Futatsu No Kingu[Zac-Meirin-Ayberk]
2 posters
One Piece Rpg :: 4 Deniz Rp :: East Blue
5 sayfadaki 8 sayfası
5 sayfadaki 8 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8
Geri: Futatsu No Kingu[Zac-Meirin-Ayberk]
Büyük gemi dalgalarla sallanıp, küçük dalgalar oluşturuyor, sonra dalgalara karışıp küçük gemiyi beşik gibi sallıyordu. Bir sağa bir sola sallanan gemide zorlu dövüşler yapılıyordu. Kendi onurunu kanıtlamak isteyenler, Denizci onurunu korumak isteyenler, hırs ve şöhret peşinden koşanlar, herkes, her tip vardı bu savaşın içinde. Ama her savaş gibi, bu savaşında sadece bir kazananı olacaktı.
Devasa gemiyi yem yapan korsanlar, denizci gemisine atlamış. Bir tanesi ana direği hedef almışken diğerleri eşleşmişti bile. İlk kanı döken Ayberk, Rakibini temiz bir vuruşla geminin kenarına postalamış. Geminin tahtasının ağlamasına sebep olmuştu, ama bu savaşta bunu duymak mümkün değildi. Sıradan erlerin uğraştığı 1 adam dışında şimdi, Ruta'nın savaştığı 2 metrelik adam vardı. Ayberk yumruklarının sıradan olmadığını fark etti.
Adam saldırırken, yumruklarını saat yönüne çeviriyordu, sonrasında dik konuma getirip, tekrar aynı şekilde saldırıyordu.
Onların sol tarafında, Ayberk'e göre sağda, direği hedefleyen dev baltalı adam, onlarında sağında Meirin ile dövüşen adam vardı. Hemen hemen aynı boyda olan Meirin ile adam savaşırken, kılıcını yukarıdan aşağıya sallamıştı. Kendi kılıcı ile durduran Meirin, sol doğru zıplayıp, adamın indirdiği kılıcın dengesini bozmasını sağlamıştı. Bu sırada kopyasını oluşturan Meirin, adamı tekmeletmiş. Sonrada kendi kılıcını rakibinin kalbine sokmuştu. Adam kısa bir sürelik geçmişini izleme fırsatı bulmuş olsa da, çok sürmeden ölmüştü.
Kılıcının bir kopyasını oluşturup, dev baltalı adama yollamıştı sonra Meirin. Ayberk'te o yöne doğru koşuyordu. Dev baltalı adam, gelen kılıcı baltası ile savurmuş, Ayberk'e doğru göndermişti. Ayberk kılıcın kendisine doğru geldiğini fark edip, sıyrılmıştı. Ama bu adam diğerleri gibi boş değildi. Şimdi Ayberk ile arasında 1.5 metre, elinde devasa baltası, gemi direğini hedeflemişti.
Meirin ise onlardan 3.5 metre uzaktaydı.
Zac bir gemi kaptanı edasıyla, emirini vermiş, korumakla yükümlü olduğu devasa geminin, savaş alanına gitmesini istemişti. Kısa bir sessizlik olmuş, sonra içeriden bir ses gelmişti.
"Çocuk, ciddi değilsin, değil mi? Kutsal ejderlerin gemisinin savaş alanına gitmesini emrettin değil mi? Hemde ejderhaların savaştığı bir alana." demişti gölgelerden çıkan takım elbiseli ve güneş gözlüklü adam.
"1. olarak gemide komuta sende değil. Sadece ekstra koruma olarak buradasın.
2. olarak, gemiyi tehlikeden uzaklaştırma ile görevlendirildin. Tehlikenin içine sürmekle değil.
3. ve son olarak, sadece izle. Grand Line'nın koruyucu ejderlerini..." diye bitiriyor konuşmasını. Zac dönüp bakarsa, geminin kara bir kömür misali yavaşça battığını görecekti.
İleride bir yerde ise, kendi gemisi ve önünde bekleyen devasa gemiyi görecekti. Yaklaşık 10 dakika sonra gemi orada olacaktı. Net duyulmasa da demirin demire vurma sesi geliyordu.
Devasa gemiyi yem yapan korsanlar, denizci gemisine atlamış. Bir tanesi ana direği hedef almışken diğerleri eşleşmişti bile. İlk kanı döken Ayberk, Rakibini temiz bir vuruşla geminin kenarına postalamış. Geminin tahtasının ağlamasına sebep olmuştu, ama bu savaşta bunu duymak mümkün değildi. Sıradan erlerin uğraştığı 1 adam dışında şimdi, Ruta'nın savaştığı 2 metrelik adam vardı. Ayberk yumruklarının sıradan olmadığını fark etti.
Adam saldırırken, yumruklarını saat yönüne çeviriyordu, sonrasında dik konuma getirip, tekrar aynı şekilde saldırıyordu.
Onların sol tarafında, Ayberk'e göre sağda, direği hedefleyen dev baltalı adam, onlarında sağında Meirin ile dövüşen adam vardı. Hemen hemen aynı boyda olan Meirin ile adam savaşırken, kılıcını yukarıdan aşağıya sallamıştı. Kendi kılıcı ile durduran Meirin, sol doğru zıplayıp, adamın indirdiği kılıcın dengesini bozmasını sağlamıştı. Bu sırada kopyasını oluşturan Meirin, adamı tekmeletmiş. Sonrada kendi kılıcını rakibinin kalbine sokmuştu. Adam kısa bir sürelik geçmişini izleme fırsatı bulmuş olsa da, çok sürmeden ölmüştü.
Kılıcının bir kopyasını oluşturup, dev baltalı adama yollamıştı sonra Meirin. Ayberk'te o yöne doğru koşuyordu. Dev baltalı adam, gelen kılıcı baltası ile savurmuş, Ayberk'e doğru göndermişti. Ayberk kılıcın kendisine doğru geldiğini fark edip, sıyrılmıştı. Ama bu adam diğerleri gibi boş değildi. Şimdi Ayberk ile arasında 1.5 metre, elinde devasa baltası, gemi direğini hedeflemişti.
Meirin ise onlardan 3.5 metre uzaktaydı.
Zac bir gemi kaptanı edasıyla, emirini vermiş, korumakla yükümlü olduğu devasa geminin, savaş alanına gitmesini istemişti. Kısa bir sessizlik olmuş, sonra içeriden bir ses gelmişti.
"Çocuk, ciddi değilsin, değil mi? Kutsal ejderlerin gemisinin savaş alanına gitmesini emrettin değil mi? Hemde ejderhaların savaştığı bir alana." demişti gölgelerden çıkan takım elbiseli ve güneş gözlüklü adam.
"1. olarak gemide komuta sende değil. Sadece ekstra koruma olarak buradasın.
2. olarak, gemiyi tehlikeden uzaklaştırma ile görevlendirildin. Tehlikenin içine sürmekle değil.
3. ve son olarak, sadece izle. Grand Line'nın koruyucu ejderlerini..." diye bitiriyor konuşmasını. Zac dönüp bakarsa, geminin kara bir kömür misali yavaşça battığını görecekti.
İleride bir yerde ise, kendi gemisi ve önünde bekleyen devasa gemiyi görecekti. Yaklaşık 10 dakika sonra gemi orada olacaktı. Net duyulmasa da demirin demire vurma sesi geliyordu.
East Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Futatsu No Kingu[Zac-Meirin-Ayberk]
İnsanlar ölmeyi hak eder miydi? Bu sorunun kesin bir cevabı olup olmadığını bilmiyordu. Ölüm acı getirirdi. Hayat da acılarla doluydu. Bu durumda ölüm de hayatın bir parçası değil miydi? İnsanlar doğduğu gün ölmeye de hak kazanmıyorlar mıydı? Zaten hayatın parçası olmuş ve er geç herkesin başına gelecek bir şeyi haksızlık olarak nitelendirebilir miydi? Hem nitelendirebilirken hem de nitelendiremeyeceğini düşünüyordu.
Kimi hayatlar haksızca o hayatın sahibinden koparılırken, kimi hayatlar da sahibinden koparılmayı hak ediyordu.
Adalet? Adalet sadece belli bir zümreye hitap ediyordu. Hayatta kalmak için çalan bir çocuk ölüm cezasına çarptırılabiliyorken kuş tüyü yatağından kalkmadan dünyaları yürüten adamlar ucuz para cezaları ile yırtabiliyorlardı. Basit bir hata yüzünden mürettebatından birilerinin ölümüne sebep olan bir denizcinin aldığı cezalar ölüme kadar giderken bir köyün yarısını yok etmiş korsanlar hapiste gününü gün edebiliyordu. Hal böyleyken mevcut adalet sistemine güvenmek saçmalıktı. Adalet dediğin ‘kısasa kısas’ sistemine dayanmalıydı. Sebepsizce birini öldürenler aynı şekilde cezalandırılmalıydı; fakat Meirin bu sistemi de bir türlü benimseyemiyordu. Bu şekilde olduğunda cezayı verenin cezayı hak edenden bir farkı kalıyor muydu? Ya da kişi ,‘’ölüme sadece tanrı karar verebilir’’ deyip öldürme suçu işleyen birini ölümle cezalandırdığında kendini tanrı ilan etmiş olmuyor muydu? Peki hangi sistemi benimsemeliydi ki? Böyle şeyleri düşünmeyi sevse de genelde bir türlü bu işin içinden çıkamıyordu.
Çıkmasına da gerek yoktu belki de. Kılıcını kalbine sapladığı adam çoktan ölmüştü sonuçta. Belki de düşündüğü tüm kavramlar bir uydurmacadan ibaretti. Belki de etrafında olup biten her şey sadece sebep sonuç zincirine bağlıydı. Her sonuç bir sebebi, her sebep de bir sonucu oluşturuyordu. Korsanların kutsal ejderlere saldırmasının bir sebebi vardı. O sebep de gemiye atlamalarına neden olmuştu. Gemiye atlamalarının sonucun da da büyük ihtimal öleceklerdi. Ölüm… Neden az önce birini öldürmesine rağmen hiçbir şey hissetmiyordu. Kalbi çoktan taş mı bağlamıştı? Bunu düşünecek zamanı yoktu. Sırada baltalı adam vardı.
Kopyaladığı kılıcını baltalı adama fırlatmasına rağmen saldırısı başarısız oldu. Adam baltası ile saldırısını savuşturmuştu. Adamın baltasıyla fırlattığı kılıç az daha Ayberk’i öldürecekti; fakat Ayberk bir şekilde saldırıdan kurtulmuştu.
Baltalı adam güçlü birine benziyordu ve direğe hamle yapmak üzereydi. Aralarında yaklaşık 4 metre vardı ve koşup adama sert bir darbe vurana kadar Adam direği indireceğe benziyordu. Adama tekrar kılıç ile saldırıp bunu önleyebilirdi; fakat kılıcın Ayberk’e tekrar gitme ihtimali vardı. Bu riski göze alamazdı. Yolculuğa çıkarken mürettebatından kimseye zarar gelmemesini sağlayacağına dair kendine söz vermişti. Hoş.. Ayberk büyük ihtimal kendisinden nefret ediyordu ve aynı durum içinde olsalar kendisinin hayatını önemsemeyecekti. Yine de bu önemli değildi.
Meirin, hemen sol eli ile az önce öldürdüğü adamın cesedine dokunup kopyalayacak ve Aerocab Gun saldırısı ile eli balta tutan adama fırlatacaktı. Bu saldırı onu gemiden uçurmaya yeterdi. Saldırısı adamı gemiden uçurmayı başaramasa bile onun dengesini bozabilirdi. Dengesi bozulunca kazanacakları zamanda da Ayberk veya kendisi adamı indirebilirdi.
Kimi hayatlar haksızca o hayatın sahibinden koparılırken, kimi hayatlar da sahibinden koparılmayı hak ediyordu.
Adalet? Adalet sadece belli bir zümreye hitap ediyordu. Hayatta kalmak için çalan bir çocuk ölüm cezasına çarptırılabiliyorken kuş tüyü yatağından kalkmadan dünyaları yürüten adamlar ucuz para cezaları ile yırtabiliyorlardı. Basit bir hata yüzünden mürettebatından birilerinin ölümüne sebep olan bir denizcinin aldığı cezalar ölüme kadar giderken bir köyün yarısını yok etmiş korsanlar hapiste gününü gün edebiliyordu. Hal böyleyken mevcut adalet sistemine güvenmek saçmalıktı. Adalet dediğin ‘kısasa kısas’ sistemine dayanmalıydı. Sebepsizce birini öldürenler aynı şekilde cezalandırılmalıydı; fakat Meirin bu sistemi de bir türlü benimseyemiyordu. Bu şekilde olduğunda cezayı verenin cezayı hak edenden bir farkı kalıyor muydu? Ya da kişi ,‘’ölüme sadece tanrı karar verebilir’’ deyip öldürme suçu işleyen birini ölümle cezalandırdığında kendini tanrı ilan etmiş olmuyor muydu? Peki hangi sistemi benimsemeliydi ki? Böyle şeyleri düşünmeyi sevse de genelde bir türlü bu işin içinden çıkamıyordu.
Çıkmasına da gerek yoktu belki de. Kılıcını kalbine sapladığı adam çoktan ölmüştü sonuçta. Belki de düşündüğü tüm kavramlar bir uydurmacadan ibaretti. Belki de etrafında olup biten her şey sadece sebep sonuç zincirine bağlıydı. Her sonuç bir sebebi, her sebep de bir sonucu oluşturuyordu. Korsanların kutsal ejderlere saldırmasının bir sebebi vardı. O sebep de gemiye atlamalarına neden olmuştu. Gemiye atlamalarının sonucun da da büyük ihtimal öleceklerdi. Ölüm… Neden az önce birini öldürmesine rağmen hiçbir şey hissetmiyordu. Kalbi çoktan taş mı bağlamıştı? Bunu düşünecek zamanı yoktu. Sırada baltalı adam vardı.
Kopyaladığı kılıcını baltalı adama fırlatmasına rağmen saldırısı başarısız oldu. Adam baltası ile saldırısını savuşturmuştu. Adamın baltasıyla fırlattığı kılıç az daha Ayberk’i öldürecekti; fakat Ayberk bir şekilde saldırıdan kurtulmuştu.
Baltalı adam güçlü birine benziyordu ve direğe hamle yapmak üzereydi. Aralarında yaklaşık 4 metre vardı ve koşup adama sert bir darbe vurana kadar Adam direği indireceğe benziyordu. Adama tekrar kılıç ile saldırıp bunu önleyebilirdi; fakat kılıcın Ayberk’e tekrar gitme ihtimali vardı. Bu riski göze alamazdı. Yolculuğa çıkarken mürettebatından kimseye zarar gelmemesini sağlayacağına dair kendine söz vermişti. Hoş.. Ayberk büyük ihtimal kendisinden nefret ediyordu ve aynı durum içinde olsalar kendisinin hayatını önemsemeyecekti. Yine de bu önemli değildi.
Meirin, hemen sol eli ile az önce öldürdüğü adamın cesedine dokunup kopyalayacak ve Aerocab Gun saldırısı ile eli balta tutan adama fırlatacaktı. Bu saldırı onu gemiden uçurmaya yeterdi. Saldırısı adamı gemiden uçurmayı başaramasa bile onun dengesini bozabilirdi. Dengesi bozulunca kazanacakları zamanda da Ayberk veya kendisi adamı indirebilirdi.
Misafir- Misafir
Geri: Futatsu No Kingu[Zac-Meirin-Ayberk]
Teğmen büyük ayıp yaptı. Sırf ona karşı geldiğim için bana suikast düzenlemeye çalıştı. Tabii ben üstün zekamla hemen durumu kavrayıp kenara çekildim. Bu sayede şiş kebap olmaktan kurtuldum. Az kalsın Amiral Ayberk Çağı başlamadan bitiyordu. Ama merak etmeyin, ben güçlü adamım bilirsiniz. Böyle aptalca denemeler bana vız gelir tırıs gider. Teğmen baltalı adamın kılıcı sektireceğini tahmin etti, bu yüzden bana sektirebileceği bir noktaya doğru yolladı. Her şey benim ilerlememi engellemek için! Zaten yarıştığımızı söylemişti kaşar, beni ortadan kaldırırsa otomatikman kazanacağını düşünüyordur kesin.
En çok şaşırdığım şey Utangaç Teğmen'in şeytan meyvesi kullanıcısı olmasıydı. Yeteneği büyük ihtimalle 'kopyalamak'. Teğmen'in yeteneğini fark ettiğim anda başımı hafifçe elimdeki sopaya çevirdim ve istemsizce sırıttım. Kaşarın yeteneğini kullanarak paraya para demeyebiliriz! Elimdeki altın sopadan 109123091 tane yapıp satarsak bayağı para kazanabiliriz lan! Teğmenle aramı iyi tutarsam zengin olabilirim ama ölsem dahi onunla aramı iyi tutmam! Daha doğrusu tutamam, birbirimizle tamamen zıt insanlarız. Görüşlerimiz, cinsiyetlerimiz, karakterlerimiz tamamiyle farklı. Su ile yağ gibiyiz yani!
Baltalı adamı durdurmaya ve Teğmen'in suikastlerinden kaçınmaya çalışırken gözüme bir çok şey çarptı. Rotacımızla çarpışan eleman biraz garip yumruk atıyordu, baltalı adamı hallettikten sonra ona gitmeyi planladığım için hemencecik gözüme çarpmıştı. Tabii o arada Teğmen karşısındaki adamı öldürmüştü. O an deli olmuştum. Teğmen'e dalmamak için kendimi zor tutuyordum. Fakat kafamı baltalı adama vermem gerektiğini düşünüp siktir etmiştim.
Teğmen'in saldırısından sıyrıldığıma göre artık saldırma sıram gelmişti fakat tam o sırada Teğmen'in bir şeyler planladığını gördüm. Az önce öldürdüğü adamın cesedine dokunuyordu. Onu kopyalayıp az önceki gibi atacağını hemencecik anlamıştım. Nede olsa çok zekiyim değil mi? Neyse, ben az önce yapmayı planladığım şeyi tekrardan yapacağım. Teğmen adamı kopyalayıp fırlattıktan sonra, adamın baltayı tutan eline var gücümle ALTIN sopamı geçireceğim. Ardından eğer fırsatım olursa sopamı adamın kafasına doğru tekrardan var gücümle savuracağım. Teğmen cesedi fırlatamasa da hamlemi aynı şekilde yapacağım. Bu seferde yapamazsam yine Teğmen yüzünden yapamam. Belki kaşar Teğmen benim düşündüğüm şeyi yapmayacaktır. Kim bilebilir ki?
En çok şaşırdığım şey Utangaç Teğmen'in şeytan meyvesi kullanıcısı olmasıydı. Yeteneği büyük ihtimalle 'kopyalamak'. Teğmen'in yeteneğini fark ettiğim anda başımı hafifçe elimdeki sopaya çevirdim ve istemsizce sırıttım. Kaşarın yeteneğini kullanarak paraya para demeyebiliriz! Elimdeki altın sopadan 109123091 tane yapıp satarsak bayağı para kazanabiliriz lan! Teğmenle aramı iyi tutarsam zengin olabilirim ama ölsem dahi onunla aramı iyi tutmam! Daha doğrusu tutamam, birbirimizle tamamen zıt insanlarız. Görüşlerimiz, cinsiyetlerimiz, karakterlerimiz tamamiyle farklı. Su ile yağ gibiyiz yani!
Baltalı adamı durdurmaya ve Teğmen'in suikastlerinden kaçınmaya çalışırken gözüme bir çok şey çarptı. Rotacımızla çarpışan eleman biraz garip yumruk atıyordu, baltalı adamı hallettikten sonra ona gitmeyi planladığım için hemencecik gözüme çarpmıştı. Tabii o arada Teğmen karşısındaki adamı öldürmüştü. O an deli olmuştum. Teğmen'e dalmamak için kendimi zor tutuyordum. Fakat kafamı baltalı adama vermem gerektiğini düşünüp siktir etmiştim.
Teğmen'in saldırısından sıyrıldığıma göre artık saldırma sıram gelmişti fakat tam o sırada Teğmen'in bir şeyler planladığını gördüm. Az önce öldürdüğü adamın cesedine dokunuyordu. Onu kopyalayıp az önceki gibi atacağını hemencecik anlamıştım. Nede olsa çok zekiyim değil mi? Neyse, ben az önce yapmayı planladığım şeyi tekrardan yapacağım. Teğmen adamı kopyalayıp fırlattıktan sonra, adamın baltayı tutan eline var gücümle ALTIN sopamı geçireceğim. Ardından eğer fırsatım olursa sopamı adamın kafasına doğru tekrardan var gücümle savuracağım. Teğmen cesedi fırlatamasa da hamlemi aynı şekilde yapacağım. Bu seferde yapamazsam yine Teğmen yüzünden yapamam. Belki kaşar Teğmen benim düşündüğüm şeyi yapmayacaktır. Kim bilebilir ki?
Misafir- Misafir
Geri: Futatsu No Kingu[Zac-Meirin-Ayberk]
Bu hayatta ziyan edilmemesi gereken bir şey varsa o da emektir. Emek verdiğimiz şeylerin gözlerimizin önünde dağılması ne kadar koyar bir insana. Buna rağmen hayatta her zaman emeğe ihanet edecek insanlar olacaktır. Buna hazırlıklı olmak gerekir. Ama ne kadar hazırlıklı olursan ol, her zaman biraz acıtır, emeğe ihanet.
Meirin bunca yolu gelmişken, o kadar emek vermişken aklından istifa gibi saçma düşünceler geçiyordu ciddi bir dövüşün içinde. Rakibini öldürmüş sıradaki rakibine saldırmak için hazırlanmışken, sadece kendi emeği değil, ustasının emeklerini de boşa saymak istiyordu belki. Belki de istifa edip Rashibal gibilerin rütbe almasını, istedikleri gibi sivilleri katletmelerini umuyordu.
Kopyaladığı adamı, baltalı adama doğru fırlatan Meirin, adamın dikkatini çekmeyi başarmıştı. Kendisine doğru uçan bir insan gören baltalı adam, dikkati dağılmış bir şekilde Ayberk'e arkasını dönmüş, koluna Altın Sopayı yemişti. Baltasını elinden düşürüp, gelen cesedi, kocaman eliyle savurmuş, acı içinde Ayberk'e doğru yumruk atmıştı. Ayberk saldırıyı fark etmişti. Saldırı sağ tarafından, adamın sol eliyle yapılmıştı. Yaklaşık yarım metre uzağında, yarım metre yukarıdan 1 saniye içinde gerçekleşecekti.
Not: Zac tarafına sonraki rp'de değineceğim. Değersiz Zac npc yapılmıştır.
Meirin bunca yolu gelmişken, o kadar emek vermişken aklından istifa gibi saçma düşünceler geçiyordu ciddi bir dövüşün içinde. Rakibini öldürmüş sıradaki rakibine saldırmak için hazırlanmışken, sadece kendi emeği değil, ustasının emeklerini de boşa saymak istiyordu belki. Belki de istifa edip Rashibal gibilerin rütbe almasını, istedikleri gibi sivilleri katletmelerini umuyordu.
Kopyaladığı adamı, baltalı adama doğru fırlatan Meirin, adamın dikkatini çekmeyi başarmıştı. Kendisine doğru uçan bir insan gören baltalı adam, dikkati dağılmış bir şekilde Ayberk'e arkasını dönmüş, koluna Altın Sopayı yemişti. Baltasını elinden düşürüp, gelen cesedi, kocaman eliyle savurmuş, acı içinde Ayberk'e doğru yumruk atmıştı. Ayberk saldırıyı fark etmişti. Saldırı sağ tarafından, adamın sol eliyle yapılmıştı. Yaklaşık yarım metre uzağında, yarım metre yukarıdan 1 saniye içinde gerçekleşecekti.
Not: Zac tarafına sonraki rp'de değineceğim. Değersiz Zac npc yapılmıştır.
East Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Futatsu No Kingu[Zac-Meirin-Ayberk]
Kopyaladığı cesedi adama doğru fırlatırken hatıraları canlandı aklında. Hocası İzumi’nin emek ile ilgili anlattığı bir masal hafızasının derinliklerinden çıkıp belirdi bir anda. Aklına gelen masal aşağı yukarı:
‘’Rivayete göre, yeni dünyada marangozluk konusunda çok ünlü bir ada varmış. Adada yaşayanlara göre marangozluk kutsal bir şeymiş ve nüfusun çok büyük bir kısmı marangozlukla geçinirmiş. Bu adadaki tüm marangozlar arasından sivrilen 2 marangoz varmış. Bu iki marangoz, dünyanın en iyi marangozları olarak anılıyormuş. Bu Marangozların isimleri Uruğ ve Ayrebk imiş. Uruğ çok fakir bir aileden geliyormuş ve marangoz olana kadar pek çok çile yaşamış. Marangozluğa ilk başladığı zamanlarda ‘değersiz’ bir marangoz olarak görülüyormuş; fakat çabası ve yetenekleriyle kısa zamanda yükselmiş ve ‘değersiz’ lakabını ardında bırakmış.
Ayrebk ise çok zengin bir aileden geliyormuş. Diğer üç abisinin de yaptığı gibi marangozlukla meşgulmüş. Diğer üç abisi ona marangozluk hakkındaki her şeyi öğretmişler ve çabucak ünlenmesini sağlamışlar. Ayrebk de yetenekliymiş tabi. Bu yeteneği ve çabası sayesinde o da dünyanın en iyi 2 marangozundan biri olarak anılır olmuş. Ne var ki Ayrebk bu durumdan memnun değilmiş. Dünyada sadece tek bir en iyi olabileceğine inanıyormuş ve Uruğ’a bir oyun oynamaya karar vermiş.
Ayrebk, bağlantılarını kullanarak Uruğ’a Meir derecesinde(en zor) onlarca görev verilmesini sağlamış. Ayrebk’İn En iyi olma konusundaki rakibi marangozluk konusunda gururlu olduğundan , bu işleri reddedemezdi; fakat işleri zamanında yetiştiremeyeceğinden eninde sonunda ünü azalacaktı ve sadece kendisi en iyi olarak anılacaktı. Gerçekten de işler Ayrebk’in planladığı gibi gitmişti ve Uruğ’un ünü git gide azalıyordu. Uruğ hem 12 çocuklu ailesinin geçim derdiyle uğraşıp hem de Meir derecesindeki görevleri halletme konusunda başarısız oluyordu. Sanki hayat, iyi şans gemisine gitmek varken kendisini kötü şans gemisine yollayan beceriksiz bir bilet görevlisi gibiydi. Uruğ artık bıkmıştı. ‘Hepinize lanet olsun’ deyip her şeyi bırakmak istiyordu; sonuçta kendisinden sonra da iyi marangozlar gelecekti. En iyi ünvanı zaten er ya da geç elinden alınacaktı. O zaman marangozlar camiyasında aktif bir marangoz olmasına ne gerek vardı. Çekilebilir ve ismini yaşayan marangozlar listesinden ebediyen sildirebilirdi. Ardından da sıradan bir iş bulup normal bir şekilde hayatına devam edebilirdi
Fakat Uruğ öyle yapmadı. Ortada verdiği bir emeği vardı. Ayrıca paradan çok sanatını önemsese de kazandığı paralar sayesinde hem çocukları hem de marangozluk şirketindeki ‘takım arkadaşları’ geçiniyordu. Hemen pes edip bırakmamaya ve sanatına devam etmeye karar vermişti Uruğ.
Uruğ bir süre sonra Meir seviyesindeki görevleri yapmakta o kadar uzmanlaşmış ki en zor seviyedeki bu görevleri bile birkaç gün içerisinde tamamlayacak seviyeye gelmiş ve Ayrebk’İ geride bırakarak dünyanın en iyi marangozu olarak anılır olmuş. Bunun ardından çok zengin olmuş ve 12 çocuğuna şık kıyafetler, güzel yiyecekler almış.
Gökten üç elma düşmüş. Üç elmanın birisi alevler içindeki bir adada yaşayan adamın kafasına, biri yılan şeklindeki bir geminin ucuna, biri ise minik tatlı bir kartalın kafasına…’’ bu şekildeydi.
Meirin, aklına neden böyle saçma bir hikayenin geldiğinden emin değildi. Bu hikayeden bir ders çıkarıp çıkarmaması gerektiğinden de emin değildi. ‘’Ne yani’’ diye düşündü. ‘’İstifa edip gezgin olmaktan vaz mı geçmeliyim?’’ dedi kendi içinden. ‘’Ah hayır!’’ cevabını verdi ardından. Kendisinin o iki marangozla uzaktan yakından alakası yoktu. İlk olarak kendisi alanında usta değildi. Yaptığı şey büyük bir duvarı iterek hareket ettirmekten farksızdı. Tüm çabaları boşa gidiyordu. İkinci olaraksa kendisinde işini sürdürecek bir irade yoktu. Hikayeye uyarlayacak olursa kendisi doktor olmak için marangozluğu araç olarak kullanan biriydi ve marangozlukta ağır olarak tökezlediği ortadaydı. Son işini de hazırlayıp teslim ettikten sonra tahtalara işkence etmeyi bırakmalıydı.Tahtaları,sadece iyi marangozlar işlemeliydi.
Meirin bunları düşündüğü sırada hamlesi çoktan sonuçlanmıştı.Bu yüzden hamlesinin işe yarayıp yaramadığını görememişti. Tek gördüğü iri yarı adamın baltasını düşürdüğü ve Ayberk’e yumruk atmak üzere olduğuydu. Adam cesetten bir şekilde kurtulmuş olmalıydı. Cesedi tekrar adamın ayaklarına doğru fırlatarak dengesini bozabilirdi; fakat artık çok geçti. Aklına gelen garip hikaye yüzünden bunu yapmaya fırsatı kalmamıştı.
Meirin baltalı adamı Ayberk’e bırakacak ve çevresini hızlıca süzerek Rotacısının olduğu yeri belirleyecekti. Ardından da ona yardıma gitmeyi planlıyordu.
‘’Rivayete göre, yeni dünyada marangozluk konusunda çok ünlü bir ada varmış. Adada yaşayanlara göre marangozluk kutsal bir şeymiş ve nüfusun çok büyük bir kısmı marangozlukla geçinirmiş. Bu adadaki tüm marangozlar arasından sivrilen 2 marangoz varmış. Bu iki marangoz, dünyanın en iyi marangozları olarak anılıyormuş. Bu Marangozların isimleri Uruğ ve Ayrebk imiş. Uruğ çok fakir bir aileden geliyormuş ve marangoz olana kadar pek çok çile yaşamış. Marangozluğa ilk başladığı zamanlarda ‘değersiz’ bir marangoz olarak görülüyormuş; fakat çabası ve yetenekleriyle kısa zamanda yükselmiş ve ‘değersiz’ lakabını ardında bırakmış.
Ayrebk ise çok zengin bir aileden geliyormuş. Diğer üç abisinin de yaptığı gibi marangozlukla meşgulmüş. Diğer üç abisi ona marangozluk hakkındaki her şeyi öğretmişler ve çabucak ünlenmesini sağlamışlar. Ayrebk de yetenekliymiş tabi. Bu yeteneği ve çabası sayesinde o da dünyanın en iyi 2 marangozundan biri olarak anılır olmuş. Ne var ki Ayrebk bu durumdan memnun değilmiş. Dünyada sadece tek bir en iyi olabileceğine inanıyormuş ve Uruğ’a bir oyun oynamaya karar vermiş.
Ayrebk, bağlantılarını kullanarak Uruğ’a Meir derecesinde(en zor) onlarca görev verilmesini sağlamış. Ayrebk’İn En iyi olma konusundaki rakibi marangozluk konusunda gururlu olduğundan , bu işleri reddedemezdi; fakat işleri zamanında yetiştiremeyeceğinden eninde sonunda ünü azalacaktı ve sadece kendisi en iyi olarak anılacaktı. Gerçekten de işler Ayrebk’in planladığı gibi gitmişti ve Uruğ’un ünü git gide azalıyordu. Uruğ hem 12 çocuklu ailesinin geçim derdiyle uğraşıp hem de Meir derecesindeki görevleri halletme konusunda başarısız oluyordu. Sanki hayat, iyi şans gemisine gitmek varken kendisini kötü şans gemisine yollayan beceriksiz bir bilet görevlisi gibiydi. Uruğ artık bıkmıştı. ‘Hepinize lanet olsun’ deyip her şeyi bırakmak istiyordu; sonuçta kendisinden sonra da iyi marangozlar gelecekti. En iyi ünvanı zaten er ya da geç elinden alınacaktı. O zaman marangozlar camiyasında aktif bir marangoz olmasına ne gerek vardı. Çekilebilir ve ismini yaşayan marangozlar listesinden ebediyen sildirebilirdi. Ardından da sıradan bir iş bulup normal bir şekilde hayatına devam edebilirdi
Fakat Uruğ öyle yapmadı. Ortada verdiği bir emeği vardı. Ayrıca paradan çok sanatını önemsese de kazandığı paralar sayesinde hem çocukları hem de marangozluk şirketindeki ‘takım arkadaşları’ geçiniyordu. Hemen pes edip bırakmamaya ve sanatına devam etmeye karar vermişti Uruğ.
Uruğ bir süre sonra Meir seviyesindeki görevleri yapmakta o kadar uzmanlaşmış ki en zor seviyedeki bu görevleri bile birkaç gün içerisinde tamamlayacak seviyeye gelmiş ve Ayrebk’İ geride bırakarak dünyanın en iyi marangozu olarak anılır olmuş. Bunun ardından çok zengin olmuş ve 12 çocuğuna şık kıyafetler, güzel yiyecekler almış.
Gökten üç elma düşmüş. Üç elmanın birisi alevler içindeki bir adada yaşayan adamın kafasına, biri yılan şeklindeki bir geminin ucuna, biri ise minik tatlı bir kartalın kafasına…’’ bu şekildeydi.
Meirin, aklına neden böyle saçma bir hikayenin geldiğinden emin değildi. Bu hikayeden bir ders çıkarıp çıkarmaması gerektiğinden de emin değildi. ‘’Ne yani’’ diye düşündü. ‘’İstifa edip gezgin olmaktan vaz mı geçmeliyim?’’ dedi kendi içinden. ‘’Ah hayır!’’ cevabını verdi ardından. Kendisinin o iki marangozla uzaktan yakından alakası yoktu. İlk olarak kendisi alanında usta değildi. Yaptığı şey büyük bir duvarı iterek hareket ettirmekten farksızdı. Tüm çabaları boşa gidiyordu. İkinci olaraksa kendisinde işini sürdürecek bir irade yoktu. Hikayeye uyarlayacak olursa kendisi doktor olmak için marangozluğu araç olarak kullanan biriydi ve marangozlukta ağır olarak tökezlediği ortadaydı. Son işini de hazırlayıp teslim ettikten sonra tahtalara işkence etmeyi bırakmalıydı.Tahtaları,sadece iyi marangozlar işlemeliydi.
Meirin bunları düşündüğü sırada hamlesi çoktan sonuçlanmıştı.Bu yüzden hamlesinin işe yarayıp yaramadığını görememişti. Tek gördüğü iri yarı adamın baltasını düşürdüğü ve Ayberk’e yumruk atmak üzere olduğuydu. Adam cesetten bir şekilde kurtulmuş olmalıydı. Cesedi tekrar adamın ayaklarına doğru fırlatarak dengesini bozabilirdi; fakat artık çok geçti. Aklına gelen garip hikaye yüzünden bunu yapmaya fırsatı kalmamıştı.
Meirin baltalı adamı Ayberk’e bırakacak ve çevresini hızlıca süzerek Rotacısının olduğu yeri belirleyecekti. Ardından da ona yardıma gitmeyi planlıyordu.
Misafir- Misafir
Geri: Futatsu No Kingu[Zac-Meirin-Ayberk]
Zeki, Karizmatik, Lider Ruhlu. Evet, o Ayberk! Meirin'in şeytan meyvesini yaklaşık 0.232132 saniyede kavrayıp ne yapacağını anladım. Meirin az önce öldürdüğü adamı baltalı adama fırlattıktan sonra hemencecik ALTIN sopamla adamın eline geçiriverdim. Planladığım gibi adamın elinden baltası düştü. Fakat planın ikinci aşamasında ufak bir problem çıktı. Tam adamın kafasına vurmak için ALTIN sopamı kaldırdığım sırada adam bana doğru bir yumruk savurdu. Düşünmek için yaklaşık 0.985842 saniyem var. Aklıma güzel bir şeyler geleceğine inanıyorum.
Aklıma üç adet plan geldi fakat iki tanesi gerçekten saçma planlar olduğu için hiç bahsetmeyeceğim. Size direk über-süper harika planımı açıklayacağım. Adamın yumruğundan narin bir şekilde sola adımlayarak sıyrıldıktan sonra ALTIN sopamla adamın diz kapağına doğru sertçe darbeler indirmeye başlayacağım taa ki adam dizlerinin üstüne çökene kadar. Dizlerinin üzerine çöktükten sonra en baştan beri yapmak istediğim şeyi yapacağım, KAFASINA SAĞLAM BİR TANE GEÇİRECEĞİM! Öyle bi vurcam ki bundan sonraki hayatında dünyayı tersten görecek orospu çocuğu. Adamı komalık edeceğim böylece DENİZCİLERE, ÖZELLİKLE BENİM OLDUĞUM GEMİYE, KARIŞILMAYACAĞINI ÖĞRENSİN OROSPU ÇOCUKLARI!
Aklıma üç adet plan geldi fakat iki tanesi gerçekten saçma planlar olduğu için hiç bahsetmeyeceğim. Size direk über-süper harika planımı açıklayacağım. Adamın yumruğundan narin bir şekilde sola adımlayarak sıyrıldıktan sonra ALTIN sopamla adamın diz kapağına doğru sertçe darbeler indirmeye başlayacağım taa ki adam dizlerinin üstüne çökene kadar. Dizlerinin üzerine çöktükten sonra en baştan beri yapmak istediğim şeyi yapacağım, KAFASINA SAĞLAM BİR TANE GEÇİRECEĞİM! Öyle bi vurcam ki bundan sonraki hayatında dünyayı tersten görecek orospu çocuğu. Adamı komalık edeceğim böylece DENİZCİLERE, ÖZELLİKLE BENİM OLDUĞUM GEMİYE, KARIŞILMAYACAĞINI ÖĞRENSİN OROSPU ÇOCUKLARI!
Misafir- Misafir
Geri: Futatsu No Kingu[Zac-Meirin-Ayberk]
Hayatın bir tesadüfler silsilesi olduğu söylenir hep. Seçilen her bir kararın, şu an bulunduğumuz noktada olmamıza sebep olduğu söylenir. Yanlış değildir, ama eksiktir. Sadece bizim değil, Dünya üzerinde yaşamış her bir canlının her bir hareketi, şu an bulunduğumuz noktada olma sebebimizdir. Aklı olmayan ve karar veremeyen bir canlının, küçük ve önemsiz bir hareketi bizi bu noktaya sürüklemiş olabilir. Şu an ise, planlı ve tesadüfe fırsat verilmemiş bir noktadayız.
Düşman Kutsal Ejderleri tuzağa düşürmek için bir plan yapmıştı. Devrimciler ellerine fırsat geçmesi için, korsanları kiralamıştı. Uragirimono korsanlarını yem olarak ve savaş gücü olarak kiralayan devrimciler onlara planı detaylı olarak anlatmamışlardı. Uragirimono korsanlarına söylenen, gelecek gemiyi diğer gemiye yönlendirmek için yem olarak kullanılması gerektiği, doğuda bekleyen küçük gemi ise, hedef gemi yön değiştirdiğinde, savaşa girilmesi yönünde planlanmıştı her şey. Tüm planlar yolunda giderse, batıdan gelen, devrimci gemisi Kutsal Ejderlerin gemisi 2 ateş arasında kalacak, sayı ve güç önemsiz olacaktı. Ama hesaba katılmayan şey, yapılan tüm bu planı bir kaç saniye içinde fark edip, karşı plan yapan Koramiral, Devrimci gemisini yok etmeleri için Ejderhaları göndermiş, ileride ki neredeyse boş gemiyle savaşma işini eskort gemiye vermiş, doğuda ki korsanlarla ilgilenmek için harekete geçmişti. Gemide ki işi bir kaç dakika içinde bitmiş, gemiyi ateşe vermiş, görevine, Kutsal Ejderleri korumaya dönüyordu şimdi...
O sırada Meirin, devasa baltalı adamı Ayberk'e bırakıp, Rotacı Ruta'ya yardım etme kararı almış, o tarafa dönmüştü. Yumrukları ile savaşan adam, seri şekilde sarılı elleriyle yumruk atarken, Ruta yaklaşık 1 metre olan demir bir cetvelle, rakibine saldırılar yapıyordu. Genelde yatay savurma hareketleri yapsada, arada saplama hareketi de yapıyordu. İkisi de hızlıydı. Ardı ardına saldırı yapıyor, birbirlerinin saldırılarından sıyrılıyorlardı. Meirin yanlarına gittiğinde Ruta bir an için kimin geldiğini görmek için dönünce, sağ karın boşluğuna bir yumruk yiyip biraz tükürük kusmuştu. Şimdi diğer yumruk yüzüne doğru geliyordu...
Rakibinden sıyrılan ve Altın Sopayı rakibinin dizine geçiren Ayberk hiç bir şey başaramamıştı, adam hiç bir şey olmamış gibi tekrar atağa kalkmış, yakın mesafede ki rakibib ağzının üzerine bir de yüzüne yumruk yemişti. Sonrasında oturup dizlerini ovuşturan adam sinirli görünürken, yarım metre ilerisinde ki Ayberk'e bakıyordu. Yumruk adam gerilemediği için çok etkili olmamıştı...
Düşman Kutsal Ejderleri tuzağa düşürmek için bir plan yapmıştı. Devrimciler ellerine fırsat geçmesi için, korsanları kiralamıştı. Uragirimono korsanlarını yem olarak ve savaş gücü olarak kiralayan devrimciler onlara planı detaylı olarak anlatmamışlardı. Uragirimono korsanlarına söylenen, gelecek gemiyi diğer gemiye yönlendirmek için yem olarak kullanılması gerektiği, doğuda bekleyen küçük gemi ise, hedef gemi yön değiştirdiğinde, savaşa girilmesi yönünde planlanmıştı her şey. Tüm planlar yolunda giderse, batıdan gelen, devrimci gemisi Kutsal Ejderlerin gemisi 2 ateş arasında kalacak, sayı ve güç önemsiz olacaktı. Ama hesaba katılmayan şey, yapılan tüm bu planı bir kaç saniye içinde fark edip, karşı plan yapan Koramiral, Devrimci gemisini yok etmeleri için Ejderhaları göndermiş, ileride ki neredeyse boş gemiyle savaşma işini eskort gemiye vermiş, doğuda ki korsanlarla ilgilenmek için harekete geçmişti. Gemide ki işi bir kaç dakika içinde bitmiş, gemiyi ateşe vermiş, görevine, Kutsal Ejderleri korumaya dönüyordu şimdi...
O sırada Meirin, devasa baltalı adamı Ayberk'e bırakıp, Rotacı Ruta'ya yardım etme kararı almış, o tarafa dönmüştü. Yumrukları ile savaşan adam, seri şekilde sarılı elleriyle yumruk atarken, Ruta yaklaşık 1 metre olan demir bir cetvelle, rakibine saldırılar yapıyordu. Genelde yatay savurma hareketleri yapsada, arada saplama hareketi de yapıyordu. İkisi de hızlıydı. Ardı ardına saldırı yapıyor, birbirlerinin saldırılarından sıyrılıyorlardı. Meirin yanlarına gittiğinde Ruta bir an için kimin geldiğini görmek için dönünce, sağ karın boşluğuna bir yumruk yiyip biraz tükürük kusmuştu. Şimdi diğer yumruk yüzüne doğru geliyordu...
Rakibinden sıyrılan ve Altın Sopayı rakibinin dizine geçiren Ayberk hiç bir şey başaramamıştı, adam hiç bir şey olmamış gibi tekrar atağa kalkmış, yakın mesafede ki rakibib ağzının üzerine bir de yüzüne yumruk yemişti. Sonrasında oturup dizlerini ovuşturan adam sinirli görünürken, yarım metre ilerisinde ki Ayberk'e bakıyordu. Yumruk adam gerilemediği için çok etkili olmamıştı...
East Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16
Geri: Futatsu No Kingu[Zac-Meirin-Ayberk]
Yaptığı her bir hareket çevresindekileri olumsuz etkiliyordu. Baltalı adama kılıç fırlatması sonucunda Ayberk ölüm tehlikesi atlatmıştı. Baltalı adama önce ceset fırlatıp ardından da ikinci bir saldırı yapmayıp Ruta'ya yardım etme kararı alması sonucunda da Ayberk güzel bir yumruk yemişti. Sadece bununla kalsa yine iyiydi. Karşısındaki adam ile denk bir şekilde dövüşen Ruta'nın dikkati, Meirin'in kendisine yaklaşması sebebiyle dağılmıştı ve karnına sağlam bir yumruk yemişti. Elini attığı her şey bir bir soluyordu. Yine de şu an karamsarlığa kapılmanın sırası değildi. Yumrukları ile dövüşen adamın yumruğu Rutanın suratına yönelmiş bir vaziyetteydi çünkü.
Meirin bir yandan adama doğru hızlıca koşacak, diğer yandan da bir ceset daha oluşturup iki cesedi de adamın bacaklarına doğru fırlatacaktı. Bu kısa zaman diliminde tüm olasılıkları hesaplayamamış olsa da en mantıklı hamle bu gibi gözüküyordu.
Eğer adam cesetlere veya kendisine yoğunlaşmaz ve Ruta'ya yumruk atmaya kalkarsa cesetler yumruk atılma anından önce veya sonra kendisine çarpacak ve adamın dengesini bozacaktı. Ardından öbür taraftan yaklaşan kendisi kılıcı ile adamın işini bitirecekti.Bu plandaki tek sorun cesetlerin yumruk anından sonra adama ulaşma ihtimali olmasıydı. Gerçi her iki olasılıkta da adamın işini bitirmiş olacaktı;ama Ruta'nın zarar görmediği yolu tercih ederdi.
Eğer adam kendisine doğru hızla gelen iki cesedi fark edip yumruk atmaktan vazgeçer ve kendisini cesetlere karşı korursa adamın işini kendisi veya saldırıdan kurtulmuş olan Ruta bitirebilirdi.
Aynı şekilde cesetler yerine Meirin'i fark ederse kendisine doğru gelen cesetler ona çarpacaktı ve dengesi bozulacak olan adamı ikisinden biri halledecekti.
Eğer adam iki farklı yönden üzerine doğru gelenleri (cesetler bir taraftan, Meirin öbür taraftan) fark eder ve yumruk atmaktan vazgeçip kaçmayı tercih ederse kendi üzerine doğru gelecek olan cesetleri iptal edecek ve kendi saldırısına yakalanmaktan kurtulacaktı. Ardından da Ruta ile birlikte ona saldıracaktı.
Hesaplayabildiği son ihtimal ise adamın hem Ruta'ya vurup hem de çift taraflı saldırıdan kaçabilecek kadar çevik olmasıydı. Eğer böyle bir durum gerçekleşirse Ruta'nın yumruk yeme ihtimali %100 dü. Yine de Ruta başka bir yumruk daha yemeden yanına yetişebilirdi.
Şimdilik elinden gelen tek şey planladığı saldırıyı yapıp ilk ihtimalin gerçekleşmesini ummaktı.
Meirin bir yandan adama doğru hızlıca koşacak, diğer yandan da bir ceset daha oluşturup iki cesedi de adamın bacaklarına doğru fırlatacaktı. Bu kısa zaman diliminde tüm olasılıkları hesaplayamamış olsa da en mantıklı hamle bu gibi gözüküyordu.
Eğer adam cesetlere veya kendisine yoğunlaşmaz ve Ruta'ya yumruk atmaya kalkarsa cesetler yumruk atılma anından önce veya sonra kendisine çarpacak ve adamın dengesini bozacaktı. Ardından öbür taraftan yaklaşan kendisi kılıcı ile adamın işini bitirecekti.Bu plandaki tek sorun cesetlerin yumruk anından sonra adama ulaşma ihtimali olmasıydı. Gerçi her iki olasılıkta da adamın işini bitirmiş olacaktı;ama Ruta'nın zarar görmediği yolu tercih ederdi.
Eğer adam kendisine doğru hızla gelen iki cesedi fark edip yumruk atmaktan vazgeçer ve kendisini cesetlere karşı korursa adamın işini kendisi veya saldırıdan kurtulmuş olan Ruta bitirebilirdi.
Aynı şekilde cesetler yerine Meirin'i fark ederse kendisine doğru gelen cesetler ona çarpacaktı ve dengesi bozulacak olan adamı ikisinden biri halledecekti.
Eğer adam iki farklı yönden üzerine doğru gelenleri (cesetler bir taraftan, Meirin öbür taraftan) fark eder ve yumruk atmaktan vazgeçip kaçmayı tercih ederse kendi üzerine doğru gelecek olan cesetleri iptal edecek ve kendi saldırısına yakalanmaktan kurtulacaktı. Ardından da Ruta ile birlikte ona saldıracaktı.
Hesaplayabildiği son ihtimal ise adamın hem Ruta'ya vurup hem de çift taraflı saldırıdan kaçabilecek kadar çevik olmasıydı. Eğer böyle bir durum gerçekleşirse Ruta'nın yumruk yeme ihtimali %100 dü. Yine de Ruta başka bir yumruk daha yemeden yanına yetişebilirdi.
Şimdilik elinden gelen tek şey planladığı saldırıyı yapıp ilk ihtimalin gerçekleşmesini ummaktı.
Misafir- Misafir
Geri: Futatsu No Kingu[Zac-Meirin-Ayberk]
Orospu Teğmen! Beni en güçlü adamla baş başa bırakıp gitti. Bunlar hep o kaşarın planları. Zaten yaptıklarından belli oluyor. İlk önce bana yardım etti, şimdi ise bırakıp gitti. Bunun sebebi ne, az düşünün! Ölü bedenimi karargaha götürdüğünde "Ben ona yardım etmeye çalıştım yhaa." diyecek orospu. Ben bu kaşarların içini biliyorum içini! Kesin bendeki cevheri gördü ve aradan çıkarmak istedi. Amiral olduğumda kimseyi öldürmesine izin vermeyeceğimi bildiği için bunları yapıyor hep. Şuan karşımda duran orospu çocuğunu kiralamak için de iyi para vermiş olmalı. Ama sıkıntı yok! Böyle zayıf elemanlar karşısında ölecek değiliz. ALAYINA GİDER AYBERK SİKER KARDEEEEEEŞ!
Planımın ilk aşaması başarıyla gerçekleşti. Adamın diz kapağına sağlam bir darbe geçirdim. Orospu çocuğuna hiçbir şey olmamış gibi duruyordu. Bende ikinci kez diz kapağına vurmak için sopamı kaldırdım. Tam o sırada ne görim! Suratıma bir yumruk geliyor! BABANIN DÜŞMANLARINI SİKİM! Yumruğu yediğim gibi birkaç adım geriledim. Tam kendime gelip bakışlarımı adama çevirdiğimde ise yere oturduğunu gördüm. Otururken bir yandan da dizini okşuyordu. Birkaç kez daha aynı yere vurursam adamın anasını belleyebilirim demek oluyor bu! Tabii ki bu arada baltasını eline almasını engellemem gerek. Yapacak çok işin var Ayberk, ama ilk işin karşındaki orospu çocuğunu indirmek.
Hemencecik kafamda bir plan oluşturuvermiştim. Adamın kafası tam olarak istediğim yerde duruyordu. EVET, SABAHTAN BERİ VURMAYA ÇALIŞTIĞIM KAFASINA SONUNDA VURABİLECEĞİM! Gerildim, bütün gücümü kollarımda topladım. Yaklaşık yarım metre uzağımda olan adamın kafasına doğru ALTIN sopamı salladım. Bütün gücümü vermiştim bu savuruşa. Eğer olurda adamın işini bitirebilirsem hızlıca erlerin savaştığı korsana doğru hareket edeceğim. AMİRAL AYBERK ÇAĞI YAKINDA BAŞLAYACAK, SADECE BEKLEYİN!
Planımın ilk aşaması başarıyla gerçekleşti. Adamın diz kapağına sağlam bir darbe geçirdim. Orospu çocuğuna hiçbir şey olmamış gibi duruyordu. Bende ikinci kez diz kapağına vurmak için sopamı kaldırdım. Tam o sırada ne görim! Suratıma bir yumruk geliyor! BABANIN DÜŞMANLARINI SİKİM! Yumruğu yediğim gibi birkaç adım geriledim. Tam kendime gelip bakışlarımı adama çevirdiğimde ise yere oturduğunu gördüm. Otururken bir yandan da dizini okşuyordu. Birkaç kez daha aynı yere vurursam adamın anasını belleyebilirim demek oluyor bu! Tabii ki bu arada baltasını eline almasını engellemem gerek. Yapacak çok işin var Ayberk, ama ilk işin karşındaki orospu çocuğunu indirmek.
Hemencecik kafamda bir plan oluşturuvermiştim. Adamın kafası tam olarak istediğim yerde duruyordu. EVET, SABAHTAN BERİ VURMAYA ÇALIŞTIĞIM KAFASINA SONUNDA VURABİLECEĞİM! Gerildim, bütün gücümü kollarımda topladım. Yaklaşık yarım metre uzağımda olan adamın kafasına doğru ALTIN sopamı salladım. Bütün gücümü vermiştim bu savuruşa. Eğer olurda adamın işini bitirebilirsem hızlıca erlerin savaştığı korsana doğru hareket edeceğim. AMİRAL AYBERK ÇAĞI YAKINDA BAŞLAYACAK, SADECE BEKLEYİN!
Misafir- Misafir
Geri: Futatsu No Kingu[Zac-Meirin-Ayberk]
Güneş iyiden iyiye tepeye gelmiş, East Blue'nun ılıman havasında, değdiği yeri rahatsız edecek kadar umursamaz ışınlarını saçıyordu. Güneşi farkında olmadan arkasına alan Ayberk, altın kaplama sopasının güneşi rakibinin gözüne yansıtmasıyla, güneşli bir saldırı yapmıştı rakibinin tam kafasına. Rakibi bacağını ovuştururken birden kafasına aldığı darbeyle afallamış, 2. saldırıda tamamen nakavt olmuş yere uzanmıştı. Ayberk askerlerin savaştığı kişiye doğru hareketlenince, kendisi gibi beyzbol sopası kullandığını görmüştü. Normal beyzbol sopasından daha ağır görünüyordu, çünkü adam her savuruşunda kaslarının arasında gizlenen damarlar şişiyordu, bu ağır bir şeyi savurduğunu kanıtlıyordu.
Meirin Ruta'ya mal olan bir yumrukluk hatasını telafi etmek için yeni bir ceset yaratmış ve ikisini birden 2 metrelik adama doğru göndermişti, karşıdan gelen 2 ceset çuvalını fark eden adam, Ruta'nın yanına sokularak, cesetlerin Ruta'ya çarpmasını sağlamıştı, 2 kopya olduğu için etkisi azalan cesetler fazla zarar vermemişti, ama Ruta'nın sakağındaki damarları kilometreler öteden görüp, dişlerinin çıkardığı sesleri kilometrelerce öteden duymak mümkündü neredeyse. Kendisine yaklaştığı sırada rakibine saplama hamlesiyle bir darbe vermiş olsa da, yoluna çıkan yoldaşı nedeniyle 2 darbe almıştı...
Meirin Ruta'ya mal olan bir yumrukluk hatasını telafi etmek için yeni bir ceset yaratmış ve ikisini birden 2 metrelik adama doğru göndermişti, karşıdan gelen 2 ceset çuvalını fark eden adam, Ruta'nın yanına sokularak, cesetlerin Ruta'ya çarpmasını sağlamıştı, 2 kopya olduğu için etkisi azalan cesetler fazla zarar vermemişti, ama Ruta'nın sakağındaki damarları kilometreler öteden görüp, dişlerinin çıkardığı sesleri kilometrelerce öteden duymak mümkündü neredeyse. Kendisine yaklaştığı sırada rakibine saplama hamlesiyle bir darbe vermiş olsa da, yoluna çıkan yoldaşı nedeniyle 2 darbe almıştı...
East Blue Anlatıcı- Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 17/01/16
5 sayfadaki 8 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8
Similar topics
» Kingu no Korosu-Zan'nin'na Shimei/Meirin-Ayberk-Zac
» A GRUBU(VINCE-MEIRIN-CLOUS-AYBERK-NIENDA)
» Valko Adası[Meirin][Bitti]
» [Karne] Meirin
» Ayberk Çırak
» A GRUBU(VINCE-MEIRIN-CLOUS-AYBERK-NIENDA)
» Valko Adası[Meirin][Bitti]
» [Karne] Meirin
» Ayberk Çırak
One Piece Rpg :: 4 Deniz Rp :: East Blue
5 sayfadaki 8 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz