Recurso [Vince Grey]

Akane adamın tehditine aldırmayıp kendisine silah tutan adamın üzerine doğru yürümeye devam ediyor. Bu sırada sen de koşarak  Akane'ye yetişiyorsun.  Akane'ye yetiştiğin anda paltolu adam bir kez daha sizi öldürmekle tehdit ediyor; fakat bu tehdit, adamın  titreyen ellerinden dolayı sizin üzerinizde pek etkili olmuyor.

Adama iyice yaklaştığınız sırada Karen'in sesini duyuyorsunuz: ''Aynı bir köpek gibi değil mi? Fazla yaklaşmayın, yoksa ısırabilir.''

Karen'e baktığınızda elinde bir bıçak tuttuğunu görüyorsunuz. Gukyo ise  Karen'in yaklaşık 10 metre arkasında ve kanamakta olan sol omzuna bakıyor. Omzuna baktıktan sonra Karen'in üzerine yavaşça yürümeye başladığını görüyorsunuz. Yarası pek de umrunda değil gibi.

Karen uzaktan size dönerek: ''Adamı bırakın gitsin. Sizi kandırmak için zorla Scout kılığına soktuğumuz sıradan bir vatandaş sadece. Asıl Scout ise... Şey, nasıl olsa artık yetişemeyeceğinizden söylememde sakınca yok sanırım. '' diyor. Ardından da Gukyo'ya dönerek: ''Sen, Kondo maymununun kızı. Sen şu an bizimle oyalanırken Scout çoktan adanın başkanını ve başkanın ailesini öldürdü!'' diyor.

Gukyo ise bu lafı umursamayarak Karen'e doğru yürümeye devam ediyor  ve: ''Beni öfkelendirmeye çalışmana gerek yok. Zaten öfke doluyum. Başkan ve ailesinin  surların içinde kendilerine ait onlarca askerle birlikte yaşadığını biliyor olmalısın. Bir şekilde surların içine girmiş olsa bile hiçbir halt yapamaz. Konuşmayı bırakıp yanıma gel ki seni öldürebileyim.''

Karen  Gukyo'nun bu sözleri üzerine bir  kahkaha atıyor ve : '' Hadi ama, burada adada karışıklık çıkarmak için festival gününü bekleyen,  iki farklı korsan grubu ile anlaşan ve her tarafta yangınlar çıkaran tehlikeli bir gruptan bahsediyoruz. Sence bunları gerçekleştirmiş olan biz, başkanın askerleri arasına birkaç kişi sokmuş olamaz mıyız? ''


Karen'in bu sözleri üzerine Gukyo olduğu yerde donup kalıyor; fakat Karen konuşmaya devam ediyor: ''Muhtemelen biraz sonra başkanı öldürsek bile bu adadan çıkamayacağımızı ve hepimizin öldürüleceğini söyleyeceksin; fakat bilmediğin şey şu ki tüm bu plan başından beri bir intihar saldırısı fikri üzerine kuruluydu zaten. Beni öldürecek misin? Elinden geleni yap; fakat bil ki ben ölmüş olsam bile amacımızı gerçekleştirmenin rahatlığıyla öleceğim!''

Gukyo bir süre daha donuk bir şekilde olduğu yerde bekledikten sonra cebinden motorunun anahtarını ve Den Den Mushi'sini çıkarıp sana doğru fırlatıyor ve Surların içine gidin. Anahtar ve Den Den Mushi ile ne yapacağınızı biliyorsunuz .Lanet kadın beni bırakmayacak gibi . Açıkçası ben de onu öldürmeden buradan ayrılmak istemiyorum.Gerisi size kalmış.   diyor ve Karen'in üzerine doğru hızlıca koşmaya başlıyor.

Akane adamın tehdini umursamadan adama doğru yürümeye devam ediyordu.Ben Akanenin yanına geldiğimde adam bizi bir daha tehdit etmişti ama korkusu her halinden belli oluyordu.

Adama iyice yaklaştığımızda Karenin sesini duyduk adamın bir köpek gibi olduğunu çok yaklaşmamamızı alaylı bir şekilde söylüyordu.

Karene baktığımda elinde bir bıçak vardı.Gukyo ise kanamakta olan sol omzuna bakıyordu.Yarasına baktıktan sonra Karenin üstüne yavaşça yürümeye başladı.Kızgınlıktan gözü pek bişeyi görmüyordu.

Karen bize dönmüş bir şekilde tahmin etiğim gibi adamın Scoutun yerine geçmesi için tutulmuş sıradan bir vatandaş olduğunu söylüyordu.Asıl Scout'un başkanı öldürmek için gitiğini söylüyordu.Ardından Gukyoya dönüp biz Karenlerle oyalanırken.Scoutun çoktan başkan ve ailesini öldürdüğünü söyledi.

Gukyo Kareni umursamadan yürümeye devam ederken bir yandanda konuşuyordu.Başkan ve ailesinin çok iyi korunduğunu oraya girse bile bişey yapamayacağını söylüyordu.

Karen buna karşılık olarak bir kahkaha atıktan sonra bundan önceki eylemlerini hatırlatıp başkanın korumalarından birkaç adamı ayarlayabileceklerini söylüyordu.

Gukyo Karenin bu konuşmasından sonra bir süre donup kalmış durumdayken Karen konuşmasına devam ediyordu.Bu planı uygulasak bile bu adadan çıkamayacaklarını önceden bildiklerini zaten bunun bir intihar saldırısı olduğunu  söylemişti.Onu öldürsek bile intikam almanın rahatlığıyla öleceğini söylüyordu.

Gukyo bir süre donuk bir şekilde bekledikten sonra  bana sarı motorun anahtarlarını ve Den Den Mushi'yi atarak bunlarla ne yapıcağımı bildiğimizi onun burda kalıp Kareni öldrüceğini söylemişti.

Bende hemen anahtarları ve Den Den Mushiyi alıp motora atlıyacaktım.Denizcilere Gukyonun adına surların içine gitmelerini başkanın tehlikede olduğunu söyliyecektim.Küçük bir grubun elmas ocağına gitmesinin yeterli olucağını ekleyecektim.Ardından Akaneyle birlikte surların içine başkana doğru son sürat yola çıkıcaktım.Eğer Akanenin dedikleri doğruysa yani başkan gerçekten abisinin dediği gibi bir adamsa abisini ben yakaladıktan sonra başkanın hesabını ben kesicektim.

Den Den Mushi ve anahtarı alıp motora doğru gidiyorsunuz.  Karen bir an için sizi durdurmaya çalışsa da kendisine art arda saldırılar yapmakta olan Gukyo yüzünden size yaklaşamıyor bile. Motorla yola çıktıktan sonra Den Den Mushi ile denizcileri arıyorsun. Kısa bir süre bekledikten sonra biri aramanıza cevap veriyor. Çağrınıza cevap veren kişi  sizi Gukyo sanıyor ve birazdan orada olacaklarını söylüyor. Sen de konuştuğun kişiye Gukyo'nun yanınızda olmadığını anlatıp yaşananları kısaca özetliyorsun ve şu an buraya gelmekte olan denizcilerin büyük bir kısmını surların içine göndermesini, sizin de oraya doğru gittiğinizi söylüyorsun.  

Konuştuğunuz kişi bir  süre  size cevap vermiyor. Ardından da anladığını söyleyip size teşekkür ediyor ve  Den Den Mushi’yi kapatıyor.Bu konuşmadan çok kısa bir süre sonra motor ile yeşil vadiye ulaşıyorsunuz. Tam da bu sırada  Gukyo’nun size verdiği  Den Den Mushi  çalıyor. Den Den Mushi’yi açtığınızda az önce konuştuğunuz kişinin sesini duyuyorsunuz: ‘’ Surların içine gittiğinizi söylediniz; fakat oraya nasıl girileceğini biliyor musunuz? Orası sıradan bir sivilin girebileceği bir yer değil. Eğer bilmiyorsanız tarif edeyim.’’  

Adamın sözleri üzerine ne yapacağınızı düşündüğünüz sırada karşınızda bir grup denizci görüyorsunuz. Denizciler  arasında siyah bir bere takmış, denizci montunun içine turuncu bir tişört giymiş sırtında bir çanta olan ve elinde bir  Den Den Mushi tutan  biri  gözünüze çarpıyor.

Spoiler:

Den Den Mushi'yi alıp motora doğru gidiyorduk.Karen daha demin emin bir şekilde konuşsada bizi engellemeye çalışır gibi bir hali vardı demeki hala bir şansımız olabilir.Motora atlayıp yola çıkmıştık.Den Den Mushi'yle denizcileri aradım kısa bir süre sonra biri aramaya cevap vermişti.Aramaya cevap veren kişi beni ilk önce Gukyo sanıp birazdan geliceklerini bildirmişti .Bende Gukyo olmadığımı söyliyerek olanları özet geçmiştim.Ayrıca denizcilerin çoğunu surların içine yollamasını ve bizimde oraya gitiğimizi söyledim.

Konuştuğum kişi bir süre duraksayıp dediklerimin gerçek olup olmadığını düşünmüştü.Ardından ikna olmuş olmalıki anladığını söyleyip teşşekür etmişti ardındanda Den Den Mushiyi kapatmıştı.Konuşmadan kısa bir süre sonra yeşil vadiye ulaşmıştık.Bu sırada Den Den Mushi çalmaya başladı.Den Den Mushi'yi açtığımda az önce konuştuğumuz çocuk"Surların içine gittiğinizi söylediniz; fakat oraya nasıl girileceğini biliyor musunuz? Orası sıradan bir sivilin girebileceği bir yer değil. Eğer bilmiyorsanız tarif edeyim"demişti.Adama cevap vericeğim sırada karşımızda bir grup denizci gözükmüştü denizcilerin arasında siyah bere takmış,denizci montunun içine turuncu bir tişört giymiş sırtında bir çanta olan ve elinde Den Den Mushi tutan biri gözüme çarpmıştı.Sanırım bu denizciyle konuşuyorduk.Bunun üzerine adama"Yolu tarif etmenizden daha çok göstermeniz daha iyi olur sanırım şu anda size doğru geliyoruz. diyecektim.Ardından adamları takip edicektim ama şu anda hiçbir denizciye güvenemezdim içlerinden birileri haindi.

Adama söylediğin sözlerden sonra çocuk başını kaldırıyor ve motorla yanına gelmekte olan sizleri görüp el sallıyor. Adamın yanına gidince duruyorsunuz. Durmanızdan sonra adam yanınıza geliyor ve size denizci selamı verdikten sonra kendini tanıtıyor: ‘’Merhaba. Ben çavuş Isaac. Gukyo-sama’nın dostları benim de dostumdur.’’ Diyor ve motorun yan tarafına atlıyor. Isaac’in motorun yanına atlamasından sonra birkaç denizci Isaac’e şu an başlarındaki kişinin kendisi olduğunu ve yanlarından ayrılmaması gerektiğini söyleyip sitem ediyor; fakat Isaac onları dinlemiyor ve:‘’ Gukyo-sama varken başınıza geçmek benim haddim değil. Gözlüklü adamı duydunuz. Hemen madene gidin ve Gukyo-sama’ya yardımcı olun. Ben de diğer denizcilere yetişip şu adamı yakalayacağım. Belki Gukyo-sama adamı yakalarsam beni ödüllendirir. Beni… Ödüllendirir…’’ Isaac’in konuşmasını tamamlayacağı sırada burnundan kan fışkırdığını fark ediyorsunuz.

Burnundan fışkıran kanı silen Isaac, Akane’ye dönüyor ve :'’Bu görev boyunca hizmetinizdeyim madam.’’ Diyor. Akane ise Isaac’e bakıp hırlıyor ve arkana iyice yapışıyor. Bu konuşmalardan sonra yola çıkıyorsunuz. Isaac sana düz git, buradan sağa dön vs. tarzı komutlar veriyor. Yaklaşık 7-8 dakika sonra adaya ilk geldiğin zaman merkeze çıktığın merdivenlere varıyor ve oradan sola dönüyorsun. Yaklaşık 15 dakikalık ilerleyişinin ardından çevrendeki tüm binaları ve insanları geride bırakıyorsun. Buna rağmen Isaac sura doğru ilerlemene devam etmeni istiyor. Bu ilerleyişin sonucunda surların dibine kadar geliyorsunuz. Sen herhangi bir kapı falan göremesen de Isaac duvarı kısa bir süre eliyle yokladıktan sonra iki eliyle duvarı sert bir şekilde ittiriyor ve duvarın ittirdiği kısmı açılıyor.

Duvarın açılmasının ardından içeri giriyorsunuz. İçeri girmenizden sonra Isaac kapıyı kapatıyor.Şu an duvarın içindesiniz. Sağa ve sola, tüm yol boyunca asılmış ufak lambalar sayesinde çevrenizi net bir şekilde görebiliyorsunuz. Yerde kırmızı bir halı var. Duvarlara belirli aralıklarla asılmış bazı resimler de gözünüzden kaçmıyor. Üçünüz hızlı adımlarla yürümeye başlıyorsunuz.
Surların içi adeta bir labirent gibi olduğundan pek çok kez sağa veya sola dönüyor, bazen de merdivenlerden yukarı çıkıyorsunuz. Yürüdüğünüz bu süre boyunca yerde kanlar içinde yatmakta olan birçok asker görüyorsunuz. Kan izleri duvarlara bile sıçramış vaziyette. Geç kalmış olabileceğinizi düşünseniz de yürümeye devam ediyorsunuz.

Biraz daha yürüdükten sonra ilerinizden bir ses duyuyorsunuz. Duyduğunuz ses yaşlı bir erkek sesi: ‘’ Seni piç herif. Karımdan ne istedin. Bittin sen. Seni, anneni,babanı, kardeşleşlerini ,çocuklarını , halalarını, tüm sülaleni adanın orta yerinde astıracağım ulan!’’ bu cümlelerden kısa bir süre sonra bir bir çığlık sesi duyuyorsunuz.

Konuşmamı bittirdiğimde çocuk kafasını kaldırıp bize el sallamıştı.Adamın yanına gelip durduğudumuzda adam bize denizci selamı verip kendini tanıtmıştı.Bana niye denizci selamı vermiş olduğunu anlamamış olsamda çocuğu dinledim kendinin çavuş olduğunu ve isminin Isaac olduğunu söylemişti.Ardından motorun sağ tarafına atlamıştı.Isaac motora atladığı sırada bir kaç denzici şu anda başlarında bulunan en yüksek rütbeli kişinin Isaac olduğunu gitmemesi gerektiğini söyliyerek uyarıyorlardı Isaac onları dinlemeden Gukyo burdayken onları yönetmesinin yanlış olduğunu Gukyo'ya elmas ocağına gidip yardımcı olmalarını kendisinin diğer denizcilerle Scout'u yakalayacağını söylüyordu.Bana gözlüklü adam demişti bide lan tek ilgi çeken yönüm gözlüğüm mü benim herhalde öyle neyse ilgi çekiyorsa takalım bakalım.Isaac Gukyonun onu ödüllendireceğini söylerken burnu kanamaya başlamıştı.

Ardından burnundaki kanı silen Isaac Akaneye dönüp yavşak bir şekilde hizmetinde olduğunu söylüyordu.Harika!Birde sapık denzici veleti lazımdı tam oldu.Akane Isaac'a hırlayıp bana biraz daha yapışmıştı.Konuşmalar bittikten sonra yola çıkmıştık.Isaac bana yolu tarif ediyor bende motoru sürüyordum.Bir süre sonra adaya ilk geldiğimde merkeze çıktığım merdivene varıp ordan sola dönmüştük.Bir süre daha ilerledikten sonra adadaki binalardan ve insanlardan uzaklaşarak sura doğru gitmeye devam ediyorduk.Sonunda surun dibine kadar gelmiştik.Gördüğüm kadarıyla bir giriş olamasada Isaac taşları yoklayarak iteklemiş ve bir giriş yapmıştı.

Duvar açıldıktan sonra surların içine girdik.İçeri girdikten sonra Isaac gizli girişi biri görmesin diye kapatmıştı.Surların içi lambalarla aydınlatılmış ve zemini kırmız bir halıyla döşenmiş, sağda solda dekorasyon için konulmuş birer tablo olan bir yerdi.Üçümüz hızlı adımlarala başkanı aramaya başladık.Surun içi labirent gibi olduğundan yine sapık Isaac'i takip ederek yolu bulamaya çalışıyorduk.Yürüdüğümüz sırada kanlar içinde yatan askerler görmüştüm belliki çoktan kavga başlamıştı.Başkanı bile öldürmüş olabileceğini düşünmeye başlarken yürümeye devam ediyordum.

Bir süre daha ilerledikten sonra yaşlı bir adamın yani başkanın sesini duymuştuk.Gayet şiddetli ve ölmekten korkmayan bir şekilde sözler savuruyordu.Cümlelerden sonra bir çığlık sesi duymuştum.Çığlık sesinin geldiği yöne silahlarımı çekip gidecektim ve gerekirse Scoutu ölümcül olmayacak bir şekilde yaralayacaktım.

Sesin geldiği yöne doğru hızlıca ilerliyorsun.  Belli bir süre düz gittikten sonra koridor bitiyor ve karşına bir kapı çıkıyor. Kapıdan içeri girdiğinde oldukça büyük bir oda ile karşılaşıyorsun.  Odanın sağ alt tarafındasın. Odanın her tarafında pek çok antik eşya var. Eşyaların çok büyük bir kısmı altından. Odanın en ucunda  ise altın bir taht görüyorsun. Tahta doğru yürüdüğün zaman kan dondurucu bir manzara ile karşılaşıyorsun.

Yaşlı bir adam ve oldukça genç bir kadın tahtın altında kanlar içinde  yatıyorlar. Yaşlı adamın başının bir kısmı boynundan ayrılmışken bir kısmı da ayrılmamış. Kadının uzun yeşil elbisesinin üst tarafı ise  kanlar içinde kalmış durumda. Kadının boynunda  morluklar var.  Bu iki çiftin yanında diz çökmüş bir sarışın bir kız çocuğu görüyorsun. Kız donup kalmış bir vaziyette. Bu sırada Akane ve Isaac da sana yetişiyor. Akane yaşlı adamı görünce kendini tutamayıp kusuyor. Isaac ise kadının durumuna bakmak için yere çöküyor; küçük kız ise hiçbirinize tepki vermiyor. Tamamen olaydan soyutlanmış durumda.

Bu sırada  seri ayak sesleri duyuyorsun.  Odanın solundaki kapıdan çıkıp koridora baktığında koridorun sonuna varmak üzere olan bir adam görüyorsun. Bir an için adam ile göz göze geliyorsun.

Adam:

Sesin geldiği yöne doğru hızlıca ilelemeye başladım.Bir süre koridorda düz gittikten sonra koridor bitmiş ve karşıma bir kapı çıkmıştı.Kapıyı açtığımda büyük bir oda karşıma çıkmıştı odanın her tarafında  bir çok antik eşya vardı ve hepsi altındandı ben altının büyüsüne kapılmış giderken odanın en ucuna doğru yürüdüğümde karşımda altın bir taht vardı.Tahta biraz daha yaklaştığımda yaşlı bir adam ve genç bir kadın tahtın önünde kanlar içinde yatıyorlardı.

Yaşlı adamın başının bir kısmı boynundan ayrılmış bir kısmı ise ayrılmamıştı.Adamın kanın kokusu burnuma geliyordu.Kadın ise boynundaki morluklarla bir kavgadan çıktığı belli oluyordu.Kadın üzerine giydiği yeşil elbise kanlara bulanmış bir şekilde yere yığılmıştı.Ölü çiftin yanında diz çökmüş bir durumda olan sarışın bir kız çocuğu görmüştüm.Kız yaşadığı mâlum şok yüzünden yerinden kıpırdayamaz haldeydi.Bu sırada Akane ve Isaac'de yanıma kadar gelmişlerdi.Akane abisinin eserini görünce kendini tutamayıp kusmuştu.Isaac yerde yatan kadının son durumuna bakıyordu.Küçük kız hâlâ şokun etkisinden çıkamamış tepki bile vermiyordu.

Bu sırada seri hızlı ayak sesleri duymuştum.Katil çok uzağa gitmiş olamazdı.Odanın solundaki kapıdan çıkıp koridora baktığımda nerdeyse koridorun sonuna gelmiş bir adam görmüştüm Scout jr. kaçıyordu ayrıca maskesinide çıkarmıştı.Adam beni fark edince bir an göz göze geldik.Ben hemen adama doğru koşmaya ve adamı kovalamaya çalışacaktım.Bı sıradada koşarken Isaac'e seslenip benimle gelmesini suçluyu bulduğumu söyliyecektim.

Adamı kovalamaya başlıyorsun. Isaac de çoktan ölmüş olan kadını bırakıp yanına doğru hareketleniyor. Adam oldukça hızlı olduğundan ve koridorların uzunluğu oldukça kısa olduğundan bir türlü ateş edecek fırsatı bulamıyorsun. Bir süre sonra adam spiral bir merdivene ulaşıp merdivene tırmanmaya başlıyor. Adamın ardından sen de merdivenlere ulaşıyor ve yukarı doğru çıkmaya başlıyorsun. Isaac ise oldukça arkanızda kalmış durumda. Gerek merdivenin şeklinden dolayı gerekse adamla arandaki mesafeyi bir türlü kapatamamandan dolayı yine ateş edecek fırsatı bulamıyorsun.

Bir süre sonra adam büyük bir kapıyı itip bir yere çıkıyor. Adamdan yaklaşık 15 saniye sonra sen de kapıyı itip çıkıyorsun. Bir an için nerede olduğunu kavrayamasan da kısa bir süre sonra surların en tepesinde olduğunu fark ediyorsun. Solunda Recurso, sağında sahil var. Yerden yaklaşık 20-25 metre kadar yüksektesin. Ayak bastığın yerin genişliği omuzlarının genişliğinden biraz daha fazla. Pek fazla hareket lüksün yok gibi. Ne yapacağını düşündüğün sırada arkandan birinin hızla sana doğru geldiğini fark ediyorsun.

Adamı kovalamaya başlamıştım.Isaac'in sesimi duyup peşimden geliceğini düşünerek koşmaya devam ediyordum.Koridorların kısalığından ve adamın hızlı koşmasından dolayı adamı hep gözden kaybediyor ve vurmaya şans bulamıyordum.Bir süre sonra spiral şekildeki bir merdivene ulaşmıştım adamda ordan çıkıyordu.Bende onu takip etmeye başladım ama merdivenin şekli yüzünden yine adama isabet alamamıştım.Isaac bizden sonra odadan çıkmış olduğu için arkamızdan geliyordu.

Bir süre kovalamaca merdivende devam etsede adam bir kapıyı açıp dışarı çıkmıştı.Adam kapıdan çıktıktan kısa bir süre sonra ben kapıyı açıp dışarı çıkmıştım.Dışarı çıktığımda bir an başım dönmüştü.Etrafıma dikkatlice baktığımda koca surların tepesindeydim.Sağıma baktığımda Recurso'yu soluma baktığımda boş ve temiz sahili görüyordum.Surların tepesinde durduğum alan çokta geniş değildi yanlış bir hareketde düşmek mümkündü.Gözlerimle adamı aramaya başlamışken arkamdan bir ses gelmişti.Arkama hızlıca dönüp bana doğru gelen adamdan kurtulmaya çalışacaktım.