[Karne]Oculus Autem Diabolo
One Piece Rpg :: Başlangıç :: Karakter Oluşturma :: Karne
1 sayfadaki 1 sayfası
[Karne]Oculus Autem Diabolo
Ad Soyad:Oculus Autem Diabolo Irk:Na-Ha Yaş: 25 Boy: 205 Kilo: 110 Cinsiyet: Erkek Meyve: - | Taraf: Lowe Gun Korsanları Bulunduğu Deniz:Grand Line Grup: Lowe Gun |
- Kişilik + Geçmiş:
Kişilik: - Kişilik:
- Bu Dünya'da güvendiğim tek bir şey var. Kaptanım Edward Lowe. Başka hiç bir şey bana yakın ve ya uzak değil. İyi ve ya kötü değil. Umurumda hiç değil. Karşıma çıkan şey insan, hayvan ve ya melek olsa da bana fark etmez. Şeytan ya da tanrı olsada fark etmez. Bu ellerle parçalarım yolumda, kaptanımın yolunda duran her şeyi. Ben Şeytan'ım. Tanrı'ya aşk besleyen ve kıskançlıktan kötü yola sapmış olandan değil. Ben bu Dünya'yı ateşlere boğacak Şeytan'ım.
Geçmiş: - Geçmiş:
- Sırtımda cehennem yanıkları, gözlerimle izliyordum. Kaç mı yaşındaydım? Ne önemi var ki? Hatırlayacak yaştaydım. Anne denilen kadının memelerini emdiğim yaşta olmam bir şeyi değiştirir mi? Çünkü hatıralarımı değiştirmiyordu. Ev denilen o şey yanarken ben hepsini hatırlıyordum. Bu konuda iyiyim sanırım. Yüzlerle, anılarla, mekanlarla kısaca hafızamla aram iyidir. Bir şeyi unuttuğumu hatırlamıyorum. Ama öte yandan unuttuğun bir şeyi unuttuğunu nereden bilebilirsin ki? Ben de ise durum farklı. Ben gözümü kapattığımda doğduğum günden beri her bir günü hatırlıyorum. İlk ağlayışımı, ilk gülüşümü, gördüğüm ilk yüzü, gördüğüm ilk sütü, duyduğum ilk kelimeyi ve duyduğum her bir çığlığı.
Merak ediyor olabilirsin ama hayır, deliliğimin sebebi bu çığlıklar değil. Deliliğim diyorum çünkü böylesi daha kolay. Bana göre ben normalim dersem insanlar beni daha fazla deli görür. Umurumda olduğundan değil. Gerçekten değil, çünkü insanların bana beslediği kin, öfke, sevgi ve ya herhangi başka bir şey benim umurumda değil. Neyse hatırladığım o her bir günde kötüydüm ben. Sonrasında şeytan diye çağırılmıştım. O zaman öğrendim ki aynı zamanda meraklıyım ben. Şeytan'ı araştırdım. Şeytan'ı öğrendim. Şeytan'ın yerine koydum kendimi. Hayır ben bir şeytan değildim. Şeytan gibi naif değildim. Şeytan gibi ergen de değildim. Hadi ama, sırf insanlara kulluk etmemek için, daha çok sevilmek için babanla savaşa girmen kadar ergen bir şey mi var? Hayır ben bu tanımda ki şeytan değilim. Kötü olduğum için insanlar beni şeytan çağırıyorlar. Başta ben de tam tersi olduğunu düşünmedim değil. Acaba beni şeytan diye çağırdıkları için mi kötüydüm ben. Hayır. Ulaştığım sonuç bu. Ben insanlara kötülük yapmayı seviyorum. Ben hayvanlara eziyet etmeyi seviyorum. Göz yaşları bana haz veriyor. Ben babam beni daha az seviyor diye savaş vermiyorum. Benim savaşım bambaşka. Oralara geliyorum şimdi.
Kaç mı yaşındaydım? Önemli değil ama 5 yaşındaydım. Önceki 5 yılımda yaşadığım şeyler. İnsanlar ben doğduğumdan beri hep aynı tepkiyi veriyorlardı.
"Gözleri korkunç!"
"Şeytan'ın çocuğu!"
"Nasıl böyle bakabilir?"
"Şeytan Dünya'ya inmiş!" vesaire vesaire.
O zamanlar anne dediğim kadın beni bulunduğumuz adanın uzak bir köşesinde, ev dediğimiz samanlıktan hallice yerde büyütüyordu. Kokusu bir kenera, gösteriş olarak tam bir hakaretti. Hayır kendimi yüksek gördüğümden değil, ama hayvan bağlasan durmaz orada, ki durmuyordu da zaten. Çoğunun sebebi bendim, kardeşlerinin kanı akınca haliyle tedirgin oluyorlardı. Ama diğer mesele de etkiliydi tabi. İğrenç bir mekandı. Benim için sorun olduğundan değil. Dediğim gibi insanların ne düşündüğü benim umurumda değil, yaşadığım yer, hayatımın nasıl olduğuda pek umurumda değil. Çünkü bu eller ile kuracağım hayat mükemmel olacak. Bunu her zaman biliyordum. Ben farklıydım. İnsanlar da bunun farkındaydı. Bu yüzden benden nefret ediyorlardı belki. Belkide tüm nefretin sebebi korkuydu.
Çocuklar tarafından taşlanıyordum hep, sonrasında dövüyordum tabi ki onları. Yara açıyordum vücutlarında. Sonrasında babaları dövüyordu beni. Ben de oğullarını bir daha dövüyordum. Anne dediğim kadın üzülüyordu dayak yemiş halimi görünce. Bense umursamıyordum. Çok umursamaz göründüm belki ama öyle değilim. Umursadığım şeyler var. Mesela bu dünyayı umursuyorum. Bu dünyanın uzun ömrünü tamamlaması gerektiğini düşünüyorun. Milyon yıldır canlılara ev sahipliği yapıyor, ama bu varlıklar hak etmiyor onu. Bu yaşlı konut artık huzur içinde yatmalı. Bu yüzden ona ateşten bir cenaze sunmam gerekiyor. Bu bir görev değil. Bu bir kader değil. Bu bir istek. Bu kalbimin derinlerinden gelen garip bir arzu. Hayatımın ateşi, belki de nefretimi körükleyen, cehnnemden sızan ateşin bir parçası. Belki de Tanrı'nın bir hatası. Belki de insanlar benden nefret etsin diye böyle yarattı beni. Hatasının diğer hataları tarafından ortadan kaldırılmasını istiyor belki. Başarılı olabileceğinden değil, istediği kadar deneyebilir ama ben 1. sperm, o yumurtayı döllediğimde bunun için çok geçti artık.
Hayatım bu saçmalıklar silsilesiyken değişik bir şeyler arzuluyordum. Kalbimde yanan bu ateş beni kışkırtıyordu. Can yakmaktan ötesini arzuluyordum. Can almak istiyordum. Annem denen kadına baktım. Yaşlıydı. Bana çok iyiydi. Ben onu hak etmiyordum. Ben kötüydüm. Bunla sorunum olduğundan değil, sadece o kadın bunları hak etmiyordu. Erkenden yaşlanmış yatağa düşmüştü. Ateşlerde yanmayı hak ediyordu. Yaşadığı bu eziyetlere son vermem gerekiyordu.
Zaten yaşadığım ormanlığa gittim. Ağaç kestim. Çok ağaç kestim. Ağaçların canını aldım, ama o sayılmazdı değil mi? Tavukta kesmiştim. O da sayılmamıştı. Çok ağacın canını aldım o gün. Dışarı da bir crematoria hazırladım. İlk uğurlamam olduğu için özenliydim. En güzel ağaçları seçtim. En hızlı yanacakları seçtim. Onları 2 metre yükseklikte dizdim. Etrafına tutması için odunlar yerleştirdim. İçine güzel bir yatak yaptım ve anne dediğim kadını içine yatırdım. Kandil yağı aldım. Tüm sunağın etrafına döktüm. Sonunda her şey hazırdı. Gün battığında cehennem saati geldiğinde ateşe verdim. Ölümünden önceki huzurlu çığlığını dinledim. Bana teşekkür eden gözlerine baktım. Sonunda huzuru bulmasını izledim. Yanıp kül olmasını ve rüzgarda saçılmasını izledim. İlk canımı almıştım. O zaman emin oldum ki doğru yoldayım.
Garip bir şekilde ada halkı beni rahat bırakmıştı. Yanıma yaklaşmıyorlardı. Çocukları bana taş atmıyordu artık. Ben de onlara bulaşmıyordum. Ormanda ağaç öldürüyordum. Hayvanları öldürüyordum ve kendimi o cesetlerle besliyordum. Sonrasında bir çocuk gördüm. Çok hastaydı. Sürekli yataktaydı. Saçları yoktu. Gözlerinde ışık yoktu. Gözlerime baktı ve tepki vermedi. Korkmadı ve şaşırmadı. Bu hayatın bu çocuğu hak etmediğini düşündüm. Ormana gittim. Bir sürü ağaç öldürdüm yine ve kandil yağı aldım. Sonrasında crematoriayı hazırladım. İçine güzel bir yatak yaptım ve çocuğu evinden aldım. Sonra yaktım çocuğu. Bana teşekkür eden gözlerini izledim.
Ondan sonra ada halkı garip davranmaya başladı. Hepsi ellerinde kazma, kürek, kılıçlarla bana saldırmaya başladı. Ormana kaçtım. Ağaçları öldürdüğüm yerin uzağında bir yerde bir mağaraya sığındım. Öldürdüğüm hayvanların altına saklandım. Geldiler ama beni bulamadılar. Sonra gittiler. Sonrasında tekrar gittim köye ve yaşlı bir kadını yaktım, sonrasında yaralı bir adamı. Sonrasında başka bir yaşlı kadını. Hayatın hak etmediği herkesi yaktım. Ruhlarını rüzgara karışan külleriyle özgürlüklerine kavuşmlarını izledim. İnsanlar beni aramaya devam etti. Ama onlar benim kadar iyi değildi. Sonra yattığım havanların yanında hasta oldum. Yürümeye bile mecalim yoktu. Kalktım, mağaradan dışarı çıktım. Köye doğru yürümeye başladım. İnsanlar beni gördü ama kaçamadım. Kaçamazdım. Ama öleceğim yer burası olmayacaktı. Biliyordum. Ölmek üzereyken kurtarıldım. Duyuyordum, ama bilincim kapalıydı. Sonra köyü duymamaya başladım. Martı sesleri ve denizi duymaya başladım.
Gözlerimi açtığımda bir gemideydim. Duyduğum seslere göre garip değildi bunlar. Şaşırmadım ya da sorgulamadım. Geminin kaptanı gibi görünen adamla konuştum ve bana olanları anlattı. Beni kurtardığını ve gemiye aldığını. Amaçlarını anlattı. Kalbimdeki arzuyu anlattım ben de ona. Birlikte başarabileceğimizi söyledi. Ben de kabul ettim. Bu hayat böylesi bir adamı hak ediyordu. Kaptanıma saygı duydum. Adalardan adalara savrulduk. Şimdi ise bir amaca doğru saçma bir rotada savruluyoruz. Ben bu Dünya'yı küllere boğacak kişiyim. Ama kaptanım hayalini gerçekleştirdikten sonra. Bu Dünya bu hayali görmeyi hak ediyor.
Statlar Güç: 1.1 Dayanıklılık: 1.1 Hız:1.1 Farkındalık:3.6 | Meslek Statları [Meslek 1]: Kaptanlık 0.5 [Meslek 2]: - Yan Meslek: | Meyve Statları Meyve İsmi: - Türü: - Saf Meyve Gücü: - Kullanım Süresi: - Ek Güçler: - Mod/ Ek Dönüşüm: - Kontrol: - |
Dövüş Tekniği: Tekniğin Adı:Caput Iaculat Tekniğin Stili:Uzun. Teknikte Kullanılan Ekipman yada Ekipmanlar: 2 adet tabanca Tekniğin Açıklaması:
| Tekniğin Altdalları: Teknik: 7 Yetenek: 8 Yan Stil: - Mod: - Özel Stil: - | Değerler-Eşyalar Eşyalar:2 adet özel yapım tabanca. Kafa Ödülü:- Para: 142.4 Dağıtılmamış Stat: - |
One Piece Rpg :: Başlangıç :: Karakter Oluşturma :: Karne
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz