Öğle Güneşi[Akira-Karl]
1 sayfadaki 8 sayfası
1 sayfadaki 8 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8
Öğle Güneşi[Akira-Karl]
Ilık bir rüzgar eserken ensenizden, ürperdiniz oturduğunuz masada. Güneş bir taraftan yakarken ensenizi iyi gelmişti bu esinti. Geminin üst kısmında oturmuş 4 denizci toplantı yaparken bu lanet sıcakta. Geminin aşçısı Ruoka elinde kırmızı bir tepsi, üstünde 4 tane mor bardak ve içlerinde yeşil içecekler, turuncu pipetler ve 1 adet limonun 4 parçasıyla gelince, Kaptan Hermo imkansız gibi görünsede kaşlarını daha fazla çatarak konuşmasını yarıda kesti. Aşçı bardakları masaya bırakıp ayrıldı. Bardağa baktığınızda içlerinde 2şer tane küçük buz parçaları olduğunu görebiliyordunuz, mutfaktan buraya gelene kadar erimiş olmalıydılar. Bu biraz moralini bozuyordu.
Kaptan Hermo devam etti;
"Bildiğiniz gibi geçen haftalarda Pırıltı Korsanlarını elimizden kaçırdık ve Grand Line'a girdiler. Şimdi ise bu lanet denizde ki korsanları avlayamadığımız için karargahtan yazı yollamışlar. Eğer bir kez daha başarısız olursak rütbemi düşüreceklermiş. BU SİZ PİSLİKLERİN HATASI!" dedi elini masaya vurarak. Bardaklardan üçü devrildi, yeşil sıvılar masayı doldururken, sizden daha yetkili diğer kişi olan Yüzbaşı Noyris sizi şaşırtacak kadar çevik davranıp cebinden mendilini çıkararak yeşil sıvıların Kaptan'a doğru gitmesini engelleyerek size doğru itmeye başladı. Yeşil sıvılar size doğru akarken, masada ki tek devrilmeyen bardağı alıp kafaya dikti Kaptan Hermo;
"Dolandırıcı korsan tayfası ve kaptanları Tatsumaki'nin eylemleri zaman geçtikçe daha da dikkat çekmeye başladı, yakın zamanda onları yakalamamız lazım. Yoksa hepimizin boynu gidecek. Şimdi gittiğimiz yer, benim bizzat muhbirimden gelmiştir. Dolandırıcı korsanlarının yerini bilen Akaken korsanlarının saklandıkları ve yaralarını sardıkları adaya ayak basacağız. Kendinizi hazırlayın, bu gece adayı temizliyoruz." dedi ve masadan kalktı. Kalkarken sandalyesini devirdi ve arkasında bakmadan Kaptan köşküne doğru girdi. Arkasından bakan Yüzbaşı, Kaptan içeri girer girmez siz iki Uzman başçavuşa doğru bakıp mendilini fırlattı.
"Şu masayı temizlettirin. Kaptan ve benim içinde yemek hazırlansın." diye buyurdu.
Gözlüklerinden gözleri görünmese de, gözlerinin sizi aşağıladığı aşikardı.
Kaptan köşkünden gelen "Noyris." sesiyle yüzbaşı tekrar yalaka yüzünü takınıp, "Geliyorum, efendim." diye geri bağırdı. Eksik dişleri o kadar çirkin görünüyordu ki, bu insanı yumruklamak bile gelmiyordu içinizden...
Yüzbaşı Noyris
Konu Akira ve Karl Deamy'nindir.
Kaptan Hermo devam etti;
"Bildiğiniz gibi geçen haftalarda Pırıltı Korsanlarını elimizden kaçırdık ve Grand Line'a girdiler. Şimdi ise bu lanet denizde ki korsanları avlayamadığımız için karargahtan yazı yollamışlar. Eğer bir kez daha başarısız olursak rütbemi düşüreceklermiş. BU SİZ PİSLİKLERİN HATASI!" dedi elini masaya vurarak. Bardaklardan üçü devrildi, yeşil sıvılar masayı doldururken, sizden daha yetkili diğer kişi olan Yüzbaşı Noyris sizi şaşırtacak kadar çevik davranıp cebinden mendilini çıkararak yeşil sıvıların Kaptan'a doğru gitmesini engelleyerek size doğru itmeye başladı. Yeşil sıvılar size doğru akarken, masada ki tek devrilmeyen bardağı alıp kafaya dikti Kaptan Hermo;
"Dolandırıcı korsan tayfası ve kaptanları Tatsumaki'nin eylemleri zaman geçtikçe daha da dikkat çekmeye başladı, yakın zamanda onları yakalamamız lazım. Yoksa hepimizin boynu gidecek. Şimdi gittiğimiz yer, benim bizzat muhbirimden gelmiştir. Dolandırıcı korsanlarının yerini bilen Akaken korsanlarının saklandıkları ve yaralarını sardıkları adaya ayak basacağız. Kendinizi hazırlayın, bu gece adayı temizliyoruz." dedi ve masadan kalktı. Kalkarken sandalyesini devirdi ve arkasında bakmadan Kaptan köşküne doğru girdi. Arkasından bakan Yüzbaşı, Kaptan içeri girer girmez siz iki Uzman başçavuşa doğru bakıp mendilini fırlattı.
"Şu masayı temizlettirin. Kaptan ve benim içinde yemek hazırlansın." diye buyurdu.
Gözlüklerinden gözleri görünmese de, gözlerinin sizi aşağıladığı aşikardı.
Kaptan köşkünden gelen "Noyris." sesiyle yüzbaşı tekrar yalaka yüzünü takınıp, "Geliyorum, efendim." diye geri bağırdı. Eksik dişleri o kadar çirkin görünüyordu ki, bu insanı yumruklamak bile gelmiyordu içinizden...
Yüzbaşı Noyris
- Spoiler:
Konu Akira ve Karl Deamy'nindir.
- Rp Kuralları:
- *Her karakter en az iki rol oyunu yazmadan görev tamamlanamaz.
*RP sonunda ödüller GM tarafından rp kalitesine göre dağıtılır.
*RP'nin yazılış sırasına oyuncular kendi aralarında karar verirler.
South Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 42
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Öğle Güneşi[Akira-Karl]
Kavurucu sıcak, tüm bedenine hiç de iyi olmayan bir bıkkınlık veriyordu. Aslında bıkkınlık demek pek doğru olmaz; bunaltı desek daha doğru bir tabir olur. Ancak kısa bir kısa sonra ensesine gelen o ani soğuk, az da olsa kendisine gelmesine ve serinlemesine yardımcı olmuştu. Karl, geminin üst kısmında bulunan bir masada bulunuyordu: Masada Kaptan Hermo, Yüzbaşı Noyris ve kendisiyle aynı rütbede olan Akira vardı. Yerinde bekliyor ve hafif dalgın bir vaziyette Kaptan Hermo'yu dinlemeye çalışıyordu; ama pek dinlediği söylenemezdi. Çünkü bu havada birini dinlemek, birini öldürmekten daha zordu. Bu sırada geminin aşçısı Rouka elinde kırmızı bir tepsiyle çıkageldi; tepsi de dört adet mor bardak ve içlerinde Karl'ın daha önce hiç tadına bakmadığı ve görmediği yeşil bir içecek vardı. Tabii bununla da sınırlı kalmıyordu: Dört adet pipet ile dört parçaya ayrılmış limon dilimleri vardır. Gözleri tepsideyken, Kaptan Hermo konuşmasını yarıda kesti. Karl, gözlerini kaptana doğru çevirdi ve uzun uzun bakmaya başladı, kilitlendi. Ve bu sırada servisi yapan aşçının gittiğini ele veren ayak seslerini duydu. Gözlerini hafiften yana doğru çevirerek aşçıya baktı. Bu bakış sonrası tam olarak göremediği bir aşçıları vardı. Gözlerini tekrardan masadaki içeceklere çevirdi, bilhassa kendi içeceğine çevirip, durdu. Bardakta iki tane buz parçası gördü ama onlarda buraya gelene kadar önceki halinden epey şey kaybetmişti, ufalmıştı.
Seyir işlemi esnasında tekrardan Kaptan Hermo söze girişti: Geçen hafta yaşanılan olay hakkında serzenişlerini dile getiriyordu ve tabii bu olayın sonucu karargahtan yazı gelmesi ile rütbe kaygısına düşmesiydi. Tabii ardından sözlerinin bitimi sonrası masaya yumruğunu vurması biraz tuhafına gitmişti Karl'ın. Masaya yumruğunu vurduğu anda Kaptan Hermo'nun bardağı dışındaki bardaklar masaya devrilmişti. Tabii Yüzbaşı Noyris oldukça çevik bir şekilde mendilini çıkarıp, masaya dökülen yeşil sıvıların Kaptan Hermo'ya ulaşmaması için, Karl ile Akira'nın önüne doğru iteleme başlamıştı. Bu olay sonucu, Yüzbaşı Noyris'in tam bir yalaka olduğunu kanısına vardı. Kafasının bir köşesine bunu yazdı. Tabii Kaptan Hermo'nun önünde bulunan ve dökülmeyen bardak bir anda Kaptan Hermo'nun midesine doğru yolculuk etmeye başladı. Kaptan Hermo'nun masaya yumruğunu vurmadan önceki konuşmasında en önemli nokta, bu hatanın kendisinde değil de masadaki kişilerde olduğu yönündeydi. Karl, elbette komutanın Kaptan Hermo'da olduğunu biliyordu; ama tüm suçu çevresindeki kişilere atmasını kendisini aka çıkarmak olarak görüyor ve öyle olduğunu düşünüyordu. Karl'a göre bu durum tam bir saçmalıktı; çünkü kaptan/lider hatayı kendisinde görmeyip, başkalarına atarsa bu onların sonu olurdu; bugün değilse bile yarın veya yarınlarda...
Kısa bir sessizlik sonrası Kaptan Hermo tekrardan konuşmasını sürdürdü. Dolandırıcı bir korsan tayfası hakkında konuşuyordu ve bir muhbir aracılığı ile bir adaya ayak basılacağıydı. Bu dolandırıcı korsanları yakalamak için de, bir başka korsan grubu olan Akaken Korsanları'nı yakalamaları gerektiğiydi. Son sözleri ise, kendilerini hazırlamalarını söyleyip, geceye adayı temizleyeceklerini söylemesiydi. Sonrası yaşananlar Karl'ın tuhafına gitmişti: Kaptan Hermo arkasına bakmadan masadan kalmış ve bu esnada sandalyesini devirmişti. Tabii ardından ayaklarını Kaptan Köşkü'ne sürdüğüydü. Ama daha da tuhafı Yüzbaşı Noyris'in Karl ile Akira'ya mendil fırlatmasıydı. Tabii Noyris bununla yetinmeyip, masayı temizletmelerini ve kaptan ile kendisi için yemek hazırlanmasını buyur etmişti.
Karl, gözlerini kırpmadan Noyris'e doğru bakarken, "yaşlıların emekli olma vaktinin" geldiğini düşündü. Bu bakış esnasında Noyris'in surat ifadesinden anladığı tek şey, kibirdi. Akabinde Kaptan Köşkü'nden gelen "Noyris" sesi ile Yüzbaşı tekrardan ikinci maskesini gözler önüne serdi. Yüzbaşı Noyris'in bağırma sırasında görünen eksik dişleri ise, Karl'ın göz zevkine derin bir çomak soktu ve bu adamın en kısa sürede öleceğini düşünüp, onu kendi elleriyle öldürmeyerek son bir iyilik ettiğiydi.
Karl, Yüzbaşı Noyris'e doğru asker selamı vererek, tok bir ses tonuyla: "Anlaşıldı efendim!" diyecek ve akabinde aşağıya doğru hareketlenerek gözleriyle bir asker arayacak ve bulduğu vakit: "Asker, Kaptan ile Yüzbaşı için yemek hazırlıklarına başlanılsın. Yukarıdaki masada bir an önce temizlensin!" diyecek ve ardından geminin sol tarafında kalan korkuluklarına doğru kendisini hafif öne doğru atarak, üniformanın iç cebinde bulunan sigara kutusundan bir sigara çıkartıp, dudaklarının arasına konduracak ve akabinde ön cebinde bulunan zippo ile sigarayı ateşleyip, soluma işlemine koyulacaktı.
Seyir işlemi esnasında tekrardan Kaptan Hermo söze girişti: Geçen hafta yaşanılan olay hakkında serzenişlerini dile getiriyordu ve tabii bu olayın sonucu karargahtan yazı gelmesi ile rütbe kaygısına düşmesiydi. Tabii ardından sözlerinin bitimi sonrası masaya yumruğunu vurması biraz tuhafına gitmişti Karl'ın. Masaya yumruğunu vurduğu anda Kaptan Hermo'nun bardağı dışındaki bardaklar masaya devrilmişti. Tabii Yüzbaşı Noyris oldukça çevik bir şekilde mendilini çıkarıp, masaya dökülen yeşil sıvıların Kaptan Hermo'ya ulaşmaması için, Karl ile Akira'nın önüne doğru iteleme başlamıştı. Bu olay sonucu, Yüzbaşı Noyris'in tam bir yalaka olduğunu kanısına vardı. Kafasının bir köşesine bunu yazdı. Tabii Kaptan Hermo'nun önünde bulunan ve dökülmeyen bardak bir anda Kaptan Hermo'nun midesine doğru yolculuk etmeye başladı. Kaptan Hermo'nun masaya yumruğunu vurmadan önceki konuşmasında en önemli nokta, bu hatanın kendisinde değil de masadaki kişilerde olduğu yönündeydi. Karl, elbette komutanın Kaptan Hermo'da olduğunu biliyordu; ama tüm suçu çevresindeki kişilere atmasını kendisini aka çıkarmak olarak görüyor ve öyle olduğunu düşünüyordu. Karl'a göre bu durum tam bir saçmalıktı; çünkü kaptan/lider hatayı kendisinde görmeyip, başkalarına atarsa bu onların sonu olurdu; bugün değilse bile yarın veya yarınlarda...
Kısa bir sessizlik sonrası Kaptan Hermo tekrardan konuşmasını sürdürdü. Dolandırıcı bir korsan tayfası hakkında konuşuyordu ve bir muhbir aracılığı ile bir adaya ayak basılacağıydı. Bu dolandırıcı korsanları yakalamak için de, bir başka korsan grubu olan Akaken Korsanları'nı yakalamaları gerektiğiydi. Son sözleri ise, kendilerini hazırlamalarını söyleyip, geceye adayı temizleyeceklerini söylemesiydi. Sonrası yaşananlar Karl'ın tuhafına gitmişti: Kaptan Hermo arkasına bakmadan masadan kalmış ve bu esnada sandalyesini devirmişti. Tabii ardından ayaklarını Kaptan Köşkü'ne sürdüğüydü. Ama daha da tuhafı Yüzbaşı Noyris'in Karl ile Akira'ya mendil fırlatmasıydı. Tabii Noyris bununla yetinmeyip, masayı temizletmelerini ve kaptan ile kendisi için yemek hazırlanmasını buyur etmişti.
Karl, gözlerini kırpmadan Noyris'e doğru bakarken, "yaşlıların emekli olma vaktinin" geldiğini düşündü. Bu bakış esnasında Noyris'in surat ifadesinden anladığı tek şey, kibirdi. Akabinde Kaptan Köşkü'nden gelen "Noyris" sesi ile Yüzbaşı tekrardan ikinci maskesini gözler önüne serdi. Yüzbaşı Noyris'in bağırma sırasında görünen eksik dişleri ise, Karl'ın göz zevkine derin bir çomak soktu ve bu adamın en kısa sürede öleceğini düşünüp, onu kendi elleriyle öldürmeyerek son bir iyilik ettiğiydi.
Karl, Yüzbaşı Noyris'e doğru asker selamı vererek, tok bir ses tonuyla: "Anlaşıldı efendim!" diyecek ve akabinde aşağıya doğru hareketlenerek gözleriyle bir asker arayacak ve bulduğu vakit: "Asker, Kaptan ile Yüzbaşı için yemek hazırlıklarına başlanılsın. Yukarıdaki masada bir an önce temizlensin!" diyecek ve ardından geminin sol tarafında kalan korkuluklarına doğru kendisini hafif öne doğru atarak, üniformanın iç cebinde bulunan sigara kutusundan bir sigara çıkartıp, dudaklarının arasına konduracak ve akabinde ön cebinde bulunan zippo ile sigarayı ateşleyip, soluma işlemine koyulacaktı.
Misafir- Misafir
Geri: Öğle Güneşi[Akira-Karl]
South Blue'da güzel ılık rüzgarların estiği, açık bir havanın eşliğinde rotalarında seyreden bir denizci gemisinde bir toplantı yapılmaktaydı ve toplantının konusu "Pırıltı" isimli korsan grubunun Grand Line'a geçişinin ardından izlenilecek yoldu. Akira da bu masada yerini almış, mızrağını sandalyeye dayamış bir şekilde yapılacak konuşmayı beklemeye koyulmuştu. Etrafında kendisine denk ve üst rütbelerde üç denizci yer almaktaydı.
Kaptan Hermo konuşmasını yaparken geminin aşçısı Ruoka gelerek toplantıyı bölmüştü. Elinde tuttuğu tepsisinin üzerinde bulunan dört adet içeceği masaya koyarken Kaptan Hermo duraksamış ve işinin bitmesini beklemişti. Akira önüne koyulan bardağa baktığında içerisindeki buzların eridiğini görmüş ve içindeki istek kaybolmuştu, oldu olası sıcaktan hoşlanmazdı. North Blue'da yaşadığı zamanlar karlar arasında yetimhanedeki arkadaşlarıyla oyun oynayarak geçirir ve hava kararmadan geri dönmezdi. Soğuk havalara olan alışıklığı bu sıcaklığı daha bezdirici bir hale getiriyordu. Toplantı başlayalı çok fazla olmamıştı fakat Akira terlemeye başlamıştı bile.
Ruoka gittikten sonra Kaptan Hermo konuşmasına kaldığı yerden devam etmeye başlamıştı. Konuşmasında Pırıltı korsanları'nın kaçışının ardından Grand Line'a geçmelerinden bahsetti ve daha sonra karargahtan aldığı uyarı hakkında konuşup bir güzel bizleri azarladıktan sonra elini sert bir biçimde masaya vurup içecekleri devirdi. Toplantı masasında Akira ve Daemy dışındaki 2 kişiden birisi olan Yüzbaşı Noyris peçetesiyle kaptanın önündeki sıvıyı temizlerken Akira ve Daemy'nin olduğu tarafa doğru itelemiş ve bir nevi onları aşağılamak istemişti. Akira üzerine gelen sıvıyı görünce iki eliyle sandalyesini oturak kısmından kavramış ve biraz geri çekerek tekrar üzerine oturmuştu. Daha sonra ise mızrağını dayayıp tekrar dinlemeye odaklanmıştı. Kaptan Hermo bu sırada konuşmasına devam ediyor ve yeni hedefimiz olacak olan korsan tayfası hakkında bize bilgiler verip bu görevin önemini agrasif tavırlarını sürdürerek anlatmaya devam ediyordu. Konuşmasına hedefimiz olan "Dolandırıcı korsanlar"'ın yerini bilen "Akaken korsanları" isimli başka bir korsan grubunun konakladığı adaya yapacağımız baskından bahsederek konuşmasını bitirmişti.
Masadan kalkıp kaptan köşküne yönelince yüzbaşı gözlerini ona dikti ve o girince bize dönüp mendilini fırlattı ve can sıkıcı bir tavırla ayak işlerini yaptırmak için talimat vermemizi emretti. Akira kaptan varken kuzu, o gidince aslan kesilen iki yüzlü yüzbaşıdan hoşlanmamıştı. Fakat emir demiri kesiyordu, ne kadar hazetmese de onun üstüydü. Oturduğu masadan yavaşca doğrulacak ve çok gür olamayan bir ses tonuyla "Peki, efendim." diyecekti.
Bu esnada Kaptan Hermo yüzbaşıyı yanına çağırınca aslan yüzbaşı tekrar kuzu'ya dönmüş ve sağlıksız dişlerini göstere göstere cevap verip kaptan köşküne yönelmişti.
Akira ise etrafına bakıp kendisinden düşük rütbeli bir denizci eri arayacaktı ama Daemy ondan erken davranıp bir denizci erine seslenince umursamaz tavırlarıyla onun yanına gidip Daemy'e "İyi kalay yedik. Ha! Ne dersin. Kendi suçlarını askerlere yüklüyorlar, bu çok sinir bozucu." diyecekti. Akira görevlerde daima elinden geleni yapardı. Bu yüzden başarısızlığın sebebinin kendisi olmasını asla kabul etmezdi.
Kaptan Hermo konuşmasını yaparken geminin aşçısı Ruoka gelerek toplantıyı bölmüştü. Elinde tuttuğu tepsisinin üzerinde bulunan dört adet içeceği masaya koyarken Kaptan Hermo duraksamış ve işinin bitmesini beklemişti. Akira önüne koyulan bardağa baktığında içerisindeki buzların eridiğini görmüş ve içindeki istek kaybolmuştu, oldu olası sıcaktan hoşlanmazdı. North Blue'da yaşadığı zamanlar karlar arasında yetimhanedeki arkadaşlarıyla oyun oynayarak geçirir ve hava kararmadan geri dönmezdi. Soğuk havalara olan alışıklığı bu sıcaklığı daha bezdirici bir hale getiriyordu. Toplantı başlayalı çok fazla olmamıştı fakat Akira terlemeye başlamıştı bile.
Ruoka gittikten sonra Kaptan Hermo konuşmasına kaldığı yerden devam etmeye başlamıştı. Konuşmasında Pırıltı korsanları'nın kaçışının ardından Grand Line'a geçmelerinden bahsetti ve daha sonra karargahtan aldığı uyarı hakkında konuşup bir güzel bizleri azarladıktan sonra elini sert bir biçimde masaya vurup içecekleri devirdi. Toplantı masasında Akira ve Daemy dışındaki 2 kişiden birisi olan Yüzbaşı Noyris peçetesiyle kaptanın önündeki sıvıyı temizlerken Akira ve Daemy'nin olduğu tarafa doğru itelemiş ve bir nevi onları aşağılamak istemişti. Akira üzerine gelen sıvıyı görünce iki eliyle sandalyesini oturak kısmından kavramış ve biraz geri çekerek tekrar üzerine oturmuştu. Daha sonra ise mızrağını dayayıp tekrar dinlemeye odaklanmıştı. Kaptan Hermo bu sırada konuşmasına devam ediyor ve yeni hedefimiz olacak olan korsan tayfası hakkında bize bilgiler verip bu görevin önemini agrasif tavırlarını sürdürerek anlatmaya devam ediyordu. Konuşmasına hedefimiz olan "Dolandırıcı korsanlar"'ın yerini bilen "Akaken korsanları" isimli başka bir korsan grubunun konakladığı adaya yapacağımız baskından bahsederek konuşmasını bitirmişti.
Masadan kalkıp kaptan köşküne yönelince yüzbaşı gözlerini ona dikti ve o girince bize dönüp mendilini fırlattı ve can sıkıcı bir tavırla ayak işlerini yaptırmak için talimat vermemizi emretti. Akira kaptan varken kuzu, o gidince aslan kesilen iki yüzlü yüzbaşıdan hoşlanmamıştı. Fakat emir demiri kesiyordu, ne kadar hazetmese de onun üstüydü. Oturduğu masadan yavaşca doğrulacak ve çok gür olamayan bir ses tonuyla "Peki, efendim." diyecekti.
Bu esnada Kaptan Hermo yüzbaşıyı yanına çağırınca aslan yüzbaşı tekrar kuzu'ya dönmüş ve sağlıksız dişlerini göstere göstere cevap verip kaptan köşküne yönelmişti.
Akira ise etrafına bakıp kendisinden düşük rütbeli bir denizci eri arayacaktı ama Daemy ondan erken davranıp bir denizci erine seslenince umursamaz tavırlarıyla onun yanına gidip Daemy'e "İyi kalay yedik. Ha! Ne dersin. Kendi suçlarını askerlere yüklüyorlar, bu çok sinir bozucu." diyecekti. Akira görevlerde daima elinden geleni yapardı. Bu yüzden başarısızlığın sebebinin kendisi olmasını asla kabul etmezdi.
Misafir- Misafir
Geri: Öğle Güneşi[Akira-Karl]
Ah yetki ne güzel bir şeydi. Herkes altındakini ezmeye o kadar alışmıştı ki...
Merdivenlerde karşınıza çıkan bir ere Karl emir veriyor ve aşağı doğru yürümeye devam ediyorsunuz. Hava hala ziyadesiyle sıcak, içeri girerseniz bunalabilirsiniz, eğer dışarıda kalırsanız güneş başınıza geçebilir, belki denize atlayıp yüzerek takip edersiniz gemiyi. Ama Akira meyve kullanıcısı olduğu için bu seçenekte olmaz...
Siz güvertede ne yapacağınızı düşünürken, erler koşturmaya başlamış, masa temizlenmiş, yemekler hazırlanmıştı. İki er yemekleri Kaptan'ın odasına götürürken, içeceklerinizi getiren aşçı size seslendi.
"Akira-san, Karl-san yemekleriniz hazır." yüzünde havadan sıcak bir gülümseme vardı.
Yemeklerinizi yedikten sonra Kaptan size seslenecek ve odanıza gitmenizi isteyecekti. Gidince adaya yaklaştığınızı haber verecek ve aysız geceden faydalanıp gizli bir baskın yapacağınızı söyleyecekti...
Aşçı Koto
Merdivenlerde karşınıza çıkan bir ere Karl emir veriyor ve aşağı doğru yürümeye devam ediyorsunuz. Hava hala ziyadesiyle sıcak, içeri girerseniz bunalabilirsiniz, eğer dışarıda kalırsanız güneş başınıza geçebilir, belki denize atlayıp yüzerek takip edersiniz gemiyi. Ama Akira meyve kullanıcısı olduğu için bu seçenekte olmaz...
Siz güvertede ne yapacağınızı düşünürken, erler koşturmaya başlamış, masa temizlenmiş, yemekler hazırlanmıştı. İki er yemekleri Kaptan'ın odasına götürürken, içeceklerinizi getiren aşçı size seslendi.
"Akira-san, Karl-san yemekleriniz hazır." yüzünde havadan sıcak bir gülümseme vardı.
Yemeklerinizi yedikten sonra Kaptan size seslenecek ve odanıza gitmenizi isteyecekti. Gidince adaya yaklaştığınızı haber verecek ve aysız geceden faydalanıp gizli bir baskın yapacağınızı söyleyecekti...
Aşçı Koto
- Spoiler:
South Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 42
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Öğle Güneşi[Akira-Karl]
Aldığı direktifler sonrası, bir asker arayışına koyulmuştu, Karl. Tabii bu eylemi bir hayli kısa sürmüştü; elbette koca gemide bir asker bulması zor olmamıştı. Gözüne bir asker çarpınca emirlerini sıralamıştı ve verdiği emirler sonrası askerler koşuşturmaya başlamıştı. Karl ise bu sırada aşağıya doğru hareketlenmişti. Aşağı bölümde -güvertede- yer aldığı vakit, ayakları onu sol tarafında bulunan geminin tırabzanlarına doğru sürüklemişti. Orada bir dal sigara ağzına kondurup, zipposunu ateşlemişti.
Masada bulunduğu andaki bunaltı peşini bırakmamıştı. Havanın sıcaklığı sanki denizcilere şunu anlatıyor gibiydi (daha doğrusu Karl'a): "Eğer ki bu sıcaklık ağır geldiyse denize atlayın ve ölümü tadın."
Karl, ellerini ileriye doğru atarak ve hafiften eğilerek manzaranın keyfini çıkarmaya başlamıştı. Sağ elinde bulunan sigarasından kısa bir nefes aldı ve almaya kalmadan Akira'nın sesi kulağına aksetti. Akira'nın söylemi sonrası pek fazla laubali olmadan soğuk bir ses tonuyla: "Tüm suçu kendilerinde gördükleri vakit burada olmayacaklarını iyi biliyorlar. Aslında buna biraz suçluluğun yükünü başkalarına itemele ve aradan sıyrılma politikası diyebiliriz. Her neyse, buranın durumu da malum. Ast-üst hiyerarşisinde astlar hiçbir zaman şikayet etmemeli ve etseler bile üst kimselerin haberi olmamalı. Eğer bu söylediklerim dışına çıkılırsa, beklenen sonuç kaçınılmaz olacaktır. Ve son söylediğin şey için ise, bu durumu bile bile buraya geldik ve de buradayız. Umarım farkındasındır." dedi ve sigarasından uzunca bir nefes aldı. Akira ile biraz resmi bir dille konuşmuştu ama Akira'nın bu durumu anlamış olabileceğini düşünüyordu. Akabinde Aşçı Koto'nun sesi kulağına cereyan etti. Aşçı Koto, yemeklerin hazır olduğu yönünde bir bilgi verdi. Karl ise, arkasını dönüp o tarafa doğru hafiften hareketlendi ve daha önce farkına varamadığını anlamadığı bir duru güzellik ile karşı karşıya geldi. Bu kadının bu kadar güzel olduğunu bilmiyordu. Belki de daha önceden dikkatli bakmadığından dolayıydı veya daha önceden bu kadına kitlenmediği içindi.
Karl, bu kısa süreli hipnozvari durumdan sıyrılıp, elindeki sigarasını denize doğru fırlattı ve yemek masasının olduğu yere doğru gitti. Pek fazla iştahı yoktu ve yeterince karnının doyduğuna kanaat getirdiği anda yemeği yarıda kesti. Akabinde Kaptan Hermo'nun sesini duydu: Kaptan Hermo, Akira ile kendisinin odalarına gitmeleri emrini verdi. Tekrardan bu emir-komuta zinciri sonrası söylenileni yaptı. Odasına doğru giderken aklında sadece bugün yapacakları vardı. Bir astın düşünmesi bile yasak olmalıydı; ama işte değildi. Odasına gittiği vakit kendisi ve üst yetkili kimseler hakkında düşünmeye başladı: Yalaka Yüzbaşı ile Korkak Hermo hakkında düşüncelere daldı. Bu adamlar ona güven vermiyordu ama soğukkanlı olmalıydı. İlerisi için şu anlık biat etmesi gerekiyordu. Bu yüzden daha da soğukkanlı bir şekilde davranmalıydı . Ve tabii aklına gelen kişilerden birisi odasına geldi. Buna aklına gelen, başına gelir de diyebilirsiniz. Kaptan Hermo, adaya yaklaştıklarını ve de aysız gecede yapacakları gizli baskın hakkında bilgi verdi. Karl Deamy elini kılıcının kabzasına doğru götürdü. Görev için hazırdı. Bekliyordu...
Masada bulunduğu andaki bunaltı peşini bırakmamıştı. Havanın sıcaklığı sanki denizcilere şunu anlatıyor gibiydi (daha doğrusu Karl'a): "Eğer ki bu sıcaklık ağır geldiyse denize atlayın ve ölümü tadın."
Karl, ellerini ileriye doğru atarak ve hafiften eğilerek manzaranın keyfini çıkarmaya başlamıştı. Sağ elinde bulunan sigarasından kısa bir nefes aldı ve almaya kalmadan Akira'nın sesi kulağına aksetti. Akira'nın söylemi sonrası pek fazla laubali olmadan soğuk bir ses tonuyla: "Tüm suçu kendilerinde gördükleri vakit burada olmayacaklarını iyi biliyorlar. Aslında buna biraz suçluluğun yükünü başkalarına itemele ve aradan sıyrılma politikası diyebiliriz. Her neyse, buranın durumu da malum. Ast-üst hiyerarşisinde astlar hiçbir zaman şikayet etmemeli ve etseler bile üst kimselerin haberi olmamalı. Eğer bu söylediklerim dışına çıkılırsa, beklenen sonuç kaçınılmaz olacaktır. Ve son söylediğin şey için ise, bu durumu bile bile buraya geldik ve de buradayız. Umarım farkındasındır." dedi ve sigarasından uzunca bir nefes aldı. Akira ile biraz resmi bir dille konuşmuştu ama Akira'nın bu durumu anlamış olabileceğini düşünüyordu. Akabinde Aşçı Koto'nun sesi kulağına cereyan etti. Aşçı Koto, yemeklerin hazır olduğu yönünde bir bilgi verdi. Karl ise, arkasını dönüp o tarafa doğru hafiften hareketlendi ve daha önce farkına varamadığını anlamadığı bir duru güzellik ile karşı karşıya geldi. Bu kadının bu kadar güzel olduğunu bilmiyordu. Belki de daha önceden dikkatli bakmadığından dolayıydı veya daha önceden bu kadına kitlenmediği içindi.
Karl, bu kısa süreli hipnozvari durumdan sıyrılıp, elindeki sigarasını denize doğru fırlattı ve yemek masasının olduğu yere doğru gitti. Pek fazla iştahı yoktu ve yeterince karnının doyduğuna kanaat getirdiği anda yemeği yarıda kesti. Akabinde Kaptan Hermo'nun sesini duydu: Kaptan Hermo, Akira ile kendisinin odalarına gitmeleri emrini verdi. Tekrardan bu emir-komuta zinciri sonrası söylenileni yaptı. Odasına doğru giderken aklında sadece bugün yapacakları vardı. Bir astın düşünmesi bile yasak olmalıydı; ama işte değildi. Odasına gittiği vakit kendisi ve üst yetkili kimseler hakkında düşünmeye başladı: Yalaka Yüzbaşı ile Korkak Hermo hakkında düşüncelere daldı. Bu adamlar ona güven vermiyordu ama soğukkanlı olmalıydı. İlerisi için şu anlık biat etmesi gerekiyordu. Bu yüzden daha da soğukkanlı bir şekilde davranmalıydı . Ve tabii aklına gelen kişilerden birisi odasına geldi. Buna aklına gelen, başına gelir de diyebilirsiniz. Kaptan Hermo, adaya yaklaştıklarını ve de aysız gecede yapacakları gizli baskın hakkında bilgi verdi. Karl Deamy elini kılıcının kabzasına doğru götürdü. Görev için hazırdı. Bekliyordu...
Misafir- Misafir
Geri: Öğle Güneşi[Akira-Karl]
Akira, toplantı sonrası Karl'ın yanına gidip, onun gibi denizi izlemeye koyulmuş ve onun düşüncelerini öğrenmek istemişti. O yanına gittiğinde Karl hava hakkında mırıldanıyor ve bir yandan da sigarasından bir nefes alıyordu. Akira'ya verdiği cevap ise oldukça tatmin ediciydi. Akira o konuşmasını sürdürürken ellerini göğüsünde kavuşturmuş ve mızrağını koruluklara dayamış bir şekilde etrafına bakınıyor ve yolculuklarının daha ne kadar devam edeceğini kestirmeye çalışıyordu. İç güdüleri yakında varacaklarını düşünmesini sağlamış ve bu yüzden biraz heveslenmişti fakat yüzünde her zaman ki gibi sakin bir ifade takınmıştı. Akira duygularını içinde yaşamayı severdi, tıpkı bir erkeğin yapması gerektiği gibi... Karl'ın konuşması bitince ona tebessüm etmiş, "Sanırım haklısın. Uzman başçavuşum." derken, kulağına Koto-chan'in sesi ilişmişti. Akira biraz sesini yükselterek "Tam da zamanında, kurt gibi acıkmıştım! Geliyoruz Koto-chan." demiş ve kahkaha atmıştı. Akira normalde kendi halinde takılmayı severdi fakat konu yemek olunca istemeden de olsa çenesi düşüyordu.
Daha sonra yemeğin yenileceği yere doğru yöneldi. Sahi bu yemek nerede yenilecekti, kim takar. Akira'nın keskin burunu, onlar neredeyse bulacak ve ayakları da onu oraya götürecekti. Akira yemeği duyduğunda içinde bulunduğu sıcak havayı aklından çıkarıp rahatlayınca, terlemesi durulmuştu. Onun terlemesinin asıl sebebi sıcak havalardan çok, sıcak havanın ona uyguladığı psikolojik baskıydı. Yemek masasına oturunca önüne konulan yemekleri büyük bir iştahla yemiş ve tatmin olunca masadan kalkıp, odasına doğru yürümeye başlamıştı. Bu yürüyüş esnasında Koto-chan'i görürse durgun sesiyle "Elinize sağlık." dedikten sonra odasına girecekti. Karnı doyunca yine yabani, çekimser tavırlarına dönmüştü.
Akira kamarasının kapısına geldiğinde Kaptan Hermo'nun kendisine ve Karl'a seslendiğini duyacak ve zaten gitmekte olduğu kamarasının kapısını açıp içeri girecekti. İçeri girdiğinde Kaptan Hermo görev vaktinin yaklaştığını, bu yüzden hazırlanması gerektiğini söyleyip, yapacakları operasyon hakkında küçük bir bilgi verecekti. Akira bu bilgilendirmenin ardından kamarasının penceresinden göz ucuyla gökyüzüne bakacak ve havanın kararmak üzere olduğunu görecekti. Daha sonra mızrağını eline alıp şöyle bir göz gezdirdikten sonra herhangi bir sorunu olup olmadığını kontrol edecekti. Yol boyunca bununla ilgilenmeyi planlıyordu.
Daha sonra yemeğin yenileceği yere doğru yöneldi. Sahi bu yemek nerede yenilecekti, kim takar. Akira'nın keskin burunu, onlar neredeyse bulacak ve ayakları da onu oraya götürecekti. Akira yemeği duyduğunda içinde bulunduğu sıcak havayı aklından çıkarıp rahatlayınca, terlemesi durulmuştu. Onun terlemesinin asıl sebebi sıcak havalardan çok, sıcak havanın ona uyguladığı psikolojik baskıydı. Yemek masasına oturunca önüne konulan yemekleri büyük bir iştahla yemiş ve tatmin olunca masadan kalkıp, odasına doğru yürümeye başlamıştı. Bu yürüyüş esnasında Koto-chan'i görürse durgun sesiyle "Elinize sağlık." dedikten sonra odasına girecekti. Karnı doyunca yine yabani, çekimser tavırlarına dönmüştü.
Akira kamarasının kapısına geldiğinde Kaptan Hermo'nun kendisine ve Karl'a seslendiğini duyacak ve zaten gitmekte olduğu kamarasının kapısını açıp içeri girecekti. İçeri girdiğinde Kaptan Hermo görev vaktinin yaklaştığını, bu yüzden hazırlanması gerektiğini söyleyip, yapacakları operasyon hakkında küçük bir bilgi verecekti. Akira bu bilgilendirmenin ardından kamarasının penceresinden göz ucuyla gökyüzüne bakacak ve havanın kararmak üzere olduğunu görecekti. Daha sonra mızrağını eline alıp şöyle bir göz gezdirdikten sonra herhangi bir sorunu olup olmadığını kontrol edecekti. Yol boyunca bununla ilgilenmeyi planlıyordu.
Misafir- Misafir
Geri: Öğle Güneşi[Akira-Karl]
Tüm gece nefesini tutmuştu sanki. Ilık gecede ne bir rüzgar esiyor, ne de bir ses çıkıyordu. Açıklarda bırakılan gemien ayrılan 4 salda 20 tane denizci, sessice çektikleri küreklerle bir karaltıya yaklaşıyorlardı. Sallardan birinde Akira ve Karl ile birlikte 3 denizci, diğerince eski rütbesi uzman başçavuş olan Aşçı Rouka ve aynı eski rütbeye sahip Rotacı Reitti ile 3 tane denizci, bir başkasında Kaptan ve Yüzbaşı ile 3 tane denizci, sonuncusunda ise 5 tane denizci eri bulunuyordu. Rübeliler adayı takip ederken, erler küreklere asılmış ter döküyorlardı.
Adada kırmızı ışıklar uçuyordu, bunlar nöbetçiler olabilirdi. Kaptan sağ tarafınıza doğru bir taş attı, bu o tarafa gitmeniz gerektiğine dair bir işaretti. Erler atılan taşa doğru çektiler küreklerini, gerçekten de karanlık bir nokta vardı orada. Herkes karaya çıktıktan sonra, Kaptan elleri ile Akira ve Karl'a adanın kıyıdan dolaşmalarını işaret etti, arkadan saldırmalarını istiyor gibiydi. Sonra tüm erleri göstererek ön kapıyı gösterdi. Dikkat dağıtma timini zavallı rütbesizler oluşturuyordu tabiki. Sonrasında Aşçı ve Rotacı'ya bekleyip, önden saldırın işareti verdi. Sonrasında gidin anlamında elini salladı...
Adada kırmızı ışıklar uçuyordu, bunlar nöbetçiler olabilirdi. Kaptan sağ tarafınıza doğru bir taş attı, bu o tarafa gitmeniz gerektiğine dair bir işaretti. Erler atılan taşa doğru çektiler küreklerini, gerçekten de karanlık bir nokta vardı orada. Herkes karaya çıktıktan sonra, Kaptan elleri ile Akira ve Karl'a adanın kıyıdan dolaşmalarını işaret etti, arkadan saldırmalarını istiyor gibiydi. Sonra tüm erleri göstererek ön kapıyı gösterdi. Dikkat dağıtma timini zavallı rütbesizler oluşturuyordu tabiki. Sonrasında Aşçı ve Rotacı'ya bekleyip, önden saldırın işareti verdi. Sonrasında gidin anlamında elini salladı...
South Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 42
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Öğle Güneşi[Akira-Karl]
Akira operasyon için hazırlıklarını tamamlamış ve zamanın gelmesiyle birlikte Karl ve üç denizci eri ile sandallardan birisini suya indirip, karanlıktan da faydalanarak adaya doğru ilerlemeye başlamışlardı. Öğlenin sıcağı, gece vakti de devam ediyor ve rüzgarsız deniz, çarşaf gibi dümdüz, zifiri karanlıkta duruyordu. Karanlığı bölen tek şey adada konumlamış, korsanlardan gelen meşhale veya benzeri bir aydınlatma aracından gelen ışıklardı.
Akira etrafına bakındığında kendi salları dışında, üç tane daha sal görüyordu. Eski kıdemlilerin üç denizci erine önderlik ettiği, beş denizci eri'nin önderlik ettiği ve Kaptan ve Yüzbaşı'nın önderlik ettiği üç tane denizci eri ile gruplanmış sallardı. Adaya baktığında ise nöbetçilerden gelen ışıkları görebiliyordu. Adaya ilerleyiş devam ederken Akira, salın sağ tarafına atılan taşın sesini duyacak ve kaptanının bulunduğu sala baktıktan sonra kürek çeken askerlere eliyle taşın atıldığı noktayı, önce sağ elini havaya kaldırıp ileriye doğru yavaşca savurarak ve daha sonra elini uzatarak işaret parmağı ile gösterecekti. Daha sonra salın ön tarafında çömelmiş vaziyette fazla dikkat çekmemeye çalışarak adaya ulaşılmasını bekleyecekti.
Karaya başarılı bir şekilde ulaştıktan sonra salda yere yatık biçimde duran mızrağını kavramış ve sessizce elleriyle saldan destek alarak kıyıya atlamıştı. Diğerlerinin de inmesiyle beraber Kaptan Hermo işaretleriyle ne yapmaları gerektiğini anlatmış ve Akira, Karl ve denizci askerlerine alçak bir ses tonuyla "Birlikte hareket etmeli ve elimizi çabuk tutup, operasyonu en az hasarla atlatmalıyız." diyecekti. Daha sonra talimatlar doğrultusunda kıyı şeridinden ilerleyerek nöbetçilerin arkalarından dolaşıp onları, gafil avlamaya çalışacaklardı.
Akira etrafına bakındığında kendi salları dışında, üç tane daha sal görüyordu. Eski kıdemlilerin üç denizci erine önderlik ettiği, beş denizci eri'nin önderlik ettiği ve Kaptan ve Yüzbaşı'nın önderlik ettiği üç tane denizci eri ile gruplanmış sallardı. Adaya baktığında ise nöbetçilerden gelen ışıkları görebiliyordu. Adaya ilerleyiş devam ederken Akira, salın sağ tarafına atılan taşın sesini duyacak ve kaptanının bulunduğu sala baktıktan sonra kürek çeken askerlere eliyle taşın atıldığı noktayı, önce sağ elini havaya kaldırıp ileriye doğru yavaşca savurarak ve daha sonra elini uzatarak işaret parmağı ile gösterecekti. Daha sonra salın ön tarafında çömelmiş vaziyette fazla dikkat çekmemeye çalışarak adaya ulaşılmasını bekleyecekti.
Karaya başarılı bir şekilde ulaştıktan sonra salda yere yatık biçimde duran mızrağını kavramış ve sessizce elleriyle saldan destek alarak kıyıya atlamıştı. Diğerlerinin de inmesiyle beraber Kaptan Hermo işaretleriyle ne yapmaları gerektiğini anlatmış ve Akira, Karl ve denizci askerlerine alçak bir ses tonuyla "Birlikte hareket etmeli ve elimizi çabuk tutup, operasyonu en az hasarla atlatmalıyız." diyecekti. Daha sonra talimatlar doğrultusunda kıyı şeridinden ilerleyerek nöbetçilerin arkalarından dolaşıp onları, gafil avlamaya çalışacaklardı.
Misafir- Misafir
Geri: Öğle Güneşi[Akira-Karl]
Bekleyiş... Bir şeyler bekliyoruz veya birilerini. Her an bu bekleme seansı arasında düşünüp duruyoruz; ama bunlar hiç de dolu olmayan düşünceler oluyor. Belki de dolu düşüncelerden korkuyor ve bir anda gelse bile defetmeye bakıyoruz. Aslında biraz anlamsız. Her neyse, Karl, kendisini olabildiğince hazırlamıştı. Bekleme anı ona sanki yıllar gibi gelmişti; zaman, ağır ve bir o kadar da yavaş akıyordu. Boş gözlerle tahta zemine doğru tekrardan göz gezdirdi. Ama bu olay daha önceden de yaşanmıştı. Kendisini tekrarlıyordu. Etraf kararmıştı ve yapılması gereken görev için kararlaştırılan vakit de gelmişti. Gece bu kadar karanlık olmamalıydı ama olmuştu. Gözgözü görmüyor ve belli belirsiz silüetler önünden geçip gidiyordu. Bu sırada aklına bir soru takıldı: "Gecenin kasveti neden insanlığın içine korku salar ki?"
Hızlıca gemiden dört sandal indirildi ve Karl'ın bulunduğu sandal ile diğer sandallara beşer kişi binmişti. Karl'ın bulunduğu sandalda Karl dahil olmak üzere Akira ile üç tane denizci eri bulunuyordu. Diğerleri de böyleydi; her gemide iki tane rütbeli varken, son gemide sadece erler bulunuyordu. Ast-üst ilişkisi gereği küreklere asılan kişiler de elbette erler oluyordu. Sessizce kürekler çekilmeye ve bir karaltıya doğru harekete geçilmeye başlanmıştı. Karl kendi sandalındaki erlerin yüz hatlarına kısa bir süre bakınca, yorgunluktan kaynaklanan terleme gözüne çarpıyordu; net olmasa da bunu görebiliyordu.
Adaya oldukça yaklaşılmıştı ve belli belirsiz kırmızı ışıklar görünüyordu. Bu durum hakkında pek bir şey bilmiyordu; ama hoşuna gittiği söylenemezdi. Akabinde birisinin sağ tarafa doğru bir taş attığı duydu. Taşın denize doğru girdiği andaki çıkan ses gereği böyle düşündü. Gözlerini o tarafa doğru kaydırdı, ama hiçbir şey göremiyordu. Akabinde dört sandalın dördü de o tarafa doğru kürek çekmeye başladı. O andan itibaren daha da bir karanlığa doğru sürükleniyordu. Sonunda bir kara parçasına gelinmişti. Karl hızlıca sandaldan çıkmış ve karaya doğru bakınmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra herkesin karaya ayak basması ile Kaptan Hermo eliyle, Karl ile Akira'ya kıyı şeridinden dolaşmaları gerektiğini göstermişti.
Karl, diğerlerini es geçip, kendisine verilen görev gereği harekete geçmişti ki, Akira'nın kısık sesiyle irkildi. Akira'ya karşılık olarak sessizce: "Hala bekliyor musunuz?" diyecek ve adımlarını öncekilere nazaran daha da bir hızlandıracaktı; ama oldukça sessiz olmaya çalışacak ve de belindeki kınından kılıcını çıkartıp, tek eline alacaktı. Ne olur, ne olmaz değil mi?
Hızlıca gemiden dört sandal indirildi ve Karl'ın bulunduğu sandal ile diğer sandallara beşer kişi binmişti. Karl'ın bulunduğu sandalda Karl dahil olmak üzere Akira ile üç tane denizci eri bulunuyordu. Diğerleri de böyleydi; her gemide iki tane rütbeli varken, son gemide sadece erler bulunuyordu. Ast-üst ilişkisi gereği küreklere asılan kişiler de elbette erler oluyordu. Sessizce kürekler çekilmeye ve bir karaltıya doğru harekete geçilmeye başlanmıştı. Karl kendi sandalındaki erlerin yüz hatlarına kısa bir süre bakınca, yorgunluktan kaynaklanan terleme gözüne çarpıyordu; net olmasa da bunu görebiliyordu.
Adaya oldukça yaklaşılmıştı ve belli belirsiz kırmızı ışıklar görünüyordu. Bu durum hakkında pek bir şey bilmiyordu; ama hoşuna gittiği söylenemezdi. Akabinde birisinin sağ tarafa doğru bir taş attığı duydu. Taşın denize doğru girdiği andaki çıkan ses gereği böyle düşündü. Gözlerini o tarafa doğru kaydırdı, ama hiçbir şey göremiyordu. Akabinde dört sandalın dördü de o tarafa doğru kürek çekmeye başladı. O andan itibaren daha da bir karanlığa doğru sürükleniyordu. Sonunda bir kara parçasına gelinmişti. Karl hızlıca sandaldan çıkmış ve karaya doğru bakınmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra herkesin karaya ayak basması ile Kaptan Hermo eliyle, Karl ile Akira'ya kıyı şeridinden dolaşmaları gerektiğini göstermişti.
Karl, diğerlerini es geçip, kendisine verilen görev gereği harekete geçmişti ki, Akira'nın kısık sesiyle irkildi. Akira'ya karşılık olarak sessizce: "Hala bekliyor musunuz?" diyecek ve adımlarını öncekilere nazaran daha da bir hızlandıracaktı; ama oldukça sessiz olmaya çalışacak ve de belindeki kınından kılıcını çıkartıp, tek eline alacaktı. Ne olur, ne olmaz değil mi?
Misafir- Misafir
Geri: Öğle Güneşi[Akira-Karl]
Sesler cesaret veriyordu askerlere. Ön cephede dikkat çekmek için toplanan her asker, savaş narası atıp meşale taşıyan nöbetçileri doğrarken, adanın ortasında ki karaltı birden aydınlanmaya başlamıştı. Işıklardan anlaşıldığı üzere 3 katlı kocaman bir malikaneydi...
Adanın çevresinde turlamak için koşmaya başlayan Akira ve Karl, arkalarına baksalardı eğer, Kaptan'ın kafasını "Şu acemi aptallar." gibisinden salladığını göreceklerdi. Yollarına devam ettiklerinde ise kayaların içerisinde gece kadar karanlık bir kapıyı göremeyip, yollarına devam edecek. Malikanenin arkasına varacaklardı. Arkada yukarı çıkan bir merdiven ve içeri açılan bir kapı vardı. Arka tarafta 1. katta hiç pençere yoktu, ama 2. ve 3. kattaki tüm camlar sarı parlıyordu...
Adanın çevresinde turlamak için koşmaya başlayan Akira ve Karl, arkalarına baksalardı eğer, Kaptan'ın kafasını "Şu acemi aptallar." gibisinden salladığını göreceklerdi. Yollarına devam ettiklerinde ise kayaların içerisinde gece kadar karanlık bir kapıyı göremeyip, yollarına devam edecek. Malikanenin arkasına varacaklardı. Arkada yukarı çıkan bir merdiven ve içeri açılan bir kapı vardı. Arka tarafta 1. katta hiç pençere yoktu, ama 2. ve 3. kattaki tüm camlar sarı parlıyordu...
South Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 42
Kayıt tarihi : 17/01/16
1 sayfadaki 8 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8
1 sayfadaki 8 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz