Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
3 posters
5 sayfadaki 6 sayfası
5 sayfadaki 6 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Shingen sorguya devam ediyordu. Spear ile tatlı tatlı konuşuyorlardı. Bu sırada Jeux ve Rayno da onlara verilen emirleri yerine getiriyorlardı. Umarım düşündüğüm şey doğru çıkmaz ve başımıza ödül konmazdı. Bizlerin sessiz ve seri olması lazımdı. Başımıza konulan ödül bizi yavaşlatırdı.
Etrafta bizimkilerden hala iz yoktu. Bu sırada Spear tekrardan konuşmaya başlamıştı. Log Pose denilen aletle adaya rahatlıkla gidebileceğimizi söylemişti. Bu da denizcilerde bu aletin olduğunu gösteriyordu. Sadece onu bulmak ve çalmak lazımdı. Bu işi de Clous ve diğerleri hallediyordu o yüzden sıkıntı yoktu. Adaya soyluların geleceğini söylemişti Spear bu iyiye işaretti işte. Soylu demek zengin demekti, gösteriş demekti. Bunlar a para ve soygun demekti. Shingen yavaş yavaş mutlu olmaya başlamıştı.
Spear etrafta üç denizci gemisinin sürekli devriye gezdiğini söylemişti. Bunlardan birine denk gelme ihtimalimiz çok düşüktü artık. Adaya da fazla mesafe kalmamıştı denilene göre. Bir an önce şu lanet aleti bulup o adaya çıkmalı ve hazırlıklarımıza başlamalıydık.
Spear sözlerini erlerini serbest bırakmamı isteyerek bitirmişti. Görünüşe göre haklıydı bu yüzden dediklerini yapacaktım ama şimdi değil. "Sözüm sözdür erlerini serbest bırakacağım ve onlara zarar vermeyeceğim. İstersen onları şimdi serbest bırakayım ve diğer korsan grubu tarafından katledilsinler, istersen de onları adaya gidene kadar rehin tutayım ve adada serbest bırakayım karar senin Teğmen." demiş ve düşünmesi için fırsat vermiştim. O anda aklıma takılan başka bir şey vardı. "Şu havada yürüme ve aniden hızlanma olayını nasıl yapıyorsun Spear. Bu tekniklerin sırrı ve ismi ne." demiş arada kafamı kurcalayan bu soruyu sormuştum.
Soruma cevap aldıktan ise "Bize saldıran denizcilerin bir bedel ödemesi gerekmektedir ve sizin ödeyeceğiniz bedel ise senin hayatın Spear. Erlerini serbest bırakıp yerlerine seni öldüreceğim." diyecek ve Spear'ın istediğim bütün cevapları verdiğine emin olduktan sonra onu öldürmek için elimi kartlarıma atacaktım. "Sakın yapma Shingen. Sen bir katil değilsin, sen bir hırsızsın. Bu kadar kötü ve acımasız olamazsın. O adam zaten cezasını çekmiş. Ona daha fazla ceza vermenin bir mantığı yok. Lütfen onu öldürme ve vicdanını sızlatma. Lütfennnnnnn." demişti SÜtoş o anda beni durdurmak isterken.
Spear'ı öldürmem gerektiğine emindim. Odadayken de bunu düşünmüştüm. O zor kararlardan birisini alıyordum şu anda ve tereddüt etmemem gerektiğini biliyordum. Erlerin yanında teğmenlerini öldürecektim. Sütoş'un dediklerinden sonra elimi kartlarıma götürecek ve duraksamaksızın Spear'ın boynuna kartımı fırlatacaktım. "Hayııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııır." sesi yankılanmıştı içimde. Bir annenin oğlunu kaybetmesi, bir kuşun yavrusunu kuşa kaptırması gibi bir haykırış sesi yükselmişti içimden. İçimdeki ses yankılanırken etraf kan gölüne dönmüştü. Spear'ın boynundan akan oluk oluk kan güverteyi ıslatıyordu. Kanlarla beraber beynimden de sıcak sulara akıyordu. Sütoş'un içimde eriyip gittiğini hissediyordum. Yaptığım hamleden sonra çökmüş ve dili tutulmuştu. Çok şey düşünüyordu ama ifade edemiyordu. Duygularından üzüntü ve siniri seçebiliyordum net olarak. Şimdilik sesi çıkmıyordu Sütoş'un şaşkınlıktan dolayı ama sonrası işte o zaman fırtına kopacaktı. Şimdi fırtıa öncesi sessizlik kısmıydı.
Etrafta bizimkilerden hala iz yoktu. Bu sırada Spear tekrardan konuşmaya başlamıştı. Log Pose denilen aletle adaya rahatlıkla gidebileceğimizi söylemişti. Bu da denizcilerde bu aletin olduğunu gösteriyordu. Sadece onu bulmak ve çalmak lazımdı. Bu işi de Clous ve diğerleri hallediyordu o yüzden sıkıntı yoktu. Adaya soyluların geleceğini söylemişti Spear bu iyiye işaretti işte. Soylu demek zengin demekti, gösteriş demekti. Bunlar a para ve soygun demekti. Shingen yavaş yavaş mutlu olmaya başlamıştı.
Spear etrafta üç denizci gemisinin sürekli devriye gezdiğini söylemişti. Bunlardan birine denk gelme ihtimalimiz çok düşüktü artık. Adaya da fazla mesafe kalmamıştı denilene göre. Bir an önce şu lanet aleti bulup o adaya çıkmalı ve hazırlıklarımıza başlamalıydık.
Spear sözlerini erlerini serbest bırakmamı isteyerek bitirmişti. Görünüşe göre haklıydı bu yüzden dediklerini yapacaktım ama şimdi değil. "Sözüm sözdür erlerini serbest bırakacağım ve onlara zarar vermeyeceğim. İstersen onları şimdi serbest bırakayım ve diğer korsan grubu tarafından katledilsinler, istersen de onları adaya gidene kadar rehin tutayım ve adada serbest bırakayım karar senin Teğmen." demiş ve düşünmesi için fırsat vermiştim. O anda aklıma takılan başka bir şey vardı. "Şu havada yürüme ve aniden hızlanma olayını nasıl yapıyorsun Spear. Bu tekniklerin sırrı ve ismi ne." demiş arada kafamı kurcalayan bu soruyu sormuştum.
Soruma cevap aldıktan ise "Bize saldıran denizcilerin bir bedel ödemesi gerekmektedir ve sizin ödeyeceğiniz bedel ise senin hayatın Spear. Erlerini serbest bırakıp yerlerine seni öldüreceğim." diyecek ve Spear'ın istediğim bütün cevapları verdiğine emin olduktan sonra onu öldürmek için elimi kartlarıma atacaktım. "Sakın yapma Shingen. Sen bir katil değilsin, sen bir hırsızsın. Bu kadar kötü ve acımasız olamazsın. O adam zaten cezasını çekmiş. Ona daha fazla ceza vermenin bir mantığı yok. Lütfen onu öldürme ve vicdanını sızlatma. Lütfennnnnnn." demişti SÜtoş o anda beni durdurmak isterken.
Spear'ı öldürmem gerektiğine emindim. Odadayken de bunu düşünmüştüm. O zor kararlardan birisini alıyordum şu anda ve tereddüt etmemem gerektiğini biliyordum. Erlerin yanında teğmenlerini öldürecektim. Sütoş'un dediklerinden sonra elimi kartlarıma götürecek ve duraksamaksızın Spear'ın boynuna kartımı fırlatacaktım. "Hayııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııır." sesi yankılanmıştı içimde. Bir annenin oğlunu kaybetmesi, bir kuşun yavrusunu kuşa kaptırması gibi bir haykırış sesi yükselmişti içimden. İçimdeki ses yankılanırken etraf kan gölüne dönmüştü. Spear'ın boynundan akan oluk oluk kan güverteyi ıslatıyordu. Kanlarla beraber beynimden de sıcak sulara akıyordu. Sütoş'un içimde eriyip gittiğini hissediyordum. Yaptığım hamleden sonra çökmüş ve dili tutulmuştu. Çok şey düşünüyordu ama ifade edemiyordu. Duygularından üzüntü ve siniri seçebiliyordum net olarak. Şimdilik sesi çıkmıyordu Sütoş'un şaşkınlıktan dolayı ama sonrası işte o zaman fırtına kopacaktı. Şimdi fırtıa öncesi sessizlik kısmıydı.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Tekerlemenin sonuu olarak karşısındaki odalardan Teğmen Aoinin'inkine girmişti. İçerde pek birşey yok gibiydi. Dolaplar, çalışma masası, sandalye ve dolabın birinin içinde mavi dosyalar. Diğer dolabın içinde ilginç şekilde hikaye kitapları vardı. Mavi dosyalardan birkaçtanesini yanına alacaktı tüküren adam içlerinde ilginç şeyler olabilirdi.
Ayrıca odanın duvarında asılı olan aranıyor posterleri de vardı. Epey güçlü korsanlar yada suçlular var gibi duruyordu. Kendi posterinin olmaması biraz rahatlatmıştı onu. Henüz kimliklerinin gizli olduğunun göstergesiydi. Fakat dedesinin posterini de görmeyi umuyordu onun olmaması üzmüştü. Posterleri iyice ezberleyecekti. Olaki karşılaşırlarsa kiminle muhattap olduklarını bilmeliydi.
Son olarak masadaki çekmecelere de hızlıca bakacaktı ve gözüne değerli görnen şeyleri alıp diğer teğmenin odasına gidecekti.
Ayrıca odanın duvarında asılı olan aranıyor posterleri de vardı. Epey güçlü korsanlar yada suçlular var gibi duruyordu. Kendi posterinin olmaması biraz rahatlatmıştı onu. Henüz kimliklerinin gizli olduğunun göstergesiydi. Fakat dedesinin posterini de görmeyi umuyordu onun olmaması üzmüştü. Posterleri iyice ezberleyecekti. Olaki karşılaşırlarsa kiminle muhattap olduklarını bilmeliydi.
Son olarak masadaki çekmecelere de hızlıca bakacaktı ve gözüne değerli görnen şeyleri alıp diğer teğmenin odasına gidecekti.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Clous çekmecelere hızlıca göz atıp değerli şeyleri çalmak için çekmecenin yakınına gitmişti. Clous'un açtığı ilk beş çekmecede değersiz birkaç kağıt, not defterleri, yarım kalmış bir sosisli, +18 dergiler dışında bir şey yoktu. Clous alt çekmecelerden birini açtığında ise karşısına bir cüzdan çıkmıştı. Cüzdanın içinde yaklaşık 60.000 beli ve mor renkli bir kart vardı. Kartta: ''Sanra Bölgesine Giriş Kartı'' yazıyordu. Clous açtığı son çekmecede ise birkaç tane daha aranıyor posteri görmüştü. Aranıyor posterlerinin içinde kendisine ve tayfasındakilere ait posterler de vardı.
Clous cüzdanı, mavi dosyalardan birkaçını ve gözüne değerli görünen diğer şeyleri aldıktan sonra Teğmen Spear'ın odasına geçmişti. Teğmen Spear'ın odasının Teğmen Aoinin'in odasından farkı yoktu. Teğmen Spear'ın odasındaki dosyalar Teğmen Aoinin'in odasındaki dosyalara kıyasla daha dağınık yerleştirilmişti.Ayrıca Teğmen Spear masasına yakın olan dolaba hiçbir şey koymamıştı.
Etrafı incelediği sırada Teğmen Spear'ın çalışma masasının üzerinde camdan yapılmış bir kutu görmüştü Clous. Kutuda pek çok mektup vardı. Camın bir yüzüne bir kağıt yapıştırılmıştı ve kağıtta: ''Kutuya en ufak bir hasar veren beni uğraştırmayıp denize atlasın.'' yazıyordu. Ayrıca, Spear'ın masasında, henüz kutuya konulmamış bir mektup görmüştü Clous. Mektubun henüz okunmadığı belli oluyordu.
Kyrien, Ching'in gitmesi ile normal ruh haline geri dönmüştü. Az önce yaşadığı güzel anları kafasından silip etraftaki kasalara bakmaya başlamıştı Kyrien. Kasalardan bazılarında battaniye gibi kışlık eşyalar vardı. Kasaların çoğunda ise yedek erzak vardı. Kyrien, ne olur ne olmaz diye ikisinden de birer kasa götürecekti gemisine.
Reev bu teklifi duyduğunda çok mutlu olmuştu. Teklifi doğal olarak reddedecekti Reev. Clous ile olmaktan çok mutluydu. Yine de bu kadar çok insanla tanıştığından ve karşısındaki insanların kendisini sevdiğini söylemesinden kıvanç ve onur duyuyordu Reev. Clous ile birlikte yolculuk etmeye başladığı zamandan beri gerçekten yaşadığını hissediyordu. Yeni insanlar tanıyor, yeni yerler görüyordu. Abilerinin kendisini boğan ellerinden uzakta, sevgilisinin sıcak kollarında tekrardan hayat bulmuştu sanki. ''Üzgünüm; ama beni bekleyen, onların yanında gerçekten de özgür olduğumu hissettiğim çok değerli arkadaşlarım var. Onları bırakmayı düşünmüyorum.'' diyerek Rachel'in teklifini reddetmişti Reev.
Reev'in cevabını duyan bazı kadınlar uğuldamaya başlasa da Rachel onları tek el hareketiyle susturmuştu. Demek özgürlük ha... Ha ha ha! Anlıyorum. Yine de sana kapımız hep açık unutma. demişti ardından, gülerek.
Spear, Shingen'in sorduğu soruya ne cevap vereceğini düşündüğü sırada başka bir soru daha sormuştu Shingen. Bu soru, Spear'ın sinirini bozmuştu. Karşısındaki korsan, kendisinin yıllarca çalışarak elde ettiği tekniklerin sırrını soruyordu kendisine. Yine de sinirlenmenin sırası değildi. ''Erlerim özgür birer adamlar. Onları şimdi bırak. Başlarının çaresine bakacaklardır. Soruna gelince, kusura bakma ahbap; fakat bu tekniklerin tek sırrı yıllarca antreman yapmaktır. Eğer küçüklüğünden beri denizci karargahında eğitim almamışsan boşuna çabalamış olursun.'' demişti hafifçe sırıtarak.
Bunun ardından, Shingen erlerini bırakıp kendisini öldüreceğini söylemişti. Bu, Spear'ın canına minnetti. ''Yolla gelsin o zaman.'' demişti kaşlarını çatarak. Böyle yaparak karizmatik bir şekilde öleceğini düşünüyordu Spear.
Shingen'in kartları Spear'ın hayati yerlerine saplandığında kanlar içinde yerde kalmıştı Spear. Vücudu üşüyor, kulakları duymuyordu Spear'ın. Duyduğu tek şey, bazı erlerinin haykırışlarıydı. Yine de ölmek üzere olduğu şu anda, bu kendisinin pek de umurunda değildi. Mimi'yi düşünüyordu Spear. Keşke Mimi'yi son bir kez görebilseydi. Yıllardır Mimi'nin iyileşeceği ve kendisinin Mimi'ye sarılacağı anı bekliyordu Spear. Anlaşılan boşuna beklemişti. Mimi'den önce gidecek olmasının Mimi'yi ne kadar üzeceğini düşünmüştü Spear, son nefesini verirken.
Shingen'in kartları ile Spear'ı vurmasının ardından erler çılgına dönmüştü. Erler, elleri ve ayakları bağlı olmasına rağmen bir yandan küfürler savurup bir yandan da sürünüyorlardı. Bağlı olan tüm erler, sürüne sürüne Shingen'e doğru geliyorlardı.
''Ah, hayır.Yanlış anladın.'' demişti ellerini iki yana sallayan Ame. Yapamam derken yapmayacağımı kastediyordum. Burada olmaktan mutluyum. Teklifin için teşekkür ederim; fakat ne kaptanının yanına gelecek ne de tayfanıza katılacağım.''
Ponny itiraz etmek için ağzını açtığı sırada: ''Kararım kesindir. Boşuna beni ikna etmeye çalışma.'' demişti yüksek bir ses tonuyla.
Ame'nin sesini yükseltmesi üzerine Ponny de ciddileşmişti: ''Sesini yükselttiğine göre sen de verdiğin karardan emin değilsin değil mi? Pekala, sana ne olacağını söyleyeyim. Erkekler her zaman paraya ve güce tapar. Üçüncü sırada ise bir kadınla birlikte olmak gelir erkekler için. Beyaz saçlı şerefsiz canice adam öldürüp para peşinde koşmaya devam edecek. Sen ne kadar çabalarsan çabala, sadece sikinin keyfi geldiğinde seninle ilgilenecek. Senden neden arkasını kollamanı istiyor biliyor musun? Çünkü kendisinin gözünün önünden kaybolmanı istiyor! Sana bakmaya bile tahammül edemiyor!'' demişti bağırarak.
Bu sözler Ame'yi sinirlendirmeye yetmişti. ''Ağzını topla!'' diye bağıran Ame, Ponny'nin üzerine doğru yürümeye başlamıştı. Tam da bu sırada odanın kapısı açılmış ve Rayno: ''Ame-san.Rahatsız ediyorum; ama gazetelerin nerede olduğunu biliyor musun?'' diyerek içeri girmişti. İçeri giren Rayno, kendisini öldürmek istiyormuş gibi bakan iki kadını görünce: ''Anlıyorum.Demek sen de bilmiyorsun. Neyse, ben kendim bulurum o zaman. Kolay gelsin. Saygılar.'' diyerek odadan çıkmıştı.
- Lein Krasse:
- 39.000.000
- HİSTORRİA:
- 39.000.000
- ÇİRKİN RAMAN:
- 38.000.000
- Mavi Çiçek Anna:
- 32.000.000
- Clous Cracher:
- Ame:
- Shingen Cracher:
- FIRİSTİANO PONALDO:
- 35.000.000
- Maymun Baptis:
- 28.000.000
Clous cüzdanı, mavi dosyalardan birkaçını ve gözüne değerli görünen diğer şeyleri aldıktan sonra Teğmen Spear'ın odasına geçmişti. Teğmen Spear'ın odasının Teğmen Aoinin'in odasından farkı yoktu. Teğmen Spear'ın odasındaki dosyalar Teğmen Aoinin'in odasındaki dosyalara kıyasla daha dağınık yerleştirilmişti.Ayrıca Teğmen Spear masasına yakın olan dolaba hiçbir şey koymamıştı.
Etrafı incelediği sırada Teğmen Spear'ın çalışma masasının üzerinde camdan yapılmış bir kutu görmüştü Clous. Kutuda pek çok mektup vardı. Camın bir yüzüne bir kağıt yapıştırılmıştı ve kağıtta: ''Kutuya en ufak bir hasar veren beni uğraştırmayıp denize atlasın.'' yazıyordu. Ayrıca, Spear'ın masasında, henüz kutuya konulmamış bir mektup görmüştü Clous. Mektubun henüz okunmadığı belli oluyordu.
Kyrien, Ching'in gitmesi ile normal ruh haline geri dönmüştü. Az önce yaşadığı güzel anları kafasından silip etraftaki kasalara bakmaya başlamıştı Kyrien. Kasalardan bazılarında battaniye gibi kışlık eşyalar vardı. Kasaların çoğunda ise yedek erzak vardı. Kyrien, ne olur ne olmaz diye ikisinden de birer kasa götürecekti gemisine.
Reev bu teklifi duyduğunda çok mutlu olmuştu. Teklifi doğal olarak reddedecekti Reev. Clous ile olmaktan çok mutluydu. Yine de bu kadar çok insanla tanıştığından ve karşısındaki insanların kendisini sevdiğini söylemesinden kıvanç ve onur duyuyordu Reev. Clous ile birlikte yolculuk etmeye başladığı zamandan beri gerçekten yaşadığını hissediyordu. Yeni insanlar tanıyor, yeni yerler görüyordu. Abilerinin kendisini boğan ellerinden uzakta, sevgilisinin sıcak kollarında tekrardan hayat bulmuştu sanki. ''Üzgünüm; ama beni bekleyen, onların yanında gerçekten de özgür olduğumu hissettiğim çok değerli arkadaşlarım var. Onları bırakmayı düşünmüyorum.'' diyerek Rachel'in teklifini reddetmişti Reev.
Reev'in cevabını duyan bazı kadınlar uğuldamaya başlasa da Rachel onları tek el hareketiyle susturmuştu. Demek özgürlük ha... Ha ha ha! Anlıyorum. Yine de sana kapımız hep açık unutma. demişti ardından, gülerek.
Spear, Shingen'in sorduğu soruya ne cevap vereceğini düşündüğü sırada başka bir soru daha sormuştu Shingen. Bu soru, Spear'ın sinirini bozmuştu. Karşısındaki korsan, kendisinin yıllarca çalışarak elde ettiği tekniklerin sırrını soruyordu kendisine. Yine de sinirlenmenin sırası değildi. ''Erlerim özgür birer adamlar. Onları şimdi bırak. Başlarının çaresine bakacaklardır. Soruna gelince, kusura bakma ahbap; fakat bu tekniklerin tek sırrı yıllarca antreman yapmaktır. Eğer küçüklüğünden beri denizci karargahında eğitim almamışsan boşuna çabalamış olursun.'' demişti hafifçe sırıtarak.
Bunun ardından, Shingen erlerini bırakıp kendisini öldüreceğini söylemişti. Bu, Spear'ın canına minnetti. ''Yolla gelsin o zaman.'' demişti kaşlarını çatarak. Böyle yaparak karizmatik bir şekilde öleceğini düşünüyordu Spear.
Shingen'in kartları Spear'ın hayati yerlerine saplandığında kanlar içinde yerde kalmıştı Spear. Vücudu üşüyor, kulakları duymuyordu Spear'ın. Duyduğu tek şey, bazı erlerinin haykırışlarıydı. Yine de ölmek üzere olduğu şu anda, bu kendisinin pek de umurunda değildi. Mimi'yi düşünüyordu Spear. Keşke Mimi'yi son bir kez görebilseydi. Yıllardır Mimi'nin iyileşeceği ve kendisinin Mimi'ye sarılacağı anı bekliyordu Spear. Anlaşılan boşuna beklemişti. Mimi'den önce gidecek olmasının Mimi'yi ne kadar üzeceğini düşünmüştü Spear, son nefesini verirken.
Shingen'in kartları ile Spear'ı vurmasının ardından erler çılgına dönmüştü. Erler, elleri ve ayakları bağlı olmasına rağmen bir yandan küfürler savurup bir yandan da sürünüyorlardı. Bağlı olan tüm erler, sürüne sürüne Shingen'e doğru geliyorlardı.
''Ah, hayır.Yanlış anladın.'' demişti ellerini iki yana sallayan Ame. Yapamam derken yapmayacağımı kastediyordum. Burada olmaktan mutluyum. Teklifin için teşekkür ederim; fakat ne kaptanının yanına gelecek ne de tayfanıza katılacağım.''
Ponny itiraz etmek için ağzını açtığı sırada: ''Kararım kesindir. Boşuna beni ikna etmeye çalışma.'' demişti yüksek bir ses tonuyla.
Ame'nin sesini yükseltmesi üzerine Ponny de ciddileşmişti: ''Sesini yükselttiğine göre sen de verdiğin karardan emin değilsin değil mi? Pekala, sana ne olacağını söyleyeyim. Erkekler her zaman paraya ve güce tapar. Üçüncü sırada ise bir kadınla birlikte olmak gelir erkekler için. Beyaz saçlı şerefsiz canice adam öldürüp para peşinde koşmaya devam edecek. Sen ne kadar çabalarsan çabala, sadece sikinin keyfi geldiğinde seninle ilgilenecek. Senden neden arkasını kollamanı istiyor biliyor musun? Çünkü kendisinin gözünün önünden kaybolmanı istiyor! Sana bakmaya bile tahammül edemiyor!'' demişti bağırarak.
Bu sözler Ame'yi sinirlendirmeye yetmişti. ''Ağzını topla!'' diye bağıran Ame, Ponny'nin üzerine doğru yürümeye başlamıştı. Tam da bu sırada odanın kapısı açılmış ve Rayno: ''Ame-san.Rahatsız ediyorum; ama gazetelerin nerede olduğunu biliyor musun?'' diyerek içeri girmişti. İçeri giren Rayno, kendisini öldürmek istiyormuş gibi bakan iki kadını görünce: ''Anlıyorum.Demek sen de bilmiyorsun. Neyse, ben kendim bulurum o zaman. Kolay gelsin. Saygılar.'' diyerek odadan çıkmıştı.
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Tüküren adamın çekmecelerde bulduğu en değerli şey şüphesiz cüzdandan çıkan mor renkli karttı. Hoş Sanra Bölgesinin neresi olduğunu veya ne öneme sahip olduğunu bilmiyordu ama kesinlikle bulacaktı. artık giriş kartı da olduğuna göre orayı soymasına hiç bir şey engel olamazdı. Gerçi biraz önce gördüğü dergileri -ki sadece kapaklarına bakıp geçmiş ama erkekliğine yenik düşüp merak ettiği birkaçtanesini de yanına almıştı.- göz önünde bulundurarak buranın genelev olma ihtimali de yok değildi. Hiç olmadı Reev'den habersiz bir, iki saat kadar eğlenceli vakit geiririm diye düşünmüştü tüküren adam. Fakat ne olursa olsun Sanra bölgesini bulmayı kendine görev olarak bellemişti.
Cüzdandan aldığı parayı da cebe attıktan sonra son çekmeceyi de açıp en önemli yere gelmişti Clous Cracher. bu çekmecce de tıpkı duvarda asılı olanlar gibi arnıyor posterleri vardı. Fakat bu defa içlerinde onu özellikle çok rahatsız eden üç tane poster vardı. Kendisinin, kardeşinin ve Ame'nin posterleri. Posterleri gördüğü anda yüzü donmuştu. kendi kendine "hasssiktirr..." diye sesli bir tepki vermişti. Hırsız olarak aranıyor posterinin olması hiç iyi değildi. Sebepsiz yere paniklemişti posterleri de cebe atıp diğer teğmenin odasına doğru ilerlerken bu konuyu düşünüyordu. İlk bakışta posterinin olması iyi brşey değildi hatta hırsız olarak çuvalladığını düşünüyordu fakat sonradan düşününce dedesinin bile vardı posteri. Üstelik başına konulan ödül de bir hayli yakındı dedesine hatta dedesinin ilk ödülünü geçmişti bile. işte bu düşünce Teğmen Spear'ın odasına yüzünde bir gülümsemeyle girmesini sağlamıştı.
Teğmen Spear'ın odasının ilk bakışta diğer odayla hiçbir farkı yoktu ama iki teğmenin ne kadar farklı insanlar oldukları görülebiliyordu. Dolaplarına hızlıca bakıp değerli gördüğü şeyleri alacaktı. Değerli gördüğü şeylerin başında da camdan kutu vardı. Tabii ki içindeki mektupları odaya döktükten sonra kutuyu alacaktı yanına. Masanın üzerindeki okunmamış mektubu ise birgüzel okuyacaktı tüküren adam. Ardından bu masanın da çekmecelerine bakacak ve odadan ayrılacaktı. Biraz önce gödüğü dolaba -ranzaların ordaki- gidecekti.
Cüzdandan aldığı parayı da cebe attıktan sonra son çekmeceyi de açıp en önemli yere gelmişti Clous Cracher. bu çekmecce de tıpkı duvarda asılı olanlar gibi arnıyor posterleri vardı. Fakat bu defa içlerinde onu özellikle çok rahatsız eden üç tane poster vardı. Kendisinin, kardeşinin ve Ame'nin posterleri. Posterleri gördüğü anda yüzü donmuştu. kendi kendine "hasssiktirr..." diye sesli bir tepki vermişti. Hırsız olarak aranıyor posterinin olması hiç iyi değildi. Sebepsiz yere paniklemişti posterleri de cebe atıp diğer teğmenin odasına doğru ilerlerken bu konuyu düşünüyordu. İlk bakışta posterinin olması iyi brşey değildi hatta hırsız olarak çuvalladığını düşünüyordu fakat sonradan düşününce dedesinin bile vardı posteri. Üstelik başına konulan ödül de bir hayli yakındı dedesine hatta dedesinin ilk ödülünü geçmişti bile. işte bu düşünce Teğmen Spear'ın odasına yüzünde bir gülümsemeyle girmesini sağlamıştı.
Teğmen Spear'ın odasının ilk bakışta diğer odayla hiçbir farkı yoktu ama iki teğmenin ne kadar farklı insanlar oldukları görülebiliyordu. Dolaplarına hızlıca bakıp değerli gördüğü şeyleri alacaktı. Değerli gördüğü şeylerin başında da camdan kutu vardı. Tabii ki içindeki mektupları odaya döktükten sonra kutuyu alacaktı yanına. Masanın üzerindeki okunmamış mektubu ise birgüzel okuyacaktı tüküren adam. Ardından bu masanın da çekmecelerine bakacak ve odadan ayrılacaktı. Biraz önce gödüğü dolaba -ranzaların ordaki- gidecekti.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Yerdeki kanlar güverteyi kaplamıştı. Gerçekten yapmıştı Shingen. Bir insanı öldürmüştü ve bundan herhangi bir suçluluk duymuyordu. Yarısı diyelim de Sütoş'un hakkını yemeyelim. Spear ölmeden önce kullandığı tekniklerin bir ömür boyu antrenman gerektirdiğini söylemişti. Bu bir nevi hırsızlık için aldığımız eğitime benziyordu. Erlerini ise serbest bırakmamı istemişti. Dediğini yapacaktım ama uygun bir zamanda.
Spear öldürmemle birlikte bana tepki gösteren kişilerin arasına erlerde katılmıştı. Lanet olası erler bana küfür edip üzerime doğru geliyorlardı. Sevdikleri birini koruyamamış ve kendilerini suçlamışlardı. Fakat onların suçu en başta bize saldırmak olmuştu. Şu anda da büyük bir sinirle üzerime doğru geliyorlardı. Onlara bir uyarı vermem gerekiyordu yoksa onları serbest bırakamazdım. "Eğer ölmek istemiyorsanız yaptıklarınızı yapmamanızı öneririm. Bana doğru gelirseniz Spear'a dediğim şeyi yapmam ve sizi öldürürüm. Anlaşmamızda bu yoktu. Ya düzgün bir şekilde oturun ya da" demiş ve elime kart alıp erlerden birinin hayati olmayan bir noktasına doğru bir kart fırlatmaya çalışmıştım.
Kartı atmaya çalışırken birden kaskatı kesilmiş ve kartı fırlatamamıştım. O sırada içimdeki canavar hiç olmadığı kadar güçlenmiş ve beni geri plana itmişti. Sütoş'un bu kadar güçlü ve kararlı olduğunu ilk defa görmüştüm. Görünüşe göre yaptıklarımdan ve yapacaklarımdan korkup kontrolü ele almış ve hiç olmadığı kadar kararlı davranmıştı.
Kontorlü ele aldığımda ilk işim Shingen'in tekrar başa gelmesini engellemekti. Bunu uzun süre yapamayacaktım ama bu olaylar bitene kadar dayanabilirdim. O katilin bir daha adam öldürmesine izin veremezdim. Asla,asla,asla. Kontrolü ele aldıktan sonra Jeux'a dönüp "Teğmen Spear'a söz verdiğimiz gibi erleri serbest bırak. Teğmen Spear'ın bedenini almalarına da müsaade et." demiş ve Spear'ın onurlu bir şekilde defnedilmesini sağlamaya çalışmıştım. Sonrasında yüzümdeki pişmanlık ifadesiyle erlerle konuşma ihtiyacı hissetmiştim. "Gerçekten özür dilerim. Teğmeninizi bu şekilde öldürdüğüm için özür dilerim. Kontrolü daha önce alamadığım için özür dilerim. Size teğmeninizi geri getiremeyeceğim ama lütfen özrümü kabul edin ve buradan daha fazla insan ölmeden gidin. Yolculuğunuz için ne lazımsa karşılamaya hazırım. En azından özrümüz olarak kabul edin." Sözlerimi söylerken gözlerimden oluk oluk yaşlar akıyordu. Bu gözyaşları pişmanlık ve çaresizlik gözyaşlarıydı. Bir teğmeni erlerinin yanında savunmasız bir haldeyken öldürmüştük ve erleri de kontrolü çıkmıştı. Gözyaşlarımdaki masumiyet ve mahcubiyetin erlere yansıyacağını düşünüyordum ve onların sinirlerinin biraz olsun yatışacağını düşünüyordum.
Erlerin nasıl davranacağını bilmiyordum ama o sırada Jeux ile konuşmam gerekiyordu. "Jeux niye engel olmadın. Shingen'in böyle şeyler yapmasına nasıl müsaade ettin. Babam seni bizi koruman için göndermedi mi? Buna bizi kendimizden koruman da dahil. Niye bunu yapmasına izin verdin. Niye, niye, niye." demiş ve Jeux'un göğsüne iki üç kere vurmuştum. Sonrasında erlerin yüzüne daha fazla bakamayacağımı anlamış ve erlere Jeux'un bakmasına izin vermiştim. Onları serbest bırakacağından emindim.
Bu sırada ben de Ame'yi arayacaktım. Shingen'in yaptıkları onu da çok etkilemiş olmalıydı. Ondan özür dilemeli ve içini rahat ettirmeliydim. Her yerde Ame'yi arayacak ve onu bulduğumda ne olursa olsun ona sımsıkı sarılacaktım. "Senin için çok korktum Ay Yüzlüm. Shingen seni üzdüğü için çok üzgünüm. Şu anda ne yapabileceğimi bilmiyorum. Bu ellerle bir adam öldürdüm ve ona engel olamadım. Bu lekeyle nasıl yaşayabilirim. Seni ve Abimi ve Shingen'i kaybetmek istemiyorum." Bunları söylerken Ame'nin göğüslerine yaslanmış ve hüngür hüngür ağlamıştım. Zayıf ya da korkak görünmek umrumda değildi şu anda çok üzgündüm ve bunu yaşamak , paylaşmak istiyordum. Birinini beni rahatlatması lazımdı. Bu kim olacaktı bilmiyorum ama Shingen olmayacağı kesindi.
Spear öldürmemle birlikte bana tepki gösteren kişilerin arasına erlerde katılmıştı. Lanet olası erler bana küfür edip üzerime doğru geliyorlardı. Sevdikleri birini koruyamamış ve kendilerini suçlamışlardı. Fakat onların suçu en başta bize saldırmak olmuştu. Şu anda da büyük bir sinirle üzerime doğru geliyorlardı. Onlara bir uyarı vermem gerekiyordu yoksa onları serbest bırakamazdım. "Eğer ölmek istemiyorsanız yaptıklarınızı yapmamanızı öneririm. Bana doğru gelirseniz Spear'a dediğim şeyi yapmam ve sizi öldürürüm. Anlaşmamızda bu yoktu. Ya düzgün bir şekilde oturun ya da" demiş ve elime kart alıp erlerden birinin hayati olmayan bir noktasına doğru bir kart fırlatmaya çalışmıştım.
Kartı atmaya çalışırken birden kaskatı kesilmiş ve kartı fırlatamamıştım. O sırada içimdeki canavar hiç olmadığı kadar güçlenmiş ve beni geri plana itmişti. Sütoş'un bu kadar güçlü ve kararlı olduğunu ilk defa görmüştüm. Görünüşe göre yaptıklarımdan ve yapacaklarımdan korkup kontrolü ele almış ve hiç olmadığı kadar kararlı davranmıştı.
Kontorlü ele aldığımda ilk işim Shingen'in tekrar başa gelmesini engellemekti. Bunu uzun süre yapamayacaktım ama bu olaylar bitene kadar dayanabilirdim. O katilin bir daha adam öldürmesine izin veremezdim. Asla,asla,asla. Kontrolü ele aldıktan sonra Jeux'a dönüp "Teğmen Spear'a söz verdiğimiz gibi erleri serbest bırak. Teğmen Spear'ın bedenini almalarına da müsaade et." demiş ve Spear'ın onurlu bir şekilde defnedilmesini sağlamaya çalışmıştım. Sonrasında yüzümdeki pişmanlık ifadesiyle erlerle konuşma ihtiyacı hissetmiştim. "Gerçekten özür dilerim. Teğmeninizi bu şekilde öldürdüğüm için özür dilerim. Kontrolü daha önce alamadığım için özür dilerim. Size teğmeninizi geri getiremeyeceğim ama lütfen özrümü kabul edin ve buradan daha fazla insan ölmeden gidin. Yolculuğunuz için ne lazımsa karşılamaya hazırım. En azından özrümüz olarak kabul edin." Sözlerimi söylerken gözlerimden oluk oluk yaşlar akıyordu. Bu gözyaşları pişmanlık ve çaresizlik gözyaşlarıydı. Bir teğmeni erlerinin yanında savunmasız bir haldeyken öldürmüştük ve erleri de kontrolü çıkmıştı. Gözyaşlarımdaki masumiyet ve mahcubiyetin erlere yansıyacağını düşünüyordum ve onların sinirlerinin biraz olsun yatışacağını düşünüyordum.
Erlerin nasıl davranacağını bilmiyordum ama o sırada Jeux ile konuşmam gerekiyordu. "Jeux niye engel olmadın. Shingen'in böyle şeyler yapmasına nasıl müsaade ettin. Babam seni bizi koruman için göndermedi mi? Buna bizi kendimizden koruman da dahil. Niye bunu yapmasına izin verdin. Niye, niye, niye." demiş ve Jeux'un göğsüne iki üç kere vurmuştum. Sonrasında erlerin yüzüne daha fazla bakamayacağımı anlamış ve erlere Jeux'un bakmasına izin vermiştim. Onları serbest bırakacağından emindim.
Bu sırada ben de Ame'yi arayacaktım. Shingen'in yaptıkları onu da çok etkilemiş olmalıydı. Ondan özür dilemeli ve içini rahat ettirmeliydim. Her yerde Ame'yi arayacak ve onu bulduğumda ne olursa olsun ona sımsıkı sarılacaktım. "Senin için çok korktum Ay Yüzlüm. Shingen seni üzdüğü için çok üzgünüm. Şu anda ne yapabileceğimi bilmiyorum. Bu ellerle bir adam öldürdüm ve ona engel olamadım. Bu lekeyle nasıl yaşayabilirim. Seni ve Abimi ve Shingen'i kaybetmek istemiyorum." Bunları söylerken Ame'nin göğüslerine yaslanmış ve hüngür hüngür ağlamıştım. Zayıf ya da korkak görünmek umrumda değildi şu anda çok üzgündüm ve bunu yaşamak , paylaşmak istiyordum. Birinini beni rahatlatması lazımdı. Bu kim olacaktı bilmiyorum ama Shingen olmayacağı kesindi.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Clous dolaplara baktığında birkaç mavi dosya ve birkaç sakız kutusu dışında bir şey görememişti. Bunun ardından, cam kutunun içindeki mektupları yere boşaltarak cam kutuyu çalmaya hazır hale getirmişti. Daha sonra ise mektuba göz atmıştı Clous. Mektubu açtığında gözüne ilk çarpan şey mektuba yapıştırılmış üç fotoğraf olmuştu. Mektupta :
''Oğluşum, kınalı kuzum. Ben Annen. Mektubu her zamanki gibi babanla beraber yazıyoruz. Her mektubunda, zarfın üzerindeki adres kısmından bizim yolladığımızı anladığını söylesen de yine de belirtmek istedik. Nasılsın? İşlerin nasıl gidiyor? Hala sana mektup yolluyoruz diye sana gülen var mı bakayım? Şhelif denen kötü adam da çok çalıştırmıyordur seni umarım. Aoinin oğlum nasıl? Ona da çok selam söyle olur mu? Her neyse, bak ne diyeceğiz. Kardeşinin şu iki fotoğrafını hatırlıyorsun değil mi?
İlki yedi yaşında hastaneye ilk yattığı zamanlarda çekilmişti. İkincisi ise geçen sene durumu iyice kötüleştiğinde. Küçük yavrum bir deri bir kemik kalmıştı. Saçları döküldüğünde ne ağlamıştı. Bir de şimdi bak bakalım Mimi’ye ne olmuş. Müjdeni isterim canım evladım!
Nasıl? Kardeşin dört senede boy atmış değil mi? Doktorlar henüz tam olarak iyileşmese de durumunun hastanede kalmayacak kadar iyi olduğunu, kısa zaman sonra kardeşinin tamamen iyileşeceğini söylediler ve kardeşini taburcu ettiler. Mimi de tutturdu abime haber verin diye. Kızcağızımın henüz saçları çıkmadı. O yüzden peruk aldık ona. Bir de hala koltuk değneği ile yürüyor; fakat ona, tamamen iyileşince ziyaretine geleceğini söylemişsin. Bu yüzden değneği de çekmedik, kenara tutundu fotoğrafta.
Neyse kınalı kuzum, bir sene önce kardeşinin durumu kötüleştiğinde , kardeşinin tedavi masraflarını karşılamak, daha çok para kazanmak için taa Grand Line’lere gittin. Artık kardeşin taburcu oldu. Tayinini buralara aldır da gel olmaz mı kuzum? Olmadı şöyle uzun bir izin alıp kardeşinle vakit geçirmeye gel. Mimi çok özledi seni. Abim de abim diye tutturuyor. Sen de onu çok seversin yeter ayrı kaldığınız. Aoinin oğlumu da al gel hatta olmaz mı? Onunla da bir tanışamadık. Sana o kadar yardımı dokunmuş. Buraya getir de teşekkür edelim.
Neyse canım evladım, Mimi olsun baban olsun hepimiz selam söylüyor gözlerinden öpüyoruz. Eğer Şhelif sana izin vermezse mektubunda haber et. Sağdan soldan borç alıp seni ziyarete geliriz biz. Hadi selametle kal.''
Yazıyordu. Tüküren adam, mektubu okumasının ardından çekmeceleri karıştırmaya başlamıştı. Çekmecelerde yaşlı bir kadın, yaşlı bir adam ve mektupta bahsedilen kızın pek çok resmi vardı. Bunların dışında, üzerinde ‘’Sanra Bölgesine Giriş Kartı’’ yazan mor bir kart ve, bir saat şeklinde dizayn edilmiş, orijinal pusulalardan farklı gözüken bir pusula görmüştü tüküren adam. Bunları da yanına almasının ardından ranzaların oradaki dolaba gitmişti; fakat dolap kilitliydi. Dolabı açmak Clous’u biraz uğraştıracak gibiydi.
Shingen Jeux’a erleri serbest bırakmasını söylemişti. Ardından da erlerden ağlayarak özür dilemişti. Bu sırada, elleri ve kolları bağlı olmasına rağmen doğrulmayı başaran bir er Shingen’in üzerine doğru zıplayıp Shingen’i yere düşürmüş ve: ‘’ Teğmenimizi öldürdükten sonra ağlayınca affedileceğini mi sandın orospu çocuğu! Teğmenimizi özür dileyerek geri mi getireceksin ibnenin evladı!’’ diye bağırıp Shingen’in kolunu ısırmıştı. Erin yaptığı diğer erleri daha da gaza getirse de Jeux’un araya girip Shingen’in kolunu ısıran eri ve sürünen tüm erleri geriye doğru fırlatması ile Shingen’i kurtarmıştı. Shingen daha sonra Jeux’un göğsüne vurarak onu azarlamış ve Ame’yi aramak üzere geminin iç kısmına doğru ilerlemişti. Geminin içerisinde ilerlediği sırada, Ame ve daha önce gemilerinde gördüğü kahverengi saçlı kadını, gemideki odalardan birinden çıkarken görmüştü.
Ame ve Ponny, Rayno’nun korkup kapıyı kapatmasına istemsizce gülmüşlerdi. Gülerken göz göze gelmeleri üzerine Ponny Ame’nin ayaklarına kapanmış ve : ‘’Ame-san, bana istediğin kadar vurabilirsin. Sana asla karşılık vermem; fakat bu konudaki düşüncelerim değişmeyecek. O adamla kalırsan şimdi ya da beş yıl sonra buna pişman olacaksın. İnan bana. Erkekleri gözlerinden tanıyacak kadar çok erkek tanıdım. Lütfen bizimle gel.En azından kaptanımızla tanış.’’ Demişti. Ame, Ponny’nin sözlerinin ardından iç çekmişti. Shingen’e öfkesini kontrol edememesinden dolayı kızmıştı;fakat az daha kendisi de öfkesini kontrol edemeyecekti. Ponny’i nazik bir şekilde kaldıran Ame: ‘’Her insan çözülmeyi bekleyen farklı bir gizemdir. Tecrübelerine ve söylediklerine saygı duyuyorum;fakat Shingen farklı biri; fakat diyelim ki sen haklısın. Diyelim ki Shingen’le kaldığım için pişman olacağım. Yine de pişman olacağım ana kadar Shingen ile birlikte kalmayı istiyorum.’’ Demişti.
Ponny, Ame’nin bu sözlerinden sonra Ame’ye yalvarmayı bırakmış ve gemisine dönmeye karar vermişti. Ame ile birlikte güverteye çıkmak amacıyla odadan çıktıkları sırada beyaz saçlı adamın kendilerine doğru geldiğini görmüştü Ponny. Beyaz saçlı adam bir anda Ame’nin göğüslerine başını dayayıp az önce rakibine işkence yapan kendisi değilmiş gibi hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. Ame ise ‘’Beni üzmedin. Hala seni çok seviyorum. Bak geçti, hepimiz sağ salim yanındayız’’ diyerek Shingen’in saçlarını okşamaya başlamıştı. Bu manzarayı daha fazla görmek istemeyen Ponny, Ame’yi bırakıp güverteye doğru yürümüştü.
Flora denizci gemisine atladığı sırada Ching’in geminin ikinci katından sırıtarak indiğini görmüştü. Bunun tek bir anlamı vardı Flora için. ‘’Hadi ama Miku! Yine mi?’’ diye bağırmıştı uzaktan. Ching ise gözlerini kısıp dilini çıkartarak cevap vermişti Flora’ya. Bu cevap Flora’yı kızdırmamıştı. İkinci yol arkadaşına bu kadar çabuk kızacak değildi.
Ching sayesinde diğer korsanların da denizcilerle baş edebildiğini öğrenmişti Flora. Bu da onlara yardım etmeleri gerekmediğini gösterirdi. ‘’ Bayanlar! Hepiniz gemiye geri dönün. Birazdan buradan ayrılacağız!’’ diye bağırmıştı Flora. Tayfasındakilere bağırdığı sırada, denizci gemisinin üst katından inen bir erkek görmüştü.
Kyrien, taşıyabileceği kadar erzak ve battaniye almasının ardından odadan çıkmış ve geminin ilk katına doğru hareketlenmişti. Gemiden ineceği sırada, Reev’in korsan gemisinden çıktığını görmüştü Kyrien. Reev’e sesleneceği sırada; bir kadının, tüm kadınların korsan gemisine dönmesini emrettiğini duymuştu. Sesin geldiği tarafa baktığında kısa sarı saçları, göz bandı ve deri ceketi ile bir erkeğe benzeyen garip bir kadın görmüştü Kyrien. Bu kişi, geminin kaptanı olmalıydı.
''Oğluşum, kınalı kuzum. Ben Annen. Mektubu her zamanki gibi babanla beraber yazıyoruz. Her mektubunda, zarfın üzerindeki adres kısmından bizim yolladığımızı anladığını söylesen de yine de belirtmek istedik. Nasılsın? İşlerin nasıl gidiyor? Hala sana mektup yolluyoruz diye sana gülen var mı bakayım? Şhelif denen kötü adam da çok çalıştırmıyordur seni umarım. Aoinin oğlum nasıl? Ona da çok selam söyle olur mu? Her neyse, bak ne diyeceğiz. Kardeşinin şu iki fotoğrafını hatırlıyorsun değil mi?
- Spoiler:
- Spoiler:
İlki yedi yaşında hastaneye ilk yattığı zamanlarda çekilmişti. İkincisi ise geçen sene durumu iyice kötüleştiğinde. Küçük yavrum bir deri bir kemik kalmıştı. Saçları döküldüğünde ne ağlamıştı. Bir de şimdi bak bakalım Mimi’ye ne olmuş. Müjdeni isterim canım evladım!
- Spoiler:
Nasıl? Kardeşin dört senede boy atmış değil mi? Doktorlar henüz tam olarak iyileşmese de durumunun hastanede kalmayacak kadar iyi olduğunu, kısa zaman sonra kardeşinin tamamen iyileşeceğini söylediler ve kardeşini taburcu ettiler. Mimi de tutturdu abime haber verin diye. Kızcağızımın henüz saçları çıkmadı. O yüzden peruk aldık ona. Bir de hala koltuk değneği ile yürüyor; fakat ona, tamamen iyileşince ziyaretine geleceğini söylemişsin. Bu yüzden değneği de çekmedik, kenara tutundu fotoğrafta.
Neyse kınalı kuzum, bir sene önce kardeşinin durumu kötüleştiğinde , kardeşinin tedavi masraflarını karşılamak, daha çok para kazanmak için taa Grand Line’lere gittin. Artık kardeşin taburcu oldu. Tayinini buralara aldır da gel olmaz mı kuzum? Olmadı şöyle uzun bir izin alıp kardeşinle vakit geçirmeye gel. Mimi çok özledi seni. Abim de abim diye tutturuyor. Sen de onu çok seversin yeter ayrı kaldığınız. Aoinin oğlumu da al gel hatta olmaz mı? Onunla da bir tanışamadık. Sana o kadar yardımı dokunmuş. Buraya getir de teşekkür edelim.
Neyse canım evladım, Mimi olsun baban olsun hepimiz selam söylüyor gözlerinden öpüyoruz. Eğer Şhelif sana izin vermezse mektubunda haber et. Sağdan soldan borç alıp seni ziyarete geliriz biz. Hadi selametle kal.''
Yazıyordu. Tüküren adam, mektubu okumasının ardından çekmeceleri karıştırmaya başlamıştı. Çekmecelerde yaşlı bir kadın, yaşlı bir adam ve mektupta bahsedilen kızın pek çok resmi vardı. Bunların dışında, üzerinde ‘’Sanra Bölgesine Giriş Kartı’’ yazan mor bir kart ve, bir saat şeklinde dizayn edilmiş, orijinal pusulalardan farklı gözüken bir pusula görmüştü tüküren adam. Bunları da yanına almasının ardından ranzaların oradaki dolaba gitmişti; fakat dolap kilitliydi. Dolabı açmak Clous’u biraz uğraştıracak gibiydi.
Shingen Jeux’a erleri serbest bırakmasını söylemişti. Ardından da erlerden ağlayarak özür dilemişti. Bu sırada, elleri ve kolları bağlı olmasına rağmen doğrulmayı başaran bir er Shingen’in üzerine doğru zıplayıp Shingen’i yere düşürmüş ve: ‘’ Teğmenimizi öldürdükten sonra ağlayınca affedileceğini mi sandın orospu çocuğu! Teğmenimizi özür dileyerek geri mi getireceksin ibnenin evladı!’’ diye bağırıp Shingen’in kolunu ısırmıştı. Erin yaptığı diğer erleri daha da gaza getirse de Jeux’un araya girip Shingen’in kolunu ısıran eri ve sürünen tüm erleri geriye doğru fırlatması ile Shingen’i kurtarmıştı. Shingen daha sonra Jeux’un göğsüne vurarak onu azarlamış ve Ame’yi aramak üzere geminin iç kısmına doğru ilerlemişti. Geminin içerisinde ilerlediği sırada, Ame ve daha önce gemilerinde gördüğü kahverengi saçlı kadını, gemideki odalardan birinden çıkarken görmüştü.
Ame ve Ponny, Rayno’nun korkup kapıyı kapatmasına istemsizce gülmüşlerdi. Gülerken göz göze gelmeleri üzerine Ponny Ame’nin ayaklarına kapanmış ve : ‘’Ame-san, bana istediğin kadar vurabilirsin. Sana asla karşılık vermem; fakat bu konudaki düşüncelerim değişmeyecek. O adamla kalırsan şimdi ya da beş yıl sonra buna pişman olacaksın. İnan bana. Erkekleri gözlerinden tanıyacak kadar çok erkek tanıdım. Lütfen bizimle gel.En azından kaptanımızla tanış.’’ Demişti. Ame, Ponny’nin sözlerinin ardından iç çekmişti. Shingen’e öfkesini kontrol edememesinden dolayı kızmıştı;fakat az daha kendisi de öfkesini kontrol edemeyecekti. Ponny’i nazik bir şekilde kaldıran Ame: ‘’Her insan çözülmeyi bekleyen farklı bir gizemdir. Tecrübelerine ve söylediklerine saygı duyuyorum;fakat Shingen farklı biri; fakat diyelim ki sen haklısın. Diyelim ki Shingen’le kaldığım için pişman olacağım. Yine de pişman olacağım ana kadar Shingen ile birlikte kalmayı istiyorum.’’ Demişti.
Ponny, Ame’nin bu sözlerinden sonra Ame’ye yalvarmayı bırakmış ve gemisine dönmeye karar vermişti. Ame ile birlikte güverteye çıkmak amacıyla odadan çıktıkları sırada beyaz saçlı adamın kendilerine doğru geldiğini görmüştü Ponny. Beyaz saçlı adam bir anda Ame’nin göğüslerine başını dayayıp az önce rakibine işkence yapan kendisi değilmiş gibi hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. Ame ise ‘’Beni üzmedin. Hala seni çok seviyorum. Bak geçti, hepimiz sağ salim yanındayız’’ diyerek Shingen’in saçlarını okşamaya başlamıştı. Bu manzarayı daha fazla görmek istemeyen Ponny, Ame’yi bırakıp güverteye doğru yürümüştü.
Flora denizci gemisine atladığı sırada Ching’in geminin ikinci katından sırıtarak indiğini görmüştü. Bunun tek bir anlamı vardı Flora için. ‘’Hadi ama Miku! Yine mi?’’ diye bağırmıştı uzaktan. Ching ise gözlerini kısıp dilini çıkartarak cevap vermişti Flora’ya. Bu cevap Flora’yı kızdırmamıştı. İkinci yol arkadaşına bu kadar çabuk kızacak değildi.
Ching sayesinde diğer korsanların da denizcilerle baş edebildiğini öğrenmişti Flora. Bu da onlara yardım etmeleri gerekmediğini gösterirdi. ‘’ Bayanlar! Hepiniz gemiye geri dönün. Birazdan buradan ayrılacağız!’’ diye bağırmıştı Flora. Tayfasındakilere bağırdığı sırada, denizci gemisinin üst katından inen bir erkek görmüştü.
Kyrien, taşıyabileceği kadar erzak ve battaniye almasının ardından odadan çıkmış ve geminin ilk katına doğru hareketlenmişti. Gemiden ineceği sırada, Reev’in korsan gemisinden çıktığını görmüştü Kyrien. Reev’e sesleneceği sırada; bir kadının, tüm kadınların korsan gemisine dönmesini emrettiğini duymuştu. Sesin geldiği tarafa baktığında kısa sarı saçları, göz bandı ve deri ceketi ile bir erkeğe benzeyen garip bir kadın görmüştü Kyrien. Bu kişi, geminin kaptanı olmalıydı.
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Shingen'in yaptıklarını düzeltmeye çalışıyordum ama hasar kalıcıydı. Artık Spear ve diğer denizcileri geri getiremezdim. Sadece vicdanımı rahatlatmak ve erleri biraz olsun mutlu etmek istemiştim. Bu sırada erlerden birisi elimi ısırmıştı. Elimi ısırması canımı acıtmamıştı ama söyledikleri şey beni kalbimin en derin noktasında vurmuştu. Erin bana söyledikleri, küfürleri yüzündeki o öfke hepsi insanları ne kadar üzdüğümü gösteriyordu.
Shingen'e engel olmam ve bunları engellemem gerekiyordu. Ben Shingen'in freni onun güvenlik sibobuyum ama başarısız olmuştum. Bundan sonra daha dikkatli ve kararlı davranacak onu kendisinden koruyacaktım. Ame'nin yanına gittiğimde başka bir kızın onun yanından ayrıldığına şahit olmuştum. Bu kızın Ame ile ne ilişkisi olabilirdi ki. Bunlara yoracak kafa kalmamıştı ben de bir an önce Ame'nin sıcak kolları arasına girmeli ve kendimi ona bırakmalıydım.
Kendimi Ame'ye bırakmış ve bir an olsun rahatlamıştım. onu üzmediğimi söylemişti. Acaba sadece beni iyi hissettirmek için mi söylemişti yoksa gerçekten bana kızmamış mıydı? Shingen'e kızdığından emindim acaba onu engellemediğim için bana kızmış mıydı? Korkumdan ona müdahale etmemiş ve geri planda kalmıştım. Sonrasında Spear'ı öldürmesi beni yıkan kısım olmuştu. Bundan sonra daha güçlü ve kararlı olmalıydım ama şimdi yaşadığım şoku atlatmalı ve yeni bir sayfa açmalıydım.
Shingen'e engel olmam ve bunları engellemem gerekiyordu. Ben Shingen'in freni onun güvenlik sibobuyum ama başarısız olmuştum. Bundan sonra daha dikkatli ve kararlı davranacak onu kendisinden koruyacaktım. Ame'nin yanına gittiğimde başka bir kızın onun yanından ayrıldığına şahit olmuştum. Bu kızın Ame ile ne ilişkisi olabilirdi ki. Bunlara yoracak kafa kalmamıştı ben de bir an önce Ame'nin sıcak kolları arasına girmeli ve kendimi ona bırakmalıydım.
Kendimi Ame'ye bırakmış ve bir an olsun rahatlamıştım. onu üzmediğimi söylemişti. Acaba sadece beni iyi hissettirmek için mi söylemişti yoksa gerçekten bana kızmamış mıydı? Shingen'e kızdığından emindim acaba onu engellemediğim için bana kızmış mıydı? Korkumdan ona müdahale etmemiş ve geri planda kalmıştım. Sonrasında Spear'ı öldürmesi beni yıkan kısım olmuştu. Bundan sonra daha güçlü ve kararlı olmalıydım ama şimdi yaşadığım şoku atlatmalı ve yeni bir sayfa açmalıydım.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Derin düşünceler içinde mektubu bitirmişti Clous. Kendisi kardeşini yaralarken başkaları kardeşi için neler yapıyordu. Ne biçim abiydi tüküren adam? Kardeşini koruyamıyordu. Korumayı bırak ona zarar veriyordu. Az önce zorla çıktığı pişmanlık haline geri dönmüştü. Mektubu yazana, yazılana yada mektupta bahsedilen kıza üzülmüyordu. Ona neydi onlardan. Herkesin kendi derdi vardı. Herkes gördüğü, duyduğu yada bu durumda okuduğu her hikayeye üzülse kimse mutlu olamazdı. Hayır. Clous'un düşündüğü şey kendisi ve kardeşiydi. Yinede güçlü olacaktı. Clous bir abi olarak güçlü olacaktı. Pişmanlığını, üzüntüsünü gösteremezdi. Sadece Shingen'den bir ara özür dilemeyi düşünebilirdi.
Mektubu da çebine attıktan sonra masanın çekmecelerini karıştırmaya başlamıştı. Fotoğraflar... Çekmece çoğunlukla onlarla doluydu. Gözüne çarpan şey ise bu Teğmen Spear'ın az evvel Shingen'in dövüştüğü adam olmasıydı. Kendi kardeşi için mücadele eden adam tüküren adamın kardeşini öldürmeye çalışmıştı. İşte bu yüzden mektupta yazan şeylere yada diğer benzeri şeylere üzülmüyordu Clous. Herkes sadece kendi derdini düşünüyordu. Olması gerekende buydu.
Çekmecelerden çıkan diğer şeyler ise yine bir mor kart ve garip bir pusulaydı. Bu Sanra bölgesi her nereyse Artık Shingen ile beraber girebileceklerdi oraya. Diğer pusula ise Jeux'un bahsettiği alet olmalıydı. Her ne kadar Reev "ben hallederim" desede "ne olur ne olmaz diyerek onu da yanına alacak ve bu odadan ayrılacaktı.
Sıradaki durak ise yatakhanelerdeki dolaptı. Dolap kilitliydi ama bu, bir hırsız için caydırıcı neden değildi. Bir çivi alacak ve kilidi açmak için çabalayacaktı.
Mektubu da çebine attıktan sonra masanın çekmecelerini karıştırmaya başlamıştı. Fotoğraflar... Çekmece çoğunlukla onlarla doluydu. Gözüne çarpan şey ise bu Teğmen Spear'ın az evvel Shingen'in dövüştüğü adam olmasıydı. Kendi kardeşi için mücadele eden adam tüküren adamın kardeşini öldürmeye çalışmıştı. İşte bu yüzden mektupta yazan şeylere yada diğer benzeri şeylere üzülmüyordu Clous. Herkes sadece kendi derdini düşünüyordu. Olması gerekende buydu.
Çekmecelerden çıkan diğer şeyler ise yine bir mor kart ve garip bir pusulaydı. Bu Sanra bölgesi her nereyse Artık Shingen ile beraber girebileceklerdi oraya. Diğer pusula ise Jeux'un bahsettiği alet olmalıydı. Her ne kadar Reev "ben hallederim" desede "ne olur ne olmaz diyerek onu da yanına alacak ve bu odadan ayrılacaktı.
Sıradaki durak ise yatakhanelerdeki dolaptı. Dolap kilitliydi ama bu, bir hırsız için caydırıcı neden değildi. Bir çivi alacak ve kilidi açmak için çabalayacaktı.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Rayno canını kurtardığı için mutluydu. Kız kavgalarını severdi Rayno. Özellikle kavga eden kişiler çoktan olgunlaşmış iki olgun kadınsa kavgayı izlemek daha da eğlenceli olurdu; fakat orada kalmaya devam etseydi izleyen tarafta değil dayak yiyen tarafta olacağı kesindi. Ame-san'dan ve kendisini bir anda yerin dibine vuran sarı saçlı kadının arkadaşından alacağı hasar korkunç olabilirdi. Bu yüzden bir yandan ucuz atlattığını düşünüyor, bir yandan da iki kadından kaçtığı için kendisine gülüyordu Rayno.
Rayno, birkaç dakikalık arayışın ardından on gün öncesine ait bir gazete bulmayı başarmıştı; fakat aranıyor posteri bulamamıştı. Gazeteyi Shingen'e götürdüğü sırada, gazeteyi okumayı ihmal etmemişti Hep Yek Korsanları'nın marangozu. Eğer gazetede poster de varsa bir taşla iki kuş vurmuş olacaktı çünkü; fakat değil aranıyor posteri, dişe dokunur bir haber bile görememişti genç marangoz. Puflayarak gazete okumayı bırakacağı sırada, gözü bir gazete haberindeki bayrak resmine ilişmişti Rayno'nun. Bayrak kendisinin gözüne oldukça tanıdık geliyordu. Rayno, bayrağı daha önce nerede gördüğünü düşündüğü sırada, daha biraz önce savaştıkları gemiye asılmış bayrak ile gazete haberinde kullanılan resimdeki bayrağın aynı olduğunu fark etti. Haberi okuduğunda ağzı kulaklarına varmıştı Rayno'nun. Shingen buna bayılacaktı.
Rayno; Shingen'e haberi göstermek için güverteye yöneldiği sırada, başını Ame'nin göğüslerine yaslamış zırıl zırıl ağlamakta olan Shingen'i gördü. Anlaşılan Shingen'in sütoş adını verdiği versiyonu kontrolü ele almıştı. Rayno, daha eğlenceli olduğundan Shingen'in korkusuz tarafını daha çok sevse de kendisi adına bir sorun yoktu. Sütoş da okuma yazma biliyordu sonuçta. Hem Sütoş'un Ame'nin sinirlerini yatıştırdığına dair bahse girebilirdi. Bu da az önceki tehlikeli durumun ortadan kalkması demekti Rayno için.
Shingen ve Ame'nin yanına sokulan Rayno: ''Shingen-san. Bölüyorum ama gazete bulmamı istemiştin. Bahsettiğin posterler hakkında bir şey bulamasam da bayağı ilginç bir haber buldum. Şuna bir baksana.'' demişti neşeli bir ses tonuyla.
Shingen; Rayno'nun gösterdiği, sol üst köşesinde daha önce denizci gemisinde gördüğü bayrak olan; sol alt köşesinde ise genç bir kadının resmi olan habere bakarsa şunları okuyacaktı:
EFATRA'DA GERİ SAYIM SÜRÜYOR
Efatra adasında,Kaplan Yürekli Raçard'ın ülkesine dönüşünün şerefine verilecek festivalin hazırlıkları sürüyor. Kral Raçard'ın erkek kardeşi Prens Bahha ve Kral Raçard'ın kız kardeşi Prenses Olivia'nın yönetiminde hazırlıklarına devam edilen festivalde ada tarihinde bir ilk gerçekleştirilecek ve ilk kez Sanra bölgesi ile Yonra bölgesi, adadaki bir kutlamaya dahil edilecek. Sadece yüksek sosyetenin değil, adanın sıradan vatandaşlarının da eğleneceği bir festival hazırladıklarını söyleyen Prenses Olivia, abisinin dönüşünü sabırsızlıkla beklediğini de ekledi.
Efatra adasının kralının yaklaşık on gün sonra adasına dönmesi bekleniyor. Festival ise on dört gün sonra başlayacak. Festivale komşu adalardan pek çok misafirin gelmesi bekleniyor.
Clous birkaç dakikalık uğraşın ardından kilidi açmıştı. Dolapta pek çok asker botu ve denizci üniforması görmüştü Clous. Bunların dışında Üniformaların arasına saklanmış birkaç sigara paketi ve birkaç erotik dergi görmüştü.
Reev, tayfa davetini nazikçe reddetmesinin ardından içeriden çıkıp korsan gemisinin güvertesine geçmişti.Güverteye çıktığında kadınların hızlıca güverteye doğru geldiklerini görmüştü. Anlaşılan tüm mürettebatı kadınlardan oluşan korsan grubu birazdan başka bir yere doğru hareket edecekti. Bunu düşündüğünde Reev'in içini bir hüzün kapladı. Clous'a Log Pose denilen pusulayı bulacağını söylemişti; fakat işini becerememişti. O olmadan yolculuk edemeyeceklerini söylemişti Jeux. Öyleyse şimdi ne yapacaklardı?
Bunları düşündüğü sırada Kyrien'e ilişti gözü Reev'in. Kyrien denizci gemisinin ikinci katından iniyordu. Kyrien'in yanına doğru hareketlendi Reev. Doktorlarının pusula hakkında bir şey bulmasını umuyordu.
Reev Kyrien'in yanına geldiğinde Kyrien'in kısa sarı saçlı, şık giyimli bir kadınla konuştuğunu gördü. Kadın: ''Yanınıza mürettebatımdan iki kişiyi yollamıştım. Nerede olduklarını gördün mü?'' demişti tehtitkar bir ses tonuyla. ''Ponny ve Rose'dan mı bahsediyorsunuz.'' dedi Reev, Kyrien ve kadının yanına gelirken. Yavaşça omzunun üstünden Reev'e bakan kadın, Reev'i başıyla onaylamıştı. Bunun ardından ''Rose şu an geminizde. Ponny ise muhtemelen hala bizim gemimizdedir.'' dedi Reev.
Jeux Shingen'in arkasından bakakalmıştı. Shingen'den böyle bir tepki alacağını beklemiyordu. Muhtemelen Shingen'in kızgın tarafına müdahale etmeye kalksaydı da bu tarz bir tepki ile karşılaşacağını düşünüyordu Jeux. Yine de bir insanı sadece düşmanlardan değil de kendinden de korumak... Shingen'in ılımlı tarafı kesinlikle haklıydı. Jeux bu anı hafızasına iyice kazıyacak ve bundan sonra Shingen ve Clous'u kendilerinden de korumaya dikkat edecekti. Şimdilik bunu boşverip sürüne sürüne Shingen'in peşlerinden gitmeye çalışan erleri durdurmalıydı Jeux. Kendisini görünce korkudan kılıcını düşürmüş olan erin bile sürünerek geminin içine gitmeye çalıştığını gördüğünde şaşırmıştı.Ölen teğmen, erler için değerli biri olmalıydı.
Jeux denizci erlerini serbest bırakmayı hiç istemiyordu. Erlerin iplerini çözdüğü taktirde hepsinin birden geminin içerisine doğru koşacağından emindi; fakat Shingen'in emrine de karşı gelemezdi Jeux. Yine de Shingen'in az önceki sözlerine uyup askerlerin iplerini çözmeyecekti. Shingen kendisini kendisinden korumasını da istiyordu.Eğer bu emre uyarsa Shingen'in canı tehlikeye düşebilirdi. Bu yüzden, erlerin iplerini çözmeden, sürünen denizcileri tek tek denizci güvertesine bırakacaktı Jeux.
Rayno, birkaç dakikalık arayışın ardından on gün öncesine ait bir gazete bulmayı başarmıştı; fakat aranıyor posteri bulamamıştı. Gazeteyi Shingen'e götürdüğü sırada, gazeteyi okumayı ihmal etmemişti Hep Yek Korsanları'nın marangozu. Eğer gazetede poster de varsa bir taşla iki kuş vurmuş olacaktı çünkü; fakat değil aranıyor posteri, dişe dokunur bir haber bile görememişti genç marangoz. Puflayarak gazete okumayı bırakacağı sırada, gözü bir gazete haberindeki bayrak resmine ilişmişti Rayno'nun. Bayrak kendisinin gözüne oldukça tanıdık geliyordu. Rayno, bayrağı daha önce nerede gördüğünü düşündüğü sırada, daha biraz önce savaştıkları gemiye asılmış bayrak ile gazete haberinde kullanılan resimdeki bayrağın aynı olduğunu fark etti. Haberi okuduğunda ağzı kulaklarına varmıştı Rayno'nun. Shingen buna bayılacaktı.
Rayno; Shingen'e haberi göstermek için güverteye yöneldiği sırada, başını Ame'nin göğüslerine yaslamış zırıl zırıl ağlamakta olan Shingen'i gördü. Anlaşılan Shingen'in sütoş adını verdiği versiyonu kontrolü ele almıştı. Rayno, daha eğlenceli olduğundan Shingen'in korkusuz tarafını daha çok sevse de kendisi adına bir sorun yoktu. Sütoş da okuma yazma biliyordu sonuçta. Hem Sütoş'un Ame'nin sinirlerini yatıştırdığına dair bahse girebilirdi. Bu da az önceki tehlikeli durumun ortadan kalkması demekti Rayno için.
Shingen ve Ame'nin yanına sokulan Rayno: ''Shingen-san. Bölüyorum ama gazete bulmamı istemiştin. Bahsettiğin posterler hakkında bir şey bulamasam da bayağı ilginç bir haber buldum. Şuna bir baksana.'' demişti neşeli bir ses tonuyla.
Shingen; Rayno'nun gösterdiği, sol üst köşesinde daha önce denizci gemisinde gördüğü bayrak olan; sol alt köşesinde ise genç bir kadının resmi olan habere bakarsa şunları okuyacaktı:
EFATRA'DA GERİ SAYIM SÜRÜYOR
Efatra adasında,Kaplan Yürekli Raçard'ın ülkesine dönüşünün şerefine verilecek festivalin hazırlıkları sürüyor. Kral Raçard'ın erkek kardeşi Prens Bahha ve Kral Raçard'ın kız kardeşi Prenses Olivia'nın yönetiminde hazırlıklarına devam edilen festivalde ada tarihinde bir ilk gerçekleştirilecek ve ilk kez Sanra bölgesi ile Yonra bölgesi, adadaki bir kutlamaya dahil edilecek. Sadece yüksek sosyetenin değil, adanın sıradan vatandaşlarının da eğleneceği bir festival hazırladıklarını söyleyen Prenses Olivia, abisinin dönüşünü sabırsızlıkla beklediğini de ekledi.
Efatra adasının kralının yaklaşık on gün sonra adasına dönmesi bekleniyor. Festival ise on dört gün sonra başlayacak. Festivale komşu adalardan pek çok misafirin gelmesi bekleniyor.
- Prenses Olivia:
Clous birkaç dakikalık uğraşın ardından kilidi açmıştı. Dolapta pek çok asker botu ve denizci üniforması görmüştü Clous. Bunların dışında Üniformaların arasına saklanmış birkaç sigara paketi ve birkaç erotik dergi görmüştü.
Reev, tayfa davetini nazikçe reddetmesinin ardından içeriden çıkıp korsan gemisinin güvertesine geçmişti.Güverteye çıktığında kadınların hızlıca güverteye doğru geldiklerini görmüştü. Anlaşılan tüm mürettebatı kadınlardan oluşan korsan grubu birazdan başka bir yere doğru hareket edecekti. Bunu düşündüğünde Reev'in içini bir hüzün kapladı. Clous'a Log Pose denilen pusulayı bulacağını söylemişti; fakat işini becerememişti. O olmadan yolculuk edemeyeceklerini söylemişti Jeux. Öyleyse şimdi ne yapacaklardı?
Bunları düşündüğü sırada Kyrien'e ilişti gözü Reev'in. Kyrien denizci gemisinin ikinci katından iniyordu. Kyrien'in yanına doğru hareketlendi Reev. Doktorlarının pusula hakkında bir şey bulmasını umuyordu.
Reev Kyrien'in yanına geldiğinde Kyrien'in kısa sarı saçlı, şık giyimli bir kadınla konuştuğunu gördü. Kadın: ''Yanınıza mürettebatımdan iki kişiyi yollamıştım. Nerede olduklarını gördün mü?'' demişti tehtitkar bir ses tonuyla. ''Ponny ve Rose'dan mı bahsediyorsunuz.'' dedi Reev, Kyrien ve kadının yanına gelirken. Yavaşça omzunun üstünden Reev'e bakan kadın, Reev'i başıyla onaylamıştı. Bunun ardından ''Rose şu an geminizde. Ponny ise muhtemelen hala bizim gemimizdedir.'' dedi Reev.
Jeux Shingen'in arkasından bakakalmıştı. Shingen'den böyle bir tepki alacağını beklemiyordu. Muhtemelen Shingen'in kızgın tarafına müdahale etmeye kalksaydı da bu tarz bir tepki ile karşılaşacağını düşünüyordu Jeux. Yine de bir insanı sadece düşmanlardan değil de kendinden de korumak... Shingen'in ılımlı tarafı kesinlikle haklıydı. Jeux bu anı hafızasına iyice kazıyacak ve bundan sonra Shingen ve Clous'u kendilerinden de korumaya dikkat edecekti. Şimdilik bunu boşverip sürüne sürüne Shingen'in peşlerinden gitmeye çalışan erleri durdurmalıydı Jeux. Kendisini görünce korkudan kılıcını düşürmüş olan erin bile sürünerek geminin içine gitmeye çalıştığını gördüğünde şaşırmıştı.Ölen teğmen, erler için değerli biri olmalıydı.
Jeux denizci erlerini serbest bırakmayı hiç istemiyordu. Erlerin iplerini çözdüğü taktirde hepsinin birden geminin içerisine doğru koşacağından emindi; fakat Shingen'in emrine de karşı gelemezdi Jeux. Yine de Shingen'in az önceki sözlerine uyup askerlerin iplerini çözmeyecekti. Shingen kendisini kendisinden korumasını da istiyordu.Eğer bu emre uyarsa Shingen'in canı tehlikeye düşebilirdi. Bu yüzden, erlerin iplerini çözmeden, sürünen denizcileri tek tek denizci güvertesine bırakacaktı Jeux.
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
"İmam gaz çıkarırsa arkasındakiler ne yaparmış" Teğmen Aoinin'in çekmecesinden çıkan dergilerin yanında Clous'un açtığı dolaptan erotik dergilerin çıkması gayet doğaldı. Aslında daha kötüsünün çıkmadığına şükrediyordu. onun dışında işe yarar hiç birşey yoktu. Sigara içiyor olsaydı paketler sadece işe yarayabilirdi. Üniformaları ise zaten bulması kolaydı. en kötü ihtimal ile bir denizci öldürüp ondan alınabilirdi. Dolapta işe yarar birşey çıkmamıştı ama açtığı için de pişman değildi tüküren adam. En başından beri bunu yapmayı aklına koymuştu. Zaferiydi bu onun.
Burada yapmak istediği herşeyi yaptıktan sonra dışarı çıkıp gemisine dönecekti Clous. Kendisi içerdeyken neler olduğuna bakacaktı. Reev, Kyrien, Shingen, ve diğerleri ne yapmıştı? Kendisi buradayken neler olmuştu ve acaba kadınlardan oluşan tayfa ne durumdaydı?
Burada yapmak istediği herşeyi yaptıktan sonra dışarı çıkıp gemisine dönecekti Clous. Kendisi içerdeyken neler olduğuna bakacaktı. Reev, Kyrien, Shingen, ve diğerleri ne yapmıştı? Kendisi buradayken neler olmuştu ve acaba kadınlardan oluşan tayfa ne durumdaydı?
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
5 sayfadaki 6 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6
Similar topics
» Hırsızlığın Amacı 2: Beş Bölgenin Tanrısı [Clous-Shingen ]
» Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
» Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
» Shingen Cracher
» [Envanter] Shingen Cracher
» Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
» Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
» Shingen Cracher
» [Envanter] Shingen Cracher
5 sayfadaki 6 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz