Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
4 posters
2 sayfadaki 8 sayfası
2 sayfadaki 8 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8
Geri: Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
Lanet olasıca hırs bizi ne hale düşürmüştü. Hırs demek de doğru olmaz bu apaçık bir düşüncesizlikti. Belki de bir daha yapmayacağımız ve ders çıkaracağımız bir düşüncesizlik. Biri ölseydi bu düşüncesizliğin bedelini oldukça ağır ödeyecektik. Yine de bedel biraz ağır olmuştu sanki. Abim oldukça kötü yaralanmıştı ve kuzen de kurşunlardan nasibini almıştı. Şu anda onlara bakması gereken kişi bendim.
Şu lanet gemiden kurtulmuştuk ama bu kurtuluş beni rahatlatmamıştı. Hırsız olarak kimliğimizi ortaya çıkarmıştık. Pelerinim sayesinde yüzümü saklamıştım yani normal halimle dikkat çekmeyecektim. Görünüşe göre şu lanet gemiyle aynı adaya demirleyecektik bu da başka bir sorunu beraberinde getirecekti. Yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak istemiyordum.
Numia adasına doğru yol alıyorduk son sürat. Yolculuğumuz sırasında şu lanet Clous'un yaralarıyla yüzeysel olarak ilgilenmeliydim. Çok kan kaybediyordu ve ona ilk yardım uygulamalıydım. Elime ilk yardım malzemelerini almış ve öğrendiğim kadarıyla şu lanet Clous'a uygulamaya başlamıştım. Bu sırada yanımıza üçüncü bir kişi gelmişti. ''Abim iyi mi lütfen abimi kurtar. O olmazsa kimsem kalmaz lütfen sana yalvarıyorum.'' sözleriyle başımın etini yemeye başlamıştı yine. Tabi bunları lanet Clous duymuyordu duysaydı benim için büyük bir hezimet olurdu. Kendi iç sesime ''Tamam lanet olası görmüyor musun burada bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Şimdi kapa çeneni ve abini tedavi etmeme izin ver. Ya da çok istiyorsan kendin tedavi et. Ne uğraşacağım la bu düşüncesizle.'' cevabını vererek biraz dinlenmeyi ve kontrolü ona vermeyi seçmiştim.
Abimi tedavi ederken ''Bir şeyin var mı abi? Umarım çok acımıyordur. Adaya ulaştığımızda sana hemen bir doktor bulacağım. Şimdilik sana ilk yardım uygulayacağım sonrasında doktor gerisini halleder. Gemiyi ve kuzeni düşünme onlara iyi bakacağım. Sen güzel bir uyku çek.'' deidkten sonra planladığım gibi ilk yardım uygulayacaktım. Sonrasında kuzenim Titus'un yanına giderek. ''Nasılsın kuzen. İstersen yaralarına bakayım.'' diyecek ve cevabına göre yaralarıyla ilgilenecektim. Sonrasında ise ''Adada kuytu bir liman varsa bizi oraya götür. Şu yolcu gemisiyle aynı limana demirlemek istemiyorum. Kimliğimiz açığa çıkarsa daha siz iyileşmeden başımıza büyük sorunlar alabiliriz. Balıkçı limanına demir atalım ve hemen marangoz ve doktor arayalım.'' İyi Shingen korsan arkadaşlarının alıştığı Shingen değildi. Onlar hep kötüsüyle muhattap olmuşlardı ve Shingen'i böyle naif görmek onlar için nadir bir şeydi.
Yolculuk boyunca kuzeni ve abisine yardım etmek için bir sürü şey yapmıştı Shingen. Kötü tarafının yaptığı kötülükleri telafi etmek için var gücüyle iyilik yapıyordu. Adaya vardıktan sonra ise hemen bir doktor aramaya koyulacaktı. Gemi biraz bekleyebilirdi ama abisi beklemezdi. Onun için her şeyi göze alırdı, ölümü bile. Shingen'i neler bekliyordu acaba? <
Şu lanet gemiden kurtulmuştuk ama bu kurtuluş beni rahatlatmamıştı. Hırsız olarak kimliğimizi ortaya çıkarmıştık. Pelerinim sayesinde yüzümü saklamıştım yani normal halimle dikkat çekmeyecektim. Görünüşe göre şu lanet gemiyle aynı adaya demirleyecektik bu da başka bir sorunu beraberinde getirecekti. Yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak istemiyordum.
Numia adasına doğru yol alıyorduk son sürat. Yolculuğumuz sırasında şu lanet Clous'un yaralarıyla yüzeysel olarak ilgilenmeliydim. Çok kan kaybediyordu ve ona ilk yardım uygulamalıydım. Elime ilk yardım malzemelerini almış ve öğrendiğim kadarıyla şu lanet Clous'a uygulamaya başlamıştım. Bu sırada yanımıza üçüncü bir kişi gelmişti. ''Abim iyi mi lütfen abimi kurtar. O olmazsa kimsem kalmaz lütfen sana yalvarıyorum.'' sözleriyle başımın etini yemeye başlamıştı yine. Tabi bunları lanet Clous duymuyordu duysaydı benim için büyük bir hezimet olurdu. Kendi iç sesime ''Tamam lanet olası görmüyor musun burada bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Şimdi kapa çeneni ve abini tedavi etmeme izin ver. Ya da çok istiyorsan kendin tedavi et. Ne uğraşacağım la bu düşüncesizle.'' cevabını vererek biraz dinlenmeyi ve kontrolü ona vermeyi seçmiştim.
Abimi tedavi ederken ''Bir şeyin var mı abi? Umarım çok acımıyordur. Adaya ulaştığımızda sana hemen bir doktor bulacağım. Şimdilik sana ilk yardım uygulayacağım sonrasında doktor gerisini halleder. Gemiyi ve kuzeni düşünme onlara iyi bakacağım. Sen güzel bir uyku çek.'' deidkten sonra planladığım gibi ilk yardım uygulayacaktım. Sonrasında kuzenim Titus'un yanına giderek. ''Nasılsın kuzen. İstersen yaralarına bakayım.'' diyecek ve cevabına göre yaralarıyla ilgilenecektim. Sonrasında ise ''Adada kuytu bir liman varsa bizi oraya götür. Şu yolcu gemisiyle aynı limana demirlemek istemiyorum. Kimliğimiz açığa çıkarsa daha siz iyileşmeden başımıza büyük sorunlar alabiliriz. Balıkçı limanına demir atalım ve hemen marangoz ve doktor arayalım.'' İyi Shingen korsan arkadaşlarının alıştığı Shingen değildi. Onlar hep kötüsüyle muhattap olmuşlardı ve Shingen'i böyle naif görmek onlar için nadir bir şeydi.
Yolculuk boyunca kuzeni ve abisine yardım etmek için bir sürü şey yapmıştı Shingen. Kötü tarafının yaptığı kötülükleri telafi etmek için var gücüyle iyilik yapıyordu. Adaya vardıktan sonra ise hemen bir doktor aramaya koyulacaktı. Gemi biraz bekleyebilirdi ama abisi beklemezdi. Onun için her şeyi göze alırdı, ölümü bile. Shingen'i neler bekliyordu acaba? <
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
Lejyon'un elinden çıkma birinin gölgesiydi Marius. Tekniği aciz , kendisi daha aciz. Gemiyi soğuk denizin acımasız dalgalarını kırması, kırbaç gibi şaklatması için kullanıyordu. Bayrağını kaptanın emriyle indirmişti. Acımasız zarlar denizin zalim yüzünde süzülen gemide zarifçe dalgalanmayacaktı. Korkakçaydı. Onun gibi biri için çok korkakçaydı. Ölümüne savaşıp o gemiyi ne pahasına olursa ele geçirmeliydiler fakat tayfası onu yarı yolda bırakmıştı. Lejyon'un gururlu savaşçısı geri çekiliyordu. Ne tabansızlık ama. O hırsız değildi ki gizlice girip saldırsın ve çalsın. O lejyonerdi bir yere kadar. O bir eşkiyaydı her zaman ve her yerde. Ne lejyonerler ne de eşkıyalar kaçardı. Yüreksiz bir ibne miydi o? Kaçmak zorundaydı ama. Ne acı. Ne zavallıca. Üstelik korkak gibi laf atmıştı. Kendinden tiksiniyordu Marius. Elinde olsa kendini dövecekti sinirinden.
Kuzenleri kenarda takılırken rotacımız Marius gemiyi en yakın adanın kuytu bir limanına doğru götürecekti. Çok fazla dikkat çekmek istemiyordu. Zaten bayrağını da indirmişti. Bir yerlerde sahte bir bayrakları olması lazımdı. Onu bulabilirse onu çekerdi göndere ama bulamazsa sorun değildi. Zaten kötü durumdaydılar. Yanına gelen kuzeni biraz yufka yürekli olmuş gibiydi. Bu kadar saldırı onu değiştirmeye yeter miydi? Erkek ol kuzen! Halledilir. diyecekti ona. Hadi bakalım Numia karşılarına ne çıkartacaksın.
Out: Eve giremiyorum, girersem de sızıyorum. Arkadaşlardan özür dilerim.
Kuzenleri kenarda takılırken rotacımız Marius gemiyi en yakın adanın kuytu bir limanına doğru götürecekti. Çok fazla dikkat çekmek istemiyordu. Zaten bayrağını da indirmişti. Bir yerlerde sahte bir bayrakları olması lazımdı. Onu bulabilirse onu çekerdi göndere ama bulamazsa sorun değildi. Zaten kötü durumdaydılar. Yanına gelen kuzeni biraz yufka yürekli olmuş gibiydi. Bu kadar saldırı onu değiştirmeye yeter miydi? Erkek ol kuzen! Halledilir. diyecekti ona. Hadi bakalım Numia karşılarına ne çıkartacaksın.
Out: Eve giremiyorum, girersem de sızıyorum. Arkadaşlardan özür dilerim.
Misafir- Misafir
Geri: Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
Shingen, ağabeyinin yaralarıyla ilgilenir ve onları hafifletirken, Marius gemiyi olabildiğince hızla en yakın limana yönlendiriyordu. Cephesi ve güvertesindeki deliklerle ağır hasar almış küçük karavel, rüzgarı arkasına alarak akşam vaktinde vardı Numia’nın kuzeyindeki küçük balıkçı kasabası Mimma’ya. Mimma, bağlı bulunduğu büyük Mim şehrinin millerce batısında, sakin bir kasabaydı. Nüfusu birkaç bini ancak geçerdi ve ufak limanına çoğunlukla balıkçı tekneleri ile ufak gemiler demir atardı.
Güneşin batışından bir süre sonra, akşam karanlığında yalpalayarak limana yanaşan sancaksız gemi de limanda bekleyen birkaç kişinin dikkatini çekmişti. Gemi, feneri geçip liman ışıklarına çıktıkça birkaç yarası görülebiliyordu. Limanda ufak bir ateş etrafına kurulmuş birkaç kişi de bu yaklaşan ufak gemiye bakıyordu şimdi. İçlerinden biri gemideki yaraları görünce başını şapkasına gömmüş uzun boylu adama konuştu alaylıca: “Sana iş çıkacak anlaşılan, çekiçlerle çivilerini hazır et” Söylerken gülüyordu bunları. Uzun boylu adam pek umursamayıp şapkasının altından gelen ufak gemiye baktı, “Küçük karavel, yaralarına göre birkaç günlük işi var…” dedi sessizce, “Umarım bunlar da fukara değildir” diye de ekledi ona konuşan adama gülerek.
Mimma kasabasının ışıkları, liman açıklarından görülebiliyordu. Taşlıkla örülü özensiz limanın ardında uzanan beyaz evler, sokak ışıklarıyla loşlaşmıştı. Evlerin boyu iki katı nadiren geçiyordu ve her biri dağınıkça sokaklar oluşturuyordu. Birkaç evin altında ışıklarını açmış dükkanlar ile sokaklarda dolaşan insanlar göze çarpıyordu ilk bakışta. Limanın sol yanından çıkan sokağın ilerisinde iki katlı genişçe binanın önünde atlı arabalar bekliyordu. Binadan sokağa sarkan tabeladaki kızıl hilal, beyaz renkler arasından ışıklarla seçilebiliyordu.
Güneşin batışından bir süre sonra, akşam karanlığında yalpalayarak limana yanaşan sancaksız gemi de limanda bekleyen birkaç kişinin dikkatini çekmişti. Gemi, feneri geçip liman ışıklarına çıktıkça birkaç yarası görülebiliyordu. Limanda ufak bir ateş etrafına kurulmuş birkaç kişi de bu yaklaşan ufak gemiye bakıyordu şimdi. İçlerinden biri gemideki yaraları görünce başını şapkasına gömmüş uzun boylu adama konuştu alaylıca: “Sana iş çıkacak anlaşılan, çekiçlerle çivilerini hazır et” Söylerken gülüyordu bunları. Uzun boylu adam pek umursamayıp şapkasının altından gelen ufak gemiye baktı, “Küçük karavel, yaralarına göre birkaç günlük işi var…” dedi sessizce, “Umarım bunlar da fukara değildir” diye de ekledi ona konuşan adama gülerek.
Mimma kasabasının ışıkları, liman açıklarından görülebiliyordu. Taşlıkla örülü özensiz limanın ardında uzanan beyaz evler, sokak ışıklarıyla loşlaşmıştı. Evlerin boyu iki katı nadiren geçiyordu ve her biri dağınıkça sokaklar oluşturuyordu. Birkaç evin altında ışıklarını açmış dükkanlar ile sokaklarda dolaşan insanlar göze çarpıyordu ilk bakışta. Limanın sol yanından çıkan sokağın ilerisinde iki katlı genişçe binanın önünde atlı arabalar bekliyordu. Binadan sokağa sarkan tabeladaki kızıl hilal, beyaz renkler arasından ışıklarla seçilebiliyordu.
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
Güzel bir gün aniden kızıl bir güne dönüşmüştü. Bu kızıllığın sebebi kartlarım değildi ne yazık ki. Abim üç adet kurşunun hedefi olmuş ve güverteyi kana bulamıştı. Şimdi o kanı durdurmakla uğraşıyordum. Uzun bir aradan sonra nefes alabilmiş ve kötü tarafımı geri plana itmiştim. Abimi tedavi ederken olabildiğince nazik ve dikkatli davranıyordum. Bu yolculukta güvenebileceğim nadir kişilerdendi. Ona iyi bakmalı ve bir an önce eskisi gibi olmasını sağlamalıydım. İyileşince ona gereken cezayı verecektim tabii ki de ama şimdi değil.
Kuzenime bizi güvenli limana götürmesini söyledikten sonra abimin yanında nöbet tutar şekilde beklemeye koyulmuştum. Bir süre sonra karşımıza bir ada çıkmıştı. Bu ada Lumia adasıydı ve biz küçük balıkçı limanına yanaşmıştık. Gemimizi limana yanaştırınca hemen can havliyle kıyıya çıkmıştım. Kaybedecek bir dakikam bile yoktu abimi acilen tedavi etmem gerekiyordu. Limanda bizi bekleyen yerliler görünüyordu. Aralarındaki konuşmada tahmin ettiğim gibiydi. Gemimizin acilen tedaviye ihtiyacı olduğunu anlatıyorlardı. Tabii ki içlerinden birinin marangoz olduğu da anlaşılıyordu kısa konuşmalarından. Birkaç günlük işi olduğunu söylüyorlardı bu da bu adada geçireceğimiz zaman oluyordu tabii kide. Marangozu hemen bulmuştuk ama asıl önemli olan şey şu anda doktordu ve acilen doktor bulmam gerekiyordu.
Kuzenim ile iş birliği yapmak zorundaydım. Limandan kuzenime seslenecektim. ''Kuzen abim sana emanet ben adaya çıkıp doktor bulacağım.'' diyerek gemiyi ve abimi koruması için ondan ricada bulunacaktım. Sonrasında ise adanın yerlilerine dönüp '' Abim ağır yaralı durumda. Bulabileceğim en yakın doktor nerede acaba? Abimin acilen bir doktora görünmesi gerekiyor.'' diyecek ve cevabı bekleyecektim. Cevabımı aldıktan sonra aklımdaki diğer soruyu da yerlilere yöneltecektim. Adada dikkatimi çeken tek yer önünde atlı arabaların beklediği ve kızıl hilal tabelalı mekan olmuştu. İçimdeki bir canavar buradan kendine iş çıkartabileceğini hissetmiş olmalı ki beni içten içe bu soruyu sormaya yöneltiyordu. '' Acaba şu kızıl hilal tabelalı yer hastane midir? Orada doktor bulabilir miyim?'' burada asıl soru mekanda para olup olmadığı, kimin yaşadığı ve içeride neler döndüğü idi. Doktor ve hastane sadece amacımı saptırmak ve yerlilerin dikkatini başka yöne çekmek içindi. Tıpkı dolandırıcıların yaptığı gibi. Cevaplarımı aldıktan sonra yapacağım ilk iş doktoru bulmak ve abimin yanına getirmek olacaktı.
Kuzenime bizi güvenli limana götürmesini söyledikten sonra abimin yanında nöbet tutar şekilde beklemeye koyulmuştum. Bir süre sonra karşımıza bir ada çıkmıştı. Bu ada Lumia adasıydı ve biz küçük balıkçı limanına yanaşmıştık. Gemimizi limana yanaştırınca hemen can havliyle kıyıya çıkmıştım. Kaybedecek bir dakikam bile yoktu abimi acilen tedavi etmem gerekiyordu. Limanda bizi bekleyen yerliler görünüyordu. Aralarındaki konuşmada tahmin ettiğim gibiydi. Gemimizin acilen tedaviye ihtiyacı olduğunu anlatıyorlardı. Tabii ki içlerinden birinin marangoz olduğu da anlaşılıyordu kısa konuşmalarından. Birkaç günlük işi olduğunu söylüyorlardı bu da bu adada geçireceğimiz zaman oluyordu tabii kide. Marangozu hemen bulmuştuk ama asıl önemli olan şey şu anda doktordu ve acilen doktor bulmam gerekiyordu.
Kuzenim ile iş birliği yapmak zorundaydım. Limandan kuzenime seslenecektim. ''Kuzen abim sana emanet ben adaya çıkıp doktor bulacağım.'' diyerek gemiyi ve abimi koruması için ondan ricada bulunacaktım. Sonrasında ise adanın yerlilerine dönüp '' Abim ağır yaralı durumda. Bulabileceğim en yakın doktor nerede acaba? Abimin acilen bir doktora görünmesi gerekiyor.'' diyecek ve cevabı bekleyecektim. Cevabımı aldıktan sonra aklımdaki diğer soruyu da yerlilere yöneltecektim. Adada dikkatimi çeken tek yer önünde atlı arabaların beklediği ve kızıl hilal tabelalı mekan olmuştu. İçimdeki bir canavar buradan kendine iş çıkartabileceğini hissetmiş olmalı ki beni içten içe bu soruyu sormaya yöneltiyordu. '' Acaba şu kızıl hilal tabelalı yer hastane midir? Orada doktor bulabilir miyim?'' burada asıl soru mekanda para olup olmadığı, kimin yaşadığı ve içeride neler döndüğü idi. Doktor ve hastane sadece amacımı saptırmak ve yerlilerin dikkatini başka yöne çekmek içindi. Tıpkı dolandırıcıların yaptığı gibi. Cevaplarımı aldıktan sonra yapacağım ilk iş doktoru bulmak ve abimin yanına getirmek olacaktı.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
Sallanan geminin üzerinden sırtını bir tahta parçasına vermiş şekilde oturur vaziyette duruyordu Caus. Kardeşi Shingen'in iyi tarafı saolsun yaşadığını hissediyordu ilk yardım yaparken çektirdiği acılar yüzünden. Yinede bu durumda ona birşey diyemez yada şikayet edemezdi. Sonuçta çocuk ona iyilik yapıyordu. Üstelik bu durum da tamamen kendi suçuydu. Hemde tamamen! Bu konuyu daha fazla düşünmeyecekti. Düşündükçe kendinden soğuyor, söylediği ve yaptığı şeylerden pişmanlık duyuyordu. Bu sabah yunuslar eşliğinde yüzen Kamçı şimdi ne haldeydi. Keşke birisi ona da tıpkı kendine yaptıkları gibi ilk yardım uygulayabilseydi.
Gidecekleri limana varabilirlerse varınca marangoz bulmalıydılar. Bu da en az doktor kadar önemliydi onlar için. Gerçi yüksek ihtimal ile paraları yetmeyecekti ikisine birden ama yinede bir çaresine bakacaklardı. Herşey düzeldiğinde deminki olayı da unutabilirdi belki. Yada Unutmayabilirdi de. Geçmişinde bir kara leke, bir başarısızlık olarak aklında yer ederdi bu olay. Belkide kendi kendine verdiği görevlerden birinde sonradan kullanabilirdi beyni.
Her türlü, olay geçmişte kalmıştı artık. Vardıkları yerde adaya inemeyecek bile olsa Kardeşinin yada kuzeninin bir şeyler yapacak olduğunu biliyordu. Kendisine kalan şey bir doktor ve marangoz gelene kadar dinlenmek ve iyi olan kardeşinin tadını çıkarmaktı.
Gidecekleri limana varabilirlerse varınca marangoz bulmalıydılar. Bu da en az doktor kadar önemliydi onlar için. Gerçi yüksek ihtimal ile paraları yetmeyecekti ikisine birden ama yinede bir çaresine bakacaklardı. Herşey düzeldiğinde deminki olayı da unutabilirdi belki. Yada Unutmayabilirdi de. Geçmişinde bir kara leke, bir başarısızlık olarak aklında yer ederdi bu olay. Belkide kendi kendine verdiği görevlerden birinde sonradan kullanabilirdi beyni.
Her türlü, olay geçmişte kalmıştı artık. Vardıkları yerde adaya inemeyecek bile olsa Kardeşinin yada kuzeninin bir şeyler yapacak olduğunu biliyordu. Kendisine kalan şey bir doktor ve marangoz gelene kadar dinlenmek ve iyi olan kardeşinin tadını çıkarmaktı.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
Adaya ayak bastığınız anda Marius Alexsander Titus ayrılarak başka bir yöne doğru yürümeye başlıyor, aldığı istikamet ise pek tekin bir yer değildi.
Marius Alexsander Titus konudan ayrılmıştır, gm en yakın zamanda konuya yazacaktır.
Marius Alexsander Titus için ayrı konu açılacaktır. Pasiflik uyarısı 1.
Marius Alexsander Titus konudan ayrılmıştır, gm en yakın zamanda konuya yazacaktır.
Marius Alexsander Titus için ayrı konu açılacaktır. Pasiflik uyarısı 1.
Geri: Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
Limana yanaşan gemiden hızla limana atlayan beyaz saçlı adamı görünce ayaklandı ateş başındakiler. Shingen hızla onlara yaklaşıp konuştu: ''Abim ağır yaralı durumda. Bulabileceğim en yakın doktor nerede acaba? Abimin acilen bir doktora görünmesi gerekiyor.'' Gelen gemideki yaraların bir çatışmadan kaldığını zaten anlamış uzun boylu marangoz, karşısında endişeyle duran gence ilerideki binayı gösterdi, “Şurada, dibinde arabaların beklediği bina. Tabelasındaki kızıl hilali görmedin sanırım, orası bir hastanedir. Şu an biraz maşguller sanırım, sama hızla gidersen derhal doktor getirebilirsin. Gemideki ağabeyinle ilgilenirim sen gelene dek. Acele et.” Shingen hızla hastaneye doğru giderken, adam arkasından seslendi yine, “Gemiyle de ben ilgilenirim!”
Adam gemiye çıkmak için güverte duvarına tutunurken, her cephedeki gülle deliklerine ve yanıklara bakıyordu. Yakın zamanda şiddetli bir çatışmadan kurtulmuş olmalıydılar. Bu kadar ufak bir gemide iki kardeş ne için geziniyor olabilirdi ki. Son zamanlarda korsanlar da yoğunlaşmıştı açıklarda. Buna bir yandan da seviniyordu marangoz, ona iş çıkacağı için.
Güverteye indiğinde yine küçük geminin acınası haline baktı, her yanda kırık dökük ahşaplar, delinmiş duvarlar, parçalanmış korkuluklar, içleri etrafa saçılmış fıçılar vardı. Her adımında gelen tahta gıcırtısı hoşuna gidiyordu işiyle bütünleşmiş adamın. Mırıldandı yürürken, “500e yaparım bunu”
O yürürken, karanlıkta pek belli olmayan bir siluetten sesler işitti. Beyaz saçlı adamın bahsettiği ağabeyi bu olmalıydı. Bir anlığında dehşete düştü yanına yaklaşınca, çok ağır yaralanmıştı. Ancak canlarını iyi kurtarmışlardı yine de, çoğu bu kadar şanslı olmazdı. Sırtını ahşap duvara yaslamış nefes almaya çalışan yarı baygın adama iyice yanaştı, yaralarına üstünkörü bezler sarılmış ve kan durdurulmaya çalışılmıştı, ancak pek işe yaramamış gibiydi. Limanın soluk ışıklarına yansıyan suratın sahibi, baygın gözlerle, solgun derisiyle duruyordu karşısında. Derhal başını kaldırıp limanın ilerisine baktı, beyazlının acele etmesi gerekiyordu.
Shingen, hastaneye vardığında bir karmaşa ile karşılaşacaktı. Girişin karşıladığı, iki yanında odalara açılan 4 kapının olduğu uzun bir koridor, onu görece geniş bir salona çıkaracaktı. Salonda hemşireler ve doktorlar, yanlardaki odalara ve diğer koridorlara koşturuyor olacak, kimileri kenarda sedyelerde yatan bazı yaralılarla ilgileniyor olacaktı. Bazıları ise yaralıları bekliyor olacaktı duvara dayanmış oturur halde. Salondaki masalardan birinde ise diğerlerine göre boş durduğu anlaşılan doktorun teki bazı kağıtlara bakıyor olacaktı.
Rp Out:
Adam gemiye çıkmak için güverte duvarına tutunurken, her cephedeki gülle deliklerine ve yanıklara bakıyordu. Yakın zamanda şiddetli bir çatışmadan kurtulmuş olmalıydılar. Bu kadar ufak bir gemide iki kardeş ne için geziniyor olabilirdi ki. Son zamanlarda korsanlar da yoğunlaşmıştı açıklarda. Buna bir yandan da seviniyordu marangoz, ona iş çıkacağı için.
Güverteye indiğinde yine küçük geminin acınası haline baktı, her yanda kırık dökük ahşaplar, delinmiş duvarlar, parçalanmış korkuluklar, içleri etrafa saçılmış fıçılar vardı. Her adımında gelen tahta gıcırtısı hoşuna gidiyordu işiyle bütünleşmiş adamın. Mırıldandı yürürken, “500e yaparım bunu”
O yürürken, karanlıkta pek belli olmayan bir siluetten sesler işitti. Beyaz saçlı adamın bahsettiği ağabeyi bu olmalıydı. Bir anlığında dehşete düştü yanına yaklaşınca, çok ağır yaralanmıştı. Ancak canlarını iyi kurtarmışlardı yine de, çoğu bu kadar şanslı olmazdı. Sırtını ahşap duvara yaslamış nefes almaya çalışan yarı baygın adama iyice yanaştı, yaralarına üstünkörü bezler sarılmış ve kan durdurulmaya çalışılmıştı, ancak pek işe yaramamış gibiydi. Limanın soluk ışıklarına yansıyan suratın sahibi, baygın gözlerle, solgun derisiyle duruyordu karşısında. Derhal başını kaldırıp limanın ilerisine baktı, beyazlının acele etmesi gerekiyordu.
Shingen, hastaneye vardığında bir karmaşa ile karşılaşacaktı. Girişin karşıladığı, iki yanında odalara açılan 4 kapının olduğu uzun bir koridor, onu görece geniş bir salona çıkaracaktı. Salonda hemşireler ve doktorlar, yanlardaki odalara ve diğer koridorlara koşturuyor olacak, kimileri kenarda sedyelerde yatan bazı yaralılarla ilgileniyor olacaktı. Bazıları ise yaralıları bekliyor olacaktı duvara dayanmış oturur halde. Salondaki masalardan birinde ise diğerlerine göre boş durduğu anlaşılan doktorun teki bazı kağıtlara bakıyor olacaktı.
Rp Out:
- Spoiler:
- Titus pasif kaldığından hikayede o görmezden gelinmiştir. Bildirdiği duruma göre hikayeye eklenip eklenmeyeceği veya başına ne geleceği kararlaştırılacaktır.
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
Adaya ayak basar basmaz hemen harekete geçmiştim. Bir doktor değildim ama abimin durumunun oldukça ağır olduğunu anlamam için doktor olmama gerek yoktu. Sırf bu yüzden kötü kişiliğimin gereksiz sertlikleri ve tribi zaman kaybettirmesin diye iyi tarafımla adaya ayak basmıştım. Sonuçta bu beden bizimdi ve bu beden ölürse biz de yok olurduk o yüzden nadir olarak birliktelik yaptığımız bir zaman yaşıyorduk.
Önünde arabaların beklediği bina bir hastaneymiş. Hilal görünce aklıma başka şeyler gelmişti ama aradığım yer orasıydı. Kardeşimi kurtarmak için oraya gitmeli ve doktoru getirmeliydim. Abimle ve gemiyle ilgileneceğini söylemişti yerli adam. Ona güveniyor muydum? Hayır ama yapacak başka bir şeyim de yoktu. Abimi birine emanet etmeli ve ona hemen yardım getirmeliydim. Kahrolası Titus bizi bırakıp gitmişti. Bu zor zamanımızda bizi böyle bırakıp gitmesinin bir sebebi olmalıydı yoksa bizi bırakıp gitmezdi.
Abimi adadaki kişiye teslim ettikten sonra koşar adımlarla hastane binasına ilerleyecektim. Her saniyenin önemini anladığım için olabildiğince hızlı koşuyordum. Hastaneye ulaştığımda ise ortalıkta karmaşa hakimdi. Her hastane böyledir ama burada daha farklı şeyler dönüyordu ve şu anda bunu merak edecek zamanım yoktu. Hemen etrafı kolaçan ettim ve işime yarar bir doktor aramaya koyuldum. Gözlerim abimi kurtaracak doktoru arıyordu. Arıyordu ve buluyordu. İşte aradığım adam diye içinden geçirdi Shingen ve uygulamaya koyuldu.
Masalardan birinde boş gözüken bir doktor gözüne ilişmişti Shingen'in. Normalde çekingen olan kişiliğim şu anda hiç de öyle değildi. Hemen doktorun yanına ilerledi ve hiç beklemeden konuşmaya başladı. Konuşmasını dinleyen herkes onun korkusunu, telaşını ve çaresizliğini hissedebilirdi. Fakat bu hisler kendisi için değildi abisi içindi. Hayatında en çok değer verdiği insanın ölümün kıyısında olması Shingen'i bu hale düşürmüştü. Belki de başka hiç bir şey onu bu hale getiremezdi. Söylediği sözler ise hiç düşünülmemiş ve acele şeylerdi. ''Abim ağır yaralı, ona acilen yardım etmeniz gerekli lütfen benimle gelin ve abimi iyileştirin ne isterseniz yaparım.'' diyerek ne söylediğimi bile bilmeyerek doktorla konuşacaktım. O doktor olmasa başka bir doktor bulacaktım elbette. O doktoru bulana kadar aynı şekilde konuşmaya devam edecektim. Fakat bu doktorun benimle geleceğini hissediyordum nedense. O yüzden koşar adımlarla kardeşime doğru götürecektim doktoru.
Önünde arabaların beklediği bina bir hastaneymiş. Hilal görünce aklıma başka şeyler gelmişti ama aradığım yer orasıydı. Kardeşimi kurtarmak için oraya gitmeli ve doktoru getirmeliydim. Abimle ve gemiyle ilgileneceğini söylemişti yerli adam. Ona güveniyor muydum? Hayır ama yapacak başka bir şeyim de yoktu. Abimi birine emanet etmeli ve ona hemen yardım getirmeliydim. Kahrolası Titus bizi bırakıp gitmişti. Bu zor zamanımızda bizi böyle bırakıp gitmesinin bir sebebi olmalıydı yoksa bizi bırakıp gitmezdi.
Abimi adadaki kişiye teslim ettikten sonra koşar adımlarla hastane binasına ilerleyecektim. Her saniyenin önemini anladığım için olabildiğince hızlı koşuyordum. Hastaneye ulaştığımda ise ortalıkta karmaşa hakimdi. Her hastane böyledir ama burada daha farklı şeyler dönüyordu ve şu anda bunu merak edecek zamanım yoktu. Hemen etrafı kolaçan ettim ve işime yarar bir doktor aramaya koyuldum. Gözlerim abimi kurtaracak doktoru arıyordu. Arıyordu ve buluyordu. İşte aradığım adam diye içinden geçirdi Shingen ve uygulamaya koyuldu.
Masalardan birinde boş gözüken bir doktor gözüne ilişmişti Shingen'in. Normalde çekingen olan kişiliğim şu anda hiç de öyle değildi. Hemen doktorun yanına ilerledi ve hiç beklemeden konuşmaya başladı. Konuşmasını dinleyen herkes onun korkusunu, telaşını ve çaresizliğini hissedebilirdi. Fakat bu hisler kendisi için değildi abisi içindi. Hayatında en çok değer verdiği insanın ölümün kıyısında olması Shingen'i bu hale düşürmüştü. Belki de başka hiç bir şey onu bu hale getiremezdi. Söylediği sözler ise hiç düşünülmemiş ve acele şeylerdi. ''Abim ağır yaralı, ona acilen yardım etmeniz gerekli lütfen benimle gelin ve abimi iyileştirin ne isterseniz yaparım.'' diyerek ne söylediğimi bile bilmeyerek doktorla konuşacaktım. O doktor olmasa başka bir doktor bulacaktım elbette. O doktoru bulana kadar aynı şekilde konuşmaya devam edecektim. Fakat bu doktorun benimle geleceğini hissediyordum nedense. O yüzden koşar adımlarla kardeşime doğru götürecektim doktoru.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
Dinleniyordu Clous bir şeyler oluncaya kadar. Dinlenirken kendini dalgalara bırakmış geminin her hareketini hissedebiliyordu. Durgun dalgalar üzerinde yavaşça bir aşağı bir yukarı sallanmak insanın üzerinde rahatlatıcı bir etki bırakıyordu. Geminin yavaşça karaya yaklaşıp limana girmesi de aynıydı Clous için. Hatta tamamen durduktan sonra bile.
Kardeşi ve kuzeni gemiden indiklerinde kemide tek kalacağını düşünmüştü. Bu hipnoz edici ve ağrılarını bir nebze olsun dindirmeyi başarabilen ortamda yalnız kalmayı isterdi de. Fakat yalnız değildi. Kardeşinin iyi tarafı çok iyiydi abisinin yalnız kalmasına göz yumamamıştı. Bu da biraz fazlaydı sanki. Yalnızlığını bozan adamın sessiz de olsa mırındandığını duymuştu. "Beşyüz"? Beşyüz beli mi yoksa beşyüz bin beli mi? Eğer bin ise ki büyük ihtimal öyle idi bu kadar paraları yoktu.
Ne paraları nede pazarlık edecek halleri vardı. Ama yapacak bir şeyleri de yoktu. Bunlar gerekli ihtiyaçlardı. Aklına gelen tek çare ise kendini acındırmaktı. "Korsanlar... Saldırdılar..." bu kelimelerden sonra susmuştu. Aslında yaptığı şey çok gerçekçi bir roldü. Sanki daha fazla konuşmaya mecali kalmamış gibi yapıyordu ama bir taraftan da gerçekten de konuşmaya mecali yoktu.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
Shingen
Shingen hastaneye girer girmez etrafındaki keşmekeşe aldırmayıp bir doktor arandı. Masada oturan doktor görünümlü adama gözleri ilişince de telaşla derdini anlattı, ''Abim ağır yaralı, ona acilen yardım etmeniz gerekli lütfen benimle gelin ve abimi iyileştirin ne isterseniz yaparım.'' Boş boş kağıtlara bakan doktorun gözleri parıldadı bir an. Karşısındaki bu telaşlı gencin anlattıkları, tam da aradığı şeydi. Hastanenin böylesi yoğun bir gününde bile ona yapacak pek bir şey kalmamıştı ve sıkılıyordu. Çıkan arazi kavgasında yedi kişi yaralanmıştı ve iki hafif yaralıyı hızla tedavi edip yine boş kalmıştı. Ağır yaralılar o hergeleye kalmıştı yine. Ne diye ona bırakırlardı ki zaten, amatör herif.
Shingen’e bir bakış atıp derhal hazırda beklettiği çantasını aldı ve gencin ardından koşturmaya başladı…
Clous
Gemiye bakınırken onu fark eden adama bakıyordu baygın gözlerle, artık pek hali de kalmamış gibiydi. Adam özensizce sarılmış yaraları tekrar sararken ağzından zorla bir şeyler çıkarıverdi, "Korsanlar... Saldırdılar..." Adam başını kaldırıp baktı Clous’a, “O her halinizden belli zaten ahbap. O serserilere ne kadar kızsam da paramın çoğunu onlar sayesinde kazanıyorum.” Marangoz gülümsedi. Sargıları yeniden sararken yine mırıldandı, “Geminiz pek yol yapmamış gibi görünüyor. Umarım daha ilk seferinde böyle bir talihsizlik yaşamamışsınızdır. Tüm bunları birkaç güne hallederim. Beş yüz bin belinizi de alırım ama.” Biraz duraksadı. “Bana öyle bakma ahbap, para lazım. Ha bu arada, pek ölecek gibi görünmüyorsun endişelenme. Şu beyaz saçlı eleman senle iyi ilgilenmiş, en azından çok kan kaybetmemişsin. Yine de çok kımıldama, doktor birazdan gelir.”
Marangoz konuşur, Clous halsizce dinlerken güvertede sesler işitildi. Shingen ve peşinden gelen doktor güverteye tırmanmıştı. Marangoz ise çoktan bir kandil yakıp Clous’un başında duruyordu titrek ışıkta. Limandakiler ise hala ateş başında bekliyordu.
Doktor hızla yaklaşıp marangozu kenara çekti, “Umarım gemileri tamir ettiğin gibi sarmamışsındır yaraları Rayno, çekil bakalım kenara.” Rayno dediği marangoz omuz silkerek çekildi, “Kör nenem bile senden iyi doktordur Larme! Zavallı adamı öldüreyim deme, bana lazım onlar!”
Larme, Rayno’yu umursamadan çantasını açtı ve Clous ile ilgilenmeye başladı. Daha iyi görebilmek için biraz daha ışık istemişti Shingen’den.
Clous’un bacağına ve omzuna yediği kurşunlar eti kesip geçmişti, ancak karın boşluğuna gelen hala içinde bekliyordu. Doktor önceliği ona vermişti. Neyse ki kurşun tam boşluğa denk gelmişti ve hiçbir organ ciddi hasar almamıştı, hastanın şiddetli acı çekmemesinden ve kanın azlığından bunu derhal anlamıştı Larme. Clous’a ısırması için tahta parçasını verdi ve yarasına insafsızca alkolü boşaltıp temiz bezlerle iyice sildi. Sonra neşteri ve cımbızlarıyla Clous’a inanılmaz acılar çektirerek büyük kurşunu çıkarıp doğrudan güverte zeminine bıraktı. Sivri ve uzun bir mermi çekirdeğiydi bu, akşam karanlığında gümüşi bir parıltısı vardı. Larme, mermiyi çıkarır çıkarmaz daha da kanayan yaraya yine alkolü boşalttı ve hızla dikmeye başladı. Onu bitirdikten sonra bacak ve omuzdaki derin yaraları da iyice temizleyip bir güzel sardı. Clous ise çoktan bayılmıştı. Şimdi Clous’u çok sarsmadan hastaneye taşımalı ve yatağa yatırmalıydılar. Larme’nin dediğine göre en az bir hafta yatıp dinlenmeli ve yaralarının kuruyup tutmasını beklemeliydi Clous, hareket ederse yaraları açılır ve yine kan kaybetmeye başlardı. Hastanede yattığı süre boyunca kaybettiği kanı yavaşça geri kazanması için iyi beslenmeliydi.
Rayno ise Clous hastaneye taşınırken Shingen’e gemiyi birkaç güne eski haline getirecek kadar sağlamca tamir edebileceğini, ancak bunun için beş yüz bin beli istediğini söyleyecekti. Shingen parayı ödeyeceğini söylerse kabul edip tamire başlayacaktı. Ödeyeceğini söyleyip ödememesi ihtimaline karşı ise tamir süresince gemide birkaç şeyi eksik yapacaktı. Parayı ödemeden giderlerse bu gizli eksiklikleri hiç gidermeyecek ve denize açılan geminin bir iki güne batmasını sağlayacaktı.
Shingen hastaneye girer girmez etrafındaki keşmekeşe aldırmayıp bir doktor arandı. Masada oturan doktor görünümlü adama gözleri ilişince de telaşla derdini anlattı, ''Abim ağır yaralı, ona acilen yardım etmeniz gerekli lütfen benimle gelin ve abimi iyileştirin ne isterseniz yaparım.'' Boş boş kağıtlara bakan doktorun gözleri parıldadı bir an. Karşısındaki bu telaşlı gencin anlattıkları, tam da aradığı şeydi. Hastanenin böylesi yoğun bir gününde bile ona yapacak pek bir şey kalmamıştı ve sıkılıyordu. Çıkan arazi kavgasında yedi kişi yaralanmıştı ve iki hafif yaralıyı hızla tedavi edip yine boş kalmıştı. Ağır yaralılar o hergeleye kalmıştı yine. Ne diye ona bırakırlardı ki zaten, amatör herif.
Shingen’e bir bakış atıp derhal hazırda beklettiği çantasını aldı ve gencin ardından koşturmaya başladı…
Clous
Gemiye bakınırken onu fark eden adama bakıyordu baygın gözlerle, artık pek hali de kalmamış gibiydi. Adam özensizce sarılmış yaraları tekrar sararken ağzından zorla bir şeyler çıkarıverdi, "Korsanlar... Saldırdılar..." Adam başını kaldırıp baktı Clous’a, “O her halinizden belli zaten ahbap. O serserilere ne kadar kızsam da paramın çoğunu onlar sayesinde kazanıyorum.” Marangoz gülümsedi. Sargıları yeniden sararken yine mırıldandı, “Geminiz pek yol yapmamış gibi görünüyor. Umarım daha ilk seferinde böyle bir talihsizlik yaşamamışsınızdır. Tüm bunları birkaç güne hallederim. Beş yüz bin belinizi de alırım ama.” Biraz duraksadı. “Bana öyle bakma ahbap, para lazım. Ha bu arada, pek ölecek gibi görünmüyorsun endişelenme. Şu beyaz saçlı eleman senle iyi ilgilenmiş, en azından çok kan kaybetmemişsin. Yine de çok kımıldama, doktor birazdan gelir.”
Marangoz konuşur, Clous halsizce dinlerken güvertede sesler işitildi. Shingen ve peşinden gelen doktor güverteye tırmanmıştı. Marangoz ise çoktan bir kandil yakıp Clous’un başında duruyordu titrek ışıkta. Limandakiler ise hala ateş başında bekliyordu.
Doktor hızla yaklaşıp marangozu kenara çekti, “Umarım gemileri tamir ettiğin gibi sarmamışsındır yaraları Rayno, çekil bakalım kenara.” Rayno dediği marangoz omuz silkerek çekildi, “Kör nenem bile senden iyi doktordur Larme! Zavallı adamı öldüreyim deme, bana lazım onlar!”
Larme, Rayno’yu umursamadan çantasını açtı ve Clous ile ilgilenmeye başladı. Daha iyi görebilmek için biraz daha ışık istemişti Shingen’den.
Clous’un bacağına ve omzuna yediği kurşunlar eti kesip geçmişti, ancak karın boşluğuna gelen hala içinde bekliyordu. Doktor önceliği ona vermişti. Neyse ki kurşun tam boşluğa denk gelmişti ve hiçbir organ ciddi hasar almamıştı, hastanın şiddetli acı çekmemesinden ve kanın azlığından bunu derhal anlamıştı Larme. Clous’a ısırması için tahta parçasını verdi ve yarasına insafsızca alkolü boşaltıp temiz bezlerle iyice sildi. Sonra neşteri ve cımbızlarıyla Clous’a inanılmaz acılar çektirerek büyük kurşunu çıkarıp doğrudan güverte zeminine bıraktı. Sivri ve uzun bir mermi çekirdeğiydi bu, akşam karanlığında gümüşi bir parıltısı vardı. Larme, mermiyi çıkarır çıkarmaz daha da kanayan yaraya yine alkolü boşalttı ve hızla dikmeye başladı. Onu bitirdikten sonra bacak ve omuzdaki derin yaraları da iyice temizleyip bir güzel sardı. Clous ise çoktan bayılmıştı. Şimdi Clous’u çok sarsmadan hastaneye taşımalı ve yatağa yatırmalıydılar. Larme’nin dediğine göre en az bir hafta yatıp dinlenmeli ve yaralarının kuruyup tutmasını beklemeliydi Clous, hareket ederse yaraları açılır ve yine kan kaybetmeye başlardı. Hastanede yattığı süre boyunca kaybettiği kanı yavaşça geri kazanması için iyi beslenmeliydi.
Rayno ise Clous hastaneye taşınırken Shingen’e gemiyi birkaç güne eski haline getirecek kadar sağlamca tamir edebileceğini, ancak bunun için beş yüz bin beli istediğini söyleyecekti. Shingen parayı ödeyeceğini söylerse kabul edip tamire başlayacaktı. Ödeyeceğini söyleyip ödememesi ihtimaline karşı ise tamir süresince gemide birkaç şeyi eksik yapacaktı. Parayı ödemeden giderlerse bu gizli eksiklikleri hiç gidermeyecek ve denize açılan geminin bir iki güne batmasını sağlayacaktı.
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
2 sayfadaki 8 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8
Similar topics
» Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
» Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
» Hırsızlığın Amacı 2: Beş Bölgenin Tanrısı [Clous-Shingen ]
» Kyrien Jack | Saldırılar
» [Karne] Kyrien Jack
» Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
» Hırsızlığın Amacı 2: Beş Bölgenin Tanrısı [Clous-Shingen ]
» Kyrien Jack | Saldırılar
» [Karne] Kyrien Jack
2 sayfadaki 8 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz