Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
4 posters
2 sayfadaki 7 sayfası
2 sayfadaki 7 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Reev akıllı kadındı vesselam. Clous'un ne demeye çalıştığını hemencecik anlamıştı. O, Nearu ile köşede konuşurken Clous'da kafasındaki soruları sormak ve ihtiyarı oyalamak için harekete geçmişti ki olanlar olmuş ve ışıklar sönmüştü. Elektrik kesildi denemezdi çünkü Reev ve Nearu'nun olduğu yerde hala ışık vardı. Üstüne bide çan sesi çalıyordu. deminki çalan müzikten daha çok rahatsız edici olduğunu söylemek mümkündü bu çan sesi için. Yaşlı adamın da davranışlarının değiştiğini söylemek mümkündü. Bir anda Clous'un kolundan çıkmış ve eline kılıç almıştı. Reev'in tedirgin bir şekilde neler olduğunu anlamaya çalıştığını gören Clous hemen onun yanına gitmiş ve elini onun omzuna koymuştu. Ne olduğunu o da çok merak ediyordu ama onu da sakinleştirmeli ve korumalıydı. Bu maksatla ağzına bir tane çivi de atmıştı.
Ağzına attığı çivi ile birlikte Reev, yaşlı adam ve tornunun konuşmalarını dinleyen Clous din hakkında düşündüklerinin ne kadar doğru olduğunu düşünüyordu. Tabi burda daha çok din adamları milleti soyuyordu. aslında hırsız olmak yerine böyle bir dinin din adamı olmak güzel olabilirdi. Dedesi kesinlikle bayılırdı. Rahat yaşam, istediğinden para al, istediğini öldür. Oh mis. Tanrı veya dine inanmıyordu ama kesinlikle bu dini çok sevmişti.
Bu arada aklına bir an çok kötü şeyler gelmişti. Shingen, jack, Rayno, jeux bunların bu dinden yada ibadetten haberleri yoktu. Onları saklayacak bunun gibi bir yaşlı adam da yoktu. Ne olduklarını merak etmeye başlamıştı. Kardeşi Shingen başının çaresine bakabilirdi ama Jeux gemide tek başınaydı. eğer ona birşey olduysa çok büyük suçluluk duyardı.
Yaşlı adamın onlarıkaranlık odaya tıktığı süre boyunca bunları düşünmüştü. çıktıktan sonrada sanki hiç bir şey olmamış gibi sohbete devam edecekti. Bu ihtiyaarın yada bu adada yaşayan insanların derdi Clous'u çok da ilgilendirmiyordu. O sadece yarın akşamki açık artırma hakkında bilgi peşindeydi. Birde eğer olabilirse dedesinin izini sürmek istiyordu.
"Sıradan yaşlı bir hırsız değil. Gelmiş geçmiş en iyi hırsız. Ve gerçekten çok cimri. bu arada Açık arttırmaya biz de girebilir miyiz? Alırlar mı?" Konuşurken tek çivi hala ağzındaydı.
Ağzına attığı çivi ile birlikte Reev, yaşlı adam ve tornunun konuşmalarını dinleyen Clous din hakkında düşündüklerinin ne kadar doğru olduğunu düşünüyordu. Tabi burda daha çok din adamları milleti soyuyordu. aslında hırsız olmak yerine böyle bir dinin din adamı olmak güzel olabilirdi. Dedesi kesinlikle bayılırdı. Rahat yaşam, istediğinden para al, istediğini öldür. Oh mis. Tanrı veya dine inanmıyordu ama kesinlikle bu dini çok sevmişti.
Bu arada aklına bir an çok kötü şeyler gelmişti. Shingen, jack, Rayno, jeux bunların bu dinden yada ibadetten haberleri yoktu. Onları saklayacak bunun gibi bir yaşlı adam da yoktu. Ne olduklarını merak etmeye başlamıştı. Kardeşi Shingen başının çaresine bakabilirdi ama Jeux gemide tek başınaydı. eğer ona birşey olduysa çok büyük suçluluk duyardı.
Yaşlı adamın onlarıkaranlık odaya tıktığı süre boyunca bunları düşünmüştü. çıktıktan sonrada sanki hiç bir şey olmamış gibi sohbete devam edecekti. Bu ihtiyaarın yada bu adada yaşayan insanların derdi Clous'u çok da ilgilendirmiyordu. O sadece yarın akşamki açık artırma hakkında bilgi peşindeydi. Birde eğer olabilirse dedesinin izini sürmek istiyordu.
"Sıradan yaşlı bir hırsız değil. Gelmiş geçmiş en iyi hırsız. Ve gerçekten çok cimri. bu arada Açık arttırmaya biz de girebilir miyiz? Alırlar mı?" Konuşurken tek çivi hala ağzındaydı.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Karşıma çıkan kızın kolyesini almış ve ilerlemeye devam etmiştim. Görünüşe göre kızdan kurtulmayı başarmıştım. Üçümüz ilerlerken kız da ortalıktan kaybolmuştu. Şimdi şehrin ortasında yürüyorduk ama etraftakilerin bakışları beni oldukça rahatsız ediyordu. Sanki hiç yabancı görmemiş gibi tip tip bize bakıyorlardı. Bir hırsızın en sevmediği şeylerden biride göz önünde olmaktır.
Adada bütün yolların büyük haca çıktığını fark etmiştim. Mezarlık ilgimi çekmişti ama oraya nasıl gideceğimi kestiremiyordum saki bir labirente düşmüştük. Mezarlığa nasıl gideceğimi düşünürken birden şehrin ışıkları sönmüştü. Az sayıda loş ışık ve ay bize yardımcı oluyordu ama bunlar yetersizdi. Bu da yetmezmiş gibi bir de oldukça gürültülü bir çan sesi duyulmuştu. Çan sesiyle birlikte herkes yere kapılmıştı. Etraftaki herkes garip davranıyordu yere çökmeyen sadece üçümüz kalmıştık.
Kyrien ve Rayno da işkillenmişti bu duruma. Onlar sesli düşünürken ben sessiz bir şekilde olayları inceliyordum. Bu sırada arkamızdaki sesler bana yardımcı olmak üzere gelen kişilerin habercisiydi. Bu lanet adada neler oluyordu. Üç tane garip kız karşıımza çıkmış ve ibadet saati ve ibadet gibi zırvalıklar söylemişlerdi. Ne diyordu bu değişikler anlamıyordum. Ayrıca bize eğilmemizi söylüyorlardı. Bizler özgür insanlardık ve kimseye boyun eğmezdik. Diğerleri de benimle aynı düşünüyor olsa gerek oldukça sinirlenmişlerdi. Fakat kız bir yaramazlık yapıp bize şırınga fırlatmıştı.
Şırıngalar Rayno ve Kyrien'e isabet etmiş ve onları uyutmuştu. İkisi baygın halde yatarken birden karşımdan gelen şırıngaları görmüş ve onlardan kaçmak için hamle yapmaya karar vermiştim. Bu sırada sahneye biri çıkmış ve şemsiyesiyle şırıngaları durdurmuştu. Arkada bize çarpan şemsiyeli kızdı bu. Kızın sahneye şaşaalı girişinden sonra "Kıza bak Shingen ne kadar da havalı." demişti Sütoş. Ardından kız saçındaki peruğu ve gözlüğü çıkarmıştı. İçimden "Bu devirde kimseye güven olmuyor." demiştim. Bu sırada daha da heyecanlanan Sütoş tepkisini "woooowwwww, baksana bu da bizim gibi ikili oynuyor." diye dile getirmişti.
Kızın yüzünü gören ucubeler oldukça şaşırmıştı. Ame dedikleri kızın öldüğüü düşünüyorlardı galiba. Onların şaşırması geçmeden kız havalanmış ve yüzü bize dönük bir şekilde yere iniş yapmıştı. e yaptığını anlamak ise uzun sürmemişti karşımızdaki kızların üçünün kalbine hançer saplanmış ve hepsi ölmüştü. Bu kız gerçekten iyiydi. "Aman Allahım. Hem güzel, hem yardımsever hem de güçlü. Shingen bunu alalım , bu kızı kaçırmayalım. Onunla evlenmek istiyorum. Lütfen benim için onu al lütfen. Hayalimdeki kız önümde duruyor şu an." Bizimki rüyalardaydı ama benim öyle bir niyetim olmazdı. "Senin burada söz hakkın yok. Kiminle evleneceğimize ben karar vereceğim. Sana kalırsak iki dakikada harem kurarız. Kenara çekil ve sus." demiştim. Sütoş da "Elbet bir gün koltuğa geçeceğim. O zaman evlenirim ben de." demiş ve köşesine çekilmişti. Bizim sütoş dediğini yapacak kadar da salak biriydi o yüzden kontrolü ona bırakmamalıydım.
Biz içimizden tartışırken kız da ortadan kaybolmamız gerektiğini söylemişti. Galiba haklıydı yeteri kadar dikkat çekmiştik. Gitmeden kolyesinin ben de kalabileceğini söylemişti. Onu nerede bulacağımızı da... Bu kız diğerlerine benzemiyordu ve mezarlık hakkında söyledikleri dikkatimi çekmişti. "Hadi , hadi itiraf et sen de hoşlandın. Cool davranma ben seni iyi tanırım." demiş ve beni sıkıştırmıştı. Herkesten kaçabiliyordum ama şu lanet heriften kaçamıyordum.
Olaylar sarpa sarmadan bizimkileri kaldırmış ve "Hemen gidiyoruz buradan." demiş ve ara sokaklarda gözden kaybolmaya çalışmıştık. Kaybolduktan sonra Ame'nin dediği yere gidip onunla konuşacaktım. "Mezarlık ve ada hakkında ne biliyorsun?" demiş ve durmuştum. Ardından "İsmim ne demiştiniz." diyerek ismini sormuştum. Gerçek ismini biliyordum ama takma ismini bilmiyordum. Bakalım nereye gelmiştik.
Adada bütün yolların büyük haca çıktığını fark etmiştim. Mezarlık ilgimi çekmişti ama oraya nasıl gideceğimi kestiremiyordum saki bir labirente düşmüştük. Mezarlığa nasıl gideceğimi düşünürken birden şehrin ışıkları sönmüştü. Az sayıda loş ışık ve ay bize yardımcı oluyordu ama bunlar yetersizdi. Bu da yetmezmiş gibi bir de oldukça gürültülü bir çan sesi duyulmuştu. Çan sesiyle birlikte herkes yere kapılmıştı. Etraftaki herkes garip davranıyordu yere çökmeyen sadece üçümüz kalmıştık.
Kyrien ve Rayno da işkillenmişti bu duruma. Onlar sesli düşünürken ben sessiz bir şekilde olayları inceliyordum. Bu sırada arkamızdaki sesler bana yardımcı olmak üzere gelen kişilerin habercisiydi. Bu lanet adada neler oluyordu. Üç tane garip kız karşıımza çıkmış ve ibadet saati ve ibadet gibi zırvalıklar söylemişlerdi. Ne diyordu bu değişikler anlamıyordum. Ayrıca bize eğilmemizi söylüyorlardı. Bizler özgür insanlardık ve kimseye boyun eğmezdik. Diğerleri de benimle aynı düşünüyor olsa gerek oldukça sinirlenmişlerdi. Fakat kız bir yaramazlık yapıp bize şırınga fırlatmıştı.
Şırıngalar Rayno ve Kyrien'e isabet etmiş ve onları uyutmuştu. İkisi baygın halde yatarken birden karşımdan gelen şırıngaları görmüş ve onlardan kaçmak için hamle yapmaya karar vermiştim. Bu sırada sahneye biri çıkmış ve şemsiyesiyle şırıngaları durdurmuştu. Arkada bize çarpan şemsiyeli kızdı bu. Kızın sahneye şaşaalı girişinden sonra "Kıza bak Shingen ne kadar da havalı." demişti Sütoş. Ardından kız saçındaki peruğu ve gözlüğü çıkarmıştı. İçimden "Bu devirde kimseye güven olmuyor." demiştim. Bu sırada daha da heyecanlanan Sütoş tepkisini "woooowwwww, baksana bu da bizim gibi ikili oynuyor." diye dile getirmişti.
Kızın yüzünü gören ucubeler oldukça şaşırmıştı. Ame dedikleri kızın öldüğüü düşünüyorlardı galiba. Onların şaşırması geçmeden kız havalanmış ve yüzü bize dönük bir şekilde yere iniş yapmıştı. e yaptığını anlamak ise uzun sürmemişti karşımızdaki kızların üçünün kalbine hançer saplanmış ve hepsi ölmüştü. Bu kız gerçekten iyiydi. "Aman Allahım. Hem güzel, hem yardımsever hem de güçlü. Shingen bunu alalım , bu kızı kaçırmayalım. Onunla evlenmek istiyorum. Lütfen benim için onu al lütfen. Hayalimdeki kız önümde duruyor şu an." Bizimki rüyalardaydı ama benim öyle bir niyetim olmazdı. "Senin burada söz hakkın yok. Kiminle evleneceğimize ben karar vereceğim. Sana kalırsak iki dakikada harem kurarız. Kenara çekil ve sus." demiştim. Sütoş da "Elbet bir gün koltuğa geçeceğim. O zaman evlenirim ben de." demiş ve köşesine çekilmişti. Bizim sütoş dediğini yapacak kadar da salak biriydi o yüzden kontrolü ona bırakmamalıydım.
Biz içimizden tartışırken kız da ortadan kaybolmamız gerektiğini söylemişti. Galiba haklıydı yeteri kadar dikkat çekmiştik. Gitmeden kolyesinin ben de kalabileceğini söylemişti. Onu nerede bulacağımızı da... Bu kız diğerlerine benzemiyordu ve mezarlık hakkında söyledikleri dikkatimi çekmişti. "Hadi , hadi itiraf et sen de hoşlandın. Cool davranma ben seni iyi tanırım." demiş ve beni sıkıştırmıştı. Herkesten kaçabiliyordum ama şu lanet heriften kaçamıyordum.
Olaylar sarpa sarmadan bizimkileri kaldırmış ve "Hemen gidiyoruz buradan." demiş ve ara sokaklarda gözden kaybolmaya çalışmıştık. Kaybolduktan sonra Ame'nin dediği yere gidip onunla konuşacaktım. "Mezarlık ve ada hakkında ne biliyorsun?" demiş ve durmuştum. Ardından "İsmim ne demiştiniz." diyerek ismini sormuştum. Gerçek ismini biliyordum ama takma ismini bilmiyordum. Bakalım nereye gelmiştik.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Shingen
Rayno ve Kyrien’le birlikte Ame’nin tarif ettiği yere doğru yola koyuluyorsunuz. Siz ortadan kaybolmak için sokağı terk ettiğiniz sırada ışıklar geri geliyor. Çevredeki insanlar hiçbir şey olmamış gibi kalkıp kendi işlerine devam ediyorlar. Hepsinin yüzünde mutluluk var, bazılarının da gülümseyerek ağladıklarını fark ediyorsunuz. Bazı insanlar tepedeki büyük haca doğru bakıp, “Elrond-sama, iyi ki varsın” diyerek minnet belirtiyor. İnsanları inceleme fırsatı bulduğunuz bu yürüyüşte kimse tarafından dikkat çekmiyorsunuz.
Bir süre yürüdükten sonra bankanın olduğu sokağa giriyorsunuz. Bankanın bir yanında siyah, ahşap bir ev, diğer yanında ise küçük bir kimono dükkanı var. Siyah renkli evin önüne geliyorsunuz. Evin bordo renkli kapısına hafifçe vuruyorsun. Ardından kapının üzerindeki açıklıkta bir çift göz görüyorsunuz. Daha doğrusu, gözlük. Kız sizi görüp kilidi açıyor, kapıyı açtığında kendisiyle ilk karşılaştığınız şekilde, yani kısa siyah saçlı, pembe kimonolu, gözlüklü ve peruklu olarak görüyorsunuz. Hiçbir şey demeden size içeriyi işaret ediyor, sizin içeri geçmenizle beraber kapıdan kafasını çıkarıp sağa sola bakınıyor ve hemen ardından kapıyı kapatıp kilitliyor. Önünüze geçip yürüyen kız, “Bu kadar çabuk geleceğini beklemiyordum.” Diyor ve sana bakıyor. Eve girdiğiniz zaman bu evin içini dışarıdan kimsenin göremeyeceğini anlıyorsunuz, siyah perdeler özenle pencereleri kapatıyor çünkü. Küçük bir koridordan geçip bir odaya geliyorsunuz. Odada küçük bir yatak, bir giysi dolabı ve yerdeki alçak masanın etrafına dizilmiş minderler var. Kız size eliyle minderleri işaret ediyor, bunun üzerine üçünüz de oturuyorsunuz. O ise peruğunu, gözlüğünü ve kimonosunu çıkarıyor. Sarı pijamalarıyla hemen yanına oturan Ame, sessizlik içinde bekliyor. Bunun üzerine kıza mezarlık hakkında ne bildiğini soruyorsun. Kız bu soruya, “Sanırım olayları en başından anlatsam iyi olacak.” Yanıtını veriyor ve birkaç saniye duraksadıktan sonra konuşmaya başlıyor; “Geminizi, siz daha adaya yanaşmadan önce görmüştüm. Siz iki gruba ayrıldığınızda, sizi takip etmeyi tercih ettim. Sana çarptığımda yalan söylüyordum. Aslında mezarlıktan gelmiyordum, sadece kim olduğunuzu anlamak istiyordum. Korsan olduğunuzu geminizin bayrağından anlamıştım, sadece amacınızı kestiremiyordum. Bunun için de sana aşık olmuş gibi yapıp hareketlerini gözlemledim. Yaptığın küçük yaramazlıktan sonra ise her şey yerine oturdu. Sanırım hırsızlığı seviyorsunuz.” Diyor ve sana bakıp gülümsüyor. Hemen ardından konuşmasına devam ediyor; "Mezarlık konusuna gelince... Orası üç bölgeden oluşuyor. Sivillerin istediği gibi girip çıkabildiği birinci bölüm. İkinci ve üçüncü bölüm ise daha farklı, Elrond'un adamları dışında kimse giremiyor. İkinci bölümde, Elrond'un en güçlü iki adamının kaldığı büyük bir ev var... O ikili yaşadığı sürece bu ada asla huzura ermeyecek. Çok güçlüler. Biraz önce öldürdüğüm kızlara benzemezler. Sacra. Kryss'in en güçlü topluluğu. Eskiden üç kişilerdi, ama bu halleriyle bile..." Diyor ve endişeli yüz ifadesiyle, "İlk karşılaştığımız zaman size söylediğim tek şeyde ciddiydim. Yolunuz oraya düşmesin. Sacra'nın büyük bir serveti olduğu doğru, sonuçta kralın en güvendiği iki kişi... Her neyse, üçüncü bölümde ise Kralın sarayı var. Tepedeki büyük hacın hemen yakınında. Yani, o hacın bulunduğu yere üçüncü bölge diyebiliriz. Ada konusunu ise, din adı altında kandırılan kocaman bir topluluk diyerek özetleyebilirim. Tüm bunların sorumlusu Elrond denen kral." Diyor ve ayağı kalkıyor. Hemen geleceğini söyleyip bulunduğunuz odadan dışarı çıkıyor. Eş zamanlı olarak Kyrien, "Servet dedi. Ama güçlülermiş. Ne yapsak ki?" Diyerek sana ve Rayno'ya bakıyor. Bunun üzerine Rayno, "Bu konuya Shingen-san ve Clous-san'dan başkası karar veremez." Diyor.
Kısa süre sonra Ame elinde tahta bir tepsiyle geliyor. Tepsinin içinde dört bardak var. Ame tepsiyi ortaya bırakıp kendi bardağını alıyor. İçinde yeşil çay var. O sırada, kıza ismini soruyorsun. Bunun üzerine kız gülümsüyor ve şöyle diyor; "Ölüm Meleği Ame. Üç yıl öncesine kadar böyle bilinirdim. Ama bazı sebeplerden ötürü kimliğimi gizlemek zorunda kaldım. Takma ismim ise Kuroki. İstediğiniz şekilde hitap edebilirsiniz. Sadece, topluluk içinde bana asıl ismimle seslenmeyin." Derin bir nefes alan kız ciddiyetle sana bakıp şunu söylüyor; "Üç yıl öncesine kadar Sacra'nın üç askerinden biriydim." Hemen ardından üzerindeki pijamayı hafifçe aralayarak karnındaki büyük izi gösteriyor ve gülümsüyor. "Öldüğümü sandılar."
Saat gecenin geç saatlerine yaklaştığı sırada kız şöyle diyor; "Shingen, istiyorsanız burada kalabilirsiniz. Bu adaya gelmenizdeki asıl amaçtan ve diğer arkadaşlarınızdan bahsetmenizi isterim. Güvenliğinizden şüphe etmeyin, bu eve kimse kolay kolay giremez. Giren olursa da öldürürüm."
Clous
Yaşlı adama dedenden bahsediyorsun, adam bir süre düşündündükten sonra sana olumsuz cevap veriyor. Hemen sonra açık artırmaya girip giremeyeceğinizi soruyorsun. Lafın biter bitmez etraf eskisi gibi aydınlanıyor. Bunun üzerine Reev ile birlikte biraz önce oturduğunuz masaya geçiyorsunuz. Reev ramen yemek istediğini söylüyor, ardından yaşlı adam tezgahın arkasına geçip dolaptan birkaç parça sebze çıkarıyor ve konuşmaya başlıyor. "Sanırım birtakım kanunsuz işler peşindesiniz. Ama dikkatli olmanızı öneririm. Çok zengin insanlar orada bulunacak. Ve açık artırma işi de çok riskli, eğer oraya giderseniz bir şekilde bir bahse katılmanız gerekecek. Eğer arttırdığınız fiyattan sonra insanlar çekilirse o eşyayı almak durumunda kalırsınız. Çok yüksek rakamlardan bahsediyoruz." Diyor. Yaşlı adamın biten konuşmasının ardından Nearu söze giriyor; "Eğer yakalanacak olursanız, sizi yakalamak için bizzat Sacra devreye girecektir." Amacınızı anlayan ikili, tezgahın arkasında ramenleri hazırlarken restoranın kapısı açılıyor.
Kafanızı kapıya doğru çevirdiğinizde gri saçlı, donuk bakışlı bir adam görüyorsunuz. Önce yaşlı adam ve Nearu'ya, sonra sana ve Reev'e bakıyor.
John
Bir yolcu gemisiyle Kryss Adası'na geliyorsun. Tayfanla birlikte adaya yaklaştığın sırada adanın kapkaranlık olduğunu görüyorsun. Gördüğünüz tek ışık, tepede duran hacın çevresinde. Nedenini bilmediğin bir şekilde adanın sessiz sakin bir yerine demir atıyorsunuz. Demir attığınız sırada ada birden aydınlanıyor. Gemiden inerken ise kulağına şu konuşmalar ilişiyor; "İbadet saatine denk geldik öyle mi? Merkeze yürümek zorunda kalacağız..."
Gemiden inip çevrene bakındığında ahşap evler dışında bir şey göremiyorsun. Gemiden inen kalabalığın tümü tek yöne doğru ilerlediğinden dolayı, merkez dedikleri yerin o yönde olduğunu tahmin ediyorsun. Bunun üzerine Angelo, James, Dalton ve Narme, senden onay alarak kalabalığın peşine takılıyor. Cerberus'u da işlerine yarayabilme ihtimali için tayfanla beraber yolluyorsun. Ada hakkında bilgi toplamak için senden ayrılıyorlar, işleri bittiği zaman aynı yerde buluşacağınız konusunda anlaşıyorsunuz.
Ahşap evlerin olduğu sıra boyunca kısa bir süre yürüyorsun ve karşına bir restoran çıkıyor. Tam karşısında ise bir gemi var. Üzerinde hiçbir bayrak, işaret olmayan bu gemiyi kısa süre inceledikten sonra gördüğün restorana doğru ilerliyorsun. Kapıdan içeri girdiğinde soldaki tezgahın arkasında bir yaşlı adam ve genç kız, tezgahın önündeki masalardan birinde ise bir adam ve kadın görüyorsun. Sen içeri girince ortam birden sessizleşiyor. Bu dörtlü ile garip bir bakışma içerisine giriyorsun.
Rayno ve Kyrien’le birlikte Ame’nin tarif ettiği yere doğru yola koyuluyorsunuz. Siz ortadan kaybolmak için sokağı terk ettiğiniz sırada ışıklar geri geliyor. Çevredeki insanlar hiçbir şey olmamış gibi kalkıp kendi işlerine devam ediyorlar. Hepsinin yüzünde mutluluk var, bazılarının da gülümseyerek ağladıklarını fark ediyorsunuz. Bazı insanlar tepedeki büyük haca doğru bakıp, “Elrond-sama, iyi ki varsın” diyerek minnet belirtiyor. İnsanları inceleme fırsatı bulduğunuz bu yürüyüşte kimse tarafından dikkat çekmiyorsunuz.
Bir süre yürüdükten sonra bankanın olduğu sokağa giriyorsunuz. Bankanın bir yanında siyah, ahşap bir ev, diğer yanında ise küçük bir kimono dükkanı var. Siyah renkli evin önüne geliyorsunuz. Evin bordo renkli kapısına hafifçe vuruyorsun. Ardından kapının üzerindeki açıklıkta bir çift göz görüyorsunuz. Daha doğrusu, gözlük. Kız sizi görüp kilidi açıyor, kapıyı açtığında kendisiyle ilk karşılaştığınız şekilde, yani kısa siyah saçlı, pembe kimonolu, gözlüklü ve peruklu olarak görüyorsunuz. Hiçbir şey demeden size içeriyi işaret ediyor, sizin içeri geçmenizle beraber kapıdan kafasını çıkarıp sağa sola bakınıyor ve hemen ardından kapıyı kapatıp kilitliyor. Önünüze geçip yürüyen kız, “Bu kadar çabuk geleceğini beklemiyordum.” Diyor ve sana bakıyor. Eve girdiğiniz zaman bu evin içini dışarıdan kimsenin göremeyeceğini anlıyorsunuz, siyah perdeler özenle pencereleri kapatıyor çünkü. Küçük bir koridordan geçip bir odaya geliyorsunuz. Odada küçük bir yatak, bir giysi dolabı ve yerdeki alçak masanın etrafına dizilmiş minderler var. Kız size eliyle minderleri işaret ediyor, bunun üzerine üçünüz de oturuyorsunuz. O ise peruğunu, gözlüğünü ve kimonosunu çıkarıyor. Sarı pijamalarıyla hemen yanına oturan Ame, sessizlik içinde bekliyor. Bunun üzerine kıza mezarlık hakkında ne bildiğini soruyorsun. Kız bu soruya, “Sanırım olayları en başından anlatsam iyi olacak.” Yanıtını veriyor ve birkaç saniye duraksadıktan sonra konuşmaya başlıyor; “Geminizi, siz daha adaya yanaşmadan önce görmüştüm. Siz iki gruba ayrıldığınızda, sizi takip etmeyi tercih ettim. Sana çarptığımda yalan söylüyordum. Aslında mezarlıktan gelmiyordum, sadece kim olduğunuzu anlamak istiyordum. Korsan olduğunuzu geminizin bayrağından anlamıştım, sadece amacınızı kestiremiyordum. Bunun için de sana aşık olmuş gibi yapıp hareketlerini gözlemledim. Yaptığın küçük yaramazlıktan sonra ise her şey yerine oturdu. Sanırım hırsızlığı seviyorsunuz.” Diyor ve sana bakıp gülümsüyor. Hemen ardından konuşmasına devam ediyor; "Mezarlık konusuna gelince... Orası üç bölgeden oluşuyor. Sivillerin istediği gibi girip çıkabildiği birinci bölüm. İkinci ve üçüncü bölüm ise daha farklı, Elrond'un adamları dışında kimse giremiyor. İkinci bölümde, Elrond'un en güçlü iki adamının kaldığı büyük bir ev var... O ikili yaşadığı sürece bu ada asla huzura ermeyecek. Çok güçlüler. Biraz önce öldürdüğüm kızlara benzemezler. Sacra. Kryss'in en güçlü topluluğu. Eskiden üç kişilerdi, ama bu halleriyle bile..." Diyor ve endişeli yüz ifadesiyle, "İlk karşılaştığımız zaman size söylediğim tek şeyde ciddiydim. Yolunuz oraya düşmesin. Sacra'nın büyük bir serveti olduğu doğru, sonuçta kralın en güvendiği iki kişi... Her neyse, üçüncü bölümde ise Kralın sarayı var. Tepedeki büyük hacın hemen yakınında. Yani, o hacın bulunduğu yere üçüncü bölge diyebiliriz. Ada konusunu ise, din adı altında kandırılan kocaman bir topluluk diyerek özetleyebilirim. Tüm bunların sorumlusu Elrond denen kral." Diyor ve ayağı kalkıyor. Hemen geleceğini söyleyip bulunduğunuz odadan dışarı çıkıyor. Eş zamanlı olarak Kyrien, "Servet dedi. Ama güçlülermiş. Ne yapsak ki?" Diyerek sana ve Rayno'ya bakıyor. Bunun üzerine Rayno, "Bu konuya Shingen-san ve Clous-san'dan başkası karar veremez." Diyor.
Kısa süre sonra Ame elinde tahta bir tepsiyle geliyor. Tepsinin içinde dört bardak var. Ame tepsiyi ortaya bırakıp kendi bardağını alıyor. İçinde yeşil çay var. O sırada, kıza ismini soruyorsun. Bunun üzerine kız gülümsüyor ve şöyle diyor; "Ölüm Meleği Ame. Üç yıl öncesine kadar böyle bilinirdim. Ama bazı sebeplerden ötürü kimliğimi gizlemek zorunda kaldım. Takma ismim ise Kuroki. İstediğiniz şekilde hitap edebilirsiniz. Sadece, topluluk içinde bana asıl ismimle seslenmeyin." Derin bir nefes alan kız ciddiyetle sana bakıp şunu söylüyor; "Üç yıl öncesine kadar Sacra'nın üç askerinden biriydim." Hemen ardından üzerindeki pijamayı hafifçe aralayarak karnındaki büyük izi gösteriyor ve gülümsüyor. "Öldüğümü sandılar."
Saat gecenin geç saatlerine yaklaştığı sırada kız şöyle diyor; "Shingen, istiyorsanız burada kalabilirsiniz. Bu adaya gelmenizdeki asıl amaçtan ve diğer arkadaşlarınızdan bahsetmenizi isterim. Güvenliğinizden şüphe etmeyin, bu eve kimse kolay kolay giremez. Giren olursa da öldürürüm."
Clous
Yaşlı adama dedenden bahsediyorsun, adam bir süre düşündündükten sonra sana olumsuz cevap veriyor. Hemen sonra açık artırmaya girip giremeyeceğinizi soruyorsun. Lafın biter bitmez etraf eskisi gibi aydınlanıyor. Bunun üzerine Reev ile birlikte biraz önce oturduğunuz masaya geçiyorsunuz. Reev ramen yemek istediğini söylüyor, ardından yaşlı adam tezgahın arkasına geçip dolaptan birkaç parça sebze çıkarıyor ve konuşmaya başlıyor. "Sanırım birtakım kanunsuz işler peşindesiniz. Ama dikkatli olmanızı öneririm. Çok zengin insanlar orada bulunacak. Ve açık artırma işi de çok riskli, eğer oraya giderseniz bir şekilde bir bahse katılmanız gerekecek. Eğer arttırdığınız fiyattan sonra insanlar çekilirse o eşyayı almak durumunda kalırsınız. Çok yüksek rakamlardan bahsediyoruz." Diyor. Yaşlı adamın biten konuşmasının ardından Nearu söze giriyor; "Eğer yakalanacak olursanız, sizi yakalamak için bizzat Sacra devreye girecektir." Amacınızı anlayan ikili, tezgahın arkasında ramenleri hazırlarken restoranın kapısı açılıyor.
Kafanızı kapıya doğru çevirdiğinizde gri saçlı, donuk bakışlı bir adam görüyorsunuz. Önce yaşlı adam ve Nearu'ya, sonra sana ve Reev'e bakıyor.
John
Bir yolcu gemisiyle Kryss Adası'na geliyorsun. Tayfanla birlikte adaya yaklaştığın sırada adanın kapkaranlık olduğunu görüyorsun. Gördüğünüz tek ışık, tepede duran hacın çevresinde. Nedenini bilmediğin bir şekilde adanın sessiz sakin bir yerine demir atıyorsunuz. Demir attığınız sırada ada birden aydınlanıyor. Gemiden inerken ise kulağına şu konuşmalar ilişiyor; "İbadet saatine denk geldik öyle mi? Merkeze yürümek zorunda kalacağız..."
Gemiden inip çevrene bakındığında ahşap evler dışında bir şey göremiyorsun. Gemiden inen kalabalığın tümü tek yöne doğru ilerlediğinden dolayı, merkez dedikleri yerin o yönde olduğunu tahmin ediyorsun. Bunun üzerine Angelo, James, Dalton ve Narme, senden onay alarak kalabalığın peşine takılıyor. Cerberus'u da işlerine yarayabilme ihtimali için tayfanla beraber yolluyorsun. Ada hakkında bilgi toplamak için senden ayrılıyorlar, işleri bittiği zaman aynı yerde buluşacağınız konusunda anlaşıyorsunuz.
Ahşap evlerin olduğu sıra boyunca kısa bir süre yürüyorsun ve karşına bir restoran çıkıyor. Tam karşısında ise bir gemi var. Üzerinde hiçbir bayrak, işaret olmayan bu gemiyi kısa süre inceledikten sonra gördüğün restorana doğru ilerliyorsun. Kapıdan içeri girdiğinde soldaki tezgahın arkasında bir yaşlı adam ve genç kız, tezgahın önündeki masalardan birinde ise bir adam ve kadın görüyorsun. Sen içeri girince ortam birden sessizleşiyor. Bu dörtlü ile garip bir bakışma içerisine giriyorsun.
- Out:
- John ve Clous, tanışma kısmı için free dönebilirsiniz. Devreye girmemi istediğiniz zaman haber edersiniz.
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
''Bıktım lan yolcu gemilerinden. Şimdi korsan mı oluyorum ki ben? Gemisiz korsan he. Siktir et. Böyle korsan olacaksam berbat bir hırsız olup gemi çalmayı, zengin olmayı tercih ederim.'' Yolculuk boyunca tayfam ile konuştuklarımın bir özetiydi aslın da bu kelimeler. Şimdi ise daha dandik bir adaya düşmüştüm. Kapkaranlık. Tam hırsızların olduğu bir yere benziyor. Zaten fakiriz bizi burada... Neyse limana varmıştık sonun da. İlk duyduğumuz sözler ise "İbadet saatine denk geldik öyle mi? Merkeze yürümek zorunda kalacağız.'' bunlar olmuştu. Pek merak etmemiştim açıkçası. Zaten adanın tepesinde ki ışıktan belliydi. Ama Namre'nin umurun da olacağını biliyordum ve bu sefer diğerleri de ona katılmaya karar vermişti. Cerberus da onlara sahip çıksın diye gönderip yiyecek bir şeyler aramaya başladım ben de. Bir kaç ahşap ev geçtikten sonra da bir restoran bulmuştum. Pek sakin bir yere benzemiyordu. Tam korsanların yeri gibiydi. Gerçi hemen ora da bir gemi de vardı ya neyse. İçeri girdiğim de ise 4 kişinin olduğunu görmüştüm bura da. Tezgahta ki kişiler beni ilgilendirmiyordu. Gidip restoranın sahibi olduğunu düşündüğüm adama'' ihtiyar yemek versene!'' diyecektim. Daha sonra da içeri girerken duyduğum dede muhabbetini soracaktım yanım da duran kişilere. ''Hey! siz korsanlar! Denize korsan diye açılarak dedenizi mi arıyorsunuz? Yoksa şu 25m'lik dede sizin ki olmasın he. '' Diyerek sohbet başlatmayı deneyecektim.
Misafir- Misafir
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Clous nihayet dedesi hakında bir ipucu bulduğunu sanıp heyecanlanmıştı ama heyecanının sönmesi çok uzun sürmemişti. Ardından yaşlı adamın konuşması ise garipti ordan para vererek hiçbirşey almayı planlamıyorlardı. yada açık arttırmada herhangi birşeye fiyat vermeyi aklının ucundan dahi geçirmiyordu. Bir hırsız sadece çaalardı. O da öyle yaparak büyük bir hırsız olduğunu gösterecekti. Onun dışında diğer söyledikleri ise dede ile torunun komple klişeydi. dünyanın her yerinde suç işlmek yasaktı ve cezası vardı.
Yaşlı adama sormak istediği birkaç şey daha vardı tüküren adamın ancak Reev'in ramen istemesiyle bu soruları biraz beklemeye almıştı. En azından yemek bitene kadar bekleyebilirdi. Hem daha çok vardı açık artırma saatine.
Yemeğinin gelmesini bekleyen Reev'i izliyordu bu arada Clous. Karşısındaki bu kadın birden bire onun için çok değerli olmuştu. Onun gözünden hayatı merak ediyordu. acaba o da kendisine onun ona baktığı gözle bakıyor muydu? Rüyalarda tanışmışlardı Reev ile. Halen daha rüyadaymış gibi geliyordu onunla bu kadar yakın olmak ona. Her ne kadar bunu ona söylemek isteyip de söylemesede onu çok seviyordu. Aslında ona söylememesi için hiç bir neden yoktu. Sadece bir türlü uygun an olmuyordu. Tıpkı şimdi tam ağzındaki çiviyi çıkartıp söyleyecek iken içeri bağırarak giren ve Clous'un konuşmasını engelleyen garip adam gibi.
"Reev, Seni..." Bir anda ağzındaki çiviyi yutuvermişti Clous yanlışlıkla. Reev'in bakışları onda kalmıştı ama onun bakışları çoktan içeri yeni giren adama kaymıştı bile. Sadece bir an sonra da kendini düzeltmiş ve normal bir şekilde konuşmaya başlamıştı. "Dedemizi aradığımız doğrudur. Onun hakkında birşey mi biliyorsun? Granpele Valeur'u tanıyor musun?"
Yaşlı adama sormak istediği birkaç şey daha vardı tüküren adamın ancak Reev'in ramen istemesiyle bu soruları biraz beklemeye almıştı. En azından yemek bitene kadar bekleyebilirdi. Hem daha çok vardı açık artırma saatine.
Yemeğinin gelmesini bekleyen Reev'i izliyordu bu arada Clous. Karşısındaki bu kadın birden bire onun için çok değerli olmuştu. Onun gözünden hayatı merak ediyordu. acaba o da kendisine onun ona baktığı gözle bakıyor muydu? Rüyalarda tanışmışlardı Reev ile. Halen daha rüyadaymış gibi geliyordu onunla bu kadar yakın olmak ona. Her ne kadar bunu ona söylemek isteyip de söylemesede onu çok seviyordu. Aslında ona söylememesi için hiç bir neden yoktu. Sadece bir türlü uygun an olmuyordu. Tıpkı şimdi tam ağzındaki çiviyi çıkartıp söyleyecek iken içeri bağırarak giren ve Clous'un konuşmasını engelleyen garip adam gibi.
"Reev, Seni..." Bir anda ağzındaki çiviyi yutuvermişti Clous yanlışlıkla. Reev'in bakışları onda kalmıştı ama onun bakışları çoktan içeri yeni giren adama kaymıştı bile. Sadece bir an sonra da kendini düzeltmiş ve normal bir şekilde konuşmaya başlamıştı. "Dedemizi aradığımız doğrudur. Onun hakkında birşey mi biliyorsun? Granpele Valeur'u tanıyor musun?"
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Sorumu sorduktan sonra adam bana ''Dedemizi aradığımız doğrudur. Onun hakkında bir şey mi biliyorsun? Granpele Valeur'u tanıyor musun?" diye cevap vermişti. Ancak benim dikkatim bir an da başka bir tarafa odaklanmıştı açıkçası. Adamın yanında ki güzel kadına. O yüzden adama'' Hayır hiç duymadım. Umarım bulursunuz.'' diye hızlıca cevap verecek ve sırıtarak kadına''"benimle gelir misin güzel bayan?'' diyerek tayfama katılmasını teklif edecektim.
Misafir- Misafir
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Clous'un lafı yarım kalmıştı. Reev'e zaten onunda bildiği birşeyi söylemek üzereyken mekana giren garip bir adam yüzünden söyleyememişti. Adama dedesini sormuştu yüksek beklentiyle ama sonuç yine hüsrandı.
Adamın sözlerinin devamında ise kan beynine sıçramıştı tükürenadamın. İçeri giren kendini bilmez adam sadece sözünü yarım bırakmakla kalmamş birde sevdiği kadına teklifte bulunmuştu. eli iter istemez çivilerine gitmişti Clous'un. Tek bir çivi almıştı ve ağzına götürüyordu. Öldürecekti adamı başka yolu yoktu bu işin.
Onu durduran şey ise hatıraları olmuştu. Reev'i kaçırırken abileri de buna benzer bir tepki vermişti. Reev onlardan kurtulmuştu ve artık özgürdü. Bunu onun elinden alamazdı. bu nedenle ağzına yaklaştırdığı çiviyi tekra cebine koyacak ve olabildiğince sakin bir şekilde konuşmaya başlayacaktı. "Eskiler 'sevdiğini serbest bırak, dönerse senindir dönmezse zaten hiç senin olmamıştır' demiş. Reev, sen artık özgür birisin. İstersen gidebilirsin. ama ben hep seni sevecem."
Adamın sözlerinin devamında ise kan beynine sıçramıştı tükürenadamın. İçeri giren kendini bilmez adam sadece sözünü yarım bırakmakla kalmamş birde sevdiği kadına teklifte bulunmuştu. eli iter istemez çivilerine gitmişti Clous'un. Tek bir çivi almıştı ve ağzına götürüyordu. Öldürecekti adamı başka yolu yoktu bu işin.
Onu durduran şey ise hatıraları olmuştu. Reev'i kaçırırken abileri de buna benzer bir tepki vermişti. Reev onlardan kurtulmuştu ve artık özgürdü. Bunu onun elinden alamazdı. bu nedenle ağzına yaklaştırdığı çiviyi tekra cebine koyacak ve olabildiğince sakin bir şekilde konuşmaya başlayacaktı. "Eskiler 'sevdiğini serbest bırak, dönerse senindir dönmezse zaten hiç senin olmamıştır' demiş. Reev, sen artık özgür birisin. İstersen gidebilirsin. ama ben hep seni sevecem."
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
John, Reev'e sorusunu sorduktan sonra Clous sinirine hakim oluyor ve Reev'e artık özgür olduğunu, kendi seçimini yapmasını söylüyor. Bunun üzerine Reev gülümsüyor ve yanındaki Clous'un elini tutarak, "Benim ait olduğum yer kaptanımın yanıdır. Çaldığı tek şey değerli altınlar, mücevherler ya da para değil." Diyor ve Clous'a bakıp, "Benim kalbim de ona ait. Özgürlüğümü kısıtlayan tek kişi yalnızca o olabilir." Diyerek devam ediyor. Daha sonra da, "Tayfan mı? Burada iki korsan değiliz demek ki. Tayfan nerede peki? Bize biraz kendini anlat." Diyor ve ortamı yumuşatıyor. O sırada Nearu John'a, Reev'e ve Clous'a birer ramen getiriyor. "Afiyet olsun-aru!" Diyor ve tekrar tezgahın arkasına geçiyor.
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Dünyanın en kötü kaptanı ile karşı karşıyaydım muhtemelen. Bir de dünyanın en güzel ve anlayışlı tayfa üyesiyle... Tayfasından kovulmasına rağmen böyle anlayışlı bir cevap vermesi daha yeni tanışmama rağmen ona hayran kılmamı sağlamış ama kötü kaptana olan aşkı ile de beni kahretmişti kendisi. Ne yapalım? o kadar onursuz değildim. Tabii o kadar da kolay olmayacaktı. İlk önce '' 4 adamım ve bir köpeğim var. Peki ya sizin? 2 kişi misiniz?'' diye cevap verecek ve sırf bu güzel kadını bir süre daha görebilmek için pis kaptana'' Hey kaptan! Para kazanmak için bir ittifak arıyorum ve tayfa üyenin sana olan bağlılığı hoşuma gitti. İttifak yapmak ister misin?'' diyecektim sahte bir gülümsemeyle.
Misafir- Misafir
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
İşte Clous'un aşık olduğu kadın buydu. Aşkı da karşılıklıydı üstelik. Reev'i isteyen adam da biraz kaba bir tabirle göt olmuştu. Clous'da kendine düşeni yapacak ve ramenler gelmeden hemen önce ayağa kalkıp sevdiği kadının dudaklarına ateşli bir öpücük konduracaktı.
Bu garip adam karşısında Clous kendini tutamıyordu. Ağzında çivi olmamasına rağmen alışkanlıktan dolayı ağzını açmadan kahkahalar atıyordu. "mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh... Sen... mgh, mgh... demin mgh, mgh, mgh... sevdiğim kadına laf atıyordun... mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh... şimdide seninle ittifak yapmamı mı istiyorsun? mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh... gerçekten komik biriymişsin. mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh... ama bu konu daha ciddi bir konu önce biraz gülmemin geçmesini bekle. mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh..." Daha sonra Clous yavaş yavaş kendini toparlamıştı. "Şuan için altı kişiyiz toplam. Üçümüz ada içinde dolaşıyor. Birimiz de gemiye bekçilik yapıyor."
Son cümleyi söyleyince Clous'un aklına dank etmişti. Jeux gemide aç olabilirdi. Jeux'a biraz kaba davrandığı doğruydu. Çünkü onu babasının kontrolünden almak istiyordu. fakat bu onu çocukluğundan beri tanıdığı gerçeğini değiştirmiyordu. Ona asla işkence etmek veya acı çektirmek istemezdi. Zaten akşam olmuş ve gemiye dönme vakti de gelmişti. Bu nedenle ona da ramen götürme fikri gelmişti aklına. "Devamını istersen gemimde konuşalım. Hey ihtiyar yemek için teşekkürler. aynısından bir tane de paket yapabilir misin? Ayrıca yarın yine buralarda olucam aklıma takılan bazı şeyler var." diyerek rameni aldıktan sonra gemisine gidecekti Reev ile birlikte.
Bu garip adam karşısında Clous kendini tutamıyordu. Ağzında çivi olmamasına rağmen alışkanlıktan dolayı ağzını açmadan kahkahalar atıyordu. "mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh... Sen... mgh, mgh... demin mgh, mgh, mgh... sevdiğim kadına laf atıyordun... mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh... şimdide seninle ittifak yapmamı mı istiyorsun? mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh... gerçekten komik biriymişsin. mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh... ama bu konu daha ciddi bir konu önce biraz gülmemin geçmesini bekle. mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh..." Daha sonra Clous yavaş yavaş kendini toparlamıştı. "Şuan için altı kişiyiz toplam. Üçümüz ada içinde dolaşıyor. Birimiz de gemiye bekçilik yapıyor."
Son cümleyi söyleyince Clous'un aklına dank etmişti. Jeux gemide aç olabilirdi. Jeux'a biraz kaba davrandığı doğruydu. Çünkü onu babasının kontrolünden almak istiyordu. fakat bu onu çocukluğundan beri tanıdığı gerçeğini değiştirmiyordu. Ona asla işkence etmek veya acı çektirmek istemezdi. Zaten akşam olmuş ve gemiye dönme vakti de gelmişti. Bu nedenle ona da ramen götürme fikri gelmişti aklına. "Devamını istersen gemimde konuşalım. Hey ihtiyar yemek için teşekkürler. aynısından bir tane de paket yapabilir misin? Ayrıca yarın yine buralarda olucam aklıma takılan bazı şeyler var." diyerek rameni aldıktan sonra gemisine gidecekti Reev ile birlikte.
- Clous'un gülmesi(temsili):
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
2 sayfadaki 7 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7
Similar topics
» Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
» Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
» Hırsızlığın Amacı 2: Beş Bölgenin Tanrısı [Clous-Shingen ]
» Shingen Cracher
» [Envanter] Shingen Cracher
» Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
» Hırsızlığın Amacı 2: Beş Bölgenin Tanrısı [Clous-Shingen ]
» Shingen Cracher
» [Envanter] Shingen Cracher
2 sayfadaki 7 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz