Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
3 posters
2 sayfadaki 6 sayfası
2 sayfadaki 6 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Havada dilediğince süzülen bir adaın böyle bir saldırı tarafından inmeyeceği zaten malumdu. Öyle de olmuştu. adam kaçmıştı fakat gemiy gelen denizci erlerinden biri o kadar şanslı değildi. Zavallı denizci eri gu gemiye bile atlayamadan ölmüştü. yalnız bu sayı yeterli değildi. Geriye ilgilenilmesi gereken yedi denizci daha vardı. Üstelik o yedi denizlerden biri az evvel top güllelerini kesen ve havada süzülen herifti. Asıl icabına bakılması gereken oydu. Bunlar sadece çöptü.
Kendilerine doğru gelen üç ere bir DoğaçLama daha yapmaya hazırlanan Clous'u Ame'nin sözleri durdurmuştu. Doğru söylüyordu bir yerde Shingen'in ona ihtiyacı olabilirdi. Bu üç askeri ona bırakacak ve kendisi koşaradım kardeşinin yanına gidecekti. Jaux'a, Ame'ye yada diğerlerine ne olduğu umrunda değildi ama kardeşine hiç bir şey olmamalıydı.
Shingen'e doğru biraz yaklaştıkan sonra adımlarını yavaşlatmıştı. Etrafta saklanacak bir yer bulup onun arkasına geçecekti. Küçük kardeşinin karşısında uçan mızraklı herif vardı ve mızrağını Clous'un korumak istediği tek kişiye doğru doğrultmuştu. Clous için Yeni silahını denemenin tam vaktiydi bu an. Çivilerden çok daha sivri, fark edilmesi güç ama açtığı yara da daha küçük olan senbon iğnelerden bir tanesini ddaklarının arasına yerleştirecek ve mızraklı adamın boğazına doğru göndermeyi deneyecekti.
Kendilerine doğru gelen üç ere bir DoğaçLama daha yapmaya hazırlanan Clous'u Ame'nin sözleri durdurmuştu. Doğru söylüyordu bir yerde Shingen'in ona ihtiyacı olabilirdi. Bu üç askeri ona bırakacak ve kendisi koşaradım kardeşinin yanına gidecekti. Jaux'a, Ame'ye yada diğerlerine ne olduğu umrunda değildi ama kardeşine hiç bir şey olmamalıydı.
Shingen'e doğru biraz yaklaştıkan sonra adımlarını yavaşlatmıştı. Etrafta saklanacak bir yer bulup onun arkasına geçecekti. Küçük kardeşinin karşısında uçan mızraklı herif vardı ve mızrağını Clous'un korumak istediği tek kişiye doğru doğrultmuştu. Clous için Yeni silahını denemenin tam vaktiydi bu an. Çivilerden çok daha sivri, fark edilmesi güç ama açtığı yara da daha küçük olan senbon iğnelerden bir tanesini ddaklarının arasına yerleştirecek ve mızraklı adamın boğazına doğru göndermeyi deneyecekti.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Savaş benim kartları atmamla resmen başlamıştı. Aslında daha önce başlamıştı ama bizim savaşa tam olarak girmemiz bu olayla birlikte olmuştu. Mızraklı herifin havada yürüdüğü kesindi artık ve saldırımızdan bu şekilde sıyrılmayı başarmıştı. Zaten o sis kartının amacı onun sis bombalarına bir şey yapmaması içindi. Görünüşe göre denizcilere gelecek destek biraz gecikecekti bu sırada buradakilerin icabına bakmalı ve gerekeni yapmalıydık.
Üzerimize doğru üç denizci geliyordu. Bunlardan birisi uçan adamdı diğer ikisi ise onun yancısıydı. Uçan adam mızrağını bana doğrultmuş ve isminin Spare olduğunu söylemişti. Sonrasında ise gereksiz gereksiz konuşmalar yapmıştı. "Bence de pek bir önemi yok. Zaten burada ikimizden biri ölecek." diyecek ve sonrasında savaş pozisyonu alacaktım. Öncelikle Spare'in askerlerine ne kadar önem verdiğini görmek istiyordum. Aldığım kartları elimde küçültecek ve onların görünmesini engelleyecektim. Sonrasında kartları elimden çıkartacak ve Spare'in yanındaki iki ere ikişer adet olmak üzere 4 adet kart fırlatacaktım. Kartlar ilerledikçe onları iyice büyütecek ve normal boyutlarının bir buçuk katı haline getirip etkilerini arttıracaktım.
Bu sırada Spare saldırılarına açık hale gelebilirdim. Tabi bu ihtimal askerlerini önemsememesi durumunda olacaktı. O zaman da yanımda arkadaşlarım olacaktı. Rayno, Kyrien yanımdaydı ve onlarda ne yapacaklarını biliyordu. Belki de Spare ile birebir dövüşmek zorunda kalacaktım. Rayno ve Kyrien diğer erleri alacak ve ben de büyük balığı indirecektim. Rakibim oldukça güçlüydü onu oyalasam bile tayfam geri kalanı hallederdi. Kartları attıktan sonra içimde uzun süredir sessiz kalan birisi uyanmıştı. "Korkuyorum Shingen. Ölmekten korkuyorum, Ame'nin ölmesinden korkuyorum, Clous'un ve diğerlerinin ölmesinden korkuyorum. Lütfen bizi buradan sağ çıkar ve bir daha böyle bir savaşa girme. Lütfen.." demişti. Sütoş için oldukça zor bir durum olmalıydı gerçekten. Onun için herşey sevgiydi ve öfkeye, savaşa yer yoktu. En sevdiği insanlarda buradaydı. Biricik aşkı Ame, abisi Clous ve yeni arkadaşları.
Sütoşun savaş sırasında aklımı karıştırmayacağına emin olmalıydım. Şimdi aklımdaki konuşmayı yapmalı ve onu susturmalıydım. "Sessiz olmazsan hepimizi öldüreceksin. Kenara çekil ve bu adamı öldürmemi bekle. O zamana kadar da sesini çıkartma." demiş ve onu teselli etmeye çalışmıştım. Karşımdaki adamı yenip yenemeyeceğimi bilmiyordum ama elimden gelenin en iyisini yapacaktım.
Üzerimize doğru üç denizci geliyordu. Bunlardan birisi uçan adamdı diğer ikisi ise onun yancısıydı. Uçan adam mızrağını bana doğrultmuş ve isminin Spare olduğunu söylemişti. Sonrasında ise gereksiz gereksiz konuşmalar yapmıştı. "Bence de pek bir önemi yok. Zaten burada ikimizden biri ölecek." diyecek ve sonrasında savaş pozisyonu alacaktım. Öncelikle Spare'in askerlerine ne kadar önem verdiğini görmek istiyordum. Aldığım kartları elimde küçültecek ve onların görünmesini engelleyecektim. Sonrasında kartları elimden çıkartacak ve Spare'in yanındaki iki ere ikişer adet olmak üzere 4 adet kart fırlatacaktım. Kartlar ilerledikçe onları iyice büyütecek ve normal boyutlarının bir buçuk katı haline getirip etkilerini arttıracaktım.
Bu sırada Spare saldırılarına açık hale gelebilirdim. Tabi bu ihtimal askerlerini önemsememesi durumunda olacaktı. O zaman da yanımda arkadaşlarım olacaktı. Rayno, Kyrien yanımdaydı ve onlarda ne yapacaklarını biliyordu. Belki de Spare ile birebir dövüşmek zorunda kalacaktım. Rayno ve Kyrien diğer erleri alacak ve ben de büyük balığı indirecektim. Rakibim oldukça güçlüydü onu oyalasam bile tayfam geri kalanı hallederdi. Kartları attıktan sonra içimde uzun süredir sessiz kalan birisi uyanmıştı. "Korkuyorum Shingen. Ölmekten korkuyorum, Ame'nin ölmesinden korkuyorum, Clous'un ve diğerlerinin ölmesinden korkuyorum. Lütfen bizi buradan sağ çıkar ve bir daha böyle bir savaşa girme. Lütfen.." demişti. Sütoş için oldukça zor bir durum olmalıydı gerçekten. Onun için herşey sevgiydi ve öfkeye, savaşa yer yoktu. En sevdiği insanlarda buradaydı. Biricik aşkı Ame, abisi Clous ve yeni arkadaşları.
Sütoşun savaş sırasında aklımı karıştırmayacağına emin olmalıydım. Şimdi aklımdaki konuşmayı yapmalı ve onu susturmalıydım. "Sessiz olmazsan hepimizi öldüreceksin. Kenara çekil ve bu adamı öldürmemi bekle. O zamana kadar da sesini çıkartma." demiş ve onu teselli etmeye çalışmıştım. Karşımdaki adamı yenip yenemeyeceğimi bilmiyordum ama elimden gelenin en iyisini yapacaktım.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Jeux, karşısındaki denizci askerini inceliyordu. Elindeki kılıcı kendisine doğrultmuş genç denizci oldukça yavaş bir şekilde üzerine geliyordu. Denizcinin elindeki kılıcın titremesinden genç askerin korktuğunu anlayabiliyordu Jeux. En fazla 16-17 yaşında olduğunu düşündüğü denizci hayatında ilk defa balık adam görüyordu belki de. İnsanlar tahammülsüzdü ve kendisini korkutan bir şeyi hemen etkisiz hale getirmek ya da yok etmek isterdi. Jeux, gençliğinde bunu bizzat tecrübe etmişti. Yine de insanlara karşı bir nefret beslemiyordu Jeux. Dünyada kölelikten para kazanan kötü insanlar olduğu kadar Perer,Clous,Shingen gibi iyi insanlar da vardı. Bu yüzden üzerine doğru gelen genç denizci askerini öldürmeyi düşünmüyordu Jeux. Rakibini etkisiz hale getirmesi yeterliydi. Rakibinin elindeki kılıç kendi hayatını ciddi bir şekilde tehdit etmedikçe öldürmek adına saldırılar yapmayacaktı.
Ame, üzerindeki tüm kunaileri hızlıca üç denizci askerine fırlatmıştı. Bu sayede Clous koşarak askerlerin yanından geçip gidebilmişti. Saldırısı sonucunda üç denizciden birisi ağır yaralanmışa benziyordu. Diğer iki denizcide ise hafif sıyrıklar vardı. İndirmesi gereken iki denizci daha vardı Ame'nin. Hayatı dövüşlerde geçmiş olsa da dövüşmeyi sevmiyordu Ame. Güçlüydü; fakat bu gücün kendisi için bir anlamı yoktu. Sütoş kendisine özgürlüğü tattıracağını söylemişti; fakat gemide geçirdiği süre zarfında adada hissettiklerinden farklı bir şey hissetmemişti. Özgürlüğün daha farklı hissettirmesi gerekmiyor muydu? Belki de kendisi ne istediğini bilmiyordu. Şimdilik bunları boşverip dövüşüne odaklanmaya karar vermişti Ame.
Kyrien Shingen'in emrini dinleyip hızlıca denizcilere doğru hareketleneceği sırada Rayno onu durdurmuştu. Rayno'ya baktığında Rayno'nun her zamanki gibi gülümsediğini görmüştü Kyrien. ''Direkt olarak mızraklı herifin üstüne doğru gidersek Shingen'e ayak bağı oluruz. Baksana herif az önce uçuyordu. Gel şuradan dolanıp yanındaki iki denizci askerini hedefleyelim. demişti Rayno.
Kyrien'e bu fikir mantıklı gelmişti. Gerçekten de Shingen'in işini zorlaştırabilirlerdi. Bunu istemezdi. Rayno ile birlikte geniş bir daire çizip mızraklının yanındaki iki askere saldırmaya karar vermişti Kyrien.
Kyrien ile birlikte hareke geçeceği sırada gözü Reev'e ilişmişti Rayno'nun. Reev, iki eline Shingen'in küçülttüğü güllelerden almış hazırda bekliyordu. Oldukça zorlanıyor gibi duruyordu Reev. Rayno, Reev'e isterse içeri saklanabileceğini; kendisine bir şey olması halinde Clous'un herkesi haşlayacağını söylemişti gülerek; fakat Reev'in : ''Sorun yok. Ben özgür bir kadınım. Clous da istediğimi yapmamı isteyecektir. demesi üzerine daha fazla ısrar etmemişti.
Shingen kartlarını atacağı sırada bir adım öne geçip iki ucu da sivri metal mızrağını oldukça hızlı bir biçimde döndürmeye başlamıştı Spear. Bu sayede Shingen'in fırlattığı kartların üçünü durdurmayı başarmıştı; fakat kartların biri her nasılsa aradan geçip yanındaki askerlerden birinin omzuna saplanmıştı. Anlaşılan hala yanındakilere hiçbir şey olmamasını sağlayabilecek güce ulaşamamıştı Spear. Hal böyleyken erlerinin Aoinin'i daha çok sevmesi normaldi. Yine de aynı rütbedeki arkadaşından geride kalacak değildi. Bu işi hızlı bir şekilde bitirecekti Spear.
Soru tekniğini uygulayıp bir anda Shingen'in yanında bitmişti Spear. Mızrağını aşağıdan, rakibinin kafasına doğru savuracaktı.
Clous, Ame sayesinde üç askeri atlatmıştı. Ardından da güvertede duran fıçılardan birinin arkasına geçmişti. İkiliye yaklaşık 7-8 metre uzaklıktaki konumundan kardeşini ve mızraklı adamı rahatça görebiliyordu Clous. Buradan saldırısını yapabilirdi artık. Ağzına senbon iğnelerinden bir tanesini atan Clous, iğnesini mızraklı adamın boğazına doğru fırlatmıştı; fakat mızraklı adam bir anda bulunduğu konumdan kaybolmuştu. Clous hızlıca çevresine bakındığında mızraklı adamın Shingen'in yanına vardığını görmüştü. Mızraklı adam, mızrağını kardeşinin kafasına doğru sallamak üzereydi.
Ame, üzerindeki tüm kunaileri hızlıca üç denizci askerine fırlatmıştı. Bu sayede Clous koşarak askerlerin yanından geçip gidebilmişti. Saldırısı sonucunda üç denizciden birisi ağır yaralanmışa benziyordu. Diğer iki denizcide ise hafif sıyrıklar vardı. İndirmesi gereken iki denizci daha vardı Ame'nin. Hayatı dövüşlerde geçmiş olsa da dövüşmeyi sevmiyordu Ame. Güçlüydü; fakat bu gücün kendisi için bir anlamı yoktu. Sütoş kendisine özgürlüğü tattıracağını söylemişti; fakat gemide geçirdiği süre zarfında adada hissettiklerinden farklı bir şey hissetmemişti. Özgürlüğün daha farklı hissettirmesi gerekmiyor muydu? Belki de kendisi ne istediğini bilmiyordu. Şimdilik bunları boşverip dövüşüne odaklanmaya karar vermişti Ame.
Kyrien Shingen'in emrini dinleyip hızlıca denizcilere doğru hareketleneceği sırada Rayno onu durdurmuştu. Rayno'ya baktığında Rayno'nun her zamanki gibi gülümsediğini görmüştü Kyrien. ''Direkt olarak mızraklı herifin üstüne doğru gidersek Shingen'e ayak bağı oluruz. Baksana herif az önce uçuyordu. Gel şuradan dolanıp yanındaki iki denizci askerini hedefleyelim. demişti Rayno.
Kyrien'e bu fikir mantıklı gelmişti. Gerçekten de Shingen'in işini zorlaştırabilirlerdi. Bunu istemezdi. Rayno ile birlikte geniş bir daire çizip mızraklının yanındaki iki askere saldırmaya karar vermişti Kyrien.
Kyrien ile birlikte hareke geçeceği sırada gözü Reev'e ilişmişti Rayno'nun. Reev, iki eline Shingen'in küçülttüğü güllelerden almış hazırda bekliyordu. Oldukça zorlanıyor gibi duruyordu Reev. Rayno, Reev'e isterse içeri saklanabileceğini; kendisine bir şey olması halinde Clous'un herkesi haşlayacağını söylemişti gülerek; fakat Reev'in : ''Sorun yok. Ben özgür bir kadınım. Clous da istediğimi yapmamı isteyecektir. demesi üzerine daha fazla ısrar etmemişti.
Shingen kartlarını atacağı sırada bir adım öne geçip iki ucu da sivri metal mızrağını oldukça hızlı bir biçimde döndürmeye başlamıştı Spear. Bu sayede Shingen'in fırlattığı kartların üçünü durdurmayı başarmıştı; fakat kartların biri her nasılsa aradan geçip yanındaki askerlerden birinin omzuna saplanmıştı. Anlaşılan hala yanındakilere hiçbir şey olmamasını sağlayabilecek güce ulaşamamıştı Spear. Hal böyleyken erlerinin Aoinin'i daha çok sevmesi normaldi. Yine de aynı rütbedeki arkadaşından geride kalacak değildi. Bu işi hızlı bir şekilde bitirecekti Spear.
Soru tekniğini uygulayıp bir anda Shingen'in yanında bitmişti Spear. Mızrağını aşağıdan, rakibinin kafasına doğru savuracaktı.
Clous, Ame sayesinde üç askeri atlatmıştı. Ardından da güvertede duran fıçılardan birinin arkasına geçmişti. İkiliye yaklaşık 7-8 metre uzaklıktaki konumundan kardeşini ve mızraklı adamı rahatça görebiliyordu Clous. Buradan saldırısını yapabilirdi artık. Ağzına senbon iğnelerinden bir tanesini atan Clous, iğnesini mızraklı adamın boğazına doğru fırlatmıştı; fakat mızraklı adam bir anda bulunduğu konumdan kaybolmuştu. Clous hızlıca çevresine bakındığında mızraklı adamın Shingen'in yanına vardığını görmüştü. Mızraklı adam, mızrağını kardeşinin kafasına doğru sallamak üzereydi.
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Rakibimin askerlerini ne kadar sevdiğini ve onları koruyup korumayacağını merak etmiştim. Cevabını almam ise uzun sürmemişti. Kartlarımın hedefindeki erlerin önüne geçmiş ve kartlarımı engellemeye çalışmıştı fakat bir kart erlerden birine isabet etmişti. Görünüşe göre zatıf bir noktası vardı tıpkı benim gibi. Benim de zayıflığım ailem ve Ame idi. Fakat rakibim bunları bilmiyordu.
Kyrien ve Rayno kendilerinden bekleneni yapmış ve diğer iki erle mücadele etmeye karar vermişlerdi. Erlerden birisini yaralamıştım geri kalanı onlar halledebilirdi. Şimdi Spear ile birebir durumda kalmıştım. Görünüşe göre pastanın çileği bana kalmıştı. Spear'ı yenersem gerçekten de büyük bir olay olacaktı. Sıradan bir hırsız olarak başladığım macerada artık güçlü olmam gerektiğini de fark etmiştim. Bu denizlerde çaldıklarımızı korumak için en az düşmanlarımız kadar güçlü olmalıydık. Sonuçta bizi koruyacak ne bir kanun ve ne de bir kimse vardı. Kendi başımızın çaresine bakmalı ve sahip olduklarımızı korumalıydık. Tayfaya eninde sonunda savaşacağımızı ve bu savaşta güçlü olmamız gerektiğini öğretmeliydim. Abim oldukça iyi bir insandı ve hırsızlık yapmamız için güçlenmemiz gerektiğini öğrenmeliydi belki biliyordur ama bilmiyorsa birisi onu uyarmalıydı.
Spear önümde dururken birden dibimde bitivermişti. Çevredeki olayları oldukça iyi okumam sayesinde onu erken fark etmiştim. Fark etmiştim etmesine de onu durdurmam da gerekiyordu. Mızrağın ucu kafamı yarmak için aşağıdan kafama doğru geliyordu. Spear'ı görür görmez geriye doğru çekilmiş ve mızrağın mesafesinden çıkmaya çalışmıştım. Geriye doğru sıçrarken de elime 3 adet patlayan kart almış ve Spear'ın mızrağındaki sopaya, göğsüne ve kafasına hedef alacak şekilde fırlatmıştım. Kartlarım keskindi ve patlıyordu. Mızrağı ikiye bölebileceğimi tahmin ediyordum. Diğer iki kart da isabet ederse büyük hasar bırakabilirdi rakibime. Ama öncelikle kendimi oldukça hızlı ve güçlü bir şekilde geriye savurmalıydım sonrasında saldırı kısmını gerçekleştirecektim.
Kyrien ve Rayno kendilerinden bekleneni yapmış ve diğer iki erle mücadele etmeye karar vermişlerdi. Erlerden birisini yaralamıştım geri kalanı onlar halledebilirdi. Şimdi Spear ile birebir durumda kalmıştım. Görünüşe göre pastanın çileği bana kalmıştı. Spear'ı yenersem gerçekten de büyük bir olay olacaktı. Sıradan bir hırsız olarak başladığım macerada artık güçlü olmam gerektiğini de fark etmiştim. Bu denizlerde çaldıklarımızı korumak için en az düşmanlarımız kadar güçlü olmalıydık. Sonuçta bizi koruyacak ne bir kanun ve ne de bir kimse vardı. Kendi başımızın çaresine bakmalı ve sahip olduklarımızı korumalıydık. Tayfaya eninde sonunda savaşacağımızı ve bu savaşta güçlü olmamız gerektiğini öğretmeliydim. Abim oldukça iyi bir insandı ve hırsızlık yapmamız için güçlenmemiz gerektiğini öğrenmeliydi belki biliyordur ama bilmiyorsa birisi onu uyarmalıydı.
Spear önümde dururken birden dibimde bitivermişti. Çevredeki olayları oldukça iyi okumam sayesinde onu erken fark etmiştim. Fark etmiştim etmesine de onu durdurmam da gerekiyordu. Mızrağın ucu kafamı yarmak için aşağıdan kafama doğru geliyordu. Spear'ı görür görmez geriye doğru çekilmiş ve mızrağın mesafesinden çıkmaya çalışmıştım. Geriye doğru sıçrarken de elime 3 adet patlayan kart almış ve Spear'ın mızrağındaki sopaya, göğsüne ve kafasına hedef alacak şekilde fırlatmıştım. Kartlarım keskindi ve patlıyordu. Mızrağı ikiye bölebileceğimi tahmin ediyordum. Diğer iki kart da isabet ederse büyük hasar bırakabilirdi rakibime. Ama öncelikle kendimi oldukça hızlı ve güçlü bir şekilde geriye savurmalıydım sonrasında saldırı kısmını gerçekleştirecektim.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
İğneği tükürdüğü ana adam gözden kaybolmuştu. Henüz ne olduğunu anlamayıp bismillah demedende Shingen'in dahada yakınında belirmişti. Mızrağı küçük kardeşinin boynuna doğru hareket ediyordu. O anda kan beynine sıçramıştı tüküren adamın. Düşünemez olmuştu. Ne yapacağını bilemiyordu. Elini cebine götürecek vakit yoktu. Sembon yerine hazır ağzında bulunan çivilerden tükürecekti adamın üstüne. Neresine geldiği önemli değildi yada kaç tane geldiği.
gerçekten çok yorucu bir gündü böyle bir rp için herkesten özür dilerim
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Güvertenin bir anda bembeyaz olması Ponny'nin ödünü koparmıştı. Neyse ki bu her yerin bembeyaz olması durumu çok uzun sürmemişti.Yoksa korkudan aklını kaybedebilirdi. Tekrardan çevresini görmeye başladığı gibi üzerindeki kıyafetleri kontrol etti Ponny. Siyah kalın kıyafetleri hala üzerindeydi neyse ki. Bu huyunun biraz paranoyakça olduğunu biliyordu. Bunlar hep lanet kış adasının yüzündendi. Bu tür garip huyları hep kış adası zamanlarından kalmaydı. Bu garip huylara, dövüş tekniği de dahildi.
Sisin kaybolmasının ardından ağlıyor numarası yapmaya başlamıştı Ponny. Ağlarken de bir yandan dudağını büzüyor, diğer yandan da çaresiz bir surat ifadesiyle yakınındaki üç denizci askerine bakıyordu. Bu numarayı yapmayı on yaşında, köle yapılıp erkeklere pazarlanmaya başladığı yıl öğrenmişti. Bu numara sayesinde henüz ilk yılında, zorla çalıştırdığı genel evdeki en çok arzulanan kadınlardan biri oluvermişti. Başka bir çaresi de yoktu. Sahipleri kendilerine para kazandırmayan kadınları çırılçıplak soyup bütün gün işkence yaparak kış adasının soğuğunda kendilerinden geçene kadar çalıştırıyorlardı. Gerçi işkence görmek ile kendisinden onlarca yaş büyük adamların altına yatmak arasında pek fazla fark göremiyordu Ponny.
Ponny'nin ağlamaya başlaması ile gardı inen üç denizci askeri şaşkın bir şekilde Ponny'e bakmaya başladılar. Bunun olması, Ponny'nin planının ikinci aşamasına geçeceğine işaretti. Ağlamayı kesen Ponny iç çeke çeke: ''Denizci abilerim. Lütfen beni öldürmeyin.Çok korkuyorum. Bana ne isterseniz yapın;ama beni öldürmeyin.'' demişti. Bunu derken de uzun siyah eteğini dizinin üstüne kadar kaldırmış ve bacaklarını göstere göstere üç askerin yanına doğru yürümüştü. Bu numarayı ise on iki yaşında öğrenmişti Ponny.
Üç askerin yanına gelen Ponny, hızlıca kılıcını çekip gözleri çoktan kalp şeklini almış üç denizci askerinin işini bitirivermişti. Geriye halledilmesi gereken beş asker kalmıştı;fakat Ponny'nin numarası fark edilmişti. ''Seni orospu'' nidaları atan beş asker, hızlıca kendisine doğru geliyordu. Pis dövüştüğünün farkındaydı Ponny;fakat güçlü biri olmayan kendisinin tek silahı güzelliğiydi. On beş yaşındayken; işkence gördüğü günlerden birinde, bir şekilde sahibinden ve sahibinin adamlarından kaçıp adadaki ormanlardan birine sığınmıştı. Ormanda donmak üzereyken Flora ile karşılaşmıştı Ponny. Flora başından geçenleri dinlediğinde önce sahibini ve sahibinin tüm adamlarını öldürmüş sonra da kendisini gemisine almıştı. Bu yüzden de Ponny Flora için her şeyi yapabilir, Flora için onlarca, yüzlerce kez ölebilirdi. Eğer Flora'ya bir yardımı dokunacaksa pisleşmekten de çekinmeyecekti haliyle.
*******************************************************************************
Rayno; Kyrien ile birlikte düz gitmek yerine Shingen ve mızraklı adamın etrafından dolaşıp diğer iki denizci askerinin önüne geçmişti. Kyrien'in önünde omzundan yaralanmış denizci askeri dururken kendisinin önünde ise sapasağlam duran bir adam vardı. Gerçi Shingen acayip bir adamla dövüşürken kendisinin pek de yakınmaya hakkı olduğunu düşünmüyordu Rayno. Şimdilik önündeki adamı hızlıca halletmeye ve Shingen'e yardım etmenin bir yolunu bulmaya odaklanmalıydı.
Jeux oldukça şaşkındı.İçinde bulunduğu duruma anlam veremiyordu. Jeux denizcinin üzerine doğru koştuğu sırada, denizi kılıcını atıp canının bağışlanmasını isteyerek yere kapaklanmıştı. Acaba kendisi çok mu ürkütücü gözüküyordu? Yoksa karşısındaki genç denizci mi çok korkaktı? Ya da madem karşısındaki denizci bu dövüşü kazanamayacağını düşünüyordu, neden üç arkadaşının yanından ayrılıp kendisinin yanına gelme cesaretini göstermişti ki? İşin içinden çıkamayan Jeux bu konuyu kafaya takmamaya karar verdi ve hızlıca karşısındaki genç denizcinin ensesine vurarak denizciyi bayılttı. Ardından da şöyle bir çevresine bakınıp etrafında neler döndüğünü kontrol etti. Ame iki kişiyle birden dövüşüyordu; fakat bu dövüşte zorlanıyor gibi görünmüyordu. Bu yüzden de Kyrien'lerin yanına gitmeye karar verdi Jeux. Önce onlara, sonra da Shingen'e yardım etmeliydi.
Shingen, son anda tüm gücü ile geriye çekilerek kafasını kopartmak üzere olan mızraktan kurtulmuştu. Shingen geriye doğru çekildiğinde, rakibi aralarındaki mesafeyi kapatmak namına hiçbir hamle yapmayıp Shingen'in eline aldığı kartlara bakmıştı. Shingen patlayan kartlarını fırlattığı sırada ise hızlıca Shingen'in sağ tarafına geçen Spear saldırıdan kurtulmuştu. Saldırıdan kurtulan Spear, tekrardan Shingen'in üzerine doğru hareketlenmişti. Mızrağı tuttuğu sağ kolunun pozisyonuna bakıldığında rakibinin göğsüne doğru dikey bir saplama hamlesi deneyecek gibiydi.
Kardeşini korumak isterken yirmi dört çivi, bir de senbon iğnesi harcayan abinin şansı bu sefer de yaver gitmemişti. Rakibine doğru çivilerini fırlattığı sırada, bir anda kardeşinin önünden kardeşinin sağ tarafına geçmişti mızraklı adam. Bu yüzden de Clous'un fırlattığı çiviler rakibine isabet etmemişti. An itibariyle Clous'un ağzındaki çiviler bitmişti ve mızraklı adam kardeşine bir kez daha saldırmak üzereydi.
Sisin kaybolmasının ardından ağlıyor numarası yapmaya başlamıştı Ponny. Ağlarken de bir yandan dudağını büzüyor, diğer yandan da çaresiz bir surat ifadesiyle yakınındaki üç denizci askerine bakıyordu. Bu numarayı yapmayı on yaşında, köle yapılıp erkeklere pazarlanmaya başladığı yıl öğrenmişti. Bu numara sayesinde henüz ilk yılında, zorla çalıştırdığı genel evdeki en çok arzulanan kadınlardan biri oluvermişti. Başka bir çaresi de yoktu. Sahipleri kendilerine para kazandırmayan kadınları çırılçıplak soyup bütün gün işkence yaparak kış adasının soğuğunda kendilerinden geçene kadar çalıştırıyorlardı. Gerçi işkence görmek ile kendisinden onlarca yaş büyük adamların altına yatmak arasında pek fazla fark göremiyordu Ponny.
Ponny'nin ağlamaya başlaması ile gardı inen üç denizci askeri şaşkın bir şekilde Ponny'e bakmaya başladılar. Bunun olması, Ponny'nin planının ikinci aşamasına geçeceğine işaretti. Ağlamayı kesen Ponny iç çeke çeke: ''Denizci abilerim. Lütfen beni öldürmeyin.Çok korkuyorum. Bana ne isterseniz yapın;ama beni öldürmeyin.'' demişti. Bunu derken de uzun siyah eteğini dizinin üstüne kadar kaldırmış ve bacaklarını göstere göstere üç askerin yanına doğru yürümüştü. Bu numarayı ise on iki yaşında öğrenmişti Ponny.
Üç askerin yanına gelen Ponny, hızlıca kılıcını çekip gözleri çoktan kalp şeklini almış üç denizci askerinin işini bitirivermişti. Geriye halledilmesi gereken beş asker kalmıştı;fakat Ponny'nin numarası fark edilmişti. ''Seni orospu'' nidaları atan beş asker, hızlıca kendisine doğru geliyordu. Pis dövüştüğünün farkındaydı Ponny;fakat güçlü biri olmayan kendisinin tek silahı güzelliğiydi. On beş yaşındayken; işkence gördüğü günlerden birinde, bir şekilde sahibinden ve sahibinin adamlarından kaçıp adadaki ormanlardan birine sığınmıştı. Ormanda donmak üzereyken Flora ile karşılaşmıştı Ponny. Flora başından geçenleri dinlediğinde önce sahibini ve sahibinin tüm adamlarını öldürmüş sonra da kendisini gemisine almıştı. Bu yüzden de Ponny Flora için her şeyi yapabilir, Flora için onlarca, yüzlerce kez ölebilirdi. Eğer Flora'ya bir yardımı dokunacaksa pisleşmekten de çekinmeyecekti haliyle.
*******************************************************************************
Rayno; Kyrien ile birlikte düz gitmek yerine Shingen ve mızraklı adamın etrafından dolaşıp diğer iki denizci askerinin önüne geçmişti. Kyrien'in önünde omzundan yaralanmış denizci askeri dururken kendisinin önünde ise sapasağlam duran bir adam vardı. Gerçi Shingen acayip bir adamla dövüşürken kendisinin pek de yakınmaya hakkı olduğunu düşünmüyordu Rayno. Şimdilik önündeki adamı hızlıca halletmeye ve Shingen'e yardım etmenin bir yolunu bulmaya odaklanmalıydı.
Jeux oldukça şaşkındı.İçinde bulunduğu duruma anlam veremiyordu. Jeux denizcinin üzerine doğru koştuğu sırada, denizi kılıcını atıp canının bağışlanmasını isteyerek yere kapaklanmıştı. Acaba kendisi çok mu ürkütücü gözüküyordu? Yoksa karşısındaki genç denizci mi çok korkaktı? Ya da madem karşısındaki denizci bu dövüşü kazanamayacağını düşünüyordu, neden üç arkadaşının yanından ayrılıp kendisinin yanına gelme cesaretini göstermişti ki? İşin içinden çıkamayan Jeux bu konuyu kafaya takmamaya karar verdi ve hızlıca karşısındaki genç denizcinin ensesine vurarak denizciyi bayılttı. Ardından da şöyle bir çevresine bakınıp etrafında neler döndüğünü kontrol etti. Ame iki kişiyle birden dövüşüyordu; fakat bu dövüşte zorlanıyor gibi görünmüyordu. Bu yüzden de Kyrien'lerin yanına gitmeye karar verdi Jeux. Önce onlara, sonra da Shingen'e yardım etmeliydi.
Shingen, son anda tüm gücü ile geriye çekilerek kafasını kopartmak üzere olan mızraktan kurtulmuştu. Shingen geriye doğru çekildiğinde, rakibi aralarındaki mesafeyi kapatmak namına hiçbir hamle yapmayıp Shingen'in eline aldığı kartlara bakmıştı. Shingen patlayan kartlarını fırlattığı sırada ise hızlıca Shingen'in sağ tarafına geçen Spear saldırıdan kurtulmuştu. Saldırıdan kurtulan Spear, tekrardan Shingen'in üzerine doğru hareketlenmişti. Mızrağı tuttuğu sağ kolunun pozisyonuna bakıldığında rakibinin göğsüne doğru dikey bir saplama hamlesi deneyecek gibiydi.
Kardeşini korumak isterken yirmi dört çivi, bir de senbon iğnesi harcayan abinin şansı bu sefer de yaver gitmemişti. Rakibine doğru çivilerini fırlattığı sırada, bir anda kardeşinin önünden kardeşinin sağ tarafına geçmişti mızraklı adam. Bu yüzden de Clous'un fırlattığı çiviler rakibine isabet etmemişti. An itibariyle Clous'un ağzındaki çiviler bitmişti ve mızraklı adam kardeşine bir kez daha saldırmak üzereydi.
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Rakibi oldukça güçlüydü Shingen'in. Daha önce dövüştüğü herkesten farklı bir seviyedeydi ve bu onu hem korkutuyor hem de heyecanlandırıyordu. Rakibi onu öldürmek isterken onu heyecanlandıran neydi. Korkmasının sebebi Sütoş idi ama bu heyecanın kaynağı neydi. Acaba hırsızlığı da bu heyecan için mi yapıyordu. Kötülük yapmak mıydı amacı yoksa hırsızlık mı? İçindeki duygular oldukça karışıktı ve neden heyecanlandığını anlamıyordu. İleride belki anlayabilirdi ama şimdi dövüşe konsantre olması gerekiyordu.
Rakibinin saldırısından kaçmış ve kafasını kurtarmıştı. Sonrasında kartlarını fırlatmış ve Spear'a saldırmıştı. Fakat lanet herif o kadar hızlıydı ki hemen kaçmış ve sağ tarafımda bitmişti. LAnet herif bir de yetmiyormuş gibi bu sefer de mızrağı göğsüme saplamak üzere hamlesini yapmıştı. Görünüşe göre bu adam beni öldürmeye kararlıydı. Ben de ölmemeye karar vermiştim yani bu savaş oldukça uzun sürecekti.
Adam üzerime doğru saldırırken Clous'un çivileri etrafta uçuşuyordu. Adamı hedeflediğini anlamıştım ama bu hıza onun yetişmesine imkan yoktu. Ya onu oyalamalı ve sabit durmasını sağlamalı ya da onun kaçmamasını sağlamalıydım.
Sağımdan gelen mızrağı görür görmez hemen refleksif olarak geriye doğru sıçramıştım. Sonrasında ise kaçacağımdan emin olmak için sağ elimle gelen mızrağın tahtasına dokunacak ve onu ileriye doğru savurmaya çalışacaktım. Geriye doğru savrulunca belki kaçardım ama savaş alanında işini şansa bırakmamak gerekiyordu. Böylelikle hem saldırıdan kaçmış olacaktım hem de rakibimin mızrağıyla oynayabilecektim. Mızrağı ileri attıktan sonra fırlatabilirsem tekrar kartlarımı fırlatacaktım. Hedef seçecek durumda değildim. Fakat planım başarıya ulaşırsa mızrağın etkisiyle dengesi bozulacak ve açık verecekti. Bu anı kullanmamız gerekiyordu.
Rakibinin saldırısından kaçmış ve kafasını kurtarmıştı. Sonrasında kartlarını fırlatmış ve Spear'a saldırmıştı. Fakat lanet herif o kadar hızlıydı ki hemen kaçmış ve sağ tarafımda bitmişti. LAnet herif bir de yetmiyormuş gibi bu sefer de mızrağı göğsüme saplamak üzere hamlesini yapmıştı. Görünüşe göre bu adam beni öldürmeye kararlıydı. Ben de ölmemeye karar vermiştim yani bu savaş oldukça uzun sürecekti.
Adam üzerime doğru saldırırken Clous'un çivileri etrafta uçuşuyordu. Adamı hedeflediğini anlamıştım ama bu hıza onun yetişmesine imkan yoktu. Ya onu oyalamalı ve sabit durmasını sağlamalı ya da onun kaçmamasını sağlamalıydım.
Sağımdan gelen mızrağı görür görmez hemen refleksif olarak geriye doğru sıçramıştım. Sonrasında ise kaçacağımdan emin olmak için sağ elimle gelen mızrağın tahtasına dokunacak ve onu ileriye doğru savurmaya çalışacaktım. Geriye doğru savrulunca belki kaçardım ama savaş alanında işini şansa bırakmamak gerekiyordu. Böylelikle hem saldırıdan kaçmış olacaktım hem de rakibimin mızrağıyla oynayabilecektim. Mızrağı ileri attıktan sonra fırlatabilirsem tekrar kartlarımı fırlatacaktım. Hedef seçecek durumda değildim. Fakat planım başarıya ulaşırsa mızrağın etkisiyle dengesi bozulacak ve açık verecekti. Bu anı kullanmamız gerekiyordu.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Çivilerini tükürdüğü sırada kardeşinin mızraktan kaçabildiğini gören Clous biraz olsun rahatlamıştı. Shingen'in de yetenekli olduğunu unutmuştu bir an için. Hatta belkide kendinden bile yetenekliydi. Belkide Clous'un ta kendisi o mızraktan kaçamayabilirdi. Yinede tehlike geçmemişti. Adam Garavel gibiydi. Bir orda, bir burda. Şimdi de Shingen'in sağ tarafındaydı ve mızrağını onun göğune saplayacaktı.
Kardeşini kurtarmak için saklandığı yerden çıkabilirdi ama bu hiçbir işe yaramazdı. Denizci yine işine devam ederdi. Onun yerine saklandığı yerden saldırmak daha mantıklıydı. Saklandığı yerden saldıracaktı fakat ağzında çivileri bitmişti. Ağzına yeniden çivi doldurmak mantıksızdı. Buna vakit yoktu.
Onun yerine daha önce denemediği birşey deneyecekti. Ağzında bir andada toplayabileceği kadar tükürük toplayacak ve onu tükürecekti. "BalıkLama"
Kardeşini kurtarmak için saklandığı yerden çıkabilirdi ama bu hiçbir işe yaramazdı. Denizci yine işine devam ederdi. Onun yerine saklandığı yerden saldırmak daha mantıklıydı. Saklandığı yerden saldıracaktı fakat ağzında çivileri bitmişti. Ağzına yeniden çivi doldurmak mantıksızdı. Buna vakit yoktu.
Onun yerine daha önce denemediği birşey deneyecekti. Ağzında bir andada toplayabileceği kadar tükürük toplayacak ve onu tükürecekti. "BalıkLama"
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Kyrien'in rakibi, Kyrien'in üzerine doğru koşmaya başlamıştı. Kyrien'in düşünecek çok fazla zamanı yoktu. Kafasında hızlıca bir plan kuran Kyrien planını uygulamaya koyuldu. Karşısındaki denizci, iki eliyle kavradığı kılıcını Kyrien'in kafasına doğru savurmuştu; fakat omzunun durumundan dolayı yeterince hızlı bir savuruş değildi bu. Kyrien eğilip kılıçtan kurtulduktan sonra denizci askerinin sağ omzuna vurabildiği kadar sert bir şekilde vurmuştu. Rakibi, kesilen omzuna aldığı bu darbe ile elindeki kılıcı bir anda bırakıvermiş ve can havli ile sol elini yumruk şekline getirip Kyrien'e savurmuştu. Kyrien de tam olarak bunu bekliyordu. Üzerine gelen yumruktan kurtulan Kyrien, hızlıca rakibinin sol tarafına geçip rakibinin sol kulağına esaslı bir yumruk atmıştı. Rakibi, kulağına aldığı darbeden dolayı dengesini koruyamamış ve yaralı omzunun üzerine düşmüştü. Şu an yaşadığı acıdan dolayı rakibinin kolayca ayağa kalkamayacağını düşünüyordu Kyrien. Yine de işini garantiye almak için rakibinin kaburgalarına sağlam iki tekme atmıştı. Dövüşü kazanmıştı Kyrien. Yendiği rakibinin fiziksel olarak birkaç günde iyileşeceğini düşünüyordu; fakat rakibinin psikolojik olarak iyileşmesi için birkaç aya ihtiyacı vardı.
Rayno dişli bir rakiple karşılaştığını düşünüyordu. Şu ana kadar rakibine hiç hasar verememişti. Gerçi olumlu düşünmesi gerekirdi. Rakibi de kendisine bir hasar verememişti. Sıradan bir marangoz olduğu düşünüldüğünde iyi bir iş çıkarıyor gibiydi. Yine de dövüş uzadığı taktirde zor anlar yaşayacağından emindi Rayno.
Ponny üzerine doğru gelen askerlere nasıl karşı koyacağını düşündüğü sırada, kendisinin biraz arkasındaki Rose, bir anda ok gibi fırlamış ve askerlerin üzerine doğru hızlıca koşmaya başlamıştı. Karşısına çıkan ilk askerin toplarına sert bir tekme atan Rose, acısından dolayı eğilen askerin sırtına sağlam bir yumruk geçirerek rakibini nakavt etmişti. Karşısına çıkan ikinci askeri ise önce döverek diz çöktürmüş, sonra da boynunu ısırıp boynundan bir parça kopartmıştı Rose. Diğer üç asker, çığlık atarak yerde kıvranan arkadaşlarını görünce Rose'un aksi istikametindeki gemiye doğru koşmaya başlamıştı. Bunun üzerine belindeki çantasından bıçağını çıkaran Rose, bıçağını kaçan askerlerden birine doğru fırlatmıştı. Bıçağı, kaçan askerlerden birinin dizinin arkasına saplanmıştı ve asker yere düşmüştü. Diğer iki asker ise Teğmen Spear'ın gittiği gemiye atlamayı başarmıştı. Bunun ardından kolu ile ağzındaki kanı silen Rose, Ponny'e dönüp: ''Ben bıçağımı alıp yerde yatan askerle ilgileneceğim. Sen de gidip gemiye bak bakalım ne var ne yok. Birazdan sana yetişirim. demişti.
Jeux; Kyrien ve Rayno'nun yanına gittiği sırada, denizci gemisinden iki denizci kendisinin önüne atlamıştı. Askerler oldukça endişeli gözüküyorlardı;fakat nedense kendisini gören askerler rahatlamış gibiydi. Anlaşılan bir süre daha meşgul olacaktı Jeux. Birkaç metre arkasındaki Ame'nin sadece tek rakibinin kaldığı düşünüldüğünde Kyrien ve Rayno'nun yanına Ame ile birlikte gidecek gibiydi.
Shingen, geriye sıçramış ve mızrak tarafından delinmekten kurtulmuştu. Ardından da sağ eli ile mızrağı ileriye doğru ittirmeyi denemişti;fakat rakibi bir anda mızrağı ile birlikte, kendi çevresinde saat yönünde dönmeye başlamıştı. Shingen henüz kartlarını çekemeden mızrak tekrardan sağ tarafından kendisine doğru geliyordu. Tam da bu sırada, Spear'ın sırtına Reev'in eli ile fırlattığı gülle isabet etmişti ve Spear dengesini kaybedip yüz üstü yere kapaklanmıştı.
Spear'ın yere kapaklanmasından kısa bir süre sonra, Shingen sağ bacağında, dizinin biraz yukarısında büyük bir acı hissetmişti. Sanki bir şey dizinin yukarısındaki deriyi delip içeri girmiş gibiydi.
Clous, ağzında toplayabildiği kadar tükürük topladı ve balıklama tekniği ile Spear'a tükürdü;fakat bu sırada Spear bir anda yere kapaklandı ve Clous'un çivi şeklinde fırlattığı balgamlardan biri kardeşi Shingen'in sağ dizinin biraz yukarısına saplandı.
Rayno dişli bir rakiple karşılaştığını düşünüyordu. Şu ana kadar rakibine hiç hasar verememişti. Gerçi olumlu düşünmesi gerekirdi. Rakibi de kendisine bir hasar verememişti. Sıradan bir marangoz olduğu düşünüldüğünde iyi bir iş çıkarıyor gibiydi. Yine de dövüş uzadığı taktirde zor anlar yaşayacağından emindi Rayno.
Ponny üzerine doğru gelen askerlere nasıl karşı koyacağını düşündüğü sırada, kendisinin biraz arkasındaki Rose, bir anda ok gibi fırlamış ve askerlerin üzerine doğru hızlıca koşmaya başlamıştı. Karşısına çıkan ilk askerin toplarına sert bir tekme atan Rose, acısından dolayı eğilen askerin sırtına sağlam bir yumruk geçirerek rakibini nakavt etmişti. Karşısına çıkan ikinci askeri ise önce döverek diz çöktürmüş, sonra da boynunu ısırıp boynundan bir parça kopartmıştı Rose. Diğer üç asker, çığlık atarak yerde kıvranan arkadaşlarını görünce Rose'un aksi istikametindeki gemiye doğru koşmaya başlamıştı. Bunun üzerine belindeki çantasından bıçağını çıkaran Rose, bıçağını kaçan askerlerden birine doğru fırlatmıştı. Bıçağı, kaçan askerlerden birinin dizinin arkasına saplanmıştı ve asker yere düşmüştü. Diğer iki asker ise Teğmen Spear'ın gittiği gemiye atlamayı başarmıştı. Bunun ardından kolu ile ağzındaki kanı silen Rose, Ponny'e dönüp: ''Ben bıçağımı alıp yerde yatan askerle ilgileneceğim. Sen de gidip gemiye bak bakalım ne var ne yok. Birazdan sana yetişirim. demişti.
Jeux; Kyrien ve Rayno'nun yanına gittiği sırada, denizci gemisinden iki denizci kendisinin önüne atlamıştı. Askerler oldukça endişeli gözüküyorlardı;fakat nedense kendisini gören askerler rahatlamış gibiydi. Anlaşılan bir süre daha meşgul olacaktı Jeux. Birkaç metre arkasındaki Ame'nin sadece tek rakibinin kaldığı düşünüldüğünde Kyrien ve Rayno'nun yanına Ame ile birlikte gidecek gibiydi.
Shingen, geriye sıçramış ve mızrak tarafından delinmekten kurtulmuştu. Ardından da sağ eli ile mızrağı ileriye doğru ittirmeyi denemişti;fakat rakibi bir anda mızrağı ile birlikte, kendi çevresinde saat yönünde dönmeye başlamıştı. Shingen henüz kartlarını çekemeden mızrak tekrardan sağ tarafından kendisine doğru geliyordu. Tam da bu sırada, Spear'ın sırtına Reev'in eli ile fırlattığı gülle isabet etmişti ve Spear dengesini kaybedip yüz üstü yere kapaklanmıştı.
Spear'ın yere kapaklanmasından kısa bir süre sonra, Shingen sağ bacağında, dizinin biraz yukarısında büyük bir acı hissetmişti. Sanki bir şey dizinin yukarısındaki deriyi delip içeri girmiş gibiydi.
Clous, ağzında toplayabildiği kadar tükürük topladı ve balıklama tekniği ile Spear'a tükürdü;fakat bu sırada Spear bir anda yere kapaklandı ve Clous'un çivi şeklinde fırlattığı balgamlardan biri kardeşi Shingen'in sağ dizinin biraz yukarısına saplandı.
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Bir savaşa girmiştim ama bu savaştan sağ çıkıp çıkmayacağımı kestiremiyordum. Rakibimin bu kadar hızlı, tecrübeli ve akıllı olduğunu düşünmüyordum. Fakat rakibim tam bir dövüşçüydü ve beni her zaman zor durumda bırakıyordu. Şu kullandığı garip teknikler onu oldukça öne geçiriyordu. Benim de iyi olduğum şeyler vardı ama dövüş bunlar arasında geri plandaydı.
Rakibim durmaksızın hayati noktalara saldırı yapıyordu ve bu saldırılardan kaçıp avantajı ele geçirmeye çalıışyordum. Benim düşüncelerime karşı rakibim her zaman şağkadan tavşan çıkartıyor ve tekrardan kontrolü ele alıyordu. Sağ tarafımdan gelen mızraktan kaçıp rakibimin dengesini dağıtmayı planlıyordum. İlk hamlemle mızraktan kaçmayı başarmış ve ikinci hamleye geçmiştim. Bu sırada rakibim güzel bir refleks göstermiş ve kendi ekseni etrafında dönerek tekrardan saldırıya geçmişti. Hedefi gene ölümcül bir saldırıydı.
Gelen saldırıdan nasıl kaçacağımı düşünürken birden Spear'a gelen topu fark etmiştim. Spear gelen topla beraber yüz üstü kapaklanmış ve yere düşmüştü. O sırada ben de sağ dizimde bir acı hissetmiştim. Bu acıya neyin sebep olduğunu bilmiyordum ama şu anda önemli de değildi. Acı vücudumu sarmadan ve dikkatimi dağıtmadan acele etmeli ve rakibimin toparlanmasına izin vermemeliydim. Acı ile sonradan ilgilenebilirdim.
Bacağımdaki acıyı düşünmeden elimden kartlarımı alacak ve yere kapaklanan rakibime toparlanma fırsatı vermeden 5 adet kartımı fırlatacaktım. Kartlarımdan 2 tanesi boynunu kesecek şekilde. 1 tanesi kafasına diğer ikisini de sırtına gelecek şekilde fırlatacaktım. Reev'in benim için yarattığı boşluğu kullanmalıydım yoksa ileride işim daha da zorlaşacaktı. Ayağımdaki acı beni daha kötü duruma getirmeden bu dövüşü bitirmeliydim. Umarım rakibim bu seferde şapkadan tavşan çıkarmazdı.
Rakibim durmaksızın hayati noktalara saldırı yapıyordu ve bu saldırılardan kaçıp avantajı ele geçirmeye çalıışyordum. Benim düşüncelerime karşı rakibim her zaman şağkadan tavşan çıkartıyor ve tekrardan kontrolü ele alıyordu. Sağ tarafımdan gelen mızraktan kaçıp rakibimin dengesini dağıtmayı planlıyordum. İlk hamlemle mızraktan kaçmayı başarmış ve ikinci hamleye geçmiştim. Bu sırada rakibim güzel bir refleks göstermiş ve kendi ekseni etrafında dönerek tekrardan saldırıya geçmişti. Hedefi gene ölümcül bir saldırıydı.
Gelen saldırıdan nasıl kaçacağımı düşünürken birden Spear'a gelen topu fark etmiştim. Spear gelen topla beraber yüz üstü kapaklanmış ve yere düşmüştü. O sırada ben de sağ dizimde bir acı hissetmiştim. Bu acıya neyin sebep olduğunu bilmiyordum ama şu anda önemli de değildi. Acı vücudumu sarmadan ve dikkatimi dağıtmadan acele etmeli ve rakibimin toparlanmasına izin vermemeliydim. Acı ile sonradan ilgilenebilirdim.
Bacağımdaki acıyı düşünmeden elimden kartlarımı alacak ve yere kapaklanan rakibime toparlanma fırsatı vermeden 5 adet kartımı fırlatacaktım. Kartlarımdan 2 tanesi boynunu kesecek şekilde. 1 tanesi kafasına diğer ikisini de sırtına gelecek şekilde fırlatacaktım. Reev'in benim için yarattığı boşluğu kullanmalıydım yoksa ileride işim daha da zorlaşacaktı. Ayağımdaki acı beni daha kötü duruma getirmeden bu dövüşü bitirmeliydim. Umarım rakibim bu seferde şapkadan tavşan çıkarmazdı.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
2 sayfadaki 6 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6
Similar topics
» Hırsızlığın Amacı 2: Beş Bölgenin Tanrısı [Clous-Shingen ]
» Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
» Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
» Shingen Cracher
» [Envanter] Shingen Cracher
» Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
» Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
» Shingen Cracher
» [Envanter] Shingen Cracher
2 sayfadaki 6 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz