Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
3 posters
4 sayfadaki 6 sayfası
4 sayfadaki 6 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Ponny şaşırmıştı. Beyaz saçlı adamın, önüne geçen kadının sözünü dinleyeceğini beklemiyordu. Beyaz saçlı adamın içeriye geçmeden önce söylediklerini de etkileyici bulmuştu Ponny. Bir erkek için fena değildi.Yine de bu durum, beyaz saçlı adamın lanet erkeklerden biri olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
Ponny ikilinin içeri geçmesini izledikten sonra Reev'e dönmüş ve: ''Üzgünüm Reev-san. Ne diyordunuz?'' diye sormuştu. Reev, bunun üzerine Grand Line'e yeni girdiklerini ve güvenli bir şekilde yolculuk edebilmek için Grand Line'de kullanılan pusulalardan birini aradıklarını söylemişti. Ponny'nin aradığı fırsat ayağına gelmişti. ''Oh, anlıyorum. Gemimize gelirsen Rotacımız sana yardımcı olacaktır Reev-san. Korkma, bizimkiler sana zarar falan vermezler.'' demişti gülümseyerek.
Ponny daha sonra Rose'un yanına gitmiş ve Rose'a: Rose-chan. Reev-san'ı gemimize götürebilir misin sana zahmet. Benim burada biraz daha kalmam lazım. deyip göz kırpmıştı. Rose Ponny'nin neyi amaçladığını anlamamıştı; fakat bu gemide daha fazla durmak istemediğinden Ponny'nin dediğini yapmaya karar vermişti. Bir an önce yukarı çıkıp savaşın durumunu kontrol etmek istiyordu Rose.
Rayno yalnız başına kalmıştı. Reev ile tavlayamadığı kadın denizci gemisine çıkmıştı. Kahverengi saçlı tatlı kadın ise içeri doğru gidiyordu. Shingen ve Ame de içeri gitmişti. Clous ve Kyrien ise ortalıkta yoktu. Amma da sıkıcıydı! Az önce ne güzel eğleniyordu oysa. Boş boş oturmaktansa hala yaşayan denizcileri bağlayan Jeux'a yardım edecekti Rayno.
Kızıl saçlı kadın hışımla Clous ve Kyrien'e doğru yürümüş ve: ''Küçük hanım senin anandır! Sen kime küçük diyorsun lan!'' diye bağırmıştı. Bu bağırış üzerine, bir anda pek çok kadın ikilinin çevresinde toplanmıştı. Kadınlar arasından, kahverengi saçlarını turkuaz rengi bir toka ile toplamış, kahverengi askılı kıyafetinin altına kısa mavi bir etek giymiş, otuzlu yaşlarında uzun boylu bir kadın; kızıl saçlı kadının yanına gelmiş ve: Ne oldu Clisson? Neden bağırıp çağırıyorsun? demişti.
Gözleri dolmuş olan kızıl saçlı kadın eli ile Clous'u gösterip: ''Margareth-san! Bu adam bana hakaret etti.'' deyip ağlamaya başlamıştı. Bu sırada Clisson'un yanına üçüncü bir kadın gelmişti. Yeşil gözlere ve upuzun kahverengi saçlara sahip, başında mavi bir şapka; üzerinde yırtık bir beyaz tişört olan, elinde küçük bir bıçak tutan kadın: ''Lan hıyartolar. Gemimizin doktorunu nasıl ağlatırsınız?'' diye bağırmıştı.
Diğer kadınların arasından ''Margareth-san! Llyria-san! Hadım edin şunları!'' sesleri yükseldiği sırada gemiye iki kişinin daha bindiğini fark etmişti Clous. Reev ve sarı saçlı kadın hemen arkalarındaydı.
Shingen ellerini başının arasına aldığı sırada Ame'nin ona arkadan sarıldığını fark etti. Başını Shingen'in sırtına dayayıp sıkıca Shingen'e sarılan Ame: Sana karıştığım için özür dilerim. Bizi koruma içgüdüsü ile hareket ettiğini biliyorum. Sadece... sadece o an seni durdurmam gerektiğini düşündüm. Kendini kaybetmiş gibiydin ve bu durum beni korkutmuştu.'' demişti.
Ponny ikilinin içeri geçmesini izledikten sonra Reev'e dönmüş ve: ''Üzgünüm Reev-san. Ne diyordunuz?'' diye sormuştu. Reev, bunun üzerine Grand Line'e yeni girdiklerini ve güvenli bir şekilde yolculuk edebilmek için Grand Line'de kullanılan pusulalardan birini aradıklarını söylemişti. Ponny'nin aradığı fırsat ayağına gelmişti. ''Oh, anlıyorum. Gemimize gelirsen Rotacımız sana yardımcı olacaktır Reev-san. Korkma, bizimkiler sana zarar falan vermezler.'' demişti gülümseyerek.
Ponny daha sonra Rose'un yanına gitmiş ve Rose'a: Rose-chan. Reev-san'ı gemimize götürebilir misin sana zahmet. Benim burada biraz daha kalmam lazım. deyip göz kırpmıştı. Rose Ponny'nin neyi amaçladığını anlamamıştı; fakat bu gemide daha fazla durmak istemediğinden Ponny'nin dediğini yapmaya karar vermişti. Bir an önce yukarı çıkıp savaşın durumunu kontrol etmek istiyordu Rose.
Rayno yalnız başına kalmıştı. Reev ile tavlayamadığı kadın denizci gemisine çıkmıştı. Kahverengi saçlı tatlı kadın ise içeri doğru gidiyordu. Shingen ve Ame de içeri gitmişti. Clous ve Kyrien ise ortalıkta yoktu. Amma da sıkıcıydı! Az önce ne güzel eğleniyordu oysa. Boş boş oturmaktansa hala yaşayan denizcileri bağlayan Jeux'a yardım edecekti Rayno.
Kızıl saçlı kadın hışımla Clous ve Kyrien'e doğru yürümüş ve: ''Küçük hanım senin anandır! Sen kime küçük diyorsun lan!'' diye bağırmıştı. Bu bağırış üzerine, bir anda pek çok kadın ikilinin çevresinde toplanmıştı. Kadınlar arasından, kahverengi saçlarını turkuaz rengi bir toka ile toplamış, kahverengi askılı kıyafetinin altına kısa mavi bir etek giymiş, otuzlu yaşlarında uzun boylu bir kadın; kızıl saçlı kadının yanına gelmiş ve: Ne oldu Clisson? Neden bağırıp çağırıyorsun? demişti.
Gözleri dolmuş olan kızıl saçlı kadın eli ile Clous'u gösterip: ''Margareth-san! Bu adam bana hakaret etti.'' deyip ağlamaya başlamıştı. Bu sırada Clisson'un yanına üçüncü bir kadın gelmişti. Yeşil gözlere ve upuzun kahverengi saçlara sahip, başında mavi bir şapka; üzerinde yırtık bir beyaz tişört olan, elinde küçük bir bıçak tutan kadın: ''Lan hıyartolar. Gemimizin doktorunu nasıl ağlatırsınız?'' diye bağırmıştı.
Diğer kadınların arasından ''Margareth-san! Llyria-san! Hadım edin şunları!'' sesleri yükseldiği sırada gemiye iki kişinin daha bindiğini fark etmişti Clous. Reev ve sarı saçlı kadın hemen arkalarındaydı.
- Margareth:
- Llyria:
Shingen ellerini başının arasına aldığı sırada Ame'nin ona arkadan sarıldığını fark etti. Başını Shingen'in sırtına dayayıp sıkıca Shingen'e sarılan Ame: Sana karıştığım için özür dilerim. Bizi koruma içgüdüsü ile hareket ettiğini biliyorum. Sadece... sadece o an seni durdurmam gerektiğini düşündüm. Kendini kaybetmiş gibiydin ve bu durum beni korkutmuştu.'' demişti.
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
İşleri yine istediği gibi gitmiyordu tüküren adamın. İnançlı biri olsaydı gider bir duş alırdı. O derece kötü şans vardı üstünde bugün. Karşısındaki kezbanın takıldığı şey "küçük hanım" lafıydı. oysa sadece kibar olmaya çalışmıştı Clous. Galiba bu hanımlar kibarlıktan anlamıyordu fakat bu kadar kalabalığı karşısına almak da pek akıllıca olmazdı. Tavrını sürdürecekti bu yüzden.
Açıklama yapma ve kendini koruma amaçlı konuşmaya çalışacaktı yanına gelen mini etekli kadınla "Sadece küçük hanım dedim. alınacak bir şey olduğunu sanmıyorum. O soru sordu bende cevapladım. Elimden geldiğince de kibar olmaya çalışıyordum." Yanındaki doktorlarını göstererek "İsterseniz bizim doktorumuz da bakabilir yaralılarınız varsa" Diyerek konuşmasını bitirecekti. Etraftaki kadınların konuşmaları üç buçuk attırıyordu. Bir erkeğin koruması gereken en önemli şeyi tehlike altındaydı. iş şakaya gelmezdi.
Reev'in de gemiye geldiğini görünce de direk seslenerek onun yanına gidecekti. Bu kadınlardan onu sadece Reev kurtarabilir gibiydi. Gözlerinde yardım çağrısı vardı hayat arkadaşından.
Açıklama yapma ve kendini koruma amaçlı konuşmaya çalışacaktı yanına gelen mini etekli kadınla "Sadece küçük hanım dedim. alınacak bir şey olduğunu sanmıyorum. O soru sordu bende cevapladım. Elimden geldiğince de kibar olmaya çalışıyordum." Yanındaki doktorlarını göstererek "İsterseniz bizim doktorumuz da bakabilir yaralılarınız varsa" Diyerek konuşmasını bitirecekti. Etraftaki kadınların konuşmaları üç buçuk attırıyordu. Bir erkeğin koruması gereken en önemli şeyi tehlike altındaydı. iş şakaya gelmezdi.
Reev'in de gemiye geldiğini görünce de direk seslenerek onun yanına gidecekti. Bu kadınlardan onu sadece Reev kurtarabilir gibiydi. Gözlerinde yardım çağrısı vardı hayat arkadaşından.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Savaş bitmemişti henüz Shingen için. Belki fiziksel savaşı kazanmıştı ama şimdi de psikolojik savaş baş göstermişti. Aslında neden bu kadar suçlu hissettiğini ya da niye dövüş sırasında o kadar heyecanlandığını bilmiyordu Shingen. Kişilik bozukluğu onu daha derinden etkilemişti anlaşılan. İki kişiliği de kendine has kişiliklerini bulmaya çalışıyordu. Bu süreçte onun kişiliğini şekillendirmesinde arkadaşları ve yaşadıkları büyük bir etmen olacaktı.
Odaya geçmiş ve kendi kafamdaki sorularla urğaşıyordum. Bu sırada arkamdan sıcacık bir el eni sarmış ve beni korumak istediğini söylemişti. Shingen cesur ve soğukkanlı birisiydi asla zayıflık belirtisi göstermemeliydi. Şu anda güçlü kalmak onun için oldukça zordu ama bunu başarması gerekiyordu. Abisi için sevdikleri için güçlü kalmalı ve asla yıkılmamalıydı. Bu tayfanın ona ihtiyacı vardı ve o da bunun farkındaydı. Abisi henüz dış dünyayı tam anlayamamıştı. Onun saf ve iyi kalpli birisi olduğunu düşünüyordu. Gerekirse tayfası için zor kararlar almakta sıkıntı yaşayacağını düşünüyordu. Bütün bunlar belki kendi kafasında kurduğu şeylerdi ama işini şansa bırakamazdı. Bu tayfanın Shingen'e ihtiyacı vardı. Shingen gibi korkusuz ve acımasız insanlara.
Ame ile bu durumu konuşacaktı. İstifini bozmadan "Bu tayfayı ve sevdiklerimi korumam lazım. Bunun için gerekirse dünyanın en kötü insanı olurum. Kimse bana ve sevdiklerime zarar veremez. Hiç kimse. Bu tayfaya birinin göz kulak olması lazım. Clous'a birinin göz kulak olması lazım. Gerektiğinde zor kararlar alacak birisi lazım. Bu kararları ne Sütoş alabilir ne de bir başkası." diyecek ve aklımdaki düşünceleri Ame ile paylaşacaktım. Onun bu konu hakkındaki düşüncelerini merak ediyordum.
Ame konuştuktan sonra ise aklımdaki diğer düşünceleri söyleyecektim. "Sütoş ve senin sevginizi biliyorum. İstersen gitmekte özgürsün. Bu tayfayı korumam için güvertede yaptıklarımı yapmam gerekebilir. O zaman beni frenleyecek ve aşırıya kaçmamı engelleyecek birileri lazım. Benimleysen bunu senin yapmanı istiyorum. Yoksa Sütoş'u sonsuza kadar kaybedebilirsin." diyecek ve içimdeki Sütü uyandıracaktım.
İçimdeki suskun ses tekrardan aramıza katılmıştı. "Shingen yaptıkların kabul edilemez. Sen bir insansın hem iyi bir insan. İnsanlara zarar vermek istemediğini biliyorum. Bizim için bunları yapmamalısın. Bizim de elimizden geleni yapmamıza izin vermelisin. Bu yükü tek başına taşırsan hem beni, hem Ame'yi hem de abini öldürürsün. Bunların olmasını istemiyorsan o yaptıklarını tekrar yapmamalısın." demiş ve kafamı fazla ütülememişti. Zaten şu anda kafa ütülenecek halde değildim.
Kendimle yüzleştikten sonra güverteye çıkacak ve son durumu gözlemleyecektim. Henüz çatışmanın ortasındaydık ve tanımadığımız bir korsan tayfayla beraberdik. Etrafta her şeyin düzgün ilerlediğinden emin olmalıydım. Spear ve denizcilere neler olduğunu korsanların ve abimin nerede olduğuna bakacaktım.
Odaya geçmiş ve kendi kafamdaki sorularla urğaşıyordum. Bu sırada arkamdan sıcacık bir el eni sarmış ve beni korumak istediğini söylemişti. Shingen cesur ve soğukkanlı birisiydi asla zayıflık belirtisi göstermemeliydi. Şu anda güçlü kalmak onun için oldukça zordu ama bunu başarması gerekiyordu. Abisi için sevdikleri için güçlü kalmalı ve asla yıkılmamalıydı. Bu tayfanın ona ihtiyacı vardı ve o da bunun farkındaydı. Abisi henüz dış dünyayı tam anlayamamıştı. Onun saf ve iyi kalpli birisi olduğunu düşünüyordu. Gerekirse tayfası için zor kararlar almakta sıkıntı yaşayacağını düşünüyordu. Bütün bunlar belki kendi kafasında kurduğu şeylerdi ama işini şansa bırakamazdı. Bu tayfanın Shingen'e ihtiyacı vardı. Shingen gibi korkusuz ve acımasız insanlara.
Ame ile bu durumu konuşacaktı. İstifini bozmadan "Bu tayfayı ve sevdiklerimi korumam lazım. Bunun için gerekirse dünyanın en kötü insanı olurum. Kimse bana ve sevdiklerime zarar veremez. Hiç kimse. Bu tayfaya birinin göz kulak olması lazım. Clous'a birinin göz kulak olması lazım. Gerektiğinde zor kararlar alacak birisi lazım. Bu kararları ne Sütoş alabilir ne de bir başkası." diyecek ve aklımdaki düşünceleri Ame ile paylaşacaktım. Onun bu konu hakkındaki düşüncelerini merak ediyordum.
Ame konuştuktan sonra ise aklımdaki diğer düşünceleri söyleyecektim. "Sütoş ve senin sevginizi biliyorum. İstersen gitmekte özgürsün. Bu tayfayı korumam için güvertede yaptıklarımı yapmam gerekebilir. O zaman beni frenleyecek ve aşırıya kaçmamı engelleyecek birileri lazım. Benimleysen bunu senin yapmanı istiyorum. Yoksa Sütoş'u sonsuza kadar kaybedebilirsin." diyecek ve içimdeki Sütü uyandıracaktım.
İçimdeki suskun ses tekrardan aramıza katılmıştı. "Shingen yaptıkların kabul edilemez. Sen bir insansın hem iyi bir insan. İnsanlara zarar vermek istemediğini biliyorum. Bizim için bunları yapmamalısın. Bizim de elimizden geleni yapmamıza izin vermelisin. Bu yükü tek başına taşırsan hem beni, hem Ame'yi hem de abini öldürürsün. Bunların olmasını istemiyorsan o yaptıklarını tekrar yapmamalısın." demiş ve kafamı fazla ütülememişti. Zaten şu anda kafa ütülenecek halde değildim.
Kendimle yüzleştikten sonra güverteye çıkacak ve son durumu gözlemleyecektim. Henüz çatışmanın ortasındaydık ve tanımadığımız bir korsan tayfayla beraberdik. Etrafta her şeyin düzgün ilerlediğinden emin olmalıydım. Spear ve denizcilere neler olduğunu korsanların ve abimin nerede olduğuna bakacaktım.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Kyrien endişeliydi. Clous'un konuşması Clisson üzerinde pek de etkili olmuşa benzemiyordu. Hazır kendi ismi anılmışken kendisinin de bir konuşma yapması gerektiğini düşündü. Clous'un sözlerinin ardından önündeki üç kadına doğru birkaç adım atıp onlara yaklaşan Kyrien: ''Bir yanlış anlaşılma oldu sanırım. North Blue'da bulunan Numia'da küçük hanım tabiri bir iltifat olarak kullanılır. Genç olup güzelliğiyle gözlerimizi kamaştıran bayanlar için kullanırız bu tabiri. Sizi aşağılamak gibi bir niyetimiz yok. Buraya da size yardım etmek için geldik zaten.'' demişti.
Kyrien'in konuşmasının ardından elini Clisson'un omzuna atan Margareth: ''Gördün mü bak. Boyun ile ilgili bir şey söylemiyorlarmış. Sıkma tatlı canını. Hadi yaralılarla ilgilenmeye devam et sen.'' demişti. Clisson'un gitmesinin ardından Kyrien'in iyice dibine gelen Margareth: ''Denizci gemisine saldıran siz miydiniz?'' diye sormuştu. Kyrien'in kendisini başı ile onaylamasının ardındansa Kızlar! Görmüş olduğunuz erkeklere saldırmayın. Unutmayın. bize yardım etmeye çalışan kişilere saldırırsak erkeklerden bir farkımız kalmaz. diye bağırmıştı, kızlara dönerek.
Clous'un Reev'e seslenip hayat arkadaşının yanına gitmesine gerek kalmamıştı. Zaten hemen arkalarında olan Reev ve Rose kendisinin yanına gelmişlerdi çünkü. Clous,Reev ve Rose Kyrien'in konuşmasından Margareth'in tayfaya emir verdiği ana kadar yaşananların hepsine şahit olmuşlardı. Bunlar yaşandığı sırada, Clous'un yanına gelen Reev Clous'un yanağına bir öpücük kondurmuş ve Clous'un kulağına şu sözleri fısıldamıştı: ''Canım rota işini ben halledeceğim. Siz de bu sırada bize yararlı olabilecek şeyler çalarsınız. Özellikle biraz erzak bulsanız iyi olur.''
Margareth, kızlara bağırdıktan sonra Clous'un yanına gelmiş ve: ''Yardım ettiğiniz için şahsım adına teşekkür ederim; fakat bundan sonra işimize karışmayın. Denizci gemisinde istediğinizi yapabilirsiniz. Tabi bize ayak bağı olmadığınız sürece.'' demişti.
Margareth'in konuşmasından sonra Rose öne atılmış ve Reev ile Margareth'i tanıştırmıştı. Kısa süren tanışma faslının ardından üçlü denizci gemisinin sol kısmına doğru yürümüşlerdi. Onların gitmesiyle beraber Llyria ve çevrenizde toplanan diğer kadınlar da dağılmıştı.
Herkesin dağılmasının ardından Clous ve Kyrien yalnız başlarına kalmışlardı. Clous çevresine bakınacak olursa sağ tarafında bir kapı ve bir merdiven görecekti. Kapı kendilerinin hemen sağındaydı ve geminin içine açıldığı belliydi. Merdivense kapıya göre biraz daha uzakta kalıyordu. Merdiven takip edildiği taktirde geminin arka kısmına çıkılacak gibi gözüküyordu.
''Öfke aklın alevini söndüren şiddetli bir rüzgardır. Şiddetli rüzgar da ilk önce yakınındaki dalları kırar. Sevdiklerini korumak adına kötü olmanda sorun yok; fakat bu şekilde kendini kaybedersen bir gün sevdiklerini yitirebilirsin.'' demişti Ame. Shingen'in aklındaki diğer düşünceleri söylemesinin ardından ise Shingen'e sarılmayı bırakan Ame kapıya doğru yönelmişti. Gerektiğinde seni frenleyecek ve aşırıya kaçmanı engelleyeceğim. Ayrıca kötü zamanlarda kederini paylaşacak, iyi zamanlarda neşene ortak olacağım; fakat bunu Sütoş'un sonsuza kadar kaybolmaması için değil, seni her halinle sevdiğim için yapacağım.'' demişti, kapıyı oldukça şiddetli bir şekilde çarparken.
Shingen güverteye çıktığında Jeux ve Rayno'nun hala hayatta olan askerleri bağladıklarını, ölmüş olan askerleri ise hayatta olan askerlerin yanlarına sürüklediklerini görmüştü. Ame, gemilerine düşen iki kız, Abisi Clous ve Kyrien ise ortalıkta görünmüyorlardı. Shingen etrafını incelediği sırada Rayno'nun sesini duymuştu. ''Clous-san'a bakıyorsanız Jeux; Kyrien ile birlikte denizci gemisine çıktıklarını görmüş. Bu arada Shingen-san, bu denizcileri ne yapalım?'' demişti Rayno.
Kyrien'in konuşmasının ardından elini Clisson'un omzuna atan Margareth: ''Gördün mü bak. Boyun ile ilgili bir şey söylemiyorlarmış. Sıkma tatlı canını. Hadi yaralılarla ilgilenmeye devam et sen.'' demişti. Clisson'un gitmesinin ardından Kyrien'in iyice dibine gelen Margareth: ''Denizci gemisine saldıran siz miydiniz?'' diye sormuştu. Kyrien'in kendisini başı ile onaylamasının ardındansa Kızlar! Görmüş olduğunuz erkeklere saldırmayın. Unutmayın. bize yardım etmeye çalışan kişilere saldırırsak erkeklerden bir farkımız kalmaz. diye bağırmıştı, kızlara dönerek.
Clous'un Reev'e seslenip hayat arkadaşının yanına gitmesine gerek kalmamıştı. Zaten hemen arkalarında olan Reev ve Rose kendisinin yanına gelmişlerdi çünkü. Clous,Reev ve Rose Kyrien'in konuşmasından Margareth'in tayfaya emir verdiği ana kadar yaşananların hepsine şahit olmuşlardı. Bunlar yaşandığı sırada, Clous'un yanına gelen Reev Clous'un yanağına bir öpücük kondurmuş ve Clous'un kulağına şu sözleri fısıldamıştı: ''Canım rota işini ben halledeceğim. Siz de bu sırada bize yararlı olabilecek şeyler çalarsınız. Özellikle biraz erzak bulsanız iyi olur.''
Margareth, kızlara bağırdıktan sonra Clous'un yanına gelmiş ve: ''Yardım ettiğiniz için şahsım adına teşekkür ederim; fakat bundan sonra işimize karışmayın. Denizci gemisinde istediğinizi yapabilirsiniz. Tabi bize ayak bağı olmadığınız sürece.'' demişti.
Margareth'in konuşmasından sonra Rose öne atılmış ve Reev ile Margareth'i tanıştırmıştı. Kısa süren tanışma faslının ardından üçlü denizci gemisinin sol kısmına doğru yürümüşlerdi. Onların gitmesiyle beraber Llyria ve çevrenizde toplanan diğer kadınlar da dağılmıştı.
Herkesin dağılmasının ardından Clous ve Kyrien yalnız başlarına kalmışlardı. Clous çevresine bakınacak olursa sağ tarafında bir kapı ve bir merdiven görecekti. Kapı kendilerinin hemen sağındaydı ve geminin içine açıldığı belliydi. Merdivense kapıya göre biraz daha uzakta kalıyordu. Merdiven takip edildiği taktirde geminin arka kısmına çıkılacak gibi gözüküyordu.
''Öfke aklın alevini söndüren şiddetli bir rüzgardır. Şiddetli rüzgar da ilk önce yakınındaki dalları kırar. Sevdiklerini korumak adına kötü olmanda sorun yok; fakat bu şekilde kendini kaybedersen bir gün sevdiklerini yitirebilirsin.'' demişti Ame. Shingen'in aklındaki diğer düşünceleri söylemesinin ardından ise Shingen'e sarılmayı bırakan Ame kapıya doğru yönelmişti. Gerektiğinde seni frenleyecek ve aşırıya kaçmanı engelleyeceğim. Ayrıca kötü zamanlarda kederini paylaşacak, iyi zamanlarda neşene ortak olacağım; fakat bunu Sütoş'un sonsuza kadar kaybolmaması için değil, seni her halinle sevdiğim için yapacağım.'' demişti, kapıyı oldukça şiddetli bir şekilde çarparken.
Shingen güverteye çıktığında Jeux ve Rayno'nun hala hayatta olan askerleri bağladıklarını, ölmüş olan askerleri ise hayatta olan askerlerin yanlarına sürüklediklerini görmüştü. Ame, gemilerine düşen iki kız, Abisi Clous ve Kyrien ise ortalıkta görünmüyorlardı. Shingen etrafını incelediği sırada Rayno'nun sesini duymuştu. ''Clous-san'a bakıyorsanız Jeux; Kyrien ile birlikte denizci gemisine çıktıklarını görmüş. Bu arada Shingen-san, bu denizcileri ne yapalım?'' demişti Rayno.
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Hayatta bazen kendini sorgulaman gerekebilir. O anlarda kendini sorgulamalı ve hayatına yön vermelisin ama kendini çok sorgularsan o zaman sıkıntı olur. Kendini sık sık sorgulayan insanlar düzgün karar veremez, tereddüt eder ve kendine olan güvenini kaybeder. O yüzden kendimi sorgulamayı bırakmış ve normal hayata dönmüştüm. Bu sırada Ame ve Sütoş'un söylediklerini de dinlemiştim. Onlara cevap vermeden ikisi de yanımdan ayrılmıştı. Görünüşe göre onları sinir etmiş ve kalplerini kırmıştım.
Ame bu davranışımın sevdiklerimi kaybetmemle sonuçlanacağını söylemişti. O kadar ileri gider miydim ya da onlara zarar verir miydim bilmiyorum ama onları korumak için yaptığım bir şeyin onlara zarar vermesini istemiyordum. O yüzden Ame'nin dediği şeyleri aklımın bir köşesine yazacaktım. Diğer söyledikleri ise bana olan sevgisini gösteriyordu. Bu kızın sevgisini hak etmiyordum ama o yine de beni seviyordu. Onun sevgisine karşılık vermek istiyordum ama benim kodum bozuktu. Ben sevsem de bunu belli edemezdim. Abimi bile sevdiğimi söyleyemezken Ame'ye öyle davranamam. Ame'nin beni anladığını biliyordum yoksa burada benimle olmazdı. Sütoş gerekli şeyleri yapardı Ame'yi mutlu etmek için. Ben de onu korumakla görevliydim.
Güverteye çıktığımda ise denizci askerlerinin ellerinin bağlandığını görmüştüm. Clous ve diğerleri ise denizci gemisine çıkmışlardı. Görünüşe göre gemiyi yağmalayacak ve Log Pose denilen aleti alacaklardı. Onlar görevini yaparken ben de bunlarla ilgilenecektim. Spear'ın yanına gidip "Savaştan önce ikimizde birinin öleceğini söylemiştin. Görünüşe göre bu ben olmayacağım. Peki sen ölmek istiyor musun ya da erlerinin ölmesini?" diyecek ve biraz düşünmesini sağlayacaktım. Spear gerekli zamanı tanıdıktan sonra aklımdaki şeyleri ona soracak ve cevap bekleyecektim.
Spear ve askerlerini karşıma alıp konuşmama başlayacaktım. "Öncelikle kendimi açıkça ifade ettiğimden emin olmalıyım. Eğer sorduklarımı düzgün cevaplamazsanız ya da geçiştirirseniz aranızdan birini öldürürüm. Yapacağımı biliyorsun Spear o yüzden erlerini korumak istiyorsan dediklerimi yapmanı öneririm. Eğer istediğim cevapları alırsam sizi serbest bırakacağım tabi bizden kimseye bahsetmemeniz koşuluyla." demiş ve kendimi ifade etmiştim. Dövüş sırasında Spear'ın erlerini korumak için yaptıklarını görmüştüm o yüzden onun zayıf yerinden faydalanmıştım.
Sıra aklımdaki soruları sorma kısmındaydı. "Öncelikle bu korsanlar kim ve onlarla niye savaşıyordunuz?" diyecek ve bu korsan grubunu tanımaya çalışacaktım. Sonrasında " İhtiyar Karga'nın nerede olduğunu biliyor musunuz? En son görüldüğü yer, hedefi ya da herhangi bir bilginiz var mı?" diyerek dedem hakkında bilgi alacaktım. Son olarak da "Bizimle ilgili denizcilerin elinde neler var. Bizim hakkımızdaki en ufak bilgilerinizi bile paylaşmanızı istiyorum." diyecek ve sorularımı bitirecektim. Eğer sorularımdan herhangi birine yanlış ve sürüncemede cevap verirlerse erlerden birinin koluna kartlarımdan birini fırlatacaktım.
Ame bu davranışımın sevdiklerimi kaybetmemle sonuçlanacağını söylemişti. O kadar ileri gider miydim ya da onlara zarar verir miydim bilmiyorum ama onları korumak için yaptığım bir şeyin onlara zarar vermesini istemiyordum. O yüzden Ame'nin dediği şeyleri aklımın bir köşesine yazacaktım. Diğer söyledikleri ise bana olan sevgisini gösteriyordu. Bu kızın sevgisini hak etmiyordum ama o yine de beni seviyordu. Onun sevgisine karşılık vermek istiyordum ama benim kodum bozuktu. Ben sevsem de bunu belli edemezdim. Abimi bile sevdiğimi söyleyemezken Ame'ye öyle davranamam. Ame'nin beni anladığını biliyordum yoksa burada benimle olmazdı. Sütoş gerekli şeyleri yapardı Ame'yi mutlu etmek için. Ben de onu korumakla görevliydim.
Güverteye çıktığımda ise denizci askerlerinin ellerinin bağlandığını görmüştüm. Clous ve diğerleri ise denizci gemisine çıkmışlardı. Görünüşe göre gemiyi yağmalayacak ve Log Pose denilen aleti alacaklardı. Onlar görevini yaparken ben de bunlarla ilgilenecektim. Spear'ın yanına gidip "Savaştan önce ikimizde birinin öleceğini söylemiştin. Görünüşe göre bu ben olmayacağım. Peki sen ölmek istiyor musun ya da erlerinin ölmesini?" diyecek ve biraz düşünmesini sağlayacaktım. Spear gerekli zamanı tanıdıktan sonra aklımdaki şeyleri ona soracak ve cevap bekleyecektim.
Spear ve askerlerini karşıma alıp konuşmama başlayacaktım. "Öncelikle kendimi açıkça ifade ettiğimden emin olmalıyım. Eğer sorduklarımı düzgün cevaplamazsanız ya da geçiştirirseniz aranızdan birini öldürürüm. Yapacağımı biliyorsun Spear o yüzden erlerini korumak istiyorsan dediklerimi yapmanı öneririm. Eğer istediğim cevapları alırsam sizi serbest bırakacağım tabi bizden kimseye bahsetmemeniz koşuluyla." demiş ve kendimi ifade etmiştim. Dövüş sırasında Spear'ın erlerini korumak için yaptıklarını görmüştüm o yüzden onun zayıf yerinden faydalanmıştım.
Sıra aklımdaki soruları sorma kısmındaydı. "Öncelikle bu korsanlar kim ve onlarla niye savaşıyordunuz?" diyecek ve bu korsan grubunu tanımaya çalışacaktım. Sonrasında " İhtiyar Karga'nın nerede olduğunu biliyor musunuz? En son görüldüğü yer, hedefi ya da herhangi bir bilginiz var mı?" diyerek dedem hakkında bilgi alacaktım. Son olarak da "Bizimle ilgili denizcilerin elinde neler var. Bizim hakkımızdaki en ufak bilgilerinizi bile paylaşmanızı istiyorum." diyecek ve sorularımı bitirecektim. Eğer sorularımdan herhangi birine yanlış ve sürüncemede cevap verirlerse erlerden birinin koluna kartlarımdan birini fırlatacaktım.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Sevdiği kadının da olaya müdahil olmasıyla biraz daha rahatlamıştı tüküren adam. Malı kurtarmıştı. O anın verdiği rahatlama ile O da Reev'i öpmüştü ama iş daha bitmemişti. Yanına gelen kadın istediğinizi yapın demesine rağmen seçeneklerinin sınırlı olduğunu düşünüyordu. Sonuçta iki korsan tayfası birbirinin dostu olamazdı. Yinede şuanlık rahatlardı. Tabi kadınlara karışılmadığı sürece. ki öyle bir niyeti de yoktu.
Çevresine bakındığında geminin içine yada üst katına çıkmak gibi iki seçneğinin olduğunu görecekti. Tabii ki tüküren adamın yapacağı şey sağ tarafındaki kapıdan içeri girmekti. Kadınların bıraktığı birşeyler var mı merak ediyordu. Yanındaki Doktoru da merdivenlerden yukarı gönderecekti.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Spear oldukça üzgündü. Korsanlar tarafından bu şekilde yenilmek oldukça aşağılayıcıydı.Yenilmiş olsa bile karşısındaki rakipten daha güçlü olduğuna inanıyordu Spear. Sadece tek bir hata yapmıştı ve yenilgiyi tatmıştı. Artık Aoinin'in yüzüne bakamazdı. Ölmeyi umuyordu Spear. Zaten burada ölmese bile Star ya da Şhelif kendisini öldürecekti. Orada ölmektense bu korsan gemisinde ölmeyi tercih ederdi. En azından arkasından savaşarak öldüğünü söylerlerdi. Bunları düşündüğü sırada beyaz saçlı adamın sesiyle irkilmişti Spear. Beyaz saçlı adam onu ve erlerini öldürmekle tehdit ediyordu. Spear, Aoinin'in de yapacağına inandığı şeyi yaparak: ''Bana istediğini yapabilirsin;fakat erlerime dokunma.'' demişti.
Bunun ardından, beyaz saçlı adam soracağı soruları düzgün bir şekilde cevaplaması halinde kimseyi öldürmeyeceğini söylemiş ve pek çok soru sormuştu. Bir korsana yardım etmek veya emrin altındaki askerleri kaybetmek... Spear kendisinin ölmesini umursamıyordu; fakat emri altındaki askerlere zarar gelmesini istemiyordu. Bir rütbeli, emri altındaki her askerin canından sorumluydu Spear'a göre. Askerlerini koruyamayan bir kişi rütbesini hak etmiyor demekti.Biraz daha güçlü olabilmeyi dilerdi Spear.
Spear korsanın sorularını cevaplamaya karar vermişti. En iyi ihtimalle Aoinin yardımlarına yetişirdi. En kötü ihtimal ise korsanın cevaplarını aldıktan sonra herkesi öldürmesiydi. Bir korsana güvenemezdi.Yine de şansını deneyecekti Spear.
''O korsanlar Mikrop Korsanları. Onlara özel olarak bir ilgimiz yok. Efatra adasının kralı Kaplan Yürekli Raçard'ın ülkesine dönmesinin şerefine verilecek büyük kutlama için adanın çevresinde genişçe bir menzilde devriye yapıyoruz.Bizim gibi devriye yapan iki gemi daha var. Komşu adalardan gelen misafirlerin güvenle adaya ulaşmasına yardım edip buralardan geçen korsanları avlıyoruz. Kısaca, onlar ya da sizler; buradan geçen sıradan korsanlardan başka bir şey değilsiniz.
İkinci soruna gelince, bahsettiğin kişinin kim olduğuna dair bir fikrim yok.'' demişti Spear.
Üçüncü soruyu cevaplamadan önce karşısındaki adamı iyice süzmüştü Spear. Karşısındaki kişiyi daha önce gördüğünü hatırlasa da nerede gördüğünü hatırlayamıyordu. Gerçekten de sizin hakkınızda bir şey bilmiyorum. Sizler çaylak olmalısınız.Yoksa sizi hatırlardım. Yine de seni gözüm bir yerden ısırıyor. Aranıyor Posterlerinden birinde falan görmüş olmalıyım.'' demişti Spear.
Sağ taraftan içeriye girip yürümeye başlamıştı Clous. Yürüdüğü koridor boyunca içinde beşer adet ikili ranza olan iki geniş oda görmüştü. Odaların kapısı açıktı.Odalardan birinde ranzalar dışında büyükçe bir dolap gözüküyordu. Clous'un yürüdüğü koridor sola ve sağa giden iki yola ayrılıyordu. Yol ayrımı noktasında ise iki oda daha vardı.Soldaki odanın üzerinde Teğmen Spear, sağdaki odanın üzerinde ise Teğmen Aoinin yazdığını görmüştü Clous.
Kyrien Clous'un emri üzerine sağdaki merdivenden çıkıp geminin arka tarafına geçmişti. Geminin arka tarafında da pek çok kadın bulunduğunu görmüştü Kyrien. Kadınlar ellerinde sandıklar taşıyorlardı. Kadınların ellerindeki sandıklar dışında çalınacak bir şey görememişti Kyrien. Bu sırada, gözü sağında kalan bir kapıya ilişmişti Kyrien'in. Hemen sağında kalan kapıya doğru gidip kapıyı açmış ve bir odaya girmişti.
Odaya girdiği gibi; açık mavi rengi saçlara ve mavi gözlere sahip, üzerinde siyah askılı bir kıyafet ve ince bir tayt bulunan, başına siyah bir şapka; ellerine siyah renkli eldivenler geçirmiş olan yaklaşık 1.75 boyunda bir kadın ile karşılaşmıştı Kyrien. Odadan çıkmak üzere olan kadın Kyrien'i görünce durmuş ve onu incelemeye başlamıştı. Bir süre sonra kadının gözbebekleri büyümüş ve yüzünü bir tebessüm kaplamıştı. Kyrien neler olduğunu anlamaya çalıştığı sırada, kadın bir anda sol eli ile Kyrien'in cinsel organını kavramıştı. Kyrien şaşkınlık ile kadına baktığında, kadının sağ baş parmağını ağzına götürdüğünü ve ağzı ile eldivenini çıkardığını görmüştü.
Reev Margareth ile yalnız başına konuşmayı umuyordu; fakat bir anda kendisini korsanların gemisinde bulmuştu. Reev ve Margareht bir masaya oturmuştu. Çevrelerini ise onlarca kadın sarmıştı. Kadınların kendisine bu kadar ilgi göstereceğini beklemiyordu Reev. Yine de odada kaç kişi olduğunun bir önemi yoktu. Clous'a Log Pose işini halledeceğini söylemişti. Bu yüzden odadakilerden çekinmeyip konuşmaya başlaması gerektiğini düşünüyordu Reev. Direkt olarak konuya girmeden önce güvertede gördüğü hala dövüşmekte olan kadını soracaktı Reev. Neden kimsenin kadına karışmadığını merak ediyordu Reev. Ayrıca bir muhabbet başlatması gerekiyordu.
''Margareth-san, güvertede dövüşen kadın kimdi? Neden hala dövüşüyor ve neden ona kimse yardım etmiyor?'' diye sormuştu Reev. Reev sorusu karşısında gülümseyen Margareth: ''Sadece Margareth demen yeter. Gördüğün kişi bizim kaptanımız Flora.Dövüşüne karışılmasından nefret eder. Biz de ona saygı gösterip dövüşüne karışmayız.'' demişti. Margareth'in cevabı Reev'in garibine gitmişti ve bir anlık dalgınlıkla ''Ölme ihtimali olsa bile mi?'' diye sormuştu, şaşkınlıkla.
Bu sırada arka taraftan oldukça gür bir ses duyulmuştu: O korsanlar kralı olacak kadındır. Ona bir şey olmaz. Merak etme sen.'' diyordu sesin sahibi. Sesin duyulmasının ardından tüm kadınlar kenara çekilmişti. Margareth ise oturuşunu düzeltme ihtiyacı duymuştu. Tüm kadınların kenara çekilmesinin ardından kırmızı-siyah renklerin ağırlıkta olduğu bir şapka takan, upuzun kahverengi saçlara, büyük göğüslere ve sert bir surata sahip bir erkek gibi giyinmiş olan bir kadın görmüştü Reev. Kadının bir elinin olmadığını, elinin olması gerektiği yerde altın bir kanca olduğunu gördüğünde istemsizce yutkunmuştu Reev. Margareth ve Kendisinin oturduğu masaya sertçe oturan kadın, Reev'e dönüp: ''Ben geminin yardımcı kaptanı Rachel. Senin adın nedir?'' diye sormuştu. Reev'in ismini söylemesinin ardından korkutucu bir şekilde gülümseyen Rachel: ''Memnun oldum Reev. Anlat bakalım. Diğer korsan grubu ile neler yapıyorsun?'' diye sormuştu.
Ponny, beyaz saçlı adam ve kadını takip edip onların tüm konuştuklarını dinlemişti. İsmi Shingen olan beyaz saçlı adamın tam bir şerefsiz olduğuna emin olmuştu Reev. Ame isimli kadın bunları hak etmiyordu. Ponny bunları düşünürken bir anda ikisinin girdiği odanın kapısı açılmıştı. Panikleyen Ponny, daha kapının kolu hareket ettiği anda güvertenin tersi istikamette koşmaya başlamıştı; fakat bu,Ponny'nin Ame tarafından fark edilmemesini sağlamamıştı. Ponny gemideki diğer odalardan birine saklanmış olsa da kısa bir süre sonra Ame onu bulmuştu. ''Amacın ne?'' diye soran Ame, çoktan savaş pozisyonu almıştı.
Ponny bu durumu nasıl kıvırabileceğini bilmiyordu. Panikleyip kaçması onu kötü biri olarak göstermişti. Bu yüzden her şeyi hızlıca anlatmaya karar vermişti Ponny. Gemiye gelmelerini,Ame'nin Shingen'in önüne geçmesinden etkilenip onların konuşmasını dinlemesini,daha sonra da panikleyip kaçmasını hızlıca anlatmıştı Ponny. Bunları anlatmasının ardından da ''Ame-san. O adamın size değersiz biriymişsiniz gibi davranmasını hak etmiyorsunuz. Tamamı kadınlardan oluşan korsan tayfamıza katılın. Katılmasanız bile en azından benimle gemiye gelip kaptanımızla konuşun.Lütfen. demişti, yalvaran bir ses tonuyla
Bunun ardından, beyaz saçlı adam soracağı soruları düzgün bir şekilde cevaplaması halinde kimseyi öldürmeyeceğini söylemiş ve pek çok soru sormuştu. Bir korsana yardım etmek veya emrin altındaki askerleri kaybetmek... Spear kendisinin ölmesini umursamıyordu; fakat emri altındaki askerlere zarar gelmesini istemiyordu. Bir rütbeli, emri altındaki her askerin canından sorumluydu Spear'a göre. Askerlerini koruyamayan bir kişi rütbesini hak etmiyor demekti.Biraz daha güçlü olabilmeyi dilerdi Spear.
Spear korsanın sorularını cevaplamaya karar vermişti. En iyi ihtimalle Aoinin yardımlarına yetişirdi. En kötü ihtimal ise korsanın cevaplarını aldıktan sonra herkesi öldürmesiydi. Bir korsana güvenemezdi.Yine de şansını deneyecekti Spear.
''O korsanlar Mikrop Korsanları. Onlara özel olarak bir ilgimiz yok. Efatra adasının kralı Kaplan Yürekli Raçard'ın ülkesine dönmesinin şerefine verilecek büyük kutlama için adanın çevresinde genişçe bir menzilde devriye yapıyoruz.Bizim gibi devriye yapan iki gemi daha var. Komşu adalardan gelen misafirlerin güvenle adaya ulaşmasına yardım edip buralardan geçen korsanları avlıyoruz. Kısaca, onlar ya da sizler; buradan geçen sıradan korsanlardan başka bir şey değilsiniz.
İkinci soruna gelince, bahsettiğin kişinin kim olduğuna dair bir fikrim yok.'' demişti Spear.
Üçüncü soruyu cevaplamadan önce karşısındaki adamı iyice süzmüştü Spear. Karşısındaki kişiyi daha önce gördüğünü hatırlasa da nerede gördüğünü hatırlayamıyordu. Gerçekten de sizin hakkınızda bir şey bilmiyorum. Sizler çaylak olmalısınız.Yoksa sizi hatırlardım. Yine de seni gözüm bir yerden ısırıyor. Aranıyor Posterlerinden birinde falan görmüş olmalıyım.'' demişti Spear.
Sağ taraftan içeriye girip yürümeye başlamıştı Clous. Yürüdüğü koridor boyunca içinde beşer adet ikili ranza olan iki geniş oda görmüştü. Odaların kapısı açıktı.Odalardan birinde ranzalar dışında büyükçe bir dolap gözüküyordu. Clous'un yürüdüğü koridor sola ve sağa giden iki yola ayrılıyordu. Yol ayrımı noktasında ise iki oda daha vardı.Soldaki odanın üzerinde Teğmen Spear, sağdaki odanın üzerinde ise Teğmen Aoinin yazdığını görmüştü Clous.
Kyrien Clous'un emri üzerine sağdaki merdivenden çıkıp geminin arka tarafına geçmişti. Geminin arka tarafında da pek çok kadın bulunduğunu görmüştü Kyrien. Kadınlar ellerinde sandıklar taşıyorlardı. Kadınların ellerindeki sandıklar dışında çalınacak bir şey görememişti Kyrien. Bu sırada, gözü sağında kalan bir kapıya ilişmişti Kyrien'in. Hemen sağında kalan kapıya doğru gidip kapıyı açmış ve bir odaya girmişti.
Odaya girdiği gibi; açık mavi rengi saçlara ve mavi gözlere sahip, üzerinde siyah askılı bir kıyafet ve ince bir tayt bulunan, başına siyah bir şapka; ellerine siyah renkli eldivenler geçirmiş olan yaklaşık 1.75 boyunda bir kadın ile karşılaşmıştı Kyrien. Odadan çıkmak üzere olan kadın Kyrien'i görünce durmuş ve onu incelemeye başlamıştı. Bir süre sonra kadının gözbebekleri büyümüş ve yüzünü bir tebessüm kaplamıştı. Kyrien neler olduğunu anlamaya çalıştığı sırada, kadın bir anda sol eli ile Kyrien'in cinsel organını kavramıştı. Kyrien şaşkınlık ile kadına baktığında, kadının sağ baş parmağını ağzına götürdüğünü ve ağzı ile eldivenini çıkardığını görmüştü.
- Spoiler:
Reev Margareth ile yalnız başına konuşmayı umuyordu; fakat bir anda kendisini korsanların gemisinde bulmuştu. Reev ve Margareht bir masaya oturmuştu. Çevrelerini ise onlarca kadın sarmıştı. Kadınların kendisine bu kadar ilgi göstereceğini beklemiyordu Reev. Yine de odada kaç kişi olduğunun bir önemi yoktu. Clous'a Log Pose işini halledeceğini söylemişti. Bu yüzden odadakilerden çekinmeyip konuşmaya başlaması gerektiğini düşünüyordu Reev. Direkt olarak konuya girmeden önce güvertede gördüğü hala dövüşmekte olan kadını soracaktı Reev. Neden kimsenin kadına karışmadığını merak ediyordu Reev. Ayrıca bir muhabbet başlatması gerekiyordu.
''Margareth-san, güvertede dövüşen kadın kimdi? Neden hala dövüşüyor ve neden ona kimse yardım etmiyor?'' diye sormuştu Reev. Reev sorusu karşısında gülümseyen Margareth: ''Sadece Margareth demen yeter. Gördüğün kişi bizim kaptanımız Flora.Dövüşüne karışılmasından nefret eder. Biz de ona saygı gösterip dövüşüne karışmayız.'' demişti. Margareth'in cevabı Reev'in garibine gitmişti ve bir anlık dalgınlıkla ''Ölme ihtimali olsa bile mi?'' diye sormuştu, şaşkınlıkla.
Bu sırada arka taraftan oldukça gür bir ses duyulmuştu: O korsanlar kralı olacak kadındır. Ona bir şey olmaz. Merak etme sen.'' diyordu sesin sahibi. Sesin duyulmasının ardından tüm kadınlar kenara çekilmişti. Margareth ise oturuşunu düzeltme ihtiyacı duymuştu. Tüm kadınların kenara çekilmesinin ardından kırmızı-siyah renklerin ağırlıkta olduğu bir şapka takan, upuzun kahverengi saçlara, büyük göğüslere ve sert bir surata sahip bir erkek gibi giyinmiş olan bir kadın görmüştü Reev. Kadının bir elinin olmadığını, elinin olması gerektiği yerde altın bir kanca olduğunu gördüğünde istemsizce yutkunmuştu Reev. Margareth ve Kendisinin oturduğu masaya sertçe oturan kadın, Reev'e dönüp: ''Ben geminin yardımcı kaptanı Rachel. Senin adın nedir?'' diye sormuştu. Reev'in ismini söylemesinin ardından korkutucu bir şekilde gülümseyen Rachel: ''Memnun oldum Reev. Anlat bakalım. Diğer korsan grubu ile neler yapıyorsun?'' diye sormuştu.
- Rachel:
Ponny, beyaz saçlı adam ve kadını takip edip onların tüm konuştuklarını dinlemişti. İsmi Shingen olan beyaz saçlı adamın tam bir şerefsiz olduğuna emin olmuştu Reev. Ame isimli kadın bunları hak etmiyordu. Ponny bunları düşünürken bir anda ikisinin girdiği odanın kapısı açılmıştı. Panikleyen Ponny, daha kapının kolu hareket ettiği anda güvertenin tersi istikamette koşmaya başlamıştı; fakat bu,Ponny'nin Ame tarafından fark edilmemesini sağlamamıştı. Ponny gemideki diğer odalardan birine saklanmış olsa da kısa bir süre sonra Ame onu bulmuştu. ''Amacın ne?'' diye soran Ame, çoktan savaş pozisyonu almıştı.
Ponny bu durumu nasıl kıvırabileceğini bilmiyordu. Panikleyip kaçması onu kötü biri olarak göstermişti. Bu yüzden her şeyi hızlıca anlatmaya karar vermişti Ponny. Gemiye gelmelerini,Ame'nin Shingen'in önüne geçmesinden etkilenip onların konuşmasını dinlemesini,daha sonra da panikleyip kaçmasını hızlıca anlatmıştı Ponny. Bunları anlatmasının ardından da ''Ame-san. O adamın size değersiz biriymişsiniz gibi davranmasını hak etmiyorsunuz. Tamamı kadınlardan oluşan korsan tayfamıza katılın. Katılmasanız bile en azından benimle gemiye gelip kaptanımızla konuşun.Lütfen. demişti, yalvaran bir ses tonuyla
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Spear karşımda oldukça güçsüz ve bitmiş bir şekilde duruyordu. Gerçekten çok kötü bir durumdu. Birebir savaşta beni yenebilecek birisiydi ama ufak bir dikkatsizliği sonucu onu gafil avlamış ve yenmiştim. Şimdi ise onun zayıflığını kullanarak bilgi almaya çalışıyordum. Tahmin ettiğim gibi erlerini korumak için her şeyi yapmaya hazırdı. Savaş sırasındaki çıkarımımı doğruluyordu Spear.
Sorduğum sorulara tek tek ve eksiksiz olarak cevap vermişti Spear. İlk olarak Mikrop korsanlarını tanıtmıştı teğmen. Onlarla bir ilgisi olmadığını ve devriyede olduğunu söylemişti. Dikkatimi çeken şey ise Efatra adasının kralı Kaplan Yürekli Raçard'ın ülkesine dönmesinin şerefine verilecek büyük kutlamaydı. Bu kutlama bizim için soygun fırsatı demekti ve yeni hedefimiz burası olacaktı. Sonrasında dedemle ilgili herhangi bir bilgisi olmadığını söylemişti. Ödüllü bir korsanı nasıl tanımazdı teğmen rütbesindeki bir kişi. Son soruma ise beni bir yerden tanıdığını ve aranıyor posterinden olabileceğini söylemişti. Acaba başımıza ödül mü konulmuştu. Bunu öğrenmem gerekiyordu eğer ödülümüz varsa bundan sonra rahat dolaşamayacağımız anlamına gelirdi.
Aklımdaki soruları sormaya devam edecektim. Bundan önce Jeux'a seslenip "Denizci arkadaşlarımızın üniformalarını çıkarabilirsin. Sonrasında üniformaları dolabımıza koy sonra işimize yarayabilir." demiştim ve ona görevini vermiştim. "Sakın karşı koymaya çalışmayın." diyerek de uyarı yapmayı unutmamıştım. Denizci üniformaları kamuflaj için bulunmaz nimetlerdi. Denizci kılığında büyük işler başarabilirdik. Sonrasında Rayno'ya dönüp "Etrafta aranıyor posteri ya da gazete varsa bulup getir Rayno. Başımıza ödül konduğundan şüphelenmeye başladım." demiş ve aklımdaki şüpheyi gidermek için aranıyor posterlerini incelemeyi düşünmüştüm.
Son olarak da aklımdaki soruları tekrardan yöneltmiştim. "Şu Efatra adasına nasıl gidebiliriz? Ayrıca dediğiniz kutlama ne zaman olacak, kimler gelecek ve korumasını nasıl sağlayacaksınız? Devriye saatleri ve devriye gemilerinin de listesini istiyorum. Tek tek ve düzgün cevaplar istiyorum. " demiş ve yeni görevimiz hakkında ilk bilgileri almak istemiştim. "Erlerinin yaşamasına izin vereceğim Spear. Acımasız olabilirim ama verdiğim sözü de tutarım. Sana ne yapmamı istiyorsun? Seni öldüreyim mi yoksa yaşamak mı istiyorsun. Bu lekeyle yaşayabilir misin?" demiş ve sözlerimi noktalamıştım. Ame'nin nerede olduğunu da merak ediyordum. Beni kontrol edebileceğini söylemişti ama ortalıkta görünmüyordu.
Sorduğum sorulara tek tek ve eksiksiz olarak cevap vermişti Spear. İlk olarak Mikrop korsanlarını tanıtmıştı teğmen. Onlarla bir ilgisi olmadığını ve devriyede olduğunu söylemişti. Dikkatimi çeken şey ise Efatra adasının kralı Kaplan Yürekli Raçard'ın ülkesine dönmesinin şerefine verilecek büyük kutlamaydı. Bu kutlama bizim için soygun fırsatı demekti ve yeni hedefimiz burası olacaktı. Sonrasında dedemle ilgili herhangi bir bilgisi olmadığını söylemişti. Ödüllü bir korsanı nasıl tanımazdı teğmen rütbesindeki bir kişi. Son soruma ise beni bir yerden tanıdığını ve aranıyor posterinden olabileceğini söylemişti. Acaba başımıza ödül mü konulmuştu. Bunu öğrenmem gerekiyordu eğer ödülümüz varsa bundan sonra rahat dolaşamayacağımız anlamına gelirdi.
Aklımdaki soruları sormaya devam edecektim. Bundan önce Jeux'a seslenip "Denizci arkadaşlarımızın üniformalarını çıkarabilirsin. Sonrasında üniformaları dolabımıza koy sonra işimize yarayabilir." demiştim ve ona görevini vermiştim. "Sakın karşı koymaya çalışmayın." diyerek de uyarı yapmayı unutmamıştım. Denizci üniformaları kamuflaj için bulunmaz nimetlerdi. Denizci kılığında büyük işler başarabilirdik. Sonrasında Rayno'ya dönüp "Etrafta aranıyor posteri ya da gazete varsa bulup getir Rayno. Başımıza ödül konduğundan şüphelenmeye başladım." demiş ve aklımdaki şüpheyi gidermek için aranıyor posterlerini incelemeyi düşünmüştüm.
Son olarak da aklımdaki soruları tekrardan yöneltmiştim. "Şu Efatra adasına nasıl gidebiliriz? Ayrıca dediğiniz kutlama ne zaman olacak, kimler gelecek ve korumasını nasıl sağlayacaksınız? Devriye saatleri ve devriye gemilerinin de listesini istiyorum. Tek tek ve düzgün cevaplar istiyorum. " demiş ve yeni görevimiz hakkında ilk bilgileri almak istemiştim. "Erlerinin yaşamasına izin vereceğim Spear. Acımasız olabilirim ama verdiğim sözü de tutarım. Sana ne yapmamı istiyorsun? Seni öldüreyim mi yoksa yaşamak mı istiyorsun. Bu lekeyle yaşayabilir misin?" demiş ve sözlerimi noktalamıştım. Ame'nin nerede olduğunu da merak ediyordum. Beni kontrol edebileceğini söylemişti ama ortalıkta görünmüyordu.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Clous'un bulunduğu yer klasik denizci gemisiydi. kendi gemilerinin azıcık büyüğü. Tıpkı kendi gemilerinde olduğu gibi içinde ikişer yatak bulunan odalar vardı. Tek farkı ise buradaki yataklar ranzaydı. Ve yataklar hiç rahat değildi. Bunu bizzat kendisi deneyimlemişti. Birde odalardan birinde bi tane dolap vardı.
Biraz daha ilerlediğindeyse dikkatini çeken şey tağmenlerin odalarıydı. Kişisel eşyaları yerinde duruyormu diiye meraklanmaya başlamıştı tüküren adam. Teğmenlerin kişisel eşyalarını almak güzel olacaktı. Öncelik belirledikten sonra içeri dalacaktı. Çıkarken de biraz evvel gördüğü dolaba bakmayı ihmal eteyecekti. öncelik belirlemeyi ise basit bir tekerleme ile yapacaktı.
"Ooo ~Portakalı soydum. Baş ucuma koydum. Ben dedemin sakalına kondurdum...~" tekerleme bittiğinde ise parmağının gösterdiği odanın kapısında Teğmen Aoinin yazıyordu. Buraya ilk girecekti.
Biraz daha ilerlediğindeyse dikkatini çeken şey tağmenlerin odalarıydı. Kişisel eşyaları yerinde duruyormu diiye meraklanmaya başlamıştı tüküren adam. Teğmenlerin kişisel eşyalarını almak güzel olacaktı. Öncelik belirledikten sonra içeri dalacaktı. Çıkarken de biraz evvel gördüğü dolaba bakmayı ihmal eteyecekti. öncelik belirlemeyi ise basit bir tekerleme ile yapacaktı.
"Ooo ~Portakalı soydum. Baş ucuma koydum. Ben dedemin sakalına kondurdum...~" tekerleme bittiğinde ise parmağının gösterdiği odanın kapısında Teğmen Aoinin yazıyordu. Buraya ilk girecekti.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
Reev, Rachel'in sorusu üzerine ayrıntıya girmeden yedi kişi yolculuk ettiklerini, rotacılarının Log Pose isimli bir pusula olmadan okyanusta yolculuk edemeyeceklerini söylediğini, bu yüzden de pusulayı aradıklarını anlatmıştı. Margareth, bunu bekliyormuşcasına, hevesli bir şekilde konuşmaya başladı:
Rotacınız haklı. Grand Line adaları tüm sınır boyunca anormal dalgalara sebep olan mineraller bakımından zengindir.Dahası, buradaki akıntılar ve rüzgarlar tamamen dengesizdir. Bu yüzden Manyetik alanları kaydeden özel bir pusula olan Loge Pose olmadan ilerleyemezsiniz. Grand Line'deki adalar manyetik alanların oluşturduğu kurallara uyarlar.Kısaca adadan adaya yolculuk edebilmek için seyir belirleyicinizin manyetik alana yeniden adapte olması gerekir.Böylece doğru yönü bulabilirsiniz. demişti Margareth; fakat ne Rachel ne Reev ne de içerideki diğer kadınlar Margareth'in anlattıklarını anlayamamıştı. Margareth bu durumu fark ettiğinde sesli bir şekilde gülmüş ve: ''Kusura bakmayın kızlar. Söz konusu rotacılık olduğunda kendimi tutamıyorum işte.'' demişti neşeli bir sesle. Ardından Reev'e dönüp onun elini tutan Margareth: Üzgünüm Reev;fakat o pusula her yerde bulabileceğin bir şey değil. Bizde sadece bir tane var.Kısaca sana yardım edemeyiz. demişti.
Margareth'in ardından Rachel söze girmişti: Reev seni sevdim. Hiç tanımadığın bir korsan grubundan yardım isteyecek kadar saf, o korsan grubunun yanında korkusuzca oturacak kadar da cesursun. Tayfamıza gelmek ister misin? Tayfamızdaki herkes senin gibi kadınlardan oluşuyor. demişti, sert bir ses tonuyla.
Kyrien bu duruma nasıl geldiğini anlamamıştı. Yabancı insanlara kolay kolay güvenmeyen Kyrien, bir anda kendini kadının altında bulmuştu. Karşısındaki kadının bir insan olmadığını düşünüyordu Kyrien. O işi, bir tür yırtıcı hayvan ile birlikte yaptığını hissediyordu. Daha önce bu konuda tecrübe yaşamış olan ve insan vücudunu iyi bilen bir doktor olan Kyrien, kendisinin bu işten bu kadar fazla zevk alabilmesinin imkansız olduğunu düşünüyordu. Odadaki tüm eşyaların sağa sola savrulması ve kolunu kıpırdatacak halinin kalmamasına rağmen karşısındaki kadının çoktan giyinip sigarasını yakması Kyrien'in bu iddiasını destekliyordu.
Kadın sigarasını içtiği sırada yavaşça doğrulup giyinmeye başlayan Kyrien, kadına dönüp ''Hepinizin erkeklerden nefret ettiğini sanıyordum.'' demişti. Kadın ise Kyrien'e göz kırpmış ve gülerek: Yok be canım. Erkeklere bayılırım ben. Bu gemide olmamın daha başka bir sebebi var.'' demişti. Ardından, odadan çıkmıştı mavi saçlı kadın. Odadan çıkmasının hemen öncesinde Kyrien'in eline bir kart tutuşturmuştu dudaklarını büzerek. Kyrien karta baktığında, kartta:
''Hareket kabiliyeti: C+
Dayanıklılık C-
Dokunuş kabiliyeti B-
Tekniğin güzel;ama geliştirmen lazım. Bir gün yine beklerim. İmza:Ching Miku :*'' yazdığını görmüştü.
Clous teğmen Aoinin'in odasına girmişti. Oda fazla geniş değildi. Clous'un Sağ tarafında açık kahverengi, ahşaptan bir dolap vardı.Dolabın içinde pek çok mavi dosya olduğu gözüküyordu. Odanın kuzeydoğusunda ise aynı dolaptan bir tane daha vardı. O dolabın içinde ise birkaç tane hikaye kitabı görmüştü Clous. Tam karşısında ise gri renkli bir çalışma masası görmüştü Clous. Çalışma masasının arkasında eski bir sandalye, çalışma masasının önünde ise iki adet küçük, deri koltuk vardı. Odanın kuzeybatısında ise basit bir askılık vardı. Bunları incelediği sırada, çalışma masasının arkasındaki duvarın üzerinde bulunan aranıyor posterlerini görmüştü Clous.
Duvarda, yaklaşık 10 tane aranıyor posteri vardı.
Clous çalışma masasına yaklaşırsa masanın aşağısında sol ve sağ tarafa dörderli dizilmiş sekiz çekmece olduğunu görecekti.
Shingen'in emri üzerine Jeux denizci askerlerinin üniformalarını çıkartmaya başlamıştı. Rayno ise gazete bulmak amacı ile geminin iç kısmına doğru yürümeye başlamıştı. Tüm bunların ardından Spear'a önce sorularını sormuş sonra da erleri serbest bırakacağını söylemişti Shingen.
''Ada buraya yakın sayılır. Log Pose'unuz varsa adanın manyetik alanına kilitlenmiş olması lazım çoktan. Buraya nasıl geldiniz ki siz?'' demişti Spear. Ardından da Shingen'in cevabını beklemeden konuşmaya devam etmişti:''Birkaç gün sonra olacak. Kimlerin geleceğine dair bir fikrim yok. Yine de komşu adalardaki soylu kişilerin gelebileceğini söyleyebilirim. Korumayı imparatorun kendi askerleri ve Şhelif-san'ın grubu üstlenecek. biz ise adanın dış kesimlerinin güvenliğini sağlayacağız. Devriye saatlerini bilmem mümkün değil. Her geminin başında benim gibi yetkililer var ve gemilerin rotalarını da gemilerin kaptanı belirliyor haliyle. Yine de üç geminin sürekli adanın yakınlarında dolaştığını söyleyebilirim.'' demişti Spear.
Spear tüm bunları söyledikten sonra Shingen'e sert bir şekilde bakmış ve: ''Sana bildiklerimi anlattım. Sözünü tut ve erlerimi serbest bırak. Bana ne yapacağın umrumda değil.'' demişti.
''Üzgünüm.Yapamam'' demişti Ame. Kendisine böyle bir soru sorulmasını hiç beklemiyordu. Şaşkınlıktan ağzından bu kelimeler dökülmüştü Ame'nin. Her ne kadar Shingen kendisini kırmış olsa da Shingen'in de kendi içinde haklı olduğunu biliyordu Ame. Ayrıca Shingen'i seviyordu ve onu bırakmak istemiyordu. ''Yapamaz mısın? Neden? Yoksa sizi tehdit mi ediyor? Merak etmeyin. İsterseniz tüm kuvvetlerimizle onlara saldırabiliriz.Yeter ki bize katılmayı kabul edin.'' demişti Ponny.
Sonunda dövüşü bitmişti Flora'nın. Kazanmak güzel bir histi kendisi için. Yorgun olduğundan güverteye oturdu ve çevresini süzmeye başladı Flora. Kadınlar denizci gemisinde rahatça yürüyorlardı. Bu da savaşı kendilerinin kazandığı anlamına geliyordu. Daha sonra Flora'nın gözü Clisson'a ilişti. Clisson denizcilerin güvertesinde bir sağa bir sola koşturuyordu; fakat ağlamıyordu. Bu da tayfasından yaralanan olsa da kimsenin ölmediği anlamına geliyordu. Biri ölseydi Clisson'un ortalığı ayağa kaldıracağını net bir şekilde biliyordu Flora. Şimdilik bu iki şeyi bilmek Flora için yeterliydi. Yine de henüz rahatlayamazdı. Bir teğmene göre oldukça güçlü olan rakibi ile dövüştüğü sırada başka bir grubun denizcilere ateş açtığını duymuştu. Çevresine bakındığında yabancı birini görmemişti. Yine de ihmalkarlığa lüzum yoktu. Rose ve Ponny'i onlara bakması için yollamıştı. Öncelikle onları bulmalıydı. Bu yüzden de denizci gemisine gitmek için oturduğu yerden kalktı Flora.
Gemiye gittiği sırada, az önce yendiği mavi saçlı adamın sürünerek peşinden geldiğini ve iki eliyle bacağına sarıldığını fark etti. Mavi saçlı adam, oldukça kısık bir sesle
''Onlara zarar verme'' diyordu. Flora, bunun ardından eğildi ve az önce yendiği rakibinin uzun mavi saçlarını çekip kafasını rakibinin kafasına dayadı. Zorunlu olmadıkça yendiğimiz erkekleri öldürmeyiz. Böylece bizim tarafımızdan nasıl küçük düşürüldüklerini hatırlayabilirler. Sen, denizci-san. Sen de benim suratımı aklına kazı. Bu surata iyi bak ve beni hatırla. Bir gün tüm erkeklerin kökünü kazıyıp okyanusun en güçlü korsanlarından olduğumuzda, karargahtaki kıçı kırık arkadaşlarına benden nasıl dayak yediğini övünerek anlatırsın belki. dedi alaycı bir ses tonuyla. Ardından rakibine bir kafa atıp rakibini bayılttı ve gemiye doğru yürümeye devam etti.
Rotacınız haklı. Grand Line adaları tüm sınır boyunca anormal dalgalara sebep olan mineraller bakımından zengindir.Dahası, buradaki akıntılar ve rüzgarlar tamamen dengesizdir. Bu yüzden Manyetik alanları kaydeden özel bir pusula olan Loge Pose olmadan ilerleyemezsiniz. Grand Line'deki adalar manyetik alanların oluşturduğu kurallara uyarlar.Kısaca adadan adaya yolculuk edebilmek için seyir belirleyicinizin manyetik alana yeniden adapte olması gerekir.Böylece doğru yönü bulabilirsiniz. demişti Margareth; fakat ne Rachel ne Reev ne de içerideki diğer kadınlar Margareth'in anlattıklarını anlayamamıştı. Margareth bu durumu fark ettiğinde sesli bir şekilde gülmüş ve: ''Kusura bakmayın kızlar. Söz konusu rotacılık olduğunda kendimi tutamıyorum işte.'' demişti neşeli bir sesle. Ardından Reev'e dönüp onun elini tutan Margareth: Üzgünüm Reev;fakat o pusula her yerde bulabileceğin bir şey değil. Bizde sadece bir tane var.Kısaca sana yardım edemeyiz. demişti.
Margareth'in ardından Rachel söze girmişti: Reev seni sevdim. Hiç tanımadığın bir korsan grubundan yardım isteyecek kadar saf, o korsan grubunun yanında korkusuzca oturacak kadar da cesursun. Tayfamıza gelmek ister misin? Tayfamızdaki herkes senin gibi kadınlardan oluşuyor. demişti, sert bir ses tonuyla.
Kyrien bu duruma nasıl geldiğini anlamamıştı. Yabancı insanlara kolay kolay güvenmeyen Kyrien, bir anda kendini kadının altında bulmuştu. Karşısındaki kadının bir insan olmadığını düşünüyordu Kyrien. O işi, bir tür yırtıcı hayvan ile birlikte yaptığını hissediyordu. Daha önce bu konuda tecrübe yaşamış olan ve insan vücudunu iyi bilen bir doktor olan Kyrien, kendisinin bu işten bu kadar fazla zevk alabilmesinin imkansız olduğunu düşünüyordu. Odadaki tüm eşyaların sağa sola savrulması ve kolunu kıpırdatacak halinin kalmamasına rağmen karşısındaki kadının çoktan giyinip sigarasını yakması Kyrien'in bu iddiasını destekliyordu.
Kadın sigarasını içtiği sırada yavaşça doğrulup giyinmeye başlayan Kyrien, kadına dönüp ''Hepinizin erkeklerden nefret ettiğini sanıyordum.'' demişti. Kadın ise Kyrien'e göz kırpmış ve gülerek: Yok be canım. Erkeklere bayılırım ben. Bu gemide olmamın daha başka bir sebebi var.'' demişti. Ardından, odadan çıkmıştı mavi saçlı kadın. Odadan çıkmasının hemen öncesinde Kyrien'in eline bir kart tutuşturmuştu dudaklarını büzerek. Kyrien karta baktığında, kartta:
''Hareket kabiliyeti: C+
Dayanıklılık C-
Dokunuş kabiliyeti B-
Tekniğin güzel;ama geliştirmen lazım. Bir gün yine beklerim. İmza:Ching Miku :*'' yazdığını görmüştü.
Clous teğmen Aoinin'in odasına girmişti. Oda fazla geniş değildi. Clous'un Sağ tarafında açık kahverengi, ahşaptan bir dolap vardı.Dolabın içinde pek çok mavi dosya olduğu gözüküyordu. Odanın kuzeydoğusunda ise aynı dolaptan bir tane daha vardı. O dolabın içinde ise birkaç tane hikaye kitabı görmüştü Clous. Tam karşısında ise gri renkli bir çalışma masası görmüştü Clous. Çalışma masasının arkasında eski bir sandalye, çalışma masasının önünde ise iki adet küçük, deri koltuk vardı. Odanın kuzeybatısında ise basit bir askılık vardı. Bunları incelediği sırada, çalışma masasının arkasındaki duvarın üzerinde bulunan aranıyor posterlerini görmüştü Clous.
Duvarda, yaklaşık 10 tane aranıyor posteri vardı.
- Morina Mort:
- 70.000.000
- BURSEYE:
- 40.000.000
- BRİTANYA:
- 120.000.000
- ÇILGIN BACAK MESSİ:
- 40.000.000
- ayuhara voley:
- 41.000.000
- Berry Chip:
- 75.000.000
- BILL LOUR:
- 78.000.000
- YASHA INU:
- 90.000.000
- FLORA:
- 80.000.000
- Baba Gurch:
- 48.000.000
Clous çalışma masasına yaklaşırsa masanın aşağısında sol ve sağ tarafa dörderli dizilmiş sekiz çekmece olduğunu görecekti.
Shingen'in emri üzerine Jeux denizci askerlerinin üniformalarını çıkartmaya başlamıştı. Rayno ise gazete bulmak amacı ile geminin iç kısmına doğru yürümeye başlamıştı. Tüm bunların ardından Spear'a önce sorularını sormuş sonra da erleri serbest bırakacağını söylemişti Shingen.
''Ada buraya yakın sayılır. Log Pose'unuz varsa adanın manyetik alanına kilitlenmiş olması lazım çoktan. Buraya nasıl geldiniz ki siz?'' demişti Spear. Ardından da Shingen'in cevabını beklemeden konuşmaya devam etmişti:''Birkaç gün sonra olacak. Kimlerin geleceğine dair bir fikrim yok. Yine de komşu adalardaki soylu kişilerin gelebileceğini söyleyebilirim. Korumayı imparatorun kendi askerleri ve Şhelif-san'ın grubu üstlenecek. biz ise adanın dış kesimlerinin güvenliğini sağlayacağız. Devriye saatlerini bilmem mümkün değil. Her geminin başında benim gibi yetkililer var ve gemilerin rotalarını da gemilerin kaptanı belirliyor haliyle. Yine de üç geminin sürekli adanın yakınlarında dolaştığını söyleyebilirim.'' demişti Spear.
Spear tüm bunları söyledikten sonra Shingen'e sert bir şekilde bakmış ve: ''Sana bildiklerimi anlattım. Sözünü tut ve erlerimi serbest bırak. Bana ne yapacağın umrumda değil.'' demişti.
''Üzgünüm.Yapamam'' demişti Ame. Kendisine böyle bir soru sorulmasını hiç beklemiyordu. Şaşkınlıktan ağzından bu kelimeler dökülmüştü Ame'nin. Her ne kadar Shingen kendisini kırmış olsa da Shingen'in de kendi içinde haklı olduğunu biliyordu Ame. Ayrıca Shingen'i seviyordu ve onu bırakmak istemiyordu. ''Yapamaz mısın? Neden? Yoksa sizi tehdit mi ediyor? Merak etmeyin. İsterseniz tüm kuvvetlerimizle onlara saldırabiliriz.Yeter ki bize katılmayı kabul edin.'' demişti Ponny.
Sonunda dövüşü bitmişti Flora'nın. Kazanmak güzel bir histi kendisi için. Yorgun olduğundan güverteye oturdu ve çevresini süzmeye başladı Flora. Kadınlar denizci gemisinde rahatça yürüyorlardı. Bu da savaşı kendilerinin kazandığı anlamına geliyordu. Daha sonra Flora'nın gözü Clisson'a ilişti. Clisson denizcilerin güvertesinde bir sağa bir sola koşturuyordu; fakat ağlamıyordu. Bu da tayfasından yaralanan olsa da kimsenin ölmediği anlamına geliyordu. Biri ölseydi Clisson'un ortalığı ayağa kaldıracağını net bir şekilde biliyordu Flora. Şimdilik bu iki şeyi bilmek Flora için yeterliydi. Yine de henüz rahatlayamazdı. Bir teğmene göre oldukça güçlü olan rakibi ile dövüştüğü sırada başka bir grubun denizcilere ateş açtığını duymuştu. Çevresine bakındığında yabancı birini görmemişti. Yine de ihmalkarlığa lüzum yoktu. Rose ve Ponny'i onlara bakması için yollamıştı. Öncelikle onları bulmalıydı. Bu yüzden de denizci gemisine gitmek için oturduğu yerden kalktı Flora.
Gemiye gittiği sırada, az önce yendiği mavi saçlı adamın sürünerek peşinden geldiğini ve iki eliyle bacağına sarıldığını fark etti. Mavi saçlı adam, oldukça kısık bir sesle
''Onlara zarar verme'' diyordu. Flora, bunun ardından eğildi ve az önce yendiği rakibinin uzun mavi saçlarını çekip kafasını rakibinin kafasına dayadı. Zorunlu olmadıkça yendiğimiz erkekleri öldürmeyiz. Böylece bizim tarafımızdan nasıl küçük düşürüldüklerini hatırlayabilirler. Sen, denizci-san. Sen de benim suratımı aklına kazı. Bu surata iyi bak ve beni hatırla. Bir gün tüm erkeklerin kökünü kazıyıp okyanusun en güçlü korsanlarından olduğumuzda, karargahtaki kıçı kırık arkadaşlarına benden nasıl dayak yediğini övünerek anlatırsın belki. dedi alaycı bir ses tonuyla. Ardından rakibine bir kafa atıp rakibini bayılttı ve gemiye doğru yürümeye devam etti.
Grand Line Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 110
Kayıt tarihi : 21/01/16
4 sayfadaki 6 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6
Similar topics
» Hırsızlığın Amacı 2: Beş Bölgenin Tanrısı [Clous-Shingen ]
» Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
» Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
» Shingen Cracher
» [Envanter] Shingen Cracher
» Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
» Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
» Shingen Cracher
» [Envanter] Shingen Cracher
4 sayfadaki 6 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz