Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
3 posters
3 sayfadaki 6 sayfası
3 sayfadaki 6 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Ağzında toplayabildiği kadar tükürük topladıktan sonra saldırısını yapmıştı Clous. kardeşi zor durumdaydı ve amacı onu kurtarmaktı. Shingen'e birşey olursa ne yapardı biliyordu. Kendisinin ölmesi çok da umrunda olmazdı. Yada başka herhangi birinin. İşte bu düşüncelerle attışını yapmıştı Clous. Kardeşini korumak için.
Fakat beklenmedik birşey olmuştu onun yerine. Ateş edeceği adamın üstüne gelen bir top mermisi sonucu yere düşmüştü ve tam o anda Clous, Shingenin yaralanmasına neden olmuştu. Kardeşini yaraladığını gören tüküren adam donup kalmıştı. Aklında o an tekrar tekrar canlanıyordu. "Keşke yapmasaydım" sürekli zihninden bu cümleyi tekrarlıyordu. "Keşke tükürmeseydim, keşke buraya gelmeseydim, Keşke Shingen'in planına itiraz etseydim, Keşke bu gemiyi çalmasaydım, keşke denize açılmasaydım..." Doğumuna kadar keşkeleri sıralamıştı içinden. en sonunda da sıra ilk demesi gerektiğinni düşündüğüne gelmişti. "Keşke ölseydim."
Keşkeleri düşünmekten etrafıyla ilgilenemez olmuştu. Suçluluk duygusunu dibine kadar hissediyordu. Etrafı algılayamıyordu artık öylece oturduğu yerde bekliyordu. Shingen'e bakacak yüzü yoktu.
Fakat beklenmedik birşey olmuştu onun yerine. Ateş edeceği adamın üstüne gelen bir top mermisi sonucu yere düşmüştü ve tam o anda Clous, Shingenin yaralanmasına neden olmuştu. Kardeşini yaraladığını gören tüküren adam donup kalmıştı. Aklında o an tekrar tekrar canlanıyordu. "Keşke yapmasaydım" sürekli zihninden bu cümleyi tekrarlıyordu. "Keşke tükürmeseydim, keşke buraya gelmeseydim, Keşke Shingen'in planına itiraz etseydim, Keşke bu gemiyi çalmasaydım, keşke denize açılmasaydım..." Doğumuna kadar keşkeleri sıralamıştı içinden. en sonunda da sıra ilk demesi gerektiğinni düşündüğüne gelmişti. "Keşke ölseydim."
Keşkeleri düşünmekten etrafıyla ilgilenemez olmuştu. Suçluluk duygusunu dibine kadar hissediyordu. Etrafı algılayamıyordu artık öylece oturduğu yerde bekliyordu. Shingen'e bakacak yüzü yoktu.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Jeux karşısındaki denizci askerlerinden birisini indirmişti;fakat bu sırada öbür askerden sırtına bir kılıç darbesi yemişti Jeux. Darbe sonucunda derin olmayan;fakat sırtından beline kadar uzanan bir yara almıştı. Neyse ki kendi rakibini çoktan halletmiş olan Ame kendisinin yardımına yetişmişti de daha fazla dövüşmek zorunda kalmamıştı. Korsanlığı bu yüzden sevmiyordu Jeux. Daha kendisini bile korumakta zorlanan Jeux'un bir de dostu Perer'ın oğullarının saçının teline zarar gelmemesini sağlaması gerekiyordu. Şu anki gücü ile bu imkansızdı. Clous ve Shingen'in hırsızlığı bırakmasının da imkansız olduğunu düşünüyordu Jeux. Geriye tek bir seçeneği kalıyordu Jeux'un. İkiliyi koruyacak kadar güçlenmekti o seçenek. Tüm bu kargaşa bittikten sonra bu konuya kafa yorması gerekecekti anlaşılan.
Rayno, aradığı yardımı Kyrien'den bulmuştu. Kendisi çekici ile karşısındaki denizciye tüm gücü ile saldırırken, Kyrien de denizcinin bir açığını arayıp denizcinin dövüş dışı kalmasını sağlayacak yerlerine saldırmaya çalışıyordu. İkilinin birlikte çalışması sonucunda denizci askeri beklenilen açığı vermişti ve Kyrien denizcinin elindeki kılıcını düşürmesini sağlamıştı. Ardından da Rayno çekicinin sivri olmayan kısmı ile denizciye vurup denizciyi bayıltmıştı.
Ponny denizci gemisinin kenarına çıkmış korsan gemisini izliyordu. Bulunduğu konum, aşağıdaki gemiden 3-4 metre yukarıda olduğundan tüm gemiyi güzelce görebiliyordu Ponny. Gemide beş erkek ve iki kadın vardı.Erkeklerden biri hariç herkes dövüşlerini bitirmişti. Anlaşılan buraya boşuna gelmişlerdi. Keşke şu an kendi gemilerinde olsaydı da diğerlerine yardım edebilseydi. Gerçi gemilerinde öyle güçlü kadınlar vardı ki Rose gibi güçlü biri bile onların yanında sönük kalıyordu. Yine de bazen denizcilerle savaşları sırasında arkadaşlarını kaybettikleri olurdu.
Ponny yine birilerinin ölmesinden korkuyordu. Gemideki herkes birbiri için canını vermeye hazırdı. Bu yüzden de ölen arkadaşları hiçbir pişmanlığı olmadan ölüyordu. Bu yüzden tüm kızlar, kaybettikleri arkadaşlarına saygısızlık olmasın diye arkadaşlarının arkalarından ağlamama kararı almışlardı. Yine de Ponny, her zaman gizli gizli ağlardı. Hatta bir keresinde Rose'un da kendisi gibi gizliden gizliye ağladığına şahit olmuştu.
Ponny dalgın dalgın bunları düşünürken, yere düşürdüğü askerle işini bitiren Rose; Ponny'nin yanına gelmiş ve bir anda Ponny'e arkadan sarılıp ''Bö'' diye bağırmıştı. Ponny, Rose'un bu yaptığı sürprizden dolayı korkmuş ve dengesini kaybedip korsanların gemisine düşmüştü. Ponny'e sarılan Rose da aynı sonu yaşamıştı.
Shingen'in kartlarını fırlatması için geçen çok kısa zaman diliminde, Spear hızlıca dönüp sırtüstü pozisyondan yüz üstü pozisyona geçmiş ve bacaklarını karnına doğru çekerek belden aşağısını, iki avuç içi ile yüz kısmını örtüp dirseklerini de göğsünün önüne koyarak da belden yukarısını korumayı amaçlamıştı. Düştüğü pozisyonu ve rakibinin yeteneklerini göz önüne aldığında ayağa hasar almadan kalkması kaçınılmazdı. En azından bu şekilde ölümcül bir hasar almayıp bir süre daha dövüşe devam edebilirdi. Nitekim de Spear'ın düşündüğü gibi olmuştu. Rakibinin fırlattığı kartlardan biri sağ eline saplanmıştı. Ayrıca sağ ve sol bileğinin biraz yukarısına da iki kart saplanmıştı. Yine de Spear'ın canını en çok acıtan şey dirseklerinin biraz aşağısına saplanan iki kart olmuştu. Spear'ın canı o kadar yanmıştı ki bir an kollarının dirseğinin alt kısmından koptuğunu düşünmüştü. Gerçi bu düşüncesinde haksız da sayılmazdı Spear. Kollarındaki kesikler o kadar derindi ki muhtemelen bir daha asla kollarını kullanamayacaktı. Yine de bu Spear için önemsiz bir ayrıntıydı. Henüz bacakları duruyordu Spear'ın. Öleceği ana kadar korsanlarla savaşmaya devam etmezse emrindeki erlerin yüzüne nasıl bakabilirdi? Shingen'in saldırısının bitmesinin ardından ayağa kalkmıştı Spear. Şimdilik rakibinin saldırılarını atlatmaya odaklanacaktı. Ardından da karşısındaki korsanı alt etmenin bir yolunu düşünecekti.
Clous, üzgün bir şekilde fıçının arkasında dururken büyük bir patırtı duyup kendine gelmişti. Çevresine bakındığında gemilerine tanımadığı iki yabancı kadının geldiğini görmüştü Clous. Kadınlar Reev'in oldukça yakınındaydı. Üzerinde siyah bir kıyafet ve siyah bir şapka olan kadın gemide oturmuş ayak bileklerini ovarken; Sarı saçlara, mavi gözlere ve kısa yeşil kıyafetlere sahip olan kadınsa bir yandan yanındaki kadına söylenirken bir yandan da gemiyi inceliyordu. Eğer Clous bu iki kadına bakmayı bırakıp diğerlerine bakacak olursa Shingen hariç herkesin karşısındaki rakibi alt ettiğini görecekti.
Rayno, aradığı yardımı Kyrien'den bulmuştu. Kendisi çekici ile karşısındaki denizciye tüm gücü ile saldırırken, Kyrien de denizcinin bir açığını arayıp denizcinin dövüş dışı kalmasını sağlayacak yerlerine saldırmaya çalışıyordu. İkilinin birlikte çalışması sonucunda denizci askeri beklenilen açığı vermişti ve Kyrien denizcinin elindeki kılıcını düşürmesini sağlamıştı. Ardından da Rayno çekicinin sivri olmayan kısmı ile denizciye vurup denizciyi bayıltmıştı.
Ponny denizci gemisinin kenarına çıkmış korsan gemisini izliyordu. Bulunduğu konum, aşağıdaki gemiden 3-4 metre yukarıda olduğundan tüm gemiyi güzelce görebiliyordu Ponny. Gemide beş erkek ve iki kadın vardı.Erkeklerden biri hariç herkes dövüşlerini bitirmişti. Anlaşılan buraya boşuna gelmişlerdi. Keşke şu an kendi gemilerinde olsaydı da diğerlerine yardım edebilseydi. Gerçi gemilerinde öyle güçlü kadınlar vardı ki Rose gibi güçlü biri bile onların yanında sönük kalıyordu. Yine de bazen denizcilerle savaşları sırasında arkadaşlarını kaybettikleri olurdu.
Ponny yine birilerinin ölmesinden korkuyordu. Gemideki herkes birbiri için canını vermeye hazırdı. Bu yüzden de ölen arkadaşları hiçbir pişmanlığı olmadan ölüyordu. Bu yüzden tüm kızlar, kaybettikleri arkadaşlarına saygısızlık olmasın diye arkadaşlarının arkalarından ağlamama kararı almışlardı. Yine de Ponny, her zaman gizli gizli ağlardı. Hatta bir keresinde Rose'un da kendisi gibi gizliden gizliye ağladığına şahit olmuştu.
Ponny dalgın dalgın bunları düşünürken, yere düşürdüğü askerle işini bitiren Rose; Ponny'nin yanına gelmiş ve bir anda Ponny'e arkadan sarılıp ''Bö'' diye bağırmıştı. Ponny, Rose'un bu yaptığı sürprizden dolayı korkmuş ve dengesini kaybedip korsanların gemisine düşmüştü. Ponny'e sarılan Rose da aynı sonu yaşamıştı.
Shingen'in kartlarını fırlatması için geçen çok kısa zaman diliminde, Spear hızlıca dönüp sırtüstü pozisyondan yüz üstü pozisyona geçmiş ve bacaklarını karnına doğru çekerek belden aşağısını, iki avuç içi ile yüz kısmını örtüp dirseklerini de göğsünün önüne koyarak da belden yukarısını korumayı amaçlamıştı. Düştüğü pozisyonu ve rakibinin yeteneklerini göz önüne aldığında ayağa hasar almadan kalkması kaçınılmazdı. En azından bu şekilde ölümcül bir hasar almayıp bir süre daha dövüşe devam edebilirdi. Nitekim de Spear'ın düşündüğü gibi olmuştu. Rakibinin fırlattığı kartlardan biri sağ eline saplanmıştı. Ayrıca sağ ve sol bileğinin biraz yukarısına da iki kart saplanmıştı. Yine de Spear'ın canını en çok acıtan şey dirseklerinin biraz aşağısına saplanan iki kart olmuştu. Spear'ın canı o kadar yanmıştı ki bir an kollarının dirseğinin alt kısmından koptuğunu düşünmüştü. Gerçi bu düşüncesinde haksız da sayılmazdı Spear. Kollarındaki kesikler o kadar derindi ki muhtemelen bir daha asla kollarını kullanamayacaktı. Yine de bu Spear için önemsiz bir ayrıntıydı. Henüz bacakları duruyordu Spear'ın. Öleceği ana kadar korsanlarla savaşmaya devam etmezse emrindeki erlerin yüzüne nasıl bakabilirdi? Shingen'in saldırısının bitmesinin ardından ayağa kalkmıştı Spear. Şimdilik rakibinin saldırılarını atlatmaya odaklanacaktı. Ardından da karşısındaki korsanı alt etmenin bir yolunu düşünecekti.
Clous, üzgün bir şekilde fıçının arkasında dururken büyük bir patırtı duyup kendine gelmişti. Çevresine bakındığında gemilerine tanımadığı iki yabancı kadının geldiğini görmüştü Clous. Kadınlar Reev'in oldukça yakınındaydı. Üzerinde siyah bir kıyafet ve siyah bir şapka olan kadın gemide oturmuş ayak bileklerini ovarken; Sarı saçlara, mavi gözlere ve kısa yeşil kıyafetlere sahip olan kadınsa bir yandan yanındaki kadına söylenirken bir yandan da gemiyi inceliyordu. Eğer Clous bu iki kadına bakmayı bırakıp diğerlerine bakacak olursa Shingen hariç herkesin karşısındaki rakibi alt ettiğini görecekti.
- Rose:
- Ponny:
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Her savaşın bir başlangıcı bir gelişimi ve bir sonu olurdu. Bizim savaşımızda da sona yaklaşıyorduk. Her şeyin belli olacağı kimin ölüp kimin yaşayacağı, kimin kazanacağı gibi hayati şeyler az sonra belli olacaktı. Shingen henüz e olduğunu bilmediği bir şey yüzünden yaralanmıştı ama bu onun rakibine saldırmasına engel olmamıştı. Rakibinin ona yaptığı gibi ölümcül saldırılar yapmaya karar vermişti.
Elindeki kartları rakibinin hayati noktalarına fırlatmıştı. Yüz üstü yatan rakibi hemen sırt üstü dönmüş ve hayati noktalarını korumaya çalışmıştı. Görünüşe göre bu saldırılardan az hasar alarak çıkmaya çalışıyordu. Kartlar bir bir rakibine saplanıyordu Shingen'in. Kartlardan biri sağ eline saplanmıştı diğer iki kart rakibimin sağ ve sol bileğinin biraz yukarısına saplanmıştı. Son iki kart da Spear'ın dirseklerinin biraz aşağısına saplanmıştı. Kartlar rakibimin canını oldukça acıtmışa benziyordu. Kollarını artık kullanamaz hale gelmişti. Kan kaybıda oldukça yüksek seviyedeydi. Rakibimin bu halini görünce oldukça heyecanlanmış ve hiç olmadığım kadar mutlu olmuştum. Bir insana zarar vermek beni neden mutlu ediyordu. Neden bu kadar heyecanlıydım acaba insan öldürmekten zevk mi alıyordum.
Rakibim ağır yaralı bir şekilde ayağı kalkmış ve tekrar dövüş pozisyonuna geçmişti. Ona henüz tatmadığı bir şeyi daha tattıracaktım. Şeytan meyvem hakkında henüz haberi yoktu ve haberi olduğunda belki çok geç olacaktı. Ona gitmeden bir iyilik yapacak ve geleceğin en büyük hırsızının eşsiz yeteneğini görmesine izin verecektim. Rakibimin vücuduna saplanan 5 adet kart vardı ve bunları daha yeni fırlatmıştım. Onların boyutunu değiştirip rakibimi gafil avlayabilirdim.
Rakibimi karşıma alıp elimdeki kartları hazırlamıştım tekrardan tekrardan 5 kart seçecektim. İki kartımın hedefi rakibimin sağ ve sol bacağının diz kapağı kısmı olacaktı. Diğer kartım rakibimin kalbini hedefleyecekti. Bir kartım boynunu son kartımı ise rakibimin yukarısına atacaktım. Şu garip havada yürüme olayını yapmasına karşılık olarak. Bunlardan önceki gibi kaçabilirdi Spear ama bu sefer ona büyük bir süprizim vardı.
Rakibim kartları fırlattığımı gördüğü sırada. Vücuduna saplanmış kartlarımın boyutunu büyük oranda arttıracaktım. Böylelikle dayanılmaz olan acısı daha da artacaktı. Bu sayede dikkati ve dengesi bozulacak saldırıdan kaçmak yerine refleksif olarak kartlarımı çıkarmaya çalışacaktı. O kartlar büyürse daha fazla dayanamazdı. Bir kurşunun vücuttan çıkarken ki acısıyla kıyaslanamazdı bu. Hem kemiğe doğru genişliyor hem de yaraları açıyordu. Ayrıca kartların büyümesini tahmin edemeyeceğinden gafil avlanacak ve neye uğradığına şaşıracaktı. Bu şaşkınlık belki de onun sonu olacaktı. Belki de hiç bir şeye aldırmayıp kaçardı ve planım boşa giderdi ama kaçabileceğini sanmıyordum.a
Elindeki kartları rakibinin hayati noktalarına fırlatmıştı. Yüz üstü yatan rakibi hemen sırt üstü dönmüş ve hayati noktalarını korumaya çalışmıştı. Görünüşe göre bu saldırılardan az hasar alarak çıkmaya çalışıyordu. Kartlar bir bir rakibine saplanıyordu Shingen'in. Kartlardan biri sağ eline saplanmıştı diğer iki kart rakibimin sağ ve sol bileğinin biraz yukarısına saplanmıştı. Son iki kart da Spear'ın dirseklerinin biraz aşağısına saplanmıştı. Kartlar rakibimin canını oldukça acıtmışa benziyordu. Kollarını artık kullanamaz hale gelmişti. Kan kaybıda oldukça yüksek seviyedeydi. Rakibimin bu halini görünce oldukça heyecanlanmış ve hiç olmadığım kadar mutlu olmuştum. Bir insana zarar vermek beni neden mutlu ediyordu. Neden bu kadar heyecanlıydım acaba insan öldürmekten zevk mi alıyordum.
Rakibim ağır yaralı bir şekilde ayağı kalkmış ve tekrar dövüş pozisyonuna geçmişti. Ona henüz tatmadığı bir şeyi daha tattıracaktım. Şeytan meyvem hakkında henüz haberi yoktu ve haberi olduğunda belki çok geç olacaktı. Ona gitmeden bir iyilik yapacak ve geleceğin en büyük hırsızının eşsiz yeteneğini görmesine izin verecektim. Rakibimin vücuduna saplanan 5 adet kart vardı ve bunları daha yeni fırlatmıştım. Onların boyutunu değiştirip rakibimi gafil avlayabilirdim.
Rakibimi karşıma alıp elimdeki kartları hazırlamıştım tekrardan tekrardan 5 kart seçecektim. İki kartımın hedefi rakibimin sağ ve sol bacağının diz kapağı kısmı olacaktı. Diğer kartım rakibimin kalbini hedefleyecekti. Bir kartım boynunu son kartımı ise rakibimin yukarısına atacaktım. Şu garip havada yürüme olayını yapmasına karşılık olarak. Bunlardan önceki gibi kaçabilirdi Spear ama bu sefer ona büyük bir süprizim vardı.
Rakibim kartları fırlattığımı gördüğü sırada. Vücuduna saplanmış kartlarımın boyutunu büyük oranda arttıracaktım. Böylelikle dayanılmaz olan acısı daha da artacaktı. Bu sayede dikkati ve dengesi bozulacak saldırıdan kaçmak yerine refleksif olarak kartlarımı çıkarmaya çalışacaktı. O kartlar büyürse daha fazla dayanamazdı. Bir kurşunun vücuttan çıkarken ki acısıyla kıyaslanamazdı bu. Hem kemiğe doğru genişliyor hem de yaraları açıyordu. Ayrıca kartların büyümesini tahmin edemeyeceğinden gafil avlanacak ve neye uğradığına şaşıracaktı. Bu şaşkınlık belki de onun sonu olacaktı. Belki de hiç bir şeye aldırmayıp kaçardı ve planım boşa giderdi ama kaçabileceğini sanmıyordum.a
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Clous, Shingen'in ve diğer tayfa üyelerinin başarısını izliyordu. içlerinde en başarısız kendiydi. Hatta başarısızı geçtim eksi yönde başarılı bile sayılırdı. Pişmanlık içinde izliyordu bütün bu olayları. Bir süre sonra Clous'un rekabetçi yapısı gereği pişmanlık, yerini başka vir duyguya bırakmıştı. "Shingen eğer orda hareketsiz kalsaydı onu vurmazdım". Bu düşünce kafasına yerleşmeye başlamıştı yavaş yavaş. "ilk attığım sonbon onu vururdu ama Shingen yüzünden adam kaçtı."
Üzerindeki kötü havayı biraz da olsa atmayı başarmıştı böylelikle. Biraz olsun rahatlamıştı. Etrafına bakıyordu tüküren adam. Halen daha işeyaramaz hissediyordu birazcık bu nedenle Reev'in oradakilere de karışmayacaktı nasıl olsa karışırsa daha berbat ederdi muhtemelen.
telefondan yazılmıştırÜzerindeki kötü havayı biraz da olsa atmayı başarmıştı böylelikle. Biraz olsun rahatlamıştı. Etrafına bakıyordu tüküren adam. Halen daha işeyaramaz hissediyordu birazcık bu nedenle Reev'in oradakilere de karışmayacaktı nasıl olsa karışırsa daha berbat ederdi muhtemelen.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Rose, endişeli gözüken Ponny'nin üzerindeki stresi atması için ona bir şaka yapmak istemişti; fakat çok geçmeden bunu yaptığına pişman olmuştu. Sakar kız bir anda aşağı düşmüştü. Kendisi de onla beraber düşüvermişti. Neden onu yanına almak zorundaydı ki? Ponny gibi kimseyle sorunu olmayan birini pek tabii Rose da seviyordu; fakat söz konusu dövüş olunca Ponny ile anlaşamıyordu Rose. İkisinin dövüş teknikleri oldukça farklıydı ve bu yüzden garip durumlar yaşanabiliyordu. İçten içe, buraya kendi başına gelseydi işinin daha çabuk biteceğini düşünüyordu Rose.
Düştüğü gibi toparlanıp ayağa kalkmıştı Rose. Yerde kalırsa gemidekilere zayıf biriymiş gibi gözükebilirdi. Bir erkeğe zayıf görünmektense ölmeyi tercih edeceğini düşünüyordu, bir yandan gemiyi inceleyip bir yandan Ponny'e söylenirken. Çevresini incelerken sarı saçlı bir kadının oldukça hızlı bir şekilde önünden geçtiğini fark etti Rose. Kadın hala dövüşmekte olan beyaz saçlı herife doğru gidiyordu. Kadını incelediği sırada bir elin omzuna dokunduğunu hissetti Rose. Hemen eli yakaladı ve eli sertçe çekerek kendisine dokunan kolu kavradı. Ardından da kolu hızlıca çekip eğildi ve kendisine dokunan kişiyi üzerinden fırlattı.
Rose, fırlattığı kişinin turuncu saçlı bir erkek olduğunu gördü. Yerde başını tutarken gülümsemeye çalışan turuncu saçlı adam: ''Bir meleğe benzediğinizden gemimize gökyüzünden mi düştüğünüzü soracaktım;fakat sanırım istemeden yanlış bir hareket yaptım. Üzgünüm.'' diyordu. Rose, karşısındaki yavşağa haddini bildireceği sırada Ponny'nin sesini duydu.
''Memnun oldum Reev-san. Benim adım da Ponny. Kaptanımız bize yardım eden kişilerle tanışmamızı söyledi.Biz de buraya geldik.Ee, nereden geldiniz nereye gidiyorsunuz? demişti Ponny, karşısındaki kadına. Rose, şaşkınlıkla Ponny'e bakıyordu. Gemiye düşeli henüz bir dakika olmamışken karşısındaki kişi ile muhabbet kurmayı başarmıştı Ponny. Rose,kendisinden neden yanına Ponny'i de almasını istendiğini sonunda anlamıştı.
Clous etrafına bakınmaya devam ederken Kyrien ve Jeux'u görmüştü. Kyrien, Jeux'un sırtındaki yarayı inceliyordu. Bu sırada Kyrien ile göz göze gelmişti Clous. Kyrien, Jeux'a bir şeyler söyledikten sonra kendisinin yanına gelmiş ve: ''Hayırdır Clous-san, neden fıçının arkasında oturuyorsun? Yoksa yaralandın mı? Yaralandıysan bakmamı ister misin?'' diye sormuştu.
Spear, Shingen'in kartlarına doğru hamle yaptığını gördüğü gibi soru tekniği ile kuzeybatıya doğru kaçıp Shingen'in arkasına geçmişti. Hemen ardından da Shingen'e arkadan saldırmak için rakibinin üzerine doğru koşmaya başladı; fakat bir anda oldukça şiddetli bir acı hissetti Spear. Sanki bir şey kollarını lime lime ediyordu.Acıdan dolayı dengesini kaybeden Spear yere düşmüş ve sürüklenerek kendisine doğru dönmüş olan rakibinin ayaklarına çarpmıştı. Acil bir çözüm bulması gerektiğinin farkındaydı Spear. Bu gidişle, karşısındaki rakibi yenemeden ölecekti.
Ame, çevresinde olan bitene aldırmadan Shingen'e doğru koşuyordu. Dövüşleri sırasında aklı Shingen'de olduğundan işi uzun sürmüştü. Bu yüzden daha fazla zaman kaybetmek istemiyordu. Shingen'in yanına vardığında, Shingen'in ayağının dibinde uzanmış olan rakibine baktığını görmüştü Ame.
Düştüğü gibi toparlanıp ayağa kalkmıştı Rose. Yerde kalırsa gemidekilere zayıf biriymiş gibi gözükebilirdi. Bir erkeğe zayıf görünmektense ölmeyi tercih edeceğini düşünüyordu, bir yandan gemiyi inceleyip bir yandan Ponny'e söylenirken. Çevresini incelerken sarı saçlı bir kadının oldukça hızlı bir şekilde önünden geçtiğini fark etti Rose. Kadın hala dövüşmekte olan beyaz saçlı herife doğru gidiyordu. Kadını incelediği sırada bir elin omzuna dokunduğunu hissetti Rose. Hemen eli yakaladı ve eli sertçe çekerek kendisine dokunan kolu kavradı. Ardından da kolu hızlıca çekip eğildi ve kendisine dokunan kişiyi üzerinden fırlattı.
Rose, fırlattığı kişinin turuncu saçlı bir erkek olduğunu gördü. Yerde başını tutarken gülümsemeye çalışan turuncu saçlı adam: ''Bir meleğe benzediğinizden gemimize gökyüzünden mi düştüğünüzü soracaktım;fakat sanırım istemeden yanlış bir hareket yaptım. Üzgünüm.'' diyordu. Rose, karşısındaki yavşağa haddini bildireceği sırada Ponny'nin sesini duydu.
''Memnun oldum Reev-san. Benim adım da Ponny. Kaptanımız bize yardım eden kişilerle tanışmamızı söyledi.Biz de buraya geldik.Ee, nereden geldiniz nereye gidiyorsunuz? demişti Ponny, karşısındaki kadına. Rose, şaşkınlıkla Ponny'e bakıyordu. Gemiye düşeli henüz bir dakika olmamışken karşısındaki kişi ile muhabbet kurmayı başarmıştı Ponny. Rose,kendisinden neden yanına Ponny'i de almasını istendiğini sonunda anlamıştı.
Clous etrafına bakınmaya devam ederken Kyrien ve Jeux'u görmüştü. Kyrien, Jeux'un sırtındaki yarayı inceliyordu. Bu sırada Kyrien ile göz göze gelmişti Clous. Kyrien, Jeux'a bir şeyler söyledikten sonra kendisinin yanına gelmiş ve: ''Hayırdır Clous-san, neden fıçının arkasında oturuyorsun? Yoksa yaralandın mı? Yaralandıysan bakmamı ister misin?'' diye sormuştu.
Spear, Shingen'in kartlarına doğru hamle yaptığını gördüğü gibi soru tekniği ile kuzeybatıya doğru kaçıp Shingen'in arkasına geçmişti. Hemen ardından da Shingen'e arkadan saldırmak için rakibinin üzerine doğru koşmaya başladı; fakat bir anda oldukça şiddetli bir acı hissetti Spear. Sanki bir şey kollarını lime lime ediyordu.Acıdan dolayı dengesini kaybeden Spear yere düşmüş ve sürüklenerek kendisine doğru dönmüş olan rakibinin ayaklarına çarpmıştı. Acil bir çözüm bulması gerektiğinin farkındaydı Spear. Bu gidişle, karşısındaki rakibi yenemeden ölecekti.
Ame, çevresinde olan bitene aldırmadan Shingen'e doğru koşuyordu. Dövüşleri sırasında aklı Shingen'de olduğundan işi uzun sürmüştü. Bu yüzden daha fazla zaman kaybetmek istemiyordu. Shingen'in yanına vardığında, Shingen'in ayağının dibinde uzanmış olan rakibine baktığını görmüştü Ame.
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Savaşın sonlarına doğru kontrolü ele almış ve rakibime üstünlük sağlamıştım. Onun garip tekniklerini bir daha kullanmasını engellemek için hiç duraksamadan saldırılarıma devam etmiştim. Bunun neticesinde oldukça ağır şekilde yaralamıştım Spear'ı. Kartlarıma hedef olduktan sonra doğrulmuştu. Elimi cebime götürdüğüm an tekrardan ortadan kaybolmuştu. Lanet olası herif oldukça hızlıydı ve bu beni sinir ediyordu.
Rakibim önümden kaybolmuştu. Kartlarımı fırlatmama izin vermemiş ve görüş alanımın dışına çıkmıştı. Meyvemin yeteneğini kulalnıp rakibime saplanmış olan kartları büyütmeyi tercih etmiş ve Spear'ın acı içerisinde haykırmasına şahit olmuştum. Arkama geçip bana oradan saldıracakken büyük bir acıyla yere kıvrılmış ve ayaklarımın dibine düşmüştü. İşte böyle teğmen yavaş yavaş öğreniyorsun. Büyük Shingen ile kimse başa çıkamazdı. O lanet tekniklerinde seni kurtaramazdı artık.
Spear'ın yüzündeki acıyı gördükçe daha da neşeleniyordum. Ayaklarımın dibine uzanmış acı çekiyordu ve bu acının kaynağı ben ve kartlarımdı. Boşuna kızıl kartlar ismini almamıştı silahım. Rakibimin kanının rengi kartlarıma bulaşarak onu kıpkırmızı hale getiriyordu. Spear'ın yüzündeki acı istemsizce kahkaha atmama sebep olmuştu. "Hahahahahaaahhaah. Biraz daha öfkelen, biraz daha acı. Seni öldürmem için bana yalvar Spear yoksa daha çok acı çekeceksin." demiştim istemsizce. Etraftakilerin ne düşündüğü ya da nasıl tepki verdiği önemli değildi. Şu anda başka bir ruh hali içindeydim ve bu fırsat elime bir daha geçemeyebilirdi.
Rakibim ayağımın dibindeydi bu yüzden arayı açmam gerektiğini hissetmiştim. Hemen geriye doğru sıçrayacak ve aradaki mesafeyi makul seviyeye getirecektim. Sonrasında tekrar kartlarımı alacak ve rakibimin sağ ve sol diz kapaklarına ikişer adet kart fırlatacaktım. Bu sırada rakibimin acı çekmesi için kartları büyütmeyi de unutmayacaktım. Kartlarımı çıkarmayı denediği sırada yeni kartlarım hedefi olacaktı. Kartları çıkarmaya çalışmazsa istediğim gibi işkence edebilirdim ona. İşkence işi oldukça hoşuma gitmişti. Spear olabildiği kadar fazla acı çektirecek ve çabuk ölmemesi için çabalayacaktım. Bu belki benim ölümüme sebebiyet verirdi ama aldığım hazdan sonra onun çabucak ölmesini istemiyordum. Bakalım neler olacaktı?
Rakibim önümden kaybolmuştu. Kartlarımı fırlatmama izin vermemiş ve görüş alanımın dışına çıkmıştı. Meyvemin yeteneğini kulalnıp rakibime saplanmış olan kartları büyütmeyi tercih etmiş ve Spear'ın acı içerisinde haykırmasına şahit olmuştum. Arkama geçip bana oradan saldıracakken büyük bir acıyla yere kıvrılmış ve ayaklarımın dibine düşmüştü. İşte böyle teğmen yavaş yavaş öğreniyorsun. Büyük Shingen ile kimse başa çıkamazdı. O lanet tekniklerinde seni kurtaramazdı artık.
Spear'ın yüzündeki acıyı gördükçe daha da neşeleniyordum. Ayaklarımın dibine uzanmış acı çekiyordu ve bu acının kaynağı ben ve kartlarımdı. Boşuna kızıl kartlar ismini almamıştı silahım. Rakibimin kanının rengi kartlarıma bulaşarak onu kıpkırmızı hale getiriyordu. Spear'ın yüzündeki acı istemsizce kahkaha atmama sebep olmuştu. "Hahahahahaaahhaah. Biraz daha öfkelen, biraz daha acı. Seni öldürmem için bana yalvar Spear yoksa daha çok acı çekeceksin." demiştim istemsizce. Etraftakilerin ne düşündüğü ya da nasıl tepki verdiği önemli değildi. Şu anda başka bir ruh hali içindeydim ve bu fırsat elime bir daha geçemeyebilirdi.
Rakibim ayağımın dibindeydi bu yüzden arayı açmam gerektiğini hissetmiştim. Hemen geriye doğru sıçrayacak ve aradaki mesafeyi makul seviyeye getirecektim. Sonrasında tekrar kartlarımı alacak ve rakibimin sağ ve sol diz kapaklarına ikişer adet kart fırlatacaktım. Bu sırada rakibimin acı çekmesi için kartları büyütmeyi de unutmayacaktım. Kartlarımı çıkarmayı denediği sırada yeni kartlarım hedefi olacaktı. Kartları çıkarmaya çalışmazsa istediğim gibi işkence edebilirdim ona. İşkence işi oldukça hoşuma gitmişti. Spear olabildiği kadar fazla acı çektirecek ve çabuk ölmemesi için çabalayacaktım. Bu belki benim ölümüme sebebiyet verirdi ama aldığım hazdan sonra onun çabucak ölmesini istemiyordum. Bakalım neler olacaktı?
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Pişmanlık hissinden yavaş yavaş kurtuluyordu Clous. Tabii ki bu yaptığı hatayı fark etmediği anlamına da gelmiyordu. Dövüşü esnasında o denizciyi vuramaması veyahut kardeşini vurması Shingen'in kendi hatasıydı. Artık bunu aşmıştı fakat en başından beri yapması gereken şey bu değildi. Yapması gereken şeyi yeni fark etmişti. Yapacak birşey yoktu Jetonu biraz köşeliydi tüküren adamın.
Bunu fark ettiği an ise doktorlarının yanına geldiği andı. Durumu kıvırtacaktı. "Denizci gemisine sızmak için boşluk kolluyorum. Unutma almamız gereken önemli birşey var." Onu da peşine takacaktı böylece. Gemiye sızılacak bir nokta arayacaklardı. Shingen konusunda artık içi rahattı gerisini önemsemiyordu.
Bunu fark ettiği an ise doktorlarının yanına geldiği andı. Durumu kıvırtacaktı. "Denizci gemisine sızmak için boşluk kolluyorum. Unutma almamız gereken önemli birşey var." Onu da peşine takacaktı böylece. Gemiye sızılacak bir nokta arayacaklardı. Shingen konusunda artık içi rahattı gerisini önemsemiyordu.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Reev sonunda gemidekilere faydalı olabildiği için mutluydu. Denizci askerine gülleyi fırlattığından beri Shingen dövüşü önde götürüyordu. İkisinin dövüşünü dikkatli bir şekilde izlediği sırada, yanına denizci gemisinden iki kadın düşmüştü. Reev bir anlığına oldukça korksa da yanındakilerin denizci askeri olmadığına kanaat getirmişti. Karşısındaki kadınlar kuvvetle muhtemel yirmili yaşlarına henüz gelmemişlerdi ve üzerindeki kıyafetlerin denizci üniformalarıyla uzaktan yakından alakaları yoktu. Belli ki diğer korsan gemisinden geliyorlardı. İkisi de Reev'in anlaşabileceği tiplere benziyordu. Eğer kızlarla konuşursa Jeux'un kendilerine bahsettiği Log Pose hakkında bir bilgi edinebilirdi belki. Böylece diğerlerine bir kez daha faydası dokunmuş olurdu.
Reev kahverengi saçlara ve masmavi gözlere sahip olan kadının yanına gidip kendisini tanıttı. Neyse ki şanslıydı Reev. İsminin Ponny olduğunu öğrendiği kadın kendisine çok sıcak kanlı bir şekilde davranmış ve gemiye neden geldiklerinden bahsedip kendilerinin nereye gittiklerini sormuştu.Bu Reev için güzel bir fırsattı. Log Pose konusunu şu an açabilirdi. Diğer korsan tayfasına yardım ettiklerinden onlar da kendilerine yardım edebilirdi. Yardım alamasalar bile şansını denediği için bir şey kaybetmeyecekti Reev.
Reev tam ağzını açtığı sırada Shingen'in kahkahası ve kahkahasının ardından söyledikleri tüm gemide yankılanmıştı. Ponny dalgın bir şekilde Shingen'e baktığından Log Pose konusunu açmak için bir süre daha bekleyecekti Reev.
Ponny gemide iki tane kadın olduğu için mutluydu. Eğer onlar olmasaydı erkeklerle konuşmak zorunda kalacaktı. Ponny'nin şu an tek bir amacı vardı. Bu iki kadını kaptanıyla tanıştırmalıydı. İsmi Reev olan kadın iyi birine benziyordu. Onla konuşup gemilerine gelmeyi ikna ettikten sonra diğer kadınla da konuşmalıydı. Tam da bu sırada beyaz saçlı erkeğin kahkahalar atarak konuştuğunu duydu Ponny. Başını çevirip sesin geldiği tarafa baktığında beyaz saçlı erkeğin yerde kıvranan denizci askerine işkence ettiğini gördü. Erkek değiller miydi.Hepsi aynı bokun lacivertiydi. İster kadın ister erkek olsun fark etmiyordu onlar için. Zayıf olanı ezmeye bayılıyorlardı.
Bunları düşündüğü sırada sarı saçlı kadının yaptığı şeyi gördü Ponny. Göz bebekleri büyüdü. Kalbi daha hızlı atmaya başladı. Sarı saçlı kadını ne olursa olsun kaptanı ile tanıştırmalıydı.
Rayno neden bu kadar sert bir tepkiyle karşılaştığını anlamamıştı. Sarı saçlı kadının böyle davranmasını beklemiyordu. Belki de ona iltifat etmek yerine Coresyo'nun Maniyerist çalışmaları hakkında ne düşündüğünü sormalıydı. Tüm kadınlar o tarz şeylere ilgiliydi belki de. Yine de Rayno hemen pes edecek değildi. Şu an bir soygunda değillerdi. Bu yüzden de kendisini kısıtlamasına gerek yoktu.
Şansını ikinci kez denemek için sarışın kadına baktığında az daha korkudan altına edecekti Rayno. Sarışın kadın inanılmaz sinirli bir şekilde bir yere doğru bakıyordu. Bir insan neden bu kadar öfkeli olurdu ki? Rayno başını sarışın kadının olduğu yere çevirdiğinde Shingen ve Ame'nin karşı karşıya olduğunu gördü. İşler ilginçleşecek gibiydi. Şimdilik sarışın kadının peşinde koşmayı bırakıp olacakları izleyecekti.
Ame gördükleri karşısında oldukça şaşkındı ve ne yapacağını bilemiyordu. Shingen kendisinin gözleri önünde başkasına işkence ediyordu ve bundan oldukça mutlu gözüküyordu.Ame, Shingen'in iki farklı kişiliği olduğunu ve bu kişiliklerden birinin kötü olduğunu biliyordu. Shingen'e içindeki iki farklı insanı da sevdiğini söylemişti Ame. Ki bu söylediğinde ciddiydi. Shingen'in iyi tarafı oldukça korkak, çekingen ve sessizdi; fakat aynı zamanda hoşgörülü,nazik ve sevecendi. Shingen'in kötü tarafı ise oldukça kaba, umursamaz ve şiddete meyilliydi; fakat aynı zamanda cesur, akıllı ve yetenekliydi. Bu yüzden Ame Shingen'in iki tarafını da seviyordu. Zaten aşık kişi, sevdiğinin kusurlarını umursar mıydı ki?
Yine de Ame'nin şu an gördüğü kişi Shingen'in iki tarafına da ait değildi. Shingen'in kötü tarafı bile zaten bitmiş bir dövüşü rakibine işkence yaparak uzatmazdı. Shingen'in an itibariyle Elrond'dan bir farkı yoktu ve Ame bu üçüncü Shingen'i durduracaktı. Eğer durdurmazsa bazı şeyler için geç kalacağını hissediyordu Ame. Bu yüzden de koşmaya başladı.
Shingen ayağındaki yarayı unutup geriye doğru sıçramıştı. Bu yüzden, yere indiğinde duyduğu acıdan dolayı kartlarını eline alması birkaç saniye gecikmişti. Kartlarını eline aldığında ise Ame'nin önüne geçtiğini görmüştü Shingen. Rakibi ile arasına geçip kollarını iki yana açmış olan Ame: ''Shingen, dövüş çoktan bitti.'' diyordu.
Clous ve Kyrien, kendi gemileri ile denizci gemisinin yan yana geldiği tarafa gitmişlerdi. Ardından da kendi gemilerinden yaklaşık üç buçuk metre daha yüksek olan denizci gemisine tırmanıp geminin güvertesine çıkmışlardı.
İkili, güverteye çıktıklarında güvertede pek çok kadın olduğunu görmüşlerdi. Kadınların bazıları yaralı denizci askerlerini bağlıyordu. Bazıları ise geminin içinden ellerinde sandıklarla çıkıyordu. Öbür gemide ise iki kişinin hala dövüşmekte olduğunu görmüştü Clous; fakat nedense dövüşen ikilinin yüzlerini net bir şekilde göremiyordu. Tam da bu sırada sol tarafından gelen bir ses duydu Clous. ''Hayırdır beyler. Bir şeye mi bakmıştınız?'' diyordu, duyduğu ses. Eğer başını sese doğru çevirirse orta uzunlukta kızıl saçlara ve mavi gözlere sahip,üzerinde gri renkte bir şapka ve ceket olan, altına siyah bir pantolon giymiş, parlak bir silah ve kılıç taşıyan 1.60 boylarında bir kadın görecekti.
Reev kahverengi saçlara ve masmavi gözlere sahip olan kadının yanına gidip kendisini tanıttı. Neyse ki şanslıydı Reev. İsminin Ponny olduğunu öğrendiği kadın kendisine çok sıcak kanlı bir şekilde davranmış ve gemiye neden geldiklerinden bahsedip kendilerinin nereye gittiklerini sormuştu.Bu Reev için güzel bir fırsattı. Log Pose konusunu şu an açabilirdi. Diğer korsan tayfasına yardım ettiklerinden onlar da kendilerine yardım edebilirdi. Yardım alamasalar bile şansını denediği için bir şey kaybetmeyecekti Reev.
Reev tam ağzını açtığı sırada Shingen'in kahkahası ve kahkahasının ardından söyledikleri tüm gemide yankılanmıştı. Ponny dalgın bir şekilde Shingen'e baktığından Log Pose konusunu açmak için bir süre daha bekleyecekti Reev.
Ponny gemide iki tane kadın olduğu için mutluydu. Eğer onlar olmasaydı erkeklerle konuşmak zorunda kalacaktı. Ponny'nin şu an tek bir amacı vardı. Bu iki kadını kaptanıyla tanıştırmalıydı. İsmi Reev olan kadın iyi birine benziyordu. Onla konuşup gemilerine gelmeyi ikna ettikten sonra diğer kadınla da konuşmalıydı. Tam da bu sırada beyaz saçlı erkeğin kahkahalar atarak konuştuğunu duydu Ponny. Başını çevirip sesin geldiği tarafa baktığında beyaz saçlı erkeğin yerde kıvranan denizci askerine işkence ettiğini gördü. Erkek değiller miydi.Hepsi aynı bokun lacivertiydi. İster kadın ister erkek olsun fark etmiyordu onlar için. Zayıf olanı ezmeye bayılıyorlardı.
Bunları düşündüğü sırada sarı saçlı kadının yaptığı şeyi gördü Ponny. Göz bebekleri büyüdü. Kalbi daha hızlı atmaya başladı. Sarı saçlı kadını ne olursa olsun kaptanı ile tanıştırmalıydı.
Rayno neden bu kadar sert bir tepkiyle karşılaştığını anlamamıştı. Sarı saçlı kadının böyle davranmasını beklemiyordu. Belki de ona iltifat etmek yerine Coresyo'nun Maniyerist çalışmaları hakkında ne düşündüğünü sormalıydı. Tüm kadınlar o tarz şeylere ilgiliydi belki de. Yine de Rayno hemen pes edecek değildi. Şu an bir soygunda değillerdi. Bu yüzden de kendisini kısıtlamasına gerek yoktu.
Şansını ikinci kez denemek için sarışın kadına baktığında az daha korkudan altına edecekti Rayno. Sarışın kadın inanılmaz sinirli bir şekilde bir yere doğru bakıyordu. Bir insan neden bu kadar öfkeli olurdu ki? Rayno başını sarışın kadının olduğu yere çevirdiğinde Shingen ve Ame'nin karşı karşıya olduğunu gördü. İşler ilginçleşecek gibiydi. Şimdilik sarışın kadının peşinde koşmayı bırakıp olacakları izleyecekti.
Ame gördükleri karşısında oldukça şaşkındı ve ne yapacağını bilemiyordu. Shingen kendisinin gözleri önünde başkasına işkence ediyordu ve bundan oldukça mutlu gözüküyordu.Ame, Shingen'in iki farklı kişiliği olduğunu ve bu kişiliklerden birinin kötü olduğunu biliyordu. Shingen'e içindeki iki farklı insanı da sevdiğini söylemişti Ame. Ki bu söylediğinde ciddiydi. Shingen'in iyi tarafı oldukça korkak, çekingen ve sessizdi; fakat aynı zamanda hoşgörülü,nazik ve sevecendi. Shingen'in kötü tarafı ise oldukça kaba, umursamaz ve şiddete meyilliydi; fakat aynı zamanda cesur, akıllı ve yetenekliydi. Bu yüzden Ame Shingen'in iki tarafını da seviyordu. Zaten aşık kişi, sevdiğinin kusurlarını umursar mıydı ki?
Yine de Ame'nin şu an gördüğü kişi Shingen'in iki tarafına da ait değildi. Shingen'in kötü tarafı bile zaten bitmiş bir dövüşü rakibine işkence yaparak uzatmazdı. Shingen'in an itibariyle Elrond'dan bir farkı yoktu ve Ame bu üçüncü Shingen'i durduracaktı. Eğer durdurmazsa bazı şeyler için geç kalacağını hissediyordu Ame. Bu yüzden de koşmaya başladı.
Shingen ayağındaki yarayı unutup geriye doğru sıçramıştı. Bu yüzden, yere indiğinde duyduğu acıdan dolayı kartlarını eline alması birkaç saniye gecikmişti. Kartlarını eline aldığında ise Ame'nin önüne geçtiğini görmüştü Shingen. Rakibi ile arasına geçip kollarını iki yana açmış olan Ame: ''Shingen, dövüş çoktan bitti.'' diyordu.
Clous ve Kyrien, kendi gemileri ile denizci gemisinin yan yana geldiği tarafa gitmişlerdi. Ardından da kendi gemilerinden yaklaşık üç buçuk metre daha yüksek olan denizci gemisine tırmanıp geminin güvertesine çıkmışlardı.
İkili, güverteye çıktıklarında güvertede pek çok kadın olduğunu görmüşlerdi. Kadınların bazıları yaralı denizci askerlerini bağlıyordu. Bazıları ise geminin içinden ellerinde sandıklarla çıkıyordu. Öbür gemide ise iki kişinin hala dövüşmekte olduğunu görmüştü Clous; fakat nedense dövüşen ikilinin yüzlerini net bir şekilde göremiyordu. Tam da bu sırada sol tarafından gelen bir ses duydu Clous. ''Hayırdır beyler. Bir şeye mi bakmıştınız?'' diyordu, duyduğu ses. Eğer başını sese doğru çevirirse orta uzunlukta kızıl saçlara ve mavi gözlere sahip,üzerinde gri renkte bir şapka ve ceket olan, altına siyah bir pantolon giymiş, parlak bir silah ve kılıç taşıyan 1.60 boylarında bir kadın görecekti.
- Spoiler:
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Denizci gemisine tırmanmıştı Clous yanında tayfalarının doktoruyla beraber. Kardeşinin her türlü haline zaten alışık olduğu için gemide yaptıklarına da çok aldırış etmemişti. gerçi bu çığlık sevmesi, işkence etmesi felan yeniydi ama sonuçta düşmana ne olduğu kimsenin umrunda değildi. Özellikle de tüküren adamın hiç umrunda değildi.
O daha çok gemideki ganimetlerle ilgileniyordu. fakat gemiye çıkınca geç kaldığını fark etmişti. diğer korsan grubu çoktan yağmaya başlamıştı bile. içlerinde nelerin olduğunu bilmedikleri kutuları kendi gemilerine taşıyorlardı. hoş kutuların içlerinde ne olduğunun hiç önemi yoktu. onları çalıyorlardı işte önemli olan buydu. Clous'un aksine elleri boş değilllerdi.
Tüküren adam tam kendisi de bir şeyler yüklenmeye başlayacaktı ki kendisine seslenen kadın korsanlardan olduğunu dşündüğü sesin sahibini duymuştu. "sizinle aynı nedenden dolayı burdayız küçük hanım" diye cevap verecekti. bu arada doktordan da etrafa göz atmasını bekliyordu. Jeux'un dediği aleti aramalıydı.
O daha çok gemideki ganimetlerle ilgileniyordu. fakat gemiye çıkınca geç kaldığını fark etmişti. diğer korsan grubu çoktan yağmaya başlamıştı bile. içlerinde nelerin olduğunu bilmedikleri kutuları kendi gemilerine taşıyorlardı. hoş kutuların içlerinde ne olduğunun hiç önemi yoktu. onları çalıyorlardı işte önemli olan buydu. Clous'un aksine elleri boş değilllerdi.
Tüküren adam tam kendisi de bir şeyler yüklenmeye başlayacaktı ki kendisine seslenen kadın korsanlardan olduğunu dşündüğü sesin sahibini duymuştu. "sizinle aynı nedenden dolayı burdayız küçük hanım" diye cevap verecekti. bu arada doktordan da etrafa göz atmasını bekliyordu. Jeux'un dediği aleti aramalıydı.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Dövüşün sonuna gelmişlerdi artık. Bundan sonrası işin eğlence kısmıydı. Shingen rakibini alt etmiş ve önünde uzanan rakibine işkence etmeye karar vermişti. Bunun için hazırlığını yapmış ve kartlarını hazırlamıştı .
Rakibine kartları fırlatacakken ayağındaki acı onu bir süreliğine geciktirmisti. Sonrasında ise rakibine baktığında karşısında Ame vardı. Önünde durmuş ve rakibimin işinin bittiğini söylemişti. Spear a baktığımda gerçekten de oldukça zor durumda olduğunu görmüştüm. Görünüşe göre savaş sona ermisti.
Rakibime daha fazla acı çektirmek istiyordum bundan zevk de almıştım. Fakat Ame bir anlığına önüme geçmiş ve yaptığım şeyi sorgulamıştı. O an duraksamış ve Ama 'nin haklı olduğuna kanaat getirmiştim. Kendimi kaybettiğim anlamış ve suçluluk psikolojisine girmiştim. Ardından kendimi savunma gereği hissetmiş ve konuşmaya başlamıştım. " Yerde yatan herif yapabilseydi Abimi, Seni , tayfamdaki arkadaşlarını öldürecek ti. Onun yapmaya çalıştığı şeyi yapan insanlara ne olduğunu herkesin görmesi ve bir daha denememesi gerekiyordu. Benim sevdiklerime karışan herkes sonunun nasıl olduğunu bilmeli. " demiş ve kartlarımı tekrardan yerine koymuştum. İleri gittiğimi biliyordum ve bir an önce log pose denilen aleti alıp normal yaşantımıza dönmek istiyordum.
Ame'ye üzgün gözlerle bakarken içindeki diğer misafir de konuşmaya girmeye çalışmıştı. "Shingen nasıl ..." dediği anda " Kapa çeneni Şimdi sırası değil." ve kamaralara doğru ilerlemistim. İçeri geçerken Ame'ye de içeri gelmesi için işaret vermiştim. İçeri geçtiğimde ise ellerimi başımın arasına alacak ve zemine bakcaktım. Ame de bu sırada benimle ilgili düşüncelerini paylaşabilirdi. Şu an sadece zamana ihtiyacım vardı.
Rakibine kartları fırlatacakken ayağındaki acı onu bir süreliğine geciktirmisti. Sonrasında ise rakibine baktığında karşısında Ame vardı. Önünde durmuş ve rakibimin işinin bittiğini söylemişti. Spear a baktığımda gerçekten de oldukça zor durumda olduğunu görmüştüm. Görünüşe göre savaş sona ermisti.
Rakibime daha fazla acı çektirmek istiyordum bundan zevk de almıştım. Fakat Ame bir anlığına önüme geçmiş ve yaptığım şeyi sorgulamıştı. O an duraksamış ve Ama 'nin haklı olduğuna kanaat getirmiştim. Kendimi kaybettiğim anlamış ve suçluluk psikolojisine girmiştim. Ardından kendimi savunma gereği hissetmiş ve konuşmaya başlamıştım. " Yerde yatan herif yapabilseydi Abimi, Seni , tayfamdaki arkadaşlarını öldürecek ti. Onun yapmaya çalıştığı şeyi yapan insanlara ne olduğunu herkesin görmesi ve bir daha denememesi gerekiyordu. Benim sevdiklerime karışan herkes sonunun nasıl olduğunu bilmeli. " demiş ve kartlarımı tekrardan yerine koymuştum. İleri gittiğimi biliyordum ve bir an önce log pose denilen aleti alıp normal yaşantımıza dönmek istiyordum.
Ame'ye üzgün gözlerle bakarken içindeki diğer misafir de konuşmaya girmeye çalışmıştı. "Shingen nasıl ..." dediği anda " Kapa çeneni Şimdi sırası değil." ve kamaralara doğru ilerlemistim. İçeri geçerken Ame'ye de içeri gelmesi için işaret vermiştim. İçeri geçtiğimde ise ellerimi başımın arasına alacak ve zemine bakcaktım. Ame de bu sırada benimle ilgili düşüncelerini paylaşabilirdi. Şu an sadece zamana ihtiyacım vardı.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
3 sayfadaki 6 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6
Similar topics
» Hırsızlığın Amacı 2: Beş Bölgenin Tanrısı [Clous-Shingen ]
» Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
» Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
» Shingen Cracher
» [Envanter] Shingen Cracher
» Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
» Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
» Shingen Cracher
» [Envanter] Shingen Cracher
3 sayfadaki 6 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz