Recurso [Vince Grey]
2 posters
One Piece Rpg :: 4 Deniz Rp :: East Blue
1 sayfadaki 8 sayfası
1 sayfadaki 8 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8
Recurso [Vince Grey]
Acılarla dolu geçmişini arkanda bırakıp yeni bir başlangıç yapmak istediğinden yaşadığın adayı terk edip başka bir adaya gitmeye ve ilk avını orada avlamaya karar veriyorsun. Gerekli hazırlıklarını tamamladıktan sonra bir sabah erkenden, henüz gökyüzü bile aydınlanmamışken yaşadığın yerden çıkıp limana doğru yürümeye başlıyorsun. Günün erken saatlerinde denize açılacak gemilerden birine binip adadan ayrılmayı umuyorsun.
Limana doğru olan yolculuğun ilk başlarda sorunsuz geçiyor. Çevrende duyduğun tek ses, taşlarla dolu yolda yürürken çıkardığın ayak sesleri. Etrafında ne bir insan ne de bir sokak hayvanı var. Kafanda geleceğinin nasıl şekilleneceğini düşünürken yolda yalnız başına ilerlemeye devam ediyorsun.
Bir süre sonra, yolun ortasında yüzüstü yatmakta olan birini görüyorsun. Yerde yatan kişinin sağında ve solunda yere dik olarak konulmuş, yaklaşık 1 metre uzunluğunda iki tane kahverengi bavul var. Uzaktan tam olarak anlayamasan da yerde yatan kişi inilti şeklinde sesler çıkarıyor. Biraz daha ilerlediğinde yerde yatan kişinin 14-15 yaşlarında bir kız çocuğu olduğunu fark ediyorsun. Ayak sesini duyan kız bir anda bavulunun arkasına geçiyor ve sağ kolu ile gözlerini siliyor. Ardından da yavaşça doğrulup sana dönüyor ve gülümsemeye çalışarak sana bakıyor; fakat nefes nefese kalmış bir vücuda ve kıpkırmızı bir yüze sahipken gülümsemeye çalışması komik bir görüntü oluşturuyor.
Kız:
Kız, gülümsemesinin saçma olduğunu düşünmüş olacak ki gülme çabasından vazgeçiyor ve sağ elini avucuna götürüp iki kez öksürdükten sonra yüzüne ciddi bir ifade takınıp yanına doğru yürümeye başlıyor. İyice yanına yaklaştıktan sonra birkaç saniye suratına bakıyor ve bir anda ayaklarına kapanıp tekrardan ağlamaya başlıyor. Kız bir yandan hüngür hüngür ağlarken bir yandan da çok hızlı bir şekilde sana bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Kız ağlarken konuşmaya çalıştığından kurduğu cümlelerden neredeyse hiçbir şey anlamıyorsun. Düzgünce duyabildiğin birkaç kelime var sadece. Gemi, fırsatlar adası, festival, zımba, çekiç,tahta, abi... Duyduğun bazı kelimeler ilgini çekse de kızın ağlarken çok fazla ses çıkartması seni rahatsız etmiyor değil. Kızdan bir şekilde uzaklaşmayı deneyip limana doğru gitmeye devam edebilirsin. Ya da onu sakinleştirip ne hakkında konuştuğunu öğrenmeyi deneyebilirsin.
Limana doğru olan yolculuğun ilk başlarda sorunsuz geçiyor. Çevrende duyduğun tek ses, taşlarla dolu yolda yürürken çıkardığın ayak sesleri. Etrafında ne bir insan ne de bir sokak hayvanı var. Kafanda geleceğinin nasıl şekilleneceğini düşünürken yolda yalnız başına ilerlemeye devam ediyorsun.
Bir süre sonra, yolun ortasında yüzüstü yatmakta olan birini görüyorsun. Yerde yatan kişinin sağında ve solunda yere dik olarak konulmuş, yaklaşık 1 metre uzunluğunda iki tane kahverengi bavul var. Uzaktan tam olarak anlayamasan da yerde yatan kişi inilti şeklinde sesler çıkarıyor. Biraz daha ilerlediğinde yerde yatan kişinin 14-15 yaşlarında bir kız çocuğu olduğunu fark ediyorsun. Ayak sesini duyan kız bir anda bavulunun arkasına geçiyor ve sağ kolu ile gözlerini siliyor. Ardından da yavaşça doğrulup sana dönüyor ve gülümsemeye çalışarak sana bakıyor; fakat nefes nefese kalmış bir vücuda ve kıpkırmızı bir yüze sahipken gülümsemeye çalışması komik bir görüntü oluşturuyor.
Kız:
- Spoiler:
Kız, gülümsemesinin saçma olduğunu düşünmüş olacak ki gülme çabasından vazgeçiyor ve sağ elini avucuna götürüp iki kez öksürdükten sonra yüzüne ciddi bir ifade takınıp yanına doğru yürümeye başlıyor. İyice yanına yaklaştıktan sonra birkaç saniye suratına bakıyor ve bir anda ayaklarına kapanıp tekrardan ağlamaya başlıyor. Kız bir yandan hüngür hüngür ağlarken bir yandan da çok hızlı bir şekilde sana bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Kız ağlarken konuşmaya çalıştığından kurduğu cümlelerden neredeyse hiçbir şey anlamıyorsun. Düzgünce duyabildiğin birkaç kelime var sadece. Gemi, fırsatlar adası, festival, zımba, çekiç,tahta, abi... Duyduğun bazı kelimeler ilgini çekse de kızın ağlarken çok fazla ses çıkartması seni rahatsız etmiyor değil. Kızdan bir şekilde uzaklaşmayı deneyip limana doğru gitmeye devam edebilirsin. Ya da onu sakinleştirip ne hakkında konuştuğunu öğrenmeyi deneyebilirsin.
East Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Recurso [Vince Grey]
"Sonunda sonunda! Gidiyorum bu lanet bok çukurundan."
Vücudumu öyle kodlamışım ki daha güneş doğmadan yatağımda uyanmıştım.Hemen üzerime herzaman giydiğim kahverengi paltomu geçirdim,içimde ütülenmemiş beyaz bir gömlek vardı bütün gece onunla yatmıştım ardından kahverengi şapkamı ve kırmızı gözlüklerimi takdım.Haftalar önce hazırladığım bavulumu elime alıp evden dışarı çıktım.Bavulumun içinde sadece silahlarım ve mermilerim vardı.Küçüklüğümden beri silahla erkek gibi görünmeye çalışan tiplerden nefret ederdim, o yüzden silahlarımı genelde gizli tutmayı tercih ediyorum.Evden dışarı çıktığımda hiç olmadığı kadar sakin olan sokağımı gördüm,insanların hepsi uyuyordu.Aslında bu zamanlar en sevdiğim zamanlardı sakin ve rahat,adayı terk etmek için en iyi zamandı.Hızlı adımlarla limana doğru giderken "acaba ilk kim çıkıcak karşıma hadi adamı yakaladım diyelim öldürmeli miyim yoksa yaşatmalı mıyım?"o anda aklıma bir fikir geldi yazı tura küçüklüğümden beri her beraberlik yazı turayla bozulurdu yaşam ve ölümde bir beraberlikti sonuçta ama bazen istisnalar olabilirdi adama çok kıl olduysam kafasına bitane sıkardım.
Ben düşüncelere dalmış giderken yolun ortasında yatan biri hüngür hüngür ağlıyordu.Biraz yaklaşınca o kişinin bir genç bir kız olduğunu fark ettim. Biraz daha yaklaştığımda kız bir anlık korkuyla koca bavularının arkasına saklanıp gözündeki yaşları sildi. Hemen sonra ani bir hareketle ayağa kalkıp bana bakmaya başladı.Bu sırada yüzündeki sırıtışıyla ve dometes gibi yüzüyle utanç verici bir hal almıştı.Ben ne yapıyo bu kız diyemeden boğazını temizleyip,ciddi bir tavır almıştı yanıma gelip ayaklarımda ağlamaya başladı.Bu sırada hızlıca bi şeyler diyordu hızlıca geçen kelimelerin arasından sadece bir kaç tanesini seçebilmiştim."Gemi,fırsatlar adası,festival,zımba,çekiç,tahta,abi"ne anlama geliyordu şimdi bunlar ağzında laf geveleyenleri hiç sevmem arada kalmıştım ama merakıma yenik düştüm.Kızı ayağımın dibinden kaldırıp çok kendine getirmek amaçlı sert olmayan bir tokat atıcaktım ve kendisine gelmesini söylecektim.ardından bir sokak kaldırımına oturtacaktım.Hemen sonra"söyle bakalım başına ne geldi ?,benden ne istiyorsun?ve şu gevelediğin şeyler ne?"diyip cevabını bekliyecektim.
Vücudumu öyle kodlamışım ki daha güneş doğmadan yatağımda uyanmıştım.Hemen üzerime herzaman giydiğim kahverengi paltomu geçirdim,içimde ütülenmemiş beyaz bir gömlek vardı bütün gece onunla yatmıştım ardından kahverengi şapkamı ve kırmızı gözlüklerimi takdım.Haftalar önce hazırladığım bavulumu elime alıp evden dışarı çıktım.Bavulumun içinde sadece silahlarım ve mermilerim vardı.Küçüklüğümden beri silahla erkek gibi görünmeye çalışan tiplerden nefret ederdim, o yüzden silahlarımı genelde gizli tutmayı tercih ediyorum.Evden dışarı çıktığımda hiç olmadığı kadar sakin olan sokağımı gördüm,insanların hepsi uyuyordu.Aslında bu zamanlar en sevdiğim zamanlardı sakin ve rahat,adayı terk etmek için en iyi zamandı.Hızlı adımlarla limana doğru giderken "acaba ilk kim çıkıcak karşıma hadi adamı yakaladım diyelim öldürmeli miyim yoksa yaşatmalı mıyım?"o anda aklıma bir fikir geldi yazı tura küçüklüğümden beri her beraberlik yazı turayla bozulurdu yaşam ve ölümde bir beraberlikti sonuçta ama bazen istisnalar olabilirdi adama çok kıl olduysam kafasına bitane sıkardım.
Ben düşüncelere dalmış giderken yolun ortasında yatan biri hüngür hüngür ağlıyordu.Biraz yaklaşınca o kişinin bir genç bir kız olduğunu fark ettim. Biraz daha yaklaştığımda kız bir anlık korkuyla koca bavularının arkasına saklanıp gözündeki yaşları sildi. Hemen sonra ani bir hareketle ayağa kalkıp bana bakmaya başladı.Bu sırada yüzündeki sırıtışıyla ve dometes gibi yüzüyle utanç verici bir hal almıştı.Ben ne yapıyo bu kız diyemeden boğazını temizleyip,ciddi bir tavır almıştı yanıma gelip ayaklarımda ağlamaya başladı.Bu sırada hızlıca bi şeyler diyordu hızlıca geçen kelimelerin arasından sadece bir kaç tanesini seçebilmiştim."Gemi,fırsatlar adası,festival,zımba,çekiç,tahta,abi"ne anlama geliyordu şimdi bunlar ağzında laf geveleyenleri hiç sevmem arada kalmıştım ama merakıma yenik düştüm.Kızı ayağımın dibinden kaldırıp çok kendine getirmek amaçlı sert olmayan bir tokat atıcaktım ve kendisine gelmesini söylecektim.ardından bir sokak kaldırımına oturtacaktım.Hemen sonra"söyle bakalım başına ne geldi ?,benden ne istiyorsun?ve şu gevelediğin şeyler ne?"diyip cevabını bekliyecektim.
En son Vince Grey tarafından Ptsi 11 Nis. 2016, 13:35 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi (Sebep : Noktalama işaretleri düzenlendi)
Vince Grey- Mesaj Sayısı : 148
Kayıt tarihi : 04/04/16
Nerden : East Blue
Geri: Recurso [Vince Grey]
Kızı ayaklarının dibinden kaldırdığında kız konuşmayı ve ağlamayı kesip başını sana doğru kaldırıyor; fakat o sırada attığın tokat kızın suratına geliyor. Bunun üzerine kız birkaç adım geriye gidiyor ve korku dolu gözlerle sana bakıp eskisinden çok daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlıyor; fakat kıza kendisine gelmesini söylemenden sonra aniden ağlamayı kesiyor ve senin yardımınla kaldırıma oturuyor. Kızı kaldırıma oturttuğun sırada kızın sol bileğinin morardığını fark ediyorsun.
Kız kaldırıma oturduktan sonra bir müddet soluklanıyor. Ardından da konuşmaya başlıyor. Konuşurken de iki omzundan sarkıttığı kızıl saçlarıyla oynuyor. Az önceki karamsar hali kaybolmuş gibi.
‘’Kendimi tanıtmadığım için üzgünüm. Benim adım Akane. Adanın taaaaa öteki ucunda yaşlı anneannemle birlikte yaşıyorum. Bavullarımdan da anlayacağınız üzere başka bir adaya gidiyorum. Gittiğim ada, bu adanın yakınında bulunan Fırsatlar Adası Recurso. Her neyse, Recurso’yu zaten biliyorsunuzdur. O kadar ünlü bir adayı duymamak için ömrünüzün çoğunu dış dünyadan soyutlanmış bir şekilde kapalı kapılar ardında geçirmeniz gerek. Sonuçta adaya sadece East Blue’dan değil cehennem deniz Grandline’den bile insanların geldiğinden bahsediliyor. ‘’ diyor Akane. Bu uzun cümleyi tek nefeste söyleyebilmesi senin gibi soğukkanlı biri için bile şaşırtıcı bir durum.
Akane derin bir nefes daha aldıktan sonra konuşmasına devam ediyor:
‘’Her neyse, yılın en büyük festivalinin vakti geldi ve benim de abime yardıma gitmem gerek. Abim Recurso adasında yaşıyor ve festivallerde pek çok işi oluyor. Ben de arada ona yardıma etmeye gidiyorum. Abim çok yetenekli biri; ama ben olmayınca sudaki bir çekiçten farksız oluyor. Bu yüzden ne yapıp edip birazdan kalkacak gemiye yetişmeliyim. Acele etmezsem bana yer kalmaz.’’
Akane, ara bile vermeden üçüncü kez derin bir nefes alıyor ve konuşmasını sürdürüyor:
‘’Bu yüzden de gemiye yetişmek için erkenden evimden çıktım ve son sürat limana doğru ilerledim; fakat hızla giderken taşıdığım bavula takıldım ve düştüm. Ardından kalkıp yoluma devam ettim; fakat aynı şey başıma dört kere gelince bileğimi morarttım. Şu anda iki bavulumu birden taşıyamıyorum ve geminin kalkmasına çok az kaldı. Lütfen, lütfen bana yardım edin. Eğer gemiyi kaçırırsam festivale asla yetişemem. Biliyorum siz de bir tane bavul taşıyorsunuz, büyük ihtimal benim bavullarımla da uğraşmak istemezsiniz;fakat ne olur, en azından bir bavulumu taşımama yardım edin. Söz veriyorum karşılığını bir şekilde vermeye çalışacağım. ‘’
Akane sözlerini bitirdikten sonra yalvaran gözlerle sana bakıyor. Kıza yardım edip etmemek sana kalmış.
Kız kaldırıma oturduktan sonra bir müddet soluklanıyor. Ardından da konuşmaya başlıyor. Konuşurken de iki omzundan sarkıttığı kızıl saçlarıyla oynuyor. Az önceki karamsar hali kaybolmuş gibi.
‘’Kendimi tanıtmadığım için üzgünüm. Benim adım Akane. Adanın taaaaa öteki ucunda yaşlı anneannemle birlikte yaşıyorum. Bavullarımdan da anlayacağınız üzere başka bir adaya gidiyorum. Gittiğim ada, bu adanın yakınında bulunan Fırsatlar Adası Recurso. Her neyse, Recurso’yu zaten biliyorsunuzdur. O kadar ünlü bir adayı duymamak için ömrünüzün çoğunu dış dünyadan soyutlanmış bir şekilde kapalı kapılar ardında geçirmeniz gerek. Sonuçta adaya sadece East Blue’dan değil cehennem deniz Grandline’den bile insanların geldiğinden bahsediliyor. ‘’ diyor Akane. Bu uzun cümleyi tek nefeste söyleyebilmesi senin gibi soğukkanlı biri için bile şaşırtıcı bir durum.
Akane derin bir nefes daha aldıktan sonra konuşmasına devam ediyor:
‘’Her neyse, yılın en büyük festivalinin vakti geldi ve benim de abime yardıma gitmem gerek. Abim Recurso adasında yaşıyor ve festivallerde pek çok işi oluyor. Ben de arada ona yardıma etmeye gidiyorum. Abim çok yetenekli biri; ama ben olmayınca sudaki bir çekiçten farksız oluyor. Bu yüzden ne yapıp edip birazdan kalkacak gemiye yetişmeliyim. Acele etmezsem bana yer kalmaz.’’
Akane, ara bile vermeden üçüncü kez derin bir nefes alıyor ve konuşmasını sürdürüyor:
‘’Bu yüzden de gemiye yetişmek için erkenden evimden çıktım ve son sürat limana doğru ilerledim; fakat hızla giderken taşıdığım bavula takıldım ve düştüm. Ardından kalkıp yoluma devam ettim; fakat aynı şey başıma dört kere gelince bileğimi morarttım. Şu anda iki bavulumu birden taşıyamıyorum ve geminin kalkmasına çok az kaldı. Lütfen, lütfen bana yardım edin. Eğer gemiyi kaçırırsam festivale asla yetişemem. Biliyorum siz de bir tane bavul taşıyorsunuz, büyük ihtimal benim bavullarımla da uğraşmak istemezsiniz;fakat ne olur, en azından bir bavulumu taşımama yardım edin. Söz veriyorum karşılığını bir şekilde vermeye çalışacağım. ‘’
Akane sözlerini bitirdikten sonra yalvaran gözlerle sana bakıyor. Kıza yardım edip etmemek sana kalmış.
East Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Recurso [Vince Grey]
Kıza attığım tokat işi daha kötü bir hale getirmişti ama kaldırıma oturmasını söylediğimde sakinleşip yanıma oturdu.
Kız biraz nefes aldıktan sonra konuşmasına başladı.Bir yandanda saçlarıyla oynuyordu.
"Kendimi tanıtmadığım için üzgünüm. Benim adım Akane. Adanın taaaaa öteki ucunda yaşlı anneannemle birlikte yaşıyorum. Bavullarımdan da anlayacağınız üzere başka bir adaya gidiyorum. Gittiğim ada, bu adanın yakınında bulunan Fırsatlar Adası Recurso. Her neyse, Recurso’yu zaten biliyorsunuzdur. O kadar ünlü bir adayı duymamak için ömrünüzün çoğunu dış dünyadan soyutlanmış bir şekilde kapalı kapılar ardında geçirmeniz gerek. Sonuçta adaya sadece East Blue’dan değil cehennem deniz Grandline’den bile insanların geldiğinden bahsediliyor."demişti.Belkide beklediğim fırsat buydu Grandline'dan bile ziyaretçiler geliyorsa kesinlikle korsanlarda olmalıydı.Bu sözde ünlü adayı duymamış olmam bana biraz koysada kızı dinlemeye devam etim.
"Her neyse, yılın en büyük festivalinin vakti geldi ve benim de abime yardıma gitmem gerek. Abim Recurso adasında yaşıyor ve festivallerde pek çok işi oluyor. Ben de arada ona yardıma etmeye gidiyorum. Abim çok yetenekli biri; ama ben olmayınca sudaki bir çekiçten farksız oluyor. Bu yüzden ne yapıp edip birazdan kalkacak gemiye yetişmeliyim. Acele etmezsem bana yer kalmaz."demişti.Kızın ağzından adeta bal damlıyordu.Korsanlarında katılabileceği büyük bir festival kesinlikle bende orda olmalıydım.Gemiye yatişmesi gerketiğinide söylemişti böylece gemi aramama gerek kalmıyacaktı.Düşüncelerimi kızın derin nefesi böldü ve ardından konuşmaya başladı:
"Bu yüzden de gemiye yetişmek için erkenden evimden çıktım ve son sürat limana doğru ilerledim; fakat hızla giderken taşıdığım bavula takıldım ve düştüm. Ardından kalkıp yoluma devam ettim; fakat aynı şey başıma dört kere gelince bileğimi morarttım. Şu anda iki bavulumu birden taşıyamıyorum ve geminin kalkmasına çok az kaldı. Lütfen, lütfen bana yardım edin. Eğer gemiyi kaçırırsam festivale asla yetişemem. Biliyorum siz de bir tane bavul taşıyorsunuz, büyük ihtimal benim bavullarımla da uğraşmak istemezsiniz;fakat ne olur, en azından bir bavulumu taşımama yardım edin. Söz veriyorum karşılığını bir şekilde vermeye çalışacağım."diyerek sözünü bitirdi.Benden yardım istiyordu elbette yardım edicektim.Kızın bavularından birini elime alıp."Size yardım ederim hanımefendi ama şu bindiğiniz gemide bana bir yer ve gittiğiniz ada hakkında bilgi isterim."demiştim. Sesim umduğumdan daha korkutucu çıkmıştı.Kadınlara her zaman kibar davranmalısın derdi babam.Kadınlar hakkında benden daha çok bilgi sahip olduğu kesindi. Onun için kıza olabildiğince kibar davranıcaktım tabii bana sorun çıkratmadığı sürece.Teklifimi geri çeviriceğini düşünmüyordum.Sonuçta iyilliğe karşılık iyilikti cümlemi tamamladıktan sonra kızın cevabını bekledim.
Kız biraz nefes aldıktan sonra konuşmasına başladı.Bir yandanda saçlarıyla oynuyordu.
"Kendimi tanıtmadığım için üzgünüm. Benim adım Akane. Adanın taaaaa öteki ucunda yaşlı anneannemle birlikte yaşıyorum. Bavullarımdan da anlayacağınız üzere başka bir adaya gidiyorum. Gittiğim ada, bu adanın yakınında bulunan Fırsatlar Adası Recurso. Her neyse, Recurso’yu zaten biliyorsunuzdur. O kadar ünlü bir adayı duymamak için ömrünüzün çoğunu dış dünyadan soyutlanmış bir şekilde kapalı kapılar ardında geçirmeniz gerek. Sonuçta adaya sadece East Blue’dan değil cehennem deniz Grandline’den bile insanların geldiğinden bahsediliyor."demişti.Belkide beklediğim fırsat buydu Grandline'dan bile ziyaretçiler geliyorsa kesinlikle korsanlarda olmalıydı.Bu sözde ünlü adayı duymamış olmam bana biraz koysada kızı dinlemeye devam etim.
"Her neyse, yılın en büyük festivalinin vakti geldi ve benim de abime yardıma gitmem gerek. Abim Recurso adasında yaşıyor ve festivallerde pek çok işi oluyor. Ben de arada ona yardıma etmeye gidiyorum. Abim çok yetenekli biri; ama ben olmayınca sudaki bir çekiçten farksız oluyor. Bu yüzden ne yapıp edip birazdan kalkacak gemiye yetişmeliyim. Acele etmezsem bana yer kalmaz."demişti.Kızın ağzından adeta bal damlıyordu.Korsanlarında katılabileceği büyük bir festival kesinlikle bende orda olmalıydım.Gemiye yatişmesi gerketiğinide söylemişti böylece gemi aramama gerek kalmıyacaktı.Düşüncelerimi kızın derin nefesi böldü ve ardından konuşmaya başladı:
"Bu yüzden de gemiye yetişmek için erkenden evimden çıktım ve son sürat limana doğru ilerledim; fakat hızla giderken taşıdığım bavula takıldım ve düştüm. Ardından kalkıp yoluma devam ettim; fakat aynı şey başıma dört kere gelince bileğimi morarttım. Şu anda iki bavulumu birden taşıyamıyorum ve geminin kalkmasına çok az kaldı. Lütfen, lütfen bana yardım edin. Eğer gemiyi kaçırırsam festivale asla yetişemem. Biliyorum siz de bir tane bavul taşıyorsunuz, büyük ihtimal benim bavullarımla da uğraşmak istemezsiniz;fakat ne olur, en azından bir bavulumu taşımama yardım edin. Söz veriyorum karşılığını bir şekilde vermeye çalışacağım."diyerek sözünü bitirdi.Benden yardım istiyordu elbette yardım edicektim.Kızın bavularından birini elime alıp."Size yardım ederim hanımefendi ama şu bindiğiniz gemide bana bir yer ve gittiğiniz ada hakkında bilgi isterim."demiştim. Sesim umduğumdan daha korkutucu çıkmıştı.Kadınlara her zaman kibar davranmalısın derdi babam.Kadınlar hakkında benden daha çok bilgi sahip olduğu kesindi. Onun için kıza olabildiğince kibar davranıcaktım tabii bana sorun çıkratmadığı sürece.Teklifimi geri çeviriceğini düşünmüyordum.Sonuçta iyilliğe karşılık iyilikti cümlemi tamamladıktan sonra kızın cevabını bekledim.
Vince Grey- Mesaj Sayısı : 148
Kayıt tarihi : 04/04/16
Nerden : East Blue
Geri: Recurso [Vince Grey]
Akane, ona yardım edeceğini duyduğunda bir anda oturduğu yerden kalkıp ‘’yaşasın!’’ diye bağırıyor ve zıplıyor. Aşağı yukarı 1.60 boylarında olduğunu tahmin ettiğin bu kız zıpladığında göğsü senin baş hizandan biraz daha yukarıda kalacak şekilde yükseliyor. Küçük bir kız için iyi bir zıplayış... Akane yere indikten sonra bir anda yığılıyor. Akane’nin yüzüne baktığında acı çektiğini anlayabiliyorsun. Sol ayak bileği burkulmuşken böyle ters hareketler yapması bileğinin durumunu kötüleştirmekten başka bir işe yaramıyor. Yine de Akane bozuntuya vermemeye çalışarak yavaşça doğruluyor ve eline almadığın bavulun yanına gidip bavulunu eline alıyor. Ardından da sana dönüp ‘’Size minnettarım. Önceden bilet almadığımızdan işimiz zor. Millet çoktan limana gidip biletlerini alıp gemiye binmiştir; fakat bir şekilde hem kendimi hem sizi gemiye bindirmeye çalışacağım.’’ diyor.
Birazdan kalkacak olan gemiyi yakalamak amacıyla hızlıca yürümeye devam ediyorsunuz. Akane, acısından gözleri dolmasına rağmen yürümek için kendini zorlarken bir yandan da sana ada ile ilgili bildiklerini anlatmaya çalışıyor. ‘’Heeee. Demek Recurso adasını hiç duymadınız. Anlıyorum’’ diyor titreyen sesiyle. Ses tonundan ne kadar acı çektiğini anlayabiliyorsun. ‘’ Şey, adanın en önemli özelliği kocaman surlarla çevrili olması. Genelde insanların ada ile ilgili ilk izlenimi bahsettiğim büyük surlardan dolayı olumsuz oluyor; fakat surlardan içeri girdiğinizde çok farklı bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Ada pek çok yönden gelişmiş olduğundan çok farklı iş dallarından insanlara kucak açıyor. Bu yüzden de adaya fırsatlar adası diyorlar. Ayrıca…’’ Akane bir anda konuşmasını kesiyor. Bir süreliğine yürümeyi bırakıyor ve durduğu yerde derin bir şekilde nefes alıp veriyor. Ardından sana bakıp: ‘’Üzgünüm, canım çok acıyor. Kalanını da gemiye bindikten sonra anlatırım’’ diyor.
Biraz daha ilerledikten sonra limana ulaşıyorsunuz. Büyük bir gemi ve geminin yanındaki birkaç balıkçı teknesi gözünüze ilk çarpan şeyler. Büyük geminin girişinde ufak bir kuyruk oluşmuş durumda. Sabahın bu saatinde limanda bu kadar insanın toplanması garip bir durum. Gemiye biraz daha yaklaştığınızda merdivenlerin başında bekleyen orta yaşlı bir adamın yolculardan para alıp onlara bir bilet verdiğini ve eliyle kalacakları kamarayı tarif ettiğini görüyorsunuz. Siz de kuyruğa girip sıra beklemeye başlıyorsunuz. Sıranın size gelmesini beklerken de gemiyi inceliyor ve bilet parasının ne kadar olabileceğini düşünüyorsun.
Bir süre sonra sıra size geliyor ve kafasında yüzünü kapatan beyaz bir şapkası olan, gür bıyıklara sahip, beyaz üniformasının üstüne kahverengi bir palto geçirmiş olan orta yaşlı bir adam size soğuk bir ses tonuyla günaydın diyor. Günaydın derken elinde tuttuğu kağıtlara gömülmüş durumda. Bir süre siz yokmuşsunuz gibi davranıp kağıtları inceledikten sonra başını kaldırıyor ve ‘’Üzgünüm; fakat tek bir odamız kalmış durumda. İkinizi birden gemiye almam kurallara aykırı. Kurallardan kesinlikle taviz veremem. Sadece biriniz geçebilir.Kimin geçeceğine kendiniz karar verin.’’ diyor.
Adamın sözleri bittiği gibi Akane bağırmaya başlıyor ve gerekirse ikinizin de aynı odada kalabileceğini söylüyor. Senin aynı odada kalma konusunda ne düşündüğün kendisinin pek umrunda değil gibi. Görevli kişi, Akane’nin yoğun ısrarlarından dolayı az önce söylediği sözleri tekrarlayıp kurallardan taviz vermeyeceğini söylüyor ve ekliyor: ‘’İki kişinin bilet parası yirmi bin tutuyor; fakat siz değil yirmi bin yüz bin bile verseniz sadece birinizi alabilirim. Anlayacağınız kurallardan asla taviz veremem.’’
Adamın bu sözlerini duyan Akane bağırmayı kesiyor ve eğilip bavulunun küçük gözünün fermuarını açıp içeriden cüzdanını alıyor. Ardından da cüzdanın içinden üç yüz bin beli çıkartıp görevliye uzatıyor ve: ‘’Yüz bin demek. Üç katını veriyorum. İkimizi de gemiye alın lütfen’’ diyor. Üç yüz bin beliyi gören görevli az önce söylediği sözleri yutuyor ve Akane’nin uzattığı parayı kapıp: ‘’Buyrun efendim , kamaranıza giden yolu göstereyim.’’ diyor; fakat adamın bunu demesiyle kafasına konserve yemesi bir oluyor.
Adamın kafasına çarpan konserve onu yere düşürüyor. Başınızı konservenin geldiği yere doğru çevirdiğinizde karşınızda kafasında beyaz bir şapka olan üzerine siyah bir gömlek giymiş ağzında altın rengi bir pipo tutan birini görüyorsunuz. Gördüğünüz bu adam hızlı adımlarla yanınıza iniyor ve yere düşürdüğü görevliye: ‘’Ula cot kafali! rüşvet almağa utanmiyor misun sen ha söle bağa!’’ diye bağırıyor. Ardından da parayı adamın elinden alıp Akane’ye veriyor. Parayı verdikten sonra ikinizi birden gemisine alacağını, Genç adamın normal odada kalacağını küçük kızın ise bir yer bulunana kadar kendisinin odasında kalacağını söylüyor ve ekliyor: ‘’Anlaştiysak on binleru alayum’’
Birazdan kalkacak olan gemiyi yakalamak amacıyla hızlıca yürümeye devam ediyorsunuz. Akane, acısından gözleri dolmasına rağmen yürümek için kendini zorlarken bir yandan da sana ada ile ilgili bildiklerini anlatmaya çalışıyor. ‘’Heeee. Demek Recurso adasını hiç duymadınız. Anlıyorum’’ diyor titreyen sesiyle. Ses tonundan ne kadar acı çektiğini anlayabiliyorsun. ‘’ Şey, adanın en önemli özelliği kocaman surlarla çevrili olması. Genelde insanların ada ile ilgili ilk izlenimi bahsettiğim büyük surlardan dolayı olumsuz oluyor; fakat surlardan içeri girdiğinizde çok farklı bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Ada pek çok yönden gelişmiş olduğundan çok farklı iş dallarından insanlara kucak açıyor. Bu yüzden de adaya fırsatlar adası diyorlar. Ayrıca…’’ Akane bir anda konuşmasını kesiyor. Bir süreliğine yürümeyi bırakıyor ve durduğu yerde derin bir şekilde nefes alıp veriyor. Ardından sana bakıp: ‘’Üzgünüm, canım çok acıyor. Kalanını da gemiye bindikten sonra anlatırım’’ diyor.
Biraz daha ilerledikten sonra limana ulaşıyorsunuz. Büyük bir gemi ve geminin yanındaki birkaç balıkçı teknesi gözünüze ilk çarpan şeyler. Büyük geminin girişinde ufak bir kuyruk oluşmuş durumda. Sabahın bu saatinde limanda bu kadar insanın toplanması garip bir durum. Gemiye biraz daha yaklaştığınızda merdivenlerin başında bekleyen orta yaşlı bir adamın yolculardan para alıp onlara bir bilet verdiğini ve eliyle kalacakları kamarayı tarif ettiğini görüyorsunuz. Siz de kuyruğa girip sıra beklemeye başlıyorsunuz. Sıranın size gelmesini beklerken de gemiyi inceliyor ve bilet parasının ne kadar olabileceğini düşünüyorsun.
- Gemi:
Bir süre sonra sıra size geliyor ve kafasında yüzünü kapatan beyaz bir şapkası olan, gür bıyıklara sahip, beyaz üniformasının üstüne kahverengi bir palto geçirmiş olan orta yaşlı bir adam size soğuk bir ses tonuyla günaydın diyor. Günaydın derken elinde tuttuğu kağıtlara gömülmüş durumda. Bir süre siz yokmuşsunuz gibi davranıp kağıtları inceledikten sonra başını kaldırıyor ve ‘’Üzgünüm; fakat tek bir odamız kalmış durumda. İkinizi birden gemiye almam kurallara aykırı. Kurallardan kesinlikle taviz veremem. Sadece biriniz geçebilir.Kimin geçeceğine kendiniz karar verin.’’ diyor.
- Görevli:
Adamın sözleri bittiği gibi Akane bağırmaya başlıyor ve gerekirse ikinizin de aynı odada kalabileceğini söylüyor. Senin aynı odada kalma konusunda ne düşündüğün kendisinin pek umrunda değil gibi. Görevli kişi, Akane’nin yoğun ısrarlarından dolayı az önce söylediği sözleri tekrarlayıp kurallardan taviz vermeyeceğini söylüyor ve ekliyor: ‘’İki kişinin bilet parası yirmi bin tutuyor; fakat siz değil yirmi bin yüz bin bile verseniz sadece birinizi alabilirim. Anlayacağınız kurallardan asla taviz veremem.’’
Adamın bu sözlerini duyan Akane bağırmayı kesiyor ve eğilip bavulunun küçük gözünün fermuarını açıp içeriden cüzdanını alıyor. Ardından da cüzdanın içinden üç yüz bin beli çıkartıp görevliye uzatıyor ve: ‘’Yüz bin demek. Üç katını veriyorum. İkimizi de gemiye alın lütfen’’ diyor. Üç yüz bin beliyi gören görevli az önce söylediği sözleri yutuyor ve Akane’nin uzattığı parayı kapıp: ‘’Buyrun efendim , kamaranıza giden yolu göstereyim.’’ diyor; fakat adamın bunu demesiyle kafasına konserve yemesi bir oluyor.
Adamın kafasına çarpan konserve onu yere düşürüyor. Başınızı konservenin geldiği yere doğru çevirdiğinizde karşınızda kafasında beyaz bir şapka olan üzerine siyah bir gömlek giymiş ağzında altın rengi bir pipo tutan birini görüyorsunuz. Gördüğünüz bu adam hızlı adımlarla yanınıza iniyor ve yere düşürdüğü görevliye: ‘’Ula cot kafali! rüşvet almağa utanmiyor misun sen ha söle bağa!’’ diye bağırıyor. Ardından da parayı adamın elinden alıp Akane’ye veriyor. Parayı verdikten sonra ikinizi birden gemisine alacağını, Genç adamın normal odada kalacağını küçük kızın ise bir yer bulunana kadar kendisinin odasında kalacağını söylüyor ve ekliyor: ‘’Anlaştiysak on binleru alayum’’
- Geminin Kaptanı:
East Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Recurso [Vince Grey]
Kız, ona yardım edeceğimi duyduğunda "Yaşasın"diyerek.tepkisini vermişti sanırım bu evet demek oluyordu.Bağırırken zıpladığında çok uzun olmadığını görüyorum.Kızın yere inmesiyle düşmesi bir olmuştu.Zaten sakat olan ayağını dahada kötü hale sokmuştu.Bu hareketinden sonra kızın aptal olduğunu düşünmeye başlamıştım ama yaşam sevinci ilgimi çekmedi diyemem.Düşdükten sonra bavulunu acıyla eline alıp konuşmaya başladı.
"Size minnettarım. Önceden bilet almadığımızdan işimiz zor. Millet çoktan limana gidip biletlerini alıp gemiye binmiştir; fakat bir şekilde hem kendimi hem sizi gemiye bindirmeye çalışacağım."demişti.Başıma ne geleceğini öğrenmek için yürümeye devam ettim.Bu sırada kız acıyla dolmuş gözleriyle bana ada hakkında bişeyler anlatmaya çalışıyordu.
"Heeee. Demek Recurso adasını hiç duymadınız. Anlıyorum".demişti.Evet lan bilmiyorum işte adanızı demek gelsede içimden kızın acı çekmesine rağmen bana bişeyler anlatmaya çalışması beni etkilemişti.Kız adayı anlatmaya devam ediyordu.
"Şey, adanın en önemli özelliği kocaman surlarla çevrili olması. Genelde insanların ada ile ilgili ilk izlenimi bahsettiğim büyük surlardan dolayı olumsuz oluyor; fakat surlardan içeri girdiğinizde çok farklı bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Ada pek çok yönden gelişmiş olduğundan çok farklı iş dallarından insanlara kucak açıyor. Bu yüzden de adaya fırsatlar adası diyorlar.Ayrıca..."demişti.Olduğu yerde bir süre durduktan sonra konumaya devam etti.
"Üzgünüm, canım çok acıyor. Kalanını da gemiye bindikten sonra anlatırım."diyip sözünü bitirmişti.Sonuçta kızı zorla konuşturucak halim yoktu canıda acıyordu gemiye bindiğimizde konuşmamıza devam ederdik.Ayrıca ada ilgimi çekmeye devam ediyordu.Farklı iş dalları demişti.Umarım benim içinde birşeyler vardır diye iç geçirmiştim.Biraz ilerledikten sonra limana ulaşıyoruz.
Liman'da sabah olmasından dolayı pek bir gemi yoktu.bir kaç balıkçı teknesi ve birde büyük bir gemi ,büyük gemi yolcu gemisi olucak ki önünde ufak bir kuyruk oluşmuş.Bir an bu adadan benim kadar gitmek isteyen bu kadar kişi olmasına şaşırmıştım ama tabii bazıları zorunluluktandı.Geminin girişindeki adam insanları kontrol ediyor ve geçmeleri için izin veriyordu.Bizde sıraya girip beklemeye başladık.Gemi gerçekten güzel görünüyordu içide dışı kadar güzeldir diye umuyordum.Sonunda sıra bize geldiğinde pos bıyıklı beyaz şapkalı görevlinin önünde duruyoruz adam sabahın verdiği sönük bir sesle günaydın diyor.Bir süre bizi bekletdikten sonra konuşmaya başlıyor.
"’Üzgünüm; fakat tek bir odamız kalmış durumda. İkinizi birden gemiye almam kurallara aykırı. Kurallardan kesinlikle taviz veremem. Sadece biriniz geçebilir.Kimin geçeceğine kendiniz karar verin.’’demişti.Heeeh, tam zamanıydı bavulumu açıp yüzüne silahımı dayıyacaktım o zaman bakalım ne diyecekti derken.Akene bir anda çığlık atı ikimizinde aynı odada kalabileceğini söylüyordu.Adamın Akene'ye cevabı:
"İki kişinin bilet parası yirmi bin tutuyor; fakat siz değil yirmi bin yüz bin bile verseniz sadece birinizi alabilirim. Anlayacağınız kurallardan asla taviz veremem."diye Akene'ye cevap vermişti.
Şeytan bir yandan çıkar silahı göster günlerini desede en son şeytana uyduğumda kendimi tımarhanede bulmuştum.O yüzden Akene'nin cevabını bekledim.Ben Akene'nin cevabını beklerken. Akene bavulunun küçük cebinden cüzdanını çıkarıp adama üçyüz bin belli uzatıp.
"Yüz bin demek. Üç katını veriyorum. İkimizi de gemiye alın lütfen."demişti.Kız beni gitikçe şaşırtmaya devam ediyordu.Adam parayı görünce fikrini değiştirip:
"Buyrun efendim,kamaranıza giden yolu göstereyim."demişti.İşte insan evladı böyle,ya silahı görünce itaat ediyor yada parayı.Adam sözünü bitirmesiyle kafasına bir konserve yemesi bir oluyor.Adam yere yığılırken.Bizde başımızı konservenin geldiği yere çeviriyoruz.
Karşımızda kafasında beyaz bir şapkası olan siyah gömlekli ağzında piposu olan kaptan kılıklı herifi görüyoruz.Adam hızlı adımlarla yerde yatan görevlinin yanına gelip:
"Ula cot kafali!rüşvet almağa utanmiyor misun sen ha söle bağa!"diye bağırıyordu.Ardından parayı herifin elinden alıp Akene'ye verdi.Bizi gemisine alıcağını benim normal odada kalıcağımı Akene'ninse başka bir oda bulunana kadar bir müddet yanında kalıcağını söylemişti.Ardından:"Anlaştiysak on binleru alayum."Ben Akene'ye fırsat vermeden."Kabul."demiştim.
"Size minnettarım. Önceden bilet almadığımızdan işimiz zor. Millet çoktan limana gidip biletlerini alıp gemiye binmiştir; fakat bir şekilde hem kendimi hem sizi gemiye bindirmeye çalışacağım."demişti.Başıma ne geleceğini öğrenmek için yürümeye devam ettim.Bu sırada kız acıyla dolmuş gözleriyle bana ada hakkında bişeyler anlatmaya çalışıyordu.
"Heeee. Demek Recurso adasını hiç duymadınız. Anlıyorum".demişti.Evet lan bilmiyorum işte adanızı demek gelsede içimden kızın acı çekmesine rağmen bana bişeyler anlatmaya çalışması beni etkilemişti.Kız adayı anlatmaya devam ediyordu.
"Şey, adanın en önemli özelliği kocaman surlarla çevrili olması. Genelde insanların ada ile ilgili ilk izlenimi bahsettiğim büyük surlardan dolayı olumsuz oluyor; fakat surlardan içeri girdiğinizde çok farklı bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Ada pek çok yönden gelişmiş olduğundan çok farklı iş dallarından insanlara kucak açıyor. Bu yüzden de adaya fırsatlar adası diyorlar.Ayrıca..."demişti.Olduğu yerde bir süre durduktan sonra konumaya devam etti.
"Üzgünüm, canım çok acıyor. Kalanını da gemiye bindikten sonra anlatırım."diyip sözünü bitirmişti.Sonuçta kızı zorla konuşturucak halim yoktu canıda acıyordu gemiye bindiğimizde konuşmamıza devam ederdik.Ayrıca ada ilgimi çekmeye devam ediyordu.Farklı iş dalları demişti.Umarım benim içinde birşeyler vardır diye iç geçirmiştim.Biraz ilerledikten sonra limana ulaşıyoruz.
Liman'da sabah olmasından dolayı pek bir gemi yoktu.bir kaç balıkçı teknesi ve birde büyük bir gemi ,büyük gemi yolcu gemisi olucak ki önünde ufak bir kuyruk oluşmuş.Bir an bu adadan benim kadar gitmek isteyen bu kadar kişi olmasına şaşırmıştım ama tabii bazıları zorunluluktandı.Geminin girişindeki adam insanları kontrol ediyor ve geçmeleri için izin veriyordu.Bizde sıraya girip beklemeye başladık.Gemi gerçekten güzel görünüyordu içide dışı kadar güzeldir diye umuyordum.Sonunda sıra bize geldiğinde pos bıyıklı beyaz şapkalı görevlinin önünde duruyoruz adam sabahın verdiği sönük bir sesle günaydın diyor.Bir süre bizi bekletdikten sonra konuşmaya başlıyor.
"’Üzgünüm; fakat tek bir odamız kalmış durumda. İkinizi birden gemiye almam kurallara aykırı. Kurallardan kesinlikle taviz veremem. Sadece biriniz geçebilir.Kimin geçeceğine kendiniz karar verin.’’demişti.Heeeh, tam zamanıydı bavulumu açıp yüzüne silahımı dayıyacaktım o zaman bakalım ne diyecekti derken.Akene bir anda çığlık atı ikimizinde aynı odada kalabileceğini söylüyordu.Adamın Akene'ye cevabı:
"İki kişinin bilet parası yirmi bin tutuyor; fakat siz değil yirmi bin yüz bin bile verseniz sadece birinizi alabilirim. Anlayacağınız kurallardan asla taviz veremem."diye Akene'ye cevap vermişti.
Şeytan bir yandan çıkar silahı göster günlerini desede en son şeytana uyduğumda kendimi tımarhanede bulmuştum.O yüzden Akene'nin cevabını bekledim.Ben Akene'nin cevabını beklerken. Akene bavulunun küçük cebinden cüzdanını çıkarıp adama üçyüz bin belli uzatıp.
"Yüz bin demek. Üç katını veriyorum. İkimizi de gemiye alın lütfen."demişti.Kız beni gitikçe şaşırtmaya devam ediyordu.Adam parayı görünce fikrini değiştirip:
"Buyrun efendim,kamaranıza giden yolu göstereyim."demişti.İşte insan evladı böyle,ya silahı görünce itaat ediyor yada parayı.Adam sözünü bitirmesiyle kafasına bir konserve yemesi bir oluyor.Adam yere yığılırken.Bizde başımızı konservenin geldiği yere çeviriyoruz.
Karşımızda kafasında beyaz bir şapkası olan siyah gömlekli ağzında piposu olan kaptan kılıklı herifi görüyoruz.Adam hızlı adımlarla yerde yatan görevlinin yanına gelip:
"Ula cot kafali!rüşvet almağa utanmiyor misun sen ha söle bağa!"diye bağırıyordu.Ardından parayı herifin elinden alıp Akene'ye verdi.Bizi gemisine alıcağını benim normal odada kalıcağımı Akene'ninse başka bir oda bulunana kadar bir müddet yanında kalıcağını söylemişti.Ardından:"Anlaştiysak on binleru alayum."Ben Akene'ye fırsat vermeden."Kabul."demiştim.
Vince Grey- Mesaj Sayısı : 148
Kayıt tarihi : 04/04/16
Nerden : East Blue
Geri: Recurso [Vince Grey]
Out 1: Ufak bir uyarım olacak. Şu kısmı konuyu okumadan önce okursanız sevinirim.
Out 2: Şu kısım da konu ile ilgili. Turu okuduktan sonra buraya da bakın.
*******************************************************************************
Senin ardından Akane de kaptanın şartlarını kabul ediyor ve ikiniz de kaptanın eline 10 bin beli veriyorsunuz. Kaptan, paraları cebine koyduktan sonra, az önce kafasına konserve fırlattığı görevliden senin biletini alıp ve sana uzatıyor ve gülümseyerek: ‘’Bu biletlerun dağa bür işe yaradığunu görmedum. Yina da yanunda bulunsun uşağum. Belkü lağzım olur da.’’ diyor gülümseyerek. Ardından da kafasına konserve fırlattığı görevliye dönerek sana kamarana kadar eşlik etmesini, kendisinin de Akane’yi odasına götüreceğini söylüyor. Bu işlerin ardından da son hazırlıkları tamamlayıp kalkışa hazır olmaları gerektiğini ekliyor. Konuşmasını bitirdikten sonra tekrardan size dönüyor ve ‘’ ee hayji hayirlu olsun! Tam uç gün sonra variruz ardık’’ diyor.
Bu konuşmanın ardından güverteye çıkıyorsunuz. Güvertede mürettebat haricinde pek fazla insan görmüyorsun. Saat henüz çok erken olduğundan herkes kamaralarına çekilmiş olmalı. Sen ve görevli sağ taraftaki kamaralara doğru giderken Akane ve Kaptan sola doğru ilerliyor. Akane’nin arkandan: ‘’Gözlüklü abi gözlüklü abi! Daha sonra yanına geleceğim.’’ dediğini duyabiliyorsun.
Daha sonra görevli seni kamarana kadar götürüyor ve iyi yolculuklar dedikten sonra yanından ayrılıyor. Kamarana girdiğinde üzerinde kahverengi bir yorgan ve yeşil bir yastık olan, oldukça eski duran bir yatak ve eşyalarını yerleştirmen için konulmuş olabileceğini düşündüğün 3 ayrı göze sahip olan çekmece haricinde bir şey görmüyorsun. Bilet parası ucuz olunca verilen hizmetin kalitesi de düşüyor olmalı. Kısa bir süre sonra geminin hareket etmeye başladığını hissediyorsun. Böylece Recurso adasına olan yolculuğun başlıyor.
Yolculuğun ilk iki günü Akane ortalıkta gözükmüyor. Sabah ve akşam odana yemeğini getiren mürettebat görevlisi hariç odana gelen biri olmuyor. Akane’yi merak edip kaptana soracak olursan uyuduğunu, uyanınca geleceğini söyleyecek. Bunun dışında ilk iki gün kendi kendine zaman geçiriyorsun.
İkinci günün gecesi odandayken kapın çalıyor. Kapıdaki kişi, kapıya dört kere vurduktan sonra: ‘’ Gözlüklü abi-san! Gözlüklü abi-san! Müsaitsen giriyorum’’ diyor. Ardından da senin cevabını beklemeden içeri dalıyor.
Üzerinde yeşil-beyaz renkli uzun kollu bir pijama var. Önceden omzunun iki yanına sarkıttığı saçlarını mor bir toka ile toplamış ve omzunun sağ tarafından sarkıtmış. Altında pembe renkli, üzerinde küçük maymun resimleri olan bir pijama var. Pijamasını dizlerine kadar kıvırmış. İki ayak bileği de beyaz bandaj ile sarılmış ve üzerinden çok ama çok ağır bir sarımsak kokusu geliyor.
Bir süre bir şey demeden sana baktıktan sonra yüzü kızarıyor ve : ‘’Şey, ada hakkında sorularınız vardır diye bilgi vermeye gelmiştim; fakat müsait değilseniz gidebilirim.’’ diyor ve kırmızı gözleriyle sana bakarak cevabını bekliyor.
- Spoiler:
- Karakterlerin ağzından çıkan cümleleri direkt kopyala yapıştır yaparak yazıya aktarmayın lütfen. Diyalogları kendi karakterinizin ağzından yazmaya çalışın. Örneğin, bir önceki tur gemideki görevlinin size söylediği şu cümleye bakalım: ‘’İki kişinin bilet parası yirmi bin tutuyor; fakat siz değil yirmi bin, yüz bin bile verseniz sadece birinizi alabilirim. Anlayacağınız kurallardan asla taviz veremem.’’
Bu cümleyi direkt kopyala yapıştır yapacağınıza şöyle bir şey yazabilirdiniz mesela: ‘’Görevli kişi, bize iki kişinin bilet parasının 20 bin beli tuttuğunu söyledi. Ardından da değil yirmi, yüz bin beli versek bile kurallara uyması gerektiğinden bizi alamayacağını ekledi.’’ Gibi bir şey…
Dikkat ederseniz iki cümle de aynı şeyi anlatıyor;fakat birinde kopyala yapıştır yapıp geçiyorsunuz diğerinde ise kendi kelimelerinizi kullanarak yazınızı yazıyorsunuz.
Yanlış anlamayın, amacım: ‘’İlla ki şöyle yazacaksın! Niye böyle yazıyorsun!’’ tarzı cümleler kurarak ukalaca bir tavır sergilemek değil. Sadece, eğer ilerideki turlarda da bu şekilde yazacaksanız tur sonunda çok düşük bir puan alacaksınız. O yüzden uyarmak istedim.
İkinci bir husus da yazılarınızda yer yer imla hataları görüyorum. Hepimiz insanız, uzun sayılabilecek yazıları yazarken hata yapmamız gayet de normal bir durum. Çok fazla olmadığı sürece yazıda yapılan imla yanlışları (en azından benim için) o kadar önemli değil; fakat yaptığınız yazım yanlışları genellikle aceleden doğan harflerin yerini karıştırma, yanlış harfe basma, fazla noktalama işareti koyma veya bağlaçların yazımını karıştırma türünden yanlışlar. Demek istediğim, eğer yazmak için acele ediyorsanız etmenize gerek yok.
Out 2: Şu kısım da konu ile ilgili. Turu okuduktan sonra buraya da bakın.
- Spoiler:
- Gemide geçirdiğiniz ilk iki günü, bilinçli olarak yazmayıp boşluklar bıraktım. İsterseniz o iki günde neler yaptığınızı vs yazabilirsiniz. Neler yaptığınızı derken kamaranızda mı takıldınız, Güverteye çıkıp gökyüzünü mü izlediniz? İki gün boyunca uyudunuz mu? Oturduğunuz yerde hayatınızı mı sorguladınız? veya silahlarınızın bakımını mı yaptınız? gibi şeyleri anlatabilirsiniz. Bu kısımları benim anlatmamı pek uygun bulmadım.Karakter sizin karakteriniz sonuçta istediğiniz gibi yönlendirin. Abartmadığınız sürece bu konuda serbestsiniz.
*******************************************************************************
Senin ardından Akane de kaptanın şartlarını kabul ediyor ve ikiniz de kaptanın eline 10 bin beli veriyorsunuz. Kaptan, paraları cebine koyduktan sonra, az önce kafasına konserve fırlattığı görevliden senin biletini alıp ve sana uzatıyor ve gülümseyerek: ‘’Bu biletlerun dağa bür işe yaradığunu görmedum. Yina da yanunda bulunsun uşağum. Belkü lağzım olur da.’’ diyor gülümseyerek. Ardından da kafasına konserve fırlattığı görevliye dönerek sana kamarana kadar eşlik etmesini, kendisinin de Akane’yi odasına götüreceğini söylüyor. Bu işlerin ardından da son hazırlıkları tamamlayıp kalkışa hazır olmaları gerektiğini ekliyor. Konuşmasını bitirdikten sonra tekrardan size dönüyor ve ‘’ ee hayji hayirlu olsun! Tam uç gün sonra variruz ardık’’ diyor.
Bu konuşmanın ardından güverteye çıkıyorsunuz. Güvertede mürettebat haricinde pek fazla insan görmüyorsun. Saat henüz çok erken olduğundan herkes kamaralarına çekilmiş olmalı. Sen ve görevli sağ taraftaki kamaralara doğru giderken Akane ve Kaptan sola doğru ilerliyor. Akane’nin arkandan: ‘’Gözlüklü abi gözlüklü abi! Daha sonra yanına geleceğim.’’ dediğini duyabiliyorsun.
Daha sonra görevli seni kamarana kadar götürüyor ve iyi yolculuklar dedikten sonra yanından ayrılıyor. Kamarana girdiğinde üzerinde kahverengi bir yorgan ve yeşil bir yastık olan, oldukça eski duran bir yatak ve eşyalarını yerleştirmen için konulmuş olabileceğini düşündüğün 3 ayrı göze sahip olan çekmece haricinde bir şey görmüyorsun. Bilet parası ucuz olunca verilen hizmetin kalitesi de düşüyor olmalı. Kısa bir süre sonra geminin hareket etmeye başladığını hissediyorsun. Böylece Recurso adasına olan yolculuğun başlıyor.
- Kamara:
Yolculuğun ilk iki günü Akane ortalıkta gözükmüyor. Sabah ve akşam odana yemeğini getiren mürettebat görevlisi hariç odana gelen biri olmuyor. Akane’yi merak edip kaptana soracak olursan uyuduğunu, uyanınca geleceğini söyleyecek. Bunun dışında ilk iki gün kendi kendine zaman geçiriyorsun.
İkinci günün gecesi odandayken kapın çalıyor. Kapıdaki kişi, kapıya dört kere vurduktan sonra: ‘’ Gözlüklü abi-san! Gözlüklü abi-san! Müsaitsen giriyorum’’ diyor. Ardından da senin cevabını beklemeden içeri dalıyor.
- Akane:
Üzerinde yeşil-beyaz renkli uzun kollu bir pijama var. Önceden omzunun iki yanına sarkıttığı saçlarını mor bir toka ile toplamış ve omzunun sağ tarafından sarkıtmış. Altında pembe renkli, üzerinde küçük maymun resimleri olan bir pijama var. Pijamasını dizlerine kadar kıvırmış. İki ayak bileği de beyaz bandaj ile sarılmış ve üzerinden çok ama çok ağır bir sarımsak kokusu geliyor.
Bir süre bir şey demeden sana baktıktan sonra yüzü kızarıyor ve : ‘’Şey, ada hakkında sorularınız vardır diye bilgi vermeye gelmiştim; fakat müsait değilseniz gidebilirim.’’ diyor ve kırmızı gözleriyle sana bakarak cevabını bekliyor.
East Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Recurso [Vince Grey]
RP OUT:
Akenede benden sonra kaptanın teklifini kabul etmişti . ikimizde kaptana 10 bin beli verimiştik.Kaptan,paraları cebine koyduktan sonra yere yığdığı adamdan bileti alıp bana verirken:"Al uşağum biletlerun dağa bür işe yaraduğunu görmedim ama yinede yanına buğlunsun."demişti.Kafasına konserve fırlattığı adamın bana eşlik ediceğini, Akneyide kendi odasına götüreceğini söylemişti.Ardından hazılıklar bittiğinde,adaya 3 gün içinde varıcağımızı söylemişti.
Konuşmadan sonra güverteye çıktık.Güvertede tayfa dışında kimse yoktu,herkes kamarasına çekilmişti sanırım.Görevlinin işaretiyle biz sağ tarafa giderken Akene ve kaptan sola doğru gidiyordu.Akene giderken:
"Gözlüklü abi! yakında yanına geleceğim."demişti.
Koridorda biraz ilerledikten sonra kamarama gelmiştik görevli iyi yolculuklar dileyip gitmişti.Kamaraya girdiğimde gözüme ilk çarpan şey kahverengi yorgan ve yeşil yastıklı eski bir yatak oluyor birde en az yatak kadar eski bir dolap vardı.Oda ve odada ki eşyalar ne kadar eski olsada çok rahatdılar.Geminin hareket etmesiyle Recurso adasına doğru yoluculuğum başlamıştı.
Yolculuğumun ilk günü bir süre Akene'yi beklemiştim gelmiyeceğini anladığımda,bavulumdan silahlarımı ve mermilerimi çıkartım.İlk olarak mermilerimi sayıp eksik var mı diye baktım sonra silahlarımı çıkarıp içlerini temizlemeye başladım 1-2 saat bunlarla uğraştıktan sonra kafamı yastığa koyup sızmışım.Sabah erken kalktığımdan olsa gerek,kahvaltımı getiren görevlinin kapıyı çalmasıyla uyandım.Kahvaltıyı yaptıktan sonra güverteye çıkıp hava almaya başladım.Bir süre denizi izledikten sonra odama çıkıp biraz kestirdim anlaşılan hâlâ uykumu alamamıştım.Uyandıktan sonra bu kezde akşam yemeği gelmişti.Akşam yemeğinide yiyip,yatmıştım.Uyandığımda sabah olmuştu.Camı açıp dışarıyı izlerken akşam olmuştu bir anda kapım çaldı.
Kapının arkasından Akene:"Gözlüklü abi-san!müsaitsen içeri giricem."demişti.Ben daha cevap veremeden odaya girmişti bile.Uzerine yeşil- beyaz tenli bir pijama giymişti.Kızıl saçlarını mor bir tokayla toplamıştı.Altına üzerinde maymun motifli,pembe bir pijama giymişti.Pijamayı dizlerine kadar çekmiş ve ayak bileklerindeki morluklar için bileklerini bandajlamıştı.Artık ne yediyse üzerinden keskin bir sarımsak kokusu geliyordu.Ben üzerimdeki paltoyu ve şapkayı çıkarmıştım.Üzerimde sadece kahverengi pantolonum,buruşuk beyaz gömleğim ve camları kırmızı gözlüğüm vardı.Biraz utanarak:"Ada hakkında sorularınız vardır diye gelmiştim;fakat müsait değilseniz gidebilirim."demişti.Bende:"Tabbi ki müsaitim şu, fırsatlar adası hakkında duymak istediğim çok şey var.Mesela adanın dünya hükümetiyle arası nasıl?,korsan saldırıları oluyor mu?"demiştim.En çok merak ettiğim konuyla başlamıştım.Kız sonuçta çok konuşan bir tip olduğundan benim bir kaç sorumla her şeyi anlatıcaktı.O yüzden en önemli yeri ilk sormuştum ve kızın cevabını bekliyordum.
- Spoiler:
- Dediklerini uygulamaya çalıştım.Umarım biraz daha düzgün olmuştur.
Akenede benden sonra kaptanın teklifini kabul etmişti . ikimizde kaptana 10 bin beli verimiştik.Kaptan,paraları cebine koyduktan sonra yere yığdığı adamdan bileti alıp bana verirken:"Al uşağum biletlerun dağa bür işe yaraduğunu görmedim ama yinede yanına buğlunsun."demişti.Kafasına konserve fırlattığı adamın bana eşlik ediceğini, Akneyide kendi odasına götüreceğini söylemişti.Ardından hazılıklar bittiğinde,adaya 3 gün içinde varıcağımızı söylemişti.
Konuşmadan sonra güverteye çıktık.Güvertede tayfa dışında kimse yoktu,herkes kamarasına çekilmişti sanırım.Görevlinin işaretiyle biz sağ tarafa giderken Akene ve kaptan sola doğru gidiyordu.Akene giderken:
"Gözlüklü abi! yakında yanına geleceğim."demişti.
Koridorda biraz ilerledikten sonra kamarama gelmiştik görevli iyi yolculuklar dileyip gitmişti.Kamaraya girdiğimde gözüme ilk çarpan şey kahverengi yorgan ve yeşil yastıklı eski bir yatak oluyor birde en az yatak kadar eski bir dolap vardı.Oda ve odada ki eşyalar ne kadar eski olsada çok rahatdılar.Geminin hareket etmesiyle Recurso adasına doğru yoluculuğum başlamıştı.
Yolculuğumun ilk günü bir süre Akene'yi beklemiştim gelmiyeceğini anladığımda,bavulumdan silahlarımı ve mermilerimi çıkartım.İlk olarak mermilerimi sayıp eksik var mı diye baktım sonra silahlarımı çıkarıp içlerini temizlemeye başladım 1-2 saat bunlarla uğraştıktan sonra kafamı yastığa koyup sızmışım.Sabah erken kalktığımdan olsa gerek,kahvaltımı getiren görevlinin kapıyı çalmasıyla uyandım.Kahvaltıyı yaptıktan sonra güverteye çıkıp hava almaya başladım.Bir süre denizi izledikten sonra odama çıkıp biraz kestirdim anlaşılan hâlâ uykumu alamamıştım.Uyandıktan sonra bu kezde akşam yemeği gelmişti.Akşam yemeğinide yiyip,yatmıştım.Uyandığımda sabah olmuştu.Camı açıp dışarıyı izlerken akşam olmuştu bir anda kapım çaldı.
Kapının arkasından Akene:"Gözlüklü abi-san!müsaitsen içeri giricem."demişti.Ben daha cevap veremeden odaya girmişti bile.Uzerine yeşil- beyaz tenli bir pijama giymişti.Kızıl saçlarını mor bir tokayla toplamıştı.Altına üzerinde maymun motifli,pembe bir pijama giymişti.Pijamayı dizlerine kadar çekmiş ve ayak bileklerindeki morluklar için bileklerini bandajlamıştı.Artık ne yediyse üzerinden keskin bir sarımsak kokusu geliyordu.Ben üzerimdeki paltoyu ve şapkayı çıkarmıştım.Üzerimde sadece kahverengi pantolonum,buruşuk beyaz gömleğim ve camları kırmızı gözlüğüm vardı.Biraz utanarak:"Ada hakkında sorularınız vardır diye gelmiştim;fakat müsait değilseniz gidebilirim."demişti.Bende:"Tabbi ki müsaitim şu, fırsatlar adası hakkında duymak istediğim çok şey var.Mesela adanın dünya hükümetiyle arası nasıl?,korsan saldırıları oluyor mu?"demiştim.En çok merak ettiğim konuyla başlamıştım.Kız sonuçta çok konuşan bir tip olduğundan benim bir kaç sorumla her şeyi anlatıcaktı.O yüzden en önemli yeri ilk sormuştum ve kızın cevabını bekliyordum.
En son Vince Grey tarafından Salı 12 Nis. 2016, 21:56 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Vince Grey- Mesaj Sayısı : 148
Kayıt tarihi : 04/04/16
Nerden : East Blue
Geri: Recurso [Vince Grey]
Out:
‘’Korsanları ne yapacaksınız ki, yoksa korsan avcısı mısınız?’’ diyor Akane. Bunu dedikten sonra birkaç saniye konuşmuyor. Sessizliği bozmak için ağzını açsa da konuşmadan ağzını kapatıyor. Yüzünde telaşlı bir ifade var. Onun bu halini fark ettiğini fark etmiş olacak ki gülümseyerek yüzündeki telaşlı ifadeyi gizlemeye çalışıyor ve ‘’Üzgünüm. Sarımsak kokusundan dolayı bir an soruyu kavrayamadım’’ diyor ve yere bağdaş kurduktan sonra konuşmasına devam ediyor:
‘’Kaptanın odasına gittikten sonra kaptan bandaja bol bol sarımsak sürdü ve bandaj ile sol bileğimi sardı.Sağ bileğimi ne zaman burktuğumu hatırlamıyorum; fakat kaptanın dediğine göre gece uykumda gezerken burkmuşum. Tam bir aptalım değil mi hihihihi!’’ Akane bu sözleri söyledikten sonra ayağa kalkıp odanın içinde zıplamaya başlıyor. Bir yandan zıplarken bir yandan da sarımsak yönteminin işe yaradığını, koksa bile acı hissetmediğini söylüyor. Bu çocuksu hareketlerinin hoşuna gitmediğini düşünmüş olacak ki bir süre sonra zıplamayı kesip tekrardan bağdaş kuruyor ve sorularına cevap vermeye başlıyor:
'’Şey, ben bu hükümet işlerinden falan fistan pek anlamam; hatta adanın başkanı kim onu bile bilmiyorum; fakat adada sürekli festivaller falan oluyor. Ayrıca adada büyük bir elmas madeni var. Yani anlayacağınız adada büyük miktarda paralar dönüyor. İşin içinde para varsa adadakiler ve hükümetteki abiler iyi geçiniyordur sanırım’’ diyor. Ardından sözlerine devam ediyor: ‘’ İkinci sorunuza gelince, Abimin anlattıklarına göre eskiden adaya çok fazla korsan saldırısı oluyormuş. Hatta adadaki surun bu yüzden yapıldığı rivayet ediliyormuş; fakat Recurso’nun ikilisi ya da Recurso’nun gardiyanları olarak adlandırılan iki kişinin askeri birliklerin başına gelmesinden sonra korsan saldırıları gitgide azalmış ve bir süre sonra bitmiş.''
Akane bunları söyledikten sonra ayağa kalkıp kapıya doğru yöneliyor ve ‘’Ben yatmaya gidiyorum, iyi geceler dilerim. Ada hakkında bildiğim her şeyi anlattım; fakat isterseniz yarın yine konuşuruz.’’ Diyor. Ardından da cevabını beklemeden odadan çıkıyor.
Ertesi gün öğle saatlerinde bir görevli kapını çalıp içeri giriyor ve ‘’Efendim, Recurso adasına olan yolculuğumuz tamamlandı. Birazdan limana demir atacağız. Arzu ederseniz eşyalarınızı toplayabilirsiniz’’ diyor. Ardından da kapının önünde sana yazılmış bir mektup olduğunu söyleyip sana bir zarf uzatıyor.
Zarfı açtığında zarfın içinden bir yüzünde garip şekiller olan diğer yüzünde de yazılar olan bir kağıt çıkıyor. Yazıyı okuduğunda sana zarfı yollayan kişinin Akane olduğunu anlıyorsun. Kağıtta yazanlar şunlar:
‘’Sevgili gözlüklü-abi san,
Kaptan amca, normalde adaya yarın akşam ulaşmamız gerektiğini; fakat rüzgar çok iyi olduğundan yarın öğle saatlerinde ulaşacağımızı söyledi. Bu mektubu da sana bu yüzden yazıyorum. Olur da yarın karşılaşamazsak diye.
Şu an bir yandan sana bir şeyler yazmaya çalışırken bir yandan da kaptandan, kendisini boşayan eski karısı safinaz hakkında öyküler dinliyorum. Kaptanın anlattığına göre eski karısı safinaz, şu an kabasakal adında biri ile evliymiş. Bilmiyorum, bence bazı şeyler bu kadar kolay olmamalı. İnsanlar birbirine minnet duymalı.
Gözlüklü abi-san. Ben sana gerçekten de minnet duyuyorum. Bu adaya vaktinde gelemeseydim muhtemelen hayatıma son verirdim;fakat senin sayende yarın adaya varmış olacağım. Her şey için çok çok çok çok çok teşekkürler. Umarım ben de sana yardımcı olabilmişimdir. Gerçi bana adını bile söylemediğine göre beni bir baş belası olarak görüyor olmalısın. Yine de ben seni iyi biri olarak hatırlayacağım. Aa! Kaptan safinaz diye bağırarak ağlamaya başladı. Mektubumu burada bitiriyorum.
Not: Sana adanın girişinde sıkı bir denetim olduğunu söylemeyi unuttum. Yarın karşılaşacağın kişilerin sözünden çıkmamaya çalış :* ’’
Yazılanları okuduktan sonra kağıdın arkasındaki şekillere bakıyorsun. Ne olduğunu anlamaya çalışsan da hiçbir şey anlayamıyorsun. Büyük çemberler ve küçük dikdörtgenler var sadece.Söz konusu Akane olduğundan şekillerin ne olduğu hakkında bir çıkarım yapman da zorlaşıyor. Bir tür kroki de olabilir, Akane’nin eğlenmek için kağıdın arkasına çizdiği sıradan diktörgen ve çemberlerde…
Şeklin ne anlatmaya çalıştığına kafa yorduktan sonra eşyalarını toplamaya başlıyorsun.Gemi çoktan limana demir atmış olmalı. Yeni bir ada ve yeni avlar seni bekliyor!
Out 2:
- Spoiler:
- Sanırım ben tam olarak anlatamadım. En kısa şekilde anlatmam gerekirse renkli olarak yazdığım hiçbir şeyi kopyala yapıştır yapmayın. Örneğin bu turun çok büyük bir kısmı kırmızı ve koyu siyah renkle yazılmış. Bu kısımları kopyala yapıştır yapmak yerine o kısımda nelerden bahsedildiğini kendi cümlelerinizle anlatın.
Bir de geçen tur ile ilgili olarak, Akane yanınıza yolculuğun ikinci gününün gecesi geliyor. Siz ilk gece geldiğini yazmışsınız. Onu bir iki cümle ile düzeltiverirsiniz.
‘’Korsanları ne yapacaksınız ki, yoksa korsan avcısı mısınız?’’ diyor Akane. Bunu dedikten sonra birkaç saniye konuşmuyor. Sessizliği bozmak için ağzını açsa da konuşmadan ağzını kapatıyor. Yüzünde telaşlı bir ifade var. Onun bu halini fark ettiğini fark etmiş olacak ki gülümseyerek yüzündeki telaşlı ifadeyi gizlemeye çalışıyor ve ‘’Üzgünüm. Sarımsak kokusundan dolayı bir an soruyu kavrayamadım’’ diyor ve yere bağdaş kurduktan sonra konuşmasına devam ediyor:
‘’Kaptanın odasına gittikten sonra kaptan bandaja bol bol sarımsak sürdü ve bandaj ile sol bileğimi sardı.Sağ bileğimi ne zaman burktuğumu hatırlamıyorum; fakat kaptanın dediğine göre gece uykumda gezerken burkmuşum. Tam bir aptalım değil mi hihihihi!’’ Akane bu sözleri söyledikten sonra ayağa kalkıp odanın içinde zıplamaya başlıyor. Bir yandan zıplarken bir yandan da sarımsak yönteminin işe yaradığını, koksa bile acı hissetmediğini söylüyor. Bu çocuksu hareketlerinin hoşuna gitmediğini düşünmüş olacak ki bir süre sonra zıplamayı kesip tekrardan bağdaş kuruyor ve sorularına cevap vermeye başlıyor:
'’Şey, ben bu hükümet işlerinden falan fistan pek anlamam; hatta adanın başkanı kim onu bile bilmiyorum; fakat adada sürekli festivaller falan oluyor. Ayrıca adada büyük bir elmas madeni var. Yani anlayacağınız adada büyük miktarda paralar dönüyor. İşin içinde para varsa adadakiler ve hükümetteki abiler iyi geçiniyordur sanırım’’ diyor. Ardından sözlerine devam ediyor: ‘’ İkinci sorunuza gelince, Abimin anlattıklarına göre eskiden adaya çok fazla korsan saldırısı oluyormuş. Hatta adadaki surun bu yüzden yapıldığı rivayet ediliyormuş; fakat Recurso’nun ikilisi ya da Recurso’nun gardiyanları olarak adlandırılan iki kişinin askeri birliklerin başına gelmesinden sonra korsan saldırıları gitgide azalmış ve bir süre sonra bitmiş.''
Akane bunları söyledikten sonra ayağa kalkıp kapıya doğru yöneliyor ve ‘’Ben yatmaya gidiyorum, iyi geceler dilerim. Ada hakkında bildiğim her şeyi anlattım; fakat isterseniz yarın yine konuşuruz.’’ Diyor. Ardından da cevabını beklemeden odadan çıkıyor.
Ertesi gün öğle saatlerinde bir görevli kapını çalıp içeri giriyor ve ‘’Efendim, Recurso adasına olan yolculuğumuz tamamlandı. Birazdan limana demir atacağız. Arzu ederseniz eşyalarınızı toplayabilirsiniz’’ diyor. Ardından da kapının önünde sana yazılmış bir mektup olduğunu söyleyip sana bir zarf uzatıyor.
Zarfı açtığında zarfın içinden bir yüzünde garip şekiller olan diğer yüzünde de yazılar olan bir kağıt çıkıyor. Yazıyı okuduğunda sana zarfı yollayan kişinin Akane olduğunu anlıyorsun. Kağıtta yazanlar şunlar:
‘’Sevgili gözlüklü-abi san,
Kaptan amca, normalde adaya yarın akşam ulaşmamız gerektiğini; fakat rüzgar çok iyi olduğundan yarın öğle saatlerinde ulaşacağımızı söyledi. Bu mektubu da sana bu yüzden yazıyorum. Olur da yarın karşılaşamazsak diye.
Şu an bir yandan sana bir şeyler yazmaya çalışırken bir yandan da kaptandan, kendisini boşayan eski karısı safinaz hakkında öyküler dinliyorum. Kaptanın anlattığına göre eski karısı safinaz, şu an kabasakal adında biri ile evliymiş. Bilmiyorum, bence bazı şeyler bu kadar kolay olmamalı. İnsanlar birbirine minnet duymalı.
Gözlüklü abi-san. Ben sana gerçekten de minnet duyuyorum. Bu adaya vaktinde gelemeseydim muhtemelen hayatıma son verirdim;fakat senin sayende yarın adaya varmış olacağım. Her şey için çok çok çok çok çok teşekkürler. Umarım ben de sana yardımcı olabilmişimdir. Gerçi bana adını bile söylemediğine göre beni bir baş belası olarak görüyor olmalısın. Yine de ben seni iyi biri olarak hatırlayacağım. Aa! Kaptan safinaz diye bağırarak ağlamaya başladı. Mektubumu burada bitiriyorum.
Not: Sana adanın girişinde sıkı bir denetim olduğunu söylemeyi unuttum. Yarın karşılaşacağın kişilerin sözünden çıkmamaya çalış :* ’’
Yazılanları okuduktan sonra kağıdın arkasındaki şekillere bakıyorsun. Ne olduğunu anlamaya çalışsan da hiçbir şey anlayamıyorsun. Büyük çemberler ve küçük dikdörtgenler var sadece.Söz konusu Akane olduğundan şekillerin ne olduğu hakkında bir çıkarım yapman da zorlaşıyor. Bir tür kroki de olabilir, Akane’nin eğlenmek için kağıdın arkasına çizdiği sıradan diktörgen ve çemberlerde…
Şeklin ne anlatmaya çalıştığına kafa yorduktan sonra eşyalarını toplamaya başlıyorsun.Gemi çoktan limana demir atmış olmalı. Yeni bir ada ve yeni avlar seni bekliyor!
Out 2:
- Spoiler:
- Haber vermeden geç yazmak istemedim. Bir daha ki turun biraz uzun olacak. O yüzden turun her zaman ki hızından farklı olarak biraz geç gelecek. Bir aksilik çıkmazsa ayın on dördünün gecesi veya on beşinin sabahında yollarım.
East Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Recurso [Vince Grey]
Akene korsanları sormamdan sonra biraz afalamıştı.Bu afalaması aklıma bir tanıdığının korsan olabileceğini getirmişti.Bir kaç saniye duraksadıktan sonra afalamasına saçma bir neden bulmuştu.Adanın siyasi durumu hakkında pek bilgi sahibi olmadığını ama ada'da büyük festivaller verildiğini ve elmas madeninden dolayı büyük paralar döndüğünü söylemişti.Ardından ikinci sorumu cevaplamaya başladı.Korsan saldırılarının eskiden fazla olduğunu ama adanın ordusun başına iki adamın getirilmesiyle korsan saldırılarının bittiğini söylemişti.Bu benim için biraz kötü bir haber olsada adada korsan olmayacağı anlamına gelmiyordu.Akene konuşmasını bittirdikten sonra bana iyi geceler dileyip ben karşılık veremeden odadan çıkmıştı.
Yarın ben silahlarımla uğraşırken bir görevli içeri girip Recurso'ya olan yolculuğumuzun tamamlandığını birazdan demir atacağımızı söylemişti.Adam kapının önünde bir zarf olduğunu söyleyip bana uzatmıştı.Zarfı açtığımda arka tarafında garip şekiller olan ön tarafında ise yazılar olan bir kağıt çıkmıştı.Yazılar daha ilgimi çektiği için okumaya başlamıştım.Kağıdı okumaya başladığımda yazan kişinin Akene olduğunu anlamıştım.Yazdığı cümlelerden mektubu dün yazdığı belliydi, kaptanının kendisi ,eski karısı ve kabasakal adlı herifin aşk üçgenini anlatığını yazmıştı.Mektubun devamında bana teşekkür etiğini ve kendisine adımı söylemediğim için onun baş belası gibi görmüş olabileceğimi yazıyordu.Sonunada bir not düşmüştü.Adanın girişinde güvenliğin sıkı olduğunu o yüzden adamlar ne isterse onu yapmam gerketiğini söylemişti.
Mektupta gözüme takılan en ilgi çekici iki yer vardı biri aşk üçgeni biri ise Akeneye adımı söylemediğim için onu baş belası olarak gördüğümü düşünmesiydi.Ben,insanlara hemen kendimi açmayı seven biri değilim genellikle ilk insanlardan adım beklerim.İnsanlar adım atıklarındada onları ölçmeye çalıştığım için kendimi unuturum.Bu yüzden ismimi söylememiştim.Tabii kız biraz baş belasıydı o ayrı konu.Neyse gelelim aşk üçgenine ne kadar aşka pek değer vermesemde kaptana kanım ısındığı için kabasakalı adada görürsem ağzının payını vericektim.Yazıları okuduktan sonra mektubun arkasını çevirip şekilleri anlamaya çalışıyordum.Akene bunları öylesine çizmiş olamazdı herhalde sonuçta bana değer verip mektup yazmıştı arkasına resim çizikcek kadar saçmalayamazdı.Her ihtimale karşı mektubu katlayıp cebime koydum adada semboller hakkında bilgi toplamaya çalışacaktım.
Mektupu okuduktan sonra mermilerimi ve silahlarımı bavuluma koydum.Paltomu bavulumun üstüne atıp,şapkamı kafama geçiridim.Bugün biraz havanın sıcak olduğunu düşündüğüm için paltomu giymeyecektim.Adaya girdiğimde giriştekiler nederse abartı olmadığı sürece yapmaya çalışacaktım.Adaya girdiğimde bir bar bulup aranıyor posterlerine bakıcaktım.Bir avcı avlarını iyi tanımalıydı ayrıca barmene Akenenin mektubunun arkasında ki şekilleri sorucaktım.Neyse ilk bir adaya çıkalımda neler olucağını görücektik.Bavulumu aldım kamaramdan dışarı çıkıp geminin çıkışına doğru ilerlemeye başladım.
Yarın ben silahlarımla uğraşırken bir görevli içeri girip Recurso'ya olan yolculuğumuzun tamamlandığını birazdan demir atacağımızı söylemişti.Adam kapının önünde bir zarf olduğunu söyleyip bana uzatmıştı.Zarfı açtığımda arka tarafında garip şekiller olan ön tarafında ise yazılar olan bir kağıt çıkmıştı.Yazılar daha ilgimi çektiği için okumaya başlamıştım.Kağıdı okumaya başladığımda yazan kişinin Akene olduğunu anlamıştım.Yazdığı cümlelerden mektubu dün yazdığı belliydi, kaptanının kendisi ,eski karısı ve kabasakal adlı herifin aşk üçgenini anlatığını yazmıştı.Mektubun devamında bana teşekkür etiğini ve kendisine adımı söylemediğim için onun baş belası gibi görmüş olabileceğimi yazıyordu.Sonunada bir not düşmüştü.Adanın girişinde güvenliğin sıkı olduğunu o yüzden adamlar ne isterse onu yapmam gerketiğini söylemişti.
Mektupta gözüme takılan en ilgi çekici iki yer vardı biri aşk üçgeni biri ise Akeneye adımı söylemediğim için onu baş belası olarak gördüğümü düşünmesiydi.Ben,insanlara hemen kendimi açmayı seven biri değilim genellikle ilk insanlardan adım beklerim.İnsanlar adım atıklarındada onları ölçmeye çalıştığım için kendimi unuturum.Bu yüzden ismimi söylememiştim.Tabii kız biraz baş belasıydı o ayrı konu.Neyse gelelim aşk üçgenine ne kadar aşka pek değer vermesemde kaptana kanım ısındığı için kabasakalı adada görürsem ağzının payını vericektim.Yazıları okuduktan sonra mektubun arkasını çevirip şekilleri anlamaya çalışıyordum.Akene bunları öylesine çizmiş olamazdı herhalde sonuçta bana değer verip mektup yazmıştı arkasına resim çizikcek kadar saçmalayamazdı.Her ihtimale karşı mektubu katlayıp cebime koydum adada semboller hakkında bilgi toplamaya çalışacaktım.
Mektupu okuduktan sonra mermilerimi ve silahlarımı bavuluma koydum.Paltomu bavulumun üstüne atıp,şapkamı kafama geçiridim.Bugün biraz havanın sıcak olduğunu düşündüğüm için paltomu giymeyecektim.Adaya girdiğimde giriştekiler nederse abartı olmadığı sürece yapmaya çalışacaktım.Adaya girdiğimde bir bar bulup aranıyor posterlerine bakıcaktım.Bir avcı avlarını iyi tanımalıydı ayrıca barmene Akenenin mektubunun arkasında ki şekilleri sorucaktım.Neyse ilk bir adaya çıkalımda neler olucağını görücektik.Bavulumu aldım kamaramdan dışarı çıkıp geminin çıkışına doğru ilerlemeye başladım.
Vince Grey- Mesaj Sayısı : 148
Kayıt tarihi : 04/04/16
Nerden : East Blue
1 sayfadaki 8 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8
Similar topics
» Hermes[Vince Grey]
» [Karne] Vince Grey
» Vince Grey Saldırıları
» SinMar Adası[Vince Grey/Free]
» Baba Gurch Ve Çocukları [Vince Grey ]
» [Karne] Vince Grey
» Vince Grey Saldırıları
» SinMar Adası[Vince Grey/Free]
» Baba Gurch Ve Çocukları [Vince Grey ]
One Piece Rpg :: 4 Deniz Rp :: East Blue
1 sayfadaki 8 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz