[Karne]Fujiwara Tadasane
One Piece Rpg :: Başlangıç :: Karakter Oluşturma :: Karne
1 sayfadaki 1 sayfası
[Karne]Fujiwara Tadasane
Ad Soyad: Fujiwara Tadasane Irk: Z Irkı Yaş: 28 Boy: 178 Kilo: 68 Cinsiyet: Erkek Meyve: - | Taraf: Denizci Bulunduğu Deniz:Grand Line Grup: Denizci (Zac, Ayberk) |
- Kişilik + Geçmiş:
Kişilik:Fujiwara, başından geçen olayların sonunda son derece ağırbaşlı birisi olmuştur. En düşüğe de en yükseğe de aynı değeri veren, saygıda kimseye kusur etmeyen birisidir o. İnsanlara yeni yeni nezaket göstermeye başladığından konuşmakta biraz zorluk çeker. Kendisine güvenir, kılıcına ve öğretilerine değer verir hale gelmiştir. Bütün silahlara ve dövüş sanatlarına büyük bir ilgi duyar fakat bu demek değildir ki amaçsız vahşeti sever. Aksine tiksinir bundan. Bir dövüş, amacı olmadan yapılmamalıdır onun için. Sigara dumanından tiksinir. Yemek yemek onun için bir mutluluktur, iyi yapılmış bir yemeği yemek için her zaman vakit yaratabilir. Ayda sadece iki kez içki için izin vermiştir kendisine.
Geçmiş: Fujiwara, hayatını basit bir adada geçirmişti. Ada, öyle büyük bir yer değildi, yüz belki de yüz yirmi dönümlük bir yüzen kara parçası idi onun yaşadığı yer. Ada halkı geçmini yüksek ölçüde balıkçılık ve deniz ticareti ile sağlar. Adada neredeyse hiçbir şeyin yetişmediği büyük araziler imara açılmış, insanlar ise hemen oraya evler yaparak hayatlarını oraya taşımışlardır. Daha zengin olan kısım adanın orta tarafındaki dağlık kesimlerin yamaçlarına yaptıkları müstakil evlerde geçirir hayatlarını. Adanın asayişini sağlamakla yükümlü olan kesim ise sadece polis gücüdür, onlar da çok fazla bir şey yapmazlar. Çünkü halk genel olarak barışçıl ve rahattır. Kimsenin kimsenin malında gözü yoktur. Ada, bir belediye başkanı ve onun küçük meclisi ile yönetilir. Ada basit şekilde böyledir. Fujiwara ve ailesi, adanın uç kısımlarındaki bir liman yerleşkesinde yaşamaktadır.
~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~
Fujiwara gemisindeydi. Her zaman olduğu gibi üzerinde basit bir teğmen kıyafeti, geminin direğinde bekliyordu. Erlere bakıyor, onların koşuşturmalarından zevk alarak izliyordu onları. Her biri bir karınca gibi çalışan erler ve er olmaya çalışan miçolar... İç geçirdi Fujiwara, kendisinin o günlerini hatırlayarak gülümsedi. Babasının sert eğitimini ve denizci olmaya zorlanışı, daha dün gibi menekşe rengi gözlerinin önündeydi. Geminin direğine yaslandı. Kaptan emri vermişti çoktan, adanın yeri belliydi. Rotacı, rotayı çizmiş, dümenci rotaya kilitlenmişti. Bu kadar kolay bir görev içinse, niye bu kadar büyük bir ekiple gittiklerini anlamıyordu Fujiwara. Sadece kendisi, bir avuç er ve yetecek kadar erzak ile bu görevi yarısı kadar sürede, çok az masrafla bitirebilirdi bile. Ama hayır, denizci komutanları böyle uygun görmüştü. “İsrafçı herifler” diye mırıldanarak küfür etti sessizce. Direğin yanından geçen birkaç er ise ona bakmıştı bunu duyunca. Üzerlerindeki kıyafetlere bakarak Fujiwara kibirli bir biçimde elini salladı ve onları yollarına geri gönderdi. Kendisi ise kamarasına indi sinirlice. Büyük yükselişine hala daha vardı.
Kamarasının kapısını sert bir hareketle açtı ve içine girdi. Küçük bir kamara idi. Yeteri kadar büyük değildi. Kaptanın kamarası ve emir odası daha büyüktü. Kendisinin odasında bir yatak ve bir sabitlenmiş bir masa vardı. Masanın yanında yine günün önceki saatlerindeki sarsıntıdan yere düşmüş sandalyesi vardı. Bağlamayı unutmuştu çünkü genç teğmen. Kapıyı ittirerek kapattı, sandalyeyi sertçe kaldırdı, ve üstüne oturdu. Belindeki kılıcı çıkarttı. Mavili yeşilli bir tutacağı olan, güzel çelikten yapılmış bir katana idi. Babasının ona hediyesi. Bu kılıç ona asla ihanet etmemişti. Tabi bu babasının düşüncesiydi. O yüksek stilini ona öğretirken kendi oğlunun yeteneğini asla görememişti. Fujiwara, kendisinin yeteneği sayesinde başarılı olmuştu, babasının “yüce stili” ile değil. Kendisini Z stilinden çok daha yukarıda görüyordu. Saf bir dahiydi o, babası gibi bir stile ihtiyaç duymak zorunda değildi. Katanasına baktı ve eline bir bileme taşı aldı. Hafif hafif sürterek hazırlanmaya başladı.
Bir er kapısına korkakça vurduğunda katananın bilenme işlemi neredeyse bitmişti. “Gir.” dedi sakince Fujiwara. Er kafasını aralıktan korkarak çıkardı. Bir teğmen olmasına rağmen insanlar Fujiwara'dan daha fazla uzakta duruyorlardı. Genç teğmen bunun kendisinden korktukları için olduğunu düşünse de, işin aslı tamamen kibrinden kaynaklıydı. O sevilmiyordu. “Kaptan sizi güverteye çağırıyor Teğmenim.” dedi er sessizce. Fujiwara delici bakışlarını ona çevirdi ve kafasıyla hafifçe onayladı. Er neredeyse kaçarcasına kapadı kapıyı. Teğmenimiz ise aynı yavaşlıkta kalktı, katanasını kınına yerleştirdi ve kapıya doğru bir adım attı. Zaten neredeyse bir adımda bütün yolu geçebiliyordu. Tam kapıyı açacakken sandalyesine baktı. Yine bağlanmamıştı. Yine düşecekti. Omuzlarını silkti ve kapıyı açtı Fuiwara. Sandalyenin düşmesi umurunda değildi, çünkü aklındaki plan ile, sonraki geminin kaptanı kendisi olacaktı.
Güverteye çıktığında ona yakın er hazır bekliyordu. Kaptan ise ağzında ince sigarası ile kendisini bekliyordu. Babacan denilebilecek bir adamdı kendisi. Hafif beyaz saçları, kısa bir bıyığı, kalın kolları ile yıllarca gemide durmaktan nasırlaşmış elleri vardı kaptanın. Onu da bu ellerle karşılamıştı, omzuna iki defa sertçe şaplak atmış, gülerek ve bağırarak bir şeyler söylemişti. Fujiwara gerçekten dinlemiyordu onu artık. Görevi açıklarken yarım kulakla dinlemişti. Bir çete varmış da, kasaba sakinlerine saldırıyormuşlar da, bir şeyi çalmışlar da... “Çok da umurumda” diye geçirdi içinden, dışından sert bir çehre ile erlere bakmaya devam ediyordu. Sonunda kaptan konuşmasını bitirip gemi kasabaya yaklaştığında teğmenin yanına üç er ile basit bir görev verilmişti, git ve keşif yap. Bir şey görürsen hemen emir eri ile yeri bildir ve kesinlikle saldırma. Teğmenin kafasındaki plan ise tam tersiydi, bu üç er ile bütün çeteyi düşüreceklerdi. Böylece büyük bir promosyon alması işten bile değildi.
Birkaç saat geçtikten ve tedbil-i kıyafet ile ortalıkta dolaştıktan sonra, sonunda çete ile ilgili bir şeye denk gelebilmişlerdi. Çetenin adanın batı kıyısında bir binada olduğunu öğrenmişti. Bu binanın yakınlarına gittiklerinde emir erine baktı ve ona emri verdi. Fakat yalan söylemişti. Batı kesimindeki bir bina idi, bunda yalan söyleyemezzdi ama binanın yerini çarptırmıştı. Kaptan onu bulacaktı ama işlerini bitirdikten sonra. Emir erinin gitmesiyle kalan iki ere baktı ve binaya girdi. Bu sırada kıyıdaki denizci gemisine bir dalga çarpmış ve sadece bağlı olmayan bir sandalye, yere kapaklanmıştı.
Fujiwara elinde katanası, binaya girdiğinde karşısına çıkan ilk adamı hızlıca harcamıştı. Z Stiline çok da uygun olmayan, vahşice bir saldırı ile göğse sağlam bir çizik atmıştı ve adam yere yapışmıştı. Ufaktan sırıtarak binanın iyice içine girmişti. Karşısına çıkan şey, onun çok dikkatini çekmişti. Bütün çete, geniş bir açıklıkta bekliyordu. Bir çember oluşturmuşlardı ve ortasında bolca bağıran, kel, heybetli bir adam vardı. Kolları sayısızca dövme ile kaplanmış, elinde ise güzel bir kılıç vardı. Bir katana. Heybetli ve büyük görünümüne göre komik kalıyordu elindeki ince kılıç. Bizim denizcilerin geldiğini görünce kel adam durdu ve sırıtarak bağırdı. “Bakın dostlarım, şovalyelerimiz gelmiş! Haydi karşılayalım onları!” Bu sözleri ile bütün haydutlar harekete geçti. Bazıları balta, bazıları tüfek, tabanca bazıları kılıç çıkardı. Hiçbir mantık yoktu çıkarttıkları silahlarda, hiçbir düzen yoktu. Teğmen gülümsedi. “Şunlara bak” diye bağırdı yüksekçe ve kibirle, “Hiç düzenleri yok. Sadece ben bile onların arasından yararak kendi yolumu yaratabilirim. Fakat sana bir şans vereceğim kel adam. Katananı al ve benim karşıma geç. Bire bir, kimsenin karışmayacağı bir düello. Kazanırsam, ki öyle olacak, çaldığın eşyayı bize verirsin. Kaybedersem, ki olmayacak, burada olduğunu unuturuz. Bizimkilere ters yön veririm ve siz buradan gidene kadar sizi bulamayız. Ne dersin?” Haydutların bir çoğu gülüyordu. Liderleri niye sayı avantajını bıraksındı ki? Tek bir sebep vardı, gurur. Gözlerinde görmüştü Fujiwara. Teklifini kabul edeceğini biliyordu. Nitekim öyle de oldu. Kel adam öne çıktı. “Benim adım Wolfgang. Seninki ne küçük adam? Öldüreceğim kişinin adını bilmek isterim.” Bu sırada kılıcını elinde düzeltmiş ve odanın ortasına gelmişti bile. Fujiwara da odanın ortasına gelirken konuştu. “Fujiwara. Seni öldürecek adam.” Kılıcını o da düzeltti ve duruşunu aldı. Klasik bir Z Stili idi. Hızlı olduğunu biliyordu, hız avantajı ondaydı. İkisi de gözlerini kenetlediklerinde dövüş başlamıştı. Teğmen bütün kibri ile öne sıçradı, hiçbir planı olmadan. Hiçbir saldırıyı düşünmemişti. Tam ileri atıldığında Wolfgang, teğmenin sol tarafına atladı, ondan hızlıydı. Göğsüne bir darbe aldı Fujiwara hemen arkasından kafasına doğru gelen kılıcı gördü, ve yanındaki hançeri. Onu düzgün incelememişti, hançeri görmemişti bile. Kılıcını kendini korumak için kaldırdı fakat nafileydi, yanağında yanan bir acı hissetti. Yere yıkıldı. Wolfgang ise yere inmeye tenezzül bile etmedi. Arkasını dönüp ilerledi.”Bitirin işini çocuklar. Böyle bir şeyi öldürmek benim için bile çok aşağılık olur. Hahaha!” Gülüşü, kafasında yankılanıyordu uğursuz bir lanet gibi teğmenin, fakat bir şey yapamıyordu. Ayağa kalkacak gücü bile kalmamıştı. Tam işi bitecekken kapının parçalandığını duydu. Ve görüşü kayboldu.
~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~
Gözlerine giren güneş ışığı onu uyandırdı. Doğrulmak istedi fakat böğründeki acı onu durdurdu. Haykırarak geri yatağa düştü. O sırada kaptanı gördü. Yavaşça yatağına doğru geldi. Elinde bir kağıt ile. Önce teğmene baktı acıyan gözlerle. “Ne yaptığını zannediyordun Fujiwara? Sen ölebilirdin! Senin gibi yetenekli birisinin, böyle bir kibir ile yok olması... Ne zaman öğreneceksin sen? Anlaşılan asla. Bu elimdeki temiz bir kağıt. Eğer istersen bunu yırt, üstüne resim çiz ve iyileştiğinde makamından görevine devam et. Ya da bir dilekçe yaz, istifa et. Sen bilirsin çocuğum.” Kaptan bunları gözyaşları içinde söylemiş, kalemi ve kağıdı yatağın yanına bırakmış ve kapıdan çıkıp gitmişti. Fujiwara ise sözleri algılamakta güçlük çekiyordu. Nasıl böyle olmuştu? Neden kaybetmişti? Kağıda baktı. Eline aldığında aklında başka bir plan vardı. Ne istifa edecekti ne de aynı yerden devam edecekti. Her şey değişmişti onun için. O artık farklı biri olacaktı. Eline aldığı kağıda yazdığı dilekçe istifa için değil bir rütbe düşürülme ile ilgiliydi. Kendisini en baştan başlatmalarını isteyen bir dilekçe yazıyordu. En alttan en yükseğe çıkacaktı ve bu sefer, işi hakkıyla yapacaktı.
Statlar Güç: 1.3 Dayanıklılık: 1.5 Hız: 2.0 Farkındalık:1.4 | Meslek Statları [Meslek 1]: - [Meslek 2]: - Yan Meslek: | Meyve Statları Meyve İsmi: - Türü: - Saf Meyve Gücü: - Kullanım Süresi: - Ek Güçler: - Mod/ Ek Dönüşüm: - Kontrol: - |
Dövüş Tekniği: Tekniğin Adı: Zachariah'ın Z'si Tekniğin Stili:Kesici Teknikte Kullanılan Ekipman yada Ekipmanlar:Katana Tekniğin Açıklaması:
| Tekniğin Altdalları: Teknik: 7 Yetenek: 8 Yan Stil: - Mod: - Özel Stil: - | Değerler-Eşyalar Eşyalar:- Kafa Ödülü:- Para: - Dağıtılmamış Stat: - |
One Piece Rpg :: Başlangıç :: Karakter Oluşturma :: Karne
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz