One Piece Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti]

2 posters

2 sayfadaki 4 sayfası Önceki  1, 2, 3, 4  Sonraki

Aşağa gitmek

E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti] - Sayfa 2 Empty Geri: E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti]

Mesaj tarafından East Blue Anlatıcı Ptsi 01 Şub. 2016, 21:23

Gin-Oi bankasına ulaşman çok sürmüyor, güneşin doğmasına 20 dakika kadar var. Bekliyorsun, beklemekten başka yapabileceğin bir şey de yok. Güneş doğuyor, ama etrafta kimse yok. Ettiğin o kadar yeminden sonra buraya saldırmazlarsa ne olur diye için içini yiyiyor. 10 dakika geçiyor, 20 dakika geçiyor etrafta kimse yok. Acaba Dünya Hükümetinin bankasına mı saldırdılar, yoksa bunlar hepsi bir yalan mıydı?

Derken 30 dakika sonra bir patlama sesi duyuyorsun, arkadandaki bankanın içinden geliyor. O zaman aklına geliyor, ön kapıdan gireceklerini kimse söylemede ki. Ama ön kapıdan çıkmaları da bir o kadar saçma. O zaman bu korsanları nasıl yakalayacaksın? Belki de Kaptan'ı araman gerekiyordur, tek başına yakalaman işine yarayabilir ama böyle bir ihtimal zor görünüyor. Belki de nasıl bankaya girdiklerini bulabilirsen süpriz bir saldırıyla hepsini paket edebilirsin...

East Blue Anlatıcı

Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti] - Sayfa 2 Empty Geri: E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti]

Mesaj tarafından Zachariah Ptsi 01 Şub. 2016, 23:03

Odam kireç tutmuyor...:
Gözü kara olmanın kötü olduğunu söylerdi babam hep bana, gözü kara insanların başta kendisi için sonra insanlar için tehlikeli olduğunu anlatırdı. Benim gözü kara olmamı hiç istememişti ama bir keresinde, kafası kıyak iken gözü kara bir denizci olduğum için beni övmüştü.

Gözü kara insanlar ölümün nefesinin her bir saniyesinde ensesinde hisseder. Ölümün o soğuk, buz gibi nefesinin tüylerini diken diken etmelerine yıllar sonra alışırlar. Alıştım galiba bende, elim kılıcımın kınında; başıma gelecekleri gram umursamadan, karşıdan doğan güneşe doğru bakıyorum.

Ya azizim, ya azizim; düşünmüyordum... Ne beni deliler gibi seven anamı nede benim burnum kanasa, yaşlanmış vücudu ile tüm dünyaya kafa tutacak babamı. İyi bir evlat değildim ben azizim, anasını babasını düşünmeden ölüme gidip, arkasında bırakacağı insanların göz yaşlarını gram umursamayan bir kötüydüm ben, iyi değildim. Kim iyi bir insan olarak düşünürdü beni? Daha doğmamıştı öyle bir aptal.

Güneşin doğmasıyla başladı içimdeki korku. Eğer gerçekten korsanlar buraya değilde, hükümet bankasına saldırırlarsa denizciliği bırakacağımdan korktum. Koca denizlerde bir başıma ne yapacağımı tekrardan düşündüm, önüne çıkan her korsanın kellesini almak isteyen bir canavara dönüşmekten korktum. Elim terleyince hiç çekmeyeceğimi düşündüğüm elimi kılıcımın kınından çektim ve üzerime sildim avuç içimi. Tekrardan kılıcın kınını tuttuğumda gözü kapattım, karşıdan esen bir güz yüzümü saç rengim gibi kıpkırmızı yaparken, kalbimin nasıl heyecanla attığını yeni yeni fark edebiliyordum. Uzun bir zaman geçmişti. Bu heyecanı, bu korkuyu; bu gözü karalığı hissettiğim o günlerin üzerinden uzun zaman geçmişti. Bir o kadar uzun zaman ise, şimdi geçiyordu. Yarım saat neredeyse dolmuş ve ben tamamen umutsuzluğa kapılıp, korkum gözlerime salınmaya başlamıştı. Tam o sırada üzerimdeki üniformayı sağa sola serpiştiren patlama geldi. Bankanın tarafından gelen bu yüksek sesli patlama sesi, beni haklı çıkarıyordu. Bugün beni ya tam yerin dibine sokacak yada tekrardan bir kelebek olmamı sağlayacak korsanlar, sonunda açığa çıkmıştı. Artık her şey bana ve benim vereceğim kararlara bağlıydı.

Telsizi elime aldım, heyecandan titreyen elimi dizginleyip, yutkundum. Numarayı çevirdim ve söyleyeceğim sözlerimi Den Den Mushi bağlanmadan önce tekrardan düşündüm. "Efendim... Bu bir teşekkürdür. Yanınızdaki bir çok asker ve eminim siz, kendinize göre haklı olarak beni sevmiyorsunuz. Ödemem gereken bedeller var. Kami'de benim gibi düşünmüş olmalı ki, bu şerefi bana bahşetti. Şimdi hataları kapatma zamanı, korsanları elimden geldiğince tutacağım. Eğer ölürsem diye söylüyorum, aileme onları çok sevdiğimi söyleyin. Sağlıcakla kalın efendim, Zac daha doğrusu sizin ve arkadaşlarımın takdiri ile End Zac." dedim buruk bir mutluluk eşliğinde. Ardından kaptanın konuşmasına izin vermeden, büyük bir saygısızlık yaparak Den Den Mushi'yi kapattım. Farkındaydım bir çok şeyin. Eğer geç kalırsam korsanların elde ettiği her şeyi alıp gideceğinin, eğer görev arkadaşlarımın buraya gelmesini beklersem korsanlara büyük bir miktar para ile Logetown'dan gitmeleri için davetiye çıkartacağımın... Gözlerimi kapattım ve yakın bir zamanda bir kez daha geldiğim Gin-Oi bankasının iç kısmını kafamda canlandırdım. Kim nerede, kasa nerede; korsanlar nereden girebilir gibi bir ton soruyu zihin sarayımda tekrardan ön plana çıkarttım. Korsanların girmek isteyeceği yeri bu detaylar ile tahmin etmeye çalışacak ve aklıma gelen ilk tarafa doğru koşacaktım. Muhtemelen kasaya yakın olan duvarı patlatmışlardı. Gin-Oi gibi bir bankaya saldıracak kadar çılgın bir korsan tayfasını tek başıma yeneceğimi düşünecek kadar aptal değildim ama en azından onları oyalayıp, kaptan ve diğerleri gelene kadar tutabilirdim. Belki ölür belkide kalıcı büyük bir hasar alırdım; önemi yoktu. Halkım rahat olsun, arkamdan bana iyi bir denizciydi desinler yeter adamım, fazlasında gözüm yok. Ha yetmişimde yatağımda ölmüşüm ha on altımda görev sırasında ölmüşüm, aynı şey azizim, hatta şu ölüm tarzı daha kutsal.
Zachariah
Zachariah

Mesaj Sayısı : 111
Kayıt tarihi : 22/01/16
Nerden : Logetown

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti] - Sayfa 2 Empty Geri: E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti]

Mesaj tarafından East Blue Anlatıcı Salı 02 Şub. 2016, 23:42

Patlama sesinden az sonra kafanda bankayı canlandırıyorsun. Borç almak için ön kapıdan girdiğinde Lobide bekleyen kaslı 2 güvenlik görevlisi vardı. Sana yerdeki bir karenin içinde beklemeni söylemişlerdi. Karşında bir Den Den mushi vardı ve sana bakıyordu, lobiyi geçtikten sonra Sağda ve Solda dizilmiş 6şar tane müşteri kabul masası bulunuyordu. Ortada kırmızı halının götürdüğü yer ise kasaydı. Çelik kafeslerin arkasındaydı, farkettiğin başka şey ise kör nokta kalmayacak şekilde dizilmiş Den Den Mushilerdi. Sıra sana geldiğinde ilerlediğin masada duran görevlide en çok dikkat çeken şey el şeklinde gümüş bir broştu. Etrafına bakınca tüm çalışanlarda olduğunu görmüştün. İsmini, mesleğini ve krediyi neden aldığını sorup biraz beklettikten sonra görevli içeri girmek için çelik kafesin önüne gelmişti. Boynunda asılı olan anahtarı deliğe sokup, içeride ki güvenlik görevlisinin de aynısını yapmasını beklemişti, sonrasında ikisi birlikte çevirmişti anahtarlarını. Kapı açılınca görevli içeri girmiş kapıyı kapatmıştı. Sonrasında elinde bir çantayla gelen görevli çantadan 1 adet gümüş külçe çıkarmıştı. Gümüş külçenin üzerinde el şeklinde bir kabartma vardı. Ayrıca ufak bir yazıda vardı. "Omnia pertinet mihi."

Görevli üzerinde gri bir el amblemi olan kağıt vermişti ve bu kağıt olmadan bu gümüşü paraya çevirememyeceğinden bahsetmişti. Eline aldığın çanta ile birlikte bankadan çıkmıştın.

Gözünde canlandırdıklarından sonra bankanın arkasına doğru koşmaya başladın, arkaya geldiğinde hala kimse yoktu. Korsanlar başka bir şekilde girmiş olmalıydı. Ne yapacağını düşünürken 2 kişinin konuşmasını duyuyorsun.
"Patlamadan beri 1 dakika geçti, 9 dakika içinde çıkmazlarsa dağılıyoruz."
"Özel timle karşılaşmak istemiyorum adamım. 9 dakika biter bitmez, kaybolacağım ben."
"Aynen dostum, zaten neden böyle bir saçmalığa bulaştık bilmiyorum. Kaptan Stultus neden böyle bir karar aldı ki? Hükümet bankasını soymak çok daha güvenli olurdu."
Kanalizasyon kapağının yanında duran bu iki adamın elinde  kılıç hazır bekliyorlardı...

East Blue Anlatıcı

Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti] - Sayfa 2 Empty Geri: E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti]

Mesaj tarafından Zachariah Çarş. 03 Şub. 2016, 01:54


O günü zihin sarayımda tekrardan yaşadığımda aklıma ilk gelen şeyler adamım; iki tane kaslı güvenlik görevlisi, yerdeki kare; karşımdaki Den Den Mushi, lobiden sonra geln sağdaki ve soldaki altı şer tane müşteri kabul masaları...  Ortadaki kızıl halı beni kasaya doğru götürüyordu. Her yerde kör nokta kalmayacak şekilde dizilmiş Den Den Mushiler bulunuyordu. Ciddi bir güvenlik sistemi söz konusuydu. Her anımda izlendiğimi hissedebiliyordum. Sıra bana gelene kadar bir çok şeyi gözlemlemiştim ama genelde bankada en çok dikkatimi çeken  şey bankadaki görevli elamanların üstlerinde bulunan el şeklindeki bronşları idi. Bunun başlarındaki korsanla ilgili olduğunu başından beri düşünüyordum. Sıra bana geldiğinde klasik soruları sorup, çelik bir kasadan bir çanta ile çıkıp gelmişlerdi. Çantadan bir adet gümüş külçe çıkartıp bana vermişlerdi. Külçenin üzerinde yine el amblemi ve anlamadığım bir dilde ufakça yazılmış bir yazı vardı. Ayrıca çelik kasayı içten ve dışarıdan takılması gereken anahtarlarla açmışlardı. Yani siz dışarıdan açarken içeriden birininde açması gerekiyordu. Ardından yine gri bir renkte üzerinde bir el amblemi olan bir kağıt verip, bu kağıt olmadan gümüş külçeyi paraya çevireceğimi belirtip çanta ile beni uğurlamışlardı. Tüm hatırladığım bunlardı.  

Zihin sarayını o lanet günü tekrardan anı anına yaşadıktan sonra kapattım ve elimi çeneme götürüp bir süre sıvazladım. Mesele Gin-Oi yada hükümet bankası arasındaki güç farkı değildi ama gerçekten şuan bana bile saçma geliyordu bu korsanların bu bankayı soymaları. Bu bankada para yoktu. Bu bankadaki işleyiş farklıydı. Eğer o gümüş külçeleri ve o kağıtları çalıp, çaldıkları şeyi bozdurmayı düşünürlerse yakalanmaları çok sürmezdi. Bu korsanların amacı neydi? Tam olarak kestiremeden, çenemi sıvazlamayı bırakıp koşuşturmaya başladım. Bankanın en arka kısmına doğru koşuyordum. Aklımda çok fazla cevapsız kalmış soru vardı ama daha fazla oyalanırsam, daha sonra koşmamın pek manası olmayacağının da farkındaydım.

Büyük bir hüsran adamım, büyük bir hüsran. Bankanın arkasında kimsecikler yoktu. Kimsenin bir şeyleri patlattığının bir izi de yoktu burada. Tekrardan umudu kesip başka bir yöne doğru koşuşturmaya başlayacak iken iki adamın fısıldaşmaları kulaklarımı avını duymuş bir çita gibi kaldırıp dinlememe sebep oldu. İçlerinden bir tanesi patlamanın üzerinden bir dakika geçtiğini, geriye diğerlerinin çıkması için dokuz dakika kaldığını söylerken diğeri özel timden falan bahsediyordu. Tabii asıl bomba, gözlerime gölge düşüp, belirli yerlerimdeki damarların belirginleşmesine sebep olacak lafta bitiyordu. 'Hükümet bankasını soymak çok daha güvenli olurdu.'  O lafı söyleyen adamım, onunla gücüm yettiğince özel olarak ilgileneceğim.

Kanalizasyon kapağının yanında, kılıçlarını ani bir saldırıya karşı hazır tutan ama akıllarını sohbete odaklamış olan ikiliye doğru öfke ve hiddetle yaklaştım. Gözlerimden fışkıran öfke, kızıl bir hilal şeklinde ikilinin üzerine doğru yansırken, bir çok korsanın kanını üzerinde barındıran kılıcımı uzun bir zaman sonra ilk defa kınından çıkarttım. Kınından çekerken çıkan o sesi dün gibi hatırlarken, yüzümdeki piçimsi gülümse boy gösterdi. "Merhaba beyler." durdum ve bana doğru dönüp, beni süzüp tartma fırsatı tanıdım onlara. "Demek meşhur korsanlar sizsiniz, kaptanınız akıllı adammış(!)" tekrardan duraksadım ve düşünmeleri için birazcık fırsat verdim. "Eh, kolay kolay ötüp işimi kolaylaştıracağınızı sanmıyorum. O yüzden birer birer mi geleceksiniz yoksa ikiniz aynı anda mı geleceksiniz bu küçük miço denizciye büyük korsanlar?!" diye küçümseyici bir tonda konuşmamı sonlandırdım ve stilime uygun bir şekilde dövüş pozisyonu alıp elimdeki kılıcı çevik bilek hareketleri ile sağa ve sola hareket ettirmeye başladım. Küçümseyici sözlerimin yerini alan küçümseyici bakışlarım ile ikiliye doğru bakarken, bir yandan derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Düşmanların gözünde kendimi güçsüz gösterecek ve beklentilerini düşük tutup, hiç ummadıkları bir anda aniden cezalandıracak idim onları. Sonuçta yarattığım dövüş stili sabır üzerine kuruluydu ve bende haliyle zamanla cidden sabırlı bir insan olmuştum.
Zachariah
Zachariah

Mesaj Sayısı : 111
Kayıt tarihi : 22/01/16
Nerden : Logetown

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti] - Sayfa 2 Empty Geri: E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti]

Mesaj tarafından East Blue Anlatıcı Cuma 05 Şub. 2016, 02:24

Küçük korumaların senin karşında pek bir şansı olmuyor. 4 dakika da işlerini bitiriyorsun. Gün ufuktan iyice yükselirken adamı yeniyorsun, istediğin soruları sorabilirsin. Korsanların bankaya nereden gittiğini sorarsan, kanalizasyondan bankanın altına geldiklerini ve yeri patlarak kasaya gireceklerini öğreniyorsun.

Kanalizasyonu takip edip bankaya girince, daha önce gördüğün demir parmaklıkların arkasında olacaksın. Parmaklıkların arkasında çelik bir kasa ve çelik kafeslere nazaran taşa benzeyen parmaklıklar göreceksin, ama korsanların içeride yattığını görüyorsun. Bayılmış gibi görünüyorlar. Kafese yaklaşıp dokunduğunda gücünü emdiğini hissediyorsun. Denize düşmüş gibisin. Korsanlar da uyku gazıyla bayıltılmış gibi. Karşında duran bir televizyon var ve daha önce gördüğünü düşündüğün bir adam direk gözlerinin içine bakıyor. Kayıt mı gerçek mi olduğunu anlayamıyorsun ama eğleniyormuş gibi görünüyor, bir süre bakıştıktan sonra konuşmaya başlıyor.
"Selam küçük denizci. Bankamı korumak için gelmiş olmalısın, ama gördüğün gibi buna gerek yok. Benim bankam geçilmezdir, geçilsede çıkılmazdır. Yine de bankama saldıracak kadar akılsız korsan olacağını düşünmemiştim. GinGinGin.

Birazdan özel timim orada olur, korsanları onların almasına izin vermeni rica ediyorum. Vermek istemezsen direk Fumador'la konuşabilirim. Ne dersin? GinGinGinGin, eminim o bana hayır demeyecektir. Ah bu arada, bankamı koruduğun için teşekkür ederim, maaşın ne kadar? 10 katını adamlarım gelince sana hediye edecekler. Cesur denizci, halkını düşündüğün için teşekkürlerimi sunarım. GinGinGinGin
" görüntü birden kayboluyor.

Çok geçmeden 5 kişi içeri giriyor. İkisi dışarıda dövdüğün adamları omuzlarına atmışlar, ellerinde siyah bir çanta var. Çantayı sana atıyor en önde duran.
"200 bin beli, patrondan hediye. Burayı biz devralıyoruz." diyor ve hepsi aynı anda göğsünden anahtar çıkarıyor ve korsanların kapalı kaldığı demirliklere gidiyorlar, hepsi deliğe koyduğunda anahtarı, gözlüklü olan den den mushi ile konuşuyor, "Patron burası hazır. Her zamanki yollardan göndeririz." diyor...
Gözlüklü adam:

East Blue Anlatıcı

Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti] - Sayfa 2 Empty Geri: E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti]

Mesaj tarafından Zachariah Cuma 05 Şub. 2016, 16:33

Kalbimin nasıl attığını duymalısın adamım, heh! Bu heyecanı uzun zamandır tatmamış olmamdan dolayı mı böyle? Yüzümdeki gülümseme, her bir darbeden sıyrılırkenki heyecan… Çok zaman geçmiş adamım, adam gibi bir dövüşe girişmemin üzerinden çok geçmiş… Bundan ötürü ki, dört dakikadan fazla sürmeyen bu savaşı sanki günlerdir yapıyormuş gibi hissettim.

Vücutlarının belli belirsiz yerlerindeki onlarca kesiğin getirdiği acıyla inlemekte olan ikilinin önüne doğru eğilip, saf saf bakarken aklımdaki onlarca soruyu sordum. Bunlardan en önemlisi korsanların içeriye nasıl girdiğiydi. Nitekim aldığım cevapta, bu ikiliyi fark ettiğim andan beri şüphelendiğim şeydi. Korsanlar kanalizasyon vasıtası ile içeri girmişlerdi. Birkaç dakika daha bu ikili ile oyalandıktan sonra, onları birazdan buraya varması gereken denizci alayına bıraktım ve hızla aşağı doğru inmeye başladım. Kokudan ziyade aklımı kurcalayan şey, hâlâ bu korsanların akıl karı olmayan bir şekilde bu bankayı soymalarıydı. Çok değil birkaç dakikalık yürüyüş sonrası, bankaya girdiğimde beni karşılayan şey çokça gördüğüm demir parmaklıklardı. Onların arkasında olması gereken bir çelik kasa yoktu; onun yerine taştan gibi gözüken demir parmaklıklar vardı. Birde korsanların hepsi baygın bir şekilde, kış uykusundaki bir ayı gibi yatıyorlardı. Sanki biri benden önce gelip hepsinin işini halletmişti; ama bu imkansız gibi gözüküyordu. Buraya giriş çıkış sadece o iki korsanın olduğu yerden olmalıydı ama ben gelene kadar gayet sapasağlamlardı. Bana kadar kimse buraya girmemiş olmalıydı. Öyleyse, gaz ile mi? Hışımla ağzımı ve burnumu kapattım, birkaç saniye öylece durduktan sonra bunun mantıksız olduğunu fark edip ellerimi çektim. Gaz yoktu ortalıkta. Demir parmaklıklara yaklaşıp, dokunduğumda ise bir an tüm gücümün emildiğini, dizlerimin büküldüğünü hissettim. Hışımla elimi parmaklıklardan çekip, ne olduğunu anlamaya çalışırken hemen karşımdaki televizyondan, gözlerimin içine bakan adamı fark ettim. Korkudan geriye doğru kalan gücümle zıpladığımda aklımda tek  bir şey vardı oda bu adamın nasıl gözlerimin içine, beni görüyormuş gibi bakabilmesiydi. Bu imkansızdı...

Bu adamı daha önce gördüğüme yemin edebilirdim. Nereden nasıl gördüğümü hatırlamasamda yüz siması tanıdık geliyordu. Üzerimdeki şaşkınlığı atıp, bir erkek gibi doğrulduğumda ise adam konuşmaya başladı. Gözlerimin içine televizyondan bakması bile imkansızken birde benimle iletişime geçmesi aşırı derecede ürkünç bir olaydı; fakat sinirlerime hakim olup, adamı dik bir şekilde dinledim. Adamın söyledikleri şey, aşırı sinirimi bozuyordu. Birazdan özel timinin burada olacağını, korsanları ona teslim etmemi ve vermek istemezsem Kaptan Fumador ile iletişime geçeceğini söyleyip gevelemiş idi. Birde üstün körü, maaşımın on katını vererek beni ödüllendireceğini söyledi, ne kadar hoş!.... Yo hayır! Hiç hoş değil. Ben denizciyim, ne bu korsanları birine veririm nede verdikleri paraya kabul ederim, saçmalık!

Adama tam cevap verecekken aniden görüntünün kaybolması ile sap sap kaldım. Bir süre ne yapacağımı düşünmek ile oyalanırken, içeriye giren beş tane herifle aniden irkildim ve dikkatimi toplayıp şöyle bir süzdüm. Heriflerden ikisi benim patakladığım korsanları omzuna atıvermişti. En önde duranın elinde bir çanta vardı ve çantayı benim önüme atıp içindeki paranın miktarını ve patronundan hediye olduğunu söylemişti. Çatmış olduğum kaşlarla herifleri süzerken, heriflerin beşi benim varlığımı iplemeden demir parmaklıklara yöneldiler ve göğüslerinden çıkardıkları anahtarı hepsi aynı anda deliklere soktular. İçlerinden liderleri olduğunu sandığım ve bana para çantasını atan gözlüklü elaman, Den Den Mushi vasıtası ile patronu ile iletişime geçti ve her şeyin hazır olduğunu, her zaman ki yollarla korsanları gönderecekleri söyledi. Bunlar benimle daşak mı geçiyordu? Hâlâ yerde durmakta olan para çantasına sert bir tekme atıp, beşlinin önüne doğru gödermemin hemen ardından söze girip: "Siz benimle daşak mı geçiyorsunuz? Patronunuza bu cömert hareketi için teşekkür ederim ama ben bir denizciyim, sadece görevimi yaptım." dedim ve hâlâ gözlerimden öfke simsali beşlinin üzerine doğru saldırırken devam ettim: "Bir denizci olarak, bu suçluları size teslim etmem mümkün değil. Eğer ısrarcı olursanız kaba güç kullanacağım. Patronunuza söyleyin, kimden izin alıyorsa alsın, ama ben bu korsanları vermiyorum. Dağ başı mı lan bura?" adamlarının gözlerinin içine bakmayı sürdürdüm ardından. Kimse kusura bakmasın adamım, ben bir denizciyim ve bu suçlu korsanları kimseye teslim etmeyeceğim. Dağ başı değil burası, gerekirse bu kalabalık grup ile ölümüne mücadele ederim ama bu korsanları teslim etmem, ne olduk lan! Denizcileri küçümseyemez kimse adamım, anlıyor musun? Bu yüzden hepsini pataklayacağım, tch!
Zachariah
Zachariah

Mesaj Sayısı : 111
Kayıt tarihi : 22/01/16
Nerden : Logetown

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti] - Sayfa 2 Empty Geri: E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti]

Mesaj tarafından East Blue Anlatıcı Paz 07 Şub. 2016, 02:52

Çantaya attığın tekmeden sonra ayağın biraz ağrıyor. İçerisi gümüş külçelerle dolu olduğu için normal tabi. Yaptığın atarı ise görmezden gelen adamlar sana bakmıyorlar bile, 5 anahtar girdikten sonra kapı den den mushi kapandıktan 1-2 saniye sonra açılmıştı, uzaktan yönetim sistemi vardı muhtemelen.

Sen daha fazla atar yapamadan arkadan gürültüler geliyor. Dönüp bakarsan Kaptan Fumador ve Yüzbaşı Gafas geliyor. Kaptan Fumador şüpheyle sana ve adamlara bakıyor. Çünkü çok öfkeli duruyorsun ve savaş modunda görünüyorsun. Yanına gelip "Evlat, ne dedilerse öyle olacak, sakın itiraz etme." diyor ve Özel timin liderinin yanına gidip konuşuyor. Sonras tekrar sana dönüp, "Korsanları onlar alacak, bu bir emirdir. İyi iş başardın evlat." diyor ve yanında geçip yürüyor.

Para hala önünde duruyor, içinde gümüşü bozdurmanı sağlayacak belgeler de var. İstersen alabilirsin, istersen bırakabilirsin.

Kaptan Fumador:
Yüzbaşı Gafas:

East Blue Anlatıcı

Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti] - Sayfa 2 Empty Geri: E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti]

Mesaj tarafından Zachariah Paz 07 Şub. 2016, 16:59

Tüm takım elbiseli tiplerin egoist, yavşak ve bir o kadar şerefsiz olduğunu unutmuşum resmen! Bunu aklımın en keskin yerlerine not etmeliyim, niye mi? Resmen beni takmadılar! Zavallı bacağımın boş yere bu kadar ağrıması bana koydu ve biraz daha sinirlendim haliyle. Ne yani, boşuna mı acı çekiyordum ben? Ayrıca buradan bu gümüş külçe sistemini düşünen şahsiyetin ellerinden öpeyim, kalpazan it! Adam akıllı para üretip, öyle versene millete borcunu! Sinirlendim adamım, bu lanet olası sistem beni sinirlendiriyor!

Tüm bu gizemi, tüm bu kasveti bir kez daha ellerimin arasına aldım, başından beri yaşadığım bu duyguları tekrardan yaşadım ve bir tekrarın ardından hırladım, evet vahşi bir kurt gibi hırladım. Gölge düşen gözlerimin kızıl bir ay gibi parlamasını hayranlıkla izlemek yerine, beni iplemeyen beşliye doğru yöneldim; ama hayır...  Kılıcım onların kanının tadına bakmadan, arkadan gelen sesler beni durdurdu. Şeytanın özü tarafından ele geçirilen, kötü emellere kapılan ruhum bir çırpıda temizlendi. Arkama doğru yavaşça döndüm ve  Kaptan Fumador'un kuşkucu bakışlarının ağırlığı ile göz göze geldim. Hemen arkasındaki Yüzbaş Gafas ise çabasıydı. Kaptana baktığım bakışlarımı kesip, beşliye döndüğümde; kılıcımın kabzasını öfkeyle sıktığımın farkında değildim. Dişlerimden çıkan gıcırtı sesleri dikkatli bir dinleyici tarafından duyulacak bir niteliğe sahipti. Kaptan Fumador'un dibime kadar gelip, sarf ettiği tüm sinir sistemimin çökmesine sebep olacak sözleri beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Saygı duyduğum bir adamın bir kaç düzenbaz herife söz geçirememesi beni benden alıyordu.

Dövüş pozisyonumu bozdum, öfkemi sindirdim ve hâlâ tehditkar bir ejderha gibi bakmakta olan bakışlarımı Kaptan Fumador'dan çekip, dudaklarımı büzüştürdüm. O sırada Kaptan Fumador, beşlinin lideri ile konuşmaya gitti ve bir kaç dakikalık sohbet sonrası  tekrardan yanıma geldi. Akıllı ve iyi bir denizci olduğuna inandığım Kaptan, korsanları ona teslim etmemi ve bunun bir emir olduğunu söylemişti. Nasıl bir hayal kırıklığına uğradığımı sende biliyorsun adamım, bu tuhaf bir his.

"Ama ef-" ne yapıyorum ben? Burada yakınmam nereye yarayacak? Kaptan Fumador karar değiştirip, özel time kafa atıp korsanları paketleyecek mi? Şuan ki konumum ile yapabileceğim bir şey var mı ki? Kendime gelmeliyim. "EMREDERSİNİZ EFENDİM!" Tüm bir alanda haykıran sözlerimi hazır ola geçmiş bir şekilde, Kaptan Fumador arkasını dönmüş giderken, akan gözyaşlarım eşliğinde haykırarak söyledim. Bu bir erkek için utanç verici bir an olmalıydı ama çaresiz olmak, güçsüz hissetmek beni mahvediyordu. Denizcilerin boktan bir adama söz geçirememesi, bu doğru değildi.

Ne önümdeki para dolu çantayı nede başka bir şeyi umursadım. Akan gözyaşlarımı elimin tersi ile silerken kafamı öne doğru eğdim ve Kaptan Fumador'u takip eden adımlar eşliğinde ilerlemeye başladım. Bugün bir çok şey yaşadım ve gördüm. Denizciler, güçten düşmüştü. Korsanlar, tapınakçılar, devrimciler, diğer tüm adı sanı olmayan düşmanlar... Tüm bu cephede savaşmak biz denizcileri yıpratmıştı. Bu adaletsiz bir savaştı. Dört bir cepheden saldırı altındaydık ve bugün, bu tarz ibnelerin bize söz geçirmesinin tek sebebi buydu, yeni nesil herkese dersini verecekti. On yıl belkide yirmi yıl sonra, fark etmez! Bir gün denizcilerin hegemonyası yeni doğan bir güneşin parıltısıyla en tepeye ulaşacaktı, tekrardan!   
Zachariah
Zachariah

Mesaj Sayısı : 111
Kayıt tarihi : 22/01/16
Nerden : Logetown

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti] - Sayfa 2 Empty Geri: E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti]

Mesaj tarafından East Blue Anlatıcı Ptsi 08 Şub. 2016, 10:25

200 bin ß ayaklarının dibinde öylece yatıyor, gururun o parayı taşıyamayacak kadar güçsüz, o yüzden o ağırlığı arkadanda bırakarak takip ediyorsun Kaptan ve Yüzbaşını. Kanalizasyonu terk ettiğinde orada başka 10 askerin daha beklediğini görebiliyorsun, hepsi seni bekliyor gibi görünüyor. Sen kafanı kapaktan çıkardıktan sonra Kaptan kafasıyla işaret ederek "Gidelim." diyor. Tüm askerler ve Yüzbaşı arkasında yürümeye başlıyorlar. Sen de takip edersen karargaha varacaksınız.

Karargaha vardığınızda, Kaptan'ın odasında sen, Kaptan ve Yüzbaşı oturacaksınız ve Kaptan "Her şeyi anlat. En ufak bir detayı bile atlama. Nasıl olurda böyle bir ipucu yakalayabilirsin, neden intihar saldırısında bulundun? Önündeki çantayı neden reddeddin? Hepsini cevapla Değersiz." diyor. Her şeyi anlatıp anlatmamak sana kalmış, değerli arkadaşın Han'ı koruyamayı seçebilirsin bu şekilde sana yardımcı olur ya da olan biten her şeyi anlatıp Han'ın yerine eski rütbene kavuşabilirsin belki..

East Blue Anlatıcı

Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti] - Sayfa 2 Empty Geri: E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti]

Mesaj tarafından Zachariah Ptsi 08 Şub. 2016, 21:26

Tüm bu yaşadıklarımın arkasında yatan gizemi düşünüyordum, Kaptan Fumador ve Yüzbaşının arkasında kaypak, ağır adımlar eşliğinde sessiz sessiz yürürken. Kader cilvesini bir kez daha gözler önüne sermişti bugün. İki sarhoşun sözleri beni buraya kadar getirmişti. Gerçi pek bir işe  yaradığım söylenemezdi. İki korsanı dövmüştüm sadece. Diğer tüm işleri uzaktan bir sistemle halletmişti bankanın sahipleri. Neydi benim rolüm bu hikayede? Ortalıkla öyle dolaşıp, gümüşten külçeler ile dolu bir çantaya tekme atıp, daha sonra önümde yürüyen bu iki rütbeli tarafından durdurulmak mı? Bu bana nedense koyuyordu. Bu pis kokulu kanalizasyonun içinde, hâlâ yaş olan gözlerimi kurulamak ile meşgulken maalesef tek düşünebildiğim şey bunlardı.

Önce Kaptan ve Yüzbaşı çıktı kanalizasyondan. En arkada olan ben ise merdivenleri tırmanmadan önce şöyle bir göz ucuyla baktım dışarıya doğru. Eskiden üstleri olduğum askerlerle doluydu kapağın çevresi.  Bu askerlerin şimdiki konumum ne olursa olsun beni yaş gözlerle görmelerini istemiyordum. O yüzden ağladığımı belli etmemek için iyice üniformanın kolları ile gözlerimi temizledikten sonra ağır bir şekilde merdivenleri çıktım. Beni bekleyen gözlerle bakan askerleri görebiliyordum, sesimi çıkartmadan; bakışlarım yerde, ellerim üniformanın ceplerinde bir şekilde ilerlerken yere doğru bakıyordum. Kafamı kurcalayan o kadar şey vardı ki, bedenen fazla yormayan bu olay akışı, zihnen yormuştu beni. Bugün yaşadıklarımı daha önce yaşamıştım. Kaderin bana karşı yaptığı ilk oyun değildi bu anlayacağın adamım ama yinede kabullenemiyordum. Sürekli geri planda kalmak, sil baştan başlamama rağmen güç konusunda gram ilerleme gösterememiş olmam... Bunlar beni yıpratıyordu adamım, çok fazla hemde. Görünüşü on altı yaşında olan bir yetişkin gibiydim. Bazen sorunlarım o kadar ağır geliyordu ki, keşke basit bir çocuk olsaydım diye yakınıyordum kendi kendime.

Yolun sonu karargah olmuş ve ben haricinde tüm erler görev yerlerine dağılmıştı. Bense Kaptan Fumador'un odasında, Yüzbaşı Gafas'ın eşliğinde oturuyordum. Durgun bakışlarım yere doğru bakarken, aniden Kaptan Fumador'un benden bugün yaşadıklarımızla ilgili istediği raporla yavaşça gözlerimi Kaptan Fumador'a doğru çevirdim ve bir kaç saniye sessiz sessiz, yorgun bakışlarım eşliğinde gözlerine baktım. Cevap vermeden önce, yaşadıklarımı şöyle tekrardan gözlerimin önüne getirdim. Bir kaç saniye sonra ise konuşmaya başladım: "Öncelikle efendim, kendimi tanıtmama izin verin." dedim. "Karargahın miçolarından Zachariah, eski rütbeli." derin bir nefes aldım ve duruşumu dikleştirdim. Bilirsin adamım, askeriyede ciddiyet önemlidir. "Aldığım görev üzerine tuvaletleri temizlemeyi yeni bitirmiş, hemen ardından idam sehpasının orada tuttuğum nöbet görevine başlamıştım efendim. Her şey düzgün giderken, içmekten harap olmuş iki sarhoşun sözlerine kulak misafiri oldum. İstihbaratı bu iki sarhoştan aldım efendim. Bu bilgiyi aldıktan sonra yalan olup olmadığını düşünemeyecek kadar ciddi bir şey olduğunun farkındaydım. Ve direk Uzman başçavuş Han'a Den Den Mushi ile vasıtası ile ulaştım ve..." duraksadım. Yavşak Han'ın bana söylediği o sözlerden sonra yaşadığım hayal kırıklığını gözlerime yansıttıktan sonra devam ettim: "Başçavuş Han, izinde olduğunu, bunlarla uğraşamayacağını söyleyip sizi yönlendirdi bana. Beni yanlış anlamayın, benim rütbeme getirilen bir insanı kötülemek ve tekrardan rütbemi kazanmak gibi bir niyetim yok, ama Uzman Başçavuş Han'ın yaptığı bir denizciye yakışmayan bir hareketti. Ne kadar haddim olmasada bunu belirtmek zorundayım efendim." derin bir nefes aldım. Han'ın yaptığı bu şerefsizliği raporumda belirtmemin sebebi bana yaptıkları falan değildi, tek sebebi onun gibi heriflerin denizciliği lekeliyor olmasıydı. "İntihar saldırısı olarak görmüyorum ben yaptığımı efendim. Sadece bir denizci olarak, hayatımı görevimden ve korumakla yükümlü olduğum halkım için tehlikeye atmaktan çekinmedim. Sizde aynısını yapardınız efendim veya herhangi bir denizci, bizler bunun için varız."

"Ve son olarak parayı neden kabul etmedim. Aslında bunun cevabı basit. Ben bir denizci olarak sadece görevimi yaptım, bunun için para alacak değilim. Bugün bu heriften para alsaydım yarın herhangi bir insanı koruduğumda ondanda para almam gerekmiyor muydu? Orada hayatımda daha önce hiç görmediğim miktarlarda parada olsa almazdım. Eğer alsaydım belki köşeyi dönerdim ama bir denizci olarak önce kendi onurumu sonra bu karargahın onurunu lekerdim."
 

Zachariah
Zachariah

Mesaj Sayısı : 111
Kayıt tarihi : 22/01/16
Nerden : Logetown

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

2 sayfadaki 4 sayfası Önceki  1, 2, 3, 4  Sonraki

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz