düşündüklerini bilmek bile istemiyordu. Gemide yatarken bıçaklanmasına kimse şaşırmazdı Bacon'un. Çabucak ganimet peşine düşüp bu dağılan morallerini toparlamak derdindeydi.
Güvertede dikilirken, bakışlarını gökyüzüne doğru çevirdi buruk bir şekilde. İlk defa bir ruhu var gibi hissediyordu. Ve ruhu öfkeyle yanıyordu. İyilikten çok intikam şarkısı mırıldanıyordu kulağına. Bu adayı yerle bir edeceğine yemin ediyordu içinden.
Herkes gemiyi doldurduğunda gitmeleri için Honk ve Tarko'ya demir alıp yenlkenleri açmalarını söyleyecekti. Daha sonra kaptan kamarasına doğru yönelip içeri girecek, kendiyle baş başa kalacaktı.
- out:
- 4,230m benden, npclerden 200k tarkodan700k
Misafir- Misafir
Geri: Donsuz Zebaniler (Bacon - Akubaru - Groli - Belle)
Konuyu sonlandırıyorum. Devam edecekler konunun altına yazsın. Ona göre upgrade'leri vereyim. Yeni konuyu da ona göre açarız.
5 sayfadaki 6 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6
Similar topics
» Yeni Bir Başlangıç [Bacon Grim - Agachak Groli]
» Allahu Akubaru-Saldırılar
» [Karne] Allahu Akubaru
» Hiddetin Şafağı (Bacon Grim) - Bitti
» Belle Valaine | Saldırılar
» Allahu Akubaru-Saldırılar
» [Karne] Allahu Akubaru
» Hiddetin Şafağı (Bacon Grim) - Bitti
» Belle Valaine | Saldırılar
5 sayfadaki 6 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz