Avcı'nın Masalları(John Graywolf) - Bitti
3 sayfadaki 5 sayfası
3 sayfadaki 5 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5
Geri: Avcı'nın Masalları(John Graywolf) - Bitti
Avcı yanlarından koşarak giden adamın hırsız olduğuna kanaat getirmiş ve Angelo’dan özür dileyerek hızla peşine düşmüştü…
Angelo ise hızla gelişen olay karşısında hala şaşkınlığını gidermeye çalışıyordu. “Özür mü? Az önce emir almam diye atar yapan adam özür mü diliyor yani? Ne oluyor arkadaş!” Derken elinde çekiçle koşturan önlüklü şişman adamı durdurdu. Adamın aniden tutulan kolu tüm bedenini öne savurmuştu ve elindeki çekicin düşmesine neden olmuştu. Öfkeyle onu tutan iri yarı adama baktı. Angelo gülerek lafa girdi, “Dostum bir ödül avcısıdır, hırsızın peşine düştü bile, endişelenme. Neler oldu?” Adam şaşkınlığını atıp derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı, “Ben şu sokağın ilerisindeki kuyumcu dükkanını işletiyorum. Altınlarımı işlerken bu tuhaf giyimli herif gelip sergi malzemelerine bakınmaya başladı. Sonra sokağın ilerisine baktı birkaç saniye ve eline alabildiği kadar bilezik, yüzük ve kolyeyi kapıp koşmaya başladı. Çatlak herif, hiçbir şeyi umursamıyor sanırım!” Angelo bunu duyunca yüksek sesle güldü, “Hırsızlık kanına işlemiş olsa gerek, çalmadan duramaz böyleleri hahaha! Dostum onu yakalarsa birkaç yüz kağıdını alırız ona göre ha!”
John
Avcı adamın peşinde sokak boyunca koştu, ancak asla yetişemeyecek gibiydi. Herif üzerindeki siyah elbiselerle bir tazı gibiydi. Sokak bitiminde sağa dönüp başka bir sokağa girdi ve avcı da peşinden. Ancak sokakta kimseyi göremedi. Birinin bu kadar hızlı sokağı aşmış olması imkansızdı, iki yandaki evlerden birine girmiş olmalıydı.
Angelo ise hızla gelişen olay karşısında hala şaşkınlığını gidermeye çalışıyordu. “Özür mü? Az önce emir almam diye atar yapan adam özür mü diliyor yani? Ne oluyor arkadaş!” Derken elinde çekiçle koşturan önlüklü şişman adamı durdurdu. Adamın aniden tutulan kolu tüm bedenini öne savurmuştu ve elindeki çekicin düşmesine neden olmuştu. Öfkeyle onu tutan iri yarı adama baktı. Angelo gülerek lafa girdi, “Dostum bir ödül avcısıdır, hırsızın peşine düştü bile, endişelenme. Neler oldu?” Adam şaşkınlığını atıp derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı, “Ben şu sokağın ilerisindeki kuyumcu dükkanını işletiyorum. Altınlarımı işlerken bu tuhaf giyimli herif gelip sergi malzemelerine bakınmaya başladı. Sonra sokağın ilerisine baktı birkaç saniye ve eline alabildiği kadar bilezik, yüzük ve kolyeyi kapıp koşmaya başladı. Çatlak herif, hiçbir şeyi umursamıyor sanırım!” Angelo bunu duyunca yüksek sesle güldü, “Hırsızlık kanına işlemiş olsa gerek, çalmadan duramaz böyleleri hahaha! Dostum onu yakalarsa birkaç yüz kağıdını alırız ona göre ha!”
John
Avcı adamın peşinde sokak boyunca koştu, ancak asla yetişemeyecek gibiydi. Herif üzerindeki siyah elbiselerle bir tazı gibiydi. Sokak bitiminde sağa dönüp başka bir sokağa girdi ve avcı da peşinden. Ancak sokakta kimseyi göremedi. Birinin bu kadar hızlı sokağı aşmış olması imkansızdı, iki yandaki evlerden birine girmiş olmalıydı.
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Avcı'nın Masalları(John Graywolf) - Bitti
Ne kadar peşinden koşsamda yetişemiyordum hırsıza. Bir süre sonra bir sokakdan sağa döndüğümde ise aniden kaybetmiştim onu. Sokağı bu kadar hızlı koşmuş olamazdı. Sağımda ki yada solumdaki evlerden birinde olmalıydı. Ne yapmalıydım. Pek şanslı bir insan değildim ancak yinede bir seçim yapmalıydım ve en rahat girilebilecek olan evi seçerek o eve girecektim. Hırsızda benim gibi düşünüyorsa orada olmalıydı.
Misafir- Misafir
Geri: Avcı'nın Masalları(John Graywolf) - Bitti
Avcı hırsızın girdiği sokakta adamı koşarken görmeyince şüphelenmiş ve etrafına bakınmıştı biraz. İlk tahmini ise hırsızın bir eve girdiğiydi. Oysa hemen peşinden sokağa girmişti ve verandalı evlerin kapıları da öyle aniden açılacak gibi değildi. Avcı biraz etrafına bakınıp gözüne kestirdiği bir evin kapısına yanaştı ve açmaya çalıştı ancak kapı kilitliydi. Avcı ise kararlıydı ve kilidi zorlamaya başladı.
O sırada siyah giyimli hırsız evin damından Avcıya bakıyordu. “Beyaz saçların nasıl da parıldıyor buradan, seni hınzır velet seni. Benite’de yılanı öldüren sendin değil mi? Demek benim peşimdesin ha! Beni yakalayamazsın! Hiçbiriniz yakalayamazsınız, ahahahaha!” Sesini yükseltmemeye çalışıyordu ve elinde tuttuğu altın bilezik ve kolyeleri düşürmemek için kendini pek sarsmıyordu. Ahşap evin düz damında alçak tırabzanlara tutunmuş avcıyla konuşuyordu o halde. Geniş şapkası yüzünü gölgeliyordu bu haliyle, seçmek zordu ama genç gibi olduğu belliydi. Uzun boylu ve yapılı birine benziyordu.
Yine aniden çalıp kaçmak için kuyumcuya yanaştığı sırada beyaz saçlı avcı ile uzun boylu mavi giyimli arkadaşını tartışırken görmüş ve avcıyı derhal tanımıştı. Benite’den beri onun peşinde olduğunu sanıyordu ve dikkatini çekip onu tuzağa düşürecekti. Böylece iki avucuyla kapabildiği kadar ziynet eşyası kapıp kaçmıştı kuyumcudan. Planı işlemişti ve beyaz saçlı avcı peşine düşmüştü. İkinci sokağa girer girmez biraz ilerideki verandadan hızla tırmanıp üst terasa çıkmış ve avcı sokağa girince de ona görünmeden çatıya tırmanmıştı bile. Şimdi o avına bakıyordu ne neşeyle gülüyordu sesini çok yükseltmeden. “Benite’de o yılanı öldürdüğünü duyduğumda hemen buraya geldim, ama peşimden gelmişsin! İzimi nasıl buldun bilmiyorum, belli ki işini biliyorsun.” Konuşurken üstünkörü sardığı bir sigarayı ağzına attı. Sıradan sigaralara göre kalın sarılmıştı. Doğrudan yakıp derin bir nefes aldı, “hıhıhıhıhı- öhhöö hıhım hhıhıhı. Of be süpermiş bu! Benite haşhaşı! Hah! Ha! Beni yakalayacağını sanıyorsan yanılıyorsun küçük hırsız! HIRSIZ VAAAAAAR! YETİŞİN KOMŞULAR; KAPIMDA HIRSIZ VAAAR! Hahaha öhöhü ıhıhınhıh.” Hemen çatıdan geri çekildi ve gözden kayboldu. Hala öksürük ve kahkaha sesleri geliyordu. Adam gider gitmez avcının etrafına birkaç kişi toplanmıştı bile, ahşap evlerin pencerelerinden de bakanlar vardı şimdi. Az önce bomboş olan sessiz sokak şimdi kaynamak üzereydi. Birkaç saniye sonra avcıya bakanların sayısı yediyi geçmişti bile, “Gündüz gözüyle hırsızlık ha! Yakalayın şunu!” dedi içlerinden biri ve hepsi üstüne çullanmak üzere avcıya yöneldi…
O sırada siyah giyimli hırsız evin damından Avcıya bakıyordu. “Beyaz saçların nasıl da parıldıyor buradan, seni hınzır velet seni. Benite’de yılanı öldüren sendin değil mi? Demek benim peşimdesin ha! Beni yakalayamazsın! Hiçbiriniz yakalayamazsınız, ahahahaha!” Sesini yükseltmemeye çalışıyordu ve elinde tuttuğu altın bilezik ve kolyeleri düşürmemek için kendini pek sarsmıyordu. Ahşap evin düz damında alçak tırabzanlara tutunmuş avcıyla konuşuyordu o halde. Geniş şapkası yüzünü gölgeliyordu bu haliyle, seçmek zordu ama genç gibi olduğu belliydi. Uzun boylu ve yapılı birine benziyordu.
Yine aniden çalıp kaçmak için kuyumcuya yanaştığı sırada beyaz saçlı avcı ile uzun boylu mavi giyimli arkadaşını tartışırken görmüş ve avcıyı derhal tanımıştı. Benite’den beri onun peşinde olduğunu sanıyordu ve dikkatini çekip onu tuzağa düşürecekti. Böylece iki avucuyla kapabildiği kadar ziynet eşyası kapıp kaçmıştı kuyumcudan. Planı işlemişti ve beyaz saçlı avcı peşine düşmüştü. İkinci sokağa girer girmez biraz ilerideki verandadan hızla tırmanıp üst terasa çıkmış ve avcı sokağa girince de ona görünmeden çatıya tırmanmıştı bile. Şimdi o avına bakıyordu ne neşeyle gülüyordu sesini çok yükseltmeden. “Benite’de o yılanı öldürdüğünü duyduğumda hemen buraya geldim, ama peşimden gelmişsin! İzimi nasıl buldun bilmiyorum, belli ki işini biliyorsun.” Konuşurken üstünkörü sardığı bir sigarayı ağzına attı. Sıradan sigaralara göre kalın sarılmıştı. Doğrudan yakıp derin bir nefes aldı, “hıhıhıhıhı- öhhöö hıhım hhıhıhı. Of be süpermiş bu! Benite haşhaşı! Hah! Ha! Beni yakalayacağını sanıyorsan yanılıyorsun küçük hırsız! HIRSIZ VAAAAAAR! YETİŞİN KOMŞULAR; KAPIMDA HIRSIZ VAAAR! Hahaha öhöhü ıhıhınhıh.” Hemen çatıdan geri çekildi ve gözden kayboldu. Hala öksürük ve kahkaha sesleri geliyordu. Adam gider gitmez avcının etrafına birkaç kişi toplanmıştı bile, ahşap evlerin pencerelerinden de bakanlar vardı şimdi. Az önce bomboş olan sessiz sokak şimdi kaynamak üzereydi. Birkaç saniye sonra avcıya bakanların sayısı yediyi geçmişti bile, “Gündüz gözüyle hırsızlık ha! Yakalayın şunu!” dedi içlerinden biri ve hepsi üstüne çullanmak üzere avcıya yöneldi…
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Avcı'nın Masalları(John Graywolf) - Bitti
Evin yanına geldiğimde kapının kilitli olduğunu ve hırsızın buraya bu kadar kolay giremeyeceğini fark etmiştim. Derken hırsım tepemde ki damdan bana bakarak konuşmaya başladı. “Beyaz saçların nasıl da parıldıyor buradan, seni hınzır velet seni. Benite’de yılanı öldüren sendin değil mi? Demek benim peşimdesin ha! Beni yakalayamazsın! Hiçbiriniz yakalayamazsınız, ahahahaha!”’’ Dedi bana bakarak. Bende ona ‘’ Sen kimsin?’’ diyecektim. daha sonra bilezikleri düşürmemek için biraz dikkatli davrandı ve konuşmaya ‘’ Benite’de o yılanı öldürdüğünü duyduğumda hemen buraya geldim, ama peşimden gelmişsin! İzimi nasıl buldun bilmiyorum, belli ki işini biliyorsun.’’ sözleriyle devam etti. Bende ona ‘’ Teşekkürler ancak sen kimsin?’’ diyecektim bu seferde. Bu konuşmasından sonra ise ağzına bir sigara attı ve ‘’ “hıhıhıhıhı- öhhöö hıhım hhıhıhı. Of be süpermiş bu! Benite haşhaşı! Hah! Ha! Beni yakalayacağını sanıyorsan yanılıyorsun küçük hırsız! HIRSIZ VAAAAAAR! YETİŞİN KOMŞULAR; KAPIMDA HIRSIZ VAAAR! Hahaha öhöhü ıhıhınhıh.’’ diye bağırdı ve kaçtı. Bir kaç saniye sonra yanıma 7 kişi toplanmıştı bile ve benim de hırsızı takip etmem gerekiyordu. Bu yüzden mızrağı yatay bir şekilde sallayarak adamları korkutacak ve onlara ‘’ 2 metrelik, kafasında tüyler bulunan ve mavi ceket giyen bir dev bulun. O size her şeyi anlatacak ve hemen arka sokakta.’’ diyecek ve tırabzandan verandaya tırmanarak, hırsızı takip edecektim.
Misafir- Misafir
Geri: Avcı'nın Masalları(John Graywolf) - Bitti
Avcı üstüne gelenlerden sıyrılmak için mızrağını genişçe savurdu. Üstüne gelenler aniden geri zıplamıştı ve şimdi daha da öfkelenmişlerdi, ama avcı hızla bir şeyler geveleyip veranda korkuluklarından terasa çıkarak düz dama ulaştı.
Duyduklarına anlam vermeye çalışırlarken sokağın başında az önce avcının tarif ettiği iki tip belirdi ve şaşkınlıkla etrafa bakındılar. Sokaktakiler derhal ikisinin başına üşüşüp bir şeyler sormaya başladılar. Angelo onlara durumu izah etmeye çalışırken bir yandan John’u düşünüyordu, nereye kaybolmuştu bu herif.
John
Avcı dama ulaştığı an koşturan hırsızı gördü. Şimdiden iki dam daha atlamıştı ve uzaklaşıyordu sokağa paralel olarak. Bir an duraksayıp arkasına baktığında avcının hala peşinde olduğunu görünce daha da hızlandı. Sokağın bitimine yaklaşmışken aniden yönünü değiştirdi ve bulunduğu damdan diğer sokağa atladı. Şimdi bir kez daha avcının gözünden kaçmıştı. Avcı diğer sokağa baktığında bir şey bulamayacaktı, zira bu tazı gibi koşan hırsız labirent gibi sokakların arasından kaybolup gitmişti bile…
Duyduklarına anlam vermeye çalışırlarken sokağın başında az önce avcının tarif ettiği iki tip belirdi ve şaşkınlıkla etrafa bakındılar. Sokaktakiler derhal ikisinin başına üşüşüp bir şeyler sormaya başladılar. Angelo onlara durumu izah etmeye çalışırken bir yandan John’u düşünüyordu, nereye kaybolmuştu bu herif.
John
Avcı dama ulaştığı an koşturan hırsızı gördü. Şimdiden iki dam daha atlamıştı ve uzaklaşıyordu sokağa paralel olarak. Bir an duraksayıp arkasına baktığında avcının hala peşinde olduğunu görünce daha da hızlandı. Sokağın bitimine yaklaşmışken aniden yönünü değiştirdi ve bulunduğu damdan diğer sokağa atladı. Şimdi bir kez daha avcının gözünden kaçmıştı. Avcı diğer sokağa baktığında bir şey bulamayacaktı, zira bu tazı gibi koşan hırsız labirent gibi sokakların arasından kaybolup gitmişti bile…
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Avcı'nın Masalları(John Graywolf) - Bitti
Dama ulaştığımda hırsız koşmaya devam ediyordu. Şimdiden iki dam atlamış, sokağa paralel olarak uzaklaşıyordu. Birkaç dakika sonra ise beni görmüş daha uzaklaşmıştı bile. Sokağın bitiminde ise bulunduğu damdan başka bir sokağa atladı. Artık göremiyordum hırsızı. yetişemeyeceksem hırsızın arkasından koşturmanın bir anlamı yoktu. Bu yüzden Angelo, çekiçli adam ve diğer adamların yanına dönecek, adamlara denizcilere haber vermelerini söyleyecek ve cevaplarını beklemeden hızla Angelo ile limana yönelecektim. Şu anlık hırsızın bu adadan gitmesini engellemeye çalışacaktım ve gerekirse Angelo ile birlikte bir süre liman da çalışacaktım. Denizcilerin onu ada da araması ise onu limandan kaçmaya yöneltecekti. En azından benim planım böyleydi.
Misafir- Misafir
Geri: Avcı'nın Masalları(John Graywolf) - Bitti
Avcı hırsızdan umudunu kesip kalabalığın olduğu yere dönmüştü. Angelo ve kuyumcu ona umut dolu gözlerle bakarken o hırsızın kaçtığını söylemişti. Çevredekiler de ondan özür dilemişlerdi. Avcı onlara denizcilere haber vermelerini söyleyip Angelo ile beraber limana yönelmişti. Yolda Angelo ile konuşup limanda onunla çalışacağını söyledi ve orada hırsızı gözleyeceğini de ekledi. Bunun üzerine Angelo onu limana tek gönderdi, o da bu arada limandan sorumlu şirket binasına gidip durumu anlatacaktı. Bu aralar zaten fazladan liman bekçisine ihtiyaçları vardı ve sorun edeceklerini düşünmüyordu.
Avcı limana geldiğinde orada Angelo’nun arkadaşlarını buldu, yine oturmuş sakin limanın tadını çıkararak sohbet ediyorlardı. Bugün yaşadıkları tek anormallik tuhaf bir salla gelen yolculardı ve o yolculardan biri şu an onlara yaklaşıyordu. Korsan saldırısı haberinden sonra denizciler limana iki gemi daha çekmişti ve birkaçı da Nomu açıklarında devriyeye çıkmıştı, ancak öğlenden sonra Talis Lovli’nin yakalanma haberini de içeren gazete dağıtıldıktan sonra işler yine eski haline dönmüş gibiydi. Denizciler yine de tedbiri elden bırakmıyordu, son zamanlarda korsan saldırılarında büyük artış yaşanmıştı.
Bir süre sonra Angelo geldi ve işe kabul edildiğini söyledi. Şimdi Avcının yapması gereken limanda beklemek, limana demir atan gemilerden indirilen veya gemilere yüklenen malları denetlemek, güvenliğini sağlamaktı. Ancak Nomu gibi küçük bir adada liman güvenliğine çok iş düşmezdi…
Avcı limana geldiğinde orada Angelo’nun arkadaşlarını buldu, yine oturmuş sakin limanın tadını çıkararak sohbet ediyorlardı. Bugün yaşadıkları tek anormallik tuhaf bir salla gelen yolculardı ve o yolculardan biri şu an onlara yaklaşıyordu. Korsan saldırısı haberinden sonra denizciler limana iki gemi daha çekmişti ve birkaçı da Nomu açıklarında devriyeye çıkmıştı, ancak öğlenden sonra Talis Lovli’nin yakalanma haberini de içeren gazete dağıtıldıktan sonra işler yine eski haline dönmüş gibiydi. Denizciler yine de tedbiri elden bırakmıyordu, son zamanlarda korsan saldırılarında büyük artış yaşanmıştı.
Bir süre sonra Angelo geldi ve işe kabul edildiğini söyledi. Şimdi Avcının yapması gereken limanda beklemek, limana demir atan gemilerden indirilen veya gemilere yüklenen malları denetlemek, güvenliğini sağlamaktı. Ancak Nomu gibi küçük bir adada liman güvenliğine çok iş düşmezdi…
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Avcı'nın Masalları(John Graywolf) - Bitti
Kalabalıkla ve Angelo ile konuşmuş, limana varmıştım. Angelo ise işim için şirketle konuşmaya gitmişti. Limana vardığımda da, daha önce Angelo’nun izin istediği adamlar da oradaydı. İş arkadaşlarıydı sanırım. Şu an da yine sohbet ediyorlar ve yanlarına biri yaklaşıyordu. Bunun yanında ise, bir kaç denizci gemisi vardı limanın etrafında. Bizi tahtada yürüten korsan tayfası için tedbir almışlardı sanırsam. Bende bir gün herkesin korktuğu bir korsan olmak istediğim için, bu durum beni de mutlu etmişti açıkçası. Bu düşüncelerimden bir süre sonra ise ise Angelo geldi ve işe kabul edildiği söylemişti. Pek mutlu olmamıştım. Nomu sakin bir adaydı anlaşılan ve burada pek olay olmuyordur herhalde. İşte denetleme ve güvenlik yapacaktım ancak buna pekte gerek yoktu. Şu an ise ilgimi çeken tek olay Angelo’nun arkadaşlarına yönelen adamdı. Biraz garip birine benziyordu. Ben de onu ve etrafı gözlüyordum gizlice. Konuşmaları bittikten sonra da Angelo ile dostlarının yanına gidecek, kendimi tanıtacak, biraz muhabbet ettikten sonra da adamla ne konuştuklarını soracaktım. Şimdilik ise sadece hareketlerini gözetleyecektim.
Misafir- Misafir
Geri: Avcı'nın Masalları(John Graywolf) - Bitti
Avcı limana vardığında Angelo’nun arkadaşlarına tuhaf tuhaf bakmıştı. Daha çok onların ilerisinde birini bekliyormuş gibi boşluğa bakıyordu. Sanki oradan biri geliyormuş gibi. Bir süre daha adamlara baktıktan sonra yanlarına gitti, selam verip muhabbete girdi. Adamlar az önce onun öylece boşluğa bakan bir deli olduğunu sanmışlardı, ancak şimdi boşa endişelendiklerini anlıyorlardı. Bu herif asık suratlı bir ketum olsa da gayet normal görünüyordu. Ta ki John adamlara az önceki herifle ne konuştuklarını sorana dek. Şimdi üçü de birbirlerine şaşırmış halde bakıyordu. Bu beyaz saçlı herif gerçekten aklını yitirmiş olmalıydı, aklı yerinde koca Angelo kimlerle arkadaşlık ediyordu böyle. İçlerinden biri çekinerek konuştu, “Hangi adamdan söz ediyorsun dostum? Baştan beri üç kişi oturuyoruz burada. Güneş altında çok mu durdun yoksa ha?” delilerden tırsıyordu bu adam, John’un da bir şey yapacağından çekinerek sorusunu tereddütle sormuş ve sorduktan sonra da geri çekilmişti hızla. O an Angelo’yu görüp rahatamıştı, “Selam koca dostum, nereye kayboldun böyle!” Angelo yanlarına gelip hepsiyle selamlaştı ve John’a kabul edildiğini ve günde 20k alacağını söylemişti. John gönülsüzce de olsa işi kabul etmişti. En azından planına en uygun iş buydu, tüm korsanlar limana uğrardı nihayetinde. O da bu hareketsiz adanın limanında korsan gözleyecekti, daha çok ondan kaçar tuhaf giyimli tuhaf hırsızı bekleyecekti.
Akşama doğru Kaptan kendini göstermişti limanda, yanında iki mürettebatıyla. John’a selam verip iş durumunu sormuş ve kendisinin sabah erkenden ufak bir karavel ile adanın farklı köşelerine hafif mallar taşıyacağını söylemişti. John’a da gelip gelmeyeceğini soracaktı. Gelirse ona günlük 30k vereceğini de eklemişti.
Denizci bürosundayken duyduğu şu hırsız hikayesinden de bahsetmişti biraz. Denizcilere tarif edilene göre bu herif son zamanlarda ufak adalarda gezinen basit bir suçluydu.
Denizciler kuyumcuya posteri gösterdiklerinde adam hırsızın o olduğunu onaylamıştı ve denizciler gülmeye başlamıştı. Aradıkları hırsızın adı Orvin Rubar imiş ve ünlü cingöz korsanlarının eski bir üyesiymiş. Kendi başına ödül alabilmek ve nam salmak için tayfasından ayrılıp denize açılmış ancak başarısız ve komik hırsızlık girişimlerinden başka bir şey elde edememiş. Yine de her ufak adada insanları rahatsız ettiği için denizciler başına ufak bir ödül koymuş. Şu an başında iki milyonluk ufak bir ödül varmış ve Rubar, bu ödülü arttırmak için sürekli hırsızlıklar yapıyormuş. Ödülünden dolayı birkaç ufak ödül avcısı peşine düşmüş ancak herifin hızı yüzünden kimse yakalayamıyormuş. Ne zaman ondan bir haber gelse denizciler güler ve tüm hikayeyi anlattırırlarmış.
Kaptan tüm bunları, John’un ödül avcısı olduğunu öğrendiği için anlatıyordu. Ona Rubar’ın posterini de vermişti. Uzun siyah paltosunun siyah yakalarının göründüğü resminde yine o geniş siyah şapkayı takmış ve ağzı ile kaşlarını bükerek komik bir poz vermişti. Altında iki milyon yazıyordu, ölü veya diri. Ancak bu posterin altına dolma kalemle bir not daha iliştirilmişti, “Diri getirilmesi tercih edilir” Bu notu muzip denizcilerden biri yazmış olmalıydı. Ne de olsa bu adamın dirisi ölüsünden daha eğlenceli olacaktı onlar için.
Akşama doğru Kaptan kendini göstermişti limanda, yanında iki mürettebatıyla. John’a selam verip iş durumunu sormuş ve kendisinin sabah erkenden ufak bir karavel ile adanın farklı köşelerine hafif mallar taşıyacağını söylemişti. John’a da gelip gelmeyeceğini soracaktı. Gelirse ona günlük 30k vereceğini de eklemişti.
Denizci bürosundayken duyduğu şu hırsız hikayesinden de bahsetmişti biraz. Denizcilere tarif edilene göre bu herif son zamanlarda ufak adalarda gezinen basit bir suçluydu.
Denizciler kuyumcuya posteri gösterdiklerinde adam hırsızın o olduğunu onaylamıştı ve denizciler gülmeye başlamıştı. Aradıkları hırsızın adı Orvin Rubar imiş ve ünlü cingöz korsanlarının eski bir üyesiymiş. Kendi başına ödül alabilmek ve nam salmak için tayfasından ayrılıp denize açılmış ancak başarısız ve komik hırsızlık girişimlerinden başka bir şey elde edememiş. Yine de her ufak adada insanları rahatsız ettiği için denizciler başına ufak bir ödül koymuş. Şu an başında iki milyonluk ufak bir ödül varmış ve Rubar, bu ödülü arttırmak için sürekli hırsızlıklar yapıyormuş. Ödülünden dolayı birkaç ufak ödül avcısı peşine düşmüş ancak herifin hızı yüzünden kimse yakalayamıyormuş. Ne zaman ondan bir haber gelse denizciler güler ve tüm hikayeyi anlattırırlarmış.
Kaptan tüm bunları, John’un ödül avcısı olduğunu öğrendiği için anlatıyordu. Ona Rubar’ın posterini de vermişti. Uzun siyah paltosunun siyah yakalarının göründüğü resminde yine o geniş siyah şapkayı takmış ve ağzı ile kaşlarını bükerek komik bir poz vermişti. Altında iki milyon yazıyordu, ölü veya diri. Ancak bu posterin altına dolma kalemle bir not daha iliştirilmişti, “Diri getirilmesi tercih edilir” Bu notu muzip denizcilerden biri yazmış olmalıydı. Ne de olsa bu adamın dirisi ölüsünden daha eğlenceli olacaktı onlar için.
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Avcı'nın Masalları(John Graywolf) - Bitti
Angelo’nun arkadaşlarının yanına gidip sorumu sorduğumda, içlerinden biri biraz tereddüt ederek bana‘’Hangi adamdan söz ediyorsun dostum? Baştan beri üç kişi oturuyoruz burada. Güneş altında çok mu durdun yoksa ha?” sorusunu sormuştu. Acaba beynim bana bir oyun mu oynuyordu ki az önce gördüğüm adam, arkama dönüp baktığımda birden yok olmuştu harbiden. Bu yüzden adamlara dönüp’’ Kusura bakmayın, dediğiniz gibi güneşin altında çok kalmış olmalıyım. Beynim bana küçük bir oyun oynamış sanırım ve sizi korkuttuysam da özür dilerim.’’ diyecektim. Biraz sonra da Angelo gelip iş girdiğimi söylemiş ve günlük 20k kazanacağımı söylemişti bana. Az önce soruyu soran adamsa “Selam koca dostum, nereye kayboldun böyle!” diye karşılamıştı onu. İşi kabul etmiştim istemeyerek de olsa. Günde 20k alacaktım ve bana en az 600k lazımdı. Yani en az 30 gün çalışmam lazımdı burada.
Ben bunları düşünürken ise akşam olmuş ve kaptan gelmişti adamları ile. Selam verip durumumu sormuştu. ‘’ Pek iyi sayılmam işte parasız kaldım, senin konuşma nasıl gitti peki?’’ diye cevap verecektim ona. Biraz konuştuktan sonra da yapacağı işi anlatmış ve gelip gelmeyeceğimi sormuştu. Eğer gelirsem de bana günlük 30k ödeyeceğini söylemişti. Ardından da denizci bürosunda duyduğu bir hırsızdan bahsetmişti biraz. Anlattıkları ile benim gördüğüm hırsız epey benziyordu. Posteri vermesinden sonra da emin olmuştum. Aradığım hırsızdı bu ve ‘’ evet lan işte bu adam’’ diye geçirmiştim böylece içimden. Başında da 2m ödül ve küçük bir ün vardı bu adamın. O ün pek iyi olmasa da yine de ilgimi çekmişti. Daha çok ilgimi çeken olay ise, posterde ki “Diri getirilmesi tercih edilir’’ notuydu. Denizciler bu herifle eğleniyordu galiba. Neyse bunları düşünmek istemiyordum. Kaptana dönerek’’ Kusura bakma ihtiyar! Bu adamın peşindeyim ve eğer bana bu posteri göstermeseydin büyük ihtimal senle çalışırdım. İşte kader, kendine iyi bak.’’ diye sözlerimi bitirecektim çünkü hem, limanda bir süre bekçilik yaparak bir miktar para, hemde hırsızı yakalayarak bana gerekli olan miktarın yaklaşık 4 katını kazanırdım. Bir de belki biraz ün sahibi olurdum.
Ben bunları düşünürken ise akşam olmuş ve kaptan gelmişti adamları ile. Selam verip durumumu sormuştu. ‘’ Pek iyi sayılmam işte parasız kaldım, senin konuşma nasıl gitti peki?’’ diye cevap verecektim ona. Biraz konuştuktan sonra da yapacağı işi anlatmış ve gelip gelmeyeceğimi sormuştu. Eğer gelirsem de bana günlük 30k ödeyeceğini söylemişti. Ardından da denizci bürosunda duyduğu bir hırsızdan bahsetmişti biraz. Anlattıkları ile benim gördüğüm hırsız epey benziyordu. Posteri vermesinden sonra da emin olmuştum. Aradığım hırsızdı bu ve ‘’ evet lan işte bu adam’’ diye geçirmiştim böylece içimden. Başında da 2m ödül ve küçük bir ün vardı bu adamın. O ün pek iyi olmasa da yine de ilgimi çekmişti. Daha çok ilgimi çeken olay ise, posterde ki “Diri getirilmesi tercih edilir’’ notuydu. Denizciler bu herifle eğleniyordu galiba. Neyse bunları düşünmek istemiyordum. Kaptana dönerek’’ Kusura bakma ihtiyar! Bu adamın peşindeyim ve eğer bana bu posteri göstermeseydin büyük ihtimal senle çalışırdım. İşte kader, kendine iyi bak.’’ diye sözlerimi bitirecektim çünkü hem, limanda bir süre bekçilik yaparak bir miktar para, hemde hırsızı yakalayarak bana gerekli olan miktarın yaklaşık 4 katını kazanırdım. Bir de belki biraz ün sahibi olurdum.
Misafir- Misafir
3 sayfadaki 5 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5
Similar topics
» Genç Avcı (John Graywolf) - Bitti
» Paskalya Avı (John Graywolf)
» [Karne]John Graywolf
» Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
» Valko Adası[Meirin][Bitti]
» Paskalya Avı (John Graywolf)
» [Karne]John Graywolf
» Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
» Valko Adası[Meirin][Bitti]
3 sayfadaki 5 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz