Geri: Gråt Gladius [Kiyora Victoria]

tarafından East Blue Anlatıcı C.tesi 18 Haz. 2016, 01:57

İçeri giriyorsunuz. Anna; karşılıklı uçlarında birer, yanlarda ise üçer sandalyeye sahip olan büyük masanın güverteye yakın olan başına oturuyor. Alfred, Anna'nın sol yanındaki ilk sandalyeye otururken Sebastian Anna'nın sağ yanındaki ilk sandalyeye oturuyor. Rayl, Sebastian'ın sağına geçerken sen de Alfred'in soluna geçiyorsun. Gedoumaru senin soluna, Liva ise Rayl'ın sağına geçiyor. Masanın ocağa yakın ucuna ise Renge oturuyor.

Masaya oturamayan Kedicik, Chi ve Armi'nin masanın sağ tarafındaki koltuğu masaya yaklaştırmaya çalıştıkları sırada, odanın öbür tarafından, içeriye Lulu, Choppfer ve Tanaka giriyor. İçeri giren Choppfar bir kahkaha patlatıyor ve yüksek bir sesle: ''Ne? Parti başladı mı? Tanaka-san'ı uyandırmak için yanınızdan ayrılmıştık; fakat ihtiyar kadın bir turlü uyanma...'' diyor; fakat ihtiyar kelimesin duyan Tanaka, bir kez daha Choppfar'ın toplarına geçiriyor. Choppfer yerde kıvrandığı sırada, Anna Tanaka ve Lulu'ya toplantı yapmak amacıyla masaya oturduklarını söylüyor. Bunun üzerine, Lulu ve Tanaka sol taraftaki koltuğa geçiyorlar. Yerde kıvranan Choppfar haricinde herkesin yerini alması üzerine Anna konuşmaya başlıyor:

''Bugün, gazetede birkaç ilginç haber görmemiz sebebiyle bu toplantıyı yapıyoruz. Öncelikle adadaki... adadaki çocuklar... adadaki çocukları kurtarmamızdan dolayı hükümet başımıza ödüller koymuş. Rayl ve Kiyora'nın ödülleri sekizer milyon. Ayrıca benim, Sebastian'ın ve Alfred'in de başına ödüller konulmuş; fakat asıl mesele bu değil. Asıl mesele, Mavi Lale Adası'nda doğmuş olduğumuzun öğrenilmesi. Son yaşadıklarımızdan sonra tayfamı ve çocukları alıp Mavi Lale Adası'na dönmeyi düşünüyordum; fakat artık ne olursa olsun, en az birkaç ay daha adamıza dönemeyiz Bu da bizi günün ikinci haberine götürüyor.

Kan korsanları, bir adayı yağmaladıktan sonra 'Grand Line' denilen denize girmişler. Bu yüzden ben de Grand Line'e girmek istiyorum. Artık East Blue'da gezinmemiz doğru olmaz.Ayrıca... yaşadığımız kayıpların boşa gitmemesi için başladığımız işi bitirmek istiyorum. Bu yüzden de fikrinizi sor...''

Anna'nın konuşması, tüm konuşma boyunca Anna'ya bakmak yerine sana bakmış olan Rayl tarafından bölünüyor. Ellerini başının arkasına götürüp ayaklarını sertçe masaya koyan Rayl, herkesin dikkatini üzerine çekiyor. Anna'nın, Rayl'a henüz konuşmasını bitirmediğini söylemesi üzerine Anna'ya sert bir şekilde bakan Rayl: Kendi mürettebatını karşına alıp istediğin kadar konuşabilirsin; fakat ne ben senin tayfandanım ne de sen benim kaptanımsın. Yine de yalan söylemiş olmasaydın konuşmanı sonuna kadar dinleyebilirdim;fakat yalan söylüyorsun.'' diyor. Ardından ses tonunu daha da yükselten Rayl: ''Kiyora böyle bir şey için ağlayacak biri değil. Söyle bakalım. Bizden ve kendi tayfandan ne saklıyorsun? diyor.

tarafından Kiyora Victoria C.tesi 18 Haz. 2016, 04:13

Hep birlikte içeri girdik. Kısa bir yerleşmeden sonra içeri Lulu, Choppfar ve Tanaka da girdi, böylece eksik birisi kalmamış oldu. Hala ruhsuz bir şekilde etrafa bakıyordum, Anna'nın yapacağı konuşmayı dinleyip odama çekilebilirdim belki de. Henüz öğrendiğim şeyi sindirebildiğimden emin değildim, ve halen kendimi tutuyordum. Tayfanın tamamlanmasıyla beraber konuşmaya başlayan Anna; başımıza konulan ödüllerden ve Mavi Lale Adası'nın ifşa olmasından bahsetti. Sahi... O ayrıntıyı hiç düşünmemiştim neredeyse. Anna'nın ailesinin geri kalanı o adadaydı. Dediğine göre, çocukları oraya bırakmak istiyormuş ama adanın ismi açığa çıktığı için bunu yapmayacakmışız.Doğru olan da bu zaten. Son olarak Kan Korsanları'nın konusunu açan Anna'yla eş zamanlı olarak başımı öne eğdim ve etrafa bir şey belli etmemeye çalıştım. Korsanların bir adayı yağmaladıktan sonra Grand Line'a geçtiklerinden bahsedip, kendisinin de oraya gitmek istediğini belirtti. Evet, Anna. Oraya kesinlikle gideceğiz. Şuan emin olduğum tek şey bu. Oraya gideceğiz. Okuduğu şeyi belirtmediği için Anna'ya karşı ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Sadece... Beni anladığını hissediyorum.

Anna'nın konuşması, bir süredir bana baktığını hissettiğim Rayl tarafından bölündü. Ayaklarını sertçe masaya koymasından dolayı odadaki tüm ilgiyi üzerine çeken Rayl, Anna'nın yalan söylediğini vurgulayarak sert bir ses tonuyla; benim böyle bir şey için ağlayacak biri olmadığımı, bir şey sakladığını söyledi. Rayl'ın sözleri üzerine şaşırarak kafamı kaldırıp ona baktım. Rayl... Beni gerçekten tanıyorsun, değil mi? Yine de... Belki de... Bilmemeniz daha iyidir. Ben sizi de kaybetmekten korkuyorum.

tarafından East Blue Anlatıcı C.tesi 18 Haz. 2016, 04:27

Konuşmadığını gören Rayl, başını Anna'ya çevirip: ''Neler olduğunu anlatacak mısın?'' diyor; fakat Anna Rayl'ın bu sorusunu cevapsız bırakıyor. Bunun ardından oturduğu yerden kalkan Rayl: ''Öyleyse benden bu kadar. Benden sır saklayan insanlarla işim yok. Hem belli ki Kiyora da burada mutlu değil. Hazır yakınımızdaki adadan uzaklaşmamışken oraya döneceğiz.'' diyor ve Kiyora'nın yanına gidip onun başında bekliyor.

tarafından Kiyora Victoria C.tesi 18 Haz. 2016, 04:36

Rayl'ın sorduğu soruyu Anna da ben de cevapsız bıraktık. Bunun üzerine yerinden kalkıp yanıma geldi ve, kendisinden sır saklayan insanlarla işinin olmadığını, yakındaki adaya döneceğimizi söyledi. Onun bu tepkisi, gayet de kendisinden beklenilecek türdendi. Bu yüzden şaşırmadım, belli ki ben konuşmadan rahat etmeyecek. Başımda duran Rayl'ın elinden tutacak ve oturması için işaret edecektim. Sakin bir tavırla konuşmaya başlayacaktım; "Bir korsan grubu, denize açılmadan önceki hayatımı geçirdiğim adaya saldırmış. Kasabamdaki insanları öldürmüşler. Neredeyse tüm Orange'yi öldürüp, adayı yağmalamışlar. Aynı korsan grubu Anna'nın geçmişinde de pek iyi şeyler yapmış değil. Bu yüzden, o lanet insanların peşinden Grand Line'a gitmek konusunu onaylıyor ve destekliyorum." Sonda titreyen sesim ve dolmaya başlayan gözlerimi kimsenin farketmemesini umuyordum.

tarafından East Blue Anlatıcı C.tesi 18 Haz. 2016, 05:26

Göz bebekleri büyüyen Rayl: ''Senle karşılaştığımız adayı mı?'' diyebiliyor sadece. Rayl'ın yüzünden afalladığı anlaşılıyor. Bir süre üzgün bir ifade ile dolmuş gözlerini izleyen Rayl, daha sonra kalkıyor ve sessizce yerine oturuyor. Bu sırada Anna'ya baktığında Anna'nın oldukça şaşkın bir ifade ile sana baktığını görüyorsun. Senin gibi gözleri dolmuş olan Anna, ağlamamak için dudaklarını ısırıyor. Bu sırada, söze Sebastian giriyor:

''Eğer oraya girmek istiyorsak bir dağdan geçmemiz gerekecek gibi gözüküyor.'' diyor Sebastian. Ardından da cebinden bir harita çıkarıp masanın orta yerine koyuyor. Bunun ardından koltuktakiler de ayağa kalkıp masanın yanına geliyor ve on üçünüz birden masadaki haritayı inceliyorsunuz.

Harita:

Haritayı incelediğiniz sırada, Sebastian parmağı ile kanalı göstererek: ''Dağda yukarıya çıkan bir kanal var. Buradan geçmemiz gerekiyor.'' diyor. Sebastian'ın bu sözlerinin ardından Liva elini kaldırıyor ve: ''İyi de dağa nasıl tırmanacağız ki? Kanal olsa bile yukarı tırmanamayız. Bunun yerine direkt aşağıya doğru insek daha mantıklı olmaz mı?'' diyor.
Liva'nın sorusu karşısında şaşıran Sebastian'ın yüzünü bir tebessüm kaplıyor ve: ''Teorik olarak haklısın; fakat işler tam olarak öyle değil.'' diyor.

Ardından da cebinden bir kağıt ve kalem çıkarıp kağıda bir şeyler çiziyor ve açıklama yapmaya devam ediyor: ''Calm Belt, diğer adıyla Sakin Kuşaklar, Grand Line'ı çevreleyen iki denizdir.Buralarda rüzgar esmez. Bu yüzden gemiler burada hareket edemez. Ayrıca orada deniz canavarları olduğu rivayet edilir. Kısaca güneye inemeyiz.'' bunları söyledikten sonra başını kaldırıp çevresini süzen Sebastian konuşmaya devam ediyor: Neden kanala girmemiz gerektiğine gelince, dört denizden gelen akıntılar tam olarak kahverengi diktörtgenin üzerindeki mavi kanallarda toplanır. Eğer gemimizi dağa çarptırmadan kanalın içine sokabilirsek korsan mezarlığı olarak da adlandırılan Grand Line'e girebiliriz. diyor, Sebastian. Ardından da anlayıp anlamadığınızı, sorusu olanın olup olmadığını soruyor.

Çizdiği şey:

tarafından Kiyora Victoria C.tesi 18 Haz. 2016, 06:00

Cevabımı verince Rayl'ın şaşırdığını farkettim. Bir süre öylece beni izledikten sonra kalkıp yerine oturdu. O sırada gözüm Anna'ya çarptığında, onun da benden farksız, dolu gözlerle ağlamamak için kendini zor tuttuğunu gördüm. O sırada Sebastian konuşmaya başladı. Dediğine göre Grand Line'a gitmek için bir dağdan geçmemiz gerekiyormuş. Cebinden çıkardığı haritadaki kanalı gösterip, geçmemiz gereken yerin orası olduğunu söyledi. Henüz olayları pek anlayamamıştım, dağ, akıntı... Sanırım Liva da benim gibi pek kavrayamamış olacak ki, Sebastian'a birtakım sorular yöneltti. Bunun üzerine Sebastian bir açıklama daha yaptı. Calm Belt denilen iki denizden,dört denizden gelen akıntıların toplandığı yerden ve diğer şeylerden bahsetti. Şimdi her şey daha net anlaşılıyordu. Red Line denen yere gidecektik öyleyse. Dört denizden gelen akıntılar bize yardımcı olacaktı, ama sanırım gemiyi bir yere çarpmamak bu konuda büyük önem taşıyordu. Yine de aklıma takılan bazı şeyler vardı; rota konusunu nasıl halledecektik ki? Grand Line'daki seyir belirleme olayının işleyişi hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sebastian'a dönüp; "Grand Line'daki yön belirleme olayı nasıl işliyor olabilir?" Diyecek ve bir cevap bekleyecektim. Grand Line konusu beni heyecanlandırmaya başlamıştı.

tarafından East Blue Anlatıcı C.tesi 18 Haz. 2016, 06:39

Sebastian'ın sorusunun ardından, Anna ve sen hariç kalan herkes elini kaldırıyor. Bunun üzerine Sebastian Anna'ya dönüyor ve: ''Leydim, gerçekten de anlattıklarımı anladınız mı?'' diye soruyor. ''Evet.'' diyor Anna, kendinden emin bir şekilde. Gizemli dağa binip uçacağız değil mi?
Her ne kadar Choppfar bu cevaba gülmeye kalksa da Tanaka hemen onu susturuyor. Ardından da sorulara geçiliyor.
''Ne zaman oraya varırız?'' diye soruyor Liva.
''Gece yarısından biraz sonra varırız.Oraya yakın sayılırız.'' diye cevaplıyor Sebastian.
''Peki dümeni ayarlayamadık ve kanala giremedik diyelim. Gemiyi geri çevirme şansına sahip olabilir miyiz?'' diye soruyor Lulu.
''Öyle bir andan sonra geri dönmemiz neredeyse imkansız. Kısaca, tek bir atış hakkımız olacak.'' diyor Sebastian.
''Aslancık, bu kadar çok bilgiyi nasıl kafacığında tutabiliyorsun?'' diye soruyor kedicik.
Bu soruyu duyan Sebastian sesli bir şekilde gülüyor ve: ''Ben bu tayfanın rotacısıyım. Benim asıl işim bu tür bilgileri 'kafacığımda' tutmak.'' cevabını veriyor.

Bu cevabın ardından soru sorma sırası Rayl'a geliyor: ''Anlattığına göre tek bir şansımız olacak. Bu durumda görev dağılımı oldukça önemli bir hal alıyor. Kimin ne yapması gerektiğini de açıklasan.'' diyor Rayl.
''Ben o an güvertede olacak ve etrafı gözlemleyeceğim. Duruma göre yelkenleri indirmemiz gerekebilir. Bunun için iki ya da üç kişi yeterli olacaktır.İstersen sen ve küçük şeytan yelken işini halledersiniz. Ayrıca iki kişi de dümenin başında olmalı. Tanaka-san ve çocuklardan biri de dümene bakarlar. Chopffar sarsıntı sırasında yaralanan olursa onlarla ilgilenir. Alfred ve Kiyora da olası bir düşme durumunda düşen kişiyi kurtarmaya çalışırlar. Kalan kişiler de acil bir durumda diğerlerine yardıma gider.'' diyor. Rayl, Sebastian'ın planını başı ile onaylıyor.

Bunun ardından sorunu soruyorsun. Sebastian: ''Bir fikrim yok; fakat elimizdeki pusula yeterli olacaktır sanırım.'' diyerek sorunu cevaplıyor.
Soruların cevaplandırılmasının ardından Anna oturduğu yerden ayağa kalkıyor ve: ''Tamam! Öyleyse karar verilmiştir. Grandline'a giriyoruz. Herkes gece yarısına kadar istediğini yapsın. Gece yarısında güvertede olalım!'' diyor ve çocukların içeri taşıdığı içki şişelerini alıp odasına doğru ilerliyor.

tarafından Kiyora Victoria C.tesi 18 Haz. 2016, 16:50

Sebastian'ın konuşmasının ardından sanırım on üçümüzün de sorusu vardı. Sadece Anna'nın el kaldırmaması üzerine her şeyi anladığını düşünmüştüm ama, Sebastian'ın emin olmak için sorduğu soruya muhteşem bir cevap verdiğinden dolayı aslında hepimizin kafasına bir şeylerin net oturmadığını farkettim. Bunun üzerine herkes sorusunu sormaya başladı. Liva, oraya ne zaman varacağımızı merak ediyordu. Aslında ben de merak ediyorum, çok uzak mıdır acaba? Günlerimizi mi alacak? Liva'nın sorusuna karşılık Sebastian, hemen hemen gece yarısında oraya varacağımızı söyledi; şaşırdım çünkü o efsanevi yere bu kadar yakın olduğumuzu bilmiyordum! Zaman geçtikçe merakım ve heyecanım artıyordu, içimdeki nefret de cabası. Yumruğumu sıkıp şuanlık bunu düşünmemeye karar verdim ve diğer konuşmaları dinlemeye başladım. Soru sırası Lulu'ya geldiğinde, eğer dümeni ayarlayamayıp kanala giremezsek geri dönme şansımızın olup olmadığını sordu. Tabii ya, böyle bir ihtimal de vardı. Özetle çok dikkat isteyen bir iş yapmak zorundaydık, bunun için de muhtemelen hepimize bir görev dağılımı düşecekti. Rayl da böyle düşünmüş olacak ki, akıntıya gireceğimiz sırada kimin ne yapacağını sordu. Bu soru üzerine Sebastian hızlıca bir plan yaparak; kendisinin güvertede durup etrafı gözlemleyeceğini, eğer gerek olursa yelkenlerin indirilmesi gerekebileceğini bu yüzden de iki üç kişinin yeterli olacağını söyledi. Gedo ve Rayl'ın yelken görevini alabileceğini, iki kişinin de dümenin başında olmasın gerektiğini söyledi. Dümen görevi ise Tanaka-san ve çocuklardan birine kaldı. Sarsıntı esnasında olabilecek yaralanmaları da gözardı etmeyen Sebastian, bu iş için Choppfar'ı seçti. Ben ve Alfred ise herhangi bir düşme durumunda kurtarma görevine sahip olduk. Bu plan içime sinmişti, umarım hepimiz başarılı oluruz.

Son olarak sorma sırası bana geldiğinde Sebastian, pek bir fikrinin olmadığını ama pusulanın yeterli geleceğini söyledi. Pek de kesinlik içermeyen bu konuşması aslında şuan için pek de önemli değildi. Gidince öğreniriz. Son soru da cevaplanınca Anna, gece yarısına kadar serbest takılabileceğimizi, zaman geldiğinde hepimizin güvertede toplanacağını söyledi. Başımla onaylayacak ve Rayl'la yalnız kaldığım bir yerde, "Senden saklamaya çalıştığım için özür dilerim. Hala ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum..." Diyecektim.

tarafından East Blue Anlatıcı C.tesi 18 Haz. 2016, 17:35

Toplantınızın bitmesinin ardından Sebastian, Alfred ve Lulu soldaki kapıdan çıkıp yukarıdaki odalarına gidiyor. Gedoumaru, Liva,Renge, Armi, Chi ve Kedicik ise tekrardan güverteye çıkıyorlar. İhtiyar Tanaka oturduğu koltukta horlamaya başlarken, Choppfar gelip yanınıza oturuyor; fakat Rayl'ın öfkeli bir şekilde kendisine bakıp başı ile güverteyi işaret etmesi üzerine yerinden kalkan Choppfer, başı ile seni selamlayıp güverteye çıkıyor. Böylece Rayl ile yalnız başına kalıyor ve Rayl'dan özür diliyorsun. Özür dilemenin ardından: ''Asıl ben özür dilerim.'' diyor Rayl. '' Aceleci davrandım. Neler olduğunu, senle baş başa iken sormalıydım. diyor üzgün bir şekilde. Ardından da: ''Ne demem gerektiğini bilmiyorum. Kayıpların için üzgünüm. Seni tatmin eder mi bilmiyorum; fakat intikamını alana kadar buradakilerle iyi geçinmeye çalışacağıma emin olabilirsin.'' diyor.

Aradan geçen saatlerin ardından, gece yarısı oluyor ve güverteye çıkıyorsun.Hava sağanak yağışlı. Hızla yağan yağmurdan ve etrafınızı kaplayan sisten dolayı hiçbir şey göremiyorsun. Güverteye çıktığında, sen hariç herkesin orada olduğunu görüyorsun. Rayl ve Gedoumaru yukarı tırmanmış durumda ve yelkenleri indirmek için bekliyorlar. Anna, Tanaka ve Liva geminin en uç kısmındaki dümenin başındalar. Sebastian ise onların biraz arkasında, elindeki dürbünle ileriye bakıyor. Kalanlar ise bir çeşit kart oyunu oynuyorlar. Kartları dikkatli bir şekilde inceleyecek olursan, kartların Uiola,Feuer ve Alestor'un birlikte oynadıkları kart oyununa ait kartlar olduğunu farkedebilirsin.

Sisin içerisinde ilerlediğiniz sırada, Anna Sebastian'a dönüyor ve: ''Sebastian, hızlandığımızı hissediyorum.'' diyor. Bunun üzerine Sebastian yelkenlerin indirilmesi emrini veriyor. Yelkenlerin indirilmesinden çok kısa bir süre sonra gemi şiddetle sarsılmaya başlıyor. Bu sırada geminiz sisin içinden çıkıyor. Önünüzde hala sis olsa da, karşınızda uzanan kırmızı renkli dev dağı görebiliyorsunuz.

Dağ:

Out: Arada geçen zamanda neler yaptığını çok abartmadan yazabilirsin.

tarafından Kiyora Victoria C.tesi 18 Haz. 2016, 22:26

Rain

Son olarak planı da konuştuktan sonra hepimiz serbest olarak takılmaya başladık. Sebastian, Alfred ve Lulu üçlüsü odalarına çekilirken çocuklar güverteye çıktılar; Tanaka da her zamanki uyuklama moduna geçti. Sonunda Rayl ile yalnız kaldığımız sırada Choppfar gelip yanımıza oturdu. Rayl bu durumdan rahatsız olmuş olacak ki, Choppfar'a attığı bakışlar sonrasında doktor bizi yalnız bıraktı; ben de bunun üzerine söylemek istediklerimi söyledim. Buna karşılık olarak o da benden özür diledi, aceleci davrandığını söyledi ve kısaca konu hakkında birkaç cümle etti. İntikamımı alana kadar gemideklerle iyi geçinmeye çalışacağını söyledi. Ona gülümsedim ve elini tuttum. Kalan vakitte ise odama çekilip bir süre dinlendim.

Sonunda vakit gelmişti; gece yarısı yaklaştığı sırada güverteye çıktım. Yağmurlu havanın kasveti beni daha iyi hissettiriyordu. Belli ki güverteye son gelen kişi bendim. Herkes görevlerinin başına geçmiş, doğru zamanı bekliyordu. Ortada oturan çocukların ise bir çeşit kart oyunu oynadığını gördüm. O anda gözümün önüne Uiola, Feuer ve Alestor geldi birden. Bakışlarımı aşağı indirdim ve bir süre sonra etrafı izlemeye başladım. Yağan yağmur saçlarımı, yüzümü, hatta tüm vücudumu ıslatmıştı ama bu durumdan memnundum. Kollarımı iki yana açıp gözlerimi kapattım. Gerçekten özgür hissediyordum. O sırada Anna'nın konuşmasıyla ona doğru döndüm. Sebastian'a; "Hızlandığımızı hissediyorum." Diyordu. Bu cümlenin üzerine Sebastian, yelkenlerin indirilmesi emrini verdi. Yelkenler indikten hemen sonra gemi şiddetli bir şekilde sarsılmaya başladı. Dengede durmaya çalışarak gemidekilerin güvende olup olmadığına baktım. Eğer birisi düşecek gibi olursa hemen harekete geçecek konumdaydım. Kısa süre sonra yoğun sisin içinden çıkan gemimiz, sonunda kırmızı, dev bir dağın önüne çıkarmıştı bizi. Büyümüş gözbebeklerimle karşımdaki dağa heyecanla bakıyordum şimdi. Red Line... Öyle mi?