Dorobo no Kyoudai [Clous&Shingen&John]

Kendi tayfamı tanıttıktan ve ittifak izni aldıktan sonra sonun da onun da tayfasının tamamıyla ve benim gibi bir müttefikle tanışmıştım. Kaptanın şu anlık oldukça sıradan görünen 2 adamı ve Narme'ye benzeyen diğer adamı tayfanın diğer kısmını oluşturuyordu anlaşılan. Bir süre tayfa üyeleri bakıştıktan sonra ve dikkatler diğer müttefike yönelmişti. Onun da kendini tanıtmasından sonra tayfa üyelerinden biri kaptanı mutfağa çağırmıştı. Bu çağırmanın sebebi biz veya yeni işimiz olabilirdi. Şu anlık geri dönmelerini bekleyecektim. Geri geldiğin de ise de '' Hey Clous! Artık ne yapacağıma karar verelim ha ne dersin?'' diyecektim.

Dörtlü olarak planımızı yapmış ve harekete geçmiştik. Gemideki tanımadığımız adamlara temkinli yaklaşmamız gerektiğini düşünüyordum. O yüzden kontrolü Sütoş'a vermiştim. Böylelikle planı uygulamaya koymuştuk. Ame bana ne kadar benzediğini söylemişti galiba haklıydı da ikimizin de isteyerek ya da istemeyerek iki kişiliği vardı.

Gemiye geldiğimizde diğerlerinin bizim ittifakımız olduğunu öğrenmiştik. Bir ittifak ilginç gelmişti bana özellikle de hırsız olan bir tayfa için. Savaş gücümüzün çok yüksek olduğu söylenemezdi ama zaten meslek gereği buna ihtiyaç yoktu. Şimdi ise savaş gücüne ihtiyacımız vardı o lanet olası Sacra'ye yenmek için olabildiğince adamımız olmalıydı. Galiba doğru zamanda yapılan bir ittifaktı ama bu ittifakın devam etmesini istemiyordum.

Planladığımız gibi Kyrien abime olayları anlatmaya gitmişti. Ame'nin de onlarla gitmesi olayları anlaması açısından iyi olacaktı. Bu sırada ben de ittifak üyeleriyle kalmıştım. Onları tedirgin etmemem gerekiyordu. "Merhaba ittifak kurduğumuz için çok mutlu oldum. Savaşmayı pek seven birisi değilimdir. Bu konuda beni koruyacağınıza inanıyorum." diyecek ve elimi saçlarıma götürüp mahçup bir gülümseme ile devam edecektim. Sonrasında nezaketimi göstermek için "İsterseniz yiyecek ve içecek getirebiliriz" diyecek ve teklifimi sunacaktım. Bununla ilgileneceklerini pek sanımordum ama ben nezaketimi gösterecektim.

Clous mutfaktayken ve shingen de rica sonucu mutfağa yönelmişken Rayno bana kısaca ne yapacağımı sormuştu. '' Beni öldüreceğini söyleyen kaptanına güvenecek değilim. Bu geminin beni ne kadar taşıyacağı da belli değil. Bu yüzden ilk önce bu sorunu ortadan kaldıracağım. Ondan sonra size mümkün olduğunca yardım ederim. Merak etmeyin!'' diye cevaplamıştım onu. Bu sürede de kaptan diğerleri ile mutfaktan dönmüş ve hiç bir şey demeden kuroki adlı kıza bakmaya başlamıştı. O bir şeyler anlatacaktı sanırım. Bu yüzden ben de ona dönüp yüksek sesle'' EE şimdi ne yapacağız?'' diyecektim.

Misafirlerime bana yakışan tarzda bir soru sormuştum. Burada pek kibar adam yoktu o yüzden misafirlerimize iyi bir ev sahipliği yapmam gerekiyordu. Onlara yönelttiğim soru sonrasında sadece su istediklerini söylemişlerdi. Onlara su getirmek için hemen mutfağa yönelmiştim. O sırada Ame'nin benim başıma birşey gelmemesini söylediğini duydum. Görünüşe göre Ame'de benim gibi düşünüyordu. Ben de asla Ame'ye zarar gelmesini istemiyordum.

Ame gözüme bakmaktan çekiniyordu. Diğer Shingen olsa kesin yüz vermez giderdi ama ben farklıydım. Duygularını belli etmekten çekinmeyen birisiydim. Ame ile göz göze gelince ona öpücük atacaktım. "Lan ne yapıyorsun değişik. Sana beni utandıracak bir şey yapma demedim mi lavuk. Sütoş, gerizekalı, aptal, tek hücreli." Gene konuştu odun parçası. O aşktan, romantizmden sevgiden ne anlardı ki. Dediklerin karşısında "Bu kızı kaçırmana izin vermem Singen." demiş ve sonrasında hemen mutfaktan çıkmıştım.

Benim işim kalıp plan yapmk değildi. Ben öyle birisi değildim. Diğer Shingen kontrolü aldığında gereken şeyleri söylerdi ama şimdilik özgürlüğümün tadını çıkartacak ve misafirlerimize su ikram edecektim. Mutfakta kalırsam birşeylerin ters gittiğinden şüphelenirlerdi. Suları ikram ederken John'un söylediklerini duymuştum. "Abim çok iyi bir insandır biz de öyle diğer kaptan-san. Bize güvenebilirsiniz beraber güzel şeyler yapabiliriz." diyecek ve samimi bir şekilde gülümseyecektim. Plan mı, benim işim değil.

Shingen sözünü bitirdikten sonra tayfam oldukça rahatlamıştı. Ancak bu adamın hareketleri pek samimi gelmemişti nedense bana. Ardından da Kuroki  ve kaptan sonun da gelmiş ve sorum üzerine konuşmaya başlamışlardı sonun da. Kuroki İlk önce isimlerimizi sormuş ve ben de '' John'' diyerek dinlemeye devam etmiştim onu. Ardından da güven ile ilgili bir konuşma yapmış ve bana adada ki işimizden bahsetmişti sonun da. Aslın da harika olmuştu bu durum. Hırsızlara daha az güvenme imkanım olmuştu böylece.

Ben düşünürken ise Bu süre de Kuroki sözlerine devam ediyordu hala.  Ada hakkın da bilgi vermiş ve gerçek kimliğini göstermişti bize. Sarı saçlı güzel bir kadındı kendisi. Adanın durumu ve Kuroki'nin gerçek hali  Pekte  umurum da değildi  açıkçası. Bu yüzden çokta şaşırmamıştım. En azından neden ada karanlıkken  sadece haç'ın ışık yaydığını açıklardı bu.  Kızın sözleri de bu ara da hala bitmemişti. Son olarak da onun yanın da adayı yok  etmeye hazır olup olmayacağımızı  sordu. Herkes anın da kabul etmişti nedense bu durumu. Kendi tayfam bile. Ben de olduğum yerden '' Düzgün bir planın olduğun sürece benim için de sıkıntı yok. Ancak merak ettiğim bir kaç şey var.'' deyip bitirmiştim sözlerimi. Çünkü bu ekip hala yetersiz geliyordu bana. Bir kralın sadece 2 adamı olamazdı herhalde. Üstelik kral da en az Sacra kadar güçlüyse yenemezdik onları sanırım.  Bütün adayı yakabilirdik ama bu  da pek kurtarma olmazdı. Bunun yanın da Ame'nin amacı da ilginç gelmişti bana. Bu adayı kurtardığını düşünse bile halkın onu hoş karşılayacağı ve adanın yeni sahibi olacağı kesin değildi. Eğer denize açılacaksa da neden hala bu adayla ilgileniyordu? Burayı kurtarsa bile  eski haline dönebilirdi belki. Belki de ben çok takıyordum bunları. Neyse tam konuşma bitmişken bu sefer de aşağıdan sesler yükselmişti. İhtiyar ve garson kızdı bu seslerin sahibi. Onlar da bize katılacaktı sanırım. Ame'de sorun etmemiş ve detayları yarın konuşacağımızı söylemişti. Kazanmak istiyorsan yarın iyi bir plan yapmalıydık anlaşılan.