Baba Gurch Ve Çocukları [Vince Grey ]

Akane, içeri girmek yerine güvertenin kenarında gökyüzünü seyreden beyaz saçlı kızla kalmayı tercih etmişti. Bunun için oldukça geçerli bir sebebi vardı Akane'nin. Kendisi kılıç çalışırken ne zaman bir hata yapıp çalışmayı bıraksa, hocası Perttu onu: ''Senden önce bir öğrencim daha olmuştu.Onu da senin yaşlarındayken eğitmeye başlamıştım; fakat o asla hata yaptığında pes edip antremanını yarıda bırakmazdı. Sen de onu örnek almalısın.'' diyerek azarlardı. Akane, biraz önce hocasının eğittiği kişi ile hocasının aradığı kişinin aynı insanlar olduğunu öğrendiğinde oldukça şaşırmış ve meraklanmıştı. Hocasının Kiyora adındaki kadından hoşlandığını ve Kiyora adındaki kadının yeteneklerini taktir ettiğini henüz bir çocuk olan kendisi bile anlayabiliyordu. İşte Akane'nin güvertede kalmasının sebebi buydu. Hermes Adasında korkup dövüşmemesinden dolayı çok değer verdiği gözlüklü abi-san'ı yaralanmıştı. Akane o günden beri korkusuzca dövüşmenin bir yolunu bulmaya çalışıyordu. Eğer hocasının ilk öğrencisinin nasıl biri olduğunu öğrenirse belki aradığı şeyi bulabilirdi.

Akane; konuşmak amacıyla gökyüzünü seyreden beyaz saçlı kıza yaklaştığı sırada, beyaz saçlı kız konuşmaya başlamıştı: ''Benim adım Liva.Seninki ne?'' diye sormuştu, kendisine dönmeyip Ayı izlemeye devam eden kız. Akane'nin ismini söylemesinin ardından Akane'ye dönen Liva konuşmaya devam etmişti: Söylesene Akane, buraya ilk geldiğinizde bize saldırmayı planlıyordunuz.Değil mi? Peki merak ettiklerinizi öğrendiğinizde bize tekrardan saldıracak mısınız? demişti Liva. Akane henüz bu soruya cevap veremeden Akane'nin yanına gelip Akane'nin ellerini sıkıca kavrayan Liva, üzgün bir ses tonuyla: Üstüne kıyafet giymemiş kadının söylediklerine inanmayın. Biz çocuklar kendi isteğimizle buradayız. Sebastian-kun, Anna-san, Kiyora-chan...hepsi iyi insanlar.'' demişti.

Akane Liva'nın nasıl hissettiğini anlayabiliyordu. Tam olarak aynısı olmasa da kendisi de Hermes adasında aynı şeyleri hissetmişti. Bu yüzden elini tutan Liva'ya gülümsemiş ve: Liva-chan, biz korsanları avlayan bir grubuz;fakat abilerimin ve ablalarımın adalet anlayışı oldukça ilginçtir. Endişelenmene gerek yok.'' demişti. Daha sonra ise aklındaki soruyu sormuştu Akane: ''Liva-chan. Şey...Acaba senin için de sorun olmazsa bana Kiyora-san'dan bahsedebilir misin?''


Vince,Jack,Perttu ve Mirana önce karşı geminin güvertesine çıkmışlar, sonra da diğerleriyle birlikte geminin içerisine doğru yürümüşlerdi. Akane ise grubun kalanına biraz güvertede kalacağını, kısa bir süre sonra içeriye geleceğini söylemişti.
Vince'in içeri girdiğinde gördüğü ilk şey karşısındaki duvarda asılı olan sarı saçlı bir adamın ve kızıl saçlı bir kadının büyütülmüş resimleri olmuştu. Bu resimlerin altında ise bir musluk vardı. Musluğun sağında ve solunda tencere, tabak, çatal, bıçak gibi mutfak aletleri vardı. Odanın sağ köşesinde bir ocak, ocağın yakınında ise bir buzdolabı görmüştü Vince.

Vince'in odanın ortasında duran, üzeri bembeyaz bir örtü ile kaplı olan masayı ve odanın sağ ve sol taraflarındaki yeşil renkli iki koltuğu fark etmesi çok da uzun sürmemişti. Vince etrafını incelerken Jack takım elbiseli adama sakeleri olup olmadığını sormuştu. Sebastian'ın buzdolabında birkaç tane sake olacağını, çekinmeyip sake içebileceklerini söylemesinin ardından ''Teşekkürler adamım!'' diye bağıran Jack, hızlıca buzdolabına doğru koşmuştu.Mirana ise: Sen ne kadar da gerizekalı bir korsan avcısısın. Neden korsanlara teşekkür ediyorsun mankafa!'' diyerek Jack'in peşinden gitmişti.


Bu sırada, odadaki beş çocuğunda sırtındaki maymunu hayranlıkla izlediklerini fark etti Vince. Çocuklar hayatlarında ilk defa maymun görüyormuş gibi bakıyorlardı, Vince'in sırtındaki maymuna. Derken, Vince ile göz göze gelen kırmızı gözlü, boynuzlara sahip çocuk birden kızardı ve panikleyip hızlıca odadan çıktı. Tüm bu hengamenin bitmesinin ve Jack'in dolaptaki sakeleri erkeklere ve Mirana'ya eşit olarak paylaştırmasının ardından herkes masaya oturdu. Ardından da adının Sebastian olduğunu öğrendiğiniz takım elbiseli adam söze girdi: Bundan bir gün önce, gemimize nasıl geldiğini anlayamadığımız yaşlı bir adam bize saldırdı. Biz daha ne olduğunu anlayamadan kaptanımızı bayıltıp Rayl ve Kiyora'yı garip bir torbanın içine çekti. Bunun ardından, ya kendisi ile bir antlaşma yapacağımızı ya da başta Rayl ve Kiyora olmak üzere herkesi öldüreceğini söyledi.

Perttu, Sebastian'ın bu sözlerinin ardından sakinliğini kaybetmişti: ''Sonra ne oldu peki? Sizden ne istedi? Kiyora yaşıyor mu? Ağzını yaya yaya konuşma da biraz hızlı anlat şunları!'' diye çıkıştı Perttu. Perttu'nun çıkışı karşısında istifini bozmayan Sebastian, konuşmaya devam etti: ''Bizden kendisi ile birlikte bir yere gitmemizi istedi. Misafir kabul etmeyen ada olarak bilinen Priroda adasına.''

İsimsiz tayfa olarak ilk önce  karşı geminin güvertesine çıkmış ardından ise geminin içine doğru gitmeye başlamıştık. Akane ise biraz sonra geleceğini söyleyerek bizden ayrılmıştı.Geminin içine girdiğimizde gözüme çarpan ilk şey kızıl saçlı bir kadının ve sarı saçlı bir herifin büyütülmüş resimleriydi.Önemli birileri olsa gerek.Resimlerin altına baktığımda ise bir musluk görmüştüm.Musluğun etrafında ise çeşitli mutfak aletleri vardı.Odanın sağ köşesinde bir ocak ve ona yakın mesafede sayılabilecek bir buzdolabı da görmüştüm.Burası geminin mutfağı olsa gerek.


Odayı incelemeye devam ediyordum.Odanın ortasında duran,üstüne beyaz bir örtü örtülmüş masayı görmüştüm ilk olarak.Masanın etrafına baktığımda ise yeşil renkteki iki sandalye görmüştüm.Ben odayı incelerken Jack takım elbiseli hıyara hiç sakelerinin olup olmadığını sormuştu. Takım elbiseli hıyar ise buzdolabında birkaç tane olacağını söylemişti. Sakenin olduğunu duyan Jack hıyara teşekkür edip buzdolabına doğru koşmaya başlamıştı.Mirana ise Jack 'in bir korsana teşekkür etmesinden dolayı ona çıkıştıktan sonra Jack'i takip etmeye başlamıştı.

Ben odayı incelemeye devam ederken gözüm çocuklara takılmıştı çocuklar Whiskey'i hayranlıkla izliyorlardı.Bu sırada Whiskey bana dönüp:"Beni bu veletlerle ne uğraştırıyorsun lan!Bir tanesi bana şirin dedi. Neyse git de şu herife viski var mıymış sor." diye.Bir çığlık atmıştı. Whiskey denize çıkmadan öncede arkadaşım olmasından ve yıllardır birlikte yaşamamızdan dolayı ben onun düşüncelerini oda benimkileri anlayabiliyordu.Bu sırada göz göze geldiğim şeytan kılıklı kız,kızarıp odadan kaçmıştı.Neden yaptığını çözememiştim ama öğreniriz her halde.Benim odayı incelememin arından Jack sake şişeleriyle gelmiş ve erkeklere ve Mirana'ya olmak üzere eşit bir şekilde paylaştırmıştı.Herkesin masaya oturmasının ardından Çift Çatal Sebastian olduğunu öğrendiğimiz herif konuşmaya başladı.Bir gün önce gemilerine yaşlı bir adamın geldiğini geminin kaptanını tahmin etiğim gibi etkisiz hale getirip Rayl denen herifi ve Kiyora'yı bir torbanın içine çektiğini onunla bir antlaşma yapmazlarsa Kiyora da dahil olmak üzere herkesi öldüreceğini söylediğini söylemişti.

Perttu Kiyora'ya bir şey olmasından korktuğu için olsa gerek bir çok soru sormuştu. Sebastian ise yaşlı damın onunla birlikte misafir kabul etmeyen ada olarak bilinen  Priroda adasına gitmelerini istediğini söylemişti.Ben bu konuşmanın ardından bir şey demeyecek ve diğerlerinin konuşmasını beklerken Whiskey bana dalmasın diye ona paltomun cebindeki fıstıklardan birer birer verecektim.

Liva düşünceli bir yüz ifadesiyle:''Kiyora-san mı? Hmmm...'' demişti. ''Dediğim gibi iyi biri işte. Genelde pek fazla konuşmaz. Sessiz tiplerdendir. Yardımsever biridir ama. Her istediğimizi yapmaya çalışır. Bana kalırsa hafif de saf biri. Sırf bu yüzden hepimizle iyi anlaşabiliyor. Neden sordun ki? diyerek konuşmasına devam etmişti.
Akane Liva'ya korkusuz bir şekilde dövüşmenin bir yolunu aradığını ve Kiyora adındaki kişiyi tanıyarak bu konuda bir ipucu elde edebileceğini düşündüğünü anlatmıştı. Bunları anlatmasından kısa bir süre sonra arkasından gelen bir ses duymuştu Akane. ''Biz onlar gibi olamayız'' diyordu arkasından gelen sesin sahibi.

Akane arkasına döndüğünde, bir çift küçük boynuza sahip elinde dikenli bir sopa tutan kızı görmüştü. Kız önce yanlarına gelmiş, sonra da kendisine doğru dönüp konuşmasına devam etmişti: ''Liva onları dövüşürken görmedi; fakat ben Kiyora ile Anna'yı dövüşürken gördüm. Çocuksu bir yüze ve küçük bir vücuda sahip olabilirler; ama iş dövüşmeye geldiğinde korkunç birer canavara dönüşüyorlar. Sevdiklerini korumak adına, defalarca darbe almalarına rağmen her seferinde daha güçlü olarak ayağa kalktıklarını gördüm. '' demişti boynuzlu kız.

Sevdiklerini korumak adına darbe yemeği önemsememek... Akane sonunda aradığı cevabı bulmuştu. Bu sırada  Liva'ya dönmüş olan boynuzlu kız oldukça heyecanlı bir ses tonuyla: ''Hey Liva. İçeride daha önce hiç görmediğim garip, tüylü bir yaratık var. Gel içeriye geçelim.'' demişti.



Sebastian konuşmaya devam ediyordu. Bu teklifi kabul etmeyip Kiyora ile Rayl'ı geri almak için  ona tekrar saldırmaya karar vermiştik; fakat o sırada kendine gelen kaptanımız dövüşmememiz gerektiğini, bir kişiyi daha kaybetmeye tahammülü kalmadığını söylemişti. Bu emrin ardından mecburen savaşmadık. Yaşlı herif, topluca oraya gitmenin bizim için intihar olacağını söyledikten sonra sadece  kaptanımızı, kaptanımızın kardeşini ve aşçımızı almaya karar verdi. Yaşlı herif, gemimizden ayrılacağı sırada bana Log Pose denen bir pusula verdi ve kısaca nasıl kullanacağımı anlattı. Kendilerinin ayrılışından tam olarak iki gün sonra yola çıkmamızı,  adaya erken veya geç varmamız halinde ise yanındaki herkesi öldüreceğini söyledi. Daha sonra da garip torbasından bir gemi çıkartıp diğerleriyle birlikte yola çıktı. Bunları söyledikten sonra başını öne eğen Sebastian: ''Çok güçsüzdük. O ne derse yapmak zorunda kaldık.Mecburen bir gün daha bekleyip öyle yola çıkacağız'' demişti.

Perttu  bunları dinledikten sonra Sebastian'a hemen yola çıkmasını, kendisi ve arkadaşlarının yardımıyla Kiyora'yı geri alabileceklerini söylemişti; fakat Sebastian diğerlerini tehlikeye atmamak adına antlaşmaya uyacağını söylüyordu. İkisinin de diretmeye devam etmesi üzerine, odadaki atmosfer tekrardan gerilmişti.

Kimsenin sesini çıkarmamasının ardından Sebastian yeniden konuşmaya başladı.İlk başta yaşlı adamın teklifini kabul etmediklerini ve adama saldırmaya hazırlandıkları sırada kaptanın uyandığını ve savaşmamalarını söylememesinin ardından savaşmamaya karar verdiklerini söylemişti.Yaşlı herif,topluca oraya gitmenin tehlikeli olacağından dolayı sadece kaptanlarını,kaptanın kardeşini ve aşçılarını alıp gittiğini söylemişti.Ayrıca ona Log Pose adlı bir pusula verdiğini ve nasıl kullanacağını öğrettiğini söylemişti. Mirana'nın pusulasının neden delirdiğini şimdi anlayabiliyordum.Bu özel denizde yolculuk edebilmemiz için özel bir pusula lazımdı.Ardından ise adaya iki gün sonra gelmelerini eğer sözlerini dinlemezler ise herkesi öldüreceğini söylediğini ve garip torbasından bir gemi çıkartıp gittiğini söylemişti.Bunları söyledikten sonra başını öne eğen Sebastian yeniden konuşmaya başlamıştı.Mecburen bir gün daha beklemek zorunda olduklarını söylemişti.

Perttu Sebastian'ı dinledikten sonra hemen o adaya gidip bizimde yardımımızla arkadaşlarını kurtarabileceğini söylemişti. Sebastian ise tam tersi olarak antlaşmaya uymaları gerektiğini,hiç kimsenin canını tehlikeye atmayacağını söylüyordu.Bana ne kadar acıda verse Çift Çatal'a katılmak zorundaydım.İçimi çektikten ve yarısına kadar içtiğim sake şişemi kafama diktikten sonra:"Perrtu ne kadar bende senin kız arkadaşını kurtarmak istesem de bu yaşlı herif bu kadar güçlü ise onu durdurma durumumuz şüpheli bence bir gün daha bekleyip derdi neymiş öğrenmek en iyisi.Şuan gergin ve saldırgan tavırlar bize hiç bir şey kazandırmaz.Bize mantıklı tavırlar lazım."diyecek.Arından ise Perttu'ya gözlüğümün üstünden biraz sert bir şekilde bakacaktım.

Perttu, Vİnce'in konuşmasının ardından gözlerini kapatmış ve bir süre gözleri kapalı bir şekilde durmuştu. Sakinleşmeye çalışıyor gibi bir hali vardı Perttu'nun. Gözlerini açmasının ardından
''Bakın. Niyetinin ne olduğunu bilmediğimiz bir adamın sözünde duracağını da bilemeyiz. Yanındakileri kendisi için bir  kalkan olarak kullanmayı planlıyor olabilir. Ya da işi yanındakileri basit bir oyuncak gibi kullanıp  işi bittikten sonra atabilir.'' demişti sakin bir ses tonuyla.
Perttu'nun konuşmasının ardından söze Mirana girmişti: ''Aynen öyle. Neden soktuğumun korsanlarıyla iş birliği yapıyoruz ki? Önce gemideki yetişkinleri pataklayalım. Sonra da adaya gidip ihtiyarı pataklayım!'' demişti Mirana.

Tüm bu kavgalar yaşanırken hiç konuşmayıp önündeki sakeleri bitirmekle meşgul olan Jack: ''İyi de oraya nasıl gideceğiz ki? Birkaç gündür yön bulma konusunda ciddi sorunlar yaşamıyor musun rotacı-san?'' diyerek  tartışmaya girmişti. Mirana, Jack'in bu sözlerine sinirlenip ayağa kalkmış ve işaret parmağı ile Jack'i gösterip ağzını açmıştı; fakat kendisini savunacak hiçbir argümanı olmadığından, kısa bir süre sonra sandalyesine oturmuştu. Çatık kaşları ve kızarmış yüzü ile oldukça komik görünüyordu  Mirana.

Jack, Mirana'nın az önceki davranışına kahkaha atmış ve: ''Ahahahahaha! Takma kafana rotacı hanım! Hem kaptanı olmayan bir tayfa ile dövüşseydin zevk alır mıydın? Ben, bana sake  ikram eden kimseyle dövüşmem; fakat eğer isterseniz her şey bittikten sonra  bu tayfaya saldırabilirsiniz. Gemimizin bir kaptanı yok sonuçta.Herkes istediğini yapabilir.'' demişti.

Kaptanı olmayan bir tayfaya saldırmama fikri Mirana'nın kafasına yatmış gibi gözüküyordu. Mirana'nın ikna olmasının ardından Perttu'ya dönüp elini Perttu'nun omzuna atan Jack: ''Kardeşim benim. Her ne kadar benim sevdam sadece içkilere olsa da nasıl hissettiğini anlayabiliyorum;fakat bir de şöyle düşün. Eğer adam onları harcamayı düşünseydi çoktan harcardı. Belli ki bir nedenden dolayı yanına adam lazım. Bilmediğimiz çok şey var. Acele etmeyip plan program yapalım derim.'' demişti.

Perttu Jack'e itiraz etmemişti; fakat hala endişeli gözüküyordu. Jack, Perttu ile konuşmasının ardından Sebastian'a dönmüş ve: ''Peki adamım, anlat bakalım.Bu adaya nasıl gideceğiz? Ayrıca neden adadakiler misafir kabul etmiyorlarmış?'' demişti.
Jack'in kafasındakileri sorduğu sırada odaya Akane, boynuzlu çocuk ve beyaz saçlı çocuk girmişti. Böylece Vince'in sırtındaki maymunu izleyenlere iki kişi daha eklenmişti.

Konuşmamın ardından Perttu gözlerini kapatıp bir süre sakinleştikten sonra konuşmaya başlamıştı.Kim olduğunu bilmediğimiz bir adamın neler yapabileceğini bilemeyeceğimizi etrafındakileri kullanıp atabileceğini söylemişti. Perttu'nun konuşmasını bitirmesinin ardından Mirana söze girmiş Perttu'ya katıldığını ayrıca neden korsanlarla işbirliği yaptığımızı sorduktan sonra ilk önce korsanları öldürmemizi ve sonra yaşlı herifi öldürmemizi önermişti.

Bu tartışmalar yaşanırken sake açlığını gideren Jack, Mirana'ya oraya gidemeyeceğimizi rota bulma konusunda sorunlar yaşadığımız söylemişti.Mirana bu sözlerden sonra sinirlenmiş ve Jack'i parmağıyla gösterdikten sonra konuşmaya başlayacaktı ki bir savunmasının olmadığını hatırlarmışcasına kızarık bir yüzle yerine geri oturmuştu.

Mirana'nın bu hareketine bir kahkaha patlatan Jack,kafasına takmamasını  ayrıca kaptanı olmayan bir tayfayla dövüşmenin pek zevkli olmayacağını ve kendine sake ikram eden biriyle asla dövüşmeyeceğini söylemişti.Son olarak kendisi isterse dövüşebileceğini bu tayfanın bir kaptanı olmadığını bir daha hatırlatmıştı.

Mirana bu sözlerle ikna olmuş gibi görünüyordu. Mirana'nın ikna olmasından sonra elini Perttu'nun omzuna atan Jack adamın onları harcamak istese şimdiye harcayacağını belli ki bize ihtiyacı olduğunu söylemişti.

Perttu Jack'e itiraz etmese de hala endişeli görünüyordu. Jack konuşmasını bitirmesinin ardından Sebastian'a dönüp adaya nasıl gideceğimizi ve adanın neden misafir kabul etmediğini sormuştu.Ben konuşmaları dinlerken odaya Akane ,şeytan kız ve beyaz saçlı çocuk girmiş ve Whiskey'i izlemeye koyulmuştular. Whiskey ise dişleri ile fıstığın kabuğunu açıp ağzına atıktan sonra bana durumu kabulenmiş bir şekilde bakmış ve elini uzatıp fıstık istemişti.Bende tabii ki bu şirin şeye fıstığını vermiştim.


Rp out: Bu aralar biraz yoğun olduğum için hızlı bir şekilde yazdım .

Sebastian odadakilere adaya gitme konusunda bir sıkıntı olmadığını, diğer geminin kendi gemilerini takip etmeleri halinde sorunsuzca adaya ulaşacaklarını söylemişti. Bunun ardından iki elini birleştirip dirseklerini masanın üzerine koyan Sebastian: ''İhtiyar adamın söylediğine göre adadakiler biraz ilkel bir yaşam sürüyorlarmış. Misafirlerin yaşadıkları yaşamı bozduğuna inanan ada sakinleri misafirlere pek sıcak bakmıyormuş.'' demişti ciddi bir yüz ifadesiyle.

Daha sonra, korsanlar ve korsan avcıları adaya varmalarının ardından iki gruba ayrılmaya karar vermişlerdi. Savunma grubu gemilerinde kalıp her ihtimale karşı gemilerini savunacakken saldırı grubu ise adaya ayak basacak ve Kiyora'ları bulacaktı.
Perttu doğal olarak saldırı grubunu seçmişti. Mirana ve Akane de saldırı grubuna katılmak istediklerini söylemişti. East Blue'dan rotacılık tecrübesi bulunan Jack ve çocukları bırakıp gidemeyecek olan Sebastian ise gemileri beklemeye karar vermişlerdi. Korsanlardan atak grubuna katılacak kişiler ise sopalı kız ve beyaz saçlı doktordu. Vince'in de katılacağı grubu söylemesinin ardından iki tarafın toplantısı sona ermişti.


Ertesi günün akşamı Adsız Tayfa ve Mavi Çiçek Korsanları'nın Priroda adasına olan yolculuğu başlamıştı. Priroda adasına olan yolculuk üç gün sürmüştü. Jack, yolculuğun ilk günü korsan gemisinden ayrılmamış ve sakeler bitene kadar içmişti. Sakelerin bitmesinin ardından tekrardan depresona giren Jack yolculuğun kalan kısmını yatağında geçirmişti. Mirana, yolculuk süresince Sebastian ile sık sık rotacılık hakkında konuşmuştu. Sebastian'dan Log Pose'un çalışma prensibini de öğrenmişti. Akane ise sabahtan akşama kadar Perttu ile birlikte antreman yapmıştı üç gün boyunca. Günde on iki saatten fazla kılıç çalışan Akane, antremanı bittiğinde ya hemen sızıp kalıyor ya da korsan gemisindeki çocuklarla zaman geçiriyordu. Perttu ise Akane ile çalışmadığı zamanlarda dalgın bir şekilde denizi izliyordu.

Üç günün geçmesinin ardından, dördüncü günün ilk ışıklarında her tarafı yeşilliklerle kaplı Priroda Adası uzaktan görünmüştü.

Spoiler:

Out: Hangi grubu seçtiğini yazarsın. Turunda, geçen üç günde neler yaptığını da anlatırsın.

Sebastian adaya gitmek için bizim onları takip etmemizin yeterli olacağını söylemişti.Ardından bize yaşlı amcanın adadakilerin ilkel bir yaşama sürdüklerini ve misafirlerin bu yaşamı bozduğuna inandıkları için adaya misafir kabul etmediklerini anlatığını söylemişti.

Ertesi gün akşamı Priroda adsına yolculuğumuz başlamıştı. Prirada adasına olan yolculuğumuz üç gün sürmüştü.Jack gemideki sake stoklarını bitirmesinin ardından depresyona girip yatağından çıkmamıştı.Mirana ise Sebastian'a Log Pose denilen aletle alakalı sorular sormuş ve nasıl işlediği hakkında bilgi sahibi olmuştu. Akane ise klasik olarak Perttu ile sıkı bir eğitim geçiriyor ve yorgun düşüyordu ama arada kendine yakın yaştaki çocuklarla zaman geçirmesi ona güç verir diye düşünüyordum. Perrtu ise Akane'ye ayırmadığı zamanlarda bulunduğumuz durumdan olsa gerek denizi izliyordu.

Ben ise Jack'le sake içiyor ve geyik yapıyorduk.Sakenin bitmesinin ve gemide biraz sıkılmamın ardından su tabancalı kızında isteğiyle ona azda olsa nişancılık eğitimi vermiştim.

Üç günün geçişinin ardından yeşil mi yeşil Priroda adası görünmeye başlamıştı.Açık konuşayım bundan önce gittiğimiz SinMar adasından sonra bu adanın manzarası bile içimi huzurla doldurmuştu.

Bir süre sonra iki gemi adaya demir atmıştı. Korsan avcısı grubundan Mirana,Perttu,Akane ve Vince; Korsan grubundansa Gedoumaru ve Choppfar  gemiden inmişti. Upuzun bir yeşillik altılının  önünde uzanıyordu. Kimse çevrede  bir insan görememişti. Değil insan, kendilerinin dışında yaşam belirtisi gösteren en ufak bir canlı bile yok gibiydi.   Altı kişi yaklaşık yirmi dakika boyunca uzun yeşil otlar arasında yürümüştü. Daha sonra, yan yana dizilmiş yaklaşık kırk metre uzunluğunda onlarca dağ çıkmıştı grubun karşısına. Dağlar  yatay bir doğrultuda tüm ada boyunca uzanıyorlarmış hissi yaratacak kadar fazladı. Her dağın arasında pek çok ağaç vardı. Sık dizilmiş ağaçlara bakıldığında  dağların arka tarafının bir tür ormana çıktığını fark edebilirdi grubumuz.

Bu sırada ''Şimdi ne olacak?'' diye sormuştu Akane. ''Nasıl ilerleyeceğiz?''
Akane'nin bu sorusuna Pettu cevap vermişti: Dağlardan birine tırmanıp adanın geride kalan kısımlarına bakabiliriz. Ya da düz devam edip ağaçların arasına dalarız. Sağa veya sola giderek açık bir alana çıkmayı da umabiliriz.demişti Perttu.
Perttu'nun ardından beyaz saçlı Doktor Choppfar: ''Dağlara tırmanmayalım! Yüksekliğine baksanıza! Düşüp ölebiliriz! diye çıkışmıştı.
Mirana ise önce doktora dönüp: ''Kapa çeneni ihtiyar saçlı  karı kılıklı pislik herif!'' dedikten sonra Vince'in yanına gelmiş, parmak uçlarına basarak yükseldikten sonra dirseğini Vince'in omzuna koymuş ve: ''Megane-kun! O eşsiz zekanı bir kere daha kullanıp nereye gideceğimizi söyle!'' deyip kahkaha atmıştı.

Bir süre sonra adaya gelmiştik. Mirana,Perttu,Akane,ben,Gedoumaru denilen kız ve Chopffar denilen herif olarak gemiden inen saldırı grubuyduk. Yemyeşil bir ada vardı karşımızda. Garip olan şeyse etrafta bizden başka bir canlı bile yoktu. Etrafta kimse olmadığından bir süre yeşillik bir bölgede yürümüştük.Bir süre yürümemizin ardından yan yana dizilmiş bir sürü yüksek dağ çıkmıştı karşımıza.Dağlar o kadar çoktu ki sanırım adayı ortadan ikiye bölüyordu.Her dağın aralığında bir sürü ağaç vardı.Biraz daha ileri baktığımda ise dağların arkasında  büyük bir ormanın uzandığını görebiliyordum.

Ben adayı incelerken Akane şimdi ne yapacağımızı sormuştu. Akane'nin sorusuna Perttu dağlara çıkıp adayı inceleyebileceğimizi,ilerideki ormanlık alana girebileceğimizi,yada sağa veya sola giderek açık bir alana çıkmaya çalışabileceğimizi söylemişti. Perttu'nun sözlerinin üzerine Choppfar adlı herif dağlara çıkmamalarını  düşüp ölebileceğimizi korkak bir sesle söylemişti.Mirana ise Choppfar'a atarlanıp dirseğini omzuma koyduktan sonra düşüncelerimi sormuştu.Bende:"Bence dağlara çıkalım ne yalan söyleyeyim ada ilgimi çekti daha fazlasını görmek isterim.Ayrıca aksiyon istemiyorsak niye denize açıldık ki.Birde şu beyaz saçlı herifin dağlarda altına sıçmasını izlemek hoşuma gider diye umuyorum."diyecektim.Küçük bir gülümsemeyle.