Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
4 posters
3 sayfadaki 7 sayfası
3 sayfadaki 7 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
''"mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh... Sen... mgh, mgh... demin mgh, mgh, mgh... sevdiğim kadına laf atıyordun... mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh... şimdide seninle ittifak yapmamı mı istiyorsun? mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh... gerçekten komik biriymişsin. mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh... ama bu konu daha ciddi bir konu önce biraz gülmemin geçmesini bekle. mgh, mgh, mgh, mgh, mgh, mgh..." Daha sonra Clous yavaş yavaş kendini toparlamıştı. "Şuan için altı kişiyiz toplam. Üçümüz ada içinde dolaşıyor. Birimiz de gemiye bekçilik yapıyor."
'' Ne dedi lan şimdi bu?'' ''Ölüyor mu ki acaba?'' ''Boğazına bir şey mi kaçtı ?' ''sırtına vursam mı?'' '' Ya da bırakayım ölsün it. ''
Kafam da kaptanın bu sözlerinin ardından beliren cevaplar buydu. Ta ki konuşmaya gemi de devam etmemizi söyleyene kadar. Teklifini kabul edip gemilerine gidecektim. Daha olgun bir tayfa üyesiyle karşılaşmayı ümit ederek ittifak konusunu karara bağlayacaktım. Daha sonra da silah dükkanına gidip kendime yeni bir silah alacak ve tayfam ile buluşup tekrar gemiye dönecektim.
'' Ne dedi lan şimdi bu?'' ''Ölüyor mu ki acaba?'' ''Boğazına bir şey mi kaçtı ?' ''sırtına vursam mı?'' '' Ya da bırakayım ölsün it. ''
Kafam da kaptanın bu sözlerinin ardından beliren cevaplar buydu. Ta ki konuşmaya gemi de devam etmemizi söyleyene kadar. Teklifini kabul edip gemilerine gidecektim. Daha olgun bir tayfa üyesiyle karşılaşmayı ümit ederek ittifak konusunu karara bağlayacaktım. Daha sonra da silah dükkanına gidip kendime yeni bir silah alacak ve tayfam ile buluşup tekrar gemiye dönecektim.
Misafir- Misafir
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Olay mahalinden uzaklaşıp hemen Ame'nin bahsettiği eve doğru ilerlemiştik. Diğer ikili uykulu oldukları için neler olduğunu anlamamışlardı ama yakında onlarda anlayacaktı. Rayno güvenimi kazanmıştı zaten, Kyrien de sadakatini göstermişti artık onlardan bir şey saklamayı düşünmüyordum. Ame'nin kapısını çalmış ve içeri girmiştik.
Ame çabuk gelmeme şaşırmıştı ama kaybedecek zaman yoktu adada neler döndüğünü bir an önce anlamalıydım. AKlımdaki soruyu sormuş ve Ame'yi dinlemeye koyulmuştum. Ame ilk olarak bizi tarttığını söylemişti. Bunu zaten peruğunu çıkarttığında anlamıştım. "Hırsızlık en sevdiğim şeydir." demiş ve ilk konuşmasına kısa ve net bi cevap vermiştim.
Mezarlığın üç bölümü olduğunu söylemişti Ame ilgimi çeken kısımlar ise 2. ve 3. bölüm olmuştu. Sacra denilen grup ise oldukça güçlü görünüyordu. Servetlerinin de büyük olduğunu söylemişti Ame. Kralın sarayı ve Sacra'nın serveti bizim hedeflerimiz olabilirdi. Açık arttırma da bu işi cabasıydı. Galiba bu adada vurgun yapacağımız bir sürü yer vardı. Hangisini seçmeliydim acaba?
Ame kendinden bahsettiğindee ise Sacra'nın ne kadar güçlü olabileceği konusunda kafamda birşeyler canlamıştı. Üçüncü Ame imiş ve öldü sanılıp onları terk etmişti. Karnındaki büyük yara izi ise neden öldüğünü düşündüklerini açıklıyordu. Ame'nin söylediklerinden sonra aklımda bir sürü plan vardı ama bunların hangisinin mantıklı olacağını Ame'nin söyleyecekleri belirleyecekti.
Ame'ye dönüp aklımdaki soruları sormaya başlayacaktım. "Tayfamız seninde gördüğün gibi 6 kişi ama sağlam arkadaşlardır. Üçümüz, kaptan ve sevgilisi ve rotacımız var. Amacımızı ise tahmin ettiğin gibi açık arttırmaydı fakat o amaç benim için değişebilir. Açık arttırmadan çok kralın sarayı ve Sacra'nın hazinesi ilgimi çekti." diyecek ve biraz bekleyecektim.
Ame'ye güveiyordum artık. Bize saldıran kişileri etkisizleştirip gerçek kimliğini bize açıklamıştı. dönüp "Sacra ile aramızda ne kadar güç farkı vardır sence Ame. Onlarla kapışacak durumda mıyız?" Elimdeki kartları çıkartıp meyvemle kartları küçültüp büyütecektim. Sonrasında ise "Onları şaşırtacak birkaç yeteneğimiz var." diyecektim. Ardından" Açık arttırma saatinde kral ve Sacra üyeleri nerede oluyor ve olası bir olayda Sacra üyeleri olaya nasıl müdahil oluyor? Yani olay çıktığında 2. bölgedeki evleri ve kralın sarayının koruması nasıl oluyor? Bu boşluktan faydalanabilir miyiz?"
Aklımdaki soruları soruyordum ve Ame'den cevapları bekliyordum. " Sence yapabileceğimiz en mantıklı şey ne? Kralı, adayı ve Sacre'yi en iyi sen tanıyorsun. Sence hedefimiz Sacre hazinesi ve kralın sarayı mı olmalı yoksa açık arttırmadaki kişiler mi? Ayrıca hedefimiz Sacra ve krallar olursa başarı şansımız nedir sence?" diyecek ve son olarak en merak ettiğim soruya geçecektim.
Aklımdaki planı oturtmam için Ame birebirdi. Düşmanımızı herkesten iyi tanıyordu ve bunu kullanmalıydık. "Senin bize yardım edip etmeyeceğini de bilmek istiyorum. Olaylardan sonra istersen bizimle denize açılıp özgür olabilirsin. Ya da burada kalıp şirin kız numarası yapabilirsin. Ayrıca o yara izi nasıl oldu ve neden seni ölü sandılar?" Bu sözlerle Ame'nin geçmişini biraz daha öğrenmeyi ve neden bize yardım ettiğini öğrenmek istiyordum. Güvenebileceğim insanlar sınırlıydı ve Ame'ye ne kadar güvenebilirdim onu öğrenmek istiyordum.
Ame çabuk gelmeme şaşırmıştı ama kaybedecek zaman yoktu adada neler döndüğünü bir an önce anlamalıydım. AKlımdaki soruyu sormuş ve Ame'yi dinlemeye koyulmuştum. Ame ilk olarak bizi tarttığını söylemişti. Bunu zaten peruğunu çıkarttığında anlamıştım. "Hırsızlık en sevdiğim şeydir." demiş ve ilk konuşmasına kısa ve net bi cevap vermiştim.
Mezarlığın üç bölümü olduğunu söylemişti Ame ilgimi çeken kısımlar ise 2. ve 3. bölüm olmuştu. Sacra denilen grup ise oldukça güçlü görünüyordu. Servetlerinin de büyük olduğunu söylemişti Ame. Kralın sarayı ve Sacra'nın serveti bizim hedeflerimiz olabilirdi. Açık arttırma da bu işi cabasıydı. Galiba bu adada vurgun yapacağımız bir sürü yer vardı. Hangisini seçmeliydim acaba?
Ame kendinden bahsettiğindee ise Sacra'nın ne kadar güçlü olabileceği konusunda kafamda birşeyler canlamıştı. Üçüncü Ame imiş ve öldü sanılıp onları terk etmişti. Karnındaki büyük yara izi ise neden öldüğünü düşündüklerini açıklıyordu. Ame'nin söylediklerinden sonra aklımda bir sürü plan vardı ama bunların hangisinin mantıklı olacağını Ame'nin söyleyecekleri belirleyecekti.
Ame'ye dönüp aklımdaki soruları sormaya başlayacaktım. "Tayfamız seninde gördüğün gibi 6 kişi ama sağlam arkadaşlardır. Üçümüz, kaptan ve sevgilisi ve rotacımız var. Amacımızı ise tahmin ettiğin gibi açık arttırmaydı fakat o amaç benim için değişebilir. Açık arttırmadan çok kralın sarayı ve Sacra'nın hazinesi ilgimi çekti." diyecek ve biraz bekleyecektim.
Ame'ye güveiyordum artık. Bize saldıran kişileri etkisizleştirip gerçek kimliğini bize açıklamıştı. dönüp "Sacra ile aramızda ne kadar güç farkı vardır sence Ame. Onlarla kapışacak durumda mıyız?" Elimdeki kartları çıkartıp meyvemle kartları küçültüp büyütecektim. Sonrasında ise "Onları şaşırtacak birkaç yeteneğimiz var." diyecektim. Ardından" Açık arttırma saatinde kral ve Sacra üyeleri nerede oluyor ve olası bir olayda Sacra üyeleri olaya nasıl müdahil oluyor? Yani olay çıktığında 2. bölgedeki evleri ve kralın sarayının koruması nasıl oluyor? Bu boşluktan faydalanabilir miyiz?"
Aklımdaki soruları soruyordum ve Ame'den cevapları bekliyordum. " Sence yapabileceğimiz en mantıklı şey ne? Kralı, adayı ve Sacre'yi en iyi sen tanıyorsun. Sence hedefimiz Sacre hazinesi ve kralın sarayı mı olmalı yoksa açık arttırmadaki kişiler mi? Ayrıca hedefimiz Sacra ve krallar olursa başarı şansımız nedir sence?" diyecek ve son olarak en merak ettiğim soruya geçecektim.
Aklımdaki planı oturtmam için Ame birebirdi. Düşmanımızı herkesten iyi tanıyordu ve bunu kullanmalıydık. "Senin bize yardım edip etmeyeceğini de bilmek istiyorum. Olaylardan sonra istersen bizimle denize açılıp özgür olabilirsin. Ya da burada kalıp şirin kız numarası yapabilirsin. Ayrıca o yara izi nasıl oldu ve neden seni ölü sandılar?" Bu sözlerle Ame'nin geçmişini biraz daha öğrenmeyi ve neden bize yardım ettiğini öğrenmek istiyordum. Güvenebileceğim insanlar sınırlıydı ve Ame'ye ne kadar güvenebilirdim onu öğrenmek istiyordum.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Clous & John
Clous, Reev'in konuşmasının ardından kadına doğru eğilip onu öpüyor. Bunun üzerine Reev ona karşılık veriyor ve Clous geri çekildiği sırada Reev gülümsüyor. Bunun üzerine Nearu elleriyle yüzünü kapatarak, "Ne kadar da romantik-aru!" Diyor ve bunu dedikten hemen sonra öksürerek kendini düzeltip kızarmış yanaklarıyla, "Ne kadar da yapmacık-aru!" Diyor. John, Clous'a ittifak teklifinde bulunuyor ve muhabbete gemide devam etmeye karar veriyorsunuz. Bunun üzerine ramenini bitirmiş olan Reev ihtiyara ve Nearu'ya gülümseyerek teşekkür ediyor. Clous, Jeux'u düşünerek bir ramen daha sipariş ediyor ve beklemeye başlıyorsunuz. Rameni hazırlarken yaşlı adam acı bir gülümsemeyle size bakıp, "Bana geçmişimi hatırlatıyorsunuz, veletler. Birbirinizin değerini bilin." Diyor ve ramene haşlanmış sebzeleri de ekleyip porselen tabağı güzelce paketliyor. Yemek çubuklarıyla beraber bir poşete koyuyor ve poşeti Clous'a uzatıp, "Sizin borcunuz 9k." Dedikten hemen sonra John'a dönüp, "Seninki de 3k. Eğer yardıma ihtiyacınız olursa sizle Nearu ilgilenecek. Bu yaşlı ihtiyarın artık uyuması gerekiyor." Diyor ve siyah kapıya doğru yöneliyor. Siyah kapıdan gireceği sırada yandaki bardan büyük bir şarap şişesi alıp tam Clous'un üzerine doğru fırlatıyor. Clous şişeyi yakaladığı sırada da, "Hediyemiz olsun." Diyip pipo altından gülümsüyor ve sonunda kapıdan içeri giriyor.
Nearu ödemenizi yaptıktan sonra sizi uğurluyor ve, "Yine bekleriz-aru!" Diyor. Clous ve John önde, Reev arkada kapıya doğru ilerlediğiniz sırada Nearu Reev'e yaklaşıp fısıldıyor; "Reev-sama-aru, Rayno-san'a benden selam söyleyin-aru." Bunun üzerine Reev gülümseyip Nearu'ya, "İyi geceler tatlım." Diyor ve kapıdan çıkıyorsunuz. Siz çıkınca Nearu kapıyı kitliyor ve gemiye doğru ilerlediğiniz sırada restorandan gelen bir müzik sesi duyuyorsunuz.
Ardından gelen bağırışmalar şu şekilde oluyor; "Nearu!!! Seni öldürmemi istemiyorsan kapat şu müziği!!!", "Hahaahha-aru! Seni gidi yaşlı bunak-aru!" Bu bağırışma bir süre devam ettikten sonra gemiye çıkıyorsunuz ve müzik sesi kesiliyor.
Gemiye çıktığınız sırada Jeux hemen dışarı çıkıyor ve Clous ve Reev'i görüp rahatlıyor. John'a garip şekilde baktıktan sonra Clous ve Reev'e sorgulayan şekilde bakıyor. Bunun üzerine Reev, "Merak etme Jeux, dostumuz." Diyor. Bunu öğrendikten hemen sonra Jeux konuşmaya başlıyor; "Clous-san, güvertede oturuyordum, birden bire ışıklar kesildi. Tüm ada kararınca telaşlanıp bayrağımızı indirdim. Sıradan bir gemi olarak gözükmesi Shingen-san ve Clous-san uzakta iken daha iyi olur diye düşündüm. Bayrağı indirdikten sonra ise restoranın önünde iki kişinin sesini duydum. Birilerini arıyor gibilerdi. Saklandım ve burada sizi bekledim."
Shingen
Ame'ye tüm sorularını soruyorsun. Bu süre boyunca kız sabırla seni dinliyor. Meyve yeteneğini ona gösterdiğin zaman şaşırmıyor, sadece memnun bir tavırla gülümsüyor. Son olarak olaylardan sonra onu da yanında götürebileceğini söylediğin zaman kızın önce yüzü düşüyor, hemen sonra yüzüne bakıp en samimi gülümsemesini gösteriyor sana.
O sırada ellerindeki çayları bitiren Kyrien ve Rayno da bardaklarını tepsiye bırakıyor ve Ame'den bir cevap beklemeye başlıyor. Bunun üzerine Ame sorduğun soruları açıklamaya Sacra konusundan başlıyor. "Sacra'nın gücü ha... Sanırım biraz geçmişimi kurcalamam gerekiyor. Beş altı yıl kadar önceydi. O zamanlar on beş yaşındaydım, ada o zamanlar daha huzurluydu, insanlar kendi işlerinde kendi paralarını kazanıp kendi hallerinde yaşamlarına devam ediyorlardı. Elrond o zamanlar iyi bir kraldı. Adada dövüş yetenekleri üst seviye olan üç çocuğu kendine sağ kol olarak seçti, ve biz de buna saygı duyduk. O zamanlar bizim için baba gibiydi. Annesiz babasız çocuklar için yeri dolan bir ebeveyn figürü hepimiz için önemliydi. Yıllar geçtikçe daha da güçlendik ve emrimizdeki askerleri eğittik. Akşam öldürdüğüm kızlar benim öğrencilerimden sadece üçüydü. Ada halkı, kral ve askerler bize Sacra adını vermişti. Adanın güvenliğinden sorumluyduk, kötü korsanları, katilleri avlar ve sivil halka zarar verenleri cezalandırırdık. Herkes halinden memnundu. Ama bir süre sonra kral o devasa hacı inşa ettirdi. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Herkesi yavaş yavaş kandırdı, Aegina ve Fin'i bile. Bin Çiçek Aegina ve Siyah Şeytan Fin. Eski arkadaşlarım. Sacra'da yıllarca beraber olduğum dostlarım, o aptal krala tüm olanlara rağmen hizmet etmeye devam ettiler. Ne kadar uyarsam da bir sonuca varamadım. Ben adayı kurtarmak istedikçe onlar itaat etmem gerektiğini söylüyordu. Tüm bunların sonunda onların içinde yatan kötülüğün onları ele geçirdiğini anladım ve bir gün onlara ihanet ettim. Tüm gece süren dövüş, karnıma doğrudan saplanan bir mızrakla son buldu. Öldüğüme inanıp oradan gittiler." Diyor ve donuk yüz ifadesinin yerini birden bire psikopatça bir gülümseme alıyor. Daha sonra şöyle devam ediyor; "O dövüşte Aegina sol kolunu, Fin ise sağ gözünü kaybetti. İkisi de vücutlarında benim gibi yaralar taşıyorlardır şimdi." Dedikten sonra yüzündeki yaraları gösteriyor. Kalkıp dolaptan dört yer yatağı çıkardıktan sonra kız sözlerine devam ediyor; "Teke tek dövüşte onlara karşı hiçbir şansınız yok. Suikast konusunda uzmanlık yapmış insanlar onlar. Sayı üstünlüğü kurarsanız bir şansınız olabilir. Hem... Neden onlar ilgini çekti ki? Tutsak yaşadığım bu adada yıllar boyunca isyan ettiğini dile getiren tek kişi bendim. Kimse size yardım etmez. Bu ada günden güne çökmeye mahkum." Yer yataklarını hazırladıktan sonra Rayno ve Kyrien yatakların üstüne oturup dinlemeye öyle devam ediyorlar. "Açık artırma saatlerinde kral, Sacra ile birlikte kısa süreli olarak Mane Sarayı'nda, yani açık artırmanın olacağı binada olacak. Ama onlar orada iken siz ikinci bölgeye geçseniz bile, çok fazla asker var. Bir şekilde Sacra'ya haber gidecek, ve er ya da geç sizi karşılayacaklar. Yani, bu adayı kaderine terk ederek açık artırmadan yürüttüğünüz birkaç bir şeyle hiçbir şey olmamış gibi yolunuza devam etmeniz en mantıklısı olur." O sırada duraksayıp sana birazcık yaklaşıyor ve, "Ama eğer bu adada bir devrim yapacak kadar kendinize ve bana güveniyorsanız, sizinleyim. Eğer ben sizle beraber dövüşürsem kazanma ihtimalimiz artacak. Ele geçirdiğimiz tüm hazine de sizin olabilir. Ama hiçbir şey için kesinlik belirtmiyorum. Seçim sizin." Diyerek sözlerine son veriyor. Yataklarında uyuklayan Kyrien ve Rayno'ya baktığında, yüzlerine yerleşmiş olan gülümsemeyi görebilirsin.
Daha sonra Ame, Kyrien ve Rayno'nun uyuklamasını fırsat bilip, yüzünde bir hüzünle "Özgür olmak mı? Korkmadan yaşayabileceğim bir yer mi yani? Gizlenmek zorunda kalmayacağım, mutlu olabileceğim bir yer var mı ki? Ben... Daha önce hiç düşünmemiştim... Öyle bir yerin varlığını." Diyor.
Clous, Reev'in konuşmasının ardından kadına doğru eğilip onu öpüyor. Bunun üzerine Reev ona karşılık veriyor ve Clous geri çekildiği sırada Reev gülümsüyor. Bunun üzerine Nearu elleriyle yüzünü kapatarak, "Ne kadar da romantik-aru!" Diyor ve bunu dedikten hemen sonra öksürerek kendini düzeltip kızarmış yanaklarıyla, "Ne kadar da yapmacık-aru!" Diyor. John, Clous'a ittifak teklifinde bulunuyor ve muhabbete gemide devam etmeye karar veriyorsunuz. Bunun üzerine ramenini bitirmiş olan Reev ihtiyara ve Nearu'ya gülümseyerek teşekkür ediyor. Clous, Jeux'u düşünerek bir ramen daha sipariş ediyor ve beklemeye başlıyorsunuz. Rameni hazırlarken yaşlı adam acı bir gülümsemeyle size bakıp, "Bana geçmişimi hatırlatıyorsunuz, veletler. Birbirinizin değerini bilin." Diyor ve ramene haşlanmış sebzeleri de ekleyip porselen tabağı güzelce paketliyor. Yemek çubuklarıyla beraber bir poşete koyuyor ve poşeti Clous'a uzatıp, "Sizin borcunuz 9k." Dedikten hemen sonra John'a dönüp, "Seninki de 3k. Eğer yardıma ihtiyacınız olursa sizle Nearu ilgilenecek. Bu yaşlı ihtiyarın artık uyuması gerekiyor." Diyor ve siyah kapıya doğru yöneliyor. Siyah kapıdan gireceği sırada yandaki bardan büyük bir şarap şişesi alıp tam Clous'un üzerine doğru fırlatıyor. Clous şişeyi yakaladığı sırada da, "Hediyemiz olsun." Diyip pipo altından gülümsüyor ve sonunda kapıdan içeri giriyor.
Nearu ödemenizi yaptıktan sonra sizi uğurluyor ve, "Yine bekleriz-aru!" Diyor. Clous ve John önde, Reev arkada kapıya doğru ilerlediğiniz sırada Nearu Reev'e yaklaşıp fısıldıyor; "Reev-sama-aru, Rayno-san'a benden selam söyleyin-aru." Bunun üzerine Reev gülümseyip Nearu'ya, "İyi geceler tatlım." Diyor ve kapıdan çıkıyorsunuz. Siz çıkınca Nearu kapıyı kitliyor ve gemiye doğru ilerlediğiniz sırada restorandan gelen bir müzik sesi duyuyorsunuz.
- Duyduğunuz müzik:
Ardından gelen bağırışmalar şu şekilde oluyor; "Nearu!!! Seni öldürmemi istemiyorsan kapat şu müziği!!!", "Hahaahha-aru! Seni gidi yaşlı bunak-aru!" Bu bağırışma bir süre devam ettikten sonra gemiye çıkıyorsunuz ve müzik sesi kesiliyor.
Gemiye çıktığınız sırada Jeux hemen dışarı çıkıyor ve Clous ve Reev'i görüp rahatlıyor. John'a garip şekilde baktıktan sonra Clous ve Reev'e sorgulayan şekilde bakıyor. Bunun üzerine Reev, "Merak etme Jeux, dostumuz." Diyor. Bunu öğrendikten hemen sonra Jeux konuşmaya başlıyor; "Clous-san, güvertede oturuyordum, birden bire ışıklar kesildi. Tüm ada kararınca telaşlanıp bayrağımızı indirdim. Sıradan bir gemi olarak gözükmesi Shingen-san ve Clous-san uzakta iken daha iyi olur diye düşündüm. Bayrağı indirdikten sonra ise restoranın önünde iki kişinin sesini duydum. Birilerini arıyor gibilerdi. Saklandım ve burada sizi bekledim."
Shingen
Ame'ye tüm sorularını soruyorsun. Bu süre boyunca kız sabırla seni dinliyor. Meyve yeteneğini ona gösterdiğin zaman şaşırmıyor, sadece memnun bir tavırla gülümsüyor. Son olarak olaylardan sonra onu da yanında götürebileceğini söylediğin zaman kızın önce yüzü düşüyor, hemen sonra yüzüne bakıp en samimi gülümsemesini gösteriyor sana.
- Spoiler:
O sırada ellerindeki çayları bitiren Kyrien ve Rayno da bardaklarını tepsiye bırakıyor ve Ame'den bir cevap beklemeye başlıyor. Bunun üzerine Ame sorduğun soruları açıklamaya Sacra konusundan başlıyor. "Sacra'nın gücü ha... Sanırım biraz geçmişimi kurcalamam gerekiyor. Beş altı yıl kadar önceydi. O zamanlar on beş yaşındaydım, ada o zamanlar daha huzurluydu, insanlar kendi işlerinde kendi paralarını kazanıp kendi hallerinde yaşamlarına devam ediyorlardı. Elrond o zamanlar iyi bir kraldı. Adada dövüş yetenekleri üst seviye olan üç çocuğu kendine sağ kol olarak seçti, ve biz de buna saygı duyduk. O zamanlar bizim için baba gibiydi. Annesiz babasız çocuklar için yeri dolan bir ebeveyn figürü hepimiz için önemliydi. Yıllar geçtikçe daha da güçlendik ve emrimizdeki askerleri eğittik. Akşam öldürdüğüm kızlar benim öğrencilerimden sadece üçüydü. Ada halkı, kral ve askerler bize Sacra adını vermişti. Adanın güvenliğinden sorumluyduk, kötü korsanları, katilleri avlar ve sivil halka zarar verenleri cezalandırırdık. Herkes halinden memnundu. Ama bir süre sonra kral o devasa hacı inşa ettirdi. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Herkesi yavaş yavaş kandırdı, Aegina ve Fin'i bile. Bin Çiçek Aegina ve Siyah Şeytan Fin. Eski arkadaşlarım. Sacra'da yıllarca beraber olduğum dostlarım, o aptal krala tüm olanlara rağmen hizmet etmeye devam ettiler. Ne kadar uyarsam da bir sonuca varamadım. Ben adayı kurtarmak istedikçe onlar itaat etmem gerektiğini söylüyordu. Tüm bunların sonunda onların içinde yatan kötülüğün onları ele geçirdiğini anladım ve bir gün onlara ihanet ettim. Tüm gece süren dövüş, karnıma doğrudan saplanan bir mızrakla son buldu. Öldüğüme inanıp oradan gittiler." Diyor ve donuk yüz ifadesinin yerini birden bire psikopatça bir gülümseme alıyor. Daha sonra şöyle devam ediyor; "O dövüşte Aegina sol kolunu, Fin ise sağ gözünü kaybetti. İkisi de vücutlarında benim gibi yaralar taşıyorlardır şimdi." Dedikten sonra yüzündeki yaraları gösteriyor. Kalkıp dolaptan dört yer yatağı çıkardıktan sonra kız sözlerine devam ediyor; "Teke tek dövüşte onlara karşı hiçbir şansınız yok. Suikast konusunda uzmanlık yapmış insanlar onlar. Sayı üstünlüğü kurarsanız bir şansınız olabilir. Hem... Neden onlar ilgini çekti ki? Tutsak yaşadığım bu adada yıllar boyunca isyan ettiğini dile getiren tek kişi bendim. Kimse size yardım etmez. Bu ada günden güne çökmeye mahkum." Yer yataklarını hazırladıktan sonra Rayno ve Kyrien yatakların üstüne oturup dinlemeye öyle devam ediyorlar. "Açık artırma saatlerinde kral, Sacra ile birlikte kısa süreli olarak Mane Sarayı'nda, yani açık artırmanın olacağı binada olacak. Ama onlar orada iken siz ikinci bölgeye geçseniz bile, çok fazla asker var. Bir şekilde Sacra'ya haber gidecek, ve er ya da geç sizi karşılayacaklar. Yani, bu adayı kaderine terk ederek açık artırmadan yürüttüğünüz birkaç bir şeyle hiçbir şey olmamış gibi yolunuza devam etmeniz en mantıklısı olur." O sırada duraksayıp sana birazcık yaklaşıyor ve, "Ama eğer bu adada bir devrim yapacak kadar kendinize ve bana güveniyorsanız, sizinleyim. Eğer ben sizle beraber dövüşürsem kazanma ihtimalimiz artacak. Ele geçirdiğimiz tüm hazine de sizin olabilir. Ama hiçbir şey için kesinlik belirtmiyorum. Seçim sizin." Diyerek sözlerine son veriyor. Yataklarında uyuklayan Kyrien ve Rayno'ya baktığında, yüzlerine yerleşmiş olan gülümsemeyi görebilirsin.
Daha sonra Ame, Kyrien ve Rayno'nun uyuklamasını fırsat bilip, yüzünde bir hüzünle "Özgür olmak mı? Korkmadan yaşayabileceğim bir yer mi yani? Gizlenmek zorunda kalmayacağım, mutlu olabileceğim bir yer var mı ki? Ben... Daha önce hiç düşünmemiştim... Öyle bir yerin varlığını." Diyor.
- Out1:
- Clous 9k, John 3k düşün paralarınızdan.
- Out2:
- Clous ve John arasındaki free bitmiştir. Normal tur şeklinde ilerleyeceğiz.
- Out3:
- Shingen, Ame'de kalıp kalmayacağınızı belirtmediğin için Rayno ve Kyrien'i uyuttum. Geminize dönmek istersen ikiliyi kaldırabilirsin gelecek tur.
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Ame'ye sorduklarımdan sonra bütün sorularıma içtenlikle cevap vermişti. Adanın eskiden çok daha güzel olduğunu ve kral tarafından yetiştirildiklerini söylemişti. Adada meydana gelen son değişimler hoşuna gitmemiş ve nihayetinde sisteme karşı gelip ihanet etmişti. İhanet sonucunda üç Sacra üyesi de kendilerinde bir iz taşımaktadır. Ame'nin iki üyeye karşı böyle savaşması ve canlı çıkması büyük bir başarıydı benim gözümde.
Bin Çiçek Aegina ve Siyah Şeytan Fin. diğer Sacra üyeleriydi. GAliba bu adadaki düşmanlarımız onlar oluyordu. Takma isimleri oldukça korkutucuydu ama beni asla vazgeçiremezlerdi. Aklımdaki planlar ise suya düşmüştü. Açık arttırma kralın sarayında yapılacakmış. Sacra üyelerinin hazinelerine ise onlarla çarpışmadan dokunmamız olanaksızmış. Görünüşe göre ya güvenli yolu seçecek ve açık arttırmada birşeyler koparacaktık ya da büyük oynayıp büyük bir vurgun yapacaktık.
Ame sözlerini bir teklif sunarak bitirmişti. Eğer adada devrim yaparsak bize yardım edeceğini ve hazineyi alabileceğimizi söylemişti. Oldukça mantıklı bir teklifle gelmişti Ame ama az önce bize onlarla savaşmanın zor olacağını söylemişti. Görünüşe göre zorlu bir seçim yapmak zorunda kalacaktık.
Öncelikle Ame'nin özgürlük hakkında söyledikleri tuhafıma gitmişti. "Zavallı kız özgürlüğün ne anlama geldiğini bile bilmiyor. Onu yanımızda götürmeliyiz ve ona özgürlüğünü tattırmalıyız." demişti Sütoş. Bir nevi haklıydı ama kararı Ame'nin vermesi lazımdı. "Bizim yanımızda istediğini yapabilirsin ve saklanmana da gerek yok Ame. İstediğimiz adaya gidip istediğimiz şeyleri yapıyoruz. Mesela şu anda istediğimizi yaptığımız gibi. senin mutlu olabileceğin çok yer var engin denizlerde. O yüzden bizimle gelmenin senin açından iyi olacağını düşünüyorum." demiş ve biraz düşünmesi için fırsat vermiştim. "Helal Shingen, seni giderek sevmeye başlıyorum." demiş ve beni övmüştü. Bu değişik ilk defa yaptığım bir şeyi destekliyordu.
Son olarak Ame'ye sorduğu sorunun cevabını vermek için aklıma takılan son şeyi sormak istiyordum. "Evet Ame seni dinliyorum. Adada devrim yapmaktan bahsettin. Bunu nasıl yapmayı planlıyorsun. İyi bir planın olmadan asla bu teklifini kabul edemem. Önce planını ve olabilitesini görüp sonrasında sana cevabımı verebilrim. Ama karşılığında senin bizimle gelip özgür olmanı ve adanın hazinelerini istiyorum. Planından sonra teklifim hakkında düşüncelerini de ekleyebilirsin. Seni dinliyorum." diyecek ve tekrardan dinleyici konumuna geçecektim. Bakalım nasıl bir planı vardı Ölüm Meleği'nin.
Bin Çiçek Aegina ve Siyah Şeytan Fin. diğer Sacra üyeleriydi. GAliba bu adadaki düşmanlarımız onlar oluyordu. Takma isimleri oldukça korkutucuydu ama beni asla vazgeçiremezlerdi. Aklımdaki planlar ise suya düşmüştü. Açık arttırma kralın sarayında yapılacakmış. Sacra üyelerinin hazinelerine ise onlarla çarpışmadan dokunmamız olanaksızmış. Görünüşe göre ya güvenli yolu seçecek ve açık arttırmada birşeyler koparacaktık ya da büyük oynayıp büyük bir vurgun yapacaktık.
Ame sözlerini bir teklif sunarak bitirmişti. Eğer adada devrim yaparsak bize yardım edeceğini ve hazineyi alabileceğimizi söylemişti. Oldukça mantıklı bir teklifle gelmişti Ame ama az önce bize onlarla savaşmanın zor olacağını söylemişti. Görünüşe göre zorlu bir seçim yapmak zorunda kalacaktık.
Öncelikle Ame'nin özgürlük hakkında söyledikleri tuhafıma gitmişti. "Zavallı kız özgürlüğün ne anlama geldiğini bile bilmiyor. Onu yanımızda götürmeliyiz ve ona özgürlüğünü tattırmalıyız." demişti Sütoş. Bir nevi haklıydı ama kararı Ame'nin vermesi lazımdı. "Bizim yanımızda istediğini yapabilirsin ve saklanmana da gerek yok Ame. İstediğimiz adaya gidip istediğimiz şeyleri yapıyoruz. Mesela şu anda istediğimizi yaptığımız gibi. senin mutlu olabileceğin çok yer var engin denizlerde. O yüzden bizimle gelmenin senin açından iyi olacağını düşünüyorum." demiş ve biraz düşünmesi için fırsat vermiştim. "Helal Shingen, seni giderek sevmeye başlıyorum." demiş ve beni övmüştü. Bu değişik ilk defa yaptığım bir şeyi destekliyordu.
Son olarak Ame'ye sorduğu sorunun cevabını vermek için aklıma takılan son şeyi sormak istiyordum. "Evet Ame seni dinliyorum. Adada devrim yapmaktan bahsettin. Bunu nasıl yapmayı planlıyorsun. İyi bir planın olmadan asla bu teklifini kabul edemem. Önce planını ve olabilitesini görüp sonrasında sana cevabımı verebilrim. Ama karşılığında senin bizimle gelip özgür olmanı ve adanın hazinelerini istiyorum. Planından sonra teklifim hakkında düşüncelerini de ekleyebilirsin. Seni dinliyorum." diyecek ve tekrardan dinleyici konumuna geçecektim. Bakalım nasıl bir planı vardı Ölüm Meleği'nin.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Rameni alım parasını ödedikten sonra restorandan çıkarken gelen bu hediye Clous'u oldukça mutlu etmişti. Gerçekten bu ihtiyarın dedesiyle hiç bir alakası yoktu. Kapıdan geçerken Nearu'ya kafasıyla selam vermeyi de ihmal etmeyecekti. Yarın yine gelmeyi ve kafasındaki bazı soruları sormayı planlıyordu. Şimdilik şu yanındaki garip adam ile ilgilenmesi gerektiğinden bu soruları sonraya saklamış ve gemiye doğru gidiyordu.
Geminin önüne gelince ise garip bir şeyler olduğunu düşünmüştü. Geminin bayrağı inmiş, Jeux'da ortalarda yoktu. Meraklanmıştı Clous. korktuğu şeyin başına gelmiş olabileceğinden korkuyordu. Rameni ve şarap şişesini Reev'e teslim ettikten sonra kendisi biraz daha hızlanmış, hatta koşmaya başlamıştı. Gemiye ulaşıp Jeux'un orda olduğunu gördüğünde ancak rahatlamıştı. Jeux'un açıklamasını merak ediyordu şimdide.
"Clous-san. buna hiç alışamamıştı Clous. Alışmamış götte don durmaz hesabı kendine böyle seslenilmesini istemiyordu aslında. Hele kendisine böyle seslenen adam bir zamanlar kanka olduğu bir adamsa. Bilmediği yada kendine açıklayamadığı -belkide hoşuna gidiyordu- bir nedenden ötürü bunu kimseye söyleyemiyordu ama kendisine "-san" diye hitap edilmesinden hoşlanmıyordu. Ona göre kendisi pek saygı duyulacak birisi değildi. Saygı duyulacak yegane kişi dedesiydi. hırsızlık konusunda dedesini geçtiği gün işte o zaman "Clous-san" olmayı hak etmiş demekti.
Tabii ki kafasından bu konu geçerken bir yandan da Jeux'u dinliyordu. "İyi yapmışsın dostum. başına bir şey geldi diye endişelenmiştim." diye karşılık verdi. Hemen sonra da garip adama Jeux'u tanıtacaktı. "Bu jeux. Kendisi bir balık adam ve bu geminin rotacısıdır. Şimdi sen benle içeri gel Bu sırada Jeux da yemeğini yer ve diğer tayfa üyeleri de gelir. Merak etme seni öldürmeyecem." Nasıl olsa Shingen birazdan gelecek diye düşünüyordu. Kötü tarafına hakim olamayabilirdi. "Reev, sende şu şarabı mutfağa götür ve herkese birer kadeh doldur, kalanı da diğerlerine kalsın"
Böylece içeri geçmişlerdi. Clous Hemen konuşmaya başlamıştı. "Adının ne olduğunu henüz bilmiyorum. Eğer sana şimdi edeceğim teklifi kabul edersen nasıl olsa kendini tanıtırsın. Öncelikle biraz önce yaşadığımız tatsız olayı geride bırakmak istiyorum. Ama eğer bir daha o kadının yanına yaklaşırsan seni tüm insanlıktan uzağa çivilerim." Elbette bu ilk cümleleri henüz Reev kamaraya girmeden söylyecekti. "Şimdi konuya gelirsek, Bildiğin gibi biz dedemi arıyoruz. aıkçası korsandan çok hırsızız Çaldığımız şeylerden pay teklif edebilmeyi isterdim sana ama bu gemiyi alabilmek için çok yükseklerdeki bir adama epey borçlandık. Teklifim ise şu: bizimle gelir, bizimle yersiniz. Tayfandaki herkesin yiyecek ve diğer ihtiyaçlarını karşılarım. Karşılığında bizim yaptığımız tüm olayları siz üstlenirsiniz. Zaten şan ve şöhret peşinde birine benziyorsun senin de işine gelir bu ha? Ne dersin?"
Geminin önüne gelince ise garip bir şeyler olduğunu düşünmüştü. Geminin bayrağı inmiş, Jeux'da ortalarda yoktu. Meraklanmıştı Clous. korktuğu şeyin başına gelmiş olabileceğinden korkuyordu. Rameni ve şarap şişesini Reev'e teslim ettikten sonra kendisi biraz daha hızlanmış, hatta koşmaya başlamıştı. Gemiye ulaşıp Jeux'un orda olduğunu gördüğünde ancak rahatlamıştı. Jeux'un açıklamasını merak ediyordu şimdide.
"Clous-san. buna hiç alışamamıştı Clous. Alışmamış götte don durmaz hesabı kendine böyle seslenilmesini istemiyordu aslında. Hele kendisine böyle seslenen adam bir zamanlar kanka olduğu bir adamsa. Bilmediği yada kendine açıklayamadığı -belkide hoşuna gidiyordu- bir nedenden ötürü bunu kimseye söyleyemiyordu ama kendisine "-san" diye hitap edilmesinden hoşlanmıyordu. Ona göre kendisi pek saygı duyulacak birisi değildi. Saygı duyulacak yegane kişi dedesiydi. hırsızlık konusunda dedesini geçtiği gün işte o zaman "Clous-san" olmayı hak etmiş demekti.
Tabii ki kafasından bu konu geçerken bir yandan da Jeux'u dinliyordu. "İyi yapmışsın dostum. başına bir şey geldi diye endişelenmiştim." diye karşılık verdi. Hemen sonra da garip adama Jeux'u tanıtacaktı. "Bu jeux. Kendisi bir balık adam ve bu geminin rotacısıdır. Şimdi sen benle içeri gel Bu sırada Jeux da yemeğini yer ve diğer tayfa üyeleri de gelir. Merak etme seni öldürmeyecem." Nasıl olsa Shingen birazdan gelecek diye düşünüyordu. Kötü tarafına hakim olamayabilirdi. "Reev, sende şu şarabı mutfağa götür ve herkese birer kadeh doldur, kalanı da diğerlerine kalsın"
Böylece içeri geçmişlerdi. Clous Hemen konuşmaya başlamıştı. "Adının ne olduğunu henüz bilmiyorum. Eğer sana şimdi edeceğim teklifi kabul edersen nasıl olsa kendini tanıtırsın. Öncelikle biraz önce yaşadığımız tatsız olayı geride bırakmak istiyorum. Ama eğer bir daha o kadının yanına yaklaşırsan seni tüm insanlıktan uzağa çivilerim." Elbette bu ilk cümleleri henüz Reev kamaraya girmeden söylyecekti. "Şimdi konuya gelirsek, Bildiğin gibi biz dedemi arıyoruz. aıkçası korsandan çok hırsızız Çaldığımız şeylerden pay teklif edebilmeyi isterdim sana ama bu gemiyi alabilmek için çok yükseklerdeki bir adama epey borçlandık. Teklifim ise şu: bizimle gelir, bizimle yersiniz. Tayfandaki herkesin yiyecek ve diğer ihtiyaçlarını karşılarım. Karşılığında bizim yaptığımız tüm olayları siz üstlenirsiniz. Zaten şan ve şöhret peşinde birine benziyorsun senin de işine gelir bu ha? Ne dersin?"
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Geveze garsonun ve bilgili ihtiyarın konuşmalarıyla gemiye ilerlemeye başlamıştık. Arkamızdan duyduğumuz müzik ve ihtiyarın bağırışı da hoş bir veda olmuştu bize. Gemiye gittiğimde de beni bir balık adam karşılamıştı. Kaptanın adamıydı sanırım. Ama onunla konuşmama gerek kalmamıştı. Kaptan bana ilk önce bana dönerek''Bu jeux. Kendisi bir balık adam ve bu geminin rotacısıdır. Şimdi sen benle içeri gel Bu sırada Jeux da yemeğini yer ve diğer tayfa üyeleri de gelir. Merak etme seni öldürmeyecem.'' diye konuşmuştu. Beni öldürmek ha! o anda sadece bir gülümsemeyle geçiştirmiştim sözlerini. Neyse sonra cevap verirdim buna. Daha sonra da'' Adının ne olduğunu henüz bilmiyorum. Eğer sana şimdi edeceğim teklifi kabul edersen nasıl olsa kendini tanıtırsın. Öncelikle biraz önce yaşadığımız tatsız olayı geride bırakmak istiyorum. Ama eğer bir daha o kadının yanına yaklaşırsan seni tüm insanlıktan uzağa çivilerim.'' diye sözlerine devam etmişti. Bunlara konulmasına gerek yoktu aslın da daha gavatın. O kadar onursuz değildim. Anlaşılan bunu da dile getirmem gerek yoktu. Ancak ben daha cevap veremeden ''Şimdi konuya gelirsek, Bildiğin gibi biz dedemi arıyoruz. aıkçası korsandan çok hırsızız Çaldığımız şeylerden pay teklif edebilmeyi isterdim sana ama bu gemiyi alabilmek için çok yükseklerdeki bir adama epey borçlandık. Teklifim ise şu: bizimle gelir, bizimle yersiniz. Tayfandaki herkesin yiyecek ve diğer ihtiyaçlarını karşılarım. Karşılığında bizim yaptığımız tüm olayları siz üstlenirsiniz. Zaten şan ve şöhret peşinde birine benziyorsun senin de işine gelir bu ha? Ne dersin?" diyerek bitirmişti sonun da sözlerini. Ne çok konuşmuştu . Şimdi cevap verme zamanı gelmişti. Kaptana dönerek'' İlk olarak eğer beni öldürebileceğini düşünüyorsan bunu ittifakımız bittikten sonra bir kez daha dile getir. İkincisine gelirsek... O kadar onursuz biri değilim. Bunu bir daha dile getirmene getirme! Bu ara da kendimi tanıtayım. Ben John Graywolf! Avcıların adası Winter'danım. Daha yeni denizlere açıldım ve bir süre öncesine kadar ödül avcısıydım. 2.5m ödülü olan bir hırsızı yakaladıktan sonra korsan olmaya karar verdim. Kabul etmeliyim ki sen ondan çok daha güçlü görünüyorsun. Teklifinini de kabul ediyorum. Ben ünlü olmak isteyen bir korsanım ancak gemisiz bir korsan tayfası? Pek mantıklı değil değil mi? O yüzden en azından 5m istiyorum senden. Bu iyi bir hırsız için çokta büyük bir rakam olmamalı.'' Bunu dedikten sonra cevabı bekleyecek ve tayfam ile buluşmaya gidecektim.
Misafir- Misafir
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Shingen
Özgürlük hakkında yaptığın konuşmadan sonra Ame şaşırarak doğrudan gözlerinin içine bakıyor. Aranızda hemen hemen bir başlık mesafe var, bir süre sana yakından baktıktan sonra gülümsüyor ve, "Daha önce kimse özgür olup olmamamı umursamamıştı. Denizlere açılmak öyle mi... İstediğim gibi yaşayabilir miyim gerçekten? Başka biri gibi davranmadan, içimden geldiği gibi, kimseden kaçmadan. Sizinle gelebilirim öyle mi?" Diyor. Son cümlesini söylerken gözleri parlıyor, hemen sonra ciddiyetine geri dönüyor ve gözlerini kapatıp seni dinlemeye devam ediyor. Ona, aklındaki planın ne olduğunu soruyorsun ve kız bir süre düşündükten sonra şöyle diyor; "Bunu, bizimle dövüşecek olan herkesle beraber konuşmak en doğrusu olacak. Toplam güç seviyemizi ve yapabileceklerimizin sınırını bilmeden ne yazık ki net bir şey söyleyemem. Ortak bir karara vardıktan sonra bir plan dahilinde harekete geçeriz. Sadece... Sana güvendiğim gibi, onlar da bana güvenmeli. Hazine konusunu ise kafana takma, hepsi sizin olabilir." Sözlerini bitirdikten sonra giysi dolabından hızla bir kimono, gözlük ve peruk çıkarıyor ve sana arkanı dönmeni söylüyor. Kız hızla giyindikten sonra sahte görünümüne geri dönüyor ve Rayno ile Kyrien'i uyandırmanı söylüyor. "Haydi, geminize gidelim ve kimler dövüşecek bir bakalım. Plana orada karar veririz. Eğer kabul etmezseniz de saygıyla karşılarım ve size ayak bağı olmam." Diyor.
Clous&John
Jeux Clous'a açıklamasını yaptıktan sonra kısa bir konuşma dönüyor ve içeri geçiyorsunuz. Jeux, Clous'un kendisini düşündüğünü gördüğü zaman belli etmeden gülümsüyor ve ramen poşetini alıp mutfağa geçiyor. Reev de o sırada şarapları doldurmak için yanınızdan ayrılıyor. İçeride kendi işlerinizden konuşurken John'un para konusundaki isteği yarım kalıyor. Çünkü dışarıdan gelen bir havlama sesi duyuyorsunuz. John bu sesi tanıyor, çünkü köpeği Cerberus'a ait. Dışarı çıkıp baktığınızda John'un tayfasının geminin tam önünde beklediğini görebilirsiniz.
Özgürlük hakkında yaptığın konuşmadan sonra Ame şaşırarak doğrudan gözlerinin içine bakıyor. Aranızda hemen hemen bir başlık mesafe var, bir süre sana yakından baktıktan sonra gülümsüyor ve, "Daha önce kimse özgür olup olmamamı umursamamıştı. Denizlere açılmak öyle mi... İstediğim gibi yaşayabilir miyim gerçekten? Başka biri gibi davranmadan, içimden geldiği gibi, kimseden kaçmadan. Sizinle gelebilirim öyle mi?" Diyor. Son cümlesini söylerken gözleri parlıyor, hemen sonra ciddiyetine geri dönüyor ve gözlerini kapatıp seni dinlemeye devam ediyor. Ona, aklındaki planın ne olduğunu soruyorsun ve kız bir süre düşündükten sonra şöyle diyor; "Bunu, bizimle dövüşecek olan herkesle beraber konuşmak en doğrusu olacak. Toplam güç seviyemizi ve yapabileceklerimizin sınırını bilmeden ne yazık ki net bir şey söyleyemem. Ortak bir karara vardıktan sonra bir plan dahilinde harekete geçeriz. Sadece... Sana güvendiğim gibi, onlar da bana güvenmeli. Hazine konusunu ise kafana takma, hepsi sizin olabilir." Sözlerini bitirdikten sonra giysi dolabından hızla bir kimono, gözlük ve peruk çıkarıyor ve sana arkanı dönmeni söylüyor. Kız hızla giyindikten sonra sahte görünümüne geri dönüyor ve Rayno ile Kyrien'i uyandırmanı söylüyor. "Haydi, geminize gidelim ve kimler dövüşecek bir bakalım. Plana orada karar veririz. Eğer kabul etmezseniz de saygıyla karşılarım ve size ayak bağı olmam." Diyor.
Clous&John
Jeux Clous'a açıklamasını yaptıktan sonra kısa bir konuşma dönüyor ve içeri geçiyorsunuz. Jeux, Clous'un kendisini düşündüğünü gördüğü zaman belli etmeden gülümsüyor ve ramen poşetini alıp mutfağa geçiyor. Reev de o sırada şarapları doldurmak için yanınızdan ayrılıyor. İçeride kendi işlerinizden konuşurken John'un para konusundaki isteği yarım kalıyor. Çünkü dışarıdan gelen bir havlama sesi duyuyorsunuz. John bu sesi tanıyor, çünkü köpeği Cerberus'a ait. Dışarı çıkıp baktığınızda John'un tayfasının geminin tam önünde beklediğini görebilirsiniz.
- Out:
- John, Clous'un ya da bir başkasının konuşmalarını direkt olarak copy paste yapmak yerine konuşmayı kendi açından anlat, böyle dedi, şöyle dedi ya da böyle imiş şöyle imiş şeklinde.
North Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 184
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Aşağıdan gelen köpek sesi yürümeme gerek kalmadığının habercisi olmuştu. Ben de hemen onların yanına gidecek ve gemiye davet edecektim. Daha sonra da kaptana dönerek 3.50 metre boyunda ki Angelo'yu parmağımla işaret edecek'' Bu uzun boylu arkadaşın adı Angelo. Tayfamızın doktorudur ve North Blue'nun neredeyse tamamının gezmiş eski bir ödül avcısıdır. Numien şehrin de kütük Angelo olarak da bilinir. '' diyerek sözümü bitirecek ve James'i işaret ederek'' Bu maskeli arkadaşta James Clark. Tayfamızın aşçı ve rotacısıdır.'' Diye bitirecek ve hemen sarı kafalı dostumu işaret edecektim. '' Bu arkadaşın ismi Dalton. Tayfamızın mühendisidir.'' diyerek en sonda Narme'yi işaret edecektim. '' Bu arkadaşta Narme. Tayfa'nın savaş gücü denebilir kendisine.'' Diye sözlerimi bitirmiş ve aşağı eğilerek biraz nefes almıştım. Tam o sırada da bana sinirli gözleriyle bakan Cerberus'u gördüm. O yüzden '' Bu da Cerberus. Dalton'un ve tayfamızın köpeği olur kendisi'' diyecektim. Daha sonra da kaptanın yanına doğru ilerleyecek ve onu işaret edip'' Bu tayfayla ittifak yapacağız sizin için de uygun mu?'' Diyecektim tayfama. Sanırım Angelo dışın da kimse sorun etmezdi.
Misafir- Misafir
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Onur? Bu kelime Clous için çok bir anlam ifade etmiyordu. "O kadar onursuz değilim" Cümlesi de. Adı üstünde hırsızdı o, korsandı, kötü adamdı. Onur, şeref, haysiyet bunlar Clous için anlamsızdı. Zaten eğer tahminleri doğruysa ve ihtiyar karga onun dedesiyse -ki o olduğunu düşünüyordu- beraber hırsızlık yaptığı adamları öldürdükten sonra prayı alıp kaçan bir adamın torunuydu.
Konuşmaları henüz bitmeden dışarıdan gelen havlama sesiyle John harekete geçmişti. Clous'da meraklanıp onun peşinden dışarı geçmişti. gelenler John'un adamları gibi görünüyordu. Hepsiyle tanışmıştı teker teker. Şimdi sırada kardeşi ve kendi adamları vardı. Onları bekleyecek ve tanıtacaktı.
telefondan yazılmıştırKonuşmaları henüz bitmeden dışarıdan gelen havlama sesiyle John harekete geçmişti. Clous'da meraklanıp onun peşinden dışarı geçmişti. gelenler John'un adamları gibi görünüyordu. Hepsiyle tanışmıştı teker teker. Şimdi sırada kardeşi ve kendi adamları vardı. Onları bekleyecek ve tanıtacaktı.
Clous Cracher- Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]
Ame ile konuşmalarına devam ediyordu Shingen. Özgürlük hakkındaki konuşmasından sonra Ame'nin tepkisi ve gözlerindeki parıltı dikkatini çekmişti. Galiba özgür olmayı çok istiyordu ve bu adayı kurtararak ona istediğini verebilirdim. Bize vereceği hazine karşılığında tabi. "Bizimle birlikteyken İstediğini yapabilirsin Ame. İstediğini" Bir hırsız olarak karşılıksız iş yapmam beklenemezdi.
Ame plan konusunda ise gemiye gitmemiz gerektiğini söylemişti. Savaş gücümüz hakkında bilgi edinmek istiyordu ve bu konuda haklıydı. Rayno ve Kyrien'i kaldıracak ve "Gemiye dönüyoruz beyler." diyecektim. Ame gizli kimliğine bürünmüştü. Dötlü olarak gemiye doğru ilerlemeye başlamıştık. İlerlerken birden gemimizin etrafındaki yabancılar dikkatimi çekmişti. Düşmanlar mıydı yoksa ada sakinlerinden mi bilinmiyordu. Bizimkilere baktığımda ise herhangi bir tepki sezmiyordum. Görünüşe göre düşman değillerdi ama burada ne işleri vardı. Dost olup olmadıklarını da öğrenmem lazımdı. Aklıma bir plan gelmişti.
Öncelikle Ame'ye dönüp "Sana söylemeyi unuttuğum bir şey var. Ben çift kişilikli birisiyim. Birazdan naif ve merhametli tarafımı göreceksin. Son olarak da diğer kişiliğim biraz saftır dediklerii fazla dikkate almazsan sevinirim." diyecek ve Ame'nin tepkisini bekleyecektim. Bu sırada iç hesaplaşmamıza dönmem lazımdı. "Sütoş sakın saçma sapan bir şey yapma. Abimin ve tayfamın iyiliği için senin kontrolü ele almana izin veriyorum. Benii pişman etme sakın." demiştim. Sütoş ise "Tamam Shingen sen rahat ol." demişti. kontrolü sütoşa vermeden Kyrien ve Rayno'ya da olan biteni söylemem lazımdı. "Beyler geminin yanındaki kişileri tanımıyoruz. O yüzden kontrolü diğer Shingen'e devredeceğim. Ame'nin gerçek kimliğini de belli etmeyin o nasıl davranacağını bilir. Son olarakta gemiye gittiğimizde Clous'a yaşananları kısaca özetleyin sonrasında Clous, Ame'nin dövüş gücümüzü öğrenmesi için gerekli şeyleri yapsın. Herkesin nasıl dövüş tarzı olduğunu ve ne hünerleri olduğunu anlatsın sonrasında güzel plan yaparız. " diyecek ve onlara da görevini verecektim. Ben ise çekingen ve saf rolünü oynayacak ve diğerlerinin dikkatini çekmeyecektim.
Bunları söyledikten sonra Sütoş'a "Beni mahçup edecek bir şey yapma." diyip konrolü onun almasına izin verecektim.
Kontrolü ele aldıktan sonra ilk işim Ame'ye sarkmak olacaktı. "Merhaba Ame ben Shingen." diyecek ve kendi kimliğimle Ame ile tanışacaktım. Bu sözler biraz garip kaçıyordu ama diyecek başka bir şey bulamamıştım. Görevi Kyrien ve Rayno'ya devretmiş ve Ame ile birlikte pasif konuma geçmiştim. Bakalım neler olacaktı.
Ame plan konusunda ise gemiye gitmemiz gerektiğini söylemişti. Savaş gücümüz hakkında bilgi edinmek istiyordu ve bu konuda haklıydı. Rayno ve Kyrien'i kaldıracak ve "Gemiye dönüyoruz beyler." diyecektim. Ame gizli kimliğine bürünmüştü. Dötlü olarak gemiye doğru ilerlemeye başlamıştık. İlerlerken birden gemimizin etrafındaki yabancılar dikkatimi çekmişti. Düşmanlar mıydı yoksa ada sakinlerinden mi bilinmiyordu. Bizimkilere baktığımda ise herhangi bir tepki sezmiyordum. Görünüşe göre düşman değillerdi ama burada ne işleri vardı. Dost olup olmadıklarını da öğrenmem lazımdı. Aklıma bir plan gelmişti.
Öncelikle Ame'ye dönüp "Sana söylemeyi unuttuğum bir şey var. Ben çift kişilikli birisiyim. Birazdan naif ve merhametli tarafımı göreceksin. Son olarak da diğer kişiliğim biraz saftır dediklerii fazla dikkate almazsan sevinirim." diyecek ve Ame'nin tepkisini bekleyecektim. Bu sırada iç hesaplaşmamıza dönmem lazımdı. "Sütoş sakın saçma sapan bir şey yapma. Abimin ve tayfamın iyiliği için senin kontrolü ele almana izin veriyorum. Benii pişman etme sakın." demiştim. Sütoş ise "Tamam Shingen sen rahat ol." demişti. kontrolü sütoşa vermeden Kyrien ve Rayno'ya da olan biteni söylemem lazımdı. "Beyler geminin yanındaki kişileri tanımıyoruz. O yüzden kontrolü diğer Shingen'e devredeceğim. Ame'nin gerçek kimliğini de belli etmeyin o nasıl davranacağını bilir. Son olarakta gemiye gittiğimizde Clous'a yaşananları kısaca özetleyin sonrasında Clous, Ame'nin dövüş gücümüzü öğrenmesi için gerekli şeyleri yapsın. Herkesin nasıl dövüş tarzı olduğunu ve ne hünerleri olduğunu anlatsın sonrasında güzel plan yaparız. " diyecek ve onlara da görevini verecektim. Ben ise çekingen ve saf rolünü oynayacak ve diğerlerinin dikkatini çekmeyecektim.
Bunları söyledikten sonra Sütoş'a "Beni mahçup edecek bir şey yapma." diyip konrolü onun almasına izin verecektim.
Kontrolü ele aldıktan sonra ilk işim Ame'ye sarkmak olacaktı. "Merhaba Ame ben Shingen." diyecek ve kendi kimliğimle Ame ile tanışacaktım. Bu sözler biraz garip kaçıyordu ama diyecek başka bir şey bulamamıştım. Görevi Kyrien ve Rayno'ya devretmiş ve Ame ile birlikte pasif konuma geçmiştim. Bakalım neler olacaktı.
Shingen Cracher- Mesaj Sayısı : 161
Kayıt tarihi : 17/01/16
3 sayfadaki 7 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7
Similar topics
» Hırsızlığın Amacı [Clous-Shingen ]
» Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
» Hırsızlığın Amacı 2: Beş Bölgenin Tanrısı [Clous-Shingen ]
» Shingen Cracher
» [Envanter] Shingen Cracher
» Bir şey mi kaybettiniz? (Shingen-Clous-Kyrien)
» Hırsızlığın Amacı 2: Beş Bölgenin Tanrısı [Clous-Shingen ]
» Shingen Cracher
» [Envanter] Shingen Cracher
3 sayfadaki 7 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz