Valko Adası[Meirin][Bitti]
One Piece Rpg :: 4 Deniz Rp :: East Blue
2 sayfadaki 7 sayfası
2 sayfadaki 7 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7
Geri: Valko Adası[Meirin][Bitti]
Raff'ın yanından sinirini kendine saklar bir şekilde ayrılıyorsun. Merdivenleri çıkarken Raff arkandan "Kalçaların süper bebek." diye bağırıyor. Sen ise olay çıkmaması için aldırmadan yoluna devam ediyorsun.
Ada içerisinde yürümeye başladığında ilk fark ettiğin şey bu adanın seni geldiğin adaya kıyasla muazzam bir biçimde kalabalık olması oluyor. Öyle ki buradaki ortalama bir apartman senin daha önce gördüğün en yüksek binadan en az 3 kat daha uzun. Valko adası gerçekten de kalabalık bir adaydı.
Binalar ilk başta güzel gelse de bir sure sonra çarpık kentleşme, kalabalık ve betonun doğanın yerini alması gibi sebepler yüzünden insanın sıkılmaması elden gelmiyor. Ayrıca ada kabaca 4 sınıfa ayrılmış durumda. Bunlar kurucular, zenginler, orta halliler ve fakirler. Ada sakinlerinin ekonomik gücü bir kaç istisna dışında merkezden limana gidildikçe düşüyor. Liman ve çevresi ise ticaret sebebiyle istisnai bir şekilde epey zengin durumda.
Ada içinde yürürken, mağazalar gibi bir çok şey dikkatini çekiyor. İçinden görevi aksatıp biraz dolaşmak ve yeni görev yerini keşfetmek gerekiyor. Hem raporu sallamasyon yapsan bile göl çevresinde bir olay olmadığı sürece kimse anlamazdı ama bir olay çıkarsa görevini aksattığın anlaşılabilirdi.
Ada içerisinde yürümeye başladığında ilk fark ettiğin şey bu adanın seni geldiğin adaya kıyasla muazzam bir biçimde kalabalık olması oluyor. Öyle ki buradaki ortalama bir apartman senin daha önce gördüğün en yüksek binadan en az 3 kat daha uzun. Valko adası gerçekten de kalabalık bir adaydı.
Binalar ilk başta güzel gelse de bir sure sonra çarpık kentleşme, kalabalık ve betonun doğanın yerini alması gibi sebepler yüzünden insanın sıkılmaması elden gelmiyor. Ayrıca ada kabaca 4 sınıfa ayrılmış durumda. Bunlar kurucular, zenginler, orta halliler ve fakirler. Ada sakinlerinin ekonomik gücü bir kaç istisna dışında merkezden limana gidildikçe düşüyor. Liman ve çevresi ise ticaret sebebiyle istisnai bir şekilde epey zengin durumda.
Ada içinde yürürken, mağazalar gibi bir çok şey dikkatini çekiyor. İçinden görevi aksatıp biraz dolaşmak ve yeni görev yerini keşfetmek gerekiyor. Hem raporu sallamasyon yapsan bile göl çevresinde bir olay olmadığı sürece kimse anlamazdı ama bir olay çıkarsa görevini aksattığın anlaşılabilirdi.
East Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Valko Adası[Meirin][Bitti]
Raff'ın arkasından ''Kalçaların süper bebek.'' demesine aldırmadan yoluna devam eden Meirin, sonunda karargahın dışına çıkmıştı. Göle doğru gittiği sırada adanın çok kalabalık olduğunu düşündü. Aynı düşünceyi 3. kez düşünse de bu normaldi. Burası kalp adasına göre çok kalabalıktı. Henüz bu duruma alışamamıştı.
Adadaki apartmanlar gökyüzüne ulaşmak istercesine uzundu. Kalp adasındaki en uzun bina bile bu apartmanların yanında çok küçük kalıyordu. Bu apartmanların her bir dairesinde insanların yaşadığını düşünen Meirin, bir kez daha adanın çok kalabalık olduğunu düşünmüştü.
Göle doğru yürümeye devam eden Meirin, merkezdeki insanların şık giyimli olduğunu fark etti. Ekonomik güçleri iyi olmalıydı. Karargaha limandan tüm cadde boyunca ilerleyip kalbin diğer tarafına geçerek vardığından, limandakilerin de ekonomik gücünün iyi olduğunu biliyordu. Acaba arada kalan bölgelerdeki insanların durumu nasıldı? Bir ara oraları da gezmesi gerektiğini düşündü.
Beyaz renk gerçekten güzeldi.Yine de Meirin etrafta yeşillik de görmek isterdi.Beton acımasız bir katil misali doğayı yok etmiş ve onun yerini almıştı. Meirin adadaki her şeyin Valko mermerinden yapılmasına bir türlü anlam veremiyordu. Biraz daha fazla reklam yapmak için doğayı yok etmek ona saçma geliyordu.
Diğer renkler olmazsa beyaz renk nasıl saflığını ortaya çıkarabilirdi?
Meirin ada içinde yürürken, mağazalar gibi birçok şey dikkatini çekti. İçinden görevi aksatıp biraz dolaşmak ve adayı keşfetmek geldi. Yine de bu konuda kararsız kalmıştı. Göl çevresinde bir olay çıkmadığı sürece görevini aksattığı anlaşılmazdı;fakat bir olay çıkarsa ilk günden azar işitebilirdi. Adayı gezmeyi çok istese de ilk günden sorun çıkma ihtimalini göze alamayan Meirin, devriye bölgesinden ayrılmamaya karar verdi.
Adadaki apartmanlar gökyüzüne ulaşmak istercesine uzundu. Kalp adasındaki en uzun bina bile bu apartmanların yanında çok küçük kalıyordu. Bu apartmanların her bir dairesinde insanların yaşadığını düşünen Meirin, bir kez daha adanın çok kalabalık olduğunu düşünmüştü.
Göle doğru yürümeye devam eden Meirin, merkezdeki insanların şık giyimli olduğunu fark etti. Ekonomik güçleri iyi olmalıydı. Karargaha limandan tüm cadde boyunca ilerleyip kalbin diğer tarafına geçerek vardığından, limandakilerin de ekonomik gücünün iyi olduğunu biliyordu. Acaba arada kalan bölgelerdeki insanların durumu nasıldı? Bir ara oraları da gezmesi gerektiğini düşündü.
Beyaz renk gerçekten güzeldi.Yine de Meirin etrafta yeşillik de görmek isterdi.Beton acımasız bir katil misali doğayı yok etmiş ve onun yerini almıştı. Meirin adadaki her şeyin Valko mermerinden yapılmasına bir türlü anlam veremiyordu. Biraz daha fazla reklam yapmak için doğayı yok etmek ona saçma geliyordu.
Diğer renkler olmazsa beyaz renk nasıl saflığını ortaya çıkarabilirdi?
Meirin ada içinde yürürken, mağazalar gibi birçok şey dikkatini çekti. İçinden görevi aksatıp biraz dolaşmak ve adayı keşfetmek geldi. Yine de bu konuda kararsız kalmıştı. Göl çevresinde bir olay çıkmadığı sürece görevini aksattığı anlaşılmazdı;fakat bir olay çıkarsa ilk günden azar işitebilirdi. Adayı gezmeyi çok istese de ilk günden sorun çıkma ihtimalini göze alamayan Meirin, devriye bölgesinden ayrılmamaya karar verdi.
En son Meirin tarafından Ptsi 25 Ocak 2016, 23:03 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Misafir- Misafir
Geri: Valko Adası[Meirin][Bitti]
Gölün etrafında devriye gezerken her şey tıkırında görünüyor. Her insanın yüzüne bakmak ne kadar zor gelse de, görevin aradığın kişiyi görünce karargahı uyarmak ya da onu kendin yakalaman. Bu yüzden her bir insanı incelemen lazım, ama sen orada öylece dikilirken bir suçlu önünden geçer mi? Belki alternatif yollar düşünmen gerekiyordu.
Ustan Izumi böyle durumlar için başa çıkmayı öğretmiş olsaydı keşke, ya da kadınlığını kullanmak böyle bir durumda işe yarar mıydı? Izumi'nin öğretilerini düşünmek seni Rashibal Adasını ve Rashibal'i düşünmeye itiyordu. Rashibal acaba şu an hangi konumdaydı? Nasıl bir sefa sürüyordu. Yaptığı katliam ile ödüllendirilmişti...
Ustan Izumi böyle durumlar için başa çıkmayı öğretmiş olsaydı keşke, ya da kadınlığını kullanmak böyle bir durumda işe yarar mıydı? Izumi'nin öğretilerini düşünmek seni Rashibal Adasını ve Rashibal'i düşünmeye itiyordu. Rashibal acaba şu an hangi konumdaydı? Nasıl bir sefa sürüyordu. Yaptığı katliam ile ödüllendirilmişti...
- Rp Out:
- Biraz daha özgün yazmanı rica ediyorum. Sen benim yazdıklarımı yazınca, ben bir şey yazamıyorum ve özensiz, kısa oluyor. Tek bir eyle yerine bir kaç eylem yaparsan hem daha çabuk ilerlersin, hem de ikimize de yazacak şeyler çıkar.
East Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Valko Adası[Meirin][Bitti]
Gölün etrafındaki devriyesine başlamıştı. Her insanın yüzüne tek tek bakıyor ve posterdeki suçluyu bulmaya çalışıyordu. İşini öyle bir ciddiyetle yapıyordu ki göz göze geldikleri insanlar kendisini suçlu hissedip Meirin'den uzaklaşıyordu. Meirin insanları ürkütmek istemiyordu. Zaten her insanın yüzüne bakmak onu utandırıyordu. Bir de göz göze geldiği insanların ürkmüş bakışlarını görmek istemiyordu. Gerçi bu kadar ciddi olmasa bile yüzü her zaman ciddi gözüküyordu. Sıradan bir vatandaşın bu surata sahip bir denizciyi gördüğünde ürkmesi normaldi.
Aradan belli bir süre geçmişti. Meirin dikkatle insanları incelemesine rağmen suçluyu görememişti. Suçlunun koşarak yanına gelip Hey Meirin! Hadi beni yakala! demesini beklemiyordu elbette. Yine de bu böyle gitmemeliydi. Meirin yeni yollar düşünmeye çalıştı.
Ustası İzumi olsa ne yapardı? Böyle bir durumda kullanması için verdiği bir öğüt var mıydı? Kendisini eski anılarını düşünmeye zorladı ve aklına Rashibal'den ayrılmadan önceki son gecesi geldi.
O gece hocası ile son kez satranç oynamış ve yine kaybetmişti. Hocasına onu neden hiç yenemediğini sormuştu.
Bunun üzerine hocası Meirin'e piyon fedası hakkında ne düşündüğünü sormuştu. O da hiç düşünmeden gereksiz bulduğunu söylemişti. "Evet rakibin senin taşını yemek ile meşgulken sen de tahtanın ilerisine yerleşip baskı kuruyorsun; fakat baskı her zaman sonuç vermiyor. Sen de taşını verdiğinle kalıyorsun."
Bunun ardından hocası vezir fedası hakkında ne düşündüğünü sormuştu. Meirin yine pek düşünmeden şu cevabı vermişti: " Asla! Neden ağır taşlarımdan birini feda edeyim?"
Izumi kaşlarını çatarak :
" Aptal, beni bu yüzden yenemiyorsun işte. Şimdi kulağını aç ve beni iyi dinle.
Ilk olarak ağır taşların da birer piyondur bunu unutma. Bir taşın çok guçlu olması onun başkası tarafından kontrol edildiğini gerçeğini değiştirmez. Ne kadar güçlü olursan ol feda edilebilirsin. Ömrün tahtanın başındaki asıl kişinin keyfine bağlıdır.
Ikinci olarak taş feda edip etmemen senin oyun stiline kalmış. Fakat bazı taşlarını feda etmeden yenemeyeceğin rakipler vardır. " demişti.
Durup dururken neden aklına bu anısının geldiğini bilmiyordu. Yine de bu sözler üzerine düşünürken sözlerin sadece satranç ile ilgili olmadığını fark etti. Kendi hayatında da bu durum geçerliydi. Ileride kendisine ait askerleri olacaktı. Bu askerler onun piyonuydu. Onları feda etmek zorunda kalacak mıydı? Fakat kendisi de bir başkasının piyonu olmayacak mıydı? Acaba amiraller bile bir başkasının piyonu muydu? Peki bir başkasının piyonu olmamak için ne yapmalıydı. Devrimciler, Tapınakçılar, Korsanlar... Meirin kendi kendine ast üst ilişkisine göre düzenlenen her ilişkide birinin öbürünün piyonu olduğu sonucuna ulaştı. Bu durumda kimsenin piyonu olmamak için sivil bir vatandaş mı olmak gerekliydi? Fakat sivil vatandaşlar da kendi yaşam standartına göre birinin piyonu oluyordu. Zaten temelde her insan kendi duygularının bir piyonu değil miydi? İyice saçmaladığını fark eden Meirin bu piyon mevzusunu düşünmeyi bırakıp zihninde başka anılar aramaya başladı.
En büyükleri olan Zacc'ın sürekli hocasına meydan okuyup yenilmesi, avlanma dersinde şişman Pagan'ın bir ayı tarafından kaçırılması, İzumi'nin çok fazla horladığı bir gece yan çadırdaki çocukları korkutması, 12 Kocalı Helen soygunu.... Aklına gelen onca güzel anı içini ısıtsa da şu anki durumuna bir çözüm sunmuyordu. Bu sefer de İzumi böyle bir durumda kalsa ne yapardı diye düşündü.
Hocası İzumi hayatın kendisini satranç olarak gören biriydi. Yaptığı her hamlede rakiplerine tuzaklar hazırlardı. Karşısındaki kişi ister masada oturan küçük bir çocuk, isterse büyük bir ayı olsun ciddi olurdu. Fedaları severdi; fakat sevdiği kimseyi de feda etmezdi. Tehlikeli durumlarda her zaman kendisini ön plana atardı. Hep birlikte vahşi hayvanları avladıkları sırada bile kendisini yem yapıp hayvanı tuzakların olduğu bölüme çeker ve öğrencilerine saldırı yapma fırsatları oluştururdu. İzumi çok fazla risk almayı seven cesur biriydi.
Meirin böyle düşündüğünde onun öğrencisi olmaya layık olmadığını fark etti. O devriye yerinden ayrılmaktan bile korkan bir piyondu. İzumi ise hayatını özgürce yaşayan bir şahtı. Aralarında uçsuz bucaksız, asla kapanmayacak bir fark olduğunu hisseden Meirin üzüldü. Bu böyle gidemezdi. Meirin de risk alacaktı. Bir feda'nın illa can fedası olmasına gerek yoktu. Risk almanın sonu her zaman ölümle bitmezdi. Eğer kimsenin piyonu olmamak, İzumiye layık biri olmak istiyorsa o da cesur olmalıydı. Cesur biri olmazsa ileride karşılaştıklarında İzumi'nin suratına bakamazdı.
Meirin, bir an için bulunduğu adayı bir satranç tahtası,Suçluyu da rakibi olarak düşündü ve sesli bir şekilde düşünerek kafasında bir plan kurdu.
Plan 1: Eğer ben bir suçlu olsaydım ve tüm adada aransaydım adadaki ıssız kesimlerde işlerimi halletmeye çalışırdım. Bu yüzden görev yerini terk edip adanın ücra köşelerine bak.
Plan 2: Eğer ben bir suçlu olsaydım ve işim adanın ıssız köşelerinde halledilmeyecek bir iş olsaydı ne olurdu? Muhtemelen adadan, ücra köşelerde bulamayacağım kadar değerli bir şey almaya çalışırdım. Bunu da Limandan alırdım. İlk plan işe yaramazsa limana bak!
Meirin sesli düşündüğü sırada kendisine bakan insanları fark etti ve sustu. Çok utanmıştı ama iyi gidiyordu. Bunun dışında bir suçlunun burada ne işi olabilirdi? Meirin suçlunun banka soyma, rehin alma, mermer kaçakçılığı yapma, bombalı saldırı yapma, Kendisi için adam toplama ihtimallerini bir bir düşündü ve kendince olasılıklarını hesapladı. Suçlu , Meirin'in kafasındaki bu eylemlerden hangisini yaparsa yapsın sessiz bir şekilde yapma ihtimali yoktu. Bu yüzden diğer olayları telsizden de öğrenebileceğini düşünerek plan listesine katmadı.
''İzle beni sensei, sana yakışır biri olacağım.'' diyerek ilk planını uygulamaya koyulan Meirin, adanın ücra köşelerine doğru yola çıktı.
Rp out:
Aradan belli bir süre geçmişti. Meirin dikkatle insanları incelemesine rağmen suçluyu görememişti. Suçlunun koşarak yanına gelip Hey Meirin! Hadi beni yakala! demesini beklemiyordu elbette. Yine de bu böyle gitmemeliydi. Meirin yeni yollar düşünmeye çalıştı.
Ustası İzumi olsa ne yapardı? Böyle bir durumda kullanması için verdiği bir öğüt var mıydı? Kendisini eski anılarını düşünmeye zorladı ve aklına Rashibal'den ayrılmadan önceki son gecesi geldi.
O gece hocası ile son kez satranç oynamış ve yine kaybetmişti. Hocasına onu neden hiç yenemediğini sormuştu.
Bunun üzerine hocası Meirin'e piyon fedası hakkında ne düşündüğünü sormuştu. O da hiç düşünmeden gereksiz bulduğunu söylemişti. "Evet rakibin senin taşını yemek ile meşgulken sen de tahtanın ilerisine yerleşip baskı kuruyorsun; fakat baskı her zaman sonuç vermiyor. Sen de taşını verdiğinle kalıyorsun."
Bunun ardından hocası vezir fedası hakkında ne düşündüğünü sormuştu. Meirin yine pek düşünmeden şu cevabı vermişti: " Asla! Neden ağır taşlarımdan birini feda edeyim?"
Izumi kaşlarını çatarak :
" Aptal, beni bu yüzden yenemiyorsun işte. Şimdi kulağını aç ve beni iyi dinle.
Ilk olarak ağır taşların da birer piyondur bunu unutma. Bir taşın çok guçlu olması onun başkası tarafından kontrol edildiğini gerçeğini değiştirmez. Ne kadar güçlü olursan ol feda edilebilirsin. Ömrün tahtanın başındaki asıl kişinin keyfine bağlıdır.
Ikinci olarak taş feda edip etmemen senin oyun stiline kalmış. Fakat bazı taşlarını feda etmeden yenemeyeceğin rakipler vardır. " demişti.
Durup dururken neden aklına bu anısının geldiğini bilmiyordu. Yine de bu sözler üzerine düşünürken sözlerin sadece satranç ile ilgili olmadığını fark etti. Kendi hayatında da bu durum geçerliydi. Ileride kendisine ait askerleri olacaktı. Bu askerler onun piyonuydu. Onları feda etmek zorunda kalacak mıydı? Fakat kendisi de bir başkasının piyonu olmayacak mıydı? Acaba amiraller bile bir başkasının piyonu muydu? Peki bir başkasının piyonu olmamak için ne yapmalıydı. Devrimciler, Tapınakçılar, Korsanlar... Meirin kendi kendine ast üst ilişkisine göre düzenlenen her ilişkide birinin öbürünün piyonu olduğu sonucuna ulaştı. Bu durumda kimsenin piyonu olmamak için sivil bir vatandaş mı olmak gerekliydi? Fakat sivil vatandaşlar da kendi yaşam standartına göre birinin piyonu oluyordu. Zaten temelde her insan kendi duygularının bir piyonu değil miydi? İyice saçmaladığını fark eden Meirin bu piyon mevzusunu düşünmeyi bırakıp zihninde başka anılar aramaya başladı.
En büyükleri olan Zacc'ın sürekli hocasına meydan okuyup yenilmesi, avlanma dersinde şişman Pagan'ın bir ayı tarafından kaçırılması, İzumi'nin çok fazla horladığı bir gece yan çadırdaki çocukları korkutması, 12 Kocalı Helen soygunu.... Aklına gelen onca güzel anı içini ısıtsa da şu anki durumuna bir çözüm sunmuyordu. Bu sefer de İzumi böyle bir durumda kalsa ne yapardı diye düşündü.
Hocası İzumi hayatın kendisini satranç olarak gören biriydi. Yaptığı her hamlede rakiplerine tuzaklar hazırlardı. Karşısındaki kişi ister masada oturan küçük bir çocuk, isterse büyük bir ayı olsun ciddi olurdu. Fedaları severdi; fakat sevdiği kimseyi de feda etmezdi. Tehlikeli durumlarda her zaman kendisini ön plana atardı. Hep birlikte vahşi hayvanları avladıkları sırada bile kendisini yem yapıp hayvanı tuzakların olduğu bölüme çeker ve öğrencilerine saldırı yapma fırsatları oluştururdu. İzumi çok fazla risk almayı seven cesur biriydi.
Meirin böyle düşündüğünde onun öğrencisi olmaya layık olmadığını fark etti. O devriye yerinden ayrılmaktan bile korkan bir piyondu. İzumi ise hayatını özgürce yaşayan bir şahtı. Aralarında uçsuz bucaksız, asla kapanmayacak bir fark olduğunu hisseden Meirin üzüldü. Bu böyle gidemezdi. Meirin de risk alacaktı. Bir feda'nın illa can fedası olmasına gerek yoktu. Risk almanın sonu her zaman ölümle bitmezdi. Eğer kimsenin piyonu olmamak, İzumiye layık biri olmak istiyorsa o da cesur olmalıydı. Cesur biri olmazsa ileride karşılaştıklarında İzumi'nin suratına bakamazdı.
Meirin, bir an için bulunduğu adayı bir satranç tahtası,Suçluyu da rakibi olarak düşündü ve sesli bir şekilde düşünerek kafasında bir plan kurdu.
Plan 1: Eğer ben bir suçlu olsaydım ve tüm adada aransaydım adadaki ıssız kesimlerde işlerimi halletmeye çalışırdım. Bu yüzden görev yerini terk edip adanın ücra köşelerine bak.
Plan 2: Eğer ben bir suçlu olsaydım ve işim adanın ıssız köşelerinde halledilmeyecek bir iş olsaydı ne olurdu? Muhtemelen adadan, ücra köşelerde bulamayacağım kadar değerli bir şey almaya çalışırdım. Bunu da Limandan alırdım. İlk plan işe yaramazsa limana bak!
Meirin sesli düşündüğü sırada kendisine bakan insanları fark etti ve sustu. Çok utanmıştı ama iyi gidiyordu. Bunun dışında bir suçlunun burada ne işi olabilirdi? Meirin suçlunun banka soyma, rehin alma, mermer kaçakçılığı yapma, bombalı saldırı yapma, Kendisi için adam toplama ihtimallerini bir bir düşündü ve kendince olasılıklarını hesapladı. Suçlu , Meirin'in kafasındaki bu eylemlerden hangisini yaparsa yapsın sessiz bir şekilde yapma ihtimali yoktu. Bu yüzden diğer olayları telsizden de öğrenebileceğini düşünerek plan listesine katmadı.
''İzle beni sensei, sana yakışır biri olacağım.'' diyerek ilk planını uygulamaya koyulan Meirin, adanın ücra köşelerine doğru yola çıktı.
Rp out:
- Spoiler:
- İlk defa oynadığımdan pek beceremiyorum sanırım kusura bakmayın.Yavaş gittiğinin ben de farkındayım lanet bir telsizi almak bile 2 gün sürdü Neyse bundan sonra daha özenli yazmaya çalışırım, umarım bunu beğenirsiniz.
Misafir- Misafir
Geri: Valko Adası[Meirin][Bitti]
Görev yerini terk etme kararı alıyorsun ve ıssız yerlere bakmaya gidiyorsun, ama ağacı ormanda aramak mı daha zordur yoksa çölde mi? Adanın ücra köşelerine ilerleyince, şehrin kötü yüzlerini de görüyorsun, bazı ara sokaklar pislik içinde ve yerlerde yatan evsizler var. Serdikleri kartonlar terden ıslak görünüyor, bu güzel havada gölün etrafında bulunmaları daha mantıklı olmaz mıydı? Bu adanın karanlık bir yüzü vardı belli ki. Evsiz insanların zengin insanlara yakın olması gerekirdi. Dilencilik için ve ya hırsızlık için, ama pis sokaklarında günün ortasında öyle ce yatıyorlardı. Bazı kirli yüzlü insanlar sana arzu ile bakıyor. Denizci olduğunu anladıklarında ise gözlerini korkuyla indirdiğini görüyorsun. Girdiğin bir ara sokakta 5 tane evsiz yerde yatıyor. Sokağın sonunda ise dikilen bir adam var. Giyimi ziyadesiyle şık ve o sokağa ait olmadığı her halinden belli. Sırtında geniş çift el-bir kılıç var.
Sen ne yapacağını düşünürken Den Den mushi çalıyor. Açarsan yüzbaşı Tuhatta sana nerede olduğunu, meydanda aranan adamın görüldüğünü söyleyecek. Bir ere denk gelen adam, panikleyip eri yaralamış ve kaçmış..
Sen ne yapacağını düşünürken Den Den mushi çalıyor. Açarsan yüzbaşı Tuhatta sana nerede olduğunu, meydanda aranan adamın görüldüğünü söyleyecek. Bir ere denk gelen adam, panikleyip eri yaralamış ve kaçmış..
- Rp Out:
- Önemli değil.
East Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Valko Adası[Meirin][Bitti]
Adanın ücra köşelerine doğru gittikçe, içten içe düşündüğü; fakat gerçekleşmesini istemediği durumlarla karşılaşıyordu. Şehrin kötü yüzü yavaş yavaş ortaya çıkıyordu.
Meirin, pislik içindeki ara sokakları ve yerde yatan evsizleri ilk gördüğünde gördüklerinin sadece bu insanlarla sınırlı kalmasını dilemişti. Eğer sadece birkaç kişi bu durumdaysa onların maddi sorunlarını kendi cebinden bile çözülebilirdi.
Ne yazık ki dünya bu kadar tozpembe değildi. Yürüdükçe durum daha da vahim bir hal alıyordu. Her sokak başında gördüğü evsiz sayısı artıyor, her adımında kafasındaki bembeyaz ve kirlerden arınmış şehir görüntüsü bulanıklaşıyordu.
Bu zor durumdaki insanları gördüğünde aklına Rashibal'deki zor günleri geliyordu. Oradaki insanlar da buradaki insanlar da yaşam savaşı veriyordu. Yine de ufak bir ayrıntı Meirin'in dikkatini çekti. Bu insanlar neden ara sokaklardan çıkmıyorlardı? Şehrin kalabalık yerlerine gidip iş arayabilir, dilenebilir, kanunlara aykırı olsa da gidip hırsızlık yapmayı deneyebilirlerdi. Birçok imkanları olmasına rağmen neden yerlerinden kalkmayıp altlarındaki kartonlar terden sırılsıklam hale gelene kadar oturduklarını merak ediyordu. Dikkatini çeken bir diğer şey ise kendisine dik dik bakan bazı insanların, denizci olduğunu fark ettiklerinde korku ile gözlerini kaçırmalarıydı.
Bu adada kesinlikle bir sorun vardı. Meirin gördüklerinden sonra şehrin merkez kısmının sadece bir yanılsama olduğunu düşündü. Tüm iyi giyimli, mutlu insanlar turistlerin gözlerini boyamak amacıyla orada toplanmıştı. Yoksul insanlar ise bir çöp gibi adanın ücra köşelerine tıkılmıştı. Ayrıca bilmediği bir sebepten dolayı buradaki insanlar denizcilerden korkuyorlardı.
Bu düşünceler eşliğinde yürürken girdiği bir ara sokakta 5 tane evsizin yerde kıpırdamadan yattığını ve sokağın sonunda ise arkası dönük bir şekilde dikilen şık giyimli bir adamı gördü. Şık giyimi: Ben bu sokağa ait değilim! diye bağırıyordu. Sırtında geniş, çift el bir kılıç olan bu adamı gören Meirin'in de eli, belindeki kılıcına gitti. Bir sorun çıkarsa kopyalarını yaratıp saldırıya geçecekti.
Tam o sırada Den Den Mushi yüksek bir sesle çaldı. Meirin sokağın sonundaki adam duymasın diye hızlıca çağrıyı cevaplasa da çok büyük ihtimalle adam, Den Den Mushi sesini duymuştu. Yapılacak bir şey yoktu. Bir yandan Den Den Mushi ile konuşurken bir yandan da kılıçlı adama doğru yürüyordu.
Hattaki kişi yüzbaşı Tuhatta idi ve kendisine nerede olduğunu soruyordu. Sesi çok kızgın geliyordu. Söylediğine göre meydanda aranan adam görülmüştü. Bir ere denk gelen adam, panikleyip eri yaralamış ve kaçmıştı. Meirin içinden okkalı bir küfür etti. Görev yerini bırakmıştı ve bırakmasının ardından suçlu orada görülmüştü. Sanki evren ona garip oyunlar oynuyordu. Bu sırada adamın da iyice yanına yaklaşan Meirin, yine gözlerini kapatıp hayali satranç tahtasını oluşturmuştu.Bu sefer arkası ona dönük bir şekilde önünde duran adamın onu duymaması için içinden düşünecekti.
1-)Karşımdaki adam ile aranan adam aynı kişi ise ve ben yüzbaşına asıl hikayeyi söylersem aradığım adam kıllanıp kaçabilir. fazla hızlı olmadığımdan onu elimden kaçırabilirim ve yüzbaşı bana kızar.
2-) Karşımdaki adam ile aranan adam aynı kişi ise ve ben yüz başına asıl hikayeyi söylersem karşımdaki adam yine panik yapıp bana saldırabilir ve ölebilirim. Bu yaşta bir halt beceremeden ölürsem İzumi sensei cehennemin dibine kadar beni takip eder ve beni bulup tekrar öldürür.
3-) İlk iki ihtimalin tersine adamı yakalama veya yenme şansım da var. Yine de onun asıl kişi olduğundan emin değilim ve yanlış kişiyi yakalayıp karargaha götürürsem azar işitebilirim.
4-) Karşımdaki adam ile aradığım adam aynı kişi olmasa da sırtında kılıç taşıyan bu herif de bir suçlu olabilir.
5-) Tüm bu yaygara boşunadır ve karşımdaki adam masum biridir.
Meirin kafasındaki 5 ihtimalin dördünde aynı sonuca ulaştı. Yüzbaşına şu an için doğruyu söylemesi tehlikeliydi. Meirin yüz başına: ''Özür dilerim efendim! Yanlışlıkla kayboldum. Hemen yakınımdaki birine adres sorup geliyorum.'' diyecek ve ardından da Den Den Mushi'yi kapatacaktı.
Den Den Mushi'yi kapattıktan sonra zaten iyice yakınında bulunduğu kılıçlı adama Merkeze nasıl gidileceğini soracaktı. Eğer adam kendisine yüzünü dönmeden cevap verirse muhabbeti biraz daha uzatarak adamın yüzünü görmeye çalışacaktı. Eğer adam kendisine yüzünü dönerek cevap verirse zaten adamın aradığı suçlu olup olmadığını anlayacaktı. Geriye tek sorun 4. ihtimalin doğruluğunun kontrol edilmesiydi. Buna da içgüdüleri ile karar verecekti. Eğer yüzünü dönen adamın tekinsiz biri olduğunu hissederse ona bu kılıçları niçin taşıdığını soracaktı.
Tamamdı. Yine harika bir plan yapmıştı. İçinden bir ses her şekilde batıracağını söylese de kafasındaki bu planı uygulamaya koyan Meirin, adamın 2 metre kadar yakınına gelip, sol elini tekrar kılıcına doğru koydu ve : ''Afedersiniz, siz de mi kayboldunuz? Göle nasıl gidileceğini biliyor musunuz?'' diye sordu. Bakalım işler onun umduğu gibi gidecek miydi?
Meirin, pislik içindeki ara sokakları ve yerde yatan evsizleri ilk gördüğünde gördüklerinin sadece bu insanlarla sınırlı kalmasını dilemişti. Eğer sadece birkaç kişi bu durumdaysa onların maddi sorunlarını kendi cebinden bile çözülebilirdi.
Ne yazık ki dünya bu kadar tozpembe değildi. Yürüdükçe durum daha da vahim bir hal alıyordu. Her sokak başında gördüğü evsiz sayısı artıyor, her adımında kafasındaki bembeyaz ve kirlerden arınmış şehir görüntüsü bulanıklaşıyordu.
Bu zor durumdaki insanları gördüğünde aklına Rashibal'deki zor günleri geliyordu. Oradaki insanlar da buradaki insanlar da yaşam savaşı veriyordu. Yine de ufak bir ayrıntı Meirin'in dikkatini çekti. Bu insanlar neden ara sokaklardan çıkmıyorlardı? Şehrin kalabalık yerlerine gidip iş arayabilir, dilenebilir, kanunlara aykırı olsa da gidip hırsızlık yapmayı deneyebilirlerdi. Birçok imkanları olmasına rağmen neden yerlerinden kalkmayıp altlarındaki kartonlar terden sırılsıklam hale gelene kadar oturduklarını merak ediyordu. Dikkatini çeken bir diğer şey ise kendisine dik dik bakan bazı insanların, denizci olduğunu fark ettiklerinde korku ile gözlerini kaçırmalarıydı.
Bu adada kesinlikle bir sorun vardı. Meirin gördüklerinden sonra şehrin merkez kısmının sadece bir yanılsama olduğunu düşündü. Tüm iyi giyimli, mutlu insanlar turistlerin gözlerini boyamak amacıyla orada toplanmıştı. Yoksul insanlar ise bir çöp gibi adanın ücra köşelerine tıkılmıştı. Ayrıca bilmediği bir sebepten dolayı buradaki insanlar denizcilerden korkuyorlardı.
Bu düşünceler eşliğinde yürürken girdiği bir ara sokakta 5 tane evsizin yerde kıpırdamadan yattığını ve sokağın sonunda ise arkası dönük bir şekilde dikilen şık giyimli bir adamı gördü. Şık giyimi: Ben bu sokağa ait değilim! diye bağırıyordu. Sırtında geniş, çift el bir kılıç olan bu adamı gören Meirin'in de eli, belindeki kılıcına gitti. Bir sorun çıkarsa kopyalarını yaratıp saldırıya geçecekti.
Tam o sırada Den Den Mushi yüksek bir sesle çaldı. Meirin sokağın sonundaki adam duymasın diye hızlıca çağrıyı cevaplasa da çok büyük ihtimalle adam, Den Den Mushi sesini duymuştu. Yapılacak bir şey yoktu. Bir yandan Den Den Mushi ile konuşurken bir yandan da kılıçlı adama doğru yürüyordu.
Hattaki kişi yüzbaşı Tuhatta idi ve kendisine nerede olduğunu soruyordu. Sesi çok kızgın geliyordu. Söylediğine göre meydanda aranan adam görülmüştü. Bir ere denk gelen adam, panikleyip eri yaralamış ve kaçmıştı. Meirin içinden okkalı bir küfür etti. Görev yerini bırakmıştı ve bırakmasının ardından suçlu orada görülmüştü. Sanki evren ona garip oyunlar oynuyordu. Bu sırada adamın da iyice yanına yaklaşan Meirin, yine gözlerini kapatıp hayali satranç tahtasını oluşturmuştu.Bu sefer arkası ona dönük bir şekilde önünde duran adamın onu duymaması için içinden düşünecekti.
1-)Karşımdaki adam ile aranan adam aynı kişi ise ve ben yüzbaşına asıl hikayeyi söylersem aradığım adam kıllanıp kaçabilir. fazla hızlı olmadığımdan onu elimden kaçırabilirim ve yüzbaşı bana kızar.
2-) Karşımdaki adam ile aranan adam aynı kişi ise ve ben yüz başına asıl hikayeyi söylersem karşımdaki adam yine panik yapıp bana saldırabilir ve ölebilirim. Bu yaşta bir halt beceremeden ölürsem İzumi sensei cehennemin dibine kadar beni takip eder ve beni bulup tekrar öldürür.
3-) İlk iki ihtimalin tersine adamı yakalama veya yenme şansım da var. Yine de onun asıl kişi olduğundan emin değilim ve yanlış kişiyi yakalayıp karargaha götürürsem azar işitebilirim.
4-) Karşımdaki adam ile aradığım adam aynı kişi olmasa da sırtında kılıç taşıyan bu herif de bir suçlu olabilir.
5-) Tüm bu yaygara boşunadır ve karşımdaki adam masum biridir.
Meirin kafasındaki 5 ihtimalin dördünde aynı sonuca ulaştı. Yüzbaşına şu an için doğruyu söylemesi tehlikeliydi. Meirin yüz başına: ''Özür dilerim efendim! Yanlışlıkla kayboldum. Hemen yakınımdaki birine adres sorup geliyorum.'' diyecek ve ardından da Den Den Mushi'yi kapatacaktı.
Den Den Mushi'yi kapattıktan sonra zaten iyice yakınında bulunduğu kılıçlı adama Merkeze nasıl gidileceğini soracaktı. Eğer adam kendisine yüzünü dönmeden cevap verirse muhabbeti biraz daha uzatarak adamın yüzünü görmeye çalışacaktı. Eğer adam kendisine yüzünü dönerek cevap verirse zaten adamın aradığı suçlu olup olmadığını anlayacaktı. Geriye tek sorun 4. ihtimalin doğruluğunun kontrol edilmesiydi. Buna da içgüdüleri ile karar verecekti. Eğer yüzünü dönen adamın tekinsiz biri olduğunu hissederse ona bu kılıçları niçin taşıdığını soracaktı.
Tamamdı. Yine harika bir plan yapmıştı. İçinden bir ses her şekilde batıracağını söylese de kafasındaki bu planı uygulamaya koyan Meirin, adamın 2 metre kadar yakınına gelip, sol elini tekrar kılıcına doğru koydu ve : ''Afedersiniz, siz de mi kayboldunuz? Göle nasıl gidileceğini biliyor musunuz?'' diye sordu. Bakalım işler onun umduğu gibi gidecek miydi?
Misafir- Misafir
Geri: Valko Adası[Meirin][Bitti]
Sen özrünü diledikten sonra Yüzbaşı Tuhatta, acele etmeni söylüyor ve ekliyor şu acemiler. Daha konuşmasını bitirmeden adamın yüzüne kapatıyorsun. Senin için sorun olabilirdi bu sonra. Adam konuşmanı duymamış gibi hiç bir tepki vermemişti, ama sen soru sorunca sana doğru dönüp gülümsüyor ve cevap veriyor.
"Ah, hayır kaybolmadım. Bir organizasyona öncülük ediyorum. Burada ki evsizlere yemek dağıtımı yapacağız. O yüzden buradayım. Eğer göle gitmek istiyorsanız, geldiğiniz sokağın sonundan sola dönün ve caddeyi bitirince sağa dönün. İyi günler dilerim." diyor gizemli adam. Çok yumuşak bir konuşması var, insana güven aşılayan gülümsemesi ile birlikte adamdan şüphe etmek çok zor. Ama hikayesi çokta saçma değil. Bu insanları beslemek isteyen hayırsever bir zengin olabilir...
"Ah, hayır kaybolmadım. Bir organizasyona öncülük ediyorum. Burada ki evsizlere yemek dağıtımı yapacağız. O yüzden buradayım. Eğer göle gitmek istiyorsanız, geldiğiniz sokağın sonundan sola dönün ve caddeyi bitirince sağa dönün. İyi günler dilerim." diyor gizemli adam. Çok yumuşak bir konuşması var, insana güven aşılayan gülümsemesi ile birlikte adamdan şüphe etmek çok zor. Ama hikayesi çokta saçma değil. Bu insanları beslemek isteyen hayırsever bir zengin olabilir...
- Spoiler:
East Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Valko Adası[Meirin][Bitti]
Meirin sorusunu sorduktan sonra, gizemli kişi yavaşça ona döndü ve gülümseyerek: ''Ah, hayır kaybolmadım. Bir organizasyona öncülük ediyorum. Buradaki evsizlere yemek dağıtımı yapacağız. O yüzden buradayım. Eğer göle gitmek istiyorsanız, geldiğiniz sokağın sonundan sola dönün ve caddeyi bitirince sağa dönün. İyi günler dilerim." dedi.
Meirin karşısındaki adamın aradığı suçlu olmadığını görünce biraz olsun rahatladı. Karşısındaki adamın kahverengi gözleri, orta uzunlukta dalgalı saçları ve çocuksu bir yüzü vardı. Gri ceketi ve bazı düğmelerini açık bıraktığı açık renkli gömleği ile oldukça karizmatik gözüküyordu. Çok yumuşak bir sesi vardı. Masum gülümsemesi de işin içine eklendiğinde Meirin bu adamın masum olduğunu düşünebilirdi. Yine de bu yaşına kadar yaşadığı tecrübeleri en çok bu tip insanlardan korkması gerektiğini söylüyordu. Ayrıca adamın söyledikleri sırtındaki kılıcı açıklamıyordu. Bu yüzden hemen tedbiri elden bırakmadı. Sıradaki hamlesini düşünmeliydi.
Önünde üç seçenek vardı. İlk olarak göle geri dönebilirdi; fakat suçlu oradan kaçmıştı ve muhtemelen bir daha o bölgede gözükmeyecekti. Yüzbaşından azar işittiği ile kalacaktı.
İkinci olarak bu adama sırtındaki kılıcın ne olduğunu soracak, adamın bulunduğu organizasyon hakkında adamın ağzını arayacaktı; fakat muhtemelen adam onu geçiştirirdi. Meirin de bir şey elde edemeden göle geri döner ve azar işitirdi.
Üçüncü olarak adamın yanından ayrılır ve bir köşeye saklanıp uzaktan onu izlerdi. Böylece söyledikleri ile yaptıklarının birbirine uyup uymadığını kendi gözleri ile görebilirdi.
Bu eyleminin 4 farklı sonuca yol açabileceğini düşündü:
1-)Adam onu fark etmez ve suçluluğu kanıtlanır.
2-)Adam onu fark etmez ve masumluğu kanıtlanır.
3-)Adam onu fark eder ve az önceki nazik hali kaybolur.
4-) Adam onu fark eder ve nazik halini korur.
Meirin tüm bunları planlasa da bu konuda kararsızdı. Yine paranoyakça düşüncelerinin onu ele geçirdiğini düşünüyordu. Bu gidişle ikinci Raff vakası olacaktı. Durup dururken insanları suçlamak istemiyordu. Acaba geri mi dönmeliydi? Ah şu kararsızlığı! Bu kararsızlığı yüzünden bir gün başının feci şekilde belaya gireceğini hissediyordu. Geçen sefer göl çevresinde biraz daha bekleseydi suçluyu yakalayabilirdi. Bu sefer beklemesi gerektiğini düşündü. 3. planını uygulayacaktı. Zaten Den Den Mushi'yi yüzbaşının suratına kapayarak onu kızdırmıştı. Seçtiği her seçeneğin sonunda azar işitecekti. Belki buradan bir iş çıkardı da kendini affettirirdi.
Meirin bundan sonra başını sağa yatırıp üzgün bir ses tonu ile: ''Caddeyi bitirince sağa dön. Anladım sanırım...'' diyecekti. Ardından güzelce gülümseyip adamın gözlerinin içine bakarak: ''Yardımcı olduğunuz için teşekkür ederim. Ayrıca evsizlere yardımcı olduğunuz için minnettarım.'' diye ekleyecekti.
Tüm bunları yaptıktan sonra ellerini cebine sokup birkaç adım attıktan sonra durup: ''Sırtınızdaki kılıca dikkat edin. Yanlışlıkla birini yaralayabilirsiniz.'' demeyi düşünse de planını açığa çıkaracağından dolayı bundan vazgeçti. Keşke bu şekilde diyebilseydi. O zaman çok havalı olurdu. Yine de böyle yapmayacaktı. Geldiği sokaktan sola döndükten sonra bir yerde saklanıp onu izleyecekti. Eğer adam başka bir yere giderse de onu takip edecekti.
Meirin karşısındaki adamın aradığı suçlu olmadığını görünce biraz olsun rahatladı. Karşısındaki adamın kahverengi gözleri, orta uzunlukta dalgalı saçları ve çocuksu bir yüzü vardı. Gri ceketi ve bazı düğmelerini açık bıraktığı açık renkli gömleği ile oldukça karizmatik gözüküyordu. Çok yumuşak bir sesi vardı. Masum gülümsemesi de işin içine eklendiğinde Meirin bu adamın masum olduğunu düşünebilirdi. Yine de bu yaşına kadar yaşadığı tecrübeleri en çok bu tip insanlardan korkması gerektiğini söylüyordu. Ayrıca adamın söyledikleri sırtındaki kılıcı açıklamıyordu. Bu yüzden hemen tedbiri elden bırakmadı. Sıradaki hamlesini düşünmeliydi.
Önünde üç seçenek vardı. İlk olarak göle geri dönebilirdi; fakat suçlu oradan kaçmıştı ve muhtemelen bir daha o bölgede gözükmeyecekti. Yüzbaşından azar işittiği ile kalacaktı.
İkinci olarak bu adama sırtındaki kılıcın ne olduğunu soracak, adamın bulunduğu organizasyon hakkında adamın ağzını arayacaktı; fakat muhtemelen adam onu geçiştirirdi. Meirin de bir şey elde edemeden göle geri döner ve azar işitirdi.
Üçüncü olarak adamın yanından ayrılır ve bir köşeye saklanıp uzaktan onu izlerdi. Böylece söyledikleri ile yaptıklarının birbirine uyup uymadığını kendi gözleri ile görebilirdi.
Bu eyleminin 4 farklı sonuca yol açabileceğini düşündü:
1-)Adam onu fark etmez ve suçluluğu kanıtlanır.
2-)Adam onu fark etmez ve masumluğu kanıtlanır.
3-)Adam onu fark eder ve az önceki nazik hali kaybolur.
4-) Adam onu fark eder ve nazik halini korur.
Meirin tüm bunları planlasa da bu konuda kararsızdı. Yine paranoyakça düşüncelerinin onu ele geçirdiğini düşünüyordu. Bu gidişle ikinci Raff vakası olacaktı. Durup dururken insanları suçlamak istemiyordu. Acaba geri mi dönmeliydi? Ah şu kararsızlığı! Bu kararsızlığı yüzünden bir gün başının feci şekilde belaya gireceğini hissediyordu. Geçen sefer göl çevresinde biraz daha bekleseydi suçluyu yakalayabilirdi. Bu sefer beklemesi gerektiğini düşündü. 3. planını uygulayacaktı. Zaten Den Den Mushi'yi yüzbaşının suratına kapayarak onu kızdırmıştı. Seçtiği her seçeneğin sonunda azar işitecekti. Belki buradan bir iş çıkardı da kendini affettirirdi.
Meirin bundan sonra başını sağa yatırıp üzgün bir ses tonu ile: ''Caddeyi bitirince sağa dön. Anladım sanırım...'' diyecekti. Ardından güzelce gülümseyip adamın gözlerinin içine bakarak: ''Yardımcı olduğunuz için teşekkür ederim. Ayrıca evsizlere yardımcı olduğunuz için minnettarım.'' diye ekleyecekti.
Tüm bunları yaptıktan sonra ellerini cebine sokup birkaç adım attıktan sonra durup: ''Sırtınızdaki kılıca dikkat edin. Yanlışlıkla birini yaralayabilirsiniz.'' demeyi düşünse de planını açığa çıkaracağından dolayı bundan vazgeçti. Keşke bu şekilde diyebilseydi. O zaman çok havalı olurdu. Yine de böyle yapmayacaktı. Geldiği sokaktan sola döndükten sonra bir yerde saklanıp onu izleyecekti. Eğer adam başka bir yere giderse de onu takip edecekti.
Misafir- Misafir
Geri: Valko Adası[Meirin][Bitti]
Sen döner dönmez adam bir den den mushi çıkarıyor ve karşı taraf açtığında "Raffus, arka sokaklarda ki işim bitti. Benimle planladığımız yerde buluş." diyor aynı yumuşak sesle. Sonrasında yürümeye başlıyor. Senin geldiğin sokaktan ilerlerken yerde yatan evsizlerden birini kafasından tekmeliyor, o zaman görüyorsun ki yerde yatan adamların hepsi karınlarından kesilmiş. Sonrasında arkada sokaklardan devam ederek, terkedilmiş bir fabrikaya doğru yol alıyor. Etraftaki kırık Valko mermerlerinden anlaşıldığı kadarıyla, bu fabrika da bir zamanlar Valko mermeri işleniyordu. Şimdi ise suçluların yasal olmayan konuşmalarına ev sahipliği yapıyor, işkenceler ve infazlar burada yapılıyor.
Fabrikanın girişine geldiğinde etrafına bakan adam, çelik kapıyı gürültü ile çekiyor, görüldüğü kadarıyla içeride 3 kişi daha var, mesafe uzak olduğu için aradığın adamın aralarında olup olmadığını göremiyorsun. Kapı kapandıktan sonra yaklaşabilir, içeri baskın düzenleyebilirsin, ya da karargaha haber vererek destek çağırabilirsin. Fabrikayı gözetleyebileceğin 3 olasılık var.
1. Kapıyı hafifçe açabilirsin.
2. Çatıya çıkabilirsin, çatıda boşluklar olduğunu görüyorsun.
3. Arka tarafa gidersen, orada küçük bir kapı daha bulunuyor. Ama ses çıkarır mı çıkarmaz mı bilmiyorsun.
Fabrikanın girişine geldiğinde etrafına bakan adam, çelik kapıyı gürültü ile çekiyor, görüldüğü kadarıyla içeride 3 kişi daha var, mesafe uzak olduğu için aradığın adamın aralarında olup olmadığını göremiyorsun. Kapı kapandıktan sonra yaklaşabilir, içeri baskın düzenleyebilirsin, ya da karargaha haber vererek destek çağırabilirsin. Fabrikayı gözetleyebileceğin 3 olasılık var.
1. Kapıyı hafifçe açabilirsin.
2. Çatıya çıkabilirsin, çatıda boşluklar olduğunu görüyorsun.
3. Arka tarafa gidersen, orada küçük bir kapı daha bulunuyor. Ama ses çıkarır mı çıkarmaz mı bilmiyorsun.
East Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Valko Adası[Meirin][Bitti]
Meirin, geldiği sokaktan sola döndükten sonra adamı gözetleyebileceği bir yere geçti. Hedefini gözetlemeye başlamıştı. O döndükten hemen sonra bir Den Den Mushi çıkaran Adam, birisini aramıştı. Konuşmalara kulak kabartan Meirin, az önceki adamın: ''Raffus, arka sokaklardaki işim bitti. Benimle planladığımız yerde buluş.'' dediğini duydu.
Raffus ismi bir yerden ona tanıdık gelmişti. Acaba bu ismi daha önce nereden duymuştu? Sonra birden Raffus ismindeki adamın depoda gördüğü Raff olup olamayacağını düşündü. Ah hayır! Yine paranoyakça düşünceleri azıtıyordu. Kendisine sarktığı için ona kızsa da ikinci kez aynı adamı gereksiz yere suçlamayacaktı.
Adam, Meirin'in geldiği sokaktan ilerlerken yerde yüzüstü yatan evsizlerden birini kafasından tekmeledi. Tekmelediği evsiz savruldu ve sırtüstü bir pozisyonda durdu. Meirin evsiz adamın karnından kesildiğini fark etti. Diğer yerde yatan evsizler de öldürülmüş olmalıydı. ''Adi herif!'' dedi Meirin içinden. Adama güvenmeyip saklanması iyi olmuştu. Bu sayede gerçek yüzü ortaya çıkmıştı. Hemen karşısına çıkıp ona saldırmak istese de kendini frenledi. Adamın belli ki suç ortakları vardı. Sadece onu yakalamak yetmezdi. Hem onu ve tüm arkadaşlarını yakalamak, hem de neden masum evsizleri öldürdüklerini öğrenmek istiyordu. Takibe devam etmeliydi.
Takip ettiği adam önce kendisinin geldiği sokaktan ilerledi. Ardından da başka bir arka sokaktan yoluna devam etti. Bu takip işini sevmişti. Çok önemli bir iş yapıyor gibi hissetti. Yaptığı iş Rashibal'deki veya Kalp Adasındaki eğitim amaçlı dövüşlerden farklıydı. Bu sefer karşısındaki kişiler gerçek suçlulardı. Bu durum onu gerçekten korkutsa da aynı zamanda heyecanlandırıyordu.
Adam arka sokaklardan devam ederek, terk edilmiş bir fabrikaya doğru geldi. Meirin, fabrikanın etrafında kırık Valko mermerleri gördü. Etraftaki kırık Valko Mermerlerinden anlaşıldığı kadarıyla, bu fabrikada bir zamanlar Valko Mermeri işleniyordu. Şimdi ise arka sokakta ölüme terk edilen evsizler gibi o da kaderine bırakılmıştı. Böyle bir yerin suçlular için uygun bir mekan olduğunu düşündü.
Fabrikanın girişine geldiğinde etrafına bakan adam, çelik kapıyı gürültü ile çekti. Meirin uzaktan tam olarak göremese de içeride 3 kişinin daha olduğunu gördü. Acaba Binbaşının gösterdiği posterdeki adam da orada mıydı? Daha fazla yaklaşmak tehlikeliydi kapının kapanmasını bekledi.
Kapı kapanmıştı. Şimdi ne yapmalıydı? İlk olarak içeri dalıp dalmaması gerektiğine karar verecekti. İçeride 4 kişi olduğunu görmüştü. Görmediği insanlar da olabilirdi. Görmediği insanlar olmasa bile içeri direkt dalmak tehlikeliydi. İçlerinden biri kılıç ustasıydı. Kendisi kılıç kullanmayı az çok bilse de bu konuda aşırı yetenekli değildi. Kılıcını daha çok kopyasını yaratma amacı ile yanında taşıyordu. Diğer 3 kişi de kılıç ustası çıkarsa dövüşte çok zorlanabilirdi. Kararını vermişti. Önce yüzbaşını arayacak ve destek isteyecekti. Destek geleceği sırada da içeriyi bir şekilde incelemeye çalışacaktı.
Peki içeriyi nasıl inceleyebilirdi? İlk önce öndeki kapıyı azıcık aralayıp bakmayı düşünse de bu fikrinden vazgeçti. O koca demir kapıyı sessiz bir şekilde aralayabileceğini düşünmüyordu.Ne yapacağını düşünürken çatıdaki boşlukları fark etti. Oraya çıkabilirdi;ama nasıl çıkacaktı ki? Keşke uçma ile ilgili bir tekniği olsaydı. Boş bir zamanında bu konu ile ilgili bir teknik üzerinde çalışmalıydı. Belki kopyaladığı bir nesnenin üzerine binip uçabilirdi. Tıpkı bir cadının süpürgesine binip uçması gibi... Tekniğinin adına da ''Aerocab Surf'' derdi. Bunun muhteşem bir fikir olduğunu düşündü.
Çatıya nasıl çıkacağını bulamadığından bu fikri de şimdilik erteledi. Önce fabrikanın çevresini dolaşıp başka bir giriş arayacaktı. Tamamdı. Planı artık hazırdı.
Meirin bundan sonra sırasıyla şu işlemleri yapacaktı:
İlk önce yüzbaşı Tuhatta'yı Den Den Mushiden arayacak ve ona konuşma fırsatı vermeden: ''Efendim! kaybolduğum sırada tekinsiz bir tiple karşılaştım ve hareketlerinden şüphelenip onu takip ettim. Bu kişi birkaç masum evsiz vatandaşı öldürmüştü. Ardından da terk edilmiş bir fabrikaya girdi.Binada ondan başka en az 4 kişi daha var. Aradığımız suçlular ile ilişkileri olduklarını düşünüyorum. Buraya destek yollamalısınız.Lütfen acele edin '' diyecekti. Ardından da adresi ve fabrikayı kendince tarif edecekti.
Bu konuşmasından sonra yüzbaşı kendisine daha da kızar, bağırır ve Den Den Mushi'den çok fazla ses çıkmasına sebep olursa Den Den Mushi'yi yine yüzbaşının suratına kapayacaktı.Fark edilmek istemiyordu.Azar yeme pahasına bunu yapacaktı.
Eğer yüzbaşı sakince bilgi almak isterse ona daha fazla bilgi verecekti.
Destek ekipler gelirken Çatıya çıkmanın yolunu arayacaktı. Eğer çatıya çıkamazsa fabrikanın arkasına doğru gidip başka bir giriş arayacaktı. Eğer orada bir giriş görürse şanslıydı. Kapıya yakın bir yere saklanıp kopyasına ''Aç!'' emrini verip kapıyı açtıracaktı.Ardından da kopyasını yok edecekti. Böylece uzaktan içeriyi inceleme şansı olacaktı. Yine de çatıya çıkmanın kendisi için daha avantajlı olduğunu düşünüyordu. Derin bir nefes aldı ve planını uygulamaya koyuldu.
Raffus ismi bir yerden ona tanıdık gelmişti. Acaba bu ismi daha önce nereden duymuştu? Sonra birden Raffus ismindeki adamın depoda gördüğü Raff olup olamayacağını düşündü. Ah hayır! Yine paranoyakça düşünceleri azıtıyordu. Kendisine sarktığı için ona kızsa da ikinci kez aynı adamı gereksiz yere suçlamayacaktı.
Adam, Meirin'in geldiği sokaktan ilerlerken yerde yüzüstü yatan evsizlerden birini kafasından tekmeledi. Tekmelediği evsiz savruldu ve sırtüstü bir pozisyonda durdu. Meirin evsiz adamın karnından kesildiğini fark etti. Diğer yerde yatan evsizler de öldürülmüş olmalıydı. ''Adi herif!'' dedi Meirin içinden. Adama güvenmeyip saklanması iyi olmuştu. Bu sayede gerçek yüzü ortaya çıkmıştı. Hemen karşısına çıkıp ona saldırmak istese de kendini frenledi. Adamın belli ki suç ortakları vardı. Sadece onu yakalamak yetmezdi. Hem onu ve tüm arkadaşlarını yakalamak, hem de neden masum evsizleri öldürdüklerini öğrenmek istiyordu. Takibe devam etmeliydi.
Takip ettiği adam önce kendisinin geldiği sokaktan ilerledi. Ardından da başka bir arka sokaktan yoluna devam etti. Bu takip işini sevmişti. Çok önemli bir iş yapıyor gibi hissetti. Yaptığı iş Rashibal'deki veya Kalp Adasındaki eğitim amaçlı dövüşlerden farklıydı. Bu sefer karşısındaki kişiler gerçek suçlulardı. Bu durum onu gerçekten korkutsa da aynı zamanda heyecanlandırıyordu.
Adam arka sokaklardan devam ederek, terk edilmiş bir fabrikaya doğru geldi. Meirin, fabrikanın etrafında kırık Valko mermerleri gördü. Etraftaki kırık Valko Mermerlerinden anlaşıldığı kadarıyla, bu fabrikada bir zamanlar Valko Mermeri işleniyordu. Şimdi ise arka sokakta ölüme terk edilen evsizler gibi o da kaderine bırakılmıştı. Böyle bir yerin suçlular için uygun bir mekan olduğunu düşündü.
Fabrikanın girişine geldiğinde etrafına bakan adam, çelik kapıyı gürültü ile çekti. Meirin uzaktan tam olarak göremese de içeride 3 kişinin daha olduğunu gördü. Acaba Binbaşının gösterdiği posterdeki adam da orada mıydı? Daha fazla yaklaşmak tehlikeliydi kapının kapanmasını bekledi.
Kapı kapanmıştı. Şimdi ne yapmalıydı? İlk olarak içeri dalıp dalmaması gerektiğine karar verecekti. İçeride 4 kişi olduğunu görmüştü. Görmediği insanlar da olabilirdi. Görmediği insanlar olmasa bile içeri direkt dalmak tehlikeliydi. İçlerinden biri kılıç ustasıydı. Kendisi kılıç kullanmayı az çok bilse de bu konuda aşırı yetenekli değildi. Kılıcını daha çok kopyasını yaratma amacı ile yanında taşıyordu. Diğer 3 kişi de kılıç ustası çıkarsa dövüşte çok zorlanabilirdi. Kararını vermişti. Önce yüzbaşını arayacak ve destek isteyecekti. Destek geleceği sırada da içeriyi bir şekilde incelemeye çalışacaktı.
Peki içeriyi nasıl inceleyebilirdi? İlk önce öndeki kapıyı azıcık aralayıp bakmayı düşünse de bu fikrinden vazgeçti. O koca demir kapıyı sessiz bir şekilde aralayabileceğini düşünmüyordu.Ne yapacağını düşünürken çatıdaki boşlukları fark etti. Oraya çıkabilirdi;ama nasıl çıkacaktı ki? Keşke uçma ile ilgili bir tekniği olsaydı. Boş bir zamanında bu konu ile ilgili bir teknik üzerinde çalışmalıydı. Belki kopyaladığı bir nesnenin üzerine binip uçabilirdi. Tıpkı bir cadının süpürgesine binip uçması gibi... Tekniğinin adına da ''Aerocab Surf'' derdi. Bunun muhteşem bir fikir olduğunu düşündü.
Çatıya nasıl çıkacağını bulamadığından bu fikri de şimdilik erteledi. Önce fabrikanın çevresini dolaşıp başka bir giriş arayacaktı. Tamamdı. Planı artık hazırdı.
Meirin bundan sonra sırasıyla şu işlemleri yapacaktı:
İlk önce yüzbaşı Tuhatta'yı Den Den Mushiden arayacak ve ona konuşma fırsatı vermeden: ''Efendim! kaybolduğum sırada tekinsiz bir tiple karşılaştım ve hareketlerinden şüphelenip onu takip ettim. Bu kişi birkaç masum evsiz vatandaşı öldürmüştü. Ardından da terk edilmiş bir fabrikaya girdi.Binada ondan başka en az 4 kişi daha var. Aradığımız suçlular ile ilişkileri olduklarını düşünüyorum. Buraya destek yollamalısınız.Lütfen acele edin '' diyecekti. Ardından da adresi ve fabrikayı kendince tarif edecekti.
Bu konuşmasından sonra yüzbaşı kendisine daha da kızar, bağırır ve Den Den Mushi'den çok fazla ses çıkmasına sebep olursa Den Den Mushi'yi yine yüzbaşının suratına kapayacaktı.Fark edilmek istemiyordu.Azar yeme pahasına bunu yapacaktı.
Eğer yüzbaşı sakince bilgi almak isterse ona daha fazla bilgi verecekti.
Destek ekipler gelirken Çatıya çıkmanın yolunu arayacaktı. Eğer çatıya çıkamazsa fabrikanın arkasına doğru gidip başka bir giriş arayacaktı. Eğer orada bir giriş görürse şanslıydı. Kapıya yakın bir yere saklanıp kopyasına ''Aç!'' emrini verip kapıyı açtıracaktı.Ardından da kopyasını yok edecekti. Böylece uzaktan içeriyi inceleme şansı olacaktı. Yine de çatıya çıkmanın kendisi için daha avantajlı olduğunu düşünüyordu. Derin bir nefes aldı ve planını uygulamaya koyuldu.
Misafir- Misafir
2 sayfadaki 7 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7
Similar topics
» Valko Adası[Meirin] - Kolay
» Valko Adası
» E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti]
» Kingu no Korosu-Zan'nin'na Shimei/Meirin-Ayberk-Zac
» Avcı'nın Masalları(John Graywolf) - Bitti
» Valko Adası
» E.N.D Zac En Değersizi Zac[Bitti]
» Kingu no Korosu-Zan'nin'na Shimei/Meirin-Ayberk-Zac
» Avcı'nın Masalları(John Graywolf) - Bitti
One Piece Rpg :: 4 Deniz Rp :: East Blue
2 sayfadaki 7 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz